Ege Üniversitesi (EÜ) Fen Fakültesi Fizik Bölümü‘nde sınavlarda kendisine soruları okuyup vereceği yanıtları sınav kağıdına yazacak görevli sağlanmadığı için ilk dönem derslerini veremediğini öne süren görme engelli öğrenci, İdare Mahkemesine başvurdu.
İzmirli Mahmut Yiğit Çakın, 10 yaşında yakalandığı "bilateral optik atrofi ve nistagmus" hastalığı nedeniyle görme yetisini yüzde 85 oranında kaybetti.
Nadiren görülen ve henüz tedavisi olmayan hastalığına karşın özel İzmir Amerikan Koleji’ni iyi dereceyle bitiren Çakın, 2008’de kurul raporu sunarak diğer görme engelli öğrencilerle girdiği üniversite sınavıyla Fen Fakültesi Fizik Bölümü‘nü kazandı.
İngilizce hazırlık sınıfını geçtikten sonra okuluna kaydını yaptıran Çakın, okul yönetiminden derslerde ve sınavlarda kendisine yardımcı olunmasını, engeline uygun ekipman ve donanım sağlanmasını talep etti.
Sözlü taleplerinin sonuçsuz kaldığını savunan Çakın, okul yönetimine dilekçeyle başvurdu. Çakın, dilekçesinde sınavlara 8 gün kaldığını, dersleri rahat takip edebilmesi için engeline uygun ortamın sağlanmasını ve sınavlarda kendisine yardımcı olabilecek görevli bulundurulmasını istedi.
"YÖK‘ten görüş bekliyoruz" şeklinde yanıt aldığı bildiren Çakın, YÖK‘ten yazı beklenmesine gerek yok. Okutman aracılığıyla sınava girebilirsin" diyen 3 öğretim görevlisinin dersi dışında kalan sınavlarda kendisine sınav kağıdını okuması ve yanıtları yazması için okutman görevlendirilmediği, bu nedenle boş kağıt vermek durumunda kaldığını iddia etti.
İdare mahkemesine başvuru
Bunun üzerine Çakın, avukatı Barış Kaşka ile İzmir İdare Mahkemesine başvurdu. Öğrenci, 100 bin liralık da tazminat davası açtı.
Özürlüler ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un 15. maddesinde "Hiçbir gerekçeyle özürlülerin eğitim alması engellenemez. Özürlü çocuklarla, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit imkan sağlanır" dendiğini belirten Kaşka, Çakın’a yönelik uygulamanın "Kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz" diyen Anayasa’nın 42. maddesine de aykırı olduğunu savundu.
Üniversitenin yanıtı
EÜ Rektörlüğü Hukuk Müşavirliğinden noter kanalıyla gönderilen yazılı yanıtta, "engelliler için de fiziki ve fiili imkanlar doğrultusunda ekipman, ortam ve materyallerin sağlanmaya çalışıldığı" belirtildi.
Fizik Bölümü ders planında derslerin çoğunluğunun uygulamalı ve laboratuvarda yapıldığı ifade edilen yazıda, şunlar kaydedildi:
"Laboratuvarda yapılan çalışmada, öğrenci kullanılacak aletleri ve malzemeyi tanıdıktan sonra belirlenen sıraya göre ölçüleri özenle alır, değerlendirir, grafik çizer, yorumlar ve tüm bunları bir deney raporu halinde yazar. Yapılan her deneysel çalışma öğrenciyi ileriki bilimsel çalışmalara götürecek küçük birer araştırma niteliğindedir. Bölümümüzdeki laboratuvarda yapılmakta olan deneylerde öğrenciler bireysel olarak çalışmakta ve bu çalışmaları bireysel olarak değerlendirilmektedir. Bu durum göz önüne alındığında öğrencinin engeline uygun olarak deney düzeneklerimizin gösterilmesi neredeyse imkansızdır.
Öğrencinin müfredat gereği alması gereken genel kimya dersleri kapsamında özellikle laboratuvar uygulamalarında son derece dikkat gerektiren toksit yanıcı, yakıcı, parlayıcı olma olasılığı yüksek olan kimyasallarla deney yürütmesi gerekmektedir.Öğrencinin böyle bir faaliyeti gerçekleştirmesinin belirtilen nedenlerle çok tehlikeli olacağı da bir gerçektir."
"Okuyamaz deselerdi bu bölümü tercih etmezdim"
Mahmut Yiğit Çakın ise üniversite eğitiminde karşılaştığı durumdan büyük üzüntü duyduğunu söyledi.
Hayatının hiçbir döneminde bu kadar zorlanmadığını anlatan Çakın, şöyle konuştu:
"Lisede fen bölümünde okudum. Laboratuvar derslerinde yardım aldım, öğretmenlerim şekilleri anlayabileceğim şekilde anlattı. Yeterli imkanlar sağlandığı için çok başarılıydım. ÖSS’de görme engelli diğer öğrencilerin ortak girdiği sınava girdim. Yanıma küçük tahtamı aldım, okutman ve işaretleyici verdiler. Sınavda şekil içeren sorular çıkarılmıştı. Puanlar açıklanınca tercih formu elime geldi. Bazı üniversiteler, tıp fakülteleri gibi bölümleri, görme engelli ya da başka engelli öğrencilerin işaretlememesi gerektiğini belirtmişler. Fizik bölümünü istiyordum. Böyle bir engel olmayınca bunu tercih ettim. Eğer böyle bir ifade olsa bu bölümü tercih etmezdim. 1 yıl hazırlık okudum. Hazırlık bölümünde de öğretmenlerimiz bana yardımcı oldu ve başarılı olabildim."
Türkçe, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile İngilizce dersleri dışındaki sınavlarda "imza atıp çıkmak" zorunda kaldığını öne süren Çakın, şöyle devam etti:
"Kendimi her zaman yaşıtlarıma göre daha az gören ama diğer bazı konularda da onlara karşı avantajları olan biri olarak gördüm. Zaten bana göre toplumun benim durumumdaki insanlara bakış açısı da bu olmalı. İlk kez kendimi defolu biri olarak görmeye başladım. Buna kimsenin hakkı yok. Bu bölümü başarıp başaramamak benim sorunum. Ben fiziği seviyorum. Teorik fizik alanında başarılı olmak istiyorum, ileri ülkelerdeki benzerlerim bu konuda hiçbir sıkıntı çekmeden okuyorlar. Bu bizim ülkemizde de neden olmasın. Kendi mücadelemi verirken kimsenin merhametine ihtiyacım yok. Sadece kanunların bana verdiği haklardan yararlanmak istiyorum."
Avukat Barış Kaşka
İzmir Ekonomi Üniversitesi öğretim görevlisi ve Avrupa Hukuku uzmanı avukat Barış Kaşka ise AB nüfusunun yüzde 10’unu engellilerin oluşturduğu ve özellikle Avrupa Komisyonu’nun son 10 yıldır büyük kampanyalarla birlik sınırları içinde engelli haklarının gelişimi için çaba gösterdiğini vurguladı.
Türkiye’de 2005’ten itibaren AB mevzuatıyla uyumlu yasaların çıkarıldığı ve üniversitelerde engelli birimleri oluşturulduğunu belirten Kaşka, yasal açıdan Türkiye’de engellilerin özellikle eğitim ve öğretim haklarıyla yasal mevzuatın iyi bir altyapıya sahip olduğunu ancak sorunun yasanın uygulayıcılarından kaynaklandığını savundu.
Yargının uygulamaya "dur" diyeceğine inandığını ifade eden Kaşka, "Yüzyılın en büyük fizikçisi, tekerlekli sandalye ve bilgisayarla yaşayan Stephan Hawking, herhalde Ege Üniversitesi Fizik Bölümü’ne başvursaydı, kendisini üniversitenin kapısından bile içeri almayacaklardı" dedi.
Dekan Prof. Dr. Kazancı
EÜ Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nadide Kazancı ise fiziki yapıları ve engellilere tanıdıkları olanaklarla fakültelerinin örnek bir okul olduğunu savundu.
Öğrenciye başarılı olması için tüm olanakların sağlandığını, sınavlarda yanına araştırma görevlisi verildiğini belirten Kazancı, "Öğrencinin bu iddiaları gerçek dışı. Başarılı olamadığı için bu iddiaları ortaya attığını düşünüyorum" dedi.
Üniversitelerinde eğitimin laboratuvar dersleri ağırlıklı olduğunu bildiren Kazancı, şunları kaydetti:
"Bugüne kadar ilk kez görme engelli bir öğrenci bize başvurdu. Olanaklarımız doğrultusunda laboratuvarda kendisine yardımcı olması için bir araştırma görevlisi sağladık. Laboratuvarlarda başarılı da oldu. Ancak gelecek yıl, ondan sonraki yıl daha da zorlanacak. Öğrencinin yanlış bir tercih yaptığını düşünüyorum. Bedensel engelli öğrencilerimize her türlü yardımı yapabiliyoruz. ÖSYM’den de bu yıl, tercih kılavuzuna görme engelli öğrencilerin laboratuvar gerektiren dersleri olan fizik, kimya gibi bölümleri tercih etmemelerini tavsiye eden madde koyulmasını istedik."