Üniversitelerde asistan olarak görev yapan binlerce kişi, YÖK’ün öğretim elemanlarının atanmasına yönelik yönetmeliği ve kurul kararı nedeniyle, işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya. Bundan böyle doktoralarını tamamlayan araştırma görevlilerinin üniversiteyle ilişiği kesilecek. Asistanlar yönetmeliğe ve karara tepkili: “En az dokuz senemizi üniversiteye verdik, doktoradan sonra kapı önüne konuluyoruz.”
Yükseköğretim Kanunu’na göre üniversitelerde araştırma görevlileri iki şekilde istihdam ediliyor. Birinci yöntemde 33/a maddesine göre araştırma görevlileri rektör tarafından bu kadrolara üç yıllığına atanıyor. İkinci yöntemdeyse araştırma görevlileri, burslu öğrenci statüsüne indirgenerek bir yıllığına görevlendiriliyor. Bugüne kadar pek çok üniversite 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerini doktoraları bittiğinde daha güvenli kadro imkânı sağlanan 33. maddeye geçirerek istihdam ediyordu. Ancak bu geçişlerin önü kesildi. YÖK’ün 31 Temmuz 2008’de çıkardığı ‘Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Naklen veya Açıktan Yapılacak Atamalarda Uygulanacak Merkezi Sınav ile Giriş Sınavlarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’le öğretim elemanı kadrolarına naklen ve açıktan yapılan tüm atamalar için Akademik Personel ve Lisansütü Eğitime Giriş Sınavı (ALES), Kamu Personeli Dil Sınavı (KPDS) veya Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS) şartı getirildi. Ayrıca YÖK Yürütme Kurulu’nun 26 Kasım 2008 tarihli kararıyla da 50/d’ye göre istihdam edilenlerin, 33. maddeye göre kadroya geçirilmemesi istendi. Eğitim Sen uygulamayı “Hukuka aykırı” diyerek dava etti.
Türkiye genelinde 50/d’ye göre istihdam edilen tüm asistanlar aynı durumla karşı karşıya. Sadece İstanbul’da İstanbul ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde işssiz kalacak asistan sayısı yaklaşık 1000.
‘Hayatımızla oynandı’
İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü araştırma görevlisi Erhan Keleşoğlu üniversitelerde istihdam rejimi değişikliği yaşandığını belirterek, hayatlarıyla oynandığını söylüyor:
“Bir araştırma görevlisi yaklaşık dokuz seneyi üniversitede geçiriyor. Doktorası bittikten sonra işten atılırsa tazminat dahi alamıyor. Bize işe girerken, ‘Doktorayı bitirdikten sonra okulda kalacaksınız’ denildi. Ortadoğu uzmanıyım. Doktora tezimi daha yeni bitirdim, ilişiğim kesilmek üzere. Bölümüm bana dedi ki, ‘Ortadoğu uzmanı olacaksan Arapça öğren’. Ben de bölgede kaldım bir süre, Arapça öğrendim. Bütün geleceğimi buna göre planladım. Şimdi doktora bittikten sonra burada hoca olamayacaksın diyorlar. Bizi üzen hayatımızla böyle rahatça oynanabilmesi.”
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık’ta dokuz yıldır araştırma görevlisi olan Zehra Zengin ise diplomasını aldığına sevinememiş:
“Emek vererek geldiğimiz bir yer. Lisanstan sonra yüksek lisans için Lisansüstü Eğitim Sınavı’na (LES) girmişim, yabancı dil sınavlarına, mülakatlara girmişim. Doktoraya başvurmak için LES’e girmişim. Doktora bitiyor, doktor oluyorsunuz, uzman oluyorsunuz. Ayrıca doktorayı bitirmek için yeterlilik gibi ciddi bir sınav var. Bütün bunları aşıyorsunuz. Seni tekrar sil başkan ALES’e alıyorlar, yeterli misin değil misin? Yeni yönetmeliğe göre 33/a’ya göre istihdam edecekler diyelim. Hemen kadro çıkmıyor ki, bazen yıllarca kadro bekleniyor. Beklerken araştırma görevlisi olarak devam etmene izin vermiyorlar. Evde mi oturacağız? Eskiden doktora bittiğinde 33/a’ya geçiriyorlardı, kadro da olmasa, beklerken araştırma görevlisi olarak çalışıyordun, maaş da devam ediyordu.”
‘Fakültem istiyor ama…’
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde araştırma görevlisi olan Açelya Temel de yeni uygulamayı eleştiriyor: “50/d’li olduğum için ben de zorunlu işsiz olacağım. Bu karar çıkmasaydı fakültem beni 33/a’ya geçirecekti. Şimdi ihtiyacı olmasına rağmen fakültede tutamıyor. Kazanılmış bir hakkım var ama yeniden akademik yaşama dönmek için sınava girmem gerekiyor. Böylece bilimsel çalışma deneyimi değil, ALES’ten yüksek alanların araştırma görevlisi olmasının önü açılıyor.”