Giresun Hakkında Genel Bilgiler

Türkiye'nin İlleri
Giresun hakkında genel bilgiler; İklim Giresun Dağları’nın kıyıya paralel olarak uzanışı, il toprakları üzerinde iki farklı iklim bölgesi oluşmasına neden olmuştur. Karadeniz kıyılarında ılık ve...
EMOJİLE

Giresun hakkında genel bilgiler;

İklim

Giresun Dağları’nın kıyıya paralel olarak uzanışı, il toprakları üzerinde iki farklı iklim bölgesi oluşmasına neden olmuştur. Karadeniz kıyılarında ılık ve yağışlı iklim sürer. Uzun süreli gözlemlerin ortalamasına göre, merkezde yıllık sıcaklık ortalaması 14.2° C dir. En soğuk ay (Şubat) ortalama sıcaklığı 6.9° C, en sıcak ay (Ağustos) ortalaması ise, 22.3° C dir. Şimdiye kadar Giresun’da kaydedilen en düşük sıcaklık, 6 Şubat 1960’da -9.8° C, en yüksek sıcaklık ise 4 Ekim 1952’de 37.3° C olarak ölçülmüştür.

Yağışlar pek boldur (Yıl ortalaması 1.305 mm.). En çok yağış Ekim ve Kasım, en az yağış ise Mayıs ve Haziran aylarında görülür. Yağışı en fazla düştüğü aylarda, aylık ortalama yağış 140 mm.’yi aşarken, en az düştüğü aylarda 60 mm’nin altına inmez. Yağışlı günlerin ortalama sayısı 184, kar yağışlı günler 6, karla örtülü günler sayısı 11’dir. Kıyıda görülen bu iklim şartları dağlık kesimlerde ve Kelkit havzasında değişir. Giresun Dağları’nın denize bakan yamaçları daha da yağışlıdır (2000 mm.). Kışlar daha serttir, kar örtüsü daha uzun süre kalıcıdır ve yazlar daha serindir. Kelkit vadisinde ise, kışlar sert, yağışlar azdır. Kıyıdaki Giresun kenti yılda ortalama olarak 1.200 – 1.300 mm. yağış alır.

-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-


Bitki Örtüsü


Yağlıdere Gölyanı Obası

Flora

Doğal bitki örtüsü, iklim özellikleri ve yükseltilere göre değişir. İklim koşullarında olduğu gibi doğal bitki örtüsünün dağılışında da ilin iki kesimi arasında farklar vardır.    Bol yağış alan kuzey kesimde bitki örtüsü zengindir. Bu kesimde 800 m. Yüksekliğe kadar fındık ve meyve ağaçları ile genellikle yapraklarını döken ağaçlar yer almaktadır. Bu arada kızılağaç, akçaağaç, katın, gürgen, meşe, ıhlamur ve kestane gibi ağaçlar bulunmaktadır.   800–1200 m. yükseklik arasında iğneli ağaçlardan sarıçam, ladin, dişbudak, köknar ve meşe gibi ağaçlara rastlanır. 2000 m.den yukarıda genellikle Alpin nebatları görülür. Yazında yeşilliğini koruyabilen bu bölgenin yaylacılık ve hayvancılıkta önemli yeri vardır.

Boylu orman ağaçlarının arasında genellikle orman gülü, çalı çiçeği, ılgın, karayemiş, defne, şimşir gibi çalı formlu bitkiler bulunur. Toprak üstü florası ise sürünücü, otsu ve soğanlı bitkiler ile mantarlardan oluşur. Bunların başlıcaları; böğürtlen, şerbetçi otu, çeşitli çayır otları, eğrelti otu, çuha çiçeği, düğün çiçeği, yabani çilek, basur otu, ısırgan, kuzukulağı, geven, kekik, nane, çeşitli yosunlar, kardelen, zambak, salep, sıklamen ve mantarlardır. İç bölgeler de ise karasal iklimin etkili olduğu step bitkileri bulunmaktadır.


Fauna

Giresun İli Memeli Hayvanlar (Dağ Keçisi, Tilki, Çakal, Kurt, Karaca, Cüce Avurtlak, Yunus, Kirpi, Ev Kedisi, Yaban Kedisi, Ada Tavşanı, Tavşan, Ev Faresi, Şıçan, Fındık Faresi, Porsuk, Gelincik, Su Samuru, Kaya Sansarı, Ağaç Sansarı, Kalkım, Küçük Nalburlu Yarasa, Fare Kulaklı Yarasa, Cüce Yarasa, Kafkas Sincabı, Kör Fare, Cüce Fare, Yaban Domuzu)

Giresun yöresinde kuluçkaya yatan, kış ziyaretçisi, kuluçkaya yattıktan sonra göç eden, transit geçen kuşlar (Tahtalı, Küçükkumru, Kaya Güvercini, Leylek, Kara Leylek, Kara Akbaba, Sakallı Akbaba, Kızıl Akbaba, Küçük Kerkenez, Delicedoğan, Gezgin Doğan, Kerkenez, Doğu Atmacası, Step Kartalı, Şahin, Atmaca Kartalı, Kınalıkeklik, Çil Keklik, Bıldırcın, Sülün, Guguk, Cüce Baykuş, Kukumav Kuşu, İbibik (çavuşkuşu), Arıkuşu, Küçük Ağaçkakan, Aksırtlı Ağaçkakan, Gümüşi Martı, Karabaş Martı, Akdeniz Martısı, Çulluk, Tarlakuşu (Toygar), Kulaklı Toygar, Çorak Toygarı, Su Karatavuğu, Alp Serçesi, Bozboğan, Ev Kırlangıcı, Ak Kuyruksallayan, İncirkuşu, Çitkuşu, Kızılgerdan (Kuyrukkakan), Bülbül, Çalı Bülbülü, Öter Ardıç, Ökseotuardıçkuşu, Karatavuk, Küçük Mukalliti, Çalıkuşu, Dağ Söğütbülbülü, Seti bülbülü, Sürmeli altıntavukçuk, Sıvacıkuşu, Kaya sıvacısı, Çulhakuşu, Alakarga, Ekin Kargası, Karakarga, Saksağan, Sığırcık, Evserçesi, İspinoz, Sakakuşu, Şakrakkuşu, Karabaşlı İskete, Bıldırcın Klavuzu, Sakarmeke, Su Tavuğu, Büyük Toy Kuşu, Tarla Kiraz Kuşu, Kiraz kuşu, Tepeli Batağan

Sürüngenler (Genişparmaklı keler, Oluklu Kertenkele, Kertenkele, Yeşil Kertenkele, Ev Yılanı, Su Yılanı, Uysal Yılan, Kör Yılan), iki yaşamlılar  (amphibiler) (Kafkas Semenderi, Şeritli Semender, Ağaç Kurbağası, Kara Kurbağası, Ova Kurbağası, Çevik Kurbağa,) Böcekler (Uğur Böceği, Cırcır Böceği, Ateş Böceği, Kelebek, Esmer Salyangoz, Sümüklü Böcek, Yağmur Solucanı, Örümcek) dir.   Karadeniz balık populasyonu 108 balık türü içerir. Bunların 57 türü Akdeniz’den göç eder ve 22 türü de tatlı su kökenlidir. Karadeniz’de görülen balık türlerinin çoğu Giresun sahilinde de görülür.


Ekonomik Yapı

TARIM

Giresun’da isdihdamın büyük bir kısmı tarım ağırlıklı olmasına rağmen, kırsal nüfus başına düşen tarımsal ürünler üretimi ülke ortalamasının altındadır. Bunun temel nedeni, tarımsal verimliliğin düşük olmasıdır. Giresun ili tarım hâsılasının ülke tarım hâsılası içindeki payı binde 8,5 gibi düşük düzeydedir. İlin yer aldığı Karadeniz bölgesinin sosyo- ekonomik gelişmişlik düzeyi itibariyle ülke ortalamaları altında kalmaması, temel nedenleri engebeli arazi yapısına sahip olması ve coğrafi koşulları tarım ve sanayi için elverişli olmamasıdır. Tarım sektörü ağırlığını korumakla birlikte, tarımsal arazinin küçük parçalardan oluşması verimliliği düşürmektedir.

Tarım alanları, topografya ve diğer ekolojik özellikleri bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi için uygun olan ve halihazır amaçla kullanılan veya imal, ıslah ve ihya edilerek bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi için uygun hale dönüştürebilen araziler kapsamaktadır. Doğu Karadeniz dağ silsilesinin ikiye böldüğü Giresun ilinin bu iki bölümü arazi yapısı bakımından çok ayrı özellikler arz eder. Fındığın dışında ailelerin geçimi için hayvancılık ve sebzecilik faaliyetleride görülmektedir. Son yıllarda seracılık önem kazanmaya başlamıştır. Tirebolu-Eynesil bölgesinde çay yetiştiriciliği fındıktan sonra ikici sırada olup, çoğu ailenin geçim kaynağını teşkil eder. Şebinkarahisar, Alucra ve Çamoluk ilçelerinde tarımsal yapı sahil kesimden tamamen farklı bir özellik gösterir. Hububat, meyvecilik, sebzecilik ve son yıllarda da tütün üretimi yaygınca yapılan tarım faaliyetler arasındadır. Kivi yetiştiriciliği, üzüm yetiştirme çalışmaları ve küçük ölçekli ahududu yetiştiriciliği tarımsal alandan ilimize ekonomik girdi sağlayan ürünler arasındadır.

ENERJİ

Yapılan çalışmalar sonucu enerji ham maddelerinden 5 adet linyit, 8 adet uranyum ve 1 adet petrol olmak üzere toplam 14 adet yatak ve zuhur tespit edilmiştir. İlimizde adedi halen işletilmekte olan 12 adet maden suyu ve 1 adet sıcak su kaynağı mevcuttur. Ayrıca bölgede kömür yatak zuhurları konusunda önemli çalışmalar yapılmış bu çalışmalar sonucunda 230 ton uranyum rezervi tespit edilmiştir. Giresun ili elektrik enerjisini bağlaşımlı sistemden (ulusal enerji sistem) temin etmektedir. İlimizde enerji üretiminde Doğankent hidroelektirik santrali ilimizde enerji üretmekte olup yıllık üretimi ortalama 262.000.000 kwh olarak gerçekleşmektedir.

İMALAT

Giresun ticaret odasına kayıtlı 1822 iş yerinden 692’si gerçek 1130’u tüzel kişiliğe sahiptir. İlde küçük sanayi işletmeleri sanayi sitesi bölgelerinde toplanmıştır. İki ayrı sanayi bölgesinde ağaç ve metal alanında faaliyet göstermektedir.

TİCARET

İlde, iklim ve doğal yapı gereği, tarımsal üretim ve buna bağlı olarak oluşan tarıma imalat sanayi üzerine bir ticari yapı kurulmuştur. Dünyaca kalitesi bilinen Giresun fındığı halkın temel geçim kaynağını oluşturmaktadır. Fındık önceki yıllarda işlenmeden ihraç edilirken günümüzde, tesislerde işlenerek kavrulmuş, kırılmış, beyazlatılmış, un ve püre haline getirilmiş şekilleriyle de ihraç edilmektedir. İlde ticari hayatı canlandıran önemli faktörlerden birisi de kıyı ticaretidir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan Bağımsız Devletler Topluluğu ve özellikle Ortaasya Türk Cumhuriyetlerine kapıların açılması sonucunda, bu ülkelere önemli ölçüde ihracat yapan firmalar önemli ölçüde gelir sağlamaya başlamıştır.

SU ÜRÜNLERİ

Giresun’da su ürünleri üretimi bakımından önemli bir potansiyel bulunmaktadır. Karadeniz’e dökülen akarsular ve kaynak sular üzerinde kurulan balık çiftlikleri, üretim tesisleri bulunmaktadır. Ayrıca Şebinkarahisar ilçesindeki göletlerde sazan balığı yetiştiriciliği yapılmaktadır.

HAYVANCILIK

İlde, büyük ve küçükbaş hayvancılığı sahil kesimde otlakların az olması, yem bitkisi ekiliş alanlarının dağılması ve girdi fiyatlarının yüksek olması nedeniyle düşük ölçekte yapılmaktadır. Yüksek kesimlerde yerleşim nüfusunun seyrek olması nedeniyle hayvan sayısı azdır. Bütün bu etkenlere rağmen Alucra, Çamoluk, Dereli ve Şebinkarahisar ilçelerinde hayvancılık halen önemli geçim kaynaklarından birisidir. 2000 m. yükseklikteki yaylalar yaz aylarında hayvancılık için önemli bir konuma sahiptir. Kümes hayvancılığı ve arıcılık da önemli geçim kaynaklarındandır. Giresun sahil kesimi besicilik için uygun bir yapıya sahip değildir. Maliyetleri düşürecek mera alanları yoktur. Yayla ve obalar ise eskiden beri süregelen kullanım karmaşası, ulaşım güçlükleri ve sınır anlaşmazlıkları gibi nedenlerle verimli kullanılamamaktadır. Bu problemleri çözmeyi hedefleyen “Mera Kanunu” henüz çözüm olamamıştır. Sahil kesiminde yetiştirilen Jersey ırkı inekler süt kalitesiyle çok üstün olmalarına rağmen, et tutma kapasiteleri zayıf ve etleri kalitesizdir. Bu durumda besi materyali teminini zorlaştırmaktadır.

MADENCİLİK

Doğu Karadeniz metalojenik provensinin orta batı kısmında yer alan Giresun, metalik madenler açısından çok önemli bir potansiyele sahiptir. MTA’nın bugüne kadar yaptığı arama çalışmaları sonucu 43 adet Cu-Pb-Zn, 7 adet Fe, 3 adet Mn, 1 adet Sb yatak ve zuhuru olmak üzere toplam 54 adet yatak ve zuhur tespit edilmiştir. Giresun ilinde yer alan 20 adet masif tipi bakır-kurşun-çinko yataklarından 9 adedinin rezerv hesaplaması yapılmış ve işletilebilir toplam 7.653.290 ton rezerv tespit edilmiştir. Bu yatakların büyük çoğunluğuna cevher-çinko ve kurşun madenleri hâkimdir. İlimizde yer alan skam-primetasomatik tip yataklardan 4 adedinin hesaplaması yapılmış ve %36.45 – %48.26 oranında Fe tenörlü 1.110.000 ton demir rezervi tespit edilmiştir. Giresun ili endüstriyel hammaddeler açısından büyük bir potansiyele sahip değildir. Sadece bazı hammaddeler (alunit, granit, mermer) için önemli yataklar ve rezervler bulunmaktadır.

MTA’nın ve özel kuruluşların bugüne kadar yaptıkları arama çalışmaları sonucunda ilimizde 9 adet seramik,4 adet inşaat ve 5 adet kimya sanayiinde kullanılabilecek toplam 18 adet yatak ve zuhur tespit edilmiştir. Seramik sanayi hammaddelerinden kaolen, illit ve bentonit yatak ve zuhurları kıyı kesimine yakın yerlerde bulunurken alunit yatak ve zuhurları Şebinkarahisar ve çevresinde bulunmaktadır. İnşaat sanayi hammaddelerinden olan mermer ve granit-mermerler ise Harşit ve Kovanlık çevresinde bulunmaktadır. Giresun seramik sanayi hammadde rezervleri toplamı 156.358.000 ton civarındadır. Bunların içinde Bulancak-Dikmen’de bulunan 55.000 ton rezerve sahip töseki (sert kaolen) hammaddesi önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca Şebinkarahisar Şaplıca’da 2.500.000 ton alunit rezervi mevcuttur. Bu hammaddeler seramik sanayiinde renkli pişen ve duvar karosu yapımında kullanılabilecek niteliktedir. Bentonitler de deterjan sanayinde kullanılmaktadır. İnşaat sanayi hammaddelerinden granit-mermer rezervleri toplamı 152.256.000m³’tür. Ayrıca 21.000.000 m³ kireçtaşı-mermer rezervi bulunmaktadır.

ORMANCILIK

İl genelinde ormanlık alanlar oldukça geniş yer kaplamaktadır. Giresun ili arazisinin 236 hektarlık alanının %40’ını ormanlık alan oluşturmaktadır. Bu alanın, % 25’i normal koru alanı, %24’ü bozuk orman alanı ve %51’i de çok bozuk orman alanıdır. Bu ormanları oluşturan ağaç türleri ladin, sarıçam, köknar, kayın, kızılağaç, kestane, gürgen, meşe, kavak, akça ağaç ve karaağaçtır. Bu ağaç türlerinden, ladin, kayın ve çam türleri saf ormanları meydana getirdiği gibi libreli yapraklı karışımı ve yapraklıların kendi aralarında karışımından da orman şekilleri meydana gelmiştir.

ORGANİK TARIM

Ekolojik değerinin yanında ekonomik anlamda da yakın gelecekte çok büyüyeceği düşünülen; iç pazar ve gelişen dış pazar kapsamında tüketim ve ihracat olanakları göz önüne alındığında öne çıkan organik tarım, hayvancılık ve su ürünlerini de içine alan, gelişmekte olan bir üretim alternatifidir. Planlama bölgesi illerinin tarım master raporlarında da önerildiği gibi, organik tarım yaygınlaştırılmalı, öncelikli tarım politikası olarak benimsenmeli, geçiş sürecini hızlandıracak ve kolaylaştıracak yönetim mekanizmaları geliştirilmelidir. Bu anlamda değerlendirilebilecek alt-bölgeler saptanmıştır.

TAFLAN: Rutubetli ve gölgeli yerlerde yetişen 2-6 m. yüksekliğinde, yaprak dökmeyen ağaç ve meyvesi. Latince adı Prunus laurocerasus’tur (Cerasus’tan dolayı orjinin Giresun olması gerekir)

KİRAZ: İlimizde yetişen kiraz, meyve olarak tüketilmesinin yanında çekirdeği çıkartılıp tuzlanarak “kiraz tuzlusu kavurması” adı verilen sofra yemeği olarak da tüketilir.

FINDIK: Fındık, huşgiller (betulaceae) familyasından corylus cinsini oluşturan çalı ve ağaç türlerinin ortak adıdır. Fındık Karadeniz Bölgesi’nde yaklaşık 3150 köyde, sektörle ilgili yaklaşık 4 milyon insanının geçim kaynağıdır. Ayrıca Türkiye ekonomisi için de büyük bir önem taşımaktadır.

FİSKOBİRLİK: Biri entegre tesisi bünyesinde olmak üzere 17 fındık kırma fabrikasına, yaklaşık 300 bin ton depolama kapasitesine ve günlük 645 ton iç fındık üretim proje kapasitesine sahiptir. 3000 çalışanı ve sahip olduğu Uluslararası Kalite Belgesi ISO 9002 ile sektörünün dünyadaki en büyük ve en güçlü kuruluşudur.  Global ekonomide oluşan yeni sistemler, aranan kalite koşulları Fiskobirlik tarafından yakından izlenmektedir. Türk fındığının değerlendirilmesinde Fiskobirlik üretici ve ülke açısından büyük sorumluluk taşır. Fındığın yetiştirilmesi, üreticiden alınması, işlenmesi ve tüketime sunulmasında hizmet veren güçlü kuruluştur. Birlik, tüm fındık üreticilerinin ürünlerini satacağı bir pazar olduğu gibi, fiyat konusunda da garanti verebilmektedir.  Üretimin yüksek olduğu yıllarda, özel sektör tarafından alınamayan ürünler, “Üreticilerine pazar garantisi veren”  Fiskobirlik tarafından alınmaktadır. Türkiye’de fındık rekoltesini ve fındığın toplama tarihini bilimsel olarak saptayan Fiskobirlik, fındık alımlarında belli bir sistem uygulayarak standartlar belirlemektedir.


Giresun İlçeleri

Tirebolu : Tirebolu ismi, Yunaca üç şehir anlamındaki Tri+Polis’ten gelmiştir. Şehir bu adı bir görüşe göre yan yana buluna üç burun üzerinde ve onların arkasına kurulmuş olmasından, diğer bir görüşe göre de “Merkez, Bedrama ve Andoz” adlarında üç kaleden dolayı almıştır. Eski Tirebolu üç kale içinde kurulmuştu. Bunlar, Merkez Kalesi, Bedrama Kalesi kıyıdan 15 kilometre içeride Doğankent çayının doğusunda Andoz Kalesi’dir. İlçe tripolis ve Argyria adlarıyla anıldığı gibi Türkler zamanında eski yulu adıyla da anılmıştır. 30 Ekim 1918 ‘de Mondros mütarekesinin imzalanmasıyla birlikte, burada yaşayan Rumlar “Pontus” Devleti kurma sevdasına giriştiler. Ancak bu hareket Gazi (Topal) Osman Ağa ve Alayı tarafından durdurulmuştur.

Tirebolu, XIX. Yüzyılda Trabzon İline bağlı bir İlçeydi. Giresun 1923 ‘de İl olunca Görele ile birlikte Tirebolu’de Giresun’a bağlandı. Tirebolu Belediyesi 1877 yılında kurulmuştur. İlçenin toplam yüz ölçümü 41053 hektar olup, İlçe merkezinin alanı 13 bin hektardır. İlçe Giresun İline 44 km. uzaklıktadır.bir adet beldesi, yedi adet mahallesi ve elli adet köyü bulunmakta olup, toplam nüfusu 30.428’dir. Doğuda Görele ve Çanakçı İlçeleri, Güneyde Doğankent, Alucra ve Yağlıdere İlçeleri, Gümüşhane İli, Batıda Espiye İlçesi ve kuzeyde Karadeniz ile çevrilmiştir. İlçe genellikle dağlık olup, dağlar kıyıya paralel olarak uzanmıştır. 130 Km. uzunluğundaki Giresun dağları en yüksek kesimi oluşturur. Giresun ve Zigana dağlarını bir birinden ayıran iç bölgeleri kıyıya bağlayan Harşıt deprasyonu İlçeyi dolayısıyla Giresun İlini doğuya bağlayan tek yoldur. Bu açıdan Harşıt vadisi ulaşım açısından çok önemlidir. Arazilerin tamamı eğimlidir. Bölgede alüvyon arazi fazla yer tutmaz. Tipik Karadeniz ikliminin yaşandığı İlçede, ortalama sıcaklık 14 derecedir. En sıcak ay Ağustos, En soğuk ay -5 derece ile Şubat ayıdır.

Yıllık ortalama yağış miktarı 1660 mm’dir. Hakim rüzgar yönü batı yönüdür. Bitki örtüsü olarak 600 m. Yüksekliğe kadar fındık, kızılağaç, kavak, kayın, karaağaç, kestane, kiraz, gürgen ve ceviz bulunur. Eğrelti otu, Isırgan, Yonca, Asma, orman gülü ve benzeri bitki türleri yaygındır. İlçede 15 bin hektarlık alan fındık tarımına ayrılmıştır. 3 bin hektarlık alanda çay yetiştirilmektedir. 10 hektarlık orman alanı ve 9 bin hektarlık çayır ve mera alanı bulunur. Antik çağda kendi adı ilk kez tarihçi piliniusun metinlerinde geçmektedir. Tiripolis (Argyreia) olarak anılan bu antik çağ kentinde, orta çağda gümüş madeni çıkarıldığı bilinmektedir. Daha sonraları eski Yulu adıylada anılan Tirebolu, 19. yy. sonunda Tirebolu’yu şöyle anlatır. Bedrama kalesi sahilden 15 Km. içeride Harşıt çayının doğusundadır ve halen harap bir haldedir.

İlçe merkezinde, güzel görünüşlü küçük bir yarım ada üzerinde inşa edilmiş olan ve merkez kalesi olarak bilinen Saint Jean Kalesi ise fazla tahribe uğramamıştır. 120 basamaklı bir merdivenle çıkarılan bu küçük ve zarif kale birinci derece arkeolojik sit alam olarak koruma altındadır. Doğa turizmi yönünden büyük bir potansiyele sahip olan ilçenin plajları büyük rağbet görmektedir. Güneşin denizden doğup yine denizden batışını bu şirin ilçeden izlenebilir. yaylacılık çok gelişmiştir.. İlçenin maşhur yaylaları olan Kazıkbeli, Güvende, Karaovacık, Yaşmaklı, Ağaçbaşı yaylalarıdır. Tarihi yapılar arasında Sait Jean ve Bedrama Kaleleri, merkezde Selim Ağa Çeşmesi, Gacan Çeşmesi, Siyamoğlu Çeşmesi, Naibzade Çeşmeleri sayılabilir.

Çanakçı : Adı eskiden beri yapılmakta olan ağaç kap ve çanaklar nedeniyle çanak ustasının bulunduğu yer anlamına gelen Çanakçı’dan gelmektedir. Osmanlı döneminde, 1486 tarihli belgede burası Kuzca adı ile bilinmekteydi ve 9 haneden ibaretti. Görele’ye bağlı köy statüsündeyken 29 Ağustos 1991 tarihinde ilçe özelliğine kavuşmuştur. Sahilden 17 km içeride bulunan ilçenin Giresun iline uzaklığı 78 km. yüksekliği 150 m ilçe merkezinden geçen Çanakçı Deresi’nin iki yakasında kurulan ilçe Trabzon ili, Doğankent, Tirebolu ve Görele ilçe sınırları ile çevrilidir. İlçede yedi mahalle, on üç köy ve bir adet beldesi bulunmaktadır. İlçe merkezinin nüfusu toplam 6.959’dur. Bölgenin büyük bir kısmında fındık, çay, sebze, meyve yetiştirilmekte; yer yer seralara rastlanmakta.

Son zamanlarda kivi de yetiştirilmeye başlanmıştır. Geçmişi tam olarak bilinmeyen kuşdili, Çanakçı ilçesine bağlı Kuşköy köyü ve yöresinde yüzyıllardır kullanılmaktadır. Dilin kullanımının kökeninde dik ve yamaç alan üzerine kurulan mahallelerinin birbirine uzak olmasından kaynaklanan haberleşme ihtiyacıdır. Düzenlenmekte olan festivaller sayesinde kısa sürede kuşdili uluslar arası boyuta taşındı, tanıtımında önemli bir mesafe katedildi. Kuşdili özellikle yurt dışındaki üniversitelerin araştırma konusu. Bölgeye Japonya, Fransa, Almanya, İngiltere ve Güney Kore’de bulunan üniversitelerden son yıllarda araştırmacılar gelip, kuşdilinin geçmişi, şekli, hangi amaçlar için kullanıldığı gibi konularda araştırmalar yapılıyorlar. Karabörk Beldesi, İlçeye uzaklığı 7 km’dir. 1994 yılında belediye statüsüne girmiştir.

Güce : Güce tarihi ile ilgili bilgiler kısıtlıdır. Türkmenler tarafından kurulan bir yerleşim yeri olduğu, adını Doğu Anadolu’dan gelerek yerleşen Gücefteroğulları’ndan aldığı ileri sürülür. Güce’nin halk ağzındaki anlamı “yerleşim yeri, il” dir. Yakın döneme kadar köy statüsündeyken 20 Mayıs 1990 tarih, 3644 sayılı kanun ile ilçe oldu. Sahilden 15 km içeride kurulan küçük bir yerleşim alanıdır. Güneyi Alucra ilçesi ve Gümüşhane ili, doğusu Doğankent ilçesi, batısı Yağlıdere ilçesi ve kuzeyi Espiye-Tirebolu ilçeleriyle çevrilidir. İlçede düzlük arazi ilçe merkezinin bulunduğu yer hariç yok denecek kadar azdır. En yüksek noktası 2120 m ile Ciritli Tepesi’dir. Çaldağı, Pehlivantepe, Şıhtepe, Civiltepe ve Gürcütepe önemli yükseltileridir. İlçede ekip dikilebilir alanların büyük kısmında fındık, bir kısmında çay yetiştirilmektedir. İklim tipik Karadeniz ikliminin bütün özelliklerini taşımaktadır. 4 mahallesi ve 15 köyü vardır.

İlçe merkezinin nüfusu toplam nüfusu 8.354’dür. Giresun il merkezine 57 km uzaklıkta bulunan ilçe Espiye ilçesine 21 km, Tirebolu ilçesine 22 km mesafededir. Ekonomi fındık tarımına, hayvancılığa, arıcılık ve ormancılığa dayanır. İlçede sanayi kuruluşu sayılabilecek özel şirkete ait bir adet çay fabrikası ve küçük ölçekli doğrama atölyeleri vardır. Doğa turizmi bakımından büyük bir potansiyele sahip ilçede, turizm çok gelişmemiş olup ekonomiye bir katkısı yoktur. İlçede yaylacılık çok gelişmiştir. Yöre halkının çıktığı yaylalarda haziran, temmuz aylarında şenlikler yapılır. Bu yaylaların başında Ağaçbaşı, Garaovacık yaylaları gelmektedir. İlçenin odun ateşinde pişirilen ekmekleri meşhurdur. Tevekli beşiği yapımı, ağaç oymacılığı ve son zamanlarda halı ve kilim dokumacılığı el sanatlarının seçkin özelliklerindendir.

Dereli : Osmanlı Devleti döneminde Derelü olarak bilinen yerleşim alanı, Giresun ili ile aynı tarihi olayları yaşamış. Dereli Fatih Sultan Mehmet döneminde Seyyid Vakkas komutasındaki ordu tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Gürcistan’ın Ruslar tarafından işgali ile ilçenin İçmesuyu ve Akaya köylerine 1892 yılında Müslüman Gürcüler göç etmişlerdir. 1926 yılında nahiye olmuş ve 1958 yılında ise ilçe haline gelmiştir. Giresun ilinin güneyinde Şebinkarahisar yolunun 32 km’sinde kurulan ilçe, Aksu vadisi üzerine kurulmuştur. Doğusunda Keşap ve Yağlıdere ilçeleri, batısında Ordu ili ve Bulancak ilçesi, kuzeyinde Giresun il merkezi, güneyinde ise Alucra ve Şebinkarahisar ilçeleri yer almaktadır. İlçenin arazi yapısı son derece dik ve engebeli olup yüz ölçümü 820 km²’dir. Giresun ilinin İç Anadolu’ya açılan kapısı Eğribel, ilçe sınırları içindedir. İlçe merkezinde bulunan on iki adet mahalle, otuz dört adet köy ve bir adet beldesi bulunmaktadır. İlçenin toplam nüfusu 20.870’dir. Giresun il merkezide 32 km. uzaklıktadır.

İlçeyi sahile bağlayan Şebinkarahisar karayolu asfalt olup tüm köy yolları stabilizedir. Bölgede fındık en önemli tarım ürünüdür. İlçenin bazı köyleri orman köyü olduğundan, orman köylüsünü kalkındırma amaçlı kooperatifler kurulmuştur. Ayrıca bölgede büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır. İlçede turizm pek gelişmemiş olup ekonomiye katkısı yoktur. İlçenin önemli tarihi eserleri arasında Hisar köyündeki Çobankayası resimleri ve çok sayıda kemer köprü bulunmaktadır. İlçede yaylacılık yaygındır. Kümbet Yaylası Şenliği, Temmuz ayında yapılmaktadır. Yavuz Kemal Beldesi, Sınırları oldukça geniş olan Yavuzkemal beldesi başta, Kulakkaya olmak üzere birçok doğa harikası yaylanın ev sahipliğini yapıyor. ilçeye 30 km uzaklıktadır. 1998 yılında belediye teşkilatını kurdu.

Eynesil : Rivayete göre paşalar Eynesil’de hürmetkarane karşılandığı için “ne iyi nesil” demişler, böylece buranın adı Eynesil olarak söylenmeye başlanmış. Çepni Türklerinin yerleşim yeri olan Eynesil, Görele ilçesine bağlı bir bucak iken, 1960 yılında ilçe olmuştur. Toplam yüzölçümü 46 km²’dir. Doğuda Trabzon ili, batıda görele ilçesi ve kuzeyde Karadeniz ile çevrilidir. Bitki örtüsü itibariyle 600 m yüksekliğe kadar fındık, kızılağaç, kavak, karaağaç, kestane, kiraz, gürgen ve ceviz ağaçlarıyla kaplıdır. Ekilip dikilebilir alanların çoğunda fındık, bir kısmında çay yetiştirilmektedir. İlçe merkezinin toplam nüfusu 13.399 olup, Giresun iline 60 km uzaklıktadır. ilçede on iki adet köy ve bir adet belde bulunmaktadır. İlçede bulunan köylerden ilçe merkezine çevre ilçelere yoğun göç yaşanmaktadır. Ekonomik yapı çoğunlukla fındığa ve çaya dayanır. Fındığın yanı sıra halk kendi ihtiyacını karşılamak için, mısır, bahçe bitkileri ve meyve yetiştirmektedir. Eynesil kalesi önemli tarihi yerlerindendir. Ören Beldesi, olağanüstü doğaya sahip bir beldedir. İlçeye uzaklığı 3,5 km. dir.

Keşap : Keşap’ın antik çağlardan kalma bir yerleşim yeri olduğuna dair yeterli bilgi yoktur. Söylentiye göre yörede hüküm süren bir ağanın suçluları havuzuna su çekerek cezalandırması üzerine su çeken anlamına gelen Farsça ‘Keşab’ buraya ad olmuştur. İskele-Pazar hüviyetinde gelişen kasabalardan birisidir.1461’de Fatih Sultan Mehmet Trabzon’u fethetmeye giderken Keşap’ı da Osmanlı sınırları içine alır. Keşap, Cumhuriyetin ilanından sonra 22 yıl merkez ilçeye bağlı bir bucak olarak kalır. 1945 yılında ilçe olur. Yüzölçümü 222 km²’dir. İlçe Giresun il merkezinin 12 km doğusunda, Giresun-Trabzon devlet karayolu üzerinde Keşap deresinin ikiye böldüğü vadinin yamaçlarına kurulmuş tipik bir Karadeniz yerleşkesidir. Arazi yapısı tamamen engebelidir. Dağlar ve tepeler arasında derin vadiler bulunur.

Geçit köyü, Karadağ, Karatepe, Ocak, Bozarı, Armelit, Sancaklı, Töngel, Evliya ve kabak tepeleri önemli yükseltilerdir. İlçenin 10 mahallesi ve 43 köyü ve bir adet beldesi bulunmaktadır. Toplam nüfusu 20.292’dir. Ekonomik yapı çoğunlukla fındık tarımına, hayvancılığa ve ormancılığa dayanır. Fındığın yanı sıra mısır, sebze, meyve ve çay tarımı yapılmaktadır. Kivi üretimi hızla ekonomiye katkı sağlamaktadır. Tarihî ve doğal yapılar arasında Hüseyin Efendi Türbesi, Kemer, Köprüler, Karşıyaka Cami, Şahankayası önemlidir. İğne oyası, sepet örme, ağaç oymacılığı, el kilim ve halıcılığı, hartama ve tabanca süslemeciliği önemli el sanatlarındandır. Yeşilin tonlarıyla bezeli şirin Karabulduk beldesinin ilçeye uzaklığı 15 km’dir. 1973 yılında belediye statüsüne kavuşmuştur.

Doğankent : Doğankent ilçesi önceleri Harşit adıyla anılmaktaydı. 15. ve 16.yy Osmanlı belgelerinde Harşit adında bir köyün varlığı tespit edilmektedir. Harşit Vadisinde kışlamakta olan Çepni Türkleri, 1380 yılında bugünkü Doğankent ilçesinin bulunduğu yere inmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlılara katılmıştır. 1837’de Harşit nahiyesi Kürtün-i Bala kazasına bağlıydı. Değişik dönemlerde Tirebolu ve Torul kazasına bağlı bir nahiye iken, 1964 yılında ismi HES nedeniyle Doğankent olarak değiştirilmiş, 25 Mayıs 1990 tarihli 3644 sayılı kanunla ilçe merkezi haline getirilmiştir. Güce, Tirebolu ve Çanakçı ilçeleri ve Gümüşhane ili sınırları ile çevrilidir. İlçenin yeryüzü şekilleri dik ve son derece engebelidir, köy yerleşimleri çok meyillidir. Yağış miktarı sahile göre daha yüksektir. Sahilden 30 km içerde bulunan ilçe merkezi dağlarla çevrilidir. İlçe merkezinde bulunan beş adet mahalle ve dokuz adet köy bulunmaktadır.

İlçenin toplam nüfusu 6.943’dür. İlçe Giresun iline 77 km. uzaklıktadır. İlçeyi sahile bağlayan Tirebolu- Torul karayolu asfalt olup tüm köy yolları stabilizedir. Bölgede fındık en önemli tarım ürünüdür. Bunun yanı sıra çay, mısır, fasulye ve patates yetiştirilmektedir. İlçenin bazı köyleri orman köyü olduğundan, bu amaçla kooperatifler kurulmuştur. Ayrıca bölgede büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yanında tatlı su balıkçılığı da yapılmaktadır. 1967 yılında ilçe merkezinde hidroelektrik santralı kurulmuş, bu santral yöreye büyük canlılık getirmiştir. Turizmi geliştirmek için yayla şenlikleri düzenlenmektedir. İlçede yaylacılık çok yaygındır.

Şebinkarahisar : Şebinkarahisar antik çağda Hitit, Urartu, Pers ve Pontus dönemini yaşamıştır. Şehrin ilk kuruluş yerinin İsola (Güneygören) ya da Bayram çevresinde olduğu ileri sürülür. Şehir, 1074’de Mengücek Gazi ile Danişment Gazi tarafından fethedilmiş, Akkoyunlu Beyi Uzun Hasan’ın 1473 Otlukbeli yenilgisinden sonra Osmanlı yönetimine katılmıştır. Osmanlılar zamanında Karahisar-ı Şarki adıyla sancak merkezi olmuş ve şehzadeler şehri haline gelmiştir. Evliya Çelebi’nin şehir hakkında verdiği bilgilerde şehrin adının kale taşlarının siyah olmasından geldiği yazılmaktadır.

11 Ekim 1924 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Erzurum ve çevresinde meydana gelen deprem sonrasında gittiği Erzurum’dan dönerken şehri ziyaret eder ve halka hitaben bir konuşma yapar. Bu ziyaretin hatırası olarak Karahisar-ı Şarki olan şehrin ismini Şebinkarahisar olarak değiştirmiştir. 1923 yılında il olan Şebinkarahisar, 1933 yılında ilçe haline gelerek Giresun iline bağlanmıştır. 1350 m rakıma sahip olan Şebinkarahisar Giresun dağlarının güney eteklerinde avutmuş çayı vadisinin kuzey yamaçlarına kurulmuştur. 1349 km2 yüzölçümüne sahip ilçenin, Giresun iline uzaklığı 118 km’dir. Dereli, Çamoluk ve Alucra ilçeleri, Gümüşhane ve Sivas illeri ile çevrilidir. İlçede yarı kurak İç Anadolu iklimi ile nemli Karadeniz iklimi arasında bir geçiş iklimi hakimdir. İlçede, 25 bin km2 orman arazisi bulunmakta olup, orman bitki örtüsü arasında sarıçam, köknar, kavak, meşe, başta gelir. Bölge madencilik açısından oldukça zengin yataklara sahiptir. Linyit, granit, şap, pirit, uranyum, çinko ve kurşun gibi önemli maden yatakları bulunan ilçenin nüfusu 23.193’dür.

İlçe merkez belediyesine bağlı 14 mahalle, 59 köy bulunmaktadır. Buğday ve arpa tarımda önde gelen bitkilerdir. Sebze meyve ve tütün yetiştiriciliği de önemli faaliyetler arasındadır. Yörede hayvancılık gelişmiştir. Kılıçkaya Baraj gölü balıkçılık açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Şebinkarahisar Kalesi, Meryemana Manastırı, Behramşah Cami, Kurşunlu Hamamı, Kadıoğlu Cami, Fatih Cami önemli tarihi eserler arasındadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün ilçeyi ziyareti sırasında kaldığı ev müze olarak kullanılmakta, içerisinde 500’e yakın yakın tarihi eser bulunmaktadır.

Bulancak : Kendisiyle anı adı taşıyan derenin batı kısmına doğru gelişerek Karadeniz’e uzanan dar sahil şeridinde asıl yerleşkeyi oluşturan Bulancak, İskele-Pazar mahalli olarak ortaya çıkmıştır. Bulancak’ın bulunduğu kıyı kesiminde antik çağlara Roma ve Bizans dönemlerine ait yerleşim bulunduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmaz. Ksenefon’un Anabasis adlı eserinde Giresun ile Ordu arasında yaşayan Mossinoiklerin başkenti olarak gösterdiği yerin Bulancak yöresinde bulunma ihtimali yüksektir. Doğrudan Bulancak adının geçtiği ilk kayıt 1547 tarihinden kalma belgelerde görülür. Burada ‘Bulanucak’ şeklinde yazılıdır. Bu ad bölgeye daha 14. yüzyılda esaslı şekilde yerleşmiş bulunan Türkmen boyları tarafından verilmiştir.

Bulancak’ın bulunduğu yer 1455 tarihli Osmanlı belgelerinde ‘Niyabet-i Kebsil’ adlı küçük bir idari birim içinde belirtilmiştir. Bu birimde Akköy ve Melikli köyleri vardı. Akköy sahilden uzakta olmasına rağmen daha sonra idari birime ismini vermiştir. Bu idari birimin merkezi de Bulancak olmuştur. 1915 yılına ait resmî listelerde Bulancak nahiyesi geçmekte ve ‘Nefs-i Akköy’ün’ Bulancak olduğu tescil edilmektedir. 1934 yılında ilçe olmuştur. İlçenin yüz ölümü 608 km²’dir. Sahil şeridinde kurulu olan ilçenin sınırları, Giresun şehir merkezi, Dereli ilçesi, Ordu ili ve Piraziz ilçe sınırları ile çevrilidir. İlçenin coğrafik yapısı tipik Karadeniz coğrafik yapısının özelliklerini yansıtmaktadır. Sahilden itibaren hızlı bir yükselme başlar, bu yüzden arazi çok engebelidir. Sahilden itibaren kestane ormanları başlar, yer yer kavak, kızılağaç, gürgen, ıhlamur gibi orman bitkileri görülür. İç kesimlere çıkıldıkça bitki örtüsü yüksekliğe bağlı olarak değişmektedir.

Sırasıyla meşe, gürgen, ladin, köknar ve çam ormanları görülmektedir. İlçenin yirmi beş mahallesi, atmış bir köyü ve iki adet beldesi bulunmaktadır. Toplam nüfusu 61.833’dür. Giresun il merkezine 15 km uzaklıkta bulunan ilçe merkezi Piraziz ilçesi ve kovanlık beldesine asfalt yol ile bağlıdır, tüm köy yolları stabilizedir. Giresun’un gelişmiş ilçelerindendir, deniz yolu ile ulaşıma da elverişlidir. 261 m uzunluğundaki deniz iskelesi Karadeniz’in en uzun iskelesidir. Tarımsal ürün olarak çoğunlukla fındık, hububat, sebze ve meyve üretilmektedir. Hayvancılık yüksek köylerde yaşayan halkın geçim kaynağıdır. İlçede deniz balıkçılığının yanı sıra son yıllarda tatlı su balıkçılığı ve arıcılık da gelişmiştir. İlçe sanayi yönünden de gelişme göstermiş olup fındık mamülleri, balık unu ve yağı, hazır giyim, mobilya üreten kuruluşlar tesis edilmiştir. Kovanlık Beldesi, Bulancak ilçe merkezine 35 km. mesafede Pazarsuyu Deresi’nin kenarında kurulmuş küçük ve şirin bir yerleşim. Beldenin denizden yüksekliği 530 m’dir. Eski adı ‘Ekservendi’ olarak bilinen kovanlık köyü 1995 yılında belediye teşkilatını kurarak belde statüsüne geçti. Başlıca geçim kaynağı hayvancılık ve fındıktır. Cuma günleri belde merkezinde bulunan Fatih Caddesinde açık pazar kurulur.

Kovanlık beldesini ikiye bölen Pazarsuyu Deresi debisi yüksek içilebilir temizliktedir. Aydındere Beldesi, Yerleşim merkezinin 14. yüzyılda kurulduğu düşünülmektedir. 1455 tarihli tahrir defterinde adı Kızılev olarak geçmektedir. Bu ismini kızılağaçtan yapılmış bir eve izafeten aldığı rivayeti vardır. 1980 sonrasında ismi değiştirilerek Aydınlar olarak kayda geçirilmiştir. 1999 yılında belde olmuş, 2004 yılında yapılan mahallî idareler seçiminde belediye organları teşekkül ederek belediye teşkilatı fiilen kurulmuştur. Bulancak ilçesine uzaklığı 60 km’dir. Beldenin coğrafi sınırları oldukça geniş olup batıda Ordu ili, güneyde Sivas ili sınırına ulaşmaktadır. Denizden yüksekliği 1200 m’dir. Karagöl Dağları’nın eteklerinde bulunan Aygır gölü ve daha birçok güzel yayla belde sınırları içindedir. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Görele : Görele, önceki dönemlerde Eynesil ilçesi çıkışındaki Görele Burnu denilen yerdeki küçük kale kalıntılarının bulunduğu yerdeydi. Eski Görele mamur ve müstahkem bir kale iken çıkan olaylar nedeniyle dağıldı ve geriye kalan halk 1811’den itibaren antik çağda Philocalea denilen, şimdiki Görele’ye yerleşti. Görele’de 1879’da Trabzon ‘a bağlı olarak ilçe teşkilatı kuruldu. 1923 yılında Giresun il olunca Tirebolu ilçesiyle birlikte Giresun’a bağlandı. 1916 Rus işgali altında kalan Görele 13 Şubat 1918 tarihinde civar bölgeleri ile bu işgalden kurtulmuştur. Doğu Karadeniz kıyı şeridinde kurulu olan Görele ‘nin toplam yüzölçümü 290 km²’dir.

Güneyinde Çanakçı ilçesi, Gümüşhane ili, Torul ilçesi, doğusunda, Eynesil ilçesi, batısında Tirebolu ilçesi ve kuzeyde Karadeniz ile çevrilidir. Bölgenin %95’i dağlarla kaplıdır. Başlıca dağları Sis ve Haç dağlarıdır. Akarsuları arasında Görele deresi ve Çömlekçi deresi bulunur. Bitki örtüsünü 600 m yüksekliğe kadar fındık, kızılağaç, kestane, kiraz, kavak, kayın, gürgen ve ceviz ağaçları teşkil eder. Eğrelti otu, ısırgan, yonca, asma, orman gülü, vb bitki türleri de yaygındır. İlçede ekip dikilebilir alanların çoğunda fındık, bir kısmında çay yetiştirilmektedir. Diğer kısımların çoğu orman, çayır ve mera arazisidir. İklim tipik Karadeniz ikliminin bütün özelliklerini taşımakta, her mevsim yeterince yağış almaktadır. Yüksek kesimlerinde kış mevsiminde biraz daha fazla kar yağışı olmaktadır.

İlçe merkezinin toplam nüfusu 29.713’dir. İlçede bulunan köylerden merkeze ve çevreye yoğun bir göç vardır. Giresun merkeze 70 km uzaklıkta olup, dört adet beldesi, 14 adet mahallesi ve elli iki adet köyü bulunmaktadır. Ekonomik yapı fındık tarımına, hayvancılığa, balıkçılık, arıcılık ve ormancılığa dayanır. Fındığın yanı sıra halk kendi ihtiyacını karşılamak için mısır, sebze, meyve ve çay tarımı da yapmaktadır. Deniz balıkçılığı yanında son yıllarda alabalık yetiştiriciliği de büyük gelişme göstermiştir. Arıcılık da son yıllarda önemli gelişme göstermiştir. İlçede fındık ürünü işleyen beş adet işletme bulunmaktadır. Metal doğrama, mobilya, oto sanatkarlığı yaygındır. Yaylacılık ve yayla kültürü Görele’de belirgin derecede öneme sahiptir. Yöre halkının çıktığı yaylalarda haziran, temmuz aylarında çeşitli şenlikler düzenlenmektedir. Görele pidesi, koz helvası, dövme kar dondurması, hoşmak, yağlaş gibi yemekleri ünlüdür.

Ayrıca Görele yöresinin el sanatları arasında beşik, minyatür, gemi yapımı, dövme, ağaç oymacılığı, kemençe, saz ve ud yapımı yaygın olarak devam etmektedir. Görele yetiştirdiği kemençe sanatçılarıyla Karadeniz’e damgasını vurmuştur. Çavuşlu Beldesi İlçeye uzaklığı 4 km. Çavuşlu Beldesi, 1963 yılında belediye teşkilatını kurdu. Aydınlar Beldesi, Güzel bir vadinin iki yamacına kuruludur. 1994 yılında belediyeye kavuşan aydınlar beldesinin ilçeye uzaklığı 20 km’dir. Köprübaşı Beldesi, Karadeniz’in şirin yerleşimlerinden Köprübaşı ilçeye 17 km uzaklıkta olan belde 1998 yılından beri belde statüsündedir. Kırıklı Beldesi, Yaman doğasıyla ayrı bir güzel Kırıklı beldesi 2004 yılında belediyeye kavuştu, ilçeye 14 km uzaklıktadır.

Yağlıdere : Yağlıdere’nin bugün bulunduğu yerin ilk defa yerleşim yeri olarak seçilmesi, yöre halkının Cuma namazlarım kılmak, tanışmak, ihtiyaçlarını gidermek ve alışveriş yapmak amacıyla Ağdarı Bükü’nde 1811 yılında büyük bir cami yapmalarıyla başlar. Cami yapılmasından sonra,etrafta tuzcu, kalaycı, demirci ve gazcı gibi zaruri ihtiyaç maddeleri satan İşyerleri kurulmuştur. İşyerlerinin çoğalıp gelişmesi, meskûn inşaatların yapılmasıyla İlçe yapısal oluşumunu tamamlamış ve “CAMİYANI” ismini almıştır. Yağlıdere çayı kenarında yerini alan İlçe merkezi, sonraları bu çayın ismini almıştır. 19.ncu yüzyılda Tirebolu’ya bağlı iken 1957 yılında Espiye’nin İlçe olmasıyla buraya bağlı bir bucak olmuştur. 1987 yılında 3392 sayılı kanunla İlçe olan Yağlıdere hızla gelişmektedir. Bir adet beldesi ve yirmiiki adet köyü bulunmaktadır.

Giresun il merkezine 47 km. uzaklıktadır. İlçe nüfusu 16.833’dür Rakımı 50 m,Yüzölçümü 350 Kilometrekaredir. İlçede düzlük arazi yok denilebilecek kadar azdır. Güneyi Alucra ilçesi, doğusu Güce ilçesi, Batısı Dereli İlçesi, kuzeyi Keşap ve Espiye ilçeleriyle çevrilidir. Bölgede Yağlıdere çayını besleyen çok sayıda dere vardır. Derelerin çokluğu yağış oranının fazla olduğu zamanlarda sel felaketlerine neden olmaktadır. Doğa turizmi yönünden büyük bir potansiyele sahip olan ilçede turizm çok gelişmemiş olup, ekonomiye bir etkisi yoktur. Önemli ve tarihi yerleri arasında on iki adet kemer köprü, cami, zaviye, değirmen, vakfiye, mezar taşları, şelale sayılabilir. Yöre halkının çıktığı yaylarada haziran, temmuz aylarında çeşitli şenlikler düzenlenmektedir. Bu yaylaların başında Çakrak gelmektedir. El sanatlarında oya, semer, el dokuması, kilim ve halıcılık, sepet çeşitleri, ip, dastar ve çul örgüsü yaygındır.

Bitki örtüsü çoğunlukla fındık bahçesi, meyve ağaçlan, kestane, kızılağaç, meşe, kavak, Kara yemiş ve şimşirden oluşur. Yağlıdere’deki en bilinen eski eserlerin başında Çağlayan köyündeki Gebe Kilisesi gelir. Kilise bugün büyük ölçüde tahribata uğramıştır ve tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Yağlıdere’de ayrıca Kızılelma köyünde de bir Kilise kalıntısı bulunmaktadır. Yağlıdere’deki tescilli eserler arasında, Tuğla köyünde Muharrem Bin Abdullah tarafından 16.yy. da Yavuz Sultan Selim’in Annesi Gülbahar Hatun adına yaptırılan Sarı Halife (Hacı Abdullah) Türbesi ve Tekke Köyünde 16.yy. yapılmış olan Sarı Halife Dergahı ve Tekke köyü cami sayılabilir.

Piraziz : Piraziz’in bulunduğu yerde Türklerden önce herhangi bir yerleşim olduğuna dair bir bilgi yoktur. Eldeki ilk bilgiler 15.yy ‘a inen Osmanlı belgelerine dayanır. 1455’de Küçük Musa Köyü’nün tımar hissesinde pay pay sahibi Pir Aziz ve Şeyh Cemal kardeşler ile Şıhlı köyündeki şeyh İdris sahildeki Piraziz’in oluşmasında dikkati çeken önemli şahsiyetlerdir. Bu kişilerin varlığı Abdal adına da ışık tutmaktadır. Bozat Divanına bağlı köylerden Bendehor bugün Piraziz’in Kaleyanı ve Ayıkaşı adlı mahallelerinin olduğu yerdedir. Bu köy yerleşimleri zamanla sahilde Abdal İskelesi olarak anılan yerde Piraziz ilçesinin ortaya çıkmasını nüfus potansiyeli desteklemiştir. 1943 nahiye olarak Bulancak’a bağlanan ve bu durumunu 1988’e kadar sürdüren Piraziz, 1998’de ilçe statüsüne girmiştir.

Doğu Karadeniz kıyı şeridinde Ordu il ile Giresun ili sınırında bulunan Piraziz’in yüzölçümü 130 km2 dir. Yüksek kesimlerdeki sınırlı sayıdaki yayla düzlükleri hariç düzlük alanı azdır. Bölgedeki başlıca dereler; Domuz Deresi, Pazarsuyu Deresi, Çakırağzı Deresi ‘dir. Önemli tepeleri arasında; Boztepe, Veli Tepesi, Kaleyeri, Göynük Tepesi, Danalık Tepesi, Dıfrıl Tepesi, sayılabilir. 13.587 nüfus olan ilçede 13 mahalle, 19 köy ve 1 beldesi bulunmaktadır. Ekonomik yapı çoğunlukla fındık tarımına, hayvancılığa, balıkçılık, arıcılık ve ormancılığa dayanır. Tarihi eserler olarak; Bendehor (Mendehorya) Kalesi, Şeyh İdris Tekkesi ve Türbesi, Pir Aziz Türbesi,Tiralizade Hasan Bey Konağı, Eren Merkez (Abdal) Camii bulunmaktadır.

Çamoluk : Çamoluk yöresinin tarihi Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. Osmanlı döneminde Mindeval-Teştik adıyla bilinmekteydi. Uzun yıllar Alucra’nın bir nahiyesi olarak kaldı.20 Mayıs 1990 tarihinde ilçe statüsüne kavuştu. Bölge halkı 15.07.1990 tarihinde yapılan referandumla Giresun iline bağlı kalmayı tercih etti. İlçenin yüzölçümü 600 km². Kelkit ırmağı kenarında kurulmuş olan ilçe, Şebinkarahisar ve Alucra ilçeleri ile Sivas, Erzincan ve Gümüşhane illerinin sınırları ile çevrilidir. İlçede sekiz mahalle, yirmi altı köy ve bir adet belde bulunmaktadır. İlçenin toplam nüfusu 7.495’dir.

Giresun il merkezine 166 km. uzaklıktadır. Yapılan araştırmalara göre ilçeden büyük oranda göç olaylarına rastlanmıştır. Gölova yolu hariç ilçeyi diğer bölgelere bağlayan yollar dahil tüm köy yolları stabilizedir. Çamoluk ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmakta, tarım ürünü olarak başı buğday çekmektedir. İlçede turizm gelişmemiş olup ekonomiye bir katkısı yoktur. İlçe örf ve adet bakımından sahille benzerlik göstermeyip daha çok Doğu Anadolu kültürü hakimdir. Yenice Beldesi, İlçeye uzaklığı 18 km. dir. Belediye teşkilatına 1998 yılında kavuştu. İç Anadolu karakteristiğine sahip coğrafyası, cana yakın insanları, görülesi doğası ve dinlenme parkıyla şirin bir yerdir.

Alucra : Alucra adının kesin olarak nerden geldiği bilinmemektedir. Türk öncesi döneme ait olabileceği sanılmakta ise de bazı araştırmacılara göre Alucra adı, yörede çok bulunan aluç ağacından gelmiştir. Buraya ‘aluç bölgesi, aluç yeri’ denmiş ve daha sonra buraya yerleşenler aluç adını vermişler, aluç adı da Alucra olmuştur. Kafkaslarda Kıpçak Türklerinin ataları olan Kimmerlerin ve onların arkasından gelen İskitlerin buralara ne nispetle yayıldıkları ve ne gibi kuvvetlerle karşılaştıkları hakkında ayrıntılı ve yeterli bilgi yoktur. Persler, Anadolu’yu fethettikleri zaman bölgeyi de kendilerine bağlamışlardır. Bölge, daha sonra Pontus devletinin sınırları içinde kalmıştır. (M.Ö. 298–263). Abbasiler döneminde işgal edildiği bilinen bölge, sırasıyla Mengücek’ ler ve Trabzon Kommenes devirlerini yaşamıştır.

Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın Otlukbeli Savaşı’nda Fatih Sultan Mehmet’e yenilmesinden sonra ( 11 Ağustos 1473) Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1. Dünya Savaşı’nda 2. Kolordunun karargahı Alucra’da Zihar(Çakmak) köyündeydi. Kolordu komutanı da tuğgeneral Fevzi Çakmak’tı. Alucra 16. yüzyılda Osmanlı idari teşkilatında Karahisar-ı Şarki Sancağına bağlı bir nahiye merkeziydi.1876 yılına kadar Mindaval ve Kovanta olarak iki nahiye olarak idare edilmiştir. Bu tarihten sonra Şebinkarahisar Mutasarrıflığı’na bağlı ilçe olmuştur. İlçe merkezi; Karabörek, Kemalli, Koman köylerinde zaman zaman yer değiştirdikten sonra yer değiştirdikten sonra şimdiki yerine yerleşmiştir. 1500 m rakıma sahip Alucra’nın yüzölçümü 1200 km²’dir. Karadeniz bölgesi ile İçanadolu bölgesi arasında bir geçit olmuştur. Karadeniz sahiline paralel uzanan dağlar, Alucra’ya yaklaştıkça yerini küçük dağlara, vadilere ve yaylalara bırakır.

İlçe; Çamoluk, Şebinkarahisar, Dereli, Yağlıdere, Doğankent ilçeleri ve Gümüşhane ili ile çevrilidir. Alucra’da Tohumluk, Boyluca, Zil Ovacığı gibi önemli ormanlar mevcuttur. Akarsular arasında Bağırsak ve Moran dereleri vardır. Bölgede tahıl ürünleri üretilmektedir. Linyit, demir, bakır, kurşun, bakır gibi önemli maden yatakları bulunmaktadır. İklim İçanadolu ikliminin karakteristik özelliklerini taşır. Kışlar sert yağışlı ve soğuk; yazlar serin ve kuraktır. Yıllık yağış miktarı 560 mm’dir. İlçede altı mahalle, otuzsekiz köy bulunmaktadır. İlçenin toplam nüfusu 9.170’tir. İlçede suni göletler oluşturularak balık yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ayrıca bal arıcılığı yapılmakta olup, yıllık 50 ton civarında bal üretilmektedir. Tarımsal ve hayvansal ürünler ise iç bölgelere pazarlanmaktadır. Çok zengin bir kültür mirasına sahip olan ilçede turizmi geliştirecek altyapı ve sosyal tesis yetersizdir. Örf ve adetleri İçanadolu’yu yansıtmaktadır.

Espiye : Türkmen yerleşkesidir. Osmanlı öncesi dönemde muhafız gruplarının atlarını otlatmak amacıyla saldıkları yer anlamına gelen ‘Esbiye’ adıyla anılmıştır. Esb sözcüğü Farsça’da at olup Esbiye’nin Türkçe karşılığı at alanı, at meydanıdır. Zengin maden kaynaklarının deniz yoluyla başka bölgelere nakledilmesine olanak sağlayan iskelesinin olması nedeniyle 17. yüzyılın sonlarından itibaren giderek gelişmiş, 1957 yılında ilçe olmuştur. Yüzölçümü 230 km²’dir. İlçe Giresun merkeze 33 km uzaklıktadır. Doğuda Tirebolu ve Güce batıda Keşap, güneyde Yağlıdere ilçeleri, kuzeyde Karadeniz ile çevrilidir.

İlçe genellikle dağlık olup, dağlar kıyıya paralel olarak uzanmıştır. Arazi derin vadilerle yarılmış engebeli bir yapı arz etmektedir. Yüksek kesimlerden Karaovacık vadisinde önemli düzlükler vardır. 600 m. Yüksekliğe kadar fındık, kızılağaç, kavak, kayın, karaağaç, kestane, kiraz vs bulunur. İlçede ekip dikilebilir alanların çoğunda, fındık, bir kısmında çay yetiştirilmektedir. Diğer kesimlerin çoğunluğu orman, çayır ve meradır. İlçenin 8 mahallesi ve 28 köyü bulunmaktadır. İlçede toplam nüfusu 31.794’dür. Köylerden ilçe merkezine ve diğer şehirlere çok fazla göç yaşanmış olup halen devam etmektedir. Hayvancılık, arıcılık ve ormancılık da ekonomik girdi sağlayan faaliyetlerdendir. Deniz balıkçılığı yanında son yıllarda alabalık yetiştiriciliği de yapılmaktadır. Doğa turizmi yönünden çok büyük bir potansiyele sahip olan ilçede güzel kumsal sahiller bulunmasına rağmen, turizm çok gelişmemiş olup ekonomiye katkısı yoktur. İlçenin önemli tarihi eserleri arasında Andoz Kalesi, tarihi yapılardan en çok göze çarpanıdır.

İlçede yaylacılık çok gelişmiştir. Karaovacık, Yaşmaklı, Ağaçbaşı yaylalarında haziran, temmuz aylarında çeşitli şenlikler düzenlenmektedir. İğne oyası, örme, semercilik, ağaç oymacılığı, el dokuma kilim ve halıcılığı, hartama yapımı ve tabanca süslemeleri el sanatları arasındadır. Espiye Kent Ormanı, Türkiye’nin her iline yapılması planlanan kent ormanları önemli bir hizmetin açılımı. Denizden 600 m yükseklikte 385 hektar alan üzerinde oluşturulan Espiye Kent Ormanı 3 Şubat 2007 tarihinde resmi törenle açıldı. Giresun Valiliğinin öncülüğünde gerçekleştirilen Espiye Kent Ormanı’nın gözetleme kuleleri, seyir terasları, piknik alanları, dinlence ve piknik alanları bütün güzellikleriyle sizi bekliyor. Soğukpınar Beldesi, Espiye’ye bağlı Kosköy ile Dikmen köyünün birleşmesiyle 1998’de belde oldu. İlçeye 23 km uzaklıkta bulunan Soğukpınar’ın geçim kaynağı fındık. Her yıl yaklaşık 200 ton fındık üretilmektedir.

Karagöl

Giresun Ulaşımı

Karayolu : Giresun İlinde ulaşım sahil kesiminden geçen 010 no’lu Devlet Kara yolu ile sağlanmaktadır. İl1 deki Karayolu ağı 368 Km. olup, bunun 252 Km.si devlet yolu, 116 Km.si İl yoludur. Devlet ve İl yollarının toplamının % 91 ‘i asfalt % 9’u stabilize yoldur. Ayrıca, 77 Km.si asfalt olan toplam 6853 Km. köy yolu bulunmaktadır. iç Anadolu ile irtibat Giresun-Şebinkarahisar yolu ile sağlanmaktadır. İç Anadolu ile irtibatı en kısa ve ekonomik olarak sağlayacak olan ve yapımına 1976 yılında başlanan Tirebolu-Torul yolunda çalışmalar sona ermek üzeredir. 88 Km. uzunluğunda olan Tirebolu-Torul yolunun Tirebolu tarafından 31 Km., Torul tarafından 35 Km. olmak üzere 66 Km.si asfalt kaplamalı olarak tamamlanmıştır. 22 Km.lik orta kesiminde DSİ tarafından çalışmalar sürdürülmektedir. Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı taşra teşkilatı 18 adet Bölge Müdürlüğünden oluşmaktadır. Giresun Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü sınırları içinde olup, Bölge Merkezi Trabzon İlidir. Karayolları 10. Bölge Müdürlüğüne Trabzon, Rize, Giresun, Gümüşhane, Artvin ve Bayburt illeri bağlı bulunmaktadır. Giresun İlinde ise, 104. Şube Şefliği Ünitesi Karayollarından sorumlu tek kuruluş olarak görev yapmaktadır. Şebinkarahisar, Alucra ve Çamoluk İlçelerindeki karayolu Sivas 16. Bölge Müdürlüğü sorumluluk alanı içindedir.

Havayolu : Giresun İli’ne havayolu ile gelmek isteyenler için; Şehrin batısında Samsun Havalimanı (Giresun’a yaklaşık 197 kilometre(km) mesafede ve araçla yaklaşık 2 saat 45 dakika kadar sürmektedir.) bulunmaktadır. Şehrin doğusunda Trabzon Havalimanı (Giresun’a yaklaşık 134 kilometre(km) mesafede ve araçla yaklaşık 2 saat kadar sürmektedir.) bulunmaktadır.

Denizyolu : Çakiroğlu Giresun Liman İşletmesi A.S. tarafından işletilmektedir. Giresun Limanımız, Doğu Karadeniz bölgesinde bulunan tek ticari limanıdır. Limanımız 2 taraflı dalga kıran tarafından deniz ve hava muhalefetine karşı korunmalıdır. Şehir Merkezinde bulunmaktadır.

Giresun Adası

Giresun Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri

Harşıt : [Çay] , Gümüşhane il sınırlarındaki Vavuk Yaylası’ndan doğar. Günyüzü yakınlarında il topraklarına girer ve Tirebolu’nun doğusunda denize dökülür. İl sınırları içindeki uzunluğu 50 km’dir.

Aksu : [Nehir] , Karagöl bölgesinden doğar. Kızıltaş, Sarıyakup, Pınarlar ve Güdül Bölgelerinin sularını topladıktan sonra Merkez ilçenin doğu sınırında Karadeniz’e dökülür. Uzunluğu 60 km’dir.

Giresun Adası : [Ada] , Karadeniz’in tek adasıdır. Kıyıdan bir mil açıkta yer almaktadır. 40.000 metrekare alana sahiptir. Bir çok kuş ve bitki türü mevcuttur.

Giresun tarihçesi

İLİN KISA TARİHÇESİ

Giresun, Anadolu’nun kuzeydoğusunda, yeşille mavinin kucaklaştığı Karadeniz’in inci kentlerinden birisidir. Şehir, denize doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer almaktadır. 6934 kilometrekarelik yüzölçümü ile ülkenin binde 8,5’ini kaplar. Şehrin kuruluş tarihi M.Ö’den önce 350 yıllarına dayandıran kaynaklar vardır. Yine bu bölgede Türklerin MÖ. 2000 yıllarından beri yaşadığı bilinmektedir.

Doğu Karadeniz ve Giresun’la ilgili Yunan coğrafyacı ve seyyahların verdiği bilgilerle beraber eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde, dil incelemeleri sonucunda M.Ö.2000’li yıllardan günümüze bu bölgedeki Türk varlığı inkar edilemez bir gerçektir.
Bölgenin ilk ahalisi eski Anadolu kavimleridir. Sonraki çağlarda Orta Asya göçleri sırasında gelen Talip’ler, Tiberen’ler, Mosinekler gibi Türk oymaklarının bu bölgede yerleştikleri söylenir. Sonradan Miletos’lular Çıtlakkale yakınlarında Kerasus şehrini kurdular (MÖ.D.C.Y.Y) Şehir adını çevrede yetişen yaban kirazından (ceresia) alır.

MÖ.183 ‘te Pontos Kralı Pharnakes I şehri zapteder. Savaşlar sırasında harabolan kentin yerine 2 km. doğudaki yanmada üzerinde yenisi kurulur ve Pharnakeia adını alır. Pontos Kralı Mitridates, Romah Lukullus’a yenilince Pharnakeia, Romalıların eline geçer.(M.Ö.172).
Daha sonra Roma ile Pontos arasında birkaç defa el değiştiren kentin adı, Roma hakimiyeti sırasında Kerasus olur. İmparatorluğun ikiye bölünmesi üzerine Doğu Roma İmparatorluğuna bağlanır.(M.S.395). Fatih Sultan Mehmet’in 1461 “e Trabzon’ u fethi ile Kerasus, Osmanlılar’a geçer ve adı Giresun olur.

Osmanlı yönetiminde Tanzimat’a kadar Trabzon’un bir ilçesi olan Giresun, daha sonra Şebinkarahisar’a ve tekrar Trabzon’a bağlanır. Bir süre müstakil (1920)mutasarrıflık olduktan sonra da İl Merkezi ilan edilir(1923).

TÜRK FETHİ ÖNCESİ GİRESUN

M.Ö.7.Y.Y.’da Kimmerler ve Sakaiar’ın (Sakaların) Karadeniz’e göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmiştir. Bu bölgede de bu Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç’ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türk’lerinin yerleşimi mevcutturYunan yazar ve filozof Ksenophon (MÖ.427-335) Anabasis adlı eseriyle Miletoslular devrine biraz olsun ışık tutmaktadır.

Akdeniz ve Marmara kıyılarında bir çok koloniler kuran Miletoslular ‘in M.Ö.VIII. yüzyılda Sinope (Sinop)a yerleştikten sonra Amisos (Samsun), Kotyora (Ordu), Kerasus (Giresun) ve Trapezus (Trabzon) kentlerini kurdukları veya geliştirdikleri kabul edilmektedir.

Kerasus’un, bugünkü Giresun şehrinin 2km.batısında, Çıtlakkale mahallesinin yerinde kurulduğu ve adının o zamanlar çevrede çok sayıda bulunan kiraz ağacını ifade eden Keresea ‘dan geldiği genellikle benimsenmektedir. Giresun adının boynuz anlamına gelen ‘Keras’ kelimesinden geldiğini iddia eden tarih araştırmacılarına da rastlanmaktadır.

Bu görüşte olanlar, Kale’nin doğu ve batı yakasına düşen iki koyun boynuzu andırması gerekçesine dayandırmaktadırlar.

MÖ.183 yılında Sinope’un, Kral 1. Pharnakes tarafından alınması üzerine başşehir buraya taşındı ve Sinope’a bağlı koloniler, bu arada Kerasus Pontos Devleti’nin eline geçti.Yapılan savaşlar sırasında Kerasus harap olduğundan bunun 2km. doğusundaki yarımada üstünde bugünkü şehir kuruldu ve adına Pharnakeia (Farnakya )denildi.

Kimmerlerden sonra bölgede hüküm süren İskitler, Doğu Anadolu’da Med hakimiyetine son verip Küçük Asya’ya yayıldılar. Giresun Adası’nda yaşadığı ileri sürülen Amazonlar ‘ın menşei İskitler’e dayandırılmış, Trabzon’lu Minas Bıjiskyan ise Amazonların cesur, savaşçı kadınlar olduğundan, eski tarihçiler Terme’de bağımsız devlet kurarak Karadeniz’e hakim olduklarından, Heredot’ta Amazonların İskit ‘li gençlerle kaynaşmasından bahsetmiştir.

Giresun Türk’lerden önceki dönemlerde Miletoslu’lar, Pontuslu’lar, Romalılar ardından Bizanslılar’ın denetimine girmiştir. 1204 yılında Haçlılar; Bizans’ın başkenti İstanbul’u ele geçirince İmparator Kommenos’un çocukları Trabzon’u alıp burada Trabzon Rum İmparatorluğunu kurmuşlardır. Giresun da bu devletin sınırlan içersinde yer almıştır.Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244’de Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Rum Devleti Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir.

GİRESUN’DA TÜRK VARLIĞI VE BÖLGENİN TÜRK HAKİMİYETİNE GİRMESİ

Trabzon’a bağlı bulunan Giresun ve çevresi de Moğol nüfusu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan bîri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Giresun’un Türkleşmesi Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde daha da artarak devam etmiştir. Türkmenler, Sinop ve Samsun bölgesine hakim olduktan sonra 1297’de Ünye yöresini ele geçiren Çepniler, Trabzon’a kadar akınlarda bulunmuşlardır. İbn-Bibi, EI Evamir Ul-Alaiyye adlı eserinde Türkmenlerin Çepni boyundan önemli bir kümenin 1277 yılında Sinop yöresinde yaşadığını yazmaktadır. İbn Bibi’ye göre yine 1277’de Çepni Türkleri Sinop Şehrine denizden hücum eden Trabzon Rum İmparatorunu yenilgiye uğratmış, bu tarihten itibaren Canik (Canit) denilen Samsun’un doğusundan Giresun yöresine kadar uzanan sık ormanlık bölgeye giderek orayı yavaş yavaş fethetmişlerdir. İşte,Giresun’un Türkleşmesini gerçekleştiren Hacı Emir ve Oğullarının Türkmenler’in bu Çepni boyundan geldiği kesinlik kazanmıştır.

XIV. yüzyılın başlarında Çepni Türkmenlerinin akınları sırasında kalenin zaptedildiği tahmin edilmektedir. Nitekim tarihçi Panaretos’un kısa yıllığına göre 1301 ‘de İmparator II. Alezios, Kerasus’a “Koustougans” adlı Türkmen beyini yenilgiye uğratmış, surları yeniden yaptırıp kaleyi tahkim etmiştir. Panaretos’un zikrettiği bu Türkmen beyinin Küçük Ağa veya Küçdoğan olduğu belirtilmektedir. Bu Beyin bölgede etkili olan Bayram Beyle irtibatı hakkında herhangi bir bilgi yoktur.

Bayram Bey Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin Beyidir. XV. – XVII. yüzyıllar arasında ve daha da sonraları Bayram Beyin Oğlu Hacı Emir Beyin döneminde Ordu Bölgesine Bayramlu Beyliği deniliyordu. Bayram Bey aynı zamanda Ordu bölgesi ile Giresun bölgesinin bîr kısmının fatihi ve adı geçen bölgelerde kurulmuş olan Hacı Emirli Beyliğinin kurucusu idi.

Tarihçi Panaretos’un Chronique De Trebisonde adlı tarih günlüğünde Hacı Emir’in 1358’de Trabzon’un güneyinde ki Maçka yöresine geldiği daha sonra sonra ülkesine döndüğü ve ayrıca 1361’de Giresun’a bir hücumda bulunduğu da kaydedilmektedir.

Hacı Emir 1364’te hastalanınca beyliğin yönetimine oğlu Süleyman geçti. Daha sonra iyileşip yönetimi yeniden ele almak istediyse de, oğlu Süleyman buna karşı çıktı. Baba ile oğul arasındaki bu iktidar mücadelesinden yararlanmak isteyen Canik Beyi Tacüddin Caniti Hacı Emir’in topraklarına saldırınca, Hacı Emir’in oğlu Süleyman Bey dönemin etkin kişilerinden Sivas ve Kayseri Hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed’in yardımına sığındı. İkisi arasında arabuluculuk yapmayı kabul eden Kadı Burhaneddin, Tacüddin’e elçi ve mektuplar göndererek ilişkilerin düzelmesine çalıştı. Tacüddin Caniti Kadı Burhaneddin’in elçisi Şeyh Yar Ali’ye, Süleyman Bey’e dokunmayacağına söz verdiyse de elçi daha Sivas’a dönmeden Süleyman Bey’in ülkesine yeniden saldırdı.

Çatışma sırasında Tacüddin Süleyman Bey’e yenilip öldürülünce, Niksar yöresi Kadı Burhaneddin’in egemenliği altına girdi. Süleyman Bey de Kadı Burhaneddin’e bağlanıp, içişlerinde bağımsız olarak yönetimini sürdürdü.
Beylik içi birliği sağlayan Süleyman Bey 1397’de Giresun şehrini ele geçirdi ve böylece Giresun ve çevresinin Türkleşmesi süreci noktalanmış oldu. Bilindiği gibi Trabzon Şehri de 1461’de Fatih Sultan Mehmet taralından fethedilmek suretiyle, Kuzey Karadeniz Bölgesinde ikiyüz elli yıldan fazla egemen olan Rum İmparatorluğuna son verilmiştir.

Giresun’un Türkleşmesi yanlış bir kanaat olarak Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun’un Osmanlı Devletine bu devirde katıldığı doğrudur. Oysa Giresun’un Türkleşmesi 1397’de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Bey’in Giresun’u fethetmesiyle gerçekleşmiştir.

OSMANLILAR DÖNEMİ

Giresun’un bir Türk-İslam şehri haline gelişi, XV.Yüzyılın sonlarından itibaren başlamıştır. Bunda bölgede idarecilik yapmakta olan Yavuz Sultan Selim’in önemli rolü olmuştur.

Osmanlı idaresi altında Giresun bir liman şehri olarak gelişme göstermiştir. Bu dönem boyunca zaman zaman, bazı önemli olaylarla karşı karşıya kalınmış, XVI. Yüzyılın sonlarına doğru görülen eşkıyalık hareketleri Giresun ve yöresini de etkisi altına almıştır. Daha bu yüzyılın başlarında Giresun’un Çepnilerle meskûn dağ köylerinin bir kısım halkı Safevî propagandasının tesiriyle İran’a kaçmıştır. Yüzyılın son çeyreğinde ise Pazarsuyu kazasında toplanan 30 kadar medreseli etrafta eşkiyalıkta bulunarak Giresun’da pek çok yeri basıp yağmalamışlar ve bunlar has voyvodası Zünnûn’un yöreden topladığı il erleri vasıtasıyla 1574 yazında bertaraf edilmişlerdir.

1586 ve 1587’de Giresun’da muhafız olarak bulunan yeniçeriler bazı karışıklıklar çıkarmışlardır. 1594’de bu eşkıyalık hareketleri had safhaya ulaşmış, yöreden 200 hâne “terk-i vatan “ etmiştir. XVII.Yüzyılın başlarındaki bu tür sıkıntılar ve Celâlî gruplarının faaliyetleri halkın merkeze başvurmasına yol açmıştır. Ordu bölgesinden Hacı Şamlu Giresun Kalesini kuşatmış, bu tehlike Seyyid Mehmet Paşa’nın gayretleriyle atlatılmıştır.

1634’te Kazakların Giresun yöresini yağmaladığı bazı kaynaklarda geçmektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Kazakların kayıklarını Giresun’un karşısındaki adaya sakladıklarını ve daha sonra saldırdıklarını belirtmiştir. 1683’teki Viyana seferi için 300 er gönderen Giresun, XVIII.yüzyılın ikinci yarısına doğru bölgede etkili olan âyânın mücadelesine sahne olmuştur. 1756’da Canik muhassılı olan Süleyman Paşa ve kardeşi Ali Bey 12000 kişilik bir kuvvetle şehri basıp yağmalamışlar, yakıp yıkmışlar ve malları gemilerle Samsun’a taşımışlardır. Söz konusu tahribatın izleri kolay silinememiştir. 1789’da başlayan savaş dolayısıyla Soğucak ve Anapa taraflarına gitmekle görevlendirilen bölge âyânı arasında Giresun yöresindekilerin de olduğu söylenmektedir.

Bu dönemde şehirde Dizdar Lâçinoğlu Hacı Mustafa nüfuz tesis etmiştir. XIX.yüzyılın ilk çeyreğindeki Tuzcuoğulları isyanı Giresun’un da içinde bulunduğu bölgeyi etkilemiş, bunlara katılan Lâçinoğulları 1816’da Giresun’a tam olarak hakim olmuşlardır. II. Mahmud’un gönderdiği iki fırkateyn ile bir korvet Giresun önlerine gelerek yeniden kontrolü sağlamıştır.

Giresun Osmanlılar döneminde gelişmiş ve Karadeniz’in önemli limanlarından biri haline gelmiştir. Bunda Giresun’u İç Anadolu’ya bağlayan yolların ve bu yüzden genişleyen hinterlandının önemli rolü olmuştur.

Osmanlı yönetimindeki Giresun’a ışık tutması bakımından; Evliya Çelebi’nin (1611-1682) Seyahatnamesinde Giresun hakkındaki izlenimleri şöyledir:

İstanbul Kostantini’nin yapısıdır. Sonra Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın eline geçmiş ise de, yine Ceneviz Frengi istilâ etmiştir. Sonra Fatih zamanında muhâsip Mahmut Paşa eliyle zapt olunmuştur. Fatih, kale fethedilirken Mahmut Paşa’ya “Bu gece kale altına Giresun!” diye ferman edince kaleye metrise girip fethettiğinden adına “Giiresun”denilmiştir. 17. iklim enlemindedir. Trabzon eyaletinin sınırını başladığı yer de Paşa hasıdır. Hâkimi müslümandır. Üç yüz payesiyle mükellef kazadır. Yeniçeri ocağından Serdarı, Kale Ağası, Neferleri, Gümrük Emini, Müftüsü, Nâkibi vardır. Deniz kıyısında Canik ile Trabzon arasındadır. Trabzon Giresun’un doğusuna düşer. Burası Ceneviz Frenginin elinde iken mâmur ve büyük bir şehir imiş. Hala o zaman yapılarının eserleri görünür. Fakat Giresun şimdi o kadar büyük şehir değildir. Çarşı içinde camileri, mescitleri, han, hamam ,çarşı ve pazarları vardır. Kalesi deniz kıyısındadır. Bağ ve bahçelerinde meyveleri çoktur. Liman âlâ demir tutar yataktır. Fakat batı rüzgarında biraz sıkıntılı olur. Limanın batı tarafında bir küçük adası vardır. Nice kereler Kazaklar o adanın arkasına şaykalarını saklayıp karadan asker dökerek bu şehirden bol para almışlar, şehri ateşe yakmışlardır. Çünkü kalesi şehri koruyamaz. Bu şehir Trabzon eyaletine tâbi olmakla Ömer Paşa askerinden nice denizden bıkarak kara yoluyla giderler.

Giresun Osmanlı idaresine girdiğinde bir kaza merkezi olmuştur, 1486’da Trabzon Sancağına bağlı Zeamet-i Kürtün adlı idari bölgenin merkezi durumundadır. 1515’te Kürtün kazasına bağlı Çepni Vilayeti tabirine rastlanmakta olup, Giresun bu Vilayetin merkezi durumundadır. Çepni Vilayeti tabiri XVI. yüzyıl sonlarına kadar sürmüş ve onun yerini Giresun kazası almıştır.

Giresun kazası bu idari durumu uzun süre devam ettirmiştir. Tanzimat döneminde Trabzon’a bağlanan şehir, Trabzon eyaleti kurulunca, Trabzon Merkez livasına tabi olmuştur (1847). 1850’de kazanın adı “Giresun Ma’Keşap “olarak kaydedilmiştir. 1855’te Ordu livasına, 1856’da yeniden Trabzon livasına, 1857’de tekrar Ordu livasına bağlanmıştır. 1866 tarihli Devlet Salnamesinde Trabzon Sancağının kazası olmuştur. 1875’ten 1878’e kadar Karahisar-i Şarki Sancağına bağlanan Giresun Kazası 1879’da tekrar Trabzon Sancağına dahil edilmiştir. 1891’de Giresun’un üç nahiyesi, 140 köy ve 14 mahallesi bulunmaktadır. Giresun 1923’te il olmuştur.

Giresun’da Kuva-i Milliyeciler ve Önderi Topal Osman Ağa

Anadolu’da yaşayan her Türk insanının katıldığı İstiklal Savaşının Giresun için de önemli ve özel bir yeri ve kahramanlık yönü vardır. 19 Eylül 1924 Cuma günü Hamidiye Vapuruyla Giresun’u ziyaret eden Ulu Önder Atatürk “Afyonkarahisar’da, Dumlupınar’da sizin Uşaklar da vardı” cümlesiyle Giresun’u Milli Mücadele tarihine mal etmiştir. Giresun Uşağının Milli Mücadeledeki kahramanlıkları yalnız Afyonkarahisar’da değil, daha önceki yıllarda Kafkas Cephelerinde başlamıştı.

Birinci Dünya Savaşında Ruslar karşısında Bayburt Hattı’nda dövüşen 37. fırkanın emrinde Giresunlulardan oluşan bir gönüllü birlik vardı. Başında Gazi (Topal) Osman Ağa’nın bulunduğu bu birlik kendinden sayıca ve malzemece çok üstün düşman kuvvetleri karşısında çetin savaşlar vermiş, Giresun’un Ruslar tarafından işgalini önlemiştir.

Osman Ağa Giresun’un Hacıhüseyin mahallesindeki köklü bir aile olan Feridunzâdelerdendir. Osman Ağa ticaretle uğraşırken 1912 yılında Balkan Savaşı başlamış, babası askerlik bedelini ödediği halde o gönüllü birlik oluşturarak savaşa katıldı. Başarılarından dolayı yarbaylık rütbesine kadar yükseldi. Bu savaşlarda sağ ayağından ağır bir şekilde yaralanmış, tedavisinden sonra ”Gazi” ünvanı alarak Giresun’a geri dönmüştür. I.Dünya Savaşına katılmış, Ruslar’a karşı Batum ve Harşıt’ta çarpışmıştır. Osman Ağa’nın gönüllü taburu Ruslar’ın Harşıt Çayı’nı geçmesine mani olmuş Tirebolu’nun işgalini önlemiştir.

I.Dünya Savaşı’ndaki bu birliğin adı Teşkilat-ı Mahsusa Alayı idi.

Mondros Mütarekesinden sonra Belediye Başkanı olan Osman Ağa burada dörtyüz yıl sulh içinde yaşayan Rum ve Ermeni’lerin, işgali çeteler kurarak çabuklaştırıcı çalışmalara başlamaları üzerine gönüllü birliği ile bu işgal çabalarının belini kırmıştır. Rum ve Ermeni işgalci çeteler Osmanlı Hükümeti nezdinde lobi oluşturarak Osman Ağa’yı tehcir işlerinden sorumlu göstermişler, yakalama emri çıkartmışlardır. Bu olay üzerine Osman Ağa Şebinkarahisar bölgesine yerleşmiştir.

8 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Kızılhaç heyetini taşıyan bir Yunan Gemisi Giresun’a gelir. Heyet 11 Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla’ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç bayrağını, daha da ileri gidip 5 Haziran 1919 tarihinde Pontus bayrağını asar. Bunun üzerine Osman Ağa harekete geçer işgal bayraklarını indirip yerine Türk Bayrağını asar.

Aynı yıl Temmuz ayı içerisinde Osmanlı Hükümeti tarafından affedilen Osman Ağa; İzmir ilinin Yunanlılar tarafından işgali üzerine 17 Mayıs 1919 günü Giresun ‘da büyük bir miting düzenlemiş, işgalci devletleri ve göz yumanları protesto etmiştir.

Gazi Osman Ağa’nın Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ile ilk buluşması 29 Mayıs 1919 günü Havza’da gerçekleşmiştir. Bu buluşmadan sonra, sadece ondan aldığı emirlerden güç alarak daha rahat hareket etmeye başlamıştır.

Erzurum’da yapılacak kongre için Dr.Ali Naci DUYDUK ve İbrahim Hamdi Bey ‘i temsilci gönderen Osman Ağa, Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alpaslan ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile anlaşarak, Eylül 1920’de Giresun gençlerinden oluşan “Giresun Gönüllü Taburu” nu kurmuştur.

Bu tabur ilk önce doğuda Ermeni saldırılarında görev almıştır. Osman Ağa 12 Kasım 1920’de Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ile tekrar buluşmuş, onu korumak için önce yanındaki on kişiyi, daha sonra da Giresun’dan topladığı 100 kişilik muhafız grubunu Ankara’ya göndermiştir. Atatürk’ün ilk muhafız birliği de bu şekilde kurulmuştur.

Milli şuurun oluşması ve harekete geçmesi için Giresun’da Gedikkaya isimli bir gazete çıkaran Osman Ağa’nın bu gayretli çalışmaları art niyetli kişilerce durdurulmak istenmiştir.

Giresun Müdafa-i Milliye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920’de Ankara’ya gitmiş, gerekli emirleri aldıktan sonra 12 Ocak 1921 tarihinde 42. ve 47. Gönüllü Alayların kurulması çalışmalarına başlamıştır. Mart 1921’deki Koçgiri ayaklanması, Gazi (Topal) Osman Ağa komutasındaki 47. gönüllü alayın büyük katkıları ile bastırılmıştır.

Çorum, Merzifon, Tokat ve Samsun havalisinde Rum ve Ermeni çeteleri tamamen ortadan kaldıran Osman Ağa, komutasındaki Alayı ile birlikte Sakarya Savaşına katılmıştır. Bu arada 42.Alay, Tirebolu’lu Binbaşı Hüseyin Avni Bey komutasında bu savaşta büyük kahramanlıklar göstermiş, Taşlıtepe sırtlarını kanlarının son damlasına kadar korumuşlardır. Bu Alayın tamamını şehit veren Osman Ağa , Mangaltepe sırtlarında büyük bir mücadale ve kahramanlık göstermiştir.

Savaştan kısa bir süre sonra Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Beyin ölümünden sorumlu tutulmuş, 2 Nisan 1923’te çıkan bir çatışmada henüz 40 yaşında iken vefat etmiştir.

Gönüllü Alayı ile birlikte Ankara’ya vardığı zaman kendisini karşılayan milletvekillerine yaptığı konuşmada: ”Ben bu millet uğruna bacağımı kaybettim. Düşmanı denize dökünceye kadar, icabederse sedye üstünde muharebe edeceğime alayımla birlikte yemin ediyorum.” diyerek yüreğinde nasıl bir vatan sevgisi bulunduğunu açık bir şekilde göstermiştir.
Mezarı Giresun Kalesi’nde bulunmaktadır.