Herkes ana dilini ‘ana dili’ gibi kullanabilmeli

Eğitim Güncel
Engin Dinç’in röportajı  Erol Erdoğan. İlahiyatçı ve Sosyolog. FP, Saadet ve HAS Parti’de siyaset yaptı. Kurucusu olduğu HAS Parti kapandığında Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı 

Erol Erdoğan. İlahiyatçı ve Sosyolog. FP, Saadet ve HAS Parti’de siyaset yaptı. Kurucusu olduğu HAS Parti kapandığında Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyordu. Erdoğan’ın yeni yayımlanmış bir kitabı var, adı: İnsan Mevsimi. Eğitim, kültür, din, değişim, çocuk, çevre gibi konular Erol Erdoğan’ın başlıca ilgi alanları.  Ana dil konusunda hem Saadet Partisi hem de HAS Parti döneminde güçlü mesajlarıyla dikkat çekmişti. Bu söyleşide, eski söylemlerimin altını çizmenin yanısıra yeni yeni şeyler söyledi.  

ANA DİL DOĞUŞTAN HAKKIMIZDIR

Ana dil tartışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Doğuştan hakkımız olan bir şeydir ana dil. İnsanın ana dil dışında başka bir dili kullanması sonradan oluşur. Sosyal, kültürel, siyasi pek çok sebep bunda rol oynayabilir. İnsanın doğuştan kazandığı hakları veya yetenekleri/yetileri vardır, onlardan biri de ana dildir. Bunu, dini metinler böyle söylediği gibi insanlığın tecrübesi de böyle söylemektedir. Mesela, Rum Suresinin 22. ayetinde insanların renklerinin ve lisanlarının farklı farklı olmasını Allah’ın delili/ayeti olarak anlatılır. Ayetin başı “Gökleri ve yeri yaratması” diye başlar, bu, doğrudan yaratılışa, fıtrata, doğal hale vurgudur. Göklerin ve yerin varlığı neyse dillerin, renklerin, ırkların varlığı da odur. Dillerin, ırkların çokluğu Allah için bir övünç kaynağı ise insana düşen bu doğal hale uygun bir düzen kurmaktır. 

İnsanlığın tecrübesi dediniz.

Evet. Uluslararası sözleşmelerle bu haklar garanti altına alınıyor.  Bunu, insanlık için ciddi kazanım saymalıyız. 

Her dil için geçerli mi bu söyledikleriniz?

Elbette. Bu sözlerim, milyonlarca insanın konuştuğu Çince, İspanyolca, İngilizce, Hintçe, Türkçe, Arapça, için de geçerli; birkaç yüz bin kişi tarafından konuşulduğu düşünülen Hemşince için de geçerlidir. Hatta dünya üzerinde şu anda sadece 6 kişi tarafından konuşulabilen Akuntsu veya 8 kişi tarafından konuşabilen Ayapanec dili için de geçerli. 

Kaybolan diller var o zaman.

Evet. Bir dil kolay oluşmadığına göre kolay da kaybolmuyor demektir. Bir dilin kaybolması, bir ağacın, çiçeğin veya hayvanın neslinin tükenmesinden daha ciddi bir duruma işarettir.  Kayboluşun ardında her zaman bir trajedi olmayabilir ama büyük bir sürecin olduğu kesin. Dilleri korumalıyız. Mesela, çam ağacının, Van Kedisinin, domatesin tür olarak tükenmesi (nesil kaybı) gelecek için ne kadar korkunç bir haber ise bir dilin kaybolması bunlarla kıyaslanmayacak kadar ciddidir. Onun için ‘Tek devlet, tek dil’ sloganları yerine ‘Çok dil, çok insanlık’ demek daha iyi. 

“Tek devlet, tek dil” sloganını tehlikesi buluyorsunuz.

Elbette. Dünyadaki 220 devletin her birinin “Tek devlet, tek dil” dediğini bir düşünün. Ben düşünemiyorum. Mesela Almanya “Bu ülkede sadece Almanca esastır” dese orada yaşayan 3 milyona yakın Türkiyeli ne yapacak? Rusya “Rusça dışında dil yok” dese Rusya’daki soydaşlarımız ne yapacak? Türkiye nüfusunun 5 katına yakın insan yeryüzünde Türkçe konuşuyor. “Tek devlet, tek dil” zaten mümkün değil, devlet sayısı 3 bini aşar. Çünkü “Tek dil” etnik sorunları tetikliyor, bu tetikleme yeni ‘ulus devlet’ sürecini besliyor. 220 devlet olmuşuz. 

“Çok dil, çok insanlık” sloganı gerçekçi mi?

Elbette. “Tek devlet, tek çiçek’ sloganı ne zaman ‘gerçekçi’ olursa ‘Tek devlet, tek dil’ sloganı o zaman doğru olur. Tüm çiçekleri yasaklayıp sadece papatya kalsın diyemeyeceğimize göre. Bir de şu var; biz aramızda “Türkçe-Kürtçe” kavgası yaparken yer yanımız İngilizce oldu. İstanbul da öyle, Diyarbakır da. AVM isimleri, toplu konut isimleri, mobilya markaları vb. Ekranlar, sokaklar, AVM’ler ‘İngilizce’ aksanla konuşan Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkeslerle dolu. 

‘ÜSTÜN IRK’ TEZİ GİBİ ‘ÜSTÜN DİL’ TEZİ DE YANLIŞTIR 

Bazı dillerin daha üstün olduğu görüşlerine katılıyor musunuz?

Şu dil edebiyat dilidir, filan dil müziğe yatkındır, filan dil bilim dilidir gibi dillerin yeteneklerini konuşabiliriz, kıyaslamalar mümkündür. Ancak bunu aşan ve dil düşmanlığına dönüşen bir yaklaşım hiçbir şekilde olumlanamaz. “Üstün ırk” inancına bağlı gelişen bir ‘üstün dil’ tezi de yanlıştır.

Anadil ve eğitim neden denince neler söylemek istersiniz?

Tuhaf bir ülkeyiz. Sadece ana dil için değil Osmanlıca için de eskiden ciddi kısıtlar/yasaklar vardı. Üniversiteli yıllarımızda çıkardığımız bir dergide Osmanlıca bir metne yerdik diye yargılanmıştık. Çok eski değil, 90’lı yıllar. Ana dil ve eğitim başlığı altında birden fazla ‘hak’tan bahsedebiliriz. Ana dilin öğrenilmesi, öğretilmesi, konuşulması; ana dilde yayın gibi konularda mesafeler alındı. Bu saydıklarımda dünyanın ve ülkemizin hiçbir yerinde (resmi ve sivil) sorun olmaması gerekir. Bildiğim kadarıyla hukuken ve siyasi olarak o alanlarda yasak kalmadı. Varsa da hızlıca aşılmalı. Şimdi sorun ‘ana dilde eğitim’ kısmında yaşanıyor.

HERKES ANA DİLİNİ SORUNSUZ KONUŞABİLMELİ 

Ana dilde eğitim için ne diyorsunuz? Mümkün mü?

Diller meselesine, başından beri anlattığım zaviyeden bakabilirsek pek çok şeyin mümkün olduğunu ya da bazı şeylerin gereksiz olduğunu anlayacağız. Önce dilleri hafızamızdaki mahpushaneden çıkaralım. Doğallaşırsak (normalleşirsek) doğal akış pek çok çözümü önümüze koyacaktır. Hep öyle olmadı mı? Çocuğuna ‘Sümeyye’ adını verdiği için devlet kapısından kovulan anne-baba şimdi geriye bakıp şaşkın şaşkın tebessüm ediyor olmalı. Yıllar sonra biri de “Nasıl yani, Sümeyye ismi vermek yasak mıydı, inanmıyorum” diyerek yüzümüze gülümseyerek bakacak.  

Türkiye’de Kürtçe ve başka bir takım diller seçmeli ders olarak okutulmaya başlandı. Nasıl karşıladınız?

Hatırladığım kadarıyla, Adıgece, Abazaca, Lazca, Kurmançi ve Zazaki “Yaşayan Diller ve Lehçeler kapsamında seçmeli ders oldu. Kurmançi ve Zazaki Kürtçe’nin önemli iki lehçesi. Seçmeli dil dersleri arasında Almanca, Fransızca, Arapça, İngilizce de bulunuyor. Yeterli talep oluştuğu zaman başka dillerde eklemek mümkün. Bunlar güzel gelişmeler. İyi bir Türkçenin yanı sıra herkesin ana dilini “ana dili’ gibi sorunsuz, temiz, fasih şekilde kullanabilmesi gerekir. Ana dili olmasa bile ihtiyaç, merak, kariyer sebebiyle ilgi duyanlar da bu dilleri öğrenebilir. 

Bir ana dilin eğitim dili olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu tartışmada sağlıklı bir sonuca ulaşmak için ana dil, resmi dil, eğitim dili gibi birden çok kavramla formül aramalıyız. Bir anayasa çerçevesinde bir araya gelmiş vatandaşların ortak bir dili olur ki, buna resmi dil diyoruz. Resmi dil, iletişimde kolaylığı ve dil birliğini sağlar. Türkiye’de bugün itibariyle Türkçe bilmeyen insanımız çok az. Ortak dil konusunda bir sorun yok. Bundan sonra da olacağını sanmıyorum. Resmi dil ile iletişim birliği sağlandıktan sonra eğitimde, sanatta, yayında, müzikte dil serbestliği olmalıdır. Dil çeşitliliği sorun değil, çeşitliliğe direnmek gönül kırıyor, sonrasında da ayrışma başlıyor. Elbette, bazı şeyler de imkânlarla ilgilidir. 

Anadilde eğitim talebinin siyasi bir yönünün bulunması ve istismara açık olması, bu talebin karşılanmasında nasıl bir engel oluşturuyor?

İstismar korkusu ile hakları kısıtlamak yeni sorunlara sebep olur. Şu ana kadar öyle oldu. İstismar noktalarını saf dışı bırakarak hakların kullanılmasını sağlamak devletin görevidir. Hukuk ve bürokrasi bunun için var. Ana dilde eğitim talebi de, ana dile karşı takınılan tavır da istismarlardan bahsedebiliriz. Hem devlet, hem Kürt siyaseti, Kürtçeyi siyasetin sopası olmaktan acilen çıkarmalıdır. Dilin kendisine haksızlıktır bu. Siyasetin aslında bu alanda işi yoktu. Bunlar ne zaman siyasetin konusu oldu diye sorduğumuzda, hep bir yasağın buna sebep olduğunu görüyoruz. Madem üzerine vazife olmayan bir alana muhatap kaldı siyaset, yükten de kendi kurtarmalıdır. 

Önemli olan hak olanı yapmaktır, imkân yoksa olduğu kadarını değerlendirmek gerekir. Siyaset, bunu gerçekleştirme imkânını zorlasın. İstismar endişesi olanlar için de ayrıca şunu ekleyelim: Haklar kullanıldıkça istismar azalır. 

ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEYE BUGÜNDEN BAŞLANMALI 

Bugünkü eğitim sisteminde anadilde eğitim vermek teknik olarak mümkün müdür? 

On sene önce bunları konuşarak çözüm yoluna girseydik, bugün teknik imkânlar daha iyi olacaktı. Bugün başlanmazsa yarın daha geç olacak. Üstelik geride kalan 5–6 yıllık süreç iyi değerlendirilmedi. “Bu eğitim döneminde her istenilen yerde başlayacağız” denirse mümkün değil.  Yine de “Alt yapı yok, öğretmen yok” denilerek yeni bir defans oluşturulmamalıdır. Eldeki imkân neyse o değerlendirilir, her yıl kapasite arttırılarak sorun çözülür. Artuklu Üniversitesi bu anlamda iyi bir imkân. Kürtçe Öğretmen yetiştiren bölüm de mezun vermeye başladı. 

Son cümlelerinizi Türkçe için alalım.

Türkiye Türkçesi de, Osmanlı Türkçesi de güzel. Bizim de tek dil, iki alfabemiz var. Kütüphaneler hala el değmemiş Osmanlıca kitaplarla dolu mesela. Onlar yayınlanmalı. Osmanlıca zor değil, öğrenmeliyiz. “Dedesinin mezar taşını okuyamayan tek millet” yaftasından kurtulalım artık. Sanat, edebiyat, bilim, müzik alanında iyi eserler verdikçe dil genişler, büyür. Türkçe de böyle büyüyecek. Çalışmalıyız. 

on5yirmi5.com