Eskişehir, İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeybatısında 29-32 derece doğu boylamları ile 39-40 derece kuzey enlemleri arasında yer almaktadır.
Eskişehir’in yüzölçümü 13.652 km²’dir.
En Yüksek dağı 1825 metre ile Türkmendağı Tepesidir.
-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-
Eskişehir’in ilçelerinden Seyitgazi’nin küçük bir bölümü Ege’nin, Sarıcakaya İlçesi’nin tümü ile Merkez ve Mihallıçık ilçelerinin bir bölümü Karadeniz Bölgesi’nin etkisindedir. Ancak Eskişehir, coğrafi karakterini genellikle İç Anadolu Bölgesi’nden alır.
Eskişehir’de sert bir kara iklimi hüküm sürer. Gece ve gündüz arasındaki ısı farkı vardır.
Kuzeyden Bozdağ ve Sündiken Dağları, güneyden Emirdağ, doğudan Orta Asya Vadisi, batıdan Türkmen Dağı gibi doğal sınırlarla çevrili olan il alanı, yaklaşık 13.653 km2 dir. Bu alanıyla il, Türkiye topraklarının %1.8′ ini kaplamaktadır. İl merkezinin denizden yüksekliği ise 792 m dir.
Eskişehir ili, güneyden Afyonkarahisar’ın Emirdağ ve İnsaniye; güneydoğudan Konya’nın Yunak; doğudan Ankara’nın Polatlı, Nallıhan ve Beypazarı; kuzeybatıdan Bolu’nun Göyük; batıdan Bilecik’in Gölpazarı, Söğüt, Bozüyük ilçeleri ve Kütahya ile çevrelenmiş durumdadır.
Yaklaşık %22’sini dağların oluşturduğu ilin, yeryüzü şekilleri içinde ovaların payı %26 dolayındadır.
İç Anadolu’nun kuzeybatı köşesinde yer alan Eskişehir ilinin topografik yapısını, Sakarya ve Porsuk havzalarındaki düzlükler ile bunları çevreleyen dağlar oluşturur. Havza düzlüklerini, kuzeyden Bozdağ-Sündiken Sıradağları, batı ve güneyden ise İç Batı Anadolu eşiğinin doğu kenarında yer alan Türkmen Dağı, Yazılıkaya Yaylası ve Emirdağ kuşatır.
Dış etmenlerin uzun süren aşındırmaları sonucu vadiler, genellikle derinleşmiştir. Vadi yamaçları hafif eğimli olup, yamaç aşındırması güçlüdür. Genç oluşumlar dışında tepe sırtlarının basık ve yuvarlak olduğu ilde, kapalı havza durumu pek görülmez. Denize doğru sürekli bir eğim vardır.
Dağlar, ilin ovalarını çeşitli yönlerden kuşatır. Dağlık alanlarında, farklı aşınma ve çözünme sonucu ortaya çıkan şekiller, genellikle belirgindir. Ovalardan dağlara doğru, çeşitli yükseltilerde uzanan platolar vardır. İlin kuzeyinde, batı-doğu yönünde, Anadolu’nun iç sıradağlarından Bozdağ ve Sündiken Dağlan yer alır ve uzantıları doğuda, il sınırını oluşturan Sakarya Irmağı’na dek sokulur.
Eskişehir ilinin güneydoğu köşesinde, Sakarya yayının içinden başlayan Sivrihisar Dağları, güneydoğu-kuzeybatı yönünde uzanır. Kaymaz Bucağı’na uzanan Sivrihisar Dağlan eşik görünüşlü bir yayla üzerinde yer alır.
Kaymaz Bucağı’ndan sonra yayla görünümü kazanan geniş eşik üzerinde, yer yer yüksek tepeler görülür. Eskişehir il merkezinin güneyinde başlayan bu yayla görünümlü dalgalı alan, batı yönünde sürer. Sarısu Ovası’nın güneyinde, Küçük Türkmen Dağı’nı oluşturur ve il sınırları dışında Domaniç Dağları ile birleşir. Kaymaz Bucağı ile Eskişehir il merkezi arasındaki en önemli yükselti, Koca Kır Yaylası’nın Porsuk Ovası’na inen etekleridir. Porsuk Çayı’ndan batıya doğru gidildiğinde 1.255 m. yüksekliğindeki Küçük Türkmen Dağı’na ulaşılır. Daha batıda ise Kozdoğru Tepesi ile Göktepe bulunur.
Asıl Türkmen Dağı, Porsuk Barajı’nın güneyinden başlar ve uzantıları ile birlikte Sakarya Ovası’na dek uzanır. En yüksek noktası 1.825 m. ile Türkmen Dağı Tepesi’dir. Diğer önemli yükseltiler, Kırgıl Tepe, Kuyu Tepe, Yaylacık Tepe, Deve Eriği Tepesi, Deve Tepe ile Oluk Dağı’dır.
İldeki en önemli maden yatakları; Bor-Boraks, perlit, Manyezit, Krom, Toryum, Torit (Kristal) ve Eskişehir’in önemli simgelerinden olan Lületaşıdır.
Önemli Merkezlere ve Komşu İllere Karayolu Uzaklığı
Eskişehir-İstanbul: 315 km
Eskişehir-Ankara: 234 km
Eskişehir-İzmir: 461 km
Eskişehir-Bursa: 152 km
Eskişehir-Kütahya: 80 km
Eskişehir-Bilecik: 79 km
Eskişehir-Afyonkarahisar: 171 km
İklim
Eskişehir, coğrafi şartları, yükseltileri, yeryüzü şekilleri, denize olan uzaklığı gibi nedenlerden dolayı kara iklimi özelliğine sahiptir. Bir taraftan da Ege ve Marmara bölgelerine yakın olması nedeniyle bu bölgeler ikliminin etkilerini taşımaktadır. Genellikle Eskişehir’de kışlar parçalı bulutlu, kar yağışlı, baharlar orta derecede yağışlı ve yazlar ise az bulutlu ve açık geçer. Yıllık sıcaklık ortalaması, 10.9° dir. Aylık ortalamaya göre yılın en soğuk ayı, -2° ile ocak ayıdır. Aralık ayının ortalarından, şubat ayının ortalarına kadar çok soğuk günler ve don olayları yaşanır. -10° ile -25° arasında değişen derecelere rastlanabilir. Ancak ocak ayı içinde 10° ile 15° lik ılık günler de geçirilir. Mart ayında daha çok don olayına rastlanır. Baharın ikinci yarısında maksimum sıcaklık, 20° nin üstüne çıkar.
Haziran, temmuz ve ağustos aylarında en sıcak günler yaşanır. En düşük sıcaklık 10° – 15° dir Temmuz ayının ikinci yansı ile ağustos ayının ilk yansında en yüksek sıcaklık, 30° – 40° arasında değişir. Burada, kara iklimi özelliğini gösteren en belirgin olay, aynı zamanda gece ile gündüz sıcaklığında 12° ile 29° arasında büyük ısı farklarının olmasıdır. Sonbahar mevsimi, sıcaklığın 20°’ nin altına düşmesiyle, ağustos ayının ikinci yarısından itibaren kendini belli eder. Eylül ayının sonunda sıcaklık, 0° ‘ye kadar inebilir. En yüksek sıcaklık ise, yine eylül ayı içinde, yazın devamı olarak 20° ile 30° arasında oynayabilir. Ekim ayında ortalama sıcaklık, 10° civarında seyreder.
Eskişehir’de yağışlar, kışın kar ve yağmur halinde görülür. Aralık ayından itibaren yağışlar daha çok kar şeklindedir. Nisan ayı sonundan itibaren havalar ısınmaya başlar. Eskişehir’de bahar yağmurlan, batı ve güneybatıdan gelerek, sağanak halinde düşer. Yıllık ortalama yağış miktarı 378.9 kg/m3 ‘dür. Temmuz ve ağustos aylarında, Akdeniz yaz kuraklığı özelliklerini gösterir. Ancak çok hafif olarak, Karadeniz yaz yağmurlarını da alır. Ekim ayında yağmur, kasım ayında sulu karın yağması, kışın başladığını gösterir. Eskişehir’de rüzgarlar, kışın doğudan batıya eser. Baharın ilk aylarında kuzeybatı rüzgarları hakimdir.
Baharın sonunda güneybatı, batı ve kuzeybatıdan gelen rüzgarlar görülür. Yaz mevsiminde bazen geçici olarak günlük şiddetli doğu rüzgarları da görülebilir. Sonbaharda ise, eylül sonundan itibaren doğu, kuzeydoğu ve güneydoğu rüzgarları ortaya çıkar. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2011 verilerine göre; Yıllık en kuvvetli rüzgar Ocak ayında SE (Güneydoğu) yönünden 22,6 m/sn hızla eser. Yıllık hakim rüzgar yönü kuzey-kuzeybatı yönündedir. Yıllık ortalama rüzgar hızı 2,48 m/sn dir. 2011 yılı ortalama bağıl nem % 62,6’dır. 2011 yılı yıllık toplam orajlı gün sayısı 35’tir. Yıllık toplam 68 gün kuvvetli rüzgarlı geçmiştir. 2011 yılı yıllık ortalama yerel basınç ise 925.33 hPa’dır. En düşük yıllık mahalli basınç 910.9 hPa ile Şubat ayında tespit edilmiştir.
En soğuk ay ocak, en sıcak ay temmuz ayıdır. En yüksek sıcaklık Temmuz ayında 36.2 °C olarak ölçülmüştür. En düşük sıcaklık Aralık ayında -11.3 °C olarak ölçülmüştür. 2010 yılı verilerine göre; En fazla kar örtülü ay Mart ayıdır. Yıllık toplam 11 gün kar örtülü geçmiştir. Eskişehir İlinde sert bir karasal iklim görülmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise sert ve yağışlı geçer. Gece ve gündüz arasındaki ısı farkı fazladır. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2005 verilerine göre; Yıllık ortalama toplam 33.1 gün donlu geçmiştir. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2005 verilerine göre; Yıllık ortalama nisbi nem % 63 tür. En yüksek sıcaklık 42.0 °C ile 12.07.1980 de tespit edilmiştir. En düşük sıcaklık 22.2.1985 tarihinde –13 olarak tespit edilmiştir.
Bitki Örtüsü
İlin dörtte birini çam, meşe, gürgen, ardıç, katran ve köknar ağaçlarının oluşturduğu ormanlar teşkil eder. Orman olmayan arazilerde, su kenarlarında söğüt,ahlat ve kavak ağaçlarına rastlanmaktadır.
Flora
İç Anadolu stepleri, Kuzey Anadolu ve Batı Anadolu ormanları, Eskişehir’in bitki örtüsünü oluşturur. Sündiken Dağları’nın, Porsuk Vadisi’ne bakan güney yamaçlarında, 1000 metreden sonra meşe çalılıkları, daha sonra da bodur meşeler görülür. 1300 metreden sonra yer yer kara çamların göze çarptığı Sündiken Dağları’nın, Türkmenbaba, Eşekli Türkmen Tepesi ve Bozdağ’ın Sakarya Vadisi yönü incelenirse, (özellikle Tandırlar Dağküplü Köyleri arası çok sıktır) karaçamla kaplı olduğu gözlenir. Burada karaçamların arasında, kızılçamlar da görülür. Taştepe ve Mihalıççık civarına kadar sarıçamlar yer alır. Yapıldak civarındaki çam ormanları arasında, yüksek meşeler görülür. Eskişehir’in güneyindeki platolarda ve Çifteler Ovası’nda orman yoktur fakat karakteristik step bitkileri vardır.
Sarısu Porsuk Vadisi’nin bitki örtüsünü, yumak, yavşan ve kekik oluşturur. Porsuk ve Keskin Dereleri’nin kenarlarındaki bitki örtüsü ise, söğütler, kavaklar, karaağaçlar ve koruluklardan oluşur. Orta Anadolu Bölgesinin karakteristik bitki örtüsü içerisinde yer alan Eskişehir, % 26,3’ü ormanlarla kaplıdır. Eskişehir, koru ormanlarının % 78’ü karaçam, % 9’i sarıçam, % 6’ü kızılçamdır. Geriye kalanı bataklık ormanları olup, bunun da tamamı meşe cinsidir. Çayır ve mera arazisi ilimizin toplam arazisinin %24’ünü teşkil etmektedir. İlimizde 582.505 hektar işlenen tarım arazisi bulunmaktadır. Eskişehir ilinde tespit edilmiş 8 adet toprak grubu vardır. Buna göre, % 44.8 ile en fazla kahverengi topraklar, % 26.36 ile kahverengi orman toprakları ve % 12.70 ile kalkersiz kahverengi orman toprakları bulunmaktadır.
Eskişehir İl arazisinin %21.8’i dağlık, % 6’sı yayla, % 25.8’i ova ve %51.8’i dalgalıdır. 582.505 hektar (% 43) tarım alanına sahip olan Eskişehir İlinde ; 325.851 hektar çayır-mer’a arazisi (% 24) , 331.263 hektar (% 24) orman ve fundalık arazi, 125.581 hektar (% 9) tarıma elverişsiz arazi bulunmaktadır. Eskişehir 2013 yılı verileri ile Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı 3.612.329,48 dekar arazi ve bu arazide çiftçilik yapan 26.966 çiftçi bulunmaktadır. Eskişehir’de arazinin kullanım durumu ve oranları şöyledir; İşlenen tarım arazisi 582.505 hektar ile %41,8’i, Orman Arazisi 397.327 hektar %26,3’ü, Çayır-Mera Alanı 325.851 hektar ile %23,4’ü, Su Yüzeyi (Göl-Gölet-Baraj) 3.775 hektar %0,3’ü, Tarım Dışı Arazi 53.705’i, %3,8’i, Tescil Dışı alan 59.307 hektar %4,4 oluşturmaktadır. Arazi kullanım durumu; Tarla 366.722 ha (%62,95), Meyve 3.738 ha (%0,65), Sebze 5.682 ha ( %0,98), Nadas 197.164 ha (%33,85) Terkedilen Alan 9.195 ha (%1,57) oluşturmaktadır.
Fauna
Karasal Türler ve Populasyonları İlimizde faunayı memeliler ve kuşlar olarak tasnife tabii tuttuğumuzda memeliler ve kuşları karada yaşayanlar olarak ayırt edebiliriz. Memelilerin yaşama ortamı ormanlar olup kısmen sazlık ve step bitki örtüsü ile kaplı yerleşim alanlarına uzak mıntıkalarda yaşamlarını devam ettirmektedirler. Bu yaşam ortamındaki memelileri şöyle sıralayabiliriz. Geyik (Sığın) : Mihallıççık, Çatacık, Sarıcakaya ormanlarda av koruma ve üretme sahasında olup, yapılan gözlemlerde sayılarının 450 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ayı (Ursus aretos) : Sayıları oldukça azdır. Nesli tükenmek üzeredir.
Tavşan (lepus europeus) : Sayıları oldukça fazladır. Kırsal alanda ve ormanlarda rastlamak mümkündür. Kakım, Gelincik, Sansar türlerine sıkça rastlanır. Sincap, Kirpi gibi memelilere azda olsa rastlanmaktadır. Kurt, Çakal ve Yaban Domuzu gibi memelilerin yaşam ortamları ormanlar olup, sıkça rastlanmaktadır. Miktarları oldukça fazladır. Kuşlar : Eskişehir faunası, özellikle kuş türleri açısından zengindir. Balıkdamı Sulak Alanı (Sivrihisar), Doğancı Göleti (Alpu), Emineken Göleti (Çifteler) ve Yörükkırka Göleti (Merkez) göçmen kuşların uğrak yeri olması nedeniyle, kuş gözlemciliği açısından önemli yerlerdir. Balıkdamı, göç döneminde yaklaşık 140 kuş türü barındırmaktadır. rdekgillerden ; Boz kaz, Sakarca, Yeşilbaş, Kılkuyruk, Sülüngillerden ; Bıldırcın, Çil, Sutavuğugillerden ; Sutavuğu, Sakarmeke, Yağmurkuşugillerden ; Gümüşi yağmurcun, Çullukgillerden ; Çulluk, Çamur kuşu, Döğüşken, Martıgillerden ; Karabaş martı, Çöltavuğugillerden ; Bağırtlak, Güvercingillerden ; Tahtalı, Üveyik, Karatavukgillerden ; Karatavuk, Ormanlarda ve kırsal alanlarda kısmen sulak ve bataklık sahalarda bulunmaktadır. Sayıları vasatın altındadır. Aquatik Türler ve Populasyonları Sayıları azalmakta, sıkça rastlanmamaktadır.
Kürklü Hayvanlar Ayı, Tavşan, Tilki, Sansar, Sincap bulunmaktadır. Populasyonları oldukça azalmıştır. Balıklar İlimiz dahilindeki akarsular, göl, gölet ve barajlarda balık türleri mevcut olup sırası ile yüksek rakımlı orman içi akarsularda Alabalık türleri yaşamaktadır. Bu akarsuların aşağı kısımlarında Sazan, Bıyıklı balık, Turna bulunmaktadır. Mevcut barajlarımızda başta Sazan olmak üzere Yayın ve Yılanbalığı, Kefal bol miktarda üretilmektedir. Ayrıca göl ve göletlerde Sazan, Aynalı Sazan, Yayın Balığı bulunmaktadır. Bunlar suni olarak ta üretilmektedir. Orman içi akarsuların yüksek kesimlerinde alabalıklar tabii olarak yetişmektedir. Diğer türlerde Gökçekaya, Sarıyar Barajı su toplama havzasında, ayrıca DSİ’nin göletlerinde yetişmektedir. İlimizde 8 adet Tabiat Anıtı bulunmaktadır. Bunlar : Çatacık Geyik Alanı Türk Fındığı Kokulu Ardıç I – II – III Kaya Ardıcı Kepez Saçlı Meşesi Piribaba Meşesi İlimiz sınırları içerisinde milli park bulunmamaktadır.
Fauna alanı memeli hayvanlar açısından önemli olan Çatacık Ormanları (1350m)‟dır. Türkiye’de iki noktada bulunan Kızıl Geyik Üretme İstasyonundan birisi bu bölgede yer almaktadır. Tamamıyla ava kapalı olan Çatacık Yaban Hayatı Geliştirme Sahasında ; Kızılgeyik, ayı, domuz, kurt, tavşan, sincap, yaban koyunu gibi memeli, keklik, doğan, kartal ve şahin gibi kuşlarıyla dikkat çekmektedir.
Ekonomik Yapı
Eskişehir İlçeleri
Mahmudiye : Mahmudiye ilçesi; kuzeyde Merkez İlçe, Alpu, kuzeydoğuda Beylikova, doğuda Sivrihisar, güneyde Çifteler, batıda Seyitgazi ile çevrilidir. 1940 yılında Belediye Teşkilatı kurulmuş, 1954 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu : 8.654 (31/12/2011) İlçe halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Eski çağlarda Hitit ve Frig uygarlıklarının yerleşimine sahne olan ilçede Roma-Bizans dönemlerine ilişkin kalıntılar bulunmuştur. İlçe Osmanlı döneminde önem kazanmış, orduya at yetiştiren hara’nın kurulması ile daha da gelişmiştir. 1815 yılında II.Mahmud’un emri ile kurulan Çiftlik-i Hümayun’da tarımsal faaliyetler, at ve koyun yetiştiriciliği ağırlık kazanmıştır. Bu nedenle ilçeye Mahmudiye adı verilmiştir. Günümüzde Anadolu Tarım İşletmesi adını alan kuruluş ülkenin yarış atı ihtiyacını karşılayan önemli birkaç merkezden biridir.
Sivrihisar : Sivrihisar ilçesi, doğuda Günyüzü ve Ankara, batıda Çifteler ve Mahmudiye, kuzeyde Beylikova ve Mihalıççık, güneyde ise Konya ve Afyon ile çevrilidir. Nüfusu: 23.423 (31/12/2011) İlçe halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Sivrihisar ilçesinde yerleşim Hititler zamanına kadar iner. O dönemde adı Sallopa olan ilçede Milattan önce 700’lerde Frigler yerleşmeye başlamıştır. İlçe merkezinin 16 km. yakınında olan Pessinus (bugünkü Ballıhisar) önemli bir kült merkezdir. Friglerle birlikte Ana Tanrıça Kibele kültünün de yok olması Pessinus’un giderek önem kaybetmesine yol açmıştır. Roma döneminde ticari ve askeri önemi artmaya başlayan Sivrihisar, Bizans İmparatoru Justinianos (M.S.527-565) tarafından yeniden onarılmış ve Justinianopolis adını almıştır. 1074 yılında Selçuklu’ların eline geçen ilçe Karahisar adını alarak bir imar hamlesi başlatılmıştır. Camii, han,hamam,medrese gibi yapılar ilçenin önemli bir kültür merkezi olmasını sağlamıştır. 1289 yılında Osmanlıların eline geçen Sivrihisar’da 1684 yılında kaza teşkilatı kurulmuş, 1912’de Eskişehir iline bağlanmıştır. Günümüzde Sivrihisar kültürel ve tarihi bir merkez olarak önemini korumaktadır. Ünlü mizah ustası ve filozof Nasreddin Hoca’nın doğum yeri olmasıyla da ünlüdür.
Sarıcakaya : Sarıcakaya ilçesi, doğudan Ankara, batıda Mihalgazi,kuzeyde Bolu, kuzey batıda Bilecik, güneyde ise Merkez İlçe ile çevrilidir. 1958 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu: 5.353 (31/12/2011) İlçe halkının en önemli geçim kaynağı sebze ve meyve üretimidir. Seracılık ve ipek böceği yetiştiriciliği de yaygındır. İlçe merkezinin 13 km. doğusundaki Laçin Köyü’nde maden suyu kaynakları bulunmaktadır. Sakarya Nehri boyunca düzenli yerleşim 1460 yıllarına kadar uzanır. İlçe merkezindeki bu günkü Sarıkaya ve Camikebir mahallelerinin birleşmesiyle bugünkü Sarıcakaya ilçesi oluşmuştur.
Mihalgazi : Mihalgazi ilçesi; doğuda Sarıcakaya İlçesi, batı ve kuzeyinde Bilecik, güneyinde Merkez İlçe ile çevrilidir. Belediye teşkilatı 1967 yılında kurulmuş, 1991 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu: 3.699(31/12/2011) İlçe halkının en önemli geçim kaynağı meyve ve sebze üreticiliğidir. Coğrafi konumu nedeni ile ilçe yazlık ve kışlık sebze yetiştiriciliğinde ve seracılıkta gelişme kaydetmiştir. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun öncesinde Ertuğrul Gazi’nin yönetiminde Sakarya Nehri boylarındaki yöre 1292’de müslümanlığı seçerek Osmangazi ile birlikte çok sayıda sefere katılan eski Harmankaya Tekfuru Köse Mihal’in yönetimine verilmiştir. Köse Mihal’in halk arasında bilinen adı olan Abdullah Mihalgazi ilçeye ad olarak verilmiştir. Sakarılıca Kaplıcaları 55 derece ısısı ve 11lt/sn.su debisi ile romatizma ve birçok hastalıklara iyi geldiği için çok sayıda ziyaretçi ağırlamaktadır.
Tepebaşı İlçesi : 296.704 nüfuslu (31/12/2011) 976350 da yüzölçümüne sahip 43 mahalle 40 köyden müteşekkil İlçemiz Tepebaşı, Bozdağ ve Sündiken Dağları ile Kütahya Yükseltisi arasında kalan Porsuk ovasının ortasından geçen ve Sakarya Nehri’nin en önemli kollarından biri olan Porsuk Çayı’nın iki yakasına kurulmuş Eskişehir kent merkezinin kuzey, kuzey-batısında bulunmaktadır. Coğrafi olarak Orta Anadolu’da bulunan ilçemizde tipik kara iklimi hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak Kışlar soğuk ve yağışlıdır. Yağışlar özellikle Aralık –Mart ayları arasında kar şeklinde görülür. İlçemizde yıllık yağış ortalaması 378,9 kg/m² dir.
Seyitgazi : Seyitgazi İlçesi; kuzeyde Merkez ilçe, kuzeydoğuda Mahmudiye, batıda Kütahya, güneyde Afyon, doğuda Çifteler ve Han ile çevrilidir. 1922 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu: 15.783(31/12/2011) En önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçe ilkçağlarda hayli yoğun bir Hitit-Frig yerleşimine sahne olmuştur. Nakoleia adı ile Roma-Bizans döneminde önemli bir karakol haline gelmiştir. M.S. 740 yıllarında bölgeye yapılan Arap akınları sırasında İslam kahramanlarından Seyyid Battal Gazi Şehit olmuştur. Ve adı İlçeye verilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman 1533-1536 Irak Seferine giderken ordu Seyitgazi’de konaklar ve Matrakçı Nasuh, Seyitgazi’nin minyatürünü resmeder. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde(17.yüzyıl ortaları) Seyitgazi hakkında şu bilgiler geçer.”… burada Seyyid Battal Gazi de gömülüdür. Rum harplerinde şehit olmuştur…
Hacı Bektaş Veli’nin onayı ile bin adet ev halkı iskan edilerek, büyütülmüştür…” Seyyid Battal Gazi Kimdir? Ünlü İslam Komutanının 8.yüzyılda yaşadığı tahmin edilmektedir. İslam ordularının Bizans’a karşı savaşlarında destanlaşmış varlıklar göstermiştir. Antakya,Şam yada Malatya doğumlu olduğu söylenir. İstanbul kuşatmasında (M.S.717-718) ve M.S.740’a değin seferlerdeki kahramanlıkları halk tarafından destanlaştırılarak anlatılmıştır. Afyonkarahisar yakınlarındaki bir savaşta şehit düşmüştür. İki büyük destana konu olmuştur. Arapça, “Zatü’l-Himme” ve Türkçe “ Battalname” adına 1207-1208 yıllarında alaaddin Keykubat’ın annesi I.Gıyaseddin Keyhüsrev’in eşi olan Ümmühan Hatun tarafından Bir külliye yaptırılmıştır. Ve kasabaya Seyitgazi adı verilmiştir.
İnönü : İnönü ilçesi doğuda merkez ilçe, güneyde Kütahya, güneybatı, batı ve kuzeyde Bilecik iliyle çevrilidir. Belediye teşkilatının kuruluşu 1884 yılına uzanır. 1987 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu : 7.230 (31/12/2011) İlçe halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçenin, yoğurt ve kaymağı meşhurdur. İnönü ovasına hakim tepelerin üzende yer alan in’ler, korunma kolaylıkları dolayısıyla doğal birer kale görevi görmekteydi. Kanuni Sultan Süleyman 1533-1536 Irak Seferi’ne giderken İnönü’de konaklar.Matrakçı Nasuh; altta İnönü, ortada Bozüyük ve Derbend-i Ermeni(Osmanlı döneminde Ermeni Derbendi denen dağ geçidi, günümüzde ilçe merkezi olan Pazaryeri kasabasının bulunduğu yer), üstte Zincirlikuyu olmak üzere minyatür resmeder. Bu minyatür bize İn’lerin o tarihte bile önemini koruduğunu göstermektedir. Atatürk’ün emirleriyle kurulan Türk Tarih Kurumu, Anadolu’nun karanlıkta kalan geçmişini ortaya çıkarmak için başlattığı çalışmaların bir kısmını da İnönü civarında sürdürmüştü. Bu mağaralarda 1938 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından yapılan kazılar sonucunda Bakır Çağı’nda tarihlenen kap-kacak ve Frig, Bizans ve Osmanlı dönemi keramikleri bulunmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında, I.İnönü(9-10 Ocak 1921) ve II.İnönü(31 Mart – 1 Nisan 1921) zaferlerinden sonra Atatürk tarafından, savaşları idare ettiği yer olan İnönü beldesinin adı, İsmet Paşa’ya soyadı olarak verilmiştir.
Alpu : Alpu İlçesi; doğuda Beylikova, batıda Merkez İlçe, kuzey batıda Sarıcakaya, güneyinde Mahmudiye, kuzeyde ise Ankara ile çevrilidir. Belediye teşkilatının kuruluşu 1955’tir. 1987 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu: 12.757 (31/12/2011) İlçe halkının geçim kaynağı ağırlıklı olarak tarım, orman ve hayvancılıktır. Toprakların büyük bölümünde şeker pancarı ekilidir. Dereköy mevkiinde ocaklardan çıkarılan lületaşı ham veya işlenmiş olarak satılmaktadır. İlçede yaklaşık 250 aileden oluşan gümüş işleme ustaları “Savat” adı verilen sanatı sürdürmektedirler. “Savat” gümüş üzerine siyah savat çamuru ile yapılan bir süsleme tekniğidir. Siyah-Beyaz bir renk ile gümüş eşya ayrı bir güzellik kazanır. İlçenin 16 km. güneydoğusunda ki Uyuzhamam köyündeki kaplıca suyu deri hastalıklarına iyi gelmektedir. İlçe, ilk çağlardan itibaren Hititliler ve Friglerin yerleşimine sahne olmuştur. 1071’deki Malazgirt Savaşından sonra, Selçuklu Uç Beylerinden Bozhan, halen ismi Bozan olan kasabanın bulunduğu yere bir han yaptırır ve altı haneyi buraya yerleştirir. Altı-Altu-Alpu olarak değişime uğrayarak bugünkü adını almıştır.
Çifteler : Çifteler ilçesi; doğuda Sivrihisar, batıda Seyitgazi, güneybatıda Han, kuzeyde Mahmudiye, güneyde Afyon ile çevrilidir. 1951 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu : 16.392 (31/12/2011) İlçe halkının en önemli kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçedeki su ürünleri istasyonunda aynalı sazan, alabalık ve pekin ördeği yetiştirilmektedir. İlçeye yerleşim antik çağlarda Frig ve Roma uygarlıklarına kadar uzanır. İlçe sınırları içerisinde çok sayıda höyük bulunmaktadır. Osmanlı Devleti zamanında tahıl gereksinimini karşılayan önemli merkezlerden biriydi. 1795 yılında düzenli yerleşim ile Çifteli adı Çiftlük-ü Humayun olur. 19. yüzyılın başlarında Çifteevler olarak değişen isim zamanla Çifteler olur. Sakarya Nehrinin doğduğu yer olan Sakaryabaşı Çifteler’in 2 km. güneyinde yer alır. Kaynak güzel bir göl oluşturur. Rengarenk bitkileri ve balıkları ile doğal bir akvaryum gibidir. Sakaryabaşı’nda turizm hareketliliğine cevap verebilecek konaklama, balık lokantaları, çay bahçeleri, günübirlik piknik ve mesire alanları ve doğal yüzme havuzu vardır.
Günyüzü : Günyüzü ilçesi, doğuda Ankara, batıda Sivrihisar, güneyde ise Konya ile çevrilidir. Belediye teşkilatı 1972 yılında kurulmuş, 1990 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu: 6.716 (31/12/2011) En önemli geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır. İlçeye bağlı Kayakent Kasabası, Kuzuören,Kavacık ve Gecek köylerinde kök boya kilim dokumacılığı yapılmaktadır. İlçe’deki Arayit Dağı eteklerindeki küçük vadilerde Frig yerleşmeleri ve kaya anıtları bulunmuştur. Daha sonra ilçe Roma-Bizans yerleşimine sahne olmuştur. 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı’ndan sonra 1150 yıllarında ayrı bir yerleşim merkezi olarak (Kozağacı) adı ile anılmaktadır.
Odunpazarı İlçesi : Nufusu: 365.764 (31/12/2011) olan; Eskişehir’in güney tepelerinde meskun, tarihi Odunpazarı İlçemizin oldukça ilginç bir kuruluş söylencesi vardır. “Kente ilk yerleşmeye gelenler üç koyun ciğerini birer sırığın üzerine yerleştirerek, bu sırıkları bugün bilinen isimleriyle Şarhöyük, Porsuk kenarı ve Kurşunlu Camii’nin olduğu yerlere dikerler. Şarhöyük ve Porsuk kenarına konulan ciğerler hemen bozulur. Kurşunlu Camii’nin yakınına yerleştirilen ciğerlerse bozulmadan kalır. Böylece en temiz havanın burada olduğuna karar verilerek, buraya yerleşilir. ”Bazı araştırmacılar,Osmanlı Devleti’nin Odunpazarı’nda kurulduğunu o dönemlerdeki adının ise, “Karacaşehir” olduğunu kayıtlara geçmiştirler. Odunpazarı üzerine kayıt düşen kimi araştırmacılar ise; Selçuklu Türkleri’nin, Eskişehir’i 1200’lerde Odunpazarı’nda kurduğunu belirtiyorlar.
İlk kuruluşu Hititler dönemine uzanan kentin Dorylaion adını alması bu döneme rastlıyor. Hititler, Frigler, Romalılar ve Bizanslılar’ın ele geçirdikleri dönemde ticaret merkezi olan kent bu nedenle saldırılara hedef olmuş. Romalılar kenti Porsuk Çayı’nın kuzeyine taşımışlar.Bizanslılar ise giderek artan Arap ve Selçuklu akınlarından korunmak için güneybatıdaki Karacaşehir tepesini seçmiş.Anadolu, Türkler’in eline geçince de kent yeniden ovaya kurulmuş, ancak Porsuk Çayı’nın sık sık taşması karşısında daha güvenli ve ovaya yakın olan güneydeki tepenin yamacına yani şimdiki adıyla Odunpazarı’na taşınmıştır.
Mihalıççık : Mihalıççık İlçesi, kuzeyde ve doğuda Ankara, batıda Beylikova ve Alpu, güneyde ise Sivrihisar ile çevrilidir. 1925 yılında Eskişehir’e bağlanmıştır. Nüfusu: 10.028 (31/12/2011) İlçe halkının en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlkçağlarda ki Frig yerleşiminin izleri olmasına karşın ikincil derecedeki yollar üzerinde bulunması nedeniyle ancak Osmanlı döneminde önem kazanmış, Osman Bey tarafından Köse Mihal’in yönetimine verilen ilçe, torunu Gazi Mihal dolayısıyla Mihalıççık adı ile anılmaya başlandı. Anadolu’nun en önemli ozanlarından Yunus Emre ‘nin doğduğu yer olan Sarıköy(bugünkü Yunus Emre Köyü) Mihalıççık İlçesi sınırları içerisindedir. 6-10 Mayıs Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası olarak kutlanmaktadır. Mihalıççık’a 12 km. uzaklıktaki Sorkun köyünde halkın tümü çömlekçilikle uğraşmaktadır. Yüzyıllar öncesinin yöntemlerini kullanmaları dolayısıyla dünyanın her yerinden gelen bilim adamlarınca araştırmalar yapılmaktadır.
Beylikova : Beylikova ilçesi, doğuda ve kuzeyde Mihalıççık, güneyde Sivrihisar ve Mahmudiye, batıda Alpu ilçeleri ile çevrilidir. Nüfusu :6.557 (31/12/2011) İlçe halkının en önemli geçim kaynağı , tarım ve hayvancılıktır. Toprakların büyük bölümünde şeker pancarı ekilidir. Her yıl Haziran-Temmuz aylarında Süt Şenliği yapılır. Porsuk Nehri kıyısında yer alan ilçenin içinden Eskişehir-Ankara demiryolu hattı geçmektedir. İlkçağda Frig ve Roma egemenliğindeki ilçe, Selçuklular döneminde büyük bir at yetiştirme merkezi olduğu için Beylikahır olarak adlandırılmış, 1985 yılında ismi Beylikova olarak değiştirilmiştir.
Han : Han ilçesi; doğuda Çifteler, kuzey ve batıda Seyitgazi, güneyde Afyon iliyle çevrilidir. Belediye teşkilatı 1967 ‘de kurulmuş, 1990 yılında ilçe olmuştur. Nüfusu : 2.187 (31/12/2011) En önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçe hayli yoğun bir tarihi yerleşime sahne olmuştur. Yazılıkaya-Midas Kenti dahil birçok Frig eserine, Roma-Bizans , Osmanlı Uygarlıklarına ait yerleşim yeri ve kültür varlıklarına sahiptir. IV.Murat döneminde, Vezir-i Azam Hüsrev Paşa Bağdat Seferi’ne giderken bölgenin önemini kavramış ve buraya bir kervansaray, cami, hamam ve çeşmeler yaptırılmasını istemiştir. Han-i Hüsrevpaşa olarak adlandırılan ilçe, adını buradan almıştır. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde: “… Eskişehir’i geçip menzil-i Seyitgazi’ye ondan sonra Han-i Hüsrevpaşa’yı geçip…” ifadesi o dönemin kervan yolunda Han’ın Seyitgazi’den sondaki önemli bir konaklama noktası olduğunu göstermektedir.
Eskişehir Ulaşımı
Karayolu : Eskişehir, ülke ulaşım sistemi içinde önemli bir konuma sahiptir. İstanbul’un İç Anadolu ile Ankara’nın da Güney Marmara ve Batı Anadolu ile bağlantısını sağlayan yollar üzerinde önemli bir duraktır. Eskişehir’in ana karayolu bağlantısı İstanbul-Eskişehir-Ankara devlet yoludur. Adapazarından ayrılan bu yol güneye inerek Bilecik’ten geçer ve Bozüyük’ten doğuya yönelerek Eskişehir İl sınırı içine girer. Tüm ili kuzeybatı-güneydoğu yönünde geçen bu yol il ulaşımının omurgasıdır. Merkez ilçe ve Sivrihisar bu yol üzerinde yer alır. İl’in diğer karayolu bağlantıları bu yoldan ayrılır. Eskişehir’de ulaşımı olmayan köy bulunmamaktadır. Komşu İllere Karayolu Uzaklığı Eskişehir-İstanbul: 315 km Eskişehir-Ankara: 234 km Eskişehir-İzmir: 461 km Eskişehir-Bursa: 152 km Eskişehir-Kütahya: 80 km Eskişehir-Bilecik: 79 km Eskişehir-Afyonkarahisar: 171 km Tel: (+90-222) 227 88 00 – 227 88 01 Eskisehir Şehirlerarası Otobüs Terminali Adres: Şeker Mh. Çevreyolu, Sivrihisar Caddesi, Tepebaşı, Eskişehir
Havayolu : Eskişehir Anadolu Havalimanı Özel sektöre hava taşımacılığı ve havaalanı işletmeciliği yapabilme hakkı 1983 yılında yayınlanan 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ile verilmiştir. Anadolu Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi’ne aittir, Anadolu Üniversitesi İki Eylül Kampüsü’nde bulunmaktadır. Eskişehir Anadolu Havalimanı, Tren Garına uzaklığı 6,4 km’dir. Eskişehir otogarına uzaklığı 5,8 km’dir. Yurtiçi seferleri, yolcu sayısının yetersiz olması nedeniyle kaldırılmıştır. Sadece Brüksel-Eskişehir , Eskişehir-Brüksel arası uçak seferleri vardır. Eskişehir’e en yakın havaalanı Ankara Esenboğa Havalimanıdır. Eskişehir’e uzaklığı 272km’dir. Ankara Esenboğa Havalimanı santral telefonu 0.312.590 40 40 Adres: Anadolu Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi İkieylül Kampüsü 26470 Eskişehir Telefon: 0.222.323 88 03 – 0.222.3222070
Demiryolu : Demiryolu:Eskişehir, ülke demiryolu sisteminin en önemli kavşak noktalarındandır. Ankara ve tüm Anadolu’ya bağlantılıdır. Merkezi garlar arasındaki mesafeler Eskişehir-Ankara 264 km. Eskişehir-Haydarpaşa 375 km. Eskişehir-Afyon 162 km.dir. Devlet Demiryollarının il içindeki uzunluğu 215 km.dir. Her yöne giden ekspres ve posta trenlerinin kilit noktası durumundadır. Ankara – Eskişehir – Ankara Arasında Her Gün İşleyen Yüksek Hızlı Trenler seferleri vardır. Eskişehir-Ankara arası Yüksek Hızlı Tren ile seyahat 1,5 saat sürmektedir. Ankara – Konya – Ankara Arasında Her Gün İşleyen Yüksek Hızlı Trenler seferleri vardır. Eskişehir-Konya arası Yüksek Hızlı Tren ile seyahat 2 saat sürmektedir. İstasyon Tel: 0.222.225 80 80/336 0.222.225 55 55 (Danışma) Eskisehir Tren İstasyonu Adres :Hoşnudiye Mh. İstasyon Caddesi, Tepebaşı, Eskişehir
Eskişehir Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri
Bardakçı Deresi : [Çay] , Toplam Uzunluğu 46 km’dir. İl Sınırı içindeki uzunluğu 46 km’dir. Yıllık ortalama Debisi 2,22m3/sn.
Yıldız Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in güneyinde yer alır. Yüksekliği 941 metredir.
Yukarı Kartal Göleti : [Gölet] , Kartal deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi zonlu’dur. Depolama hacmi 0,540hm3 . Sulama alanı 144 ha.
Çukurhisar Göleti : [Gölet] , Ilgın deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi homojendir. Depolama hacmi 0,635hm3 dür. Sulama alanı 140 ha.
Kaymaz Barajı : [Baraj Gölü] , Çayırlık akarsuyundan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Toprak. Depolama hacmi 0,216 hm3. Sulama alanı 420 ha.
Çengel Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in güneyinde yer alır. Yüksekliği 942 metredir.
Ayvalı 1 Göleti : [Gölet] , Okçu deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi homojendir. Depolama hacmi 0,451 hm3. Sulama alanı 76 ha.
Yapıldak Göleti : [Gölet] , Yağıcak deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Zonlu’dur. Depolama hacmi 0,890 hm3. Sulama alanı 220 ha.
Ulubük Mağarası : [Mağara] , Alpu ilçesinin yaklaşık 30 km kuzey batısında, Alpınar Köyünün 2 km güneyindeki Ulubük Yaylası’nda yer alır.
Dağcı Göleti : [Gölet] , Pazarçayı’ndan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojendir. Depolama hacmi 0,509 hm3. Sulama alanı 97 ha.
Çatmapınar Göleti : [Gölet] , A.dereboyu’ndan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen’dir. Depolama hacmi 4,154 hm3. Sulama alanı 838 ha.
Kanlıpınar Göleti : [Gölet] , Tıngır deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen’dir. Depolama hacmi 0,750 hm3. Sulama alanı 120 ha.
Kara Mağara : [Mağara] , Alpu’nun yaklaşık 25 km kuzeydoğundan bulunan Karacaören köyünün 2 km kuzeyindeki Sulununkıran Tepe’sinin Sakarya Nehri’ne bakan kuzey yamacının başlangıcında yer alır.
Sivrihisar Dağları : [Dağ] , Eskişehir ilinin güneydoğu köşesinde, Sakarya yayının içinden başlayan Sivrihisar Dağları, güneydoğu-kuzeybatı yönünde uzanır. Sivrihisar dağlarının en yüksek olanı Çal dağıdır. Yükseklik 1690m.
Umurlarbayırı Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in kuzeyinde yer alır. Yüksekliği 1008 metredir.
Panet Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in kuzeyinde yer alır. Denizden yüksekliği 960 metredir.
Kocaş Göleti : [Gölet] , Çağsak deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Kargir’dir. Depolama hacmi 0,450hm3 dür. Sulama alanı 117 ha’dır.
Karakaya Mağarası : [Mağara] , Mihalıççık ilçesinin kuzeybatısında bulunan Yalımkaya (Domya) köyünün 1 km doğusunda, Sakarya Nehri’nin kolu olan Domya Deresi’nin sağ yamacında yer alır.
Çatören Barajı : [Baraj Gölü] , Harami akarsuyundan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Toprak. Depolama hacmi 499 hm3. Sulama alanı 7025 ha.
Musaözü Barajı : [Baraj Gölü] , Mollaoğlu akarsuyundan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Toprak. Depolama hacmi 0,244 hm3. Sulama alanı 400 ha.
Pürtek Çayı : [Çay] , Sivrihisar İlçe merkezinin kuzeybatısında Sivrihisar Dağları yer alan “Karaburhan”Deresi adı ile başlar, doğuya akar, Mülk Köyü’nün doğusunda kuzeye döner ve Pürtek Çayı adını alır. Debisi 0,83 m3/sn
Porsuk Ovası : [Ova] , Kütahya il sınırından başlar, Porsuk Çayı’nın yatağı boyunca kuzeydoğu yönünde uzanır. Eskişehir il merkezinden sonra, doğuya yönelir ve Ankara il sınırına dek sokulur.
Kayı III Göleti : [Gölet] , Bakırköy deresinden beslenmektedir. Sulama ve taşkın amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen’dir. Depolama hacmi 1,016 hm3. Sulama alanı 167 ha.
Yenice Barajı : [Baraj Gölü] , Sakarya akarsuyundan beslenmektedir. Enerji amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Toprak. Depolama hacmi 1,798 hm3. Güç, 38MW, Yıllık üretim 122GWh.
Kunduzlar Barajı : [Baraj Gölü] , Yönek akarsuyundan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Toprak. Depolama hacmi 0,375 hm3. Sulama alanı 3788 ha.
Türkmen Dağı : [Dağ] , Eskişehir İlini batı ve güneyden İç Batı Anadolu eşiğinin doğu kenarında yer alır. En yüksek nokta 1825 metre ile Türkmen Dağı tepesidir.
Büyükdülüçe Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in güneyinde yer alır. Denizden yüksekliği 1008 metredir.
Üççam Göleti : [Gölet] , Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Zonlu, Toprak dolgudur. Depolama hacmi 2,5 hm3. Sulama alanı 480 ha.
Yukarı Sakarya Ovası : [Ova] , İlin güneybatısında yer alır. Kuzeyden Sivrihisar Dağları ve Türkmen Dağı’nın kuzey uzantıları, batıdan Türkmen Dağı’nın doğu uzantıları, güneyden ise Emirdağ’la çevrilidir. yüksekliği 800-1000 m.
Sarısu Deresi : [Çay] , Kütahya İlinin merkez ilçesine bağlı Dodurga Köyü yakınından ve Eskişehir İli İnönü Bucağını batısında sıcaksu kaynaklarından meydana gelir. Porsuk çayının koludur. İl içindeki uzunluğu 40Km.
Taşlı Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in güneyinde yer alır. Denizden yüksekliği 944 metredir.
Fethiye Göleti : [Gölet] , Manastır deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Kaya. Depolama hacmi 0,734 hm3. Sulama alanı 88 ha.
Bozyamaç Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in güneyinde yer alır. Denizden yüksekliği 944 metredir.
Arapöldü Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in kuzeyinde yer alır. Denizden yüksekliği 1047 metredir.
Sündiken Dağları : [Dağ] , Eskişehir ili Mihalıççık, Alpu, Sarıcakaya, Mihalgazi ve merkez ilçeleri sınırları içerisinde bulunan Sündiken dağları, Eskişehir’in kuzeyindedir. Yüksekliği 1325m. dir.
Aşağı Kuzfındık Barajı : [Baraj Gölü] , Kocadere akarsuyundan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Zonlu Toprak Dolgu. Gövde hacmi 1,45 hm3. Sulama alanı 3241 ha.
Aslanbeyli Göleti : [Gölet] , Ilgaz deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen. Depolama hacmi 0,156 hm3. Sulama alanı 50 ha.
Koçakkıran Mağarası : [Mağara] , Mihalıççık ilçesine bağlı Otluk Köyü’nün Açtım mahallesinin yakınındaki Koçakkıran Tepe(1358 m)’nin 1 km kuzeyinde, Sakarya Nehri’nin sol yamacının hemen hemen orta kesiminde yer alır.
Yukarı Söğüt Göleti : [Gölet] , Seyitgazi ilçesinin yukarı söğüt köyündedir. Yapılcak deresinden beslenmektedir. Sulama amacı ile kullanılmaktadır. 74 ha sulama alanı vardır. Depolama hacmi 0,228 hm3 dür.
Seydisuyu Deresi : [Çay] , Seyitgazi İlçesi, Kırka Bucağı civarında çeşitli yönlerden derelerin toplanması ile meydana gelir ve Kumarcı Adası civarında Sakarya’ya karışır. Toplam uzunluğu 70 km , İl sınırındaki uzunluğu 70 km.
Porsuk Barajı : [Baraj Gölü] , Porsuk akarsuyundan beslenmektedir. Sulama, Taşkın, İçme ve kul suyu amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Beton ağırlık. Depolama hacmi 0,223 hm3. Sulama alanı 26970 ha.
Kunduz Çayı : [Çay] , İnönü Bucağının güneyindeki dağlık yöreden çıkarak çeşitli derelerle birleşip en sonra Kunduzlar Çayı ismini alır ve Porsuk Çayı’na karışır.
Yelinüstü Mağarası : [Mağara] , Sivrihisar ile Günyüzü-Sakarya Nehri arasında uzanan Sivrihisar Dağları’nın son bölümünü oluşturan Arayit Dağı’nın (1819m) doğu yamacında bulunur.
Sakarya Nehri : [Nehir] , Çifteler İlçesi’nin takriben 4-5 km güney-doğusunda yer alan “Sakarya Başı” adı verilen yerden çıkar. Toplam uzunluğu 627 Km,İl içindeki uzunluğu 400 Km. Yıllık ortalama debisi 98,57 m3/sn.
Hanköy Göleti : [Gölet] , Değirmen akarsuyundan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen. Depolama hacmi 0,791 hm3. Sulama alanı 171 ha.
Karaören Göleti : [Gölet] , Delikçam deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Zonlu. Depolama hacmi 0,840 hm3. Sulama alanı 154 ha.
Gökçekaya Barajı : [Baraj Gölü] , Sakarya akarsuyundan beslenmektedir. Enerji amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi beton kemer. Gövde hacmi 0,65 hm3, Güç 20MW, Yıllık Üretim 562 GWh.
Bozdağ : [Dağ] , Eskişehir’in kuzeyinde yer alır. Eskişehir’i Kuzeyden Bozdağ-Sündüken Dağları çevreler. Bozdağ’ın en yüksek yeri 1534 metredir.
Ömerköy Göleti : [Gölet] , Kocadere akarsuyundan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Zonlu. Depolama hacmi 1,370 hm3. Sulama alanı 390 ha.
Beylik Göleti : [Gölet] , Beylik akarsuyundan beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadırGövde dolgu tipi Homojen. Depolama hacmi 0,508 hm3. Sulama alanı 150 ha.
Ilıca Suyu : [Çay] , Türkmendağı eteklerinden gelen yayla, kalabak dereleri birleşerek Ilıcasuyunu meydana getirirler.
Porsuk Çayı : [Çay] , kuzey-doğusuda Sakarya’ya karışır. Toplam uzunluğu 255 km , İl sınırındaki uzunluğu 255 km’dir. Yıllık Ortalama debisi 5,34 m³/sn dir.
Sekiören Göleti : [Gölet] , Alispınar deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen. Depolama hacmi 0,379 hm3. Sulama alanı 39 ha.
Kelkaya Göleti : [Gölet] , Kelkaya deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen. Depolama hacmi 0,451 hm3. Sulama alanı 84 ha.
Erenköy 1 Göleti : [Gölet] , Kranlık deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen. Depolama hacmi 0,613 hm3. Sulama alanı 150 ha.
Beyyayla Düdeni : [Mağara] , Eskişehir’in kuzeyinde, Sakarya Nehri’nin tabanında bulunan Sarıcakaya ilçesinin kuzeyindeki Beyyayla Köyü’nün 1,5 km kuzeybatısında yer alır.
Kargın Deresi : [Çay] , Kütahya merkez kazasına bağlı Sabuncupınar Bucağı civarından gelen derelerin birleşmesi ile meydana gelir, Eskişehir İl hududunu geçtikten sonra Kargın ismini alır.
Sarıkaya Mağarası : [Mağara] , Karakaya Mağarası’nın 1,5 km doğusunda, Domya Deresi’nin kolu olan ve boğaz şekilli derin bir vadi içinde akan Çatalkaya Deresi’nin sol yamacında yer alır.
Sazak Göleti : [Gölet] , Damlalı deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen. Depolama hacmi 0,162 hm3. Sulama alanı 42 ha.
Dereyalak Göleti : [Gölet] , Söğütbaşı deresinden beslenmektedir. Sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gövde dolgu tipi Homojen. Depolama hacmi 0,390 hm3. Sulama alanı 113 ha.
Çardaközü Deresi : [Çay] , Sivrihisar dağlarından inen Çardaközü deresi Sakarya Nehrinin koludur. Toplam uzunluğu 18 km , İl sınırındaki uzunluğu 18 km’dir. Yıllık Ortalama debisi 0,25 m³/sn dir.
Yelini Mağarası : [Mağara] , Sivrihisar ile Günyüzü-Sakarya Nehri arasında uzanan Sivrihisar Dağları’nın Sakarya Nehri’ne bakan ve ovada kaybolan güneydoğu uç noktasında yer alır.
Dede Tepe : [Dağ] , Eskişehir’in kuzeyinde yer alır. Denizden yüksekliği 1115 metredir.
Mollaoğlu Deresi : [Çay] , Eskişehir merkez ilçesine bağlı Nemli Köyü yakınlarından çıkar. Mollaoğlu Köyü içinden geçerek Kızılinler Köyü’nün güneyinden Porsuk Çayına karışır.
İnönü Mağarası : [Mağara] , Eskişehir’in güneybatısında bulunan İnönü ilçesinin yaslandığı büyük dikliğin orta bölümünde gelişmiştir.
Eskişehir tarihçesi
Şehrimizin Adı
Bugünkü Eskişehir ili, Eski ve Orta Çağlarda Yunanca Dorylaion, Latince Dorylaeum ismi ile tanınan bir kentti. Arap kaynaklarında ise şehrin adı Darauliya, Adruliya ve Drusilya olarak verilmiştir. Dorylaion, antik kaynaklarda önemli yolların kavşak noktasında kaplıcaları ile ünlü, ticaret ile zenginliğe kavuşmuş bir Frigya (Phrygia) şehri olarak geçer ve şehrin kurucusu olarak Eretrialı Doryleos gösterilir.
zellikle Bizans çağında önem kazanan kentte imparator Justinianos’un yazlık sarayının varlığından söz edilir. 19. yüzyılda birçok gezgin ve bilim adamı, bölgeye yaptıklan gezilerin ve araştırmaların sonucunda Eskişehir’in 3 km kuzeydoğusunda, Porsuk Çayı’nın kuzeyinde yer alan bugünkü adıyla Şarhöyük ören yerinin antik Dorylaion şehri olduğunu saptamışlardır. Burası 17 m. yüksekliğinde, 450 m çapında Orta Anadolu’nun orta büyüklükteki höyüklerinden biridir. Burada 1989 yılında itibaren Kültür Bakanlığı ve Anadolu Üniversitesi adına Prof. Dr. A. Muhibbe Darga başkanlığında bir ekip tarafından arkeolojik kazılara başlanmıştır. Halen devam etmekte olan kazılarda, höyükte şimdilik Osmanlı Dönemi’nden ilk Tunç Çağı’na kadar geri giden sürekli bir yerleşmenin olduğu saptanmıştır.
Dorylaion – Şarhöyük, Bizans’ın Selçuklular’a karşı korunmasında büyük rol oynamış ancak 1176’da Selçuklu Sultanı II. Kılıçaslan’ın Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’u mağlup etmesinden sonra kent, Selçuklular’ın egemenliği altına girmiştir. Bundan sonra uzun bir zaman yıkık ve terkedilmiş olan Dorylaion-Şarhöyük’ün yakınında, harabenin güneyinde yeni bir yerleşme kurulmuştur. W. M. Ramsay’in bildirdiğine göre, büyük olasılıkla Dorylaion harabelerine Eskişehir adı verilmiş ve bu ad o zamandan günümüze uzanmıştır.
Kurtuluş Savaşına Kadar Eskişehir
İlimiz çok eski bir yerleşme merkezidir. Bölgenin ilk yerleşme noktası şimdiki yerin 6 km kuzeyindeki Dorylaion’dur. Tarihinin çok eski olmasından dolayı da Eskişehir adı verilmiştir.
Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu çıkan eserlerin verdiği bilgilerden, Eskişehir ve yöresinin, M.. 3000 yıllarına kadar varan, eski bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadı
Anadolu’da M.. 2000 yılında hüküm süren Hititler devrinde de Eskişehir‘in önemi ve yeri dolayısıyla etilik (Beylik) olduğu görülmektedir.
M.. 1200 yılından sonra Frigler Anadolu’ya girmiş ve Eskişehir bir Frig şehri olarak Dorylaion adı ile kurulmuştur.
Friglerden sonra şehir Lidyalılar’ın, M.. 546 yılında da Persler’in hakimiyetine girmiştir.
M.. 334 yılında İskender’in eline geçen Eskişehir, İskender’ in ölüm tarihi olan M.. 323 yılına kadar Hellenizm dönemini yaşamıştır. Grekler’in, Anadolu’ya bu devirde, kitleler halinde gelip yerleştikleri, tarihi belgelerden anlaşılmıştır.
M.. 190 yılında Romalılar’ın eline geçen Eskişehir, Roma’nın M.S. 395’de ikiye bölünmesine kadar Roma İmparatorluğu’nun, sonra da Bizanslılar’ın idaresinde kalmıştır.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında doğudan gelen bir çok Türk boyları, Bizanslılar’ın zayıflığından da istifade ederek Doğu Anadolu’ya yerleşmeye başladılar. Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ın 1071‘de Malazgirt Savaşı’nı kazanmasından sonra Türklere bütün Anadolu kapıları açıldı. Süratle ilerleyen Türk orduları 1074 ‘de Eskişehir’i aldılar. Bundan sonra Eskişehir, doğudan devamlı gelen boylar için bir yerleşme noktası oldu.
Eskişehir, Anadolu Selçuklular ile Haçlılar arasında yapılan kanlı savaşlara sahne olmuştur.
Eskişehir Anadolu Selçukluları’nın kuruluşundan yıkılışına kadar bir Selçuklu şehri olarak kaldığı halde, bu savaşlar nedeniyle fazla Selçuklu eseri yapılamamıştır.
Anadolu Selçukluları’nın tarihi eserleri, o devirde uzun süre uç beyliğin merkezi olan Sivrihisar’da görülür.
Osmanlı Devleti’nin Kurucusu Osman Bey, 1284 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Mesut tarafından gönderilen fermanla aşiret reisliğinden çıkarak uç beyi olmuştur. Osman Bey, uç beyi olduktan sonra, gün geçtikce kuvvetlenmiş ve 1289 yılında hakimiyet sahasına Eskişehir ve İnönü’yü de katmıştır.
Osmanlıların ilk zamanlarında, devletin kuruluş merkezlerinden birisi olması sebebiyle Eskişehir’e yakın ilgi gösterilmişse de duraklama ve gerileme devirlerinde pek ilgi gösterilememiştir. Bu nedenle Eskişehir, yakın zamana kadar gelişememiştir.
Şehir, ancak 1877-1878 Osmanlı – Rus Harbi’nden sonra muhacirlerle beraber kalabalıklaşmaya başlamış ve gelişmiştir. Eskişehir’in asıl gelişmesi demiryolunun işletmeye açılmasından sonra olmuştur.
Bugün Türkiye’nin sayılı merkezlerinden olan Eskişehir, Fatih’in ilk zamanlarına kadar Ankara Beyliği’ne bağlı olarak kalmıştır. 1451 yılından sonra Kütahya’nın Beylerbeylik haline gelmesi üzerine Anadolu İdari Teşkilatı’nda değişiklik olmuş; bu arada Ankara’ya bağlı bulunan Eskişehir, Kütahya Beylerbeyliği’ne bağlanmıştır.
1841 yılından sonra değişen idari taksimatta Eskişehir, merkezi Bursa olan Hüdavendigar Eyaleti’ne bağlanmış ve 1923 yılına kadar kaymakamlıkla idare edilmiştir.
Kurtuluş Savaşında Eskişehir
Eskişehir, tarihin her döneminde, önemli bir ticari, ekonomik ve stratejik noktada olmuştur. Geniş ve verimli ovaları, Anadolu’yu batı doğu ve kuzey güney doğrultularında kesen doğal yolların Eskişehir’de buluşması, bu yolların askeri ve ticari önemi, bölgenin hep göç almasının ve savaşların sahnesi olmasının temel nedenleri arasındadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun, Birinci Dünya Savaşı’ndan müttefikleriyle birlikte yenik çıkması, askeri vesiyasi açılardan zayıflaması ve 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile bu yenilginin uluslararası platformda tescil edilmesi, büyük bir devletin sonunu ve genç, Türkiye Cumhuriyeti’nin de başlangıcını haber veriyordu.
20. yüzyılın başlarında Eskişehir, bağımsız bir mutasarrıflıktı ve çevresiyle birlikte kalabalık bir nüfusa sahipti. Bugün olduğu gibi o günlerde de tarım, Eskişehir’in yaşamında önemli bir yer tutuyordu. 1890’lı yıllarda Eskişehir’e gelen demiryolu da gelişerek, doğal ticaret yollarını takip etmiş, Eskişehir,batıdan gelip doğu ve güneye giden demiryollarının bir kesişim noktası haline gelmişti. 1892 yılında kurulan Cer Atölyesi, demiryolunun ve demiryolu araçlarının bakım ve onarımını yapan önemli bir kuruluş olma özelliğini de taşıyordu. Demiryolu Eskişehir’in ticaretini canlandırmış, burayı ticaretin yanı sıra askeri açıdan da önemli bir stratejik nokta konumuna getirmişti.
Mondros Müterekesi’nin maddelerinden biri de; İtilaf Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri hükmünü taşıyordu. Bu maddeye dayanarak 13 Kasım 1918 tarihinde herhangi bir karşı direnişle karşılaşmadan İstanbul’a çıkan İngiliz kuvvetleri, İstanbul Bağdat demiryolu hattı boyunca kendilerince önemli gördükleri yerleri işgal etmeye başladılar, bu işgalden 1919 yılının ocak ayı sonlarında Eskişehir’de nasibini aldı. 520 mevcutlu bir İngiliz birliği Eskişehir İstasyonu çevresinde karargahlarını kurdu.
Mondros Müterekesi’nin maddelerinden biri de; İtilaf Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri hükmünü taşıyordu. Bu maddeye dayanarak 13 Kasım 1918 tarihinde herhangi bir karşı direnişle karşılaşmadan İstanbul’a çıkan İngiliz kuvvetleri, İstanbul Bağdat demiryolu hattı boyunca kendilerince önemli gördükleri yerleri işgal etmeye başladılar, bu işgalden 1919 yılının ocak ayı sonlarında Eskişehir’de nasibini aldı. 520 mevcutlu bir İngiliz birliği Eskişehir istasyonu çevresinde karargahlarını kurdu. İngilizlerin Eskişehir istasyonu ve çevresini işgal ettikleri dönemde Eskişehir mutasarrıfı Hilmi Bey’di ve bu kişi Damat Ferit Paşa tarafından kurulan ve işgalcilere sempati duyan Hürriyet ve İtilaf Hükümeti ‘nin adamıydı. İşgal Eskişehir halkı tarafından nefretle karşılandı ve gösteriler düzenlenmeye başladı. Hilmi Bey işgale karşı yapılan başkaldırı ve gösterileri “huzur bozucu ayaklanmalar” olarak niteliyordu. Eskişehir’de 17 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgalini kınayan bir miting düzenlendi.
Bu miting sonrasında işgalcilere karşı olan direniş, giderek daha örgütlü hale geldi ve güçlendi; direnişi başlatanlar Eskişehirli aydınlardı. Bu tarihlerde 20. Kolordu Komutanı olan Ali Fuat Paşa ve Çerkez Ethem’in de Kuvayı Milliye örgütlenmesine ve Eskişehirli direnişçi aydınlara destekleri oluyordu. Ayrıca Ali Fuat Paşa, süvari yarbayı Atıf Bey’i de Eskişehir Mıntıka Komutanlığı’na atamıştı. Atıf Bey, mutasarrıf Hilmi Bey’e karşı olan görüşleriyle de tanınıyordu. Atıf Bey, demiryolu dolayısıyla Eskişehir’in ne denli önemli bir stratejik noktada olduğunun farkındaydı. 4 Eylül 1919’da gerçekleştirilen Sivas Kongresi, bir başkaldırının, bir direnişin örgütlü olarak başlamasının da göstergesiydi. Bu kongreye Eskişehir’den üç delege katıldı. Bunlar; Bayraktarzade Hüseyin Bey. (Akbaşlı) Hüsrev Sami ( Kızıldoğan ) Siyahizade Halil İbrahim Bey’di. Kongrenin tutanaklarının bastırılması için gerekli maddi kaynak yoktu ve baskı için Eskişehir delegesi Bayraktarzade Hüseyin Bey 200 Osmanlı Altını bağışta bulundu ve tutanaklar böylelikle basılabildi ve bu onur Eskişehir’in ve Eskişehir’lilerin oldu.
Sivas Kongresi ve kongre sonucunda tüm Anadolu insanının tek bir vücut olarak kilitlenmesi gerek İstanbul Hükümetinin, gerekse İtilaf devletlerinin hoşnutsuzluğuna neden oldu. Bu arada Anadolu’da bulunan neredeyse tüm kuvvet komutanları, İstanbul’a karşı bayrak açmıştı.
Bu arada İngilizler Kuvayı Milliye güçlerine karşı saldırılar düzenlemek üzere Eskişehir’e yığınak yapmaya başladılar. Ali Fuat Paşa 13 Eylül 1919’da Ankara’dan Sivrihisar’a intikal etti, 20 Eylül’de ise Batı Anadolu Kuvayı Milliye Komutanı sıfatıyla bir bildiri yayınlayarak , Eskişehir’de bulunan yerel yöneticilerin İstanbul Hükümeti’nin emirlerini dinlememesini istedi. Bu arada İngiliz kuvvetlerine de bir çağrıda bulunanarak, İstanbul Hükümeti’ne karşı başlatılan bu harekatta taraf olmamalarını istedi.
Bu tarihlerde Kütahya’da da bir İngiliz işgal kuvveti bulunuyordu. İsmail Hakkı Bey komutasındaki bir müfreze Kütahya’ya giderek İngiliz kuvvetlerinin Eskişehir’e doğru çekilmelerini sağladı. Kütahya’da bulunan İngiliz kuvvetlerinin Eskişehir’e çekilmelerinden sonra Türk birlikleri Eskişehir — Kütahya Demiryolu üzerinde bulunan Alayunt köprüsünü yıkarak İngilizlerin tekrar Kütahya’ya gelmesini engelledi. Bu Eskişehir’de bulunan Hürriyet ve İtilaf H ükümeti yanlılarını rahatsız etti ve Mutasarrıf Hilmi Bey, İngilizlerden yardım istedi, ancak İngilizler bu çatışmaların Osmanlı împaratorluğu’nun iç sorunu olduğunu belirterek, Mutasarrıf Hilmi’ye destek vermediler.
1 Ekim 1919’da Damat Ferit hükümeti istifa etti. Yeni bir hükümet kuruldu, hükümetin başı Ali Rıza Bey’di, Kuvay-ı Milliye yeni hükümetten bir çok istekte bulundu ve bu isteklerini de kabul ettirdi. Bu arada Eskişehir’de mutasarrıflığına Hilmi Bey yerine Kuvay-ı Milliye yanlısı Çolakoğlu Sabri Bey getirildi. İbre bir anda tersine dönmüştü. Kuvay-ı Milliye karşıttan tutuklandı, kaçanlar da İngilizlere sığındıIar.Mutasarrıf Hilmi 4 Ekim 1919’da uğradığı bir saldırı sonucunda öldürüldü.
16 Mart 1920’de Meclis-i Mebusan dağıtıldı, 11 Nisan’da ise resmen kapatıldı ve Osmanlı Devleti hükümetsiz kaldı.
Ankara’yı ve Ankara’daki çalışmaları güvence altına almanın bir yolu İngiliz işgal ve denetiminde olan demiryolunu tekrar ele geçirmekti, Ali Fuat Paşa 17 Mart 1920’de, 143. Alay’la yola çıkarak Ankara – Eskişehir arasındaki demiryolunu tekrar ele geçirdi ve denetimi sağladı. Direnen İngiliz asker ve subayları da tutuklandı.
20 Mart 1920’de Milli Alay’a komuta etmekte olan 20. Kolordu komutan vekili Mahmut Bey, Eskişehir’deki işgal kuvvetleine bir uyarı yaptı ve Eskişehir’i bir saat içinde terketmelerini istedi. Aynı gün, sürenin uzatılması istekleri reddedilen İngiliz kuvvetleri çok sayıda araç gereç ve mühimmat bırakarak Eskişehir’i terk ettiler.
Eskişehir’in Yunanlılar Tarafından İşgal Edilmesi ve Gelişen Olaylar
Uşak ve Bursa üzerinden Kütahya ve Eskişehir üstüne saldırıya geçen Yunan kuvvetleri, 20 Temmuz 1921’de Eskişehir’i işgal ettiler. Türk Batı Cephesi güçleri Çifteler’e dek geri çekildi. Durum Türk kuvvetlerinin tümüyle aleyhine dönmüştü. İşgal kuvvetlerinin Ankara yakınlarına kadar gelmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde rahatsızlıklara neden olmuştu. Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa Ankara’nın terk edilerek meclis çalışmalarının Kayseri’ye taşınmasını istiyordu. Ancak TBMM’de kesinlikle Ankara’nın terk edilmemesini yönünde karar aldı ve 5 Ağustos 1921 tarihinde Mustafa Kemal meclis yetkileriyle donatılarak Başkomutan oldu.
Yunanlıların Eskişehir’i işgalini ve yaşananları Suzan Albek kitabında şöyle aktarır: “Türk ordusu Eskişehir’i boşalttıktan sonra, Yunan elini kolunu sallayarak girdi buraya. Aylardan temmuz, Eskişehir’de zerdali vaktiydi. Yunan ordusu dağınık, perişandı. İlk günler Aşağı Mahalledeki çarşının dükkanlannı yağmaladılar. Kurşunlu caminin Menzilhanesini erzak deposu, Aşhaneyi mutfak yaptılar. Semahane Yunan askerleriyle doldu. Kumandanlar Fransız mektebine, Doğaloğlu hanı ve diğer büyük binalara yerleştiler. Odunpazanndaki Turan Numune mektebi hastane oldu. İşgalden iki gün önce Ankara yönüne göçmüş zenginlerin evlerine yerleştiler. Bütün evlere beyaz bayrak asın dediler, astık. Gece dokuzdan sonra sokağa çıkmayın dediler, çıkmadık. Bahçe duvarlanna delik açtık, sokağa çıkmadan birbirimize gidip geldik.” (Albek, 1991, s. 193)
Bu arada Yunanlıların Eskişehir’i işgallerinden iki gün sonra 22 Temmuz 1921’de Yunan kralı Konstantin Eskişehir’e geldi, yanında Yunan ordusunun üst rütbeli subayları bulunmaktaydı. Eskişehir’de yapılan toplantıda kral Konstantin Yunan Orduları Başkomutanı oldu, bundan beş gün sonra Kütahya’da yapılan bir başka toplantıda ise Ankara’ya saldırı kararı alındı. Yunan Ordusu yaptığı büyük hazırlıklardan sonra, üç koldan 13 Ağustos’ta Türk mevzilerine karşı hücuma geçti. Bundan sonraki bölümü kronolojik olarak gün gün ele alabiliriz:
1 Ağustos 1921: Sivrihisar, 16 Ağustos’ta Mihallıçık işgal edildi.
21 Ağustos 1921: Yunan Ordusu Sakarya Nehri’nin Güneyine geçti, 23 Ağustos’a dek ciddi bir direnişle karşılaşmayan işgal ordusu komutanı Papulas, Batı Cephesi mevzilerine saldınlması ve ve cephenin iki yerden yarılmasını istedi.Mangal Dağı’nı tutan Türk birlikleri Mangal Dağı’nda bir alaylık güç bırakarak geri çekildiler.
24 Ağustos 1921: Yunanlılar Mangal Dağı’nı ele geçirdiler, ancak Türklerin burayı çok çabuk terketmelerinden de kuşku duydular. İki gün beklemeyi tercih ettiler. Bu beklemeden yararlanan Başkomutanlık, mevzilerin arkasına güç yığdı.25 Ağustos 1921: Yunanlıların saldırısı püskürtüldü. Ancak Yunan kuvvetleri çok geniş bir alana yayılmıştı.
30 Ağustos 1921: Yunan birlikleri yeni bir saldırı başlattılar, beş gün boyunca süren çatışmalarda büyük kayıplar verdiler ve Çal Dağı’nı zorlukla ele geçirebildiler.
4 Eylül 1921: Yunan Komutanı Papulas Savaş bakanına yazdığı bir raporda Ankara’ya kadar ilerlemenin olanaksız olduğunu belirtti.
6 Eylül 1921: Mustafa Kemal, Fevzi Paşa (Çakmak) ve İsmet Paşa yaptıkları toplantıda Yunan kuvvetlerinin iyicegüç kaybettiği konusunda fikir birliğine vardılar.
7 Eylül 1921: Keşif saldırıları yapıldı ve iyi sonuçlar elde edildi.
10 Eylül 1921:Türk Kuvvetleri ” Genel Karşı Saldın” karan aldı ve Dua Tepe ele geçirildi. Yunanlılar Beylikköprü sırtlarına dek gerilediler.
12 Eylül 1921: Kartaltepe ve Beştepe ele geçirildi
13 Eylül 1921: Yunan birlikleri tümüyle Sakarya’nın batısına geçtiler.
14 Eylül 1921: Yunanlıları izleyen Mürettep Süvari Tümeni Sivrihisar’a girdi.
17 Eylül 1921: Türk Kolorduları Yunanlıları güneyden sarmaya başladı, Papulas Eskişehir’e çekilmeyi planladı. Aynı gün öncü birlikler Mihalıççık’a girdiler.
20 Eylül 1921: Cephane yetersizliği dolayısıyla oldukça yavaş hareket edebilen Türk birlikleri, Sakarya’nın batısına geçtiler.
23 Eylül 1921: Yunan birlikleri Eskişehir’e dek geriledi, burada yeni güçler ve cephanelerle desteklendi. 1921 yılının eylül ayı sonlarında bitebilecek olan Yunan işgali, malzeme ve cephane yetersizliği dolayısıyla bir yıl kadar uzadı. Bu arada Yunanlıların Avrupa’da siyasi destek arayışları devam ediyordu, ancak İngiltere ve Fransa gibi güçlü devletler, savaşın sonunu görmüşlerdi, dönemin Fransa Başbakanı Briand, Yunanlıların Türklerle bir an önce barış yapmalarını önerdi, İngiliz Başbakanı Lloyd George ise bir an önce Serv ruhunun terk edilmesi gerektiğini söylemeye başlamıştı. 1922 yılının bahar ayları boyunca hem Türk birlikleri, hem de Yunan birlikleri karşılıklı saldırı için hazırlıklarını yaptılar. Yunan Ordusu’nun başına Hacı Anesti getirilmişti.
22 Ağustos 1922: Mustafa Kemal tüm hazırlıkların 15 gün içinde tamamlanması buyruğunu verdi.
24 Temmuz 1922: Yunanlılar İstanbul’u işgal için bir harekata girişti, bu harekat Türk saldırısının hızlanmasını sağlamaktan başka hiç bir işe yaramadı.
26 Ağustos 1922: Büyük Taarruz başladı.
30 Ağustos 1922: Büyük Taarruz bitti.
1 Eylül 1922: Seyitgazi düşman işgalinden kurtuldu.
26 Ağustos 1922 de Türk Ordusunun başlayan taarruzu sonucu, 2 Eylül 1922 de Eskişehir düşman işgalinden kurtuldu. Ancak işgalciler geri çekilirken yakıp, yıkmış kenti harabe haline getirmişlerdi.
Hakimiyeti Milliye Gazetesi’nin muhabirine göre; Yunanlılar geri çekilirken 250 kişiyi öldürmüş, kent merkezinde 2 bin hane, 22 otel ve han, 2 bin mağaza ve dükkan, 5 hamam, 4 fabrika, 2 cami, 3 mescit ve 10 mektep yakmışlardı. Köylerde ise 13 bin hane ve 2 bin davar ağılı ateşe vermişlerdi. 150 bin dönüm ormanlık alan da kül haline getirilmişti. O günkü kaynaklara göre kent ve çevresinde 150 milyon lira zarar meydana gelmişti.
Görüldüğü gibi işgalin bilançosu ağır olmuş ve son elli yıldır sosyal, ekonomik ve kül türel açıdan canlanmaya başlayan kenti yok olma aşamasına getirmiştir. Savaşın yarattığı dehşeti tarihe kaydetmek üzere alanları dolaşan Anadolu’da Yeni Gün Gazetesi muhabirinin ilk izlenimleri ise şöyledir:” Eskişehir’e girdiğimiz zaman ( 2 Eylül akşamı) otomobilimiz yamadan görülmez bir hale gelmiş, tam manasıyla eski Osmanlı imparatorluğu’nu andırı yordu. Birçok harabelerden geçtikten sonra yine o harabeler arasında durduk, pek iyi bildiğim Eskişehir’i hiç tanıyamayacak bir halde buldum. Düşman kasa bayı hemen baştan aşağı yakmış. Oto mobilimiz Köprübaşı denilen mevkide durmuştu. Etrafımız yanan dükkan, mağaza ve evlerin siyah ve korkunç enkazıyla sarılı idi”
TBMM Hükümeti, korkunç manzaraya rağmen idari mekanizmayı kurmakta gecikmedi. Eskişehir’in işgalinden sonra memurlarıyla birlikte Sivrihisar’a taşınmış olan Mutasarrıf İbrahim Bey, geri dönerek yönetimi ele aldı.
Kurtuluştan sonra yapılan ilk icraat, Eskişehir’i istanbul ve Ankara’ya bağlayan tren raylarının ve köprülerinin onarımına başlanması oldu. Zira bu icraata öncelik verilmesinin temel nedeni, stratejik olmasının yanısıra, sosyal ve ekonomik yaşamla da yakından ilgi li olmasıdır. İki ay içinde tren hattı onarılarak işletmeye açıldı.
Bunun yanında adliye örgütü, kentte eğitim ve öğretime başlanması için eğitim kurumları ve yangından zarar gören kentin su ve elektrik tesisatı yeniden yapılandırıldı.Kentin imarı ve canlandırılması süre cinde yaşanan ilginç olaylardan biri de TBMM’nin Eskişehir’e nakledilme si konusudur. 11 Ekim 1922 de ken tin ileri gelen kişilerinden oluşturulan bir heyet, TBMM Başkanı Mustafa Ke mal Paşa ile görüşerek Meclisin daimi olarak Eskişehir’de toplanmasını istediler. Ancak bu teklif uygun bulunmadı.Mustafa Kemal Paşa’ nın 15 Ocak 1923’te Eskişehir’e yaptığı gezi de gerek Türkiye’nin geleceği açısından gerek Eskişehir’in imarı konusunda, bir dönüm noktası oldu. Mutasarrıflık Dairesi’nde (Hükümet Konağı) yaptığı konuşmada, Ulusal Kurtuluş Savaşında büyük acılar çeken Eskişehir halkının gösterdiği özveriyi takdirle karşıladığını açıkladı. Ayrıca, Mustafa Kemal Paşa Mutasarrıflık Daire si’nde, üst düzey memurlardan kentin imarı konusunda bil gi aldı ve ihtiyaçlarının neler olduğunu öğrendi. Mustafa Ke mal Paşa ilgililerden acilen hayvanların ıslahı ve hastalıklar dan korunması, tohumluk dağıtımı, yolların yapılması, yeni okul binalarının inşası, mevcut ormanların haritasının çıka rılması gibi konulara eğilmeleri gerektiği direktifini verdi. Mustafa Kemal Paşa’nın bu direktifleri ve Eskişehir’in kalkındırılmasına yönelik hassasiyeti Belediye Başkanı Hasan Basri Bey’i harekete geçirdi.
zetle Kurtuluş Savaşının 5 önemli meydan muharebesinin üçü Eskişehir’de geçmiştir. M.Kemal Atatürk’ün önderliğindeki T.B.M.M. mazlum halklara örnek olacak galibiyetlerin ilkini I.İnönü Savaşı ile Eskişehir topraklarında kazanmıştır. Eskişehir, Ulusal Kurtuluş Savaşının kilit noktalarından birini oluşturduğundan, savaşta maddimanevi olarak çok yıpranmıştır. Kurtuluştan sonra geriye yanmış, yıkılmış bir kent kalmış, ancak yöneti cilerin ve halkın kenti yeniden canlandırma azmi yok olmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk, 15 Ocak 1923’te Hükümet Konağında yaptığı konuşmada vurguladığı gibi Eskişehir, zaferin kazanılmasında büyük katkı yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa, bu nedenle kentin imarıyla yakından ilgilenmiştir. Cumhuriyet döneminde yapılan yatırımlarla kısa zamanda modern bir kent yaratılmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet Döneminde Eskişehir
Cumhuriyetin ilanından sonra, sancak ve mutasarrıflıkların il yapılmaları üzerine, Eskişehir’de 1923 yılında il olmuştur.
1926 yılında Eskişehir’in Sivrihisar, Mihallıçcık ve Seyitgazi olmak üzere üç ilçesi bulunuyordu. 28.06.1954 tarihinde 6321 sayılı kanunla Çifteler, Mahmudiye, 27.06.1957 tarihinde 7033 sayılı kanunla Sarıcakaya ilçe haline getirildi ve Eskişehir’in ilçe adedi 6’ya çıkmış oldu.
Daha sonra 19.06.1987 tarihinde 3392 sayılı kanunla Alpu, Beylikova, İnönü; 9.05.1990 tarih ve 3544 sayılı kanunla Günyüzü, Han ve Mihalgazi ilçe haline getirilmiştir. Böylece ilçe sayısı 12’ye çıkmıştır.