Sivas hakkında bilgi;
İklim
Sivas çevre illere göre kendine has bir iklim karakterine sahiptir. Çevresine göre bir mikroklima iklim bölgesidir. Bu özelliği sağlayan temel faktörler şunlardır. a. Çevre illere göre daha yüksek oluşu. b. Kuzey rüzgarlarına açık oluşu. c. Engebeli bir yapıya sahip oluşu. d. Yıl içinde değişen basınç farkı. e. İl topraklarının farklı coğrafi bölgelerde yer alması. Sivas’ta aralarında küçük farklar olmakla birlikte ana hatlarıyla karasal iklim görülür. Yazları çok sıcak kurak olup, yaz mevsimi oldukça kısadır. Kış ayları ise soğuk uzun ve kar yağışlıdır. Sivas İç Anadolu Bölgesinin en soğuk ilidir. Kış ayları dondurucu soğuk olup, kış ortalama sıcaklığı 0oC civarındadır.
En soğuk ay ortalaması –4oC olup, zaman zaman –36.4oC’ye düştüğü görülmüştür. Yaz aylarında sıcaklık genellikle 19oC üzerindedir. Ancak sıcaklığın 38oC’yi aştığı görülür. Buradan da anlaşılabileceği gibi yıllık sıcaklık farkı 74oC gibi büyük bir fark gösterir. Sıcaklık değerlerinin 0oC altına düştüğü gün sayısı ortalama 132 gündür. Karasal iklim özelliğine sahip olan Sivas’ta; yağışlar kış, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde görülür. Yazları genellikle kuraktır. Yılık ortalama yağış miktarı 420 mm’dir. Yağışların % 22’si sonbahar, % 36’sı ilkbahar, % 32’si kış ve % 10’luk bölümü yaz aylarında düşer. Kış aylarında sıcaklığın düşük olması nedeniyle yağışlar genellikle kar şeklinde diğer mevsimlerde yağmur şeklindedir.
Yağışlı gün sayısı (kar yağışları dahil) 105’dir. İlkbahar sonu yaz başlarında dolu yağışları da görülür. Dolu yağışlı gün sayısı ortalama 4 gündür. Kar yağışlı gün sayısı ortalama 30 gün olup, kar kalınlığı 20 cm civarındadır. Sivas çevresinde ortalama basınç 653.2 milibardır. En düşük basınç 634 milibardır. Sivas yaz aylarında bir alçak basınç merkezi olduğu için özellikle kuzey sektörlü rüzgarlara açıktır. Yıl içinde Sivas yöresinde esen rüzgarların % 19.3’ünü kuzeybatıdan esen karayel, % 16.8’ini kuzeydoğudan esen poyraz, % 18.1’ini kuzeyden esen yıldız kalan bölümünü ise muhtelif rüzgarlar oluşturur.
-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-
Bitki Örtüsü
Sivas’ın yayla ve platoları ilkbahar ve sonbaharda yemyeşil yazın ise bozkır görünümündedir. İl topraklarının % 11’i ormanlık ve fundalık, % 43’ü çayır ve mer’a, % 42’si ekili ve dikili alanlardır.
Flora
İklim ve yer şekilleri özellikleri bakımından Sivas doğal bir orman alanı olması gerekirken; yüzyıllar boyunca devam eden ormanların tahribatı yüzünden bugün Sivas çevresinde orman alanları fazla geniş bir yer tutmaz. İlin Koyulhisar bölgesi zengin çam ormanı ile kaplıdır. Şerefiye yöresi Koyulhisar çevresi kadar olmamakla birlikte önemli bir orman bölgesidir. Şarkışla-Yıldızeli sınırları içerisinde bulunan Ak dağlar İç Anadolu Bölgesinin en önemli orman bölgesidir. İlin geniş toprakları arasında fazla geniş bir yer tutmayan bu orman alanları dışında Sivas’ın asıl önemli bitki örtüsü (step) bozkırlardır.
İlkbahar ayında yağışlarla canlanan çoğunlukla boyları 20-25 cm’yi geçmeyen yaz aylarında yağış yetersizliği nedeniyle çoğunlukla kuruyup kaybolan bozkır bitkileri içinde kısa ömürlü olan çiğdem, navruz (kar çiçeği), gelincik, üvez türünden bitkiler yanında kuraklığa dayanıklı kökleri derine kadar inen keven, sığır kuyruğu, çoban döşeği, sütleğen, dağ yoncası, kekik, yavuşan gibi bitkiler geniş bir yer tutar. Ancak yakacak sıkıntısı çekilen kimi bölgelerde bu bitkiler yakacak olarak kullanıldığı için hızla azalmaktadır. İlde ayrıca ormanların azalmasından doğan yakacak odun ve kereste ihtiyacının karşılanması için kavakçılığa büyük önem verilmiştir. Özellikle Şarkışla, Zara, Divriği, Gemerek ve Yıldızeli’nde akarsu boyları söğüt ve kavak ormanı haline getirilmiştir.
Fauna
Sivas İli, Coğrafi konumu itibariyle yabanil hayvan bakamından çok zengindir. İlin Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz iklimleri arasında bir geçit yeri oluşu, il topraklarının engebeli ve sarp olması yabanil yaşamı çeşitlendirir. Divriği İlçesi ile bu ilçeye bağlı Danişment ve Sincan Bucaklarında; Zara ilçesi ile bu ilçeye bağlı Beypınar ve Bolucan bucaklarında , Yıldızeli ilçesinde, Suşehri ilçesi ile bu ilçeye bağlı Gökçekent bucağı’nda bol miktarda keklik ve tavşan bulunmaktadır. Merkez ilçe, Ulaş, Kangal, Hafik ilçeleri ile Çukurbelen köyü çevresinde bol miktarda kanatlı av hayvanlarından; şahin, bıldırcın bulunmaktadır. Hafik, Çukurbelen, Merkez ilçe, Seyfebeli yörelerinde sazlık ve bataklıklarda yaban ördeği, ildeki tüm göllerin çevresinde yaban kazları yaşamaktadır. Tödürge Gölü’ndeki iki küçük adacıkta turnalar yaşamaktadır. Sivas’taki bütün akarsular ile Tödürge, Hafik, Lota ve Gürün Gökpınar Gölleri de bolca balık avlanan tatlı sulardır. İlin iğne yapraklı ormanlarının yayıldığı Koyulhisar, Yıldızeli, Akdağlar, Zara ve Şerefiye yörelerinde bol miktarda yaban domuzu, tilki ve ayıya rastlanır.
Ekonomik Yapı
Sivas ilinin ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanır. Faal nüfûsun % 70’i tarım sektöründe çalışır. Tarım ise tarla tarımı şeklindedir. Tarımdan sonra hayvancılık ikinci bir gelir kaynağıdır. Son senelerde sanâyi sektörü de hızla gelişmektedir. Mâdenler bakımından da zengin olan Sivas, kara ve demiryolları kavşağıdır.
Tarım: Yüzölçümü bakımından Türkiye’nin ikinci büyük ili olan Sivas topraklarının % 97’si ekilebilir olmasına rağmen tarım yeterince gelişmemiştir. Bitki üretimine ayrılan alanlar bir milyon hektara yakındır. Bunun beşte birine yakınında sulu tarım, 10 bin hektara yakın kısmında ise bağcılık yapılmaktadır. Tarım ürünlerinde tahıl, baklagiller ve sanâyi ürünleri başta yer alır. Tahıl ise en önde gelir. Tarım ürün miktarı mevsim şartlarına göre her sene değişmektedir. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, fasülye, mercimek, fiğ, şekerpancarı ve patatestir. Sebezcilik ve meyvecilik pek gelişmemiştir.
Hayvancılık: İl topraklarının çok geniş bir kısmını kaplayan plato ve yaylalar hayvancılığa çok elverişlidir. Çayır ve mer’alar çoktur. Sivas’a hayvancılık bakımından Türkiye’nin Texas’ı denir. Hayvancılığın tarımsal üretim içerisindeki yerinin büyük olmasına karşılık, istenilen düzeyde gelir getirmemektedir. İlde en çok koyun, sığır, kılkeçisi, kümes hayvanları beslenir. İldeki ırmaklar ve Gökpınar Gölünde kurulan alabalık tesislerinde balık üretimiyle Kangal köpekleri ülke sınırını aşan bir üne sâhiptir. Arıcılık gelişmiş olup Sivas balı meşhurdur.
Ormancılık: Sivas ilinin orman varlığı yüzölçümüne göre çok az sayılır. İl topraklarının % 11’i ormanlarla kaplı olup, 200 bin hektarı orman ve 100 bin hektarı fundalıktır. Orman içinde 220, orman kenarında 147 köy vardır. Senede 50 bin m3 sanâyi odunu ve 30 bin ster yakacak odunu elde edilir. Ormanlarda daha çok karaçam, kızılçam, ardıç gibi iğne yapraklı ağaçlara ve daha aşağılarda meşe ormanlarına rastlanır. Suşehri ve Koyulhisar ilçelerindeki ormanlar ise tamâmen yaprak dökmeyen ağaçlardan ibârettir. Sivas’ta ağaçlandırma hızla yapılmasına rağmen hem yetersiz hem de bakımsızdır.
Mâdencilik: Sivas il toprakları mâden bakımından zengindir. İl dâhilinde demir, kömür, kurşun, krom, bakır, tuz, gümüş, asbest, manganez, nikel, amyant, balit ve mermer çıkarılır. Divriği’de senede 1500 tona yakın demir elde edilir. Ayrıca Celalli civârında petrol, Abdülvehhab Gâzi Türbesi civârında zengin alçıtaşı yataklarına rastlanılmışsa da işletilmemektedir.
Sivas İlçeleri
İmranlı : İmranlı, Sivas ilinin en doğusunda bulunan ilçesidir. İl merkezine 104 km uzaklıktadır. İlçenin yüzölçümü 1.229 km2 ve denizden yüksekliği 1650 metredir. İmranlı, doğusunda Erzincan iline bağlı Refahiye ilçesiyle, güneyinde Divriği, batısında Zara ve kuzeyinde ise Suşehri ve Akıncılar ilçeleriyle komsudur. 102 köyü ve 38 mezrası vardır. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi veri tabanına göre 2012 yılına ait toplam nüfus 7.882’dir. KAYNAKÇA: http://www.imranli.gov.tr/ adresinden, 25 Temmuz 2013 tarihinde alınmıştır.
Koyulhisar : Koyulhisar İç Anadolu Bölgesi nin kuzeydoğusunda, batıdan doğuya doğru uzanan Kelkit Vadisi üzerinde Iğdır Dağı eteklerinde kurulu Sivas iline bağlı bir ilçedir. D-100 Karayolu ilçe merkezinden geçer. Çevre İl, Büyükşehir ve İlçelere Olan Karayolu Uzaklığı : Koyulhisar –SİVAS 180 km. Koyulhisar –Hafik 155 km. Koyulhisar –Zara 120 km. Koyulhisar –Suşehri 40 km. Koyulhisar –Şebinkarahisar 68 km. Koyulhisar –Reşadiye 50 km. Koyulhisar –TOKAT 140 km. Koyulhisar –Mesudiye 40 km. Koyulhisar –ORDU 145 km. Koyulhisar –ERZİNCAN 140 km. Koyulhisar –ERZURUM 339 km. Koyulhisar –SAMSUN 290 km. Koyulhisar –ANKARA 500 km. Koyulhisar – İSTANBUL 850 km. Koyulhisar ilçesi İç Anadolu bölgesinin kuzeydoğusunda, batıdan doğuya doğru uzanan Kelkit Vadi’si üzerinde Iğdır Dağı eteklerinde kurulu Sivas İline bağlı bir ilçedir. Doğusunda Suşehri, batısında Reşadiye, güneyinde Zara-Doğanşar, kuzeyinde Mesudiye, kuzeydoğusunda Şebinkarahisar ilçeleri bulunmaktadır. İlçe merkezi Sivas iline 180 km. uzaklıkta, ortalama yükseltisi 850 m. olup yüzölçümü 946 km2’dir. İlçemiz, vadi içerisinde kurulmuş, kuzeyden ve güneyden 1500 metreden fazla yükseltisi olan sıradağlarla çevrilidir. Bu dağlar duvar görünümünde, geçit vermeyen kıvrımlar şeklindedir. İlçenin iklimi; Karadeniz Bölgesinin ılıman ve İç Anadolu Bölgesinin karasal iklimi arasında geçiş özelliği göstermektedir. Karadeniz İkliminin karakteristiğini daha fazla taşımakta olup bunu çam, köknar, gürgen ve meşeliklerle kaplı orman örtüsü özellikleri yansıtmaktadır. 2011 yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre İlçe merkezinde 4.109, köylerde 8.596 olmak üzere toplam nüfus 12.705’dir. KAYNAKÇA: http://www.koyulhisar.gov.tr adresinden, 25 Temmuz 2014 tarihinde alınmıştır.
Gölova : Coğrafi Konum Berdia Dağlarından Keldağ-Kızıldağ sırasına kadar uzanan 30 km. uzunluk ve 15 km. genişlikte bir çanak içerisinde yer alan Gölova, Karadeniz, İç ve Doğu Anadolu Bölgelerinin birbirlerine en çok yaklaştıkları ve bu üç bölgemizin de çeşitli özelliklerini taşıyan bir sahada bulunmaktadır. Gölova doğuda Refahiye, güneyde İmranlı, batıda Akıncılar, kuzeyde Çamoluk ilçeleri ile komşudur. Ortalama rakımı 1300 m., yüzölçümü 308 km2 olan Gölova Kuzey Anadolu fay hattı üzerindedir ve birinci derecede deprem bölgesidir. Gölova’da Baraj Gölü ile Aşağı Tepecik ve Sütlügöl gölleri vardır. Adı geçen göllerde ördek, angut, sakarca, yabankazı, martı, balıkçıl, bozdalağan, dik kuyruk, küçük batağan, sakar meke, turna, su çulluğu, karabaş martı ve sumru kuş türleri ile sazan, aynalı sazan, kefal, gümüş, caner balık türleri yaşamaktadır. Sarıçiçek Yaylalarından (Kızıldağ) doğan Çobanlı Çayı İlçenin en önemli akarsuyu olup, baraj gölünün de kaynağı ve besleyicisidir. Ayrıca İlçeye bağlı Yaylaçayı Köyü’nden Kelkit Çayı geçmektedir. Karasal iklim ile Karadeniz ikliminin özelliklerini barındıran bir iklime sahip olan Gölova, İç ve Doğu Anadolu’nun karlı/soğuk kışlarından daha ılık, Karadeniz’in aşırı yağışlarından daha az yağışlıdır. Tabii bitki örtüsü bozkırdır. İlçenin ancak % 20’lik kısmını ormanlık ve fundalıklar oluşturmaktadır 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 3.645, toplam nüfus 7603 kişidir. Ulaşım, Karayolu ile sağlanmaktadır. Merkeze Olan Uzaklığı 198 km dir. Belde ve Köy Sayısı: 29 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Gemerek : Coğrafi Konum İlçe genellikle düz bir arazi yapısına sahiptir ve Şarkışla hududu ile Kayseri ili Sarıoğlan ilçesi hududuna kadar vadi şeklinde engelsiz bir şekilde uzanmaktadır. İlçenin kuzey ve güney bölgeleri dağlıktır. Arazi genellikle çıplak olup, görüşe açıktır. İlçenin kuzeyinde Karababa Dağı (2346 metre), Şama Dağı (1712 metre), güneyinde Karadağ (1611 metre) ana yükseltileridir. İlçe 39.11 kuzey enlemleri, 36.04 doğu boylamları arasında Sivas ilinin güneybatısında, Sivas–Kayseri kara ve demiryolları üzerinde yer alır. Coğrafi olarak Türkiye’nin tam orta noktasında yer alan Gemerek, Karadeniz ile İç anadolu’yu birbirine bağlayan köprü vazifesi görmektedir. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 12.697, toplam nüfus 25.498 kişidir. Yüzölçümü, 1153 km2 dir. Ulaşım, Karayolu ve Demiryolu ile sağlanmaktadır. Merkeze Olan Uzaklığı 110 km dir. Belde ve Köy Sayısı: 33 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Kangal : Coğrafi Konumu Kangal İlçesi Orta Anadolu Düzlüğü ile Doğu Anadolu engebelerinin birleştiği yerdedir. Doğusunda Divriği, Kuzeydoğusunda Zara, Batısında Altınyayla, Kuzeybatısında Ulaş, Kuzeyinde Hafik, Güneyinde Gürün, Güneydoğusunda Malatya, Güneybatısında Kayseri ile çevrilidir. İlçenin kuzey ve doğusu engebeli güney ve batısı ise düzlüktür, bu düzlük Uzunyayla Platosu’nun uzantısında bulunmaktadır. İlçenin ortalama yüksekliği 1400-1600 m. olmakla birlikte Kuzeyde bulunan Yılanlı Dağı 2200 m. ile en yüksek arazi kesimidir. Kuzeyde Yılanlı dağı bölgesi ve Güneydoğuda kepez dağı bölgesi hariç bölgenin tamamına yakını tarıma elverişlidir. Kuzey-Güney uzanımında Kazıklı çayı, Batı-Doğu uzanımında Kürtler çayı, Köprüler dışında geçişe izin vermemektedir. Bölgenin tamamına yakını bozkır arazisi şeklinde çıplak arazi yapısına sahiptir. Bölgenin en önemli geçitleri Yağdonduran (1700 m.) ve Aptalboğan (1750 m.) geçitleridir. İlçe Sivas ve Malatya illerine 850-05 ve 850-07 Devlet karayolu ile Divriği, Gürün ve Ulaş ilçesine il yolu ile bağlıdır. Ulaşım İlçe Sivas’a demiryolu ile 97 km, karayolu ile de 85 km. uzaklıktadır. İlçe merkezinin % 80’i asfalt, % 20’si stabilizedir. Köy yolları uzunluğu ise 829 km. olup, bunun 349 km’si asfalt, 465 km’si stabilize yoldur. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 12.382, toplam nüfus 23.911 kişidir. Yüzölçümü, 3.792 km2 dir. Belde ve Köy Sayısı: 112 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Altınyayla : Altınyayla’nın Kuzeybatısında Şarkışla, Kuzeydoğu-sunda Ulaş ve Sivas Güney doğusunda Kangal, (Güneybatısında (Kayseri) Pınarbaşı ile çevrili bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesinin sahip olduğu karasal iklim hüküm sürmektedir. Arazinin %70’i yayla %30’u dağlıktır. İlçenin (çizildi) Güneybatısında Kara Tonus Dağı, kuzeyinde Tonus Ovası, Güneyinde İncecik ve Mergesen Yaylası, Güneydoğusunda İbicek Yaylası, Doğusunda Yücekaya Yaylası mevcuttur. İlçemizde Altınyayla Göleti, Deliilyas Göleti Güzeloğlan Göleti, Doğupınar Göleti bulunmaktadır. Ayrıca (şahlı) Doğupanır köyüne Gazibey barajı ve Deliilyas Barajı göletleri sayesinde tarım arazileri sulanmakta ve sulu tarıma geçilmiş bulunmaktadır. İlçe halkı tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. İlçeye bağlı 13 köy ve 1 belde bulunmaktadır. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre ilçenin toplam nüfusu 10.548’dir. İlçe Sivas’a 90 Km, Şarkışla İlçesine ise 38 Km uzaklıkta olup; Ulaşım Belediye hizmet araçları ile sağlanmaktadır. KAYNAKÇA: http://www.altinyayla.gov.tr adresinden, 25 Temmuz 2014 tarihinde alınmıştır.
Doğanşar : Coğrafi Konumu Sivas’ın Kuzeyinde kalan Doğanşar’ın Yüzölçümü 565 Km2, rakımı 1335 metredir. Dağlık bir arazı yapısının hakim olduğu ilçede yaylalar büyük bir alanı kaplamaktadır. Bitki örtüsü Sivas ve çevresine göre daha zengindir. Çeşitli orman ve bozkırlar bulunmaktadır. İklim bakımından daha çok Karadeniz ikliminin etkisi altındadır. Yeşilırmağın ana kolu olan Tozanlı, İlçeden geçmektedir. Doğanşar’ın muhtelif yerlerinde göl bulunmaktadır. En önemlileri Dipsiz Göl ve Sülük Gölüdür. Kültür ve Turizm Doğanşar tarihi eser bakımından fazla bir varlığa sahip olmamakla birlikte doğa güzellikleri bakımından gezip görülecek çok sayıda yer bulmak mümkündür. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 2699, toplam nüfus 6318 kişidir. Ulaşım, Karayolu ile sağlamaktadır. Merkeze Olan Uzaklığı 95 km’ dir. Belde ve Köy Sayısı: 25 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Hafik : Coğrafi Konumu Hafik İç Anadolu Bölgesinin Yukarı Kızılırmak bölgesinde yer alır; kuzeyinde Tokat’ın Almus ilçesi ve Sivas’ın Doğanşar ilçesi, güneyinde Ulaş ilçesi, doğusunda Zara ilçesi, batısında Sivas il merkezi ile çevrilidir. İlçede iki türlü iklime rastlanır. Sert ve kuru karasal iklim ile kısmen yağışlı Karadeniz iklimi, ilçenin güney kısımları ise ilçe merkezi kışları soğuk ve kar yağışlı yazları ise sıcak ve kuru geçen karasal iklimin egemenliği altında iken ilçe merkezinin 15 km. kuzeyinden geçen hattın kuzey kesimi kısmen ılık ve yağışlı geçen Karadeniz ikliminin etkisinde bulunur. Güney kesimlerinin zayıf bitki örtüsü yöreye özgü ot, çalı ve ağaç guruplarından oluşur. Kuzey kesimlerinde ise çam, kayın, meşe, ceviz ve yöreye uygun öteki öteki bitkilerden oluşan güçlü bir yeşil örtüsüne rastlanmaktadır. İlçenin yüzölçümü 2382 km2’dir. İl merkezine olan uzaklığı 37 km’dir. İlçenin güneyinden merkeze 500 metre uzaklıktan Kızılırmak geçmektedir. Bu ırmak geçtiği köylere göre çeşitli adlar almaktadır. Dışkapı Köyü yakınlarında Koru Çayı ile eski Tavşanlı yolunun ırmağı kestiği mevkide ise Acısu ile birleşmektedir. İlçenin toprak yapısına göre İlçe sınırları içinde pek çok küçük göl bulunmaktadır. Göllerin hemen hemen tamamında balık, su kuşları yaşayabilmekte ve yörede yaşayan vatandaşların ihtiyacını karşılayacak ölçüde saz bitkisi (kamış) bulunmaktadır. Bu göller Hafik Gölü, Büyük ve Küçük Lota, Yarhisar, Çimenyenice, Kurugöl, Kemis ve Hanzar Gölü’dür. İlçenin arazisi genel olarak dağlık ve yaylalıktır. Farklılık göstermekle birlikte Rakım 1400–1700 arasında değişiklik göstermektedir. İlçe toprakları bir el şeklinde kuzeyden güneye doğru uzanan bir görünümdedir. İlçenin kuzeyinde Tekeli ve Dumanlı Dağları bulunmakta orman örtüsü ile kaplı bir görünüm arz etmektedir. İlçenin güneyinde en yüksek dağ Gürlevik Dağı’dır. İlçenin orta kısımları özellikle Kızılırmak boyunca kısmen düzlük ve sulanabilir eğimdedir. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 8.863, toplam nüfus 21.217 kişidir. Belde ve Köy Sayısı: 82 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Şarkışla : Coğrafi Konum Şarkışla’nın Sivas il merkezine uzaklığı 83 km, rakımı 1180 m’dir. Toplam yüzölçümü 1965 km2 dir. Güneyinde Altınyayla ve Kayseri, batısında Gemerek, kuzeybatısında Yozgat ili ve kuzeyinde Yıldızeli, doğusunda Sivas topraklarıyla çevrilmiştir. Genel olarak ilçe engebeli bir yapıya sahip olup ilçe merkezi, Kızılırmak oluğunun güneydeki Acısu ve Kanak Çaylarını alüvyonlarıyla örtülmüş bir ova üzerinde yer alır. Asıl yerleşme kalker yapılı (kale) bir tepenin eteklerinde kurulmuştur. İlçeyi kuzeyden Akdağlar çevreler; bu dağların yükseltisi 2000 metreyi geçer ve bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. İlçeyi güneyden Tecer Dağlarının güney etekleri çevreler. İç Anadolu bölgesinin en önemli peneplen platolarından biri olan Uzunyayla’nın bir bölümü ilçe sınırları içinde kalır. Bu yönüyle ilçe yer şekilleri bakımından çeşitlilik gösteren (dağlar, vadiler, ovalar ve platolar) pürüzlü engebeli bir yapıya sahiptir. İlçede sert, karasal bir iklim hüküm sürer, yıllık sıcaklık ortalaması 12C civarında olup, en soğuk ay ortalaması -4C, en sıcak ay ortalaması ise 19.5C civarındadır İlçenin en önemli akarsuyu Kızılırmak’tır. İlçenin kuzeyinden geçen Kızılırmak’ın, ilçeden aldığı en önemli kollar Acısu ve Kanak çaylarıdır. Rejimleri düzensiz olan bu akarsular özellikle yaz aylarında sularının büyük bir kısmını kaybeder. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 38.448, toplam nüfus 49.318 kişidir. Ulaşım, Karayolu ve Demiryolu ile sağlanmaktadır. Belde ve Köy Sayısı: 93 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Ulaş : Coğrafi Konum Ulaş, Sivas İlinin güneydoğusunda yer alır. Güneyde Kangal, doğuda Zara, batıda Altınyayla ile komşudur. Yüzölçümünü 1169 km2 olup, tipik kara iklimi hüküm sürer. Kışları uzun ve sert, yazları ise genellikle kurak ve sıcaktır. Bitki örtüsü yönünden çıplak bir arazi yapısına sahiptir. Güneyden batıya doğru uzanan Tecer Dağı üzerinde yer yer meşeliklere rastlanmaktadır. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 9.680, toplam nüfus 14.972 kişidir. Yüzölçümü, 1169 km2 dir. Ulaşım, Karayolu ve Demiryolu ile sağlanmaktadır. Merkeze Olan Uzaklığı 37 km dir. Belde ve Köy Sayısı: 39 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Zara : Coğrafi Konum Sivas İline 72 km, Erzincan’a 178 km. mesafede olan İlçe doğuda Suşehri ve İmranlı, batıda Hafik, kuzeyde Koyulhisar, kuzeybatıda Doğanşar, güneyde Divriği güneybatıda Kangal İlçeleriyle komşudur.2456 km2 yüzölçümünde, arazi genellikle dağlık ve kırsal olmakla birlikte, Kızılırmak Havzasında verimli araziler mevcuttur, arazinin % 19.1’i tarıma elverişlidir. Kızılırmak Vadisi içerisinde kalan İlçe Merkezinde yükseklik 1350 m olmakla birlikte havza içinde kalan bölgelerde ortalama yükseklik 2000-3000 m civarındadır. Engebeli bir arazi yapısına sahip olan ilçenin tipik ve kara iklimi vardır. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Yağmurlar ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde yağar, ilçede yıllık ortalama yağış metrekareye 579.7 kg’dır. Gerek yaz ve gerekse kış mevsimlerinde gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı büyüktür. Kuzeydoğudan poyraz etkisinde kalan ilçede yıllık ortalama sıcaklık 8.6 C’dir. İlçe ve çevresinde iklim türüne uygun bitki örtüsü mevcuttur. Yağışların az olmasından dolayı büyük ağaç toplulukları ve ormanlar fazlaca gelişmemiştir. Kızılırmak, Habeş Çayı ve diğer dere yataklarında kavak ve söğüt ağaçları yetiştiriciliği görülmekte, Şerefiye Bucağı arazilerinde çam ormanları, Bolucan ve Beypınarı Nahiyeleri yüksek kesimlerinde meşelik ve orman emvali bitki örtüsüne rastlanmaktadır. Bu bitki örtüsü ve ormanlık kısım 8800 hektar araziyi kapsar. Toprak yüzeyi genellikle bozkır bitkileriyle kaplıdır. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 23.084, toplam nüfus 33.420 kişidir. Belde ve Köy Sayısı: 134 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Yıldızeli : Coğrafi Durum Yıldızeli İlçesinin yüzölçümü 3326 km2 olup, İlçe toprakları Doğuda Sivas (Merkez İlçe), Batıda Yozgat (Akdağmadeni), Kuzeyde Tokat (Sulusaray, Yeşilyurt), Güneyde Şarkışla ilçesiyle çevrilmiştir. İlçe İl merkezine 47 km. uzaklıkta olup, Sivas-Ankara ve Sivas-Tokat asfaltı üzerindedir. Ortalama yüksekliği 1400 metre olan İlçe yüksek ve engebeli arazi yapısına sahiptir. İçanadolu bölgesinin Kuzeydoğusunda yer almaktadır. İlçenin batı kesimlerinde dağ eteklerinde rakım düşük olması nedeniyle bitki örtüsü zengin, tarıma elverişli arazi fazladır. Kuzeyi ve Doğusu dağlıktır. Güneye doğru dağlar alçalarak geniş, az engebeli araziler ortaya çıkar. İlçenin en yüksek dağı Yıldız Dağı (2537) dır. Yaz mevsimi kısa süreli olup, kışları sert ve soğuktur. Kış ve Yaz mevsimi arasında sıcaklık farkı büyük olduğu gibi gece ile gündüz arasında da çok farklı sıcaklıklar görülmektedir. Isının düşüklüğü nedeniyle kar bazen aylarca kalkmaz. Yağmur halinde olan yağışlar en çok ilkbahar ve sonbahar aylarındadır. İlkbahar yağışları çoğunlukla öğleden sonra olup, sağanak halindedir. Yıldızeli çevresinde bitki örtüsü olarak çoğunlukla bozkır bitki topluluğu hakimdir. Bu bitki topluluğunun ötesinde bir de orman topluluğu vardır. İlçe sınırları içerisinde bulunan Akdağlar, Türkiye’de step ikliminde bulunan tek orman olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca Belcik çevresinde meşelikler geniş alanları kapsar. Ormanlar iç kesimlerde ve eteklerde genellikle meşe, mazı, ardıç ve kısa boylu çalılıklardan, yükseklerde, dağ yamaçlarında çam, mazı, meşe, ardıç, kavaktan oluşur. Ormanların büyük bölümü bozuk baltalıktır. Az bir bölümü koruluk çamlık alandır. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 42.723, toplam nüfus 76.232 kişidir. Belde ve Köy Sayısı: 122 Karayolu ve demiryolu ile ulaşım sağlanmaktadır.
Gürün : Coğrafi Konumu Gürün İlçesi Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu’nun kesiştiği önemli bir kavşak olup, Doğu Anadolu’nun İçanadolu’ya açılan kapısıdır. Doğuyu batıya bağlayan transit kara yolu Gürün ilçe merkezinden geçmektedir. İlçede Sivas’a 140 km. Malatya’ya 150 km. Kayseri’ye 200 km. mesafededir. Gürün’ün yüzölçümü 2797 km’dir. Darende, Pınarbaşı, Afşin, Elbistan ve Kangal ile komşudur. Rakımı 1250 m.dir. Arazi engebeli ve dağlıktır. Karasal iklim hakimdir. Önemli akarsuları Tohma, Balıklı Tohma ve Akdere sularıdır. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 11.374, toplam nüfus 20.222 kişidir. Belde ve Köy Sayısı: 61 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Divriği : Coğrafi Konumu Divriği yukarı Fırat havzasının İçanadolu sınırı yakınında Sivas İlinin Güneydoğusunda yer alır. Divriği İlçesi, Fırat Nehrinin kolu olan Çaltı çayı vadisi yakınında kurulmuştur. İlçenin yüz ölçümü 2781.56 km2’dir.Denizden yüksekliği ortalama 1225 metredir. Doğusunda Erzincan İli, Batısında Kangal İlçesi, Kuzeyinde İmranlı ve Zara İlçeleri, Güneyinde ise Malatya ile çevrilidir. Divriği İlçesi çok dağlık bir bölgeyi içine almaktadır. Dağlar arasında dik ve derin vadiler içerisinde Fırat’ın küçük kolları akmaktadır. Arazi çıplak sarp ve vahşi görünüşlüdür. İlçenin önemli dağları; Kuzeyde Çengellidağ ( 2650), Delidağ (2150), Efendi, Göldağ ve Akdağ’dır. Güneyde Yama, Demirli, Geyikli, Güneydoğuda Sarıçiçek,Doğusunda Igımbat, Batıda Dumluca yer almaktadır. İlçenin en önemli akar suyu Çaltı Çayıdır. İlçeye bağlı Mursal köyü hudutları dahilinde sulama amaçlı baraj yer almaktadır. İlçede karasal iklim özellikleri görülür. Kışları çok karlı ve soğuk, yazları sıcak ve kurak geçer. İlçenin bazı dağlarında meşe, ardıç ve çam türü seyrek orman alanları mevcuttur. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 14321, toplam nüfus 16.272 kişidir. Ulaşım, Karayolu ve Demiryolu ile sağlanmaktadır. Merkeze Olan Uzaklığı Karayolu ile 184 km, Demiryolu ile 179 km uzaklıktadır. Belde ve Köy Sayısı: 108 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Akıncılar : 2012 yılı Aralık ayı itibariyle kütüğe kayıtlı kişi sayısı 36000’dir. Son “TUİK” verilerine göre İlçemizin Merkez ve Köy nüfusu toplamı 5170′ tir. Toplam köy sayısı ise 30’dur. 392 km2 yüzölçüme sahip olan İlçenin güneyindeki Kızıldağ İmranlı İlçesiyle, kuzeyinde bulunan Kelkit Çayı da Giresun ile sınır çizmektedir. Kılıçkaya Barajının gölalanı İlçe topraklarının bir bölümü üzerinde bulunmaktadır. Akıncılar İlçesinde ortalama rakım 1000 metredir. En yüksek noktası 3015 metre ile İmranlı-Akıncılar arasında sınır olan Peynirli Tepesidir. En düşük rakım Kelkit Vadisindeki 700 metre ile Kayı Boğazı mevkiidir. İlçe merkezinde ise rakım 900 metredir. Kelkit havzası üzerinde Ezbider ovası bulunmaktadır. Ayrıca Kızıldağ’da Gökalan, Solhun, Hışhış, Beşoluk, Örtülü ve Killik adlı yaylaları vardır. İlçede ovanın dışında kalan arazi yapısı genellikle engebeli olup, vadi, plato, bozkır ve meralarla kaplıdır. İlçe merkezi Kızıldağın kuzey eteğinde bulunan Karadağ’ın Kelkit vadisine bakan yamaçlarında Samsun-Erzurum karayolunun 4 km. güneyinde kurulmuştur. Karasal iklim ve Karadeniz iklimi arasında geçiş tipi iklim özelliğine sahip olan İlçede, bu iklim özelliği nedeniyle bitki örtüsü zengindir. Doğu Karadeniz bölgesinin batı ve iç kesimlerinde, Yukarı Kelkit havzasında yer almaktadır. Doğusunda Gölova; Batısında Suşehri; Güneyinde İmranlı; Güneydoğusunda Refahiye (Erzincan); Kuzeyinde Şebinkarahisar (Giresun) İlçeleriyle çevrili olan Akıncılar yaklaşık 392 kilometrekarelik bir alana sahip olup ortalama rakım 1000 metredir. İlçemize yılın her mevsiminde karayolu ile rahatlıkla ulaşılabilir. İlçe Erzincan-Tokat karayolunun 4 km güneyindedir. Bazı doğu illerinin İstanbul ile bağlantıları bu yoldan yapılmaktadır. Bu da ulaşımda kolaylıklar sağlamaktadır. Ayrıca İran’dan gelen araçlar çoğunlukla bu yolu kullanmaktadırlar. İlçe merkezindeki otobüs işletmesi Ankara ve İstanbul’a her gün düzenli sefer düzenlemektedir. Her gün Sivas’a dolmuş seferleri olup, Suşehri ile her gün ortalama karşılıklı dört sefer vardır. İlçe Sivas’a Gemin Deresi geçidinden 144 km, Suşehri Karabayır geçidi üzerinden 173 km, Kızıldağ üzerinden 210 km’dir.
Suşehri : Coğrafi Konumu Sivas’ın Kuzey Doğu bölümünde, Karadeniz bölgesi sınırları içerisinde yer alır. Yüzölçümü 985 km2, rakımı 950 metredir. İlçenin Karadeniz Bölgesine yaklaşan kısımları ormanlıktır. İklim olarak Karadeniz iklimi ile kara ikliminin geçiş çizgisinde bulunmaktadır. 2012 yılı verilerine göre merkez nüfusu 26.396, toplam nüfus 44.887 kişidir. Yüzölçümü, 985 km2 dir. Ulaşım, Karayolu ile sağlanmaktadır. Merkeze Olan Uzaklığı,144 km’ dir. Belde ve Köy Sayısı: 71 KAYNAKÇA: www.e-sehir.com.tr, www.cumhuriyet.edu.tr, www.cografya.gen.tr adresinden 04.08.2014 tarihinde alınmıştır.
Sivas Ulaşımı
Denizyolu : Deniz yolu bulunmamaktadır.
Karayolu : Sivas İli, Orta Anadolu ile Doğu Anadolu ve Karadeniz ile Güneydoğu Anadolu illeri arasında bir geçiş mekanı üzerinde bulunmaktadır. 1930’larda demiryolu ve sonrasında karayollarının geliştirilmesi sonucunda il, konum itibariyle ulaşım ağı üzerinde bir kavşak noktası oluşturmuştur. Yük taşımacılığında demiryolu, yolcu taşımacılığında karayolu ağırlıklı olmak üzere çevre illerle ve ülkenin diğer illeri ile ulaşım kolaylıkla sağlanmaktadır. Son yıllarda hızla gelişen havayolu taşımacılığı ilimiz ekonomisine ayrı bir canlılık kazandırmıştır. Karayolu Ulaşımı: İlin Türkiye genelinde tüm illerle karayolu bağlantısı vardır. Yük taşımacılığında TIR ve kamyonların önemli bir yeri olup, yolcu taşımacılığı ise ildeki otobüs şirketleri ve çevre illere ait, ilimiz üzerinden geçiş yapan otobüs firmalarınca sağlanmaktadır. Sivas ilinin plaka kodu 58 olup İl Sınırları içerisinden E88, E80 ve D100 karayolları geçmektedir. Sivas’ın Ankara’ya karayolu ile uzaklığı(E88 Karayolu) 435 km dir. Sivas’ın İstanbul’ a Karayolu ile uzaklığı( E88 Karayolu) 890 km dir. Sivas Şehirlerarası Otobüs Terminali Tel no: 0 346 226 15 90 – 0 346 606 01 12
Havayolu : Sivas Devlet Hava Meydanları İşletmeleri, Sivas İl merkezine 14 km mesafede olup Sivas Belediyesi, HAVAŞ ve THY servisleri ile servis sağlanmaktadır. Havaalanın adı “SİVAS NURİ DEMİRAĞ HAVALİMANI” dır. Havaalanının Uluslar arası Kodu (VAS) tır. Sivas Havayollarının İletişim Bilgileri: Tel: (0 346) 224 97 47 (0 346) 224 86 87 (0 346)2249971 Web Adresi : www.dhmi.gov.tr
Demiryolu : Sivas Tren Garının adı “SİVAS GARI “ olarak geçmektedir. Gar binası şehir merkezindedir. Tarihi Kent Meydanına 400 m mesafededir. Sivas Garı İletişim Bilgileri: Tel: 0-346-221 12 98 – 0-346- 222 23 14 Web Adresi: www.tcdd.gov.tr Sivas- Malatya, Sivas- Erzincan, Sivas- Kayseri, Sivas- Turhal direk demiryolu bağlantısı vardır.
Sivas Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri
ŞUĞUL VADİSİ : [Vadi] , Şuğul Vadisi: 14 km lik kanyon yürüyüş yolu bulunmakta olup, doğa harikasıdır.
KIZILIRMAK : [Nehir] , Kızılrımak: Uzunluğu: 1.355 Km dir.Ülkemiz sınırları içerisinde doğan ve ülkemizden denize dökülen en uzun nehirdir.
YILDIZ DAĞI : [Dağ] , Yıldız Dağı: (yükseklik 2537 m) Özellikleri kış Sporları Merkezidir Kar Kalitesi ve Çığ Tehlikesi Olmamasından Dolayı Ülkemizin Önemli Kayak Merkezlerinden Biri Olmaya Adaydır.
GÖKPINAR GÖLÜ : [Göl] , Gürün Gökpınar Gölü: Derinlik 15 m dir. Özellikler: Suyu çok temiz ve berraktır. Adeta doğal bir akvaryum görüntüsü vermektedir.
Sivas tarihçesi
İran ve Mezopotamya’nın önemli şehirlerini Karadeniz sahillerine bağlayan ana kervan yollarının kesişme noktası üzerinde kurulan Sivas şehrinin tarihinin M.Ö. 8000 yıllarına kadar geri gittiği son yıllarda yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur. Sivas’ın ilk olarak nerede kurulduğu, adının kaynağı ve bu ismin şehre ne zaman verildiği konusu tartışmalıdır. Şehrin ilk olarak bugünkü bulunduğu bölgede kurulduğu yaygın bir görüştür. Adının nereden geldiği konusunda farklı görüşler mevcut olmakla birlikte Roma dönemindeki adının Sebasteia olduğu bilinmektedir. Bu isim Bizans döneminde de kullanılmaya devam eder. Selçuklular döneminde şehrin adı Sevaste ve Sivaste şekline kullanıldıktan sonra Sivas şekline dönüşmüştür.
Sivas şehrinin Hitit hâkimiyeti öncesi dönemiyle ilgili fazla bilgi bulunmamaktadır. Hitit döneminde önemli bir yerleşim yeri olan Sivas M.Ö. 7. yüzyılda Kimmer ve İskit istilalarına uğramış, M.Ö. 6.yüzyıl başlarında Med, aynı yüzyılın ortalarında da Pers hâkimiyetine girmiştir. M.Ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında Büyük İskender tarafından ele geçirilen şehir daha sonra Kappadokya Krallığına bağlanmış, M.S.17 ‘de Kappadokya ile birlikte Roma egemenliğine girmiştir.
Roma döneminin önemli bir metropoliti olan ve surlarla kuşatılmış olan kentte 3. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın hızla yayılmaya başladığı görülmektedir. Söylencelere göre Hıristiyanlığın yayıldığı bu yıllarda Sivaslı bir aziz olan Vilas’ın, gösterdiği mucizelerle Hıristiyanlığın bölgede yayılmasında önemli katkıları olmuştur. Müslümanlar tarafından göz evliyası olarak kabul edilen azizin mezarının Gök Medrese civarında ve o dönemki surun dışarısında olduğu kabul edilmektedir.
Sivas Bizans döneminde de gelişmesini sürdürmüştür. Bizans İmparatorluğu döneminde Sivas’ın adı olan Sebasteia Yunanca “saygıdeğer, yüce” anlamına gelir, Latince’de ise Augustus’un karşılığıdır ve imparator Augustus’a ithaf edilerek kente bu adın verildiği de ileri sürülür.
Bizans idari sistemine göre Armeniakon Theması’nın sınırları içerisinde yer alan Sivas 5.yüzyıl başlarında sivil ve dini bir merkeze dönüşmüştür. Kuzeydoğu Kappadokya’da, Kızılırmak (Halys) ve ana yollar üzerinde bulunması nedeniyle önem kazanan kentin surları İmparator Iustinianos döneminde onartılsa da 575’deki Pers saldırılarında tahrip edilmiştir. Şehir 7. yüzyılın sonlarında Arap akınlarına maruz kalır. 7. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan ve resmi din anlayışına aykırı olarak kabul edilen “Pavlikan” mezhebi, özellikle 9. yüzyılın ortalarında Sivas bölgesinde etkili olmuş ve mezhebin merkezi olarak seçilen Divriği, “Pavlikan Şehri” olarak adlandırılmıştır.
VI. Leon döneminde Kleisoura olarak anılan kente 10. yüzyılda Ermeni göçleri ve yerleşimleri başlamıştır. Bu dönemde Ermeni Gregoryen Kilisesi bölgeye hâkim olmuş ve şehir 986’da Ermeni piskoposluğuna dönüşmüştür. 1019’da Ermeni kıralı Senekerim Sivas’ın yönetimini üstlenmiş ve İsa’nın gerildiği çarmıhın parçalarına sahip olduğuna inanılan Surp Nişan (Aziz Haç) Manastırı onun tarafından inşa edilmiştir.
Sivas’ın Hıristiyan dönemine ait en önemli verisi “Kırk Martir”in hikâyesidir. Bayram günleri 9 Mart olan azizler, Büyük Basileios’un Homilye’sine göre, Hıristiyanlığa inandıkları için ölümle cezalandırılan askerlerdir. Bütün bir gece buzlu bir gölde çıplak bekletildikleri için, donarak ölmüşlerdir. Daha sonra cesetleri yakılmış ve külleri suya atılmıştır. Suriyeli Ephrem’e göre, martirlerin öldürüldükleri yer Sebasteia yakınındadır ve bu olay Licinius döneminde (324) gerçekleşmiştir.
“İpekyolu” üzerinde önemli bir konaklama ve ticaret merkezi olması nedeniyle pek çok seyyah Sivas’tan geçmiş ve bilgi vermiştir. Bu seyahatnamelerde Kırk Martir’den de söz edilir. Mesela 1610 yılında Sivas’a gelen Polonyalı Simeon, “Şehrin dışında Kırkşehitler denilen yerde zamanımızda kurumuş olan bir göl ve bir hamam vardır” sözleri ile Kırk Martir’leri anlatır. Ayrıca Kırkşehitler’in Çayırağzı mevkiinde bulunduğundan, buradaki gölün içinde taş duvarlar görüldüğünden bahsedilmektedir. 1659 yılında Sivas’a gelen Antakya keşişi Makarius ise; “Şehit oldukları gölün yeri şimdi kuru bir alandır. Gömüldükleri yere gelince; uzaktan da fark edilebilen içi su dolu yay biçiminde kemerli mahzen şeklinde bir kuyudur. Daha sonra bizi kutsal kemiklerinin yakıldığı yere götürdüler. Surların dışında eski bir kilisenin yanında bir yerdi. Kilisenin sütun başlıkları ve köşe taşları hala ayakta idi” cümleleri ile gördüklerini aktarmıştır. 1902 yılında Sivas’a gelen Franz ve Eugene Cumont kardeşler ise gölün kalenin güney eteğinde olduğunu belirtirler. Kırk Martir’in hikâyesi Kappadokia’dan Roma’ya kadar çeşitli kiliselerin duvar resimlerinin yanı sıra Washington, D.C. Dumbarton Oaks Koleksiyonu’nda bulunan 1300 tarihli bir mozaik ikonada da tasvir edilmiştir.
Sivas’ta, günümüzde Bizans imparatorluğuna ait yapılara dair iz bulunmasa da seyyahların aktardıkları, tarih kaynaklarındaki veriler ve bölgede gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında saptanan az sayıda yapı kalıntısı ve seramik buluntular Sivas’ın Bizans İmparatorluğu dönemindeki önemine tanıklık etmektedir.
Sivas’ın Türk egemenliğine girmesi 1071 yılındaki Malazgirt zaferi ile olmuştur. Selçuklu tarihçisi Aksarayi, Sivas’ın Niksar, Tokat, Amasya, Kayseri ve Elbistan bölgesiyle birlikte Emir Danişmend tarafından fethedilmiş olduğunu belirtir. Bizans kaynakları bölgenin Selçuklu sultanı Melikşah’ın komutanlarından Emir Tutak ve Emir Artuk tarafından fethedilerek Emir Danişmend’e bırakıldığını yazmaktadır. Şehir her ne şekilde fethedilmiş olursa olsun, fethinden sonra Sivas ve çevresinin Danişmendlilerin hâkimiyetine girmiş ve Sivas önemli bir Danişmendli kenti olmuştur.
Osman Turan, Sivas’la ilgili araştırma ve çalışmalarında; Danişmentliler döneminde Sivas’ın fizikî görünümünün İslâm şehirlerine benzer şekilde hızla değiştiğini, şehrin merkezine bir Ulu Cami ve meydanla birlikte etraflarına binalar inşa edildiğini ifade eder. Sivas, 1175 yılında Selçuklu sultanı II. Kılıç Arslan tarafından Selçuklu topraklarına katılmış ve büyük ölçüde imar görmüştür. Bu dönemde şehrin Roma döneminde ait yıkılan surları onarılmış ve yaklaşan Moğol tehlikesi nedeni ile I. Alâeddin Keykubat tarafından 1221 yılında yaptırılan ikinci surun etrafı hendekle çevrilmiştir. Bu dönemde inşa edilen surlar yaklaşık daire biçimli olup, Kayseri, Palas, Tokmak, Cancun ve Selpur adını alan 5 kapısı bulunmaktaydı.
Sivas’ın 13. yüzyılın başlarındaki nüfusunun 100.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Türkler tarafından fethi ile Danişmend İli, Eyalet-i Sivas gibi isimler alan şehre Selçuklular döneminde Yücelik Beldesi anlamına gelen “Da’rül-âlâ” unvanını verilmiştir.
Selçuklular Döneminde Sivas, bölgesel ve ulusal ticaret yollarının kesişme noktalarından biri olarak dönemin en önemli merkezlerinden birine dönüşmüştür. Özellikle Kayseri, Malatya ve Tokat arasında inşa edilmiş olan çok sayıdaki ticaret yapısı; Sivas merkezli ticari hayatın ne kadar hareketli ve etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca Avrupa ticaret kolonileri nedeni ile hem Karadeniz hem de Akdeniz ticaret bağlantısının varlığı görülmektedir. Şehirde isimleri bilinen çarşılar şunlardır: Buğday Pazarı, Koyun Pazarı, Şevakin Çarşısı, Bakkallar Çarşısı, Bıçakçılar Çarşısı, Çırpıcılar Çarşısı, Aşçılar Çarşısı, Attarlar Çarşısı, Demirciler Çarşısı ve Kasaplar Çarşısı. Bunlardan başka dokuma, kuyumculuk, halıcılık ve kürkçülükle uğraşan esnafların varlığı da bilinmektedir.
Şifaiye Medresesi inşası ile birlikte, Toprakkale’nin güneyinde ve doğusunda bulunan konut dokusunun kuzeye doğru yayılmaya başladığı anlaşılmaktadır. Yapıya ait vakfiye Şifaiye Medresesi ile birlikte başka yapıların da adını saymaktadır.
1243 yılındaki Kösedağ savaşı ile Sivas Moğol egemenliğine girmiştir. Sivas’ın bu dönemde de güçlü bir ekonomik ve kültürel aktiviteye sahip olduğu anlaşılmaktadır. 13. yüzyılın üçüncü çeyreğinde kentte görülen imar faaliyetleri, dönemin ne kadar zengin ve canlı bir sosyal ortama sahip olduğunun en önemli göstergesidir. Gök Medrese, Çifte Minareli Medrese ve Buruciye Medresesi bu dönemin en önemli yapılarıdır. Adı geçen yapılar aynı zamanda Klâsik Selçuklu Sanatının en önemli eserleri arasında sayılmaktadırlar. 1280 tarihli Gök Medrese vakfiyesindeki bilgiler şehrin 36 mahalleden teşkil olduğunu, Müslüman ve Müslüman olmayan nüfusun ayrı mahallelerde yerleştiklerini ortaya koymaktadır. Müslüman mahallelerinin de boylara göre ayrıldığı görülmektedir.
13. ve 14. yüzyıl boyunca Sivas sağladığı ekonomik gelişme ile önemini artırmıştır. Bu dönemde Anadolu ticaretinde önemli bir yere sahip olan ve Avrupa ile ticari ilişkilerini sürdüren Sivas’ta bir Ceneviz konsolosunun bulunduğu bilinmektedir. Ebu’l Fida Sivas’ı pek çok tüccar bulunan meşhur bir şehir olarak tarif etmektedir. 14. yüzyılda Anadolu’yu ziyaret eden İbn Batuta, büyük bir şehir olarak tanımladığı Sivas’ın inşa tarzının güzel, sokaklarının geniş, çarşılarının kalabalık olduğunu söyler. Bu yıllarda Sivas, İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın valisi olan Emir Eretna tarafından idare edilmiştir. Emir Eretna 1343 yılında bağımsızlığını ilan ederek başkenti Sivas olan bir beylik kurmuş, fakat daha sonra başkentini Kayseri ‘ye nakletmiştir. Eretna’nın 1352 ‘de ölümünden sonra, Kadı Burhaneddin Ahmed onun 1398 yılında ölümüyle de Osmanlı egemenliğine giren şehir 1400 yılında Timur tarafından fethedilmiştir.
Sivas Timur’un eline geçen Anadolu şehirleri içinde en fazla zarara uğramış şehirlerden biri olmuştur. Timur istilasında önemli ölçüde nüfus kaybına uğrayan şehrin, camii, mescit, zaviye ve özellikle kale gibi benzeri mimari yapıları büyük bir yıkıma maruz kalmıştır. Bu nedenle 1408 yılında tekrar Osmanlı egemenliğine girmesiyle birlikte şehrin yeniden imarı için çalışılmış, harap olan kale Çelebi Sultan Mehmed tarafından onartılmış, Otluk belli savaşı ile de bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti tam olarak güçlenmiştir.
Osmanlı döneminde çıkan bazı isyanlar ve ayanların etkisi ile zaman zaman ekonomik yapısı sarsılan Sivas hakkında Evliya Çelebi seyahatnamesinde geniş bilgi vermektedir. Çelebi’ye göre surların kuşattığı sahada 44 mahalleye ayrılan Sivas’ta Yukarı Kale ve Paşa Kalesi ve sur dışındakiler ile beraber 6.060 ev bulunmaktadır. Camileri arasında 7’sinin, medreselerden 1’inin ve hamamlardan 6’sının adlarını veren seyyah, şehirde 8 han bulunduğunu, Ulu Cami civarındaki bedestende 1000 dükkân olduğunu söylemektedir.
Sivas’ta hanların varlığı şehrin ticaret açısından bu dönemde güçlü olduğunu göstermektedir. Şehrin 1574–1700 tarihleri arasında kuzey, kuzeybatı ve doğu yönünde büyümesi ve yeni mahallelerin oluşması da bu durumu doğrulamaktadır. Nitekim Bezicitarla, Hacı Zahid, Kaleardı, Palas, Pulurtepe, ve Ulucami gibi eski mahallelerin yanında Ağcabölge, Baldırpazarı, Örtülüpınar, Oğlançavuş, Çarşu, Meydan ve Ağadeğirmeni gibi yeni mahallelerin ortaya çıktığı görülmektedir.
16. yüzyıl sonlarından 19. yüzyıl ortalarına kadar geçen dönemde şehirde mahalle sayısında artışlar olmuştur. Sivas’ta 1827 yılında toplam 3833 hane, 20’sinde sadece Müslüman ve 39’unda gayrimüslim ve Müslüman nüfusun bir arada yaşadığı 59 mahalle bulunmaktaydı. 1831 nüfus sayım sonuçlarına göre Sivas şehrinde 8 253’ünü (% 67.21) Müslüman ve 4 026’sını (% 32.78) gayrimüslimlerden oluşan toplam 12 279 erkek ve bir o kadar da kadın nüfus ilave edilmiştir. Buna göre 1831’de toplam nüfus 24 558’dir.
19. yüzyılın başlarına ait tasvirlerde şehirdeki evlerin çoğunluğu kerpiçten yapılmış düz damlı, sokaklar dar ve çamurlu, şehrin umumi manzarasını da “kasvetli” olduğu belirtilmektedir. Tanzimat sonrasında ise yeni yönetim anlayışı ile Osmanlı şehirlerinin yapısında önemli dönüşümler olmuştur. Osmanlı, Sivas şehrini, 1864 yılında vilayet yapmış, kendisine Amasya, Tokat ve Şebinkarahisar sancakları bağlanmıştır. Salnamelere göre 1871 yılında şehrin nüfusu 16.000’dir. Cuinet, 1892’de Sivas’ın nüfusunu 43.000 olarak verir. I. Dünya savaşı yıllarında diğer Anadolu şehirlerinin çoğunda olduğu gibi Sivas’ta da nüfusun daha azalmış olduğu sanılmaktadır.
Milli mücadelenin hazırlık safhasında Sivas önemli bir yere sahiptir. Milli mücadelenin önemli aşamalarından biri olan Sivas kongresi 4 Eylül 1919 günü, lise binasının bir salonunda toplanmış ve bu kongre Anadolu’nun bağımsızlık hareketi içerisinde bir dönüm noktasını teşkil etmiştir.
Sivas’ta özellikle Danişmendli, Selçuklu Eretna ve Osmanlı dönemine ait birçok eser günümüze ulaşmıştır. Günümüze ulaşmayan Sivas Kalesi’nin Roma döneminden itibaren birçok defa tamir edildiği bilinmektedir. Şehrin iç kalesinin bugün Toprak Kale’nin bulunduğu yerde olduğu tahmin edilmektedir.
Sivas’taki en erken tarihli Türk yapısı şehrin eski ticaret dokusu içinde yer alan Ulu Camii’dir. 1196-1197 yılında inşa edilen yapı, mihrap duvarına dikey tasarlanan düz tavanla örtülü onbir sahından oluşur ve kuzeyinde bir avlu yer almaktadır. Yapı daha çok güney duvarının doğusundaki eğri minaresi ile tanınmaktadır. Tuğladan inşa edilen, sırlı tuğla ve çinilerle süslenen minare Anadolu’daki en büyük boyutlu minarelerden biridir. Tek şerefeli, gövdesindeki firuze renkli sırlı tuğlalarla süslü kufi yazı kuşağı, sekizgen kaidesindeki sivri kemerli düzenlemeler içinde yer alan geometrik süslemeleri minarenin önemli özelliklerindendir.
Sivas’ ta bugün Selçuklu Parkı olarak anılan bölgede üç önemli eser yer almaktadır. Bunlardan ilki 1217-19 tarihleri arasında Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılan şifahane, Anadolu Selçuklu dönemi hastanelerinden günümüze ulaşanları içerisinde en büyük boyutlu olanıdır. Sultanın verem hastalığına yakalanmış olması nedeniyle sağlık kurumlarına önem verdiği anlaşılmaktadır. Vakfiyesine göre masraflarının karşılanması için sultan tarafından 100 den fazla dükkân ve çiftliğin geliri hastaneye bırakılmıştır. Dört eyvanlı, açık ve revaklı avlulu bir planı olan yapı, bezemeleri açısından da dikkat çekmektedir. Giriş cephesine bulunan hayvan figürlerinin yanı sıra, ana eyvan cephesinin köşelerinde alçak kabartma olarak güneşi ve ayı simgeleyen kadın ve erkek başları görülmektedir.
Yapının en süslü bölümü, sultanın vasiyeti üzerine ailesiyle birlikte gömüldüğü güney eyvandaki türbedir. Türbenin giriş kapısı mavi ve firuze renkli sırlı tuğlalarla bezenmiştir. Yapının tuğladan inşa edilen kasnağının her yüzünde farklı geometrik kompozisyonlardan oluşan bezemeler yer almaktadır. Türbenin kitabesinde “Yazıklar olsun ki biz geniş görkemli saraylardan karanlık dar kabirlere girdik. Zenginliğimiz ve servetimizin çokluğunun faydası olmadı. Saltanatımız yok olup zevalin eşiğinde fani âlemden baki âleme ölüm yolculuğu gerçekleşti. Bu yolculuk 4 Kasım Pazar 1220 günü oldu” yazmaktadır. Türbenin dışı gibi içinin de zengin süslemeleri olduğu görülür.
Sivas’ta aynı yıllarda inşa edilen anıtsal boyutlardaki üç medrese, şehrin 13. yüzyılın ikinci yarısındaki entelektüel düzeyinin çok yüksek seviyede olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu önemli anıtlar bugün bile şehir dokusu içerisinde görsel üstünlüğünü sürdürmektedir.
Bu örneklerden biri olan Buruciye Medresesi, III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında dönemin ileri gelenlerinden Muzaffer bin Hibetullah Burucerdi tarafından 1271 yılında inşa ettirilmiştir. Dört eyvanlı, açık ve revaklı avlulu yapı, simetrik planı ile dikkat çekmektedir. Yapı taç kapıdaki taş işçiliğinin yanı sıra giriş eyvanının solundaki türbede bulunan çinileriyle de önemlidir. Bitkisel motiflerle bezeli taç kapının bazı bölümleri, yüksek kabartma motiflerle süslenerek farklı bir karakter kazandırılmıştır.
Sivas’taki önemli eserlerden bir diğeri 1271 tarihli Gök Medrese’dir. Selçuklu veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından inşa ettirilen yapının mimari Kaluyan el Konevi’dir. Dört eyvanlı, açık ve revaklı avlulu yapı, planının yanı sıra çifte minareli taç kapısı ile dikkat çekmektedir.
Yapının taç kapısı kemeri ile minare kaidelerindeki bezemeler ilgi çekicidir. Minare kaidelerin ön yüzlerinde kozmik bir evren tasvir edilmiştir. Orta kısımda daları üzerinde kuşlar, tepesinde insan başına benzer bir başı olan kanatlı bir yaratığın bulunduğu kozmik ağaç yer almaktadır. Kozmik ağacın altındaki sekiz kollu yıldız Tanrının yeryüzündeki temsilcisi ve saltanat sahibi sultanı, sekiz kollu yıldız içindeki sekizden ise yeryüzünü temsil etmektedir.
Kozmik ağacın üzerinde yer alan ikinci sekiz kollu yıldız, Türk kozmolojisinde göklerin kapısının bulunduğu kutup yıldızını ve tanrısal bir mekân olan arşı simgelemektedir. Tanrısal mekâna geçilen bir kapı olması nedeniyle Kutup Yıldızı, Türk kozmolojilerinde Tanrı yolu olarak adlandırılmıştır. Kozmik ağacın üzerindeki insan başlı kuş, bu kapıyı koruyan bekçi yaratıktır. Ağacın altındaki sekiz kollu yıldızın üsttekinden daha küçük ve silik olarak yapılması, olasılıkla sultanın Tanrı karşısındaki ikincil durumundan kaynaklanmaktadır. Bu yıldızın üzerindeki bitkisel motifler Tanrının makamını veya olasılıkla cenneti temsil etmektedir. En üst kısımda ise tanrıyı sembolize eden bir mandala yer almaktadır. Kaidelerde yer alan nazarla ilgili yazılar, tanımlanan evreni kötülüklerden koruyan unsurlardır.
Yapının mermer taçkapısının köşeliklerinde ise kıvrımlar oluşturan bir dalın uçlarına bağlı koç, aslan, domuz, yılan, ejder gibi hayvan başları yer almaktadır. Bu dalın Hind Okyanusu’ndaki bir adada yetişen, dallarının uçları veya meyveleri insan veya hayvan şeklinde olan Vak vak ağacı tasviri olduğu anlaşılmaktadır. Bu bezemeler 13. yüzyıl Anadolu’sunun çok geniş bir imge dünyasına sahip olduğunu göstermesi açısından önem taşımaktadır.
Sivas’ta aynı tarihte inşa edilen üçüncü yapı, İlhanlı Veziri Cüveyni tarafından yaptırılan Çifte Minareli Medrese’dir. Günümüze sadece ön cephesi ulaşabilen yapının bitkisel, geometrik ve yazılı bezemelere sahip cephesi ile çifte minareli taç kapısı ihtişamını göstermeye yeterlidir. Medresenin köşe kulelerinde bulunan ve aydınlığı temsil eden mum tasvirleri dikkat çekicidir.
Sivas’ta en önemli eserlerin Selçuklu ve İlhanlı döneminde inşa edildiği görülmektedir. Sivas’ta 14.yüzyılın ilk yarısına ait eserler arasında yer alan Şeyh Çoban Türbesi, aynı adla anılan çeşmesinin kitabesinden dolayı 1323 yılına tarihlenmektedir. Türbenin günümüze ulaşmayan bir cami ile birlikte külliye olarak yapıldığı anlaşılmaktadır.Türbe kare planlı olup içten kubbe, dıştan pramidal külah ile örtülüdür. Yapının çeşmesi, dikdörtgen prizmal biçimli olup, yarım daire bir kemerle kuşatılmıştır.
Yine bu döneme tarihlenen Ahi Emir Ahmed Kümbeti’nin 1332-1333 tarihli vakfiyesi bulunmaktadır. Ancak vakfiyede kümbetten söz edilmediği için yapıyı 1340’lı yıllara yerleştirmek gerekir. İki katlı olan yapının üst katı dıştan sekizgen, içten kare planda olup, içten kubbe, dıştan külah ile örtülüdür.
Sivas’ta Eretna döneminden günümüze ulaşan en önemli yapı Eratna’nın 1347 yılında vefat eden oğlu Şeyh Hasan için yaptırdığı Güdük Minare olarak da adlandırılan türbedir. Yapının alt katı dıştan kare içten haç planlıdır. Yine dıştan kare olan üst kat ise kemerlerle haç şeklinde yanlara doğru genişletilen bir plan şemasına sahiptir. Kaidesi taş, gövdesi tuğladan inşa edilen yapı üçgen pahlarla geçilen yüksek ve silindirik bir kasnağa sahiptir. Türbenin üçgen pahları ve kasnağında sırlı tuğla ile yapılan geometrik bezemeler yer almaktadır. Bu yapı gerek planı, gerekse de cephe düzenlemesi açısından doğu özelliklerine sahip bir anlayışı yansıtmaktadır.
Sivas’ta, Osmanlı dönemine ait çok sayıda eser yer almaktadır. Dini yapılar içerisinde en önemli grubu camiler oluşturmaktadır. Sivas’ta Osmanlı döneminde inşa edilen camiler içerisinde en erken tarihli örneklerden biri 1564 yılında Vezir Koca Hasan Paşa tarafından inşa ettirilen Meydan Cami’idir. Dikdörtgen planlı yapının tek şerefeli minaresi tuğladandır. 1580 yılında Sivas Valisi Mahmut Paşa tarafından hamamla birlikte külliye olarak yaptırılan cami tek mekanlı ve kubbelidir. Kesme taştan inşa edilen yapının kuzey batı köşesinde minaresi bulunmaktadır. Sağır Behram Paşa’nın oğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılan 1580 tarihli Ali Ağa Camii ile 1819 tarihli Ali Baba Camii diğer cami örneklerinden bazılarıdır.
Sivas’taki Osmanlı yapıları içinde II. Bayezıd’ın emriyle Sivas Valisi Ahmed Paşa tarafından yaptırılan Abdulvahap Gazi Türbesi’ni de belirtmek gerekir. Şehrin kuzeyinde Yukarı Tekke olarak bilinen bugünkü mezarlıktaki kesme taştan inşa edilen türbe, içten ve dıştan sekizgen planlı ve tek katlıdır. Doğusunda yer alan cami ile bitişik olan türbe tamamen yenilenmiştir. Çevrede yaptığımız incelemelere göre yapı çevresinde oluşan mezarlık 19. yüzyıldan daha erken değildir.
Osmanlı dönemine ait yapıların içinde en önemlilerinden biri 1573 tarihinde, Sağır Mehmet Paşa tarafından açık avlulu ve iki katlı olarak inşa ettirilen Behram Paşa Hanı’dır. Hanın güneyinde yüksek ve dışa taşkın sivri kemerli bir giriş cephesi, girişin üzerinde üç dilimli kemere sahip iki penceresi bulunmaktadır. Pencereleri sağ ve solunda aslan figürleri yer alan hanın avlusunun etrafında odaları ve giriş kapısının karşısında ahır kısmı mevcuttur.
Hanın yanında bulunan Kurşunlu hamamı üç satırlık kitabesine göre 1576 yılında Osmanlı Valisi Sağır Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sivas’taki en büyük hamamlardan biri olan yapı kadın ve erkekler bölümleriyle çifte hamam olarak inşa edilmiştir. Kesme taş yapının taşları demir kenetlerle birbirine tutturulmuş ve bunlara kurşun dökülmüştür. Bu nedenle Kurşunlu Hamam olarak da bilinen yapı günümüzde de kullanılmaktadır.
Diğer bir ticaret yapısı olan Taş Han, mimari özelliklerine göre 19. yüzyılda inşa edilmiştir. Kesme taştan inşa edilen iki katlı yapı günümüzde çarşı olarak kullanılmaktadır. Kuzey, güney ve doğuya açılan üç kapıdan girilen han açık avluludur. Ortasında taştan yapılmış aslan başından su akan bir çeşmesi bulunmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğunun son devirlerinde bazı valilerin çabalarıyla Sivas’ta yeni caddelerin açıldığı ve bu caddelerin etrafına yeni kamu yapıları inşa edildiği görülmektedir. Günümüzde de kullanılan bu yapılardan biri bugünkü Hükümet Konağı’dır. Vali Halil Rıfat Paşa tarafından 1884 tarihinde kesme taştan iki katlı olarak inşa edilen yapıya 1913-1917 yılları arasında Sivas’ta valilik yapan Muammer Bey ahşap bir kat ekletmiştir. Geçirdiği bir yangın sonucu birinci ve ikinci katın duvarları dışında tamamen yanan bina büyük çaplı bir onarım geçirmiştir.
1892 yılında Sivas Valisi Memduh Paşa tarafından o zamanki adıyla “Mülki İdadi” olarak yaptırılan bina Mustafa Kemal Paşa’nın 4 Eylül 1919’ da Sivas Kongresini yaptığı bina olması açısından önem taşımaktadır. 1981 yılına kadar lise olarak kullanılan yapı onarım ve teşhir düzenlemeleri yapılarak 1990 yılında Etnoğrafya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Sivas Kongresinin yapıldığı oda yeniden eski şekliyle düzenlenmiş, bu yıllara ait eşyalar ile fotoğraflar binada sergilenmeye başlanmıştır.
Hükümet meydanında bulunan bir diğer yapı Vali Reşit Akif Paşa tarafından 1908 yılında inşa ettirilen Jandarma Dairesi’dir. Halen Jandarma Komutanlığınca kullanılmaya devam etmektedir. 1908 yılında Sivas’ın ileri gelenlerinden Yusuf Ziya Başara Bey tarafından yaptırılan kütüphane ise 1981-1983 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığınca onarılarak kullanıma açılmıştır.
Şehrin eski çekirdeği bugün Hükümet Meydanı’nın bulunduğu alan çevresinde yer almaktadır. Şehrin tarihi eserleri eskiden surların kuşattığı bu kısımda yoğunlaşmaktadır. Bugün bu alanın çevresinde yer alan mahalleler büyümüş geniş caddeler açılmış, eski şehrin düz toprak damlı evleri yerini apartmanlara bırakmıştır. Sivil mimaride önemli bir yeri bulunan Sivas evlerinin gelişimi özellikle 19.yüzyılda olmuştur. Evler genellikle bodrum üzerine tek veya iki katlı olarak inşa edilmişlerdir. Cephelerinde çıkmalar önemli bir yer tutmaktadır. Çıkmalar nedeniyle 1. kat odaları geniş ve bol pencerelidir. Avlulu bu evlerin haremlik ve selamlık düzenine sahip oldukları günümüze ulaşan örneklerden anlaşılmaktadır. Tezyinat olarak alçı süsleme her evde görülebilirken ahşap ve kalem işi süslemeler daha az uygulanmıştır. Evlerin özellikle tavan işçiliği görülmeye değer güzelliktedir.
Bu örneklerden biri Susamışlar Konağı olarak bilinen evdir. Konağın köşk kısmı ve önündeki çeşmesi 1815 yılında Benderli Ali Ağa tarafından yaptırılmıştır. Diğer kısımlarda bu tarihlerde tamamlanmıştır. Sivas Belediyesi tarafından restore edilen konağın alt katında yaşlılar, evliler ve bekarlara ait odalar ile semahane, çile hane ve mutfak bölümleri, 2. katında ise kadınlar kısmı ile, misafir köşkü bulunmaktadır.
1830 yılında Abdi Ağa tarafından yaptırılan ve günümüzde Sivas Kültür Evi olarak kullanılan yapı bir diğer sivil mimarlık örneğidir. Yaklaşık 550 metrekare alanı kaplayan konak iki katlı ve avluludur. Duvarları kerpiç dolgu ve kireç sıvalı olan ev restorasyonu tamamlanarak 2001 yılında hizmete açılmıştır.
Ali Baba Mahallesinde bulunan ve 1891-1896 yılları arasında İsmet İnönü’nün ortaokulu okuduğu yıllarda ailesiyle kalması nedeniyle İnönü Konağı olarak adlandırılan ev bir diğer sivil mimarlık örneğidir. Sivas Valiliği Özel İdaresi tarafından satın alınan yapı Müze evi olarak yeniden düzenlenmiştir.