Hükümetin dershane reformuyla ilgili çalışmasında, gecekondu benzetmesi yapılarak, “Bir tampon mekanizma olan dershanelerin ilelebet var olması gecekondulaşmayı kutsamaktır” ifadesi kullanıldı.
Sabah’ın haberine göre hükümetin dershane reformu ile ilgili dikkat çeken çalışmaları var. Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunulan çalışmada en dikkat çeken unsurlardan biri gecekondulaşma ile dershaneler arasında kurulan bağlantı oldu. Gecekonduların, ani konut talebini karşılamak için kendiliğinden ortaya çıkan fakat geçici olması gereken bir yöntem olduğu ifade edilerek, “Örgün öğretim kuruluşlarının ve eğitim sisteminin yetersizlikleri sebebiyle ortaya çıkan ve aslında bir tampon mekanizma olan dershanelerin ilelebet var olması gerektiğini savunmak, gecekondulaşmayı kutsayarak modern ve insani şehirleşmeye ayak diremeye benzemektedir” denildi. Çalışmada, dershaneler için “okulların rolüne büründü, tali öğretim kurumu olmaktan çıktı ve asli öğretim kurumuna dönüştü. Dershane eğitiminin asli unsur haline gelmesi bir hastanede yataklı tedavi gören hastanın hafta sonları da başka hastaneye yatarak ek tedavi almasına benzer. Çözüm ek tedavi değil, daha iyi hastane şartlarını sağlamaktır” ifadeleri kullanıldı. Okulların yeniden “öğrencileri hem sınavlara hazırlayacak hem de sadece öğrenim görülen değil ‘çok yönlü eğitim’ yapılan ocaklar” haline getirilmesi gerektiğini vurgulandı. Çalışmada şu tespitler ortaya konuldu:
TEST ÇÖZME MAKİNELERİ: Test çözme makinesi haline getirilmiş bir öğrencilik gençleri geleceğe hazırlayamaz. İyi eğitimin anlamı üniversite sınavında başarıya indirgendi. Temel amaç çocuğun bilgi birikimi ve karakter gelişimi ile hayata hazırlanması değil mutlaka bir yükseköğretim kurumunu kazanması oldu. Valiler arasında da yarış ortamı oluştu, öğrenciler üzerinde ciddi baskıya dönüştü.
EĞİTİM TEKNİK FAALİYET: Eğitim teknik faaliyete dönüştü. Sadece test teknikleri bile dershaneler arasında yarışa dönüştü. Bu yarışta dershanelere harcanan para 2.5 milyar dolar.
PSİKOLOJİSİ BOZUK GENÇLİK: Dershaneye dayalı eğitim, boş zamanların tamamen etüt ile geçirilmesinden dolayı psikolojik bakımdan sorunlu bir gençliğe neden oluyor. Gençler sosyalleşemiyor, yüksek skordan başka bir amaçları bulunmuyor. Aileler tarafından sürekli aşağılanmaya neden oluyor.
HALK PARA DÖKÜYOR: Eğitime ayrılan kaynakların milli gelire oranı son 10 yılda yüzde 2.7 civarında gerçekleşmiştir. Bu oran OECD ülkeleri arasında en düşük düzeyi ifade etmekte. Hane halkının eğitime yaptığı harcamalarla eğitime harcanan kaynağın milli gelire oranı yüzde 7’ye çıkmakta. Eğitime kamunun harcadığı kaynak özel sektörün 8 katıdır. Yani eğitim harcamalarının daha fazla kısmı özel sektörün hizmetlerine harcanırken, özel sektörün eğitime ayırdığı kaynak kamunun sadece sekizde biri. OECD tarafından ülke öğrenci performanslarına yönelik yapılan sınavlarda eğitime harcanan bu kaynağa rağmen Türkiye, okuma becerisi, matematik becerisi, bilimsel yetenekler bakımından ortalamanın altında kaldı. Okuma becerisinde 34 ülke arasında 32, matematik ve bilimsel becerilerde 32’nci oldu.
SOSYAL ADALETSİZLİK: Dershaneye gitme imkanı bulan çocuklar ile bulamayan çocuklara karşı avantaj yakalarken, üniversite eğitimi almaya hak kazanmaya da yansıyan bu durum fırsat eşitliğine engel oluyor.
‘HÜKÜMET KİMSEYİ MAĞDUR EDECEK TAVIR İÇİNDE DEĞİL’
Eski Milli Eğitim Bakanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer partisinin Kocaeli İl Başkanlığı’nca düzenlenen 4. Şûra Toplantısı’na katıldı. Dinçer gazetecilerin dershanelerin özel okula dönüştürülmesinin kolaylaştırılması tartışmasına ilişkin soruları üzerine, “Bugünkü tartışmaların kısır ve ve yüzeysel perspektifle yapıldığı kanaatindeyim. Olmamasını diliyorum, hükümetin bu konuda kimseyi mağdur edecek tavır içinde olacağı kanaatinde değilim dedi.