İşte Sak’ın açıklamalarından satır başları…
““TTürkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğu açısından önde gelen ülkelerden bir tanesi. Yalnızca 2008 yılı itibariyle çocuk yoksulluğunda ilk dört arasında değiliz, aynı zamanda 1990-2008 arasında çocuk yoksulluğu oranının en fazla arttığı dört OECD ülkesinden de bir tanesiyiz. Ben yıllar önce bu rakamlara baktığımda, artık eğitim söz konusu olduğunda bir yeni yol açmamız gerektiğine karar vermiştim. Geçen hafta Amerikan düşünce kuruluşu Brookings, yoksul ailelerden gelen çocukların iyi bir okula giderek hayatta başarılı olabildiklerine ilişkin bir çalışma yayımladı. Çalışma Amerikan verileri ile yapılmış. Amerika da çocuk yoksulluğu açısından önemli ülkelerden biri.
Türkiye sıralamada dördüncü ise Amerika altıncılığı alıyor. Türkiye’de halen bu sakil durumu düzeltecek bir gelişme olmadı. Mesela yoksul ailelerden gelecek iyi öğrencilerin iyi okullara yarış ederek girebilmesi için dershaneleri de kapsayan bir eğitim kredisi sistemi tasarlanabilirdi. Hala olmadı. 4+4+4 düzenlemesi bu son derece önemli konuya merhem olacak bir husus içermedi. En son dershaneleri kapatma kararı ise teknik filan değil, siyasi. Ben her zaman “Yerine koyacak daha iyi bir fikriniz yoksa olanı bozmak iyi fikir değildir” düsturuna inanırım. Burada bir sorun olduğu kanaatindeyim. Gelin bakın nasıl düşünüyorum…
Çocuk yoksulluğundan başlayayım. OECD rakamlarına göre, Türkiye’de her dört çocuktan biri yoksul. Bu ne demek? Ülkemizde her dört çocuktan biri yoksul ailelerde doğuyor demek. Neyin göstergesi? Yoksul ailelerde doğurganlık oranının daha yüksek olduğunun göstergesi elbette. Kentlerin dışında kalan alanlarda doğurganlık oranı daha yüksek. Kırsal yoksulluk oranı da yüksek. Kırsal yoksulluk son on yıldır azalmıyor. Ayrıca hala daha fazla çocuk doğuyor. Çocuk yoksulluğu yükseliyor. Üstelik çocuk yoksulluğu oranı, çocukların içinde yoksul ailelerde doğanların oranı, 1990’dan 2008’e yüzde 20’den yüzde 24’e yükseliyor. Artış sürüyor.
Brookings çalışmasına göre, yoksul ailelerden gelen çocukların hayattaki başarı şansları eğer iyi okullarda okurlarsa artıyormuş. Aslında son derece mantıklı bir sonuç çıkmış. Hani bir nevi “Ben onu zaten biliyordum” diyeceğiniz türden bir sonuç. Ama bu sonucu bulabilmek için araştırmacılar binlerce vergi beyannamesini incelemişler. Buradaki iyi okulun başarısının ölçütü, mezunlarının ne kadar para kazandığı oluyor. Nedir? Gelir vergisi beyannamesinde ne kadar gelir beyan ettiklerini takip ediyorlar. Hem ailelerin hem de mezun çocukların beyannamelerine bakıp, okulun fark yaratıp yaratmadığına ilişkin bazı sonuçlara varıyorlar. Sonuç: İyi okuldan mezun olan yoksul aile çocukları, kendi yaş gruplarındaki diğer yoksul aile çocuklarına kıyasla hayatta daha başarılı olabiliyorlar. Demek ki yoksulluk kader değil Amerika’da, eğer istersek Türkiye’de de yoksulların yukarıya doğru hareketlenmesini sağlayabilmek mümkün.
Bunun için ne yapmak lazım? Okullara giriş, ailenin ikamet ettiği bölgeye göre olacak ise yoksul aile çocuklarının hiçbir şansı kalmıyor. Çünkü tanım gereği, iyi okullar zengin muhitlerine daha yakın oluyor. Demek ki, iyi okul sayısı sınırlı ise bazı okullara yarışma sınavı ile girilmesinde fayda var. Yarışma sınavı, imkanlar sınırlı ise, kötü değil iyi oluyor. Yoksul aile çocuklarının, hakikaten zeki iseler, ki öyleleri çok, başka hiçbir şansı yok. Bu ilk nokta. İkinci nokta ise şu olmalı: Eğer iyi okulların sayısını arttıramıyorsanız, müfredatı değiştirmenin altyapısı zamana bağlı ise, değil dershaneleri kapatmak, yoksul aile çocuklarına dershane kredisi vererek, bir yerden sonra, fark yaratabilmelerine destek olmak gerekiyor. Üçüncü nokta ise açık bana kalırsa, okuduğunuz okul, hayattaki başarınızı bu kadar belirliyorsa, üniversite dahil, okullar için güçlü bir özel kesime ve kamu garantisine dayalı kredi sistemi olması gerekiyor. Kore’de var. İyi incelemek ve düşünmek lazım. Bazı kararları vermeden önce on beş dakika kadar düşünmek lazım.
Dünyayı değiştirmeye gücü yetmeyenin, var olan dünyaya razı olması gerekiyor. Dershaneleri türeten sistemi değiştiremeyenin dershanelere katlanmasında fayda var. Son on yılda beş milli eğitim bakanı neyin işaretidir?”