Dershanelerin yeni yol haritası nasıl olmalı?

Eğitim Güncel
Dershanelerin Yeni Yol Haritası 2 Aralık 2013 Pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç’ın açıklamalarına da yansıdığı üzere, dershane tartışmasında sakin ...
EMOJİLE

Dershanelerin Yeni Yol Haritası

2 Aralık 2013 Pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç’ın açıklamalarına da yansıdığı üzere, dershane tartışmasında sakin bir sürece girildi. Dershane meselesi, inşallah, eğitim açısından faydalı, siyasi açıdan da makul bir karara bağlanır. Tartışmanın doğru bir yöne kanalize edilmesinde, benim “Âkil Dershaneciler” olarak tanımladığım grubun ciddi etkisi oldu.

Sektörün, Cemaat dışındaki zincir dershanelerinin öncülerinden oluşan grup son on gündür MEB ile ciddi temaslar yürüterek, dertlerini ve tekliflerini bürokrasiye ve siyasete yeniden anlatmayı denedi. Öğrenebildiğim kadarıyla grubun içinde Final Dergisi Dershaneleri, Çözüm Dergisi Dershaneleri, Sınav Dergisi Dershaneleri, Açı Dershaneleri ile sektörde faaliyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşları yer aldı.

DERSHANE DÖNÜŞÜMÜ YOL HARİTASI

Âkil Dershanecilerin MEB ile diyaloglarından sonra ‘akademik-açık lise’ alternatifi ortaya çıktı, dönüşüme tanınan süre 2015 sonuna kadar uzatıldı, özel okula dönüşmek isteyen dershanelere verilecek devlet desteğinin altı çizildi.

“Herhangi bir okulla ilişkisi kalmamış mezun liselilerin üniversiteye hazırlanması konusunda, akademik-açık liseye dönüşmüş okullar”a izin verilmesi hususu da, MEB ile görüşen grubun teklifleri arasındaydı. Diğer bir teklif de, kültür dersleri açısından diğer liselere kıyasla az ders gören meslek liselerinin dershaneden akademik liseye dönüşmüş kurumlarda kurs-eğitim alabilmesi, bunun da, okul tarafından ‘ders olarak’ sayılması şeklindeydi.

Benim de önemsediğim bu iki hususla ilgili varılan mutabakat veya alınan karar varsa, sanırım, bugün-yarın öğrenmiş oluruz. İki husus, dershanecilerin teklifi doğrultusunda karara bağlanırsa yol haritası daha net ortaya çıkmış olacak.

Bu durumda iki sonuç mümkün.

— Dershaneden özel okul veya akademik liseye dönüşmüş gruplar, ileriye dönük büyüme eğilimi yakalayabilecekler, yeni eğitim kurumu açabilecek maddi imkânlara ve çevresel şartlara sahip olabilecekler.

— Eğitim sistemimiz, belki de, bu model üzerinden yeni bir özel okullaşma veya sivilleşme yoluna girebilir.

Arınç’ın açıklamalarından sonra, Camia dershaneleri de konuyu yeniden değerlendirmek isteyebilirler. Bu durumda, sonraki günlerde, dershane tartışmasının gündemden düşeceğini tahmin edebiliriz.

7–8 yıldır “Dershanesiz bir eğitim sisteminin zorunluluğu” üzerine yazılar yayımlamış ve teklifler sunmuş biri olarak, gelinen bu aşamada, bazı konuları-teklifleri yenilemenin faydasına inanıyorum.  “Dershaneye niçin karşıyım” sorusuna cevabım çok net. Çünkü dershaneler, eğitim sistemimin eksiklerinden doğdu, sonrasında ticari ve sosyal motivasyonlarla dev bir sektöre hatta paralel yapıya dönüştü. Öyle güçlü ‘paralel’ bir yapı ki, en pahalı özel okula giden öğrenci bile dershaneye gitmek zorunda kalıyor. Sorun, dershanelerin varlığı değil, dershanelerin eğitim sistemini yutan güçlü bir paralel sisteme dönüşmesiydi. Paralel sistemden kastettiğim şudur: Öğrenci aynı dersi hem okulda hem dershanede alıyor, aynı derse iki ayrı zaman dilimi, para, ders materyali kullanıyor.

Bu açıdan bakıldığında, “Madem dershane olmayacak, o zaman özel hastane de olmasın” diyenler batıl kıyas yapıyorlar. Özel hastanede kalp ameliyatı olan hasta, bir de devlet hastanesine gidip yenden kalp ameliyatı olmuyor. Fark gerçekten bu kadar açık. Karşı olduğum dershane veya okul değil “paralel eğitim” sistemidir. Bunu zaman zaman “okullar da kapanmalı” aforizmasıyla ifade etmeye çalıştım. Önemli olan eğitim hizmetinin en ulaşılabilir, en ekonomik, en kaliteli ve en özgür biçimde alınabilmesidir.

SORUNUN TAM ÇÖZÜLMESİ İÇİN

Yazının burasında bir soru soralım. “2015 yılının sonuna gelindiğinde, dershane merkezli sorunların hepsini çözmüş olacak mıyız?” Az değiştirerek bir de şöyle soralım: “Dershanelerin hepsi akademik liseye dönüşerek kapansa, bugün yaşadığımız kriz tamamen sona erecek mi?”

Bu soruya “evet” diyebilmemiz için yapılması gerekenler var. Onlardan bazıları şunlar;

— Lise son sınıf, “Üniversiteye Hazırlık Sınıfı” olarak düzenlenebilir. Çünkü lise son sınıf öğrencisi, deneme sınavları, sınav başvuruları, tercihler derken derslerine az ilgi göstermekte, uygulama ve stajlara katılımı da eksik olmaktadır. Okul yönetimleri ve öğretmenler “üniversiteye hazırlanıyorlar” diye son sınıfların bu hallerine göz yummaktadırlar. Bu bir “eksik mezuniyet”tir. Özellikle meslek liseleri için sorun olan ‘eksik mezuniyet”i tartışmalıyız.

— Bir öğrenci, kendi okulunda olağanüstü başarılı olsa bile, bu başarısı üniversite sınavını kazandırmaya yetmeyebilir, kazanacak puan alsa da doğru tercih yapamayabilir. Çünkü sınav ve tercih uzmanlık gerektiriyor. MEB’e bağlı liselerde üniversite sınavına girecek öğrenciye doğru tercih yapmasını sağlayacak rehberlik hizmeti verilmiyor. MEB, okullara “Kariyer ve Üniversite Danışmanı” kadrosu tahsis edebilir, etmelidir.

— Bakanlığın verilerine göre şu an okullarda 120 binden fazla öğretmen açığı var. Üniversite sınavlarında soru payı yüksek olan (Matematik, Fizik, Tarih, Kimya, Coğrafya, Biyoloji, Türk Dili ve Edebiyatı vb)  branşlarında öğretmen açığı varsa, bunların öncelikle giderilmesi gerekir.

—Bütün bu süreçlerin sağlıklı yürütülmesi için MEB bünyesinde “Üniversiteye Hazırlık Genel Müdürlüğü” veya “Üniversite Hazırlık Başkanlığı” adıyla yeni birim ihdas edilebilir.

ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EĞİTİM SİSTEMİNİN İNŞASI ŞART!

Bütün bu konuştuklarımız, mevcut eğitim sistemi dahilindedir. Bu sebeple “reform” değil “sistem içi iyileştirme” çabası anlamına gelmektedir.

Esas hedefimiz, sağlam bir eğitim reformu olmalıdır. İnsan zihnini özgürleştirici, yetenekleri keşfedici ve geliştirici, farklılıkları dikkate alıcı ve hayatımızı gardiyan gibi kuşatmayan sivil bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Böyle bir sistemde devlet, standartları ve ilkeleri belirleyerek eğitimi zemin ve mecra açısından daha çok özgürleştirebilir, sivilleştirebilir, çeşitlendirebilir. Bu durumda sınavlar bir miktar azalır, eğitime yatırım yapanlar artar, STK’lar eğitime daha fazla ilgi gösterir, eğitimde yerel inisiyatifler ve evrensel modeller güç kazanır.

“Üniversite Ülkesi Türkiye” projesi de acilen gündemimize girmelidir.

Devletin insan merkezli bir sistem olma sürecine paralel olarak bunları konuşmalıyız.

erolerdogan.com.tr