Karabük Hakkında Genel Bilgiler

Türkiye'nin İlleri
Karabük hakkında bilgiler; İklim Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz Bölümü’nde yer alan Karabük’te Karadeniz ikliminin özellikleri görülmektedir. Yalnız Karabük, kıyıdan içeride ka...
EMOJİLE

Karabük hakkında bilgiler;

İklim

Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz Bölümü’nde yer alan Karabük’te Karadeniz ikliminin özellikleri görülmektedir. Yalnız Karabük, kıyıdan içeride kaldığı için, Karadeniz’in nemli havasından yeterince yararlanamamakta, karasal iklimin özellikleri daha ağır basmaktadır. Karadeniz ikliminden karasal ilkime geçiş sahasındaki Karabük’te geçiş tipi iklim etkili olmaktadır.

-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-


Bitki Örtüsü

Dağların geniş yer kapladığı Karabük’te ormanlar yaygındır. İlin yüzölçümünün % 60’ı ormanlarla kaplıdır. Merkez İlçe, Safranbolu, Yenice, Eskipazar ormanların gür olduğu alanlardır. Buralardaki yüksek kesimler ormanlarla kaplıdır. Ağaç yetişme sınırının üzerinde ise yüksek dağ çayırları yer almaktadır. İlin en yüksek dağı olan Keltepe’de, 700-800 m.ye kadar kızılçam, sonraki yükseltilerde göknar, temel ağaç türleridir. 1700 m.ye kadar karışık ormanlar yer alırken, bu yükseltiden sonra yüksek dağ çayırları bulunur.

Burada kekik ve adaçayı en çok göze çarpan bitkidir. İl genelinde, karasal iklimin daha fazla hissedildiği alanlarda meşe öne çıkmıştır. Eflani çevresinde çayır ve otlaklar da geniş yer kaplar. Yenice ormanları, çok sayıda ağaç türünü barındırır. Gökpınar mevkiinde dört hektarlık alan “Açık Hava Orman Müzesi” olarak belirlenmiştir. Yenice Irmağı vadisinde lokal bir Akdeniz ikliminin mevcudiyeti buralarda ladin, sandal, erguvan, menengiç gibi maki türlerinin yetişmesini sağlar. Yenice ormanları ve Keltepe’de yaygın olarak bulunan şimşir ve porsuk ayrı bir öneme sahiptir.


Flora

Karabük, P.H.Davis’in Türkiye Haritası Kareleme (Grid) Sistemi’ne göre, A4 karesinde yer almaktadır.Karabük’te bitki türleri olarak Karaçam, Kayın, Kızılçam, Meşe, Sarıçam ormanlarda ana ağaç türleri olarak görülürken Titrek Kavak, Söğüt, Ahlat, Yabani Kiraz, Üvez, Kayacık, Ihlamur, Akçaağaç, Dişbudak, Kızılağaç, Gürgen de tali ağaç türleri olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bunlar dışında Karabük’ te Adi Fındık, Alıç, Geyik dikeni, Yaban gülü, Kızılcık Ağaçcık ve çalı ile ot tabakasında bulunan türlerin gruplaşmaları incelenememekle beraber, Kuşburnu, Dağmuşmulası, Kızılcık gibi türlere rastlanmaktadır. Ayrıca Papaz külahı, Eğrelti, Böğürtlen, Mürver, Çilek, Çayır üçgülü, Isırgan otu, Ökse otu, Sarmaşık, Siklamen, Orman Sarmaşığı, Sütleğen, Sığır Kuyruğu, Kantaron gibi ot ve saz türleri de görülmektedir.

Yapılan arazi çalışmaları, literatür bilgileri ve bölgede görev yapan orman personeli ve işçiler ile civar köylerde yaşayan yerel halk ile yapılan görüşmeler sonucunda 23 Yaban Hayatı Geliştirme Sahasının hedef türlerini teşkil eden yaban boz ayı, geyik, karaca, kurt, tilki, çakal, porsuk, yabani kedi, sansar ve gelinciğin alan sınırları içerisindeki çeşitlilik ve zenginlik arz eden ekosistem tipleri (özellikle orman ekosistemleri) içerisinde yaşadığı ve yaşamsal faaliyetlerini (beslenme, barınma, gizlenme, üreme, avlanma, kışlama, vs.) yürüttüğü tespit edilmiştir. Bunun en önemli sebebi; bu bölgedeki orman, akarsu ve pseudomaki alanlarının, hayvanların ekosistem içerisinde dengeli biçimde birlikte yaşamaları ve çoğalmaları için uygun ortama sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Pseudomaki örtüsü, besleyici maddeler bakımından her ne kadar daha zengin olsa da, hedef tür olarak belirlenmiş hayvanlar, güvenlik nedeniyle bu alanlarda çoğunlukla konaklamamakta, beslenme/avlanma nedeniyle kısa süreli geçişler yapmaktadır.

Yuvalar genellikle yüksek kesimlerde ve sık orman içlerinden seçilmektedir. Alandaki pseudomaki vejetasyonu; özellikle küçük kemirgen, küçük memeli ve böcek türlerinin yaşaması için çok elverişli bir alandır. Alanda yapılan faunistik çalışmalar sonucunda tespit edilen tilki, yaban kedisi ve tavşan gibi birçok hayvanın bu bölgelerde sık görüldüğü ortaya konulmuştur. Alanda böcek türlerinin zengin çeşitliliğe sahip olması da, iklim ve topoğrafyanın yanı sıra zengin bitki örtüsü, akarsu ağı ile doğrudan ilgilidir. Alanda farklı ekosistem tiplerin bulunması biyoçeşitlilikteki zenginliğin temel nedenini oluşturmaktadır. Bu nedenle Karabük sınırları içerisinde kalan Yenice Yaban Hayatı Geliştirme Sahası da büyük önem kazanmaktadır.


Fauna

Alan; karasal ana ekosistem tipi ve yoğun olarak orman alt ekosistemi özelliklerini taşımaktadır. Bölgedeki karışık orman oluşumu, yabani meyve ağaçlarının bölgedeki dağılımı, vadilerde su kaynaklarının bulunuşu, çeşitli yükseklik ve düzlüklerin oluşu; bölgedeki çeşitliliği ve doğal bir besin ağının varlığını mümkün kılmaktadır. Orman ekosistemi, alanın tamamına hakimdir. Açık alanlar neredeyse yok denecek kadar azdır. Orman ekosistemi, bölgedeki sınırları kaplamış ve aşmış durumdadır. Yapılan çalışmalarda ayı (Ursus arctos), geyik (Cervus elaphus), karaca (Capreolus capreolus), yaban domuzu (Sus scrofa), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), yaban kedisi (Felis sylvestris), ağaç sansarı (Martes martes), tavşan (Lapus europaeus) ve porsuk (Meles meles) gibi memeli hayvanlara rastlanmıştır.

Bunun dışında yarıyakalı sinekkapan (Ficedula semiturquata), tavşan (Lepus sp.), sincap 24 (Sciurus vulgaris), çulluk (Scolapax rusticola), tahtalı (Columba palumbus), kaya güvercini (Columba livia), baykuş, alakarga, kuzgun, dağ horozu, kirpi ve küçük atmaca gibi türlerinin yaşamakta olduğu belirtilmiştir. Karabük’te tespit edilen yaban hayvanlarının çoğu Yenice YHGS’ nda gözlenmiştir. Bunun dışında Karatepe, Ovacık ve Kışla’ dan gelen bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca literatür bilgileri, Karabük ve çevre köylerde yapılan anket çalışmaları (Ek No:1), arazi çalışmalarındaki gözlemler ve Karabük ili ve çevresinde yapılacak tesisler için hazırlanan ÇED raporlarındaki flora ve fauna listelerinden faydalanılmıştır. Bu bilgiler ışığında elde edilen yaban hayvanı türleri tablolarda verilmiştir.


Ekonomik Yapı

Karabük’ ün ekonomisi demir-çelik sanayisine paralel olarak gelişmiştir. Şehirde kurulu bulunan haddehane ve dökümhaneler demir-çelik sanayinin diğer ürünleridir. Böylece Karabük küçük bir yerleşim yeriyken süratli bir şekilde gelişerek sanayileşme ve dolayısı ile de kentleşme evrimini geçirmiştir. Son yıllarda il ekonomisi çeşitlenmeye başlayarak tekstil, mermer, orman ürünleri ve çimento sanayi kurulmuştur. Merkez ilçe ekonomisi ağırlıklı olarak imalat sanayisine dayanmaktadır.


Karabük İlçeleri

Safranbolu : Safranbolu’nun da içerisinde yer aldığı batı Karadeniz bölümünün M.Ö 3000 yıllarından beri bir yerleşim merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Safranbolu-Eflani arasında 24 tümülüs ve 3 büyük höyük bulunmaktadır. Homeros’un (M.Ö.1.yüzyılda) Paflagonya şeklinde kaydettiği bu bölge daha sonraki kaynaklarda da bu adla anılmıştır. Paflagonya bölgesinde karşımıza çıkan mezar anıtlarından bu yörede Pers, Lidya, Helenistik, Roma, Bizans dönemine ait izlerin varlığını anlıyoruz. Hacılarobası İnkaya mezarları, Konarı da ki Kocatepe, Safranbolu’nun Gümüş semtinin doğusundaki Büyük Göztepe, Aksu, Yukarı Çiftlikteki Keten, Mogol (Yolbaşı) köyündeki Özenler ve Değirmenler tümülüsleri M.Ö. çeşitli yüzyıllarla ait kalıntıları bağrında saklamaktadır. Yörede sırası ile Gasgaslar (Gaşka), Hititler, Frigler, dolayı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pontlar-Bitinya) Romalılar, Bizans, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması ile Safranbolu, Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) egemenlik alanında kalmıştır. Yöreye Türklerin 10. y.y dan önce gelerek yerleştiklerine dair izler bulunmaktadır. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türkler Anadolu içlerine doğru hızla ilerlemeye başlamıştır. Safranbolu’ya gelen Oğuz boyları yöreye yerleşerek kendi boy adlarını vermişlerdir. (Hacılarobası, Salar (Salur), Köseler, Karaşıhlar vb.) Safranbolu tarih boyunca çeşitli uygarlıklar arasında el değiştirdiği gibi Türklerle Bizanslar arasında ve hatta Türk beylikleri ile Osmanlılar arasında da el değiştirmelere konu olmuştur. 1416 yılında Osmanlı Osmanlı ülkesine son kez katılmıştır.

İDARİ YAPI : Osmanlı döneminde Safranbolu iki kazadan meydana gelmektedir. Birincisi merkezde bulunan “Medine-i Taraklı Borlu” diğeri bu günkü Yörük Köyü’nde bulunan “Yörükan-i Taraklı Borlu” dur. Önceleri Bolu sancağına bağlı bu iki kaza bu sancağın1692’te lağvedilmesiyle biri Bolu, diğeri de bağımsız Viranşehir sancağı olarak yeni bir idari yapıya kavuşturuldu.1811 de bu iki sancak kaldırılarak Viranşehir Sancağı kuruldu. Bu sancağın merkezi Safranbolu idi. Bu sancak önce Kütahya, sonra Ankara, Bolu ve en sonunda 1846 yılında Kastamonu vilayetlerine bağlandı. 1856 yılı devlet salnamesine (Salname-i Devlet-i Âliye-i Osmaniye) göre Viranşehir sancağına, yirmibir adet kaza (kadılık) bağlıdır. 1870 yılında Osmanlı’da idari yapı yeniden düzenlenmiş, Safranbolu kaza yapılarak Kastamonu sancağına bağlanmıştır. Safranbolu1870 yılında Nizamname’nin uygulanmasıyla Safranbolu, Ulus, Eflani ve Aktaş (Karabük) nahiyelerinin merkezi olarak, kaza statüsünde Kastamonu vilayetine bağlanarak Aynı yıl ilçede belediye başkanı Hacı Muhammet ağa olmuştur.Safranbolu 1927 yılında Zonguldak vilayetine bağlandı. Ulus bucağı 1945 yılında, Eflani ve Karabük bucakları ise 1953 yılında ilçe haline getirilerek Safranbolu’dan ayrıldılar. Demir-Çelik Endüstrinin Karabük’te kurulması ile burası hızlı bir gelişme göstermiş. 1995 yılında il statüsüne kavuşturulmuş ve Safranbolu Karabük iline bağlanmıştır.

Eskipazar : ESKİÇAĞDA ESKİPAZAR : Eskipazar’ın bilinen tarihi Gasgaslar(Kaşka) ile başlar. Gasgaslar, MÖ. 1300’lerde Hitit egemenliğine girmiştir. Hitit Devletinin yıkılmasıyla Kuzey Anadolu’ya gelen Paflagonyalılar, sırasıyla Frigya, Kimmer, Lidya ve Persler’in egemenliği altında yaşamışlardır. Büyük İskender’in Anadolu’ya girmesiyle Pers hakimiyeti sona ermiş ve bölgede Helenistik Dönem başlamıştır. Bölge, M.Ö 1. y.y. da Roma İmparatorluğu hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde Eskipazar da bulunan Hadrianopolis önemli yerleşim merkezleri arasında yer almıştır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle (M.S.395) Anadolu, Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) egemenliğine girmiş bu dönemde Hadrianapolis dinsel açıdan büyük önem kazanarak piskoposluk olmuştur.

ESKİPAZAR’IN TÜRK HAKİMİYETİNE GEÇİŞİ: Hadrianopolis (Eskipazar) kentini içine alan Paflagonya bölgesinde fetih hareketlerine girişen ilk Türk komutan Emir Karatekindir. Yörenin Selçuklular tarafından fethi sırasında Kutalmışoğlu Süleyman Bey’e kendiliğinden teslim olduğu yönünde rivayetler vardır. Emir Karatekin’in önderliğindeki Selçuklular Romalıları yenerek bölgeye Viranşehir adını vermişlerdir. Bu tarihten itibaren yörenin Türkleşmeye başladığını günümüzde Tamışlar, Bayındır, Kargın ve Sallar gibi Türk boylarının adlarını taşıyan köylerin varlığından anlamak mümkündür. Selçukluların Moğollar’a yenilmesinden sonra Candaroğulları’nın eline geçen Viranşehir, Yıldırım Beyazıt’ın Candaroğluları Beyliğini Osmanlı devletine katması ile Osmanlı Devleti sınırları içine girmiştir.

İDARİ YAPI : 1530 tarihli kayıtlarda içinde Eskipazar’ın da bulunduğu yöre Anadolu Eyaletinin Bolu Sancak Beyliğine bağlı bir kazadır. 1826 yılında ise Viranşehir Sancağı, içinde Eskipazar’ında bulunduğu Viranşehir ve Bolu Sancağı olmak üzere iki sancağa ayrılmıştır. 1845’te Abdülmecit tarafından kasaba teşkilatı kurulmuş ve kasabaya Mecidiye adı verilmiştir. Eskiden beri yörede kurulan pazardan dolayı II.Meşrutiyetten sonra buradaki yerleşim yeri Eskipazar adını almış ve 1945’te ilçe yapılarak Çankırı iline bağlanmıştır. 1945 yılında İlçe Merkezi olan Eskipazar’da 1946 yılında ise Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1995’te Karabük ili teşkil edilirken Eskipazar ilçesi de Çankırı ilinden alınarak Karabük ilinin bir ilçesi haline getirilmiştir. Halen İlçe Çerkeş, Gerede, Ovacık, Mengen, Yenice ilçeleri ve Karabük ile çevrilidir. 690 kilometrekare Yüzölçümlü olan ilçede Karadeniz ve İç Anadolu ikliminin her ikisi beraber görülmektedir.

Yenice : Türkler Anadolu’ya gelmeden önce Yenice ve çevresinde kuvvetli ve canlı bir Hıristiyan medeniyetinin oluştuğu bölgede ortaya çıkan arkeolojik değerlerden anlaşılmaktadır.Türklerden önceki son dönemde ise Yenice, Bizans İmparatorluğunun Paflagonya eyaleti içinde yer almaktadır. 1196 yılında Safranbolu’nun Selçuklular tarafından alındığı, aynı tarihte Devrek yakınlarında bir Bizans garnizonunun bulunduğu düşünüldüğünde Yenice’nin Bizans ve Selçuklu arasında sınır oluşturduğu söylenebilir. Kastamonu, 1354 yılında Osmanlı orduları tarafından fethedilmiştir. Bu tarihten 1392 yılına kadar bölgeye bazen Osmanlılar bazen de Candaroğulları hükmetmiştir. Bu dönemde Osmanlılar bölgede tutunabilmek için diğer bölgelerden getirdikleri göçebe bir nüfusu buraya yerleştirmiştir. 15. yüzyılın sonlarında ve 16. yüzyılda Yenice nahiyedir.Yavuz Sultan Selim döneminde yazılan Bolu Sancağı Tapu Tahrir Defterinde de Yenice’nin Bolu Sancağına bağlı bir nahiye olduğu belirtilmektedir. Bu dönemde Yenice’nin 5 divanı, 33 karyesi (köy) bulunmaktadır. 17. ve 18. yüzyıl kaynaklarında Yenice ile ilgili çok fazla bilgi yer almamaktadır. Bu, idari yapıda meydana gelen değişikliğe bağlanabilir. 1887 yılında Devrek, Hamidiye adıyla kaza haline gelince Yenice 16 köyü ile birlikte bu kazaya bağlanmıştır. Yenice, Cumhuriyet Döneminde 1987 yılına kadar bucak olarak kalmış bu dönemden sonra ilçe haline gelmiştir. 1995’te Karabük’ün il olmasıyla Karabük’e bağlanmıştır.

YENİCE İLÇESİNDE BULUNAN KÜLTÜR VARLIKLARI :

İSLAM ÖNCESİ ESERLER : Yamaç köyü Abaylar Mevkiinde, mezar taşları, sütün başlıkları; Yortanpazarı Beldesi Çengeller köyü Fındıktepesi ve civarında Geç Bizans Dönemine ait kilise ve kiliseye bağlı yapılar topluluğunun kalıntıları, Roma Dönemi yapı kalıntıları, Gökbel köyü Hamazkıranı Mevkiinde mezar odası kalıntıları, Yazıköy de antik yapı kalıntıları, Tır köyü Recepbeyoğlu Mahallesi Üçevler mevkinde I. Derece Arkeolojik Sit alanı olarak tescil edilen yerde Roma Dönemine ait yapı kalıntıları, Yenice-Gökçebey yolu üzerinde yer alan Yeşilköy’de Roma Dönemine ait mezar odası, Hisar köyünde boukranian figürlü taşlar, Kayadibi köyünde Grek yazıtlı mezar taşları ve yapı kalıntıları bulunmaktadır.

İSLAMET DÖNEMİ ESERLERİ: YİRMİBEŞOĞLU CUMA CAMİİ Osmanlı dönemine ait ahşap mimarının benzersiz bir örneğidir. Ahşap hatıllara işlenmiş çentiklerden 1809 tarihinde yapıldığı tahmin edilmektedir. Balta dışında hiçbir marangoz aleti kullanılmadan taş temel üzerine oturtulan ahşap camii, giriş ve mahfil katı olmak üzere iki kattan ibarettir. Camiye ait taban, tavan, duvarlar, destekler ve kirişler ağaç gövdesinin tamamen balta ile yontulması suretiyle yapılmıştır. mahfil katına çıkan merdiven, ahşap ağacın gövdesinin balta ile yontulmak suretiyle basamak yapılmış ve böylece ağacın gövdesi merdiven haline getirilmiştir. Minber ve mahfil katının korkulukları yine aynı şekilde ahşap ağaçtan yapılmıştır. korkulukların parmaklıkları dikdörtgen pirizma şeklinde balta ile yontularak yapılmış, parmaklıkların üzerine yine ahşap halindeki küpeşteler yerleştirilmiş, ayrıca parmaklık ve küpeşte üzerine topuz kondurulmuş, kondurulan topuzlar mimari bir özellik kazandırılarak monte edilmiştir. Pencereler dikdörtgen şeklinde kafes olarak yapılmıştır. mahfil katındaki çıkmalar cumbalı bir şekilde yapılarak camiye ağaç mimarinin tipik bir örneğini kazandırmıştır.

Yenice

Ovacık : İlçe, Batı Karadeniz Bölgesinde, Çankırı İl’inin Kuzey Batısında Karabük İl’inin Güney Doğusunda kurulu olup, Doğusunda Araç, Batısında Eskipazar, Kuzeyinde Safranbolu, Kuzey Batısında Karabük İl’i, Güneyinde Çerkeş ve Atkaracalar, Güney Doğusunda Bayramören İlçeleri ile çevrilidir. Ovacık İlçe sınırları içinde Gasgaslar (Kaşka), Hititler, Paflogonyalılar, Firigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Roma, sonraki dönemlerde Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin etkileri görülür. Ovacık’ın Pürçükören Köyü Karakoyunlu Mahallesinde bulunan Gerdek Boğazı Soğanlı çayı havzasında ve Safranbolu’nun Hacılarobası, Ilbarıt (Üçbölük) ve Çavuşlar köylerinin bulunduğu bölge antik çağlardan itibaren çok önemli bir yerleşim alanı olmuştur. Bu bölgenin zenginliğini halen mevcut olan ve M.Ö. 7 yy. yapıldığı sanılan kaya mezarları, sarnıç, şarap işlikleri, kutsal alanlar, muhtemel tapınak alanları ve diğer arkeolojik değerlerden anlaşılmaktadır.

Ovacık’da bu dönemden kalma Hesem Değirmeni’nin kapısındaki yapı taşı, Pürçükören Köyü Karakoyunlu Mahallesinde bulunan Karain (kral) kaya mezarı, ve Gerdek Boğazı kaya bulunmaktadır. Önceleri Bizans egemenliği altında olan İlçe toprakları Alparslan’ın Anadolu’yu 1071 yılında fethi ile birlikte Türklerin eline geçmiştir. Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra Çankırı Sancak beyliği, Çerkeş Kazasına bağlanmıştır. İlçenin tarihi hakkındaki sağlıklı bilgiler Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine rastlamaktadır. 1869 Kastamonu Salnamesinde 25 köyü, 2145 hanesi ve 7381 nüfusu ile Çerkeş İlçesine bağlı bir Bucaktır. İlçenin Osmanlı Döneminde ismi Ulak (Şahahbettün) olarak anılmaktaydı. Nahiye merkezi ise sırasıyla Doğanlar, Meydan, Pelitçik, Yürekören ve Cingiller olmuştur. O devirlerde Ovacık’ın köy olduğu anlaşılmaktadır. Amasra Limanı ile Çankırı ve İç Anadolu arasındaki ticaret yolunun, Çerkeş-Ovacık-Safranbolu-Bartın Güzergahını takip eden kısmı Ovacık’tan geçmekte ve büyük, ince, geniş bir katırcı ve kervan yolu olarak bilinmekteydi.

Eflani : Eflani’nin yazılı tarihi MÖ 1400’lü yıllara dayanmaktadır. O dönem orta Anadolu’da bulunan Hititlerin Yukarı Ülke” dedikleri bu bölgede Hulana ülkesi bulunmaktadır. Hulana ülkesinin başkenti de Hulana kentidir. Hulana kentinin Eflani’de olduğu kaynaklarda geçmektedir. Hitit İmparatoru I. Suppiluliuma (M.Ö.1380-1345) dönemindeki Hitit yazılı tabletlerinde adı geçen ülkeler arasında Hulana’nın (Eflani) adı da geçmektedir. Bu duruma göre Eflani’nin yazılı tarihinin 3500 yıl önceye dayandığı anlaşılmaktadır. M.Ö. 1200 yıllarındaki göçlerden sona Anadolu’ya gelen kavimlerce Hitit Devleti yıkıldı. Bu kavimlerden biri olan Kuzey Batı Karadeniz’e yerleştiler. Paflagonyanın idari merkezinin dönem dönem Eflani olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Nitekim Eflani civarında bulunan birçok tümülüsün paflagonya döneminde kral soyu olan Pylaimeneslere ait olduğu sanılmaktadır. Paflagoniya ve Eflani tarih boyunca çeşitli kavimlerin hakimiyetlerine girmiştir. Bunlar: Kaşkalar, Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Dönem, Roma, Bizans, Selçuk, Çobanoğulları, Candarlıoğulları, Osmanlıdır. 1071 yılından sonra Anadoluda olduğu gibi Eflani’de yoğun Türkmen göçüne sahne olmuştur. Bugün Eflani’de Türk boy ve oymaklarında kalma birçok köy ve yer adı vardır. Örneğin; Bedil, Alaçat, Avşar, Kocacık, İgdir, Saçak, Alpagut, Çepni, Çiğil ve Karlı’dır. Bir uç beyi olan Çobanoğulları Beyliği hakimiyetine geçen Eflani 1243 yılında Anadolu’yu işgal eden Moğol hanı Geyhatun tarafından Şemsettin Yaman Candarın Kastamonu Valiliğine atanmasından sonra ve kendisine timar olarak verilmesinden sonra Candaroğulları Beyliğinin temellerinin atıldığı yer olmuş ve bu beyliğe merkezlik yapmıştır. Şemsettin Yaman Candarın ölümü üzerine yerine geçen oğlu Süleyman Paşa Kastamonu üzerine yürümüş 1309 yılında Mahmut Beyi bir baskınla öldürerek Kastamonuyu hakimiyet altına almış ve Çobanoğulları Beyliğine son vermiştir. Eflani Osmanlı-Candarlı arasında sık sık el değiştirmiştir. 1423 yılında Eflani son kez Osmanlıların eline geçmiştir.

İDARİ YAPI : Osmanlı dönemine ait kaynaklardan biride 1530 yılına aittir. Bu tarihte Eflani Taraklı- Borlu ve Tatay (Daday) kazaları arasında iki ayrı bölgeye bölündüğü görülmektedir. Taraklı-Borlu kazası Bolu Livasına, Tatay (Daday) Livasına bağlıdır. Eflaninin Doğu Tatay (Daday) a, Batı Kesimide Safranboluya bağlı olup Eflani Kastamonu-Bolu Livalarının sınırının geçtiği yerde bulunmaktadır. Nitekim daha sonraki yıllarda belgelere göre Eflani Eflan-i Tatay ve Eflan-i Bolu şeklinde geçmektedir. 1530 yılından sonraki kayıtlarda Eflani kaza olarak görülmektedir. Eflani’nin dönem dönem kaza ve Safranbolu’ya bağlı adli bir kaza olduğu anlaşılmaktadır. 1869 yılında yapılan düzenlemede Viranşehir Livası lağvedildi ve Safranbolu kaza olarak Kastamonu’ya bağlandı. Bu tarihten sonra Eflani nahiye olarak Safranbolu’ya bağlanmıştır. Eflani’nin Tatay(Daday) a bağlı kesimi ise bir mukayyit tarafından idare edildi. 1953 yılına kadar Safranbolu’nun nahiyesi olan Eflani 1953 yılında ilçe olmuştur. 1995 yılında Karabük il statüsüne kavuşturulmuş ve Eflani Karabük iline bağlanmıştır.

Karabük Ulaşımı

Karayolu : Karabük; güney yönünden Karadeniz ana yolu ve Gerede’den de TEM otoyoluna ve E-5 Karayoluna bağlıdır. Kuzeydoğusundan Bartın’a, Güneydoğusundan da Kastamonu’ya bağlıdır. Batı yönünden Yenice Çayı vadisini izleyen yol ile de Yenice ilçesi üzerinden Zonguldak’a bağlantı çalışmaları sürmektedir.. Karabük demiryolu ulaşım imkanlarına da sahip bir ilimizdir. Demiryolu ile Zonguldak’a ve Çankırı üzerinden Ankara’ya bağlantısı mevcuttur. Karaelmas Ekspresi ile Ankara-Zonguldak arasında yolcu taşımacılığı yapıldığı gibi, Karabük-Zonguldak arasında da işçi ağırlıklı yolcu taşımacılığı yapılmaktadır. Mevcut demiryolu hattından ayrıca Kardemir D.Ç İşletmelerinin hammadde (Demir Cevheri ve Taşkömürü) ihtiyacı da karşılanmakta ve ürün naklinde de kullanılmaktadır. Kent sınırları içinde 120 Km.lik demiryolu ağı bulunmaktadır.

Karabük Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri

Hodulca Dağı : [Dağ] ,

Keltepe : [Dağ] ,

Esencik Göleti : [Gölet] ,

Tepe Dağ : [Dağ] ,

Ortakçılar Göleti : [Gölet] ,

Bostancılar Göleti : [Gölet] ,

Bulak (Mencilis) Mağarası : [Mağara] ,

Filyos Irmağı : [Nehir] ,

Karabük tarihçesi

Antik Devirde “Paflagonya” (Paphlagonia) olarak adlandırılan bölgenin sınırları içinde yer alan ve yerleşimin erken bronz devrinde başladığı Karabük ve çevresi, Hititlerin; M 1200 göçleriyle yıkılmasından sonra Frig etkisi altına girmiş, M..V ve IV.yüzyıllar arasında ise Pers egemenliği altında kalmıştır. Bölgede M..64 tarihinden itibaren ise Romalıların egemenliği görülmüştür.

X.yüzyılda, yaşanılan toplumsal ve iktisadi bunalım nedeniyle meydana gelen göçler sonucunda Anadolu’da nüfusun boşaldığını gören Bizans yönetimi, Germenler, Slavlar, Katalanlar gibi Avrupa kökenli kavimler yanında Peçenek, Uz, Kuman (Kıpçak) gibi Hıristiyanlığı kabul etmiş savaşçı Türk topluluklarını da Anadolu’ya yerleştirmek zorunda kalmıştır. Bizans’ın bir devlet politikası haline getirdiği bu iskan hareketi Eskipazar ve Eflani’nin pek çok yerleşme noktasından önce Türkleşmesine neden olmuştur.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah’ın Komutanlarından biri olan Emir Karatekin, 1082 tarihinde Çankırı’yı fethettikten sonra, Karabük çevresinde bulunan kentlere yönelmiş, 1084 tarihinde Eflani ve Safranbolu’yu ele geçirmiştir. Safranbolu ve çevresi 1416 yılında Osmanlı egemenliğine girmiştir. Karabük Köyü ise Candaroğulları döneminden itibaren, kurulu olan köyler arasında yer almıştır.
Karabük; Batı Karadeniz bölümünde, Araç ve Soğanlı Çaylarının birleşerek Filyos Çayı’nı oluşturduğu noktada yer almaktadır. İlk önceleri Safranbolu ilçesinin ğlebeli Köyüne bağlı 13 haneli bir köyaltı yerleşim birimi olan Karabük, Ankara – Zonguldak Demiryolu üzerinde küçük bir istasyon konumunda iken, sanayileşme ile birlikte önemli bir merkez haline gelmiştir.

Ülkemizde 1930’larda başlatılan sanayileşme hamlesinde öncelikli sektör olarak düşünülen Demir-Çelik Endüstrisinin tesislerinin kurulabilmesi amacıyla yapılan fizibilite çalışmaları sonucunda, kurulacak fabrika için limanı olan bir merkezin uygun olacağı tespit edilmiş, fakat güvenlik tedbirleri gerekçesiyle Karabük İstasyonu yakınındaki bataklık saha tercih edilmiştir. 3 Nisan 1937’de temeli atılan fabrika, 6 Haziran 1939’da faaliyete geçmiştir. Buna paralel olarak nüfus yoğunluğunun artmaya başladığı Karabük’te 25 Haziran 1939’da belediye teşkilatı kurulmuştur. 1941 yılında Safranbolu ilçesine bağlı bucak olan Karabük 3 Mart 1953 tarihinde 6068 Sayılı Kanunla Zonguldak İline bağlı bir ilçe haline gelmiştir.

Karabük, 6 Haziran 1995 gün ve 22305 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 550 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Çankırı’dan; Ovacık ve Eskipazar ilçeleri ile Zonguldak’tan; Eflani, Safranbolu ve Yenice ilçelerinin birleştirilmesiyle Türkiye’nin 78. İli olmuştur.