Amasya Hakkında Genel Bilgiler

Türkiye'nin İlleri
Amasya ili; Orta Karadeniz Bölümünün iç kısmında yer almaktadır. Doğudan Tokat, güneyden Tokat ve Yozgat, batıdan Çorum, kuzeyden Samsun illeri ile çevrilidir. İlin yüzölçümü 5.701 km2 dir. Toplam sın...
EMOJİLE

Amasya ili; Orta Karadeniz Bölümünün iç kısmında yer almaktadır. Doğudan Tokat, güneyden Tokat ve Yozgat, batıdan Çorum, kuzeyden Samsun illeri ile çevrilidir.

İlin yüzölçümü 5.701 km2 dir.

Toplam sınır uzunluğu 492 km olan ilin Samsun’la 169 km, Tokat’la 165 km, Yozgat’la 6 km, Çorum’la 152 km. sınır uzunluğu vardır.

İl genelinin deniz seviyesinden ortalama yüksekliği (rakım) 1.150 m, il merkezinin ise 411,69 m dir.

34° 57′ 06” – 36° 31′ 53” Doğu Boylamları ile 41° 04′ 54” – 40° 16′ 16” Kuzey Enlemleri arasındadır.

Ankara’ya 336 km, İstanbul’a 671 km uzaklıkta olan Amasya’nın komşu illere uzaklıklara ise Çorum’a 92 km, Samsun’a 131 km, Tokat’a 114 km, Yozgat’a ise 196 km dir.

İl merkezinin ilçelere uzaklıkları; Göynücek 46 km, Gümüşhacıköy 68 km, Hamamözü 90 km, Merzifon 46 km, Suluova 27 km ve Taşova 48 km dir.

-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-

İklim

Amasya’da Karadeniz iklimi – Kara iklimi arasında bir geçiş iklimi hüküm sürer. Yazları Kara İklimi kadar kurak, Karadeniz iklimi kadar yağışlı değildir. Kışları ise Karadeniz iklimi kadar ılıman, Kara iklimi kadar sert değildir. Bu bölgede Karadeniz ardı iklimi etkili olmaktadır. Yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlıdır. İlkbahar en çok yağış alan mevsimdir. Merzifon, Suluova, Gümüşhacıköy ve Hamamözü ilçeleri Bölgenin genel iklim özelliklerini yansıtmaktadır. Merkez İlçe, Taşova ve Göynücek İlçeleri daha çok karasal iklim özelliği göstermektedir. Yağış İl Merkezinde 1937 Yılından bu yana yapılan Meteorolojik ölçümlerde yıllık ortalama yağış: 436,7 mm, Merzifon’ da 436,9 mm, Gümüşhacıköy’de 458,3 mm, Taşova’ da 400,0 mm, Gönücek’ te 427,6 mm olarak ölçülmüştür.

Sıcaklık İl Merkezinde yıllık ortalama sıcaklık 13,6 derece, yıllık ortalama nispi nem % 61 olup en yüksek sıcaklık 30.07.2000 tarihinde 45,0 derece, en düşük sıcaklık 23.02.1985 tarihinde -20,4 derece, tespit edilmiştir. Temmuz ve Ağustos ayları en kurak aylar olup, ilkbahar en fazla yağış alan mevsimdir. Yıllık ortalama buzlanma gün sayısı 50 gündür. Rüzgâr İl genelinde hakim rüzgar yönü Kuzeydoğudan esen poyraz rüzgarıdır. Ancak İl merkezinin topografik yapısı nedeniyle 1. derece hakim Rüzgar yönü Kuzeybatıdır. Ortalama rüzgar hızı 1,8 m/sn olup, yıllık ortalama kuvvetli rüzgarlı gün sayısı 65 gün, yıllık ortalama fırtınalı gün sayısı 12 gündür. En kuvvetli rüzgar 24.09.1996 tarihinde Kuzeybatıdan 36,0 m/sn olarak kayıtlara geçmiştir.


Bitki Örtüsü

Amasya İli merkez ilçedeki ormanlar büyük ölçüde Akdağ bölgesinde yayılış göstermekte, yükseklerde sarıçam, karaçam ve kayın, düşük rakımlarda kızılçam, ardıç, meşe, gürgen ve titrek kavak yayılış göstermektedir. Bunun yanında yabani ahlat ve erik gibi ağaççıklar, sürünücü ardıç gibi çalı formları da vardır.   İl’in ormanlık alan yüzdesinin en fazlası Taşova İlçesi’nde bulunmaktadır. zellikle Akdağ ve Boğalı dağ silsilelerinin kuzeye bakan yamaçları ile Destek Çayı’nın kuzeyindeki bölgede 1000 m yükseltiden sonra iyi vasıflı kayın ormanları bulunmaktadır.

Güneye bakan yamaçlarda ise Yeşilırmak Vadisi’nden başlayıp yukarılara doğru sırasıyla kızılçam, meşe türleri, karaçam ve sarıçam yer yer saf yer yer de karışık ormanlardan oluşmaktadır. Ayrıca gürgen, kayacık, üvez, kızılcık, akçaağaç, geyik dikeni, sandal ve fındık gibi ağaç ve ağaççıklar, böğürtlen, eğrelti, yabani gül, katran ardıcı, laden, ısırgan otu ve orman gülü gibi alt florayı teşkil eden bitki örneklerine rastlanmaktadır.

Merzifon İlçesi Tavşan Dağı’nda bloklar halinde kayın ormanları ve bu ormanlar içerisinde münferit olarak yabani kiraz, ayı fındığı, akçaağaç, ıhlamur, gürgen gibi yapraklı türler bulunmaktadır. Bunun yanında yükseklerde lokal olarak sarıçam ve karaçam koru ormanları, daha düşük rakımlarda ve güney yamaçlarda ise meşe türlerinin oluşturduğu baltalık ormanları yayılış göstermektedir.

Yine Gümüşhacıköy İlçesi’nin Vezirköprü istikametindeki dağlık bölgelerinde sarıçam, karaçam, daha aşağılarda meşe türleri yayılış gösterir. Hamamözü’nde ise karaçamla birlikte meşe ormanları, yer yer de ardıç türlerine rastlanmaktadır.     Göynücek İlçesi Amasya İli’nin güneyinde yer alması ve İç Anadolu Bölgesi’ne geçiş zonunda bulunması nedeniyle step bitki örtüsüne sahip olmakla birlikte bu bölgede bulunan ormanların ağırlığını baltalık olarak işletilen meşe türleri ve kısmen de ardıç ağacı oluşturmaktadır.

Endemik bitkiler açısından yöre oldukça zengin tür(109) ve çeşitleri (246) içermektedir. Bu türler arasında yöresel adlarıyla hazeran, kuduz otu, akça çiçeği, dolama otu, mürdümük, bac biber ağacı, kaside, geven, yalancı havacıva, tüylü keten sayılabilr.


Flora

Amasya florası hakkında bilgi


Fauna


Ekonomik Yapı

Amasya’da başlıca ekonomik faaliyet alanının tarım sektörü olması ve geçimin bu sektörden sağlanmasının yanı sıra ticaret de bu tarımsal ürünlerin alım-satımı ile ilgili olarak yapılmaktadır. Tahılların yanı sıra, özellikle şekerpancarı, sebze ve meyve, ticarete konu olan tarımsal ürünleri oluşturmaktadır.

İl dahilindeki köyler bağlı oldukları ilçelerle yoğun ticari ilişkide bulunmakta olup Samsun-Ankara ve İstanbul, Amasya’nın en çok ticari ilişkide bulunduğu iller durumundadır ve bu iller, Amasya’nın tarımsal potansiyeli için önemli pazarları meydana getirmektedir.

Tokat-Çorum-Kayseri-Malatya gibi çevre illerin, Karadeniz ile bağlantısını sağlayan Amasya ilinde ticaret; bu komşu iller ve ilçelerle de sürmekte olup, özellikle Suluova Şeker Fabrikası için şekerpancarı üretimi yapan Samsun’un Havza, Ladik, Kavak, Vezirköprü;Çorum’un Merkez, Osmancık, Mecitözü ilçeleri bu kapsamda değerlendirilebilirler.

İl de ticaretle uğraşanların büyük bir çoğunluğu, perakende ticaret ile iştigal etmektedir.

Amasya ili gelirinin büyük bir bölümünü, tarımsal ürünlerin satışından sağlanan gelirler oluşturmaktadır. Bu ürünler küçük tarım işletmelerince üretildiğinden ekiliş miktarlarının piyasalara etkileri fazla olmamaktadır.

Tarım ürünlerinin alım satımına dayanan il ticareti; küçük ölçekli olup, en çok İstanbul-Ankara ve Samsun illeri ile yapılan alışverişlere dayanmaktadır.

İl’deki ticarethaneler, çoğunlukla gıda ve toprak ürünlerine dayanmakta olup, hayvan ticareti de, önemli bir grup oluşturmaktadır.
Her türlü dayanıklı tüketim maddeleri, çimento,demir, giyim, narenciye gibi ürünler il dışından alınmakta; İl dışına, tarımsal ürünlerden soğan, nohut, mercimek, fasulye; sanayi ve madencilik ürünlerinden şeker, süt ve süt mamulleri, ayçiçek yağı, hayvan yemi, un, kireç, tuğla ve kiremit ile linyit kömürü pazarlanmaktadır.

Yurt dışına başlıca ihraç ürünlerini, un, maya, mutfak eşyası, tekstil ürünleri, orman ürünleri, elektrikli alet, cihaz ve malzemeleri vb. ürünler, Yurt dışından başlıca ithal ürünlerini, makine alet ve cihazları, bazı tahıllar, plastik ürünler vb. ürünler oluşturmaktadır.
İlin merkez ve ilçelerinde, genellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında,değişik yer ve zamanlarda, düşman işgalinden kurtuluş günlerinde, şenlik ve şölenler; genellikle festival şeklinde yapılmakta olup, o yöre veya beldenin yöresel el sanatları,tarımsal ürünleri, halk oyunları ile sanatsal faaliyetleri sergilenmekte ve çeşitli ticari faaliyetler meydana gelmektedir.
Semt pazarları, genellikle haftanın belirli günlerinde yapılmaktadır.

Türlerine göre 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na tabi şirketlerin dağılımına bakıldığında, Anonim Şirketlerin sayısının 171, Limited Şirketlerin sayısının ise 868 olmak üzere, toplam 1.039 olduğu,

Türlerine göre 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na tabi kooperatiflerin dağılımına bakıldığında ise; yapı kooperatiflerinin sayısının 106, Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifleri’nin sayısının 56, tüketim kooperatiflerinin sayısının 27, Diğer kooperatiflerin sayısının 28 olmak üzere, toplam 217 olduğu görülmektedir.


Amasya İlçeleri

Hamamözü :

İlçemiz Hamamözü, Amasya´ya bağlı ve il merkezine 90km, Çorum il merkezine 43 km. uzaklıkta, 16 köyü bulunan 1700 nüfuslu şirin bir ilçedir. (Toplam Nüfus 6000). İlçemizin kuzeyinde Gümüşhacıköy, kuzeybatısında Osmancık ve güneyinde Laçin ilçeleri ile Çorum ili bulunmaktadır. İlçemizin çevresinde ise kuzey ve batı bölümünde İnegöl Dağları, doğu ve güneyinde ise Saray Dağları ve Eğerci Tepesi (1650m) bulunmaktadır. İlçemiz belediyesi 1972 yılında kurulmuştur. Hamamözü, 23 km kuzeyinde bulunan Gümüşhacıköy´ e bağlıyken 1991 yılında ilçe olmuştur. İlçemize ulaşım, Samsun – İstanbul karayolu üzerinde bulunan Amasya´ya bağlı Merzifon ve Gümüşhacıköy ilçeleri; Çorum´un Osmancık ilçesi ya da Çorum merkez ve Laçin ilçesi üzerinden yapılmaktadır.

Merzifon :

Tavşan dağının güney eteklerinde, il merkezinden 46 km uzaklıkta, yüzölçümü 970 km2 olan Amasya’nın önemli bir ilçesidir. 66 adet köyü bulunan Merzifon 70.167 kişilik nüfusa sahiptir. Bunların 54.709’u ilçe merkezinde yaşamaktadır.

Taşova :

Taşova İlçesi 40* 46′ 36″ kuzey enlemi ile, 36* 13′ 12″ doğu boylamı üzerinde bulunuyor. Taşova doğuda Koyulhisar’dan başlayarak, Reşadiye, Niksar ve Erbaa gibi önemli büyük ilçeleri içine alan verimli ovanın batısındadır. İlçenin doğusunda Tokat’ın Erbaa ilçesi, Batısında Amasya ve Samsun İli’nin Ladik İlçesi, kuzeyinde Samsun İli’nin Çarşamba İlçesi ve güneyinde Tokat İli’nin Turhal İlçesi bulunuyor.

Taşova İlçesi’nin yüzölçümü 1025 Km karedir. Amasya’ya uzaklığı 55 km olan ilçenin ortasından Yeşilırmak geçmektedir. Taşova’ya ulaşım en kolay karayolu ile olmaktadır. İlçenin yanından geçen uluslararası E80 karayolu, Düzce Kaynaşlı’dan başlayarak, Gerede, Tosya, Osmancık, Gümüşhacıköy, Merzifon, AMASYA, Taşova, Erbaa, Niksar, Reşadiye, ERZİNCAN, Tercan, Pasinler, Horasan, Doğubeyazıt ve Gürbulak sınır kapısından İran’a kadar uzanmaktadır. Dört mevsim ulaşıma açık olan E80 karayolu, son dere düzgün olmakla beraber, çift şeritli ve asfalttır. Diğer taraftan Taşova ya en yakın havalimanına sahip 125 km uzaklıktaki Samsun, D030 Devlet yolu ile, hem deniz limanını, hem de hava limanını bulunmaktadır. Ulaşıma başka alternatif olarak, D850 Ünye devlet karayolu söyleyebiliriz. D850 devlet karayolu, Ünye, Akkuş, Niksar, Erbaa ve Taşova’ya uzanmakta, aynı zamanda Ünye limanını kullanıma sunmaktadır.

Diğer taraftan Samsun’dan güneye inerek, Amasya’dan geçen ve Sivas’a ulaşan demiryolu da ulaşım alternatif oluşturmaktadır. Amasya’ya ve dolayısıyla Taşova’ya gitmek isteyenler, Samsun üzerinden demir yolundan veya karayolundan, ya da Çorum üzerinden karayolu kullanabilirler. Ankara’dan Amasya’ya gitmek isteyenler yine demiryolunu kullanabilirler, ancak 824 km uzunluğundaki bu yol biraz uzun

Gümüşhacıköy :

İlçenin yüzölçümü 653 km², rakımı 810 metredir. Amasya’ya 70 km., Merzifon’a 18 km, Hamamözü’ne 23 km ve Osmancık’a 35 km uzaklıktadır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ilçe merkezinde ılıman ve yağışlı, yüksek kesimlerde soğuk ve kar yağışlı olarak geçer. İlçe Merkezi Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesini İstanbul’a bağlayan Devlet karayolu üzerinde kuruludurNüfus ve İdari Yapı 2007 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Veri Tabanı sonuçlarına göre Gümüşhacıköy ilçe merkezi nüfusu 12.847, Belde ve köyler 12.785 olmak üzere toplam 25.632 nüfus mevcuttur. İlçeye bağlı 42 köy, İlçe merkezinde altı ve Gümüş beldesinde altı mahalle mevcuttur.

Suluova :

Yüzölçümü 516 km2 olan Suluova’nın il merkezine uzaklığı 27 km dir. İlçe 46.479 kişilik nüfusa sahiptir. 1 belde ve 38 köy vardır.

Göynücek :

Amasya’ya 46’km uzaklıkta olan Göynücek, 11.432 kişilik nüfusa sahiptir. Doğuda Tokat‘ın Zile İlçesi, ilçeye uzaklık 38 km, Batıda Çorumun Orta köy ilçesi, ilçeye uzaklık 30 km, Kuzeyde Amasya merkez uzaklık 45 km, Güneyde Yozgat’ın Aydıncık ilçesi ilçeye uzaklık 35 km’dir. İlçemize Amasya merkezden, sabah 7.30 ve akşam 17.00 saatleri arası her yarım saatte bir kalkan S.S. Göynücek 25 No’lu Minibüsçüler ve Taşıyıcılar Kooperatifine ait minibüslerle ulaşabilirsiniz.

İlçemiz Türkiye de sadece illere özel bir konuma sahip olan, dört tane ilin ortasında bulunmaktadır. İlçe Çekerek Irmağı Vadisinde ve Amasya ilinin Güneybatısı yönünde kurulmuş olup Doğuda Tokat‘ın Zile İlçesi, Batıda Çorumun Orta köy ilçesi, Kuzeyde Amasya merkez, Güneyde Yozgat‘ın Aydıncık ilçesiyle sınırlıdır. İlçemizin yüz ölçümü 578 km2 olup Rakımı 450 ile 1100 m arasındadır. İlçemiz 4 Mart 1954 tarih ve 6324 sayılı yasa ile İlçe haline getirilmiştir. İlçede Damlaçimen ve Gediksaray Beldeleri ve 36 köy bulunmaktadır. İlçe merkezinde Cumhuriyet, Merkez ve Yeni Mahalle olmak üzere üç mahallesi bulunmaktadır.

Amasya Misket Elması

Amasya Ulaşımı

Havayolu : İlimiz Merzifon ilçesinde AMASYA MERZİFON HAVAALANI bulunmaktadır. Havaalanı Amasya şehir merkezine 46 km uzaklıktadır. Türk Hava Yoları’nın İstanbul-Amasya Merzifon hattında 20 Haziran 2008 tarihinde başlayan uçuşları; haftanın her günü karşılıklı olarak yapılmaktadır. Uluslararası uçuşlara kapalı olup yanlızca iç hatlara sefer düzenlenmektedir.THY servisleri ve havaalanı taksi hizmetleri ile ulaşım sağlanmaktadır. Pegasus Havayolu Şirketi tarafından haftada 3 gün İstanbul – Amasya uçuşları gerçekleştirilmektedir.Pazartesi, Perşembe ve Cumartesi günleri İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Amasya Merzifon Havalimanı’na seferler devam etmektedir. İstanbul – Merzifon kalkış saati 08.10, Merzifon – İstanbul kalkış saati 09.45 olarak devam etmektedir. Havaalanı iletişim:03585351016/17 Ayrıntılı bilgi için; 444 0 849

Karayolu : Amasya komşu illerden Samsun, Çorum ve Tokat’a devlet yolu ile bağlıdır. Amasya Otobüs Terminaline günlük ortalama 140 şehirlerarası otobüs girip çıkmaktadır. Amasya ile komşu iller Samsun ve Çorum arasında her saat araç bulmak mümkündür.Ankara ile 372 km İstanbul ile 682 km dir. Terminal iletişim:03582131202

Denizyolu : ilimizde denizyolu ulaşımı yoktur

Demiryolu : Amasya, Sivas-Samsun demiryolu üzerinde Sivas’a 261 km. Samsun’a ise 134 km. uzaklıktadır.Gar şehir merkezine bulunup Samsun ve Sivasa seferler bulunmaktadır.(DDY Tel No: 218 12 39)

Hazeranlar Konağı

Amasya Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri

Yakacık Göleti : [Baraj Gölü] ,

Destek Çayı : [Çay] ,

Deliçay : [Çay] ,

Tersakan Çayı : [Çay] ,

İbecik Göleti : [Baraj Gölü] ,

Karadağ : [Dağ] ,

Çekerek Irmağı : [Nehir] ,

Beşgöz Vadisi : [Ada] ,

Destek Barajı : [Baraj Gölü] ,

Tavşan Dağı : [Dağ] ,

Ezine Vadisi : [Vadi] ,

Uluköy Barajı : [Baraj Gölü] ,

Suluova Ovası : [Ova] ,

Sarıbuğday Göleti : [Baraj Gölü] ,

Borabay Gölü : [Göl] ,

Yeniköy Göleti : [Gölet] ,

Karaömer Dağı : [Dağ] ,

Akdağ : [Dağ] ,

Gediksaray Barajı : [Baraj Gölü] ,

Gökdere Vadisi : [Vadi] ,

Ayvalı Göleti : [Baraj Gölü] ,

Durucasu Vadisi : [Vadi] ,

Sarıtaş Dağı : [Dağ] ,

Geldingen Ovası : [Ova] ,

Kuruçay : [Çay] ,

Onlukköprü Vadisi : [Vadi] ,

Merzifon Ovası : [Ova] ,

İmirler Göleti : [Gölet] ,

Eğerli Dağı : [Dağ] ,

Sakarat Dağı : [Dağ] ,

Gümüşhacıköy (Sarayözü) Barajı : [Baraj Gölü] ,

Yedikır Barajı : [Baraj Gölü] ,

Ferhatarası Vadisi : [Ada] ,

Yeşilırmak : [Nehir] ,

Buzlu Dağ : [Dağ] ,

Derinöz Barajı : [Baraj Gölü] ,

Aydınca Ovası : [Ova] ,

Doğantepe Göleti : [Baraj Gölü] ,

Karaçavuş Vadisi : [Vadi] ,

Bayırlı Göleti : [Baraj Gölü] ,

Çitli Göleti : [Gölet] ,

Kızgüldüren Göleti : [Gölet] ,

Gümüş Ovası : [Ova] ,

Paşa Göleti : [Baraj Gölü] ,

Destek Vadisi : [Vadi] ,

Ortaköy Göleti : [Baraj Gölü] ,

Canik Dağları : [Dağ] ,

İnegöl dağı : [Dağ] ,

Gökdere Çayı : [Çay] ,

Çakır Dağı : [Dağ] ,

Göynücek Vadisi : [Vadi] ,

Kralkaya Mezarları

Amasya tarihçesi

Amasya Adının Kökeni :

Eskiçağda bir çok Anadolu şehrinin kurucu (ktistes) tanrısı veya kahramanının olduğu bilinmektedir. Bu mitolojik kuruluş Amasya içinde geçerlidir.

Roma İmparatoru Septimius Severus (M.S. 193-211) dönemine ait bir Amasya sikkesi üzerinde yer alan ERMHC KTICAC THN POLIN yazıtından hareketle Hermes’in Amasya kentinin kurucu tanrısı olduğu kabul edilmektedir.

Bu kısa açıklamadan sonra Amasya adının tarihçesine gelecek olursak;

Hitit belgelerine göre Amasya’nın bilinen ilk adının Hakmiş [Khakm(p)is] olduğu sanılmaktadır. Bu isim olasılıkla Perslerin Amasya’yı fethine kadar devam etmiştir.

Amasya’nın Pontus dönemindeki adı “Amasseia” dır. zellikle M. . II. yüzyıldan itibaren darp edilen Amasya şehir sikkelerinde AMASSEİA ibaresi açıkça görülmektedir. Zaten coğrafyacı Strabon’da Amasya için Amaseia sözcüğünü kullanmaktadır.

Amaseia sözcüğü, “Ana” anlamına gelen ve özellikle “Ana Tanrıça” yı kasteden ‘Ama’ ve onun çeşitlemesi olan ‘Mâ’ ibaresi ile bağlantılıdır. Bundan hareketle denilebilir ki Amaseia “Ana Tanrıça Mâ’nın şehri” anlamına gelmektedir.

Ana Tanrıça Mâ, Perslerin Anadolu’yu fethinden sonra tapımı yaygınlaşan doğu kökenli bir tanrıçadır. Aynı zamanda bu tanrıça Pontus ve Kapadokya’nın yerel tanrıçasıdır. Amaseia sözcüğü de Persler zamanındaki asıl söyleniş şeklinin Hellen ağzına uydurulmuş biçimidir.

Roma döneminde Amaseia adı fazla bir değişikliğe uğramadan AMACIAC (Amasia) olarak kullanılmıştır. rneğin, İmparator Septımıus Severus, Caracalla ve Severus Alexander döneminde darp edilmiş Amasya şehir sikkelerinde AMACIAC adını görmekteyiz.

Bizans devrinde de Amasia adının değişmeden devam ettiği bilinmektedir.

Amasya’nın adı Danişmendliler zamanında ise bazen Amasiyye, bazen de Şehr-i Haraşna olarak anılmıştır. Selçuklu, İlhanlı, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Amasya adı herhangi bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.

Amasya adının kökeni konusunda günümüzde artık geçerliliğini kaybetmiş olan ve bilimsel bir temele dayanmayan bazı iddialar da ortaya atılmıştır. Bu iddialar arasında Amasya adının Mısır kralı Amasis’ten veya Ermeni kralı Amasyus’tan gelmiş olabileceği şeklinde bazı yaklaşımlar da vardır. Fakat bu ve benzeri iddialar gerçeği yansıtmayan sadece isim benzerliğine dayanan yaklaşımlardan ibarettir.

Amasya’nın Tarihi :

Amasya’daki ilk yerleşmeler mevcut bilgilerimiz ışığında Kalkolitik Çağa (M.. 5500-3000) kadar uzanmaktadır. Kuşkusuz Amasya’nın tarihi Kalkolitik Çağla sınırlandırılamaz. Bu nedenle denilebilir ki Amasya’nın tarihi de Anadolu’nun tarihi kadar eskidir fakat bunu somut temellere oturtabilmek için yoğun arkeolojik kazılar ve bilimsel araştırmalar yapmak gerekecektir.

Amasya sınırları içerisinde Kalkolitik Çağa ait önemli bazı yerleşmeler arasında Amasya merkez Ovasaray köyü Hamam Tepesi höyüğü, Sarımeşe köyü Künbet höyük ve Ayvalıpınar köyü Ayvalıpınar höyüğü ile Suluova ilçesi Kanatpınar köyü Devret höyük ve Deveci köyü Yoğurtçu Baba höyükleri sayılabilir.

İlk Tunç Çağında da (3000-2500) Amasya’da yoğun bir yerleşmenin olduğu bilinmektedir. Bu dönem höyüklerine Amasya merkez Yassı höyük (Oluz höyük), Gümüşhacıköy ilçesi Sallar höyük, Merzifon ilçesi Hayrettin köyü Delicik Tepe höyüğü, Göynücek ilçesi Gediksaray höyük, Alakadı köyü Türkmenlik Tepe höyüğü ve Merzifon ilçesi Kayadüzü höyük örnek verilebilir.

Amasya, Orta Tunç Çağında (M.. 2500-2000) Mezopotamya yazılı belgelerinde “Hatti Ülkesi” olarak bilinen uygarlığın sınırları içerisinde kalmıştır. M.. 2500-2000 tarihleri arasında Anadolu’da güçlü bir uygarlık kurmuş olan Hattilere ait önemli yerleşmelerden biri de Amasya Merkez ilçeye bağlı Mahmatlar Höyüğüdür.

Mahmatlar Höyük 1949 yılında ne yazık ki defineciler tarafından kaçak kazılar sonucu tahrip edilmiştir. Burada bulunan eserler daha sonra resmi makamlarca ele geçirilmiş olup altın, gümüş ve bronzdan oluşan bu eserler Hatti uygarlığının önemli yapıtlarındandır.

Hatti egemenliğine Hititler tarafından son verilmesi üzerine Amasya şehri Hititlerin egemenlik sahasında kalmıştır. Kendilerini Nesice konuşanlar anlamına gelen Nesili sözcüğü ile adlandıran Hititler Anadolu’da büyük bir siyasi birlik kurmuşlardır. Amasya şehri de bu dönemde Hititlerin sınırları içerisinde kalmıştır.

Hititlerin Amasya’daki önemli yerleşim yerlerinden biri Amasya merkez Doğantepe (Zara) beldesidir. Bu beldede bulunmuş olan ve M.. 1400-1200 yılları arasına tarihlendirilen Hitit fırtına tanrısı teşup’a ait olan bronz heykel günümüze intikal etmiş önemli Hitit eserlerindendir.
Hititler, içinde bulundukları kuraklık ve kıtlığın etkisiyle yaşadıkları bunalımlı bir dönemde, bir görüşe göre Karadeniz dağlarının kavgacı insanları Kaşgaların diğer bir görüşe göre ise, içinde Friglerin de bulunduğu ve Balkanlardan Anadolu’ya gelen bazı kavimlerin akınları sonucunda M. . 1190 tarihi civarında egemenliğini yitirmişlerdir. Bu yıllarda meydana gelen yıkım, talan ve katliamlar sonucunda Amasya’nın da içinde bulunduğu orta Anadolu’da Karanlık Çağ olarak adlandırılan bir dönem başlamış ve 400 yıldan fazla devam eden bu süreç hakkında elde fazla bilgi bulunmamaktadır.

M. . 750 den sonra Siyasal bir güç olarak tarih sahnesine çıkmış olan Frigler kral Midas döneminde (M.. 725-695/675) sınırlarını genişletmiş ve bunun sonucunda Amasya yöresi de Friglerin egemenlik sahası içerisinde kalmıştır.

Frigler M.. 676 yılında Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerler’in şiddetli saldırıları karşısında dayanamayarak kısa sürede güçlerini kaybetmiş ve yıkılma sürecine girmiştir.

Kimmerler; bu dönemde Anadolu’da yer alan güçlü devletler karşısında bir tehdit unsuru olmuş ve sanatsal açıdan ilişkide bulundukları toplumları etkilemişlerdir. Kimmerler, Karadeniz bölgesinde yayılmış ve bu dönemde Amasya ve civarı Kimmerlerin egemenlik alanı içerisinde kalmıştır.

Amasya’da Kimmerler devrine ait fazla eser olmamakla birlikte Gümüşhacıköy ilçesi İmirler köyündeki bir kurgandan çıkarılarak Amasya Müzesine getirilen madenî savaş aletleri bu döneme ait eserlerdendir.

Anadolu tarihinde M.. 675-585 arası önemli bir güç olarak varlığını hissettiren Kimmerler ve İsikitler, daha sonra yavaş yavaş etkinliğini yitirmişlerdir.

Kimmerlerin yaşadığı çağda İskitlerde tarih sahnesinde görülmektedir. Zaten Herodot’un da ifade ettiği gibi; İskitler genellikle Kimmerlerin yerleşim yerleri üzerine yerleşmişlerdir. Bu nedenle Amasya ve civarındaki Kimmer egemenliği sonrasında İskit egemenliği görülür.

Anadolu’daki iki büyük güç olan Lidya ve Med devletleri arasında beş yıl boyunca süren savaşın son bulması üzerine, M.. 585 yılında her iki güç arasında Kızılırmak sınır olarak kabul edilmiş ve bunun üzerine Amasya Pers egemenliğine kadar Medlerin sınırları içerisinde kalmıştır.

Kısa süren Med egemenliğinden sonra Amasya, M. . 547/46 tarihinde Pers İmparatorluğunun kurucusu Kyros’un Lidya kralı Kroisos’u yenmesi üzerine Anadolu’nun büyük çoğunluğu gibi Pers idaresi altında kalmıştır.

Persler, fetihler yoluyla egemen oldukları yerleri toplam yirmi satraplık halinde taksim ederek buralara birer genel vali atamışlardır. Bu genel valiler, tacın muhafızı anlamına gelen satrap sözcüğü ile adlandırılıyordu. Bu dönemde Amasya yaklaşık iki yüz elli yıl boyunca Kapadokya Satraplığı olarak bilinen bölgenin doğu sınırları içerisinde kalmıştır.

Bu dönemde, Sardes’ten başlayan ve Susa’da son bulan kral yolu güzergahının belli bir kısmı Amasya’nın da içinde bulunduğu Yeşilırmak ovasında geçmektedir.

M.. 333 yılında meydana gelen İssus Savaşında; Pers kuvvetlerinin Büyük İskender’in güçleri karşısında yenilmesi sonucunda, Amasya’nın da içinde bulunduğu Kuzey Kapadokya (Pontos) bölgesi dışında Anadolu’nun büyük bir kısmı Makedonya Krallığının egemenliğine girmiş ve böylelikle tarihte Hellenistik Çağ olarak bilinen ve Anadolu’da etkisini daha çok kültürel ve sanatsal boyutta hissettiren bir dönem başlamıştır. Bu dönem; özü itibariyle doğu ile batı inanç ve kültürlerinin sentezi olan bir dönemdir.

Büyük İskender’in erken ölümü üzerine (M.. 323) Anadolu’da siyasi anlamda yeni bir süreç baş göstermiştir. Bu süreçte; Büyük İskender’in halefleri imparatorluğun birliğini sağlayamamış ve imparatorluk çeşitli krallıklara bölünerek dağılmıştır.

Bu gelişmeler yaşanırken M.. 301 yılında Pers kökenli Mitridates Ktistes, Pontos Devletini kurarak Amasya’yı başkent yapmıştır.
Başkentin V. Mitridates Euergetes (150-120) döneminde Sinop’a nakledilmesine kadar uzun yıllar Pontos Devletinin başkenti olarak kalmış olan Amasya’da, büyük bir imar faaliyeti başlamış ve özellikle Mitridates Eupator döneminde bu faaliyetle birlikte şehir bir kültür merkezi haline gelmiştir.

Bu dönemde; Pontos Devleti ile Roma İmparatorluğu arasında özellikle V. Mitridates zamanında gelişen iyi ilişkiler, Mitridates Eupator döneminde (M.. 111-63) tersine dönmüş ve bunun sonucunda uzun yıllar süren Mitridates savaşları yaşanmıştır. En son M.. 63 yılında Mitridates Eupator ile Romalı general Pompeius’un orduları arasında yapılan savaşta Eupator’un yenilmesi üzerine Amasya Roma askerleri tarafından işgal edilerek tahrip edilmiştir.

Pompeius, Mitridates’e karşı kazanmış olduğu bu zaferden sonra Pontos devleti egemenliğine son vererek Pontos’un topraklarını Bithynia bölgesiyle birleştirerek Bithynia-Pontos Eyaletini oluşturmuştur. Bundan böyle Amasya ve civarı Roma egemenliği altına girmiştir.
Mitridates Eupator’un oğlu olan Kırım kralı II. Pharnakes, Roma İmparatorluğu içerisinde yaşanan iç savaşlar nedeniyle Pontos Devletinin eski topraklarını bir süre geri almayı başarmış fakat M.. 47 yılında Zela (Zile) yakınlarında Caesar (sezar) komutasındaki Roma birlikleriyle yaptığı savaşta yenilmesi üzerine, Amasya’nın da içinde bulunduğu topraklar tekrar Roma egemenliğine geçmiştir.

Parthlar’ın Karia’ya kadar olan bölgeyi işgal etmeleri üzerine Roma İmparatoru Antonius komutanları aracılığıyla Parthlar’ı yenerek onları Anadolu’dan atmıştır. Bu olaydan sonra Anadolu’ya gelen Antonius, Parthlar’ın olası saldırılarını önlemek amacıyla kendi toprakları ile Parthlar arasında tampon bir bölge oluşturmak için bazı vasal krallıklar kurdurmuştur. M.. 39 yılındaki bu gelişmeye göre; İçinde Amasya’nın da bulunduğu Pontos bölgesi II. Pharnakes’in oğlu Darius’a verilmiştir.

Amasya bu dönemde Pontos Galaticus bölgesinin Metropolis’i olup önemli bir şehir konumundadır. M.. 25 yılında İmparator Augustus (M.. 27 – M.S. 14) kendisine bağlı Provincia Galatia eyaletini kurarak bir çok bölgeyle birlikte Pontos Galaticus bölgesini de bu eyalete bağlamıştır.
Roma İmparatorluğu döneminde eyalet statüsünde olan Amasya, aynı zamanda eyaletler arası yol sisteminin de merkezi konumuna gelmiştir. rneğin Galatya ve Kapadokya yolları Amasya’da son buluyordu.

Amasya’da İmparator Domitianus’tan (M.S. 81-96) itibaren Severus Alexander (M.S. 222-235) dönemine kadar şehir sikkeleri darp edildiği de bilinmektedir. Bu sikkelerden bir çoğu günümüzde Amasya Müze Müdürlüğü sikke koleksiyonunda yer almaktadır.

Amasya şehri; İmparator Diocletianus sonrasında Diospontus’un dinsel ve idarî merkezi durumuna gelmiş ve VIII. yüzyıldan itibaren ise Bizans’ın askerî vilâyetlerinden (thema) olan Armeniakon kaleleri arasında yer almıştır.

Büyük Selçuklu ordusunun 1071 Malazgirt savaşını kazanması üzerine Sultan Alparslan’ın mahiyetinde bulunan üst düzey komutanlar, mahiyetlerindeki askerlerle birlikte Anadolu içlerine doğru akınlara başlamıştır. Bu akınlar sonucunda Anadolu’daki Bizans egemenliği sona ermiş ve kazanılan topraklarda, fetihleri yapan komutanlar Selçuklu Devletinin izniyle kendi içinde bağımsız beylikler kurmuşlardır.

Bu süreçte Amasya ve civarı Danişmend Ahmet Gazi tarafından fethedilerek bölgede Türk egemenliği dönemi başlamıştır. Bu dönemde Anadolu’ya gelmiş olan haçlı ordusuna karşı Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan ile Danişmend Ahmet Gazi komutasındaki birliklerin Amasya-Merzifon arasında 5 ağustos 1101 günü yapmış olduğu savaş sonucunda haçlı ordusu bozguna uğratılmıştır.

Danişmendlilerin yaklaşık yüzyıl süren egemenlik dönemi Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın 1175 yılında Amasya’yı ele geçirmesiyle sona ermiştir. Böylelikle Amasya şehri ve civarı Selçuklu egemenliği altına girmiştir.

II. Kılıç Arslan uzun süren saltanatı sırasında Selçuklu Devletini on bir oğlu arasında paylaştırmış (1185/1186) ve bu paylaşım sırasında Amasya Nizameddin Argunşah’ın hissesine düşmüştür. Nizameddin Argunşah’ın kardeşi II. Rükneddin Süleymanşah’ın (1196-1204) Selçuklu saltanatını ele geçirmesi üzerine bir çok yöre gibi Amasya’da bu sultana bağlı bir il haline gelmiştir.

Selçuklu hükümdarı Alaeddin Keykubad, Moğolların bir tehdit unsuru haline gelmesi üzerine olası bir Moğol saldırısına karşılık komşusu Harezm beylerinin deneyimlerinden yararlanmak amacıyla bazı illeri onlara timar (dirlik) olarak vermiştir. Amasya bu dönemde timar olarak Bereket Han’a verilmiştir (1231).

Sultan Alaaddin Keykubad (1220-1237) sonrasında ülkenin iyi yönetilememesi Selçuklu Devletinde bazı toplumsal olayların meydana gelmesine neden olmuştur. 637H./1239M. tarihinde meydana gelen ve merkezi Amasya olan Babaîler Başkaldırısı bu dönemde görülen önemli toplumsal hareketlerin başında gelmektedir.

Baba İlyas Horasanî önderliğinde başlayan bu başkaldırıda, Baba İshak Kefersudî hareketin pratik sürecini Kefersud köyünden başlatmış ve bu başkaldırı süresince yaşanan gelişmelerde Amasya önemli bir tarihi mekan olarak olaylara tanıklık etmiştir.

Selçukluların resmi tarihçisi İbn-i Bibi bu olayı kendince naklederken Babaîlerin Amasya’ya gelişini; “…Amasya’ya geldiklerinde kuvvet ve kudretlerinin ışığı her tarafı tutmuştu…”

Satırlarıyla ifade eder.

Başkaldırının büyüyerek yayılması ve katılımın çok olması sonucu, Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) ihtiyaten Kubadabad kalesine çekilir ve bu sırada Amasya Subaşılığına atanan Hacı Armağanşah hareketin bastırılması için görevlendirilir.

Sonuçta kanlı bir şekilde bastırılan Babaîler Başkaldırısının önderi Baba İlyas, Hacı Armağanşah tarafından tekkesinde ele geçirilerek Amasya Kalesi burçlarına astırılır.

Selçuklu Devleti’nin 1243 Kösedağ Savaşında Moğollara yenilmesinden sonra Anadolu’nun neredeyse her yanı yağmalanmaya başlanmış ve Selçuklu Devleti yarım yüzyılı geçkin bir süre Moğollar tarafından sömürülmüştür. Bu yağma ve sömürü ortamında doğallıkla Amasya’da etkilenmiştir.

Anadolu’yu işgal etmiş olan Moğollar daha çok Amasya’nın da içinde bulunduğu Orta Anadolu Bölgesine yerleşmişlerdir. Bu yerleşenlere genellikle Tatar adı verilmektedir. Bu dönemde Amasya’ya yerleşenler ise daha çok sol kol oymakları olarak da bilinen Ca’unğar oymaklarıdır.
İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın 1335 yılında ölümü sonrasında, İlhanlıların Anadolu genel valisi bulunan Sultan Alaeddin Eratna bağımsızlığını ilan ederek Eratnalılar Devletini kurmuş ve bu gelişmeler sonrasında ise Amasya 742H./1341M. tarihinde Eratnalıların egemenliği altına girmiştir.

Amasya aynı yıl merkezi Niksar olan Taceddinoğulları Beyliği tarafından işgal edilmiş, bir süre bu işgale ses çıkarmayan sultan Eratna, Mısır Memlûklu sultanı Melik Nâsır’ın himaye ve desteğini sağladıktan sonra işgalciler üzerine emirlerinden Tüli Bey’i göndermiş ve bunun üzerine Tüli Bey Amasyalıların da yardımıyla Amasya ve çevresini Taceddin Doğanşah’ın elinden alarak bu işgale son vermiştir.

Bu dönemde; Zeyneddin Tüli Bey Amasya Emirliği yapmış onun ölümünden sonra ise 747H./1347M. yılında Hacı Kutluşah Amasya Emirliği görevine getirilmiştir. Sonrasında ise Hacı Kutluşah’ın büyük oğlu Şahabeddin Ahmet Şah 753H./1352M. ortalarında Amasya Emiri olmuş, 757H./1356M. yılında ise, Emir Kebir Şücaaddin Süleyman Bey Amasya Emirliğini zorla ele geçirmiş, ondan da tekrar Şahabeddin Ahmet Şah 759H./1358M. tarihinde Amasya Emirliğini geri almıştır.

760H./1359M. yılında Amasya Emirliği görevine Hacı Kutluşah’ın diğer oğlu Hacı Şadgeldi Paşa getirilmiş ve 762H./1361M. yılında ise, eski Amasya Emiri Şücaaddin Süleyman Bey’in oğlu Alaaddin Ali Bey Amasya Emiri olur. Fakat Kaynar Vakıasından sonra 763H./1362M. tarihinde Hacı Şadgeldi Paşa ikinci kez Amasya Emiri olarak tarih sahnesinde görülür.

Sultan Eratna’dan sonra devleti yöneten sultanların zayıf olmaları ayrıca zevk ve sefaya düşkünlükleri devlet otoritesinin sarsılmasına ve görev yapan idarecilerin bağımsızlık fikrine kapılmalarına yol açmıştır. Bu yıllarda Amasya Emiri Hacı Şadgeldi Paşa da, kendi başına buyruk hareket etmeye başlamış ve daha sonra ise beyliğini ilan etmiştir.

Şad geldi Paşa döneminde Amasya’da kayda değer imar faaliyetleri görülür. Bu dönemde; 764H./1363M. tarihinde Amasya Kalesi onarılır ve eski darphane yenilenir ayrıca Amasya’da büyük bir kağıt fabrikası yaptırılır. Bu faaliyetlerle birlikte 773H./1372M. tarihinde yapımı biten cami, medrese ve imaretten oluşan bazı yapı birimlerinin de yaptırıldığı bilinmektedir.

Eratna Devleti naibi Kadı Burhaneddin ile 1381 yılında yaptığı savaşta hayatını kaybeden Hacı Şadgeldi Paşa’dan sonra oğlu Fahrettin Ahmet Bey Amasya Emirliği görevini üstlenmiştir.

Fahreddin Ahmed Bey de babası gibi Kadı Burhaneddin ile devamlı bir mücadele içerisinde olmuş fakat bu mücadelelerden bir sonuca varamamış olması nedeniyle başka bir sancağa karşılık Amasya’yı Osmanlılara vermeyi teklif etmiş, bunun üzerine 795H./1393M. tarihinde şehzade Çelebi Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusunun Amasya’ya gelmesi üzerine şehir Osmanlı idaresine girmiştir.

15. yüzyılın başında Timur’un Anadolu’yu işgal etmesi ve büyük yıkımlar yapmaya başladığı süreçte Amasya da Timur’un askerlerince kuşatılmış ve bu kuşatma yedi ay boyunca devam etmiştir.

Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşında (1402) Timur’a yenilerek esir düşmesi ve sonrasında şehzadeleri arasında meydana gelen taht kavgaları üzerine Fetret Devri olarak bilinen bu dağılma sürecinde Osmanlı birliğini sağlamaya çalışan ve bunda da başarılı olan Çelebi Sultan Mehmet, bu mücadele yıllarında Amasya’yı kendisine merkez edinmiştir.

1402 yılında Yakut Paşa’nın Amasya Emiri olduğu dönemde, Timur tarafından Kara Devletşah Amasya’ya emir olarak atanmış, fakat Kara Devletşah Amasya halkı ve ileri gelenlerince zalim bir insan olarak bilindiğinden onun emirliği tanınmamış ve şehre girmesine izin verilmemiştir. Bunun üzerine Kara Devletşah Kağala/Hakala köyünde konaklamış ve burada şehrin diğer kısımlarına hükmetmiştir.
Çelebi Sultan Mehmet, Kara Devletşah’ın bu şekilde hareket etmesine karşılık onunla savaşarak bozguna uğratmış ve Kara Devletşah savaş meydanında öldürülmüştür.

Osmanlılar devrinde Amasya, 15. yüzyılın ilk yarısından itibaren şehzadelerin görev yaptığı bir sancak ve aynı zamanda Eyalet-i Rum’un da merkezi konumundadır.

Amasya, Yörgüç Paşa’nın Beylerbeyi olduğu dönemde (1422/1435); Sivas, Tokat, Çorum ve Samsun sancaklarından müteşekkil bir vilayet olup, bu dönemde Amasya’ya “Rumiyye Vilayeti” deniliyordu.

Bu dönemde Amasya ve civarında Kızıl Koca Oğulları namıyla bilinen ve mevcut sistemin disiplini altına girmemiş olan bir Türkmen topluluğunun ortaya çıktığı ve bu topluluğun yörede haramilik-eşkıyalık yaptığı, Yörgüç Paşa’nın ise bazı hileler ile bu grubu ve ele başlarını kandırarak Amasya’ya bir ziyafete davet ettiği ve bu davet sonunda hepsini yakalatarak kılıçtan geçirdiği, kaçarken yakalananları ise Amasya’daki mağaralara hapsedip saman buğu ile öldürttüğü bilinmektedir.

Osmanlılar devrinde Amasya’da görülen önemli olaylardan biri de tarihte Celalî İsyanları olarak bilinen toplumsal olaylardır. zellikle 16. yüzyılda yaşanan bu olaylarda celalî grupları daha çok içinde Amasya’nın da bulunduğu Yeşilırmak havzası içerisinde hareket etmişlerdir. Bu dönemde Amasya’da büyük kargaşalar yaşanmıştır.

Bu isyanlar içerisinde özellikle Amasya Sancak Beyliği de yapmış olan Urfalı Kara Yazıcı Abdülhalîm’in yaşattığı kargaşa Amasya’da meydana gelmiş önemli olaylardandır. 1011H./1603M. tarihinde yaşanan bu olaylarda Kara Yazıcı Abdülhalîm’in taraftarları Amasya yakmışlardır. Bu talan hareketi öylesine şiddetli bir şekilde yaşanmıştır ki, bu sırada Amasya eşraf ve âyânı servetleriyle birlikte kral mezarları içerisine sığınmak zorunda kalmıştır.

Amasya, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde önemli olan bir antlaşmaya da tarihi mekan olmuştur. 1555 yılı nisan ayı sonunda yapılmış olan ve tarihte Amasya Antlaşması olarak bilinen bu antlaşma İran-Safevî Hanedanıyla yapılmış ilk ve önemli antlaşmalardan biridir. Bu sırada Kanunî Sultan Süleyman Amasya’da ikamet etmektedir.

Osmanlı tarihine yön veren bir çok şehzadenin Amasya’da yetişerek görev yapmış olması nedeniyledir ki, Amasya Osmanlı tarihinde “şehzadeler şehri” olarak meşhur olmuştur. Bu şehzadeler arasında; Çelebi Sultan Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid gibi sonradan padişah olmuş olanlarda vardır. Ayrıca, Amasya’da görev yapmış ve burada ölmüş bazı şehzadeler de bilinmektedir. Bu şehzadelerden bazılarının türbeleri yakın geçmişe kadar ayaktayken günümüzde mevcut değildir.

Osmanlılar tarafından fethedildiği tarihten itibaren şehzadelerin tahtgâhı olan Amasya, Şehzade Bayezid’in 967H./1559M. tarihinde İran’a firar etmesinden sonra şehzade (çelebi sultan) sancaklığından çıkarılmış ve bu tarihten sonra Amasya’da hiçbir şehzade görevde bulunmamıştır.
Celalî İsyanlarının bastırılması sonrasında Amasya’da Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarına kadar kayda değer bir hareketliliğin yaşanmadığı bilinmektedir.

I. Dünya savaşı sonrasında İtilâf Devletleri tarafından Osmanlı Devleti işgal edilmeye başlanmış ve bu sırada 19 Mayıs 1919 yılında bir umut ışığı olarak Samsun’a gelen Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 12 Haziran 1919 tarihinde de Amasya’ya gelmiş ve 22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Tamimi olarak bilinen kurtuluş genelgesini bütün yurda Amasya’dan ilân etmiştir.

Bu nedenle denilebilir ki, 1402 tarihinden sonra yaşanan Fetret Devrinde Osmanlı birliğini sağlamaya çalışan Çelebi Sultan Mehmet’e sağlam bir sığınak olan Amasya, ikinci fetret devri denilebilecek Ulusal Kurtuluş Savaşında da kurtuluş mücadelesinin önemli bir ilkesi olan “Ulusun bağımsızlığını ancak ulusun azim ve kararı kurtaracaktır” kararının alındığı merkez olması açısından tarihi bir görev üstlenmiştir.

 

Yalıboyu
Büyük Ağa Medresesi