4+4+4 Sadece Almanya’da Uygulanıyor

Eğitim Güncel
ZUHAL ERKEK’İN RÖPORTAJI Türkiye’nin ana gündemlerinden biri olan zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran yasa teklifi Milli Eğitim Komisyonu’ndan geçti. Konuyla ilgili Eğitim Sen Başkanı Ün...
EMOJİLE

ZUHAL ERKEK’İN RÖPORTAJI

Türkiye’nin ana gündemlerinden biri olan zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran yasa teklifi Milli Eğitim Komisyonu’ndan geçti. Konuyla ilgili Eğitim Sen Başkanı Ünsal Yıldız açıklamalarda bulundu. Ünsal Yıldız, bu sistemin pedogojik hiçbir dayatması olmadığını, düzenlemenin “Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” söyleminden sonra ortaya çıkmasının bu düşenceyi doğruladıklarını söyledi.

4+4+4 EĞİTİM SİSTEMİ SİYASAL AMAÇLI BİR TEKLİF

Eğitimde 4+4+4 sistemine geçilmesi için TBMM’de çalışmalar sürüyor. Siz 4+4+4 sistemini nasıl bir sistem olarak tanımlıyorsunuz?

Öncelikle Hükümet tarafından gündeme getirilen 4+4+4 sisteminin pedagojik ihtiyaçlar üzerinden ortaya atıldığını düşünmüyoruz. Düzenlemenin Başbakan’ın “Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” söylemlerinden hemen sonra gündeme getirilmesi ve 5 AKP’li grup başkanvekilinin imzasıyla meclise sunulması bu düşüncemizi doğruluyor.
 
Sendikamız zorunlu eğitimin süresinin gerekli altyapı hazırlıkları yapıldıktan ve okulların fiziki donanım sorunlarını giderildikten sonra arttırılması gerektiğini yıllardır vurguluyor. 8 yıllık zorunlu eğitimin eleştirilecek pek çok yönü var elbette. Özellikle ilk uygulanmaya başlandığı dönemden itibaren belirlenen hedeflerin çok uzağında kalındı. Okullarda fiziksel donanım ve altyapı hazırlıkları tamamlanmadan uygulamaya geçilmesi ile birlikte çok sayıda sorun yaşandı ve bu sorunlar hala çözüm bekliyor. Ancak aynı tehlike gündemdeki 4+4+4 düzenlemesi için de geçerli. Hiçbir ön hazırlık yapmadan böylesine köklü bir değişikliğin eğitim sisteminde büyük bir kaos yaratacağını düşünüyoruz.

Tüm toplumu yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuya yönelik politikalar belirlenirken, bilimsel veriler ve somut ihtiyaçlar üzerinden belirlemeler yapılması gerekir. Bunun için eğitimcilerin, bilim insanlarının ve sendikaların görüşlerinin alınması, böylesine önemli bir konuda ciddi ön hazırlıklar yapılması gerekirken, söz konusu düzenleme tamamen siyasal amaçlı bir teklif olarak karşımıza çıktı.

8 YILLIK KESİNTİSİZ EĞİTİM MESLEKİ EĞİTİMİ ZAYIFLATMAMIŞTIR

28 Şubat sürecinde 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmişti. Bu sistemin genelde 3. Dünya ülkelerinde uygulanan bir sistemdi ve özellikle günümüz dünyasında çok önemli olan mesleki eğitime büyük zarar verdiği belirtiliyordu. Yeni sistemle batılı ülkelerin de uyguladığı kademeli eğitime geçilmesiyle evrensel eğitim standartlarına biraz daha yaklaştığımızı söylersek ne derece doğru olur?

8 yıllık kesintisiz eğitimin mesleki eğitimi zayıflattığı iddiaları tam olarak gerçeği yansıtmıyor. Şöyle ki, 1997-1998 eğitim öğretim yılında mesleki ve teknik ortaöğretimde 950 bin öğrenci öğrenim görürken, 2010-2011 öğretim yılında bu sayı yüzde 111 artarak 2 milyon 73 bine çıkmıştır.

Pedagojik olarak ciddi sakıncalar içeren 4+4+4 kademeli zorunlu eğitim uygulamasını meşrulaştırmak için ileri sürülen bu tür tezleri “28 Şubat ürünü” olarak gösterip kamuoyu desteğini kazanmaya çalışmak bize göre doğru bir tutum değildir. İlköğretimin “zorunlu” ve “kesintisiz” süresinin uzatılması ve öncelikle sekiz yıla çıkarılması için ilk somut çalışmalara 1973’te başlanmış ve konuyla ilgili o dönem bakanlık bünyesinde bir çalışma grubu oluşturulmuştur. 1981-1982 öğretim yılında üç ilde pilot uygulamaya geçilerek sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulaması yapılmıştır. Uygulamanın olumlu sonuçlar vermesiyle 1990’dan sonra sekiz yıllık eğitim çalışmaları hızlandırılmıştır. Dolayısıyla ne 8 yıllık kesintisiz eğitimin 28 Şubat ürünü olduğu iddiaları gerçek dışıdır.

KESİNTİLİ EĞİTİM ÇOCUK PSİKOLOJİSİ BAKIMINDAZ ZARARLIDIR

12 yıllık kademeli zorunlu eğitimi meşrulaştırmak için 5. sınıftan itibaren çocukları “mesleğe yöneltme” gibi bir gerekçenin ileri sürülmesi, yapılmak istenen asıl değişikliklerin üzerini örtme amacı taşımaktadır. Türkiye’deki mevcut eğitim sisteminin yapısı ve niteliği göz önüne alındığında 10 yaşına gelmiş bir çocuğu mesleki alanlarda tercih yapmaya zorlamanın hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. İlgi, yeteneklerin ve becerilerin yeni şekillenmeye ve bulgulanmaya başladığı, soyut ve somut algılamaların oturma aşamasında olduğu bu yaş grubu çocukları “mesleğe yöneltme” zorlaması içine itmek, çocuklarımıza yapılacak en büyük kötülük olacaktır. 4 yıllık temel eğitim üzerine inşa edilmesi önerilen bu süreç, çocuk psikolojisi bakımından da sakıncalıdır. 

Eğitim sistemini hiçbir ön hazırlık yapmadan kademelendirerek evrensel standartlara ulaştıramazsınız. Türkiye’deki öğrenci sayısı birçok Avrupa ülkesinin nüfusu kadardır. Bu kadar geniş bir kitleyi ilgilendiren bir konuyu, meclisteki sayısal çoğunluğa güvenerek ele almak bu ülkenin geleceğine yapılmış en büyük kötülük olacaktır.

EĞİTİMİN ZORUNLU KILINMASI BİR DEVRİMDİR

4+4+4 sisteminde en tartışmalı konulardan biri de kademeli eğitim olması. Size göre kademeli eğitimin avantajları ya da dezavantajları neler olabilir?

Zorunlu eğitim, bir yurttaşın belirtilen bir çağa girince, eğitim kurumlarında belli bir süre öğrenim görmesini zorunlu kılan yasal bir deyimdir. Devletin, her vatandaşını devamla yükümlü kıldığı eğitim süresini ifade eder. Zorunlu eğitim kimi ülkelerde yalnızca ilkokulu içine alırken, kimi ülkelerde ortaöğretimi de tümüyle içine aldığı bilinmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, burada sorun eğitimin kademeli ya da kesintisiz olması değildir.

Kanun teklifi her ne kadar zorunlu eğitimi 4+4+4 şeklinde kademeli olarak 12 yıla çıkaracağı iddia edilse de, uygulamada zorunlu eğitimin kendi içinde bölümlere ayrılarak kademelendirilmesi çeşitli sorunları beraberinde getirecektir. Türkiye’de öğrencilerin okula devam süresi fiilen 6,5 yıldır. Söz konusu kademeli zorunlu eğitim uygulaması hayata geçirilirse bu sürenin daha da azalması kaçınılmazdır.

KESİNTİLİ EĞİTİM İLE ÖRGÜN ÖĞRETİM FİİLEN ORTADAN KALKACAK

Yapılması düşünülen değişiklikle zorunlu temel eğitime öğrencilerin 8. sınıftan sonra dışarıdan “açık öğretim” ile devam edilebilmesinin önünün açılmakta ve çocukların okul ortamından uzaklaştırılmasına kapı aralanmaktadır. Teklifin yasalaşması durumunda 8. sınıftan itibaren “örgün eğitim” fiilen ortadan kalkacaktır.

Düzenlemede “ilkokul” ile “ortaokul”un, ortaokul ile lisenin ortak mekanlarda olabileceği, bunun için fiziki imkanların göz önünde bulundurulacağı belirtilmektedir. Bu durum, şu anda en önemli eleştiri konusu olan “farklı yaş gruplarındaki çocukların aynı fiziki mekanda eğitim alması” sorununun 4+4+4 modelinde de süreceğini, dolayısıyla bugüne kadar ne tür sorunlarla karşılaşılmışsa aynı sorunların önümüzdeki dönemde de yaşanacağını göstermektedir.

 
4+4+4 BÜTÜN DÜNYADA DEĞİL, SADECE ALMANYA’DA UYGULANIYOR

Yasa teklifinin gerekçesinde Almanya’da sadece belli eyaletlerde uygulanan ve yavaş yavaş vazgeçilen sistem, sanki bütün Almanya’da uygulanıyormuş gibi açıklanmıştır. Almanya’da çocukları henüz 4. sınıfta “zekiler ve geri zekâlılar” diye ayrıştırmak her şeyden önce en temel çocuk haklar ihlali olarak görülmektedir. Almanya’nın büyük bir bölümünde mesleğe yönlendirme 4. sınıftan sonra değil, 9. sınıftan sonra yapılmakta, bu konuda kamuoyu yanıltılmaktadır. Benzer bir durum örnek gösterilen ABD için de geçerlidir. Orada da okullar “zenci”, “melez” ve “beyaz” okulları diye örtük bir ayrışıma tabi tutulmuş ve bundan en büyük zararı yine çocuklar görmüştür. Amerika’da, zenci ve melezlerin çocukları, Almanya’da Alman olmayanların çocukları genelde meslek okullarına gitmektedir ve onlar için “fırsat eşitliği” sadece kuru bir slogan olmaktan öteye gidememektedir.

KESİNTİLİ EĞİTİM İLE EŞİTLİK SADECE HUKUKSAL ALANDA VERİLECEKTİR

Yeni sistemin bir başka özelliği de katsayı sorununu tamamen ortadan kaldırması. Sistem bu anlamda eğitimde fırsat eşitliği sağlıyor mu?

Günümüzde insan hakları belgelerinde “zorunlu eğitim” kavramı yerine “eğitim hakkı”, “temel eğitim hakkı gibi” eğitimi bir zorunluluk olarak değil temel bir insan hakkı olarak gören kavramlar kullanılmaktadır. Bunun anlamı, baskıcı devletle özdeşleşen “zorunlu eğitim”in yerini çağdaş demokratik devlet anlayışıyla örtüşen “eğitim hakkı”nın almasıdır. Bu hak kullanılırken en çok karşılaşılan kavram ise “eşitlik” kavramıdır.

Eğitimde fırsat eşitliği, herkesin eğitim olanaklarından eşit bir şekilde yararlanmasının zorunlu olduğu sık kullanılan bir söylemdir. Bir değer yargısını ifade eden eşitlik kavramı sadece basit bir matematiksel eşitliği anlatmamaktadır. Bu nedenle katsayının kaldırılması, tıpkı yasalarda belirtilen sözde “eşitlik” söylemleri gibi sadece hukuksal bir anlam taşımakta, gerçekte eğitim hakkından ve dolayısıyla eğitim olanaklarından her bireyin “eşit” bir şekilde yararlanacağı anlamına gelmemektedir.

Başka bir açıdan baktığımızda herkese eşit eğitim olanakları sunmak, herkese yeterli “eğitim hakkı” sunmak anlamına gelmez. Kişilerin yetenek farklılıkları, gereksinmeleri, sağlık durumları, yaşam koşulları, onlara farklı eğitim olanakları sunulmasını gerektirebilir. Bu nedenle bir bütün olarak eğitimi sağlama açısından “eğitimde fırsat eşitliği” yerine, “eğitim hakkı” ve “eğitim olanağı” kavramlarını benimsemek daha doğrudur.
 
ÖĞRETMENLER NORM FAZLASI DURUMUNA GELECEK

Yeni sistemle özellikle 2. kademeden itibaren derslik ve uzman öğretmen problemi ortaya çıkacağı, ayrıca birçok sınıf öğretmeninin de atıl konuma düşeceği belirtiliyor. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz? Bu tip sorunların ortaya çıkması nasıl önlenebilir?
 

4+4+4 modeli, yeterli altyapı çalışmaları yapılmadan ve eğitim sisteminin ihtiyacına uygun bir içerikte gündeme getirilmediği için, çok ciddi sorunları beraberinde getirecektir. 4+4+4 sistemi ile getirilen ilkokul, ortaokul ve lise modeli hem derslik sayıları hem de öğretmen istihdamı açısından önemli olumsuzluklar getirecektir. Örneğin yasa yürürlüğe girdiğinde 5. sınıf okutacak yaklaşık 50 bin öğretmen “norm fazlası” durumuna düşecek ve muhtemelen bakanlıkça başka görevlerde görevlendirilecektir. Aynı şekilde ikinci dört yıllık kademede ciddi bir branş öğretmeni açığa çıkacaktır. Fiziki alt yapı ve okulların donanım yetersizliği bu sorunları daha da arttıracak ve eğitim sisteminde kelimenin tam anlamıyla bir kaos yaşanacak gibi görünmektedir.

SBS SINAVININ KALDIRLIMASI BASİT BİR PROPAGANDA
 
Yeni sistemde SBS sınavının kaldırılması da söz konusu olacak. Liseye sınavsız geçiş öğrencilere nasıl bir avantaj sağlayacaktır?

Her yönüyle sınavlara endekslenen eğitim sistemi eğitimi büyük ölçüde işlevsiz bırakarak, eğitimi dershane, özel ders, özel okul alanına kaydırmıştır. SBS uygulaması ile birlikte özel ders, dershane, kurs vb uygulamalar daha da artmıştır. Öğrencileri dershanelere bağımlı hale getirmekten kurtarmak iddiasıyla gündeme gelen SBS tam tersi sonuçlar ortaya çıkarmış, bu durumun sonucunda öğretmenler, öğrenci ve veli ilişkilerinde ciddi olumsuzluklar yaşanmaya başlanmıştır.
 
Eğitim Sen olarak öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmekten çok aralarında rekabet yaratmaya yönelik, her türlü eleme sınavının eğitim sistemi ve öğrencilerimiz açısından çözüm olmadığını düşünüyoruz. Bu düşüncemiz Seviye Belirleme Sınavı (SBS) açısından da geçerlidir. Ancak SBS sınavının kaldırılması iddiası bize göre sadece basit bir propagandadan ibarettir. Çünkü mesleğe yönlendirmenin 4. sınıftan sonra yapılacağı bir ortamda bırakın SBS’yi kaldırmayı, yeni sınavların gündeme gelmesi ve dershaneye gitme yaşının 8’e kadar düşmesi kaçınılmazdır. Nitekim sınavları kaldıracağız iddiasında bulunan bu hükümet döneminde geçtiğimiz 10 yılda özel dershane sayısı iki kattan fazla artmıştır.
 
Kimsenin öğrencileri küçük yaşlardan itibaren sınav stresi ile karşı karşıya bırakmaya ve birbiriyle kıyasıya yarıştırmaya hakkı yoktur. İlköğretimden başlayarak giderek artan sınav işkencesine artık bir son verilmeli, çocuk ve gençlerimiz en kısa sürede sınav işkencesinden kurtarılmalıdır. 
 
PEK ÇOK ÜLKELERDE EĞİTİM 12 YILIN ÜZERİNE ÇIKARTIYORLAR

4+4+4 sisteminde son 4 yılda açık öğretim imkanı tanınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca 4 yıllık lise eğitiminin uzun olduğu üniversiteye geçiş sürecini uzattığı eleştirileri için ne söyleyeceksiniz?

Toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda yaşadığı değişimler, bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler insan unsurunun nitelikli eğitimini gerektirmektedir. Bu gerekliliğe paralel kesintisiz eğitim süreleri uzamaktadır. Süreler farklı ülkelerde değişik yılları kapsasa da genel yaklaşım, çocukların örgün eğitim içinde kalma sürelerini olabildiğince uzun tutmaya yöneliktir. Çünkü uluslar arası çocuk sözleşmelerine göre. 18 yaşın sonuna kadar her birey çocuk sayılmaktadır. Bu bağlamda pek çok dünya ülkesi kesintisiz eğitim süresini 12 yılın üzerine çıkartmaya çalışmaktadır.

Kanun teklifinde son 4 yıl için öngörülen açık öğretim sistemi, zorunlu ortaöğretimin bir parçası olarak ele alınmıştır. Oysa yaygın eğitim çeşitli nedenlerle örgün eğitimin dışında kalanlara sağlanan eğitimdir. Yaygın eğitimin örgün ortaöğretimin içinde düşünülmemesi gerekir. Zorunlu eğitimi bu şekilde esnekleştirmek -örgün veya yaygın eğitim kurumları yoluyla sunmak- eğitimde eşitliği zedelemekte ve gerçekte zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmamaktadır.

Lise eğitiminde 4 yılın uzun olduğu ifade edilse de, fiilen lise eğitimi 3 yıl olmakta son yıl öğrenciler rapor vb gibi gerekçelerle üniversiteye hazırlık çalışmalarına katılmaktadır. Bu durum da eğitim sisteminin sınav endeksli olduğu gerçeğinin somut bir yansımasıdır.

4+4+4 sistemine getirilen en önemli eleştirilerden biri de imam-hatiplerin orta kısımlarının açılmasına imkan tanıması. Ancak bu eleştirinin ideolojik olduğu da kabul ediliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Eğitim Sen olarak 4+4+4 düzenlemesinin ilk gündeme geldiği andan itibaren pedagojik gerekçelerle değil, hükümetin siyasal-ideolojik yaklaşımının bir sonucu olarak ortaya çıktığını öne sürdük. Bu anlamda sorunu sadece imam hatiplerin orta kısımlarının açılmasına indirgemek hatalı olacaktır. Ancak böyle bir amacın temel hareket noktası olduğu da açıktır.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Eğitime “kazı kazan” mantığı ile bakarak günü kurtararak kazançlı çıkacağını sananlar, koskoca bir geleceği kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuzu görmek istememektedir. Var olan bütün sorunlarımızı en geniş platformlarda ve bilimsel temelde tartışarak kapsayıcı bir anlayışla ele almak mümkündür. Bunun dışında yürünecek tüm yollar “oldubitti” durağına çıkmaktadır. Bu tutumu eğitime yönelik bir tür “post modern darbe” olarak adlandırmak mümkündür.

on5yirmi5.com