Bitlis İlinin genel olarak yüzölçümü 6.706 km2 dir. Bu rakama Bitlis İli sınırları içerisinde kalan Van Gölünün 1.876 km2 lik kısmıda dahil edildiği takdirde toplam olarak İlin yüzölçümü 8.582 km2 olmaktadır.
Bu duruma göre Bitlis İli 410 33′ – 430 11′ Doğu Boylamları 370 54′- 380 58′ Kuzey Enlemleri arasında yer almaktadır. İlin en doğu hudut noktasından en batı hudut noktasına kadar 144, en kuzey noktasından en güney noktasına 120 km’dir.
Bitlis,Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat ve Yukarı Murat bölümlerinin sınırı üzerinde bulunan bir ilimizdir.
-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-
İklim
Deniz seviyesinden 1545 metre yükseklikte bulunan İlimize kış erken gelir, geç gider.Kışın çok kar yağar kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları ise kısa sürer sıcak ve kurak geçer.Karasal iklim özelliğini gösterir.Yıllık sıcaklık ortalaması 9.7 C dir.En sıcak ay Temmuz en soğuk ay ise Ocak’tır. Meterolojik verilere göre İldeki yıllık sıcaklık farkı 15.5 C0 civarındadır.Van Gölü çevresinde bulunan Adilcevaz,Ahlat,veTatvan ilçelerinde kış daha yumuşak geçer.Bitlis ili yurdumuzun en çok kar yağışı alan bölgesidir.
Bitlis İli deniz seviyesinden 1545 metre yüksekliktedir. Arazi,Anadolu yaylasına nazaran daha yüksek ve daha girintili çıkıntılıdır, arazisinin % 71’i dağlık % 3’ü yayla , %10,4’ü ova , %15,6’sı dalgalı olup, değişik bir topografisi vardır. Bundan da anlaşılacağı üzere Bitlis İli Doğu Anadolu Bölgesinin en dağlık bir yerini teşkil etmektedir. Hatta Hizan ve Mutki İlçelerinde hiç ova bulunmamakta ve dağlık arazinin oranı % 90’ı geçmektedir. Ancak Adilcevaz ve Ahlat İlçeleri nispeten az dağlıktır. Buna mukabil ova olan sahalar bilhassa Adilcevaz’da daha fazladır. Bitlis’te arazide üçüncü zaman MİOSEN devrine kadar orojenik hareketler vuku bulmuştur.
Bu devirdoe başlayan volkanik hadiseler,birçok fay ve çöküntülerin,büyük göllerin teşekkülüne sebep olmuştur. 3050 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı 4434 metre yüksekliğindeki Süphan Dağı, üçüncü zaman indifai olaylarının tabi abideleridir. Süphan ve Nemrut Dağlarının çevrelediği kısımlarda Fomeroller ve sıcak su kaynakları mevcuttur. Bu toprakların,son orojenik ve volkanik olaylarla sarsılmış olması,arazinin parçalanmasını sağlamıştır. Bu durumda depremlerin varlık şartlarını hazırlamış olduğundan, Bitlis’te deprem oldukça fazladır. Çöküntü sahalarında sular birikerek geniş göller meydana getirmiştir.
Arin Gölü ve Türkiye’nin en büyük krater gölü olan Nemrut Gölü bu tarz göllerdir. Gerek göllerin gerek ovaların yüzeyi deniz suyu seviyesinden çok yüksektir. İlin bazı önemli dağları Van Gölünü Güneyden çevirir. Bitlis İli dağlık bir sahayı kapladığı için ova yok denecek kadar azdır. Ahlat Ovasıyla, bir düzlük gibi Bitlis’in Kuzeydoğusundan Van Gölüne doğru uzayan, Rahva Ovasından başka büyük düzlüklere rastlanmaz. Adilcevaz ve Ahlat Ovası, bölgenin en bereketli ovasıdır. Van Gölü sahili boyunca uzanmıştır. Ova meyveliktir ve suları boldur.
Bitki Örtüsü
Karasal iklimin sürdüğü ilde hakim bitki örtüsü step ve bozkırdır.Bunlar yağışların bol olduğu dönemde yeşeren yazın kuraklık ve sıcaklıkla birlikte kuruyan otlardan oluşur.Bitki örtüsü bakımından çayır otlak ve meraların geniş yer tuttuğu yayla görünümündedir.Yüksek kesimlerde yağışların artması ile genellikle meşe ağaçlarından oluşan orman koruluklarına rastlanır.Bu ormanların yörenin insanları tarafından bilinçsizce tahrip edilmesi ve yakacak odun olarak kullanılması nedeniyle gün geçtikçe azalmaktadır.Sulak yerlerde kavak söğüt ağaçlarıyla,elma,armut,ceviz,dut ağaçları çok sayıda vardır.İlimizde son yıllarda yapılan ağaçlandırma çalışmalarında önemli mesafeler alınmıştır.
Flora
Karasal iklimin sürdüğü ilde hakim bitki örtüsü step ve bozkırdır.Bunlar yağışların bol olduğu dönemde yeşeren yazın kuraklık ve sıcaklıkla birlikte kuruyan otlardan oluşur.Bitki örtüsü bakımından çayır otlak ve meraların geniş yer tuttuğu yayla görünümündedir.Yüksek kesimlerde yağışların artması ile genellikle meşe ağaçlarından oluşan orman koruluklarına rastlanır.Bu ormanların yörenin insanları tarafından bilinçsizce tahrip edilmesi ve yakacak odun olarak kullanılması nedeniyle gün geçtikçe azalmaktadır.Sulak yerlerde kavak söğüt ağaçlarıyla,elma,armut,ceviz,dut ağaçları çok sayıda vardır.İlimizde son yıllarda yapılan ağaçlandırma çalışmalarında önemli mesafeler alınmıştır.
Fauna
Bitlis ili, yaban hayatı açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Genellikle, sulak ve henüz tarıma açılmamış alanların çokluğu yaban hayatının gelişmesi ve korunması açısından ortam yaratmaktadır. Kaz ve ördek türleri Nemrut, Nazik, Aygır ve Arin göllerinin çevrelerinde konaklamaktadır. Adilcevaz’m Gölyüzü çevresinde de su kuşlarına rastlanmaktadır. Bitlis ili kara kuşlarından olan keklik, bıldırcın, üveyik, toy gibi av kuşlarının yaşam alanıdır. Yaban koyunu, dağ keçisi, yaban domuzu, ayı, kurt, vaşak, tilki, tavşan ve sansar bölgedeki yabanıl hayvan potansiyelini oluşturmaktadır. Tatvan’ın Reşadiye, Bitlis’in Sarıkonak bucakları ve Hizan ve Mutki yöresi kara avcılığı bakımından zengin potansiyele sahiptir. Bölgede nadiren görülen diğer iki hayvan türü de bölge halkının panter ve su köpeği olarak isimlendirdiği bir kaplan türü ve su samurudur. Yüksek alanlardaki akarsu ve göllerde alabalık, sazan ve kayabalığı türleri bulunmaktadır.
Van Gölü sularının sodalı olması nedeniyle gölde ancak, bir çeşit balık bulunmaktadır. İnci kefali olarak bilinen yaklaşık 100 gr. Ağırlığındaki bu balık kendini sodalı suya adapte etmiş bir kefal türüdür. Yumurtlama zamanı akarsu ağızlarına gelen bu balıklar ilkel usullerle avlanmakta ve çevre halkına satılmaktadır. Yıllık avlanan balık miktarının 2500 ton olduğu tahmin edilmektedir. Nazik Gölünde de inci kefali bulunmaktadır. Bu göldeki balıklar yaklaşık 300 gr. Ağırlığında olup, Van Gölü balıklarına nazaran lezzet bakımından da daha kalitelidir.
Ekonomik Yapı
Bitlis’in ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfusun % 80’i tarım, hayvancılık ve ormancılıkla uğraşır.
Tarım: Ekime müsait arazinin çoğunda tahıl ekilir. En çok buğday ayrıca çavdar, darı, arpa, baklagillerden bilhassa fasulye yetişir. Tütün azdır. Fakat çok kalitelidir. “Virginia” tipinde olup özel renk ve kokuya sahiptir. Meyvecilik sebzecilikten ileridir. Cevizleri, armutları meşhurdur. Antep fıstığı, meyan kökü, elma, kiraz ve dut bol miktarda yetişir. Ahlat’ın armudu ile meyan kökü asırlardan beri ün yapmıştır. Vişne, badem, ayva ve kayısı da yetişir.
Hayvancılık: Hayvancılıkla daha çok göçebe aşiretler uğraşır. Beritan ve Alikan aşiretleri başlıcalarıdır. Koyun, keçi ve sığır beslenir. Arıcılık gelişmekte olup, Bitlis balı lezzeti, nefaseti ve beyazlığı ile meşhurdur.
Ormancılık: Bitlis’in % 80’e yakın köyü orman içinde ve yakınındadır. Ormancılık en çok Hizan, Mutki ve Tatvan’da ileridir. Orman ürünleri sanayii henüz gelişmemiştir.
Madenler: Arazi yüksek olduğundan ve kış şartlarının uzun süre devam etmesi sebebiyle maden arama zordur. Bitlis’te henüz çalışan maden işletmesi yoktur. Türk Petrol Anonim Ortaklığına Bitlis ve Siirt’te 49.922 hektarlık alanda petrol araması için ruhsat verilmiştir.
Sanayi: Bitlis’te sanayi henüz gelişme halindedir. Küçük sanayi; oto tamirciliği, teneke ve demircilik ile dokuma üzerinedir. Büyük işletmeler Bitlis Sigara Fabrikası, Bitlis Un Fabrikası, Tatvan Et Kombinası, Tatvan Yem Fabrikası ve Tatvan Tersanesi ile Adilcevaz Süt Fabrikasıdır.
Ulaşım: Bitlis ulaşım bakımından bir kavşak noktasıdır. Avrupa ile Asya’yı birleştiren demiryolu Tatvan’ın Tug İskelesinde sona erer. Tren feribotlarla Van Gölünü geçerek Van’dan demiryolu ile İran’a ulaşır.
Orta ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen karayolları burada kesişir. Diyarbakır ve Adıyaman’dan gelen karayolu ile Muş ve Bingöl’den gelen karayolu Bitlis’te kesişerek, Van Gölü güneyini takiben Van’a ulaşır. Bitlis Güneydoğu Toroslarının geçit verdiği tek bölgedir. Van Gölünde deniz taşımacılığı yapılır.
Bitlis İlçeleri
Tatvan :
Tatvan ilçesi, doğuda Van Gölü, güneydoğuda Gevaş, güneyde Hizan ilçeleri ile batıda Bitlis ili, kuzeyde de Ahlat ilçesi ile çevrili olup yüzölçümü 1235 km2, yüksekliği ise 1720 metredir. İlçe 41 derece 33 dakika ve 43 derece 11 dakika doğu meridyenleri ile 37 derece 54 dakika ve 38 derece 58 dakika kuzey paralelleri arasında bulunmaktadır.
TARİHİ DURUMU
Tatvan’ın ilk kuruluş yeri Küçük su Köyü olup yörede tarih boyunca bir çok uygarlık yaşamıştır. Yörenin ilk sakinleri Huriler olup,M.Ö 3000-2000 yıllarında Van Gölü dolaylarında yaşamış bir topluluktur. Bunların yanı sıra bölgede küçük krallıklarda bulunmaktaydı. Bunlardan Mittani’ler M.Ö 18.yy.da krallık kurarak geniş bir alanda hüküm sürdüklerini M.Ö 1340-1200 yılları arasında bu bölgede yaşamış olan Asur’luların yazılı kaynaklarından öğreniyoruz. Büyük İskender’in Doğu seferi sırasında (M.Ö 333) Persler’in yıkılmasıyla yörede bir çok küçük beylikler kuruldu ve yöre bu küçük beylikler arasında sık-sık el değiştirdi. 227 yılında Sasani krallığı kurulur ve sonraki dönemlerde bölge Sasaniler’in hakimiyeti altına girer. 395 yılında Roma imparatorluğunun Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılarak Batı Roma imparatorluğu, Bizans imparatorluğu olarak Ortaçağ Anadolu suna damgasını vurur.
Ancak 1000 yıllık bir tarihe sahip olan, Bizans, 640 yıllarından başlayarak Arap saldırılarına uğrar. Arapların bu bölgede uzun süre hüküm sürdükleri bilinmektedir. Araplar Anadolu’nun doğusuna sık-sık akınlar düzenleyerek Bizanslılar ile savaşmışlardır. İlk olarak İyaz Bin Ganm (630-640) bölgeye sefer düzenleyerek Tatvan civarlarına varır 642 yılında ikinci kez sefer düzenler. Emeviler döneminde İslam egemenliği sağlamca kökleşmez. Abbasiler zamanında Arap valilerinin baskısı çok artar. Abbasiler burada durmak bilmeyen isyanları bastırarak Ermenileri kazanmak ister, böylece uzun bir barış dönemi ile birlikte yoğun imar çalışmaları başlar (11.yy.) 11.yy’ın başlarında bölgeye Selçuklular akın etmeye başlar ve 1018 yılında Çağrı Bey komutasında bu yöreyi kuşatır. 1207 yılında Eyyubiler egemenlik kurar, 1229 yılında Ahlat ile birlikte Tatvan’da Harzemşahlar’ın eline geçer. Bu durum Selçukluları ve Harzemşahları karşı karşıya getirir. 1232 yılında Anadolu Selçukluları buraları geri alır. 1243 yılında Moğolların Selçukluları yenilgiye uğratmasıyla bölgedeki barış sona erer.
Bu dönemden sonra Ak koyunlular, Kara koyunlular, İlhanlılar ve diğer beylikler arasında sık-sık el değiştirir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1533’de İran’a büyük bir sefer düzenlenir. Bitlis Beyliği’nin başı Şeref Han İran’a sığınır. Osmanlının gönderdiği ulema Paşa Bitlis’i ele geçirmeye çalışırken Safaviler ile savaşmak zorunda kalır. İstanbul’dan çıkan büyük ordu Bitlis,Tatvan,Ahlat,Adilcevaz ve Van’ı hiç zorlanmadan alır. Osmanlı ordusu 1548’de Tebriz’i aldıktan sonra bu bölgeyi tekrar geri alır.
Safaviler yaptıkları saldırılarla yöreyi yağmalayarak büyük zarar verirse de Kanuni üç kez sefer düzenleyerek Safavilerin bölgedeki etkinliklerine son verir. Yörenin geçiş noktası olması nedeniyle her dönemde sık-sık el değiştirmiş istilalara uğramıştır. Tatvan isminin nereden geldiği kesin olarak bilinmemekle birlikte Kanuni döneminde Zal Paşa tarafından şimdiki Çağlayan Mahallesi mevkiinde bir kale yaptırdığı ve halkın buraya Taht-ı Van adını verdikleri söylenmektedir. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar Osmanlı yönetiminde olan ilçe Cumhuriyet ile birlikte şimdiki Küçüksu’da nahiye merkezi olarak kurulmuş, 1936 yılında ilçe merkezi olarak şimdiki yerine taşınmıştır.
Güroymak :
İlçenin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Önceleri Norşin adı verilen bir yerleşim merkezi bulunduğu, bilahare büyüyerek Güroymak İlçesine dönüştüğü bilinmektedir. Norşin yerleşim birimine hayli uzakta yer alan Kümbet ve Selçuklu Mezarlığından daha önce ovada 11. yüzyılda bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıkolbaşı, Kuştaşı ve Budaklı Köylerinde Selçuklu Mezarlıklarına rastlanılmaktadır. Bölgenin genel tarihinden anlaşılan İlçenin bulunduğu toprakların Hititler, Urartular, Persler, Mekedonya Krallığı, Selefke Krıllığı, Nesati Devleti, Roma İmparatorluğu, Mervaniler, Dilmaçoğlu Beyliği, Sökmeniler Beyliği, Şerefhanlar, Osmanlılar ve Rusları ve tekrar Osmanlıların elinde kaldığıdır. Güroymak İlçesi 04.07.1987 gün ve tarih 19507 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 19.06.1987 gün ve 3329 sayılı kanunla resmiyet ve İlçe Kaymakamının 14.10.1988 tarihinde göreve başlamasıyla İlçe olmuştur. Güroymak yeni ve gelişmekte olan bir ilçedir.
Hizan :
Bölgede ilk yerleşmeler M.Ö. 1000’li yıllarda Urartular ile başlamıştır. Daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Arap devletlerinin egemenliğinde kalmış; 11. yüzyılda Selçukluların, 16. yüzyıl başlarında da Osmanlıların sınırlarına dahil olmuştur. Hizan 1936 yılında İlçe yapılarak Bitlis İline bağlanmıştır. İlçe Bitlis ilinin ve Van Gölü’nün güneyinde sarp bir bölgede yer almaktadır. Topraklarının %90’ı dağlık olup, küçük dereler dışında önemli akarsuyu yoktur. Tipik karasal iklim hakim olan ilçede yaz mevsiminde ortalama en yüksek ısı 25, kış mevsiminde ortalama en düşük ısı -15 derece civarındadır. Bitlis merkez ilçe ve diğer ilçelere göre orman varlığı fazla olmakla birlikte, ülke genelindeki ormanlık alanlara göre orman varlığı azdır.
Adilcevaz :
Adilcevaz’ın tarihi mağara devrine kadar dayanır. Adilcevaz’ın eski isminin ne olduğu her ne kadar tarihçe belli değilse de bu beldeye ZATÜLCEVAZ-ELCİĞAZ ve ELCEVİZ isimlerinin verildiğine şahit oluyoruz.Adilcevaz ismi ancak Karakoyunluların buraları işgalinden sonra ortaya çıkmaktadır. Tarihi yönden oldukça zengin değerlere sahip olan ilçe M.Ö.2000 yılına Urartuların yerleşim merkezi olmuştur.İlçenin kuzeyinde Urartulara ait KEF kalesi Adilcevaz’da medeniyetin ve uygarlığın bundan tam 2786 yıl önce başladığını gösterir.
1071 yılında Türk İslam Kumandanı Alparslan komutasındaki büyük Selçuklu İmparatorluğu ordusu,Roma İmparatorluğunun ordularını Malazgirt Meydan Muharebesinde bozguna uğratması ile Anadolu kapıları bir daha kapanmamak üzere Türk milletine açılmış, 1914 yılına kadar Osmanlıların hakimiyetinde kalan Adilcevaz bu tarihte sömürgeci Rus’ların işgaline uğramış,Bunun sonucunda ilçe halkı Anadolu’nun muhtelif yerlerine göç etmişlerdir.1918 tarihinde yapılan Gümrü antlaşması ile bu topraklar üzerinde tekrar Türk hakimiyeti kurulmuş,halk tekrar Adilcevaz’a geri dönmüştür. İlçemiz 28 Köy,1 belde ve 5 mezrası vardır.İlçe merkezinde 7,Aydınlar beldesine 7 toplam 14 mahalle bulunmaktadır.İlçemizde kuruluşundan beri belediye teşkilatı olup,Ancak Aydınlar beldesinde ise 1992 yılında belediye teşkilatı kurulmuştur.Tüm köy,mezra ve yerleşim yerlerimizin yolu,okulu ve suyu olup,5 köy yolumuz asfalt olup,diğer yollarımız stabilizedir.
Ahlat :
Ahlat İlçesinde taş dönemleri olan Paleolitik, Mezolitik ve Neolitik çağlara ait hiçbir Kültürel kalıntı yer almamaktadır. İlçemizde çoğu l3. Yüz yıldan kalma 14 Kümbet, Osmanlı Egemenliği döneminden 1 Roma-Bizans ve Selçuklularca kullanılmış 1 olmak üzere 2 adet kale,Selçuklu ve Beylikler döneminden kalma 5 tarihi mezarlık,Osmanlı döneminden kalma 1 tarihi mezarlık,yine Yuvadamı Köyünün kuzeyinde M.Ö. 2000 ile M.Ö. l200 arasında kullanılmış (Orta Tuna,Geç Tuna Çağı-Erken Demir Çağı) 4 ayrı mezarlık,Osmanlı döneminden kalma 2 Cami,Beylikler döneminden 2 Osmanlı döneminden 1 adet hamam, Akkoyunlu dönemi köprüsü bugün için ayakta kalmış taşınmaz Kültür varlıklarımız olup,Ahlat İlçesinde yer alan Müze Müdürlüğü de İlin tek Müzesidir.
Müze Müdürlüğü teşhirinde Roma-Bizans-Selçuklu-Osmanlı dönemine ait Sikkeler,Ahlat Yuvadamı mezarlığından gelen M.Ö. 2000 ile M.Ö. l200 yılları arasına ait çok renkli (Doğu Anadolu Bölgesine has ) çanak-çömlekler,Urartu dönemi bronz,saç tokaları-elbise iğneleri,Urartu dönemi tören kemerleri,Roma-Bizans dönemi bayan kolyeleri,parfüm kapları,Ahlat Selçuklu dönemi 13. Yüz yıla ait üzerinde özellikle insan-hayvan-yazı taklidi süslemeler yer alan sıraltı (sgrafitto) ve lüster denilen özel tekniklerle yapılmış sırlı seramikler,sırsız kalıp tekniğinde yapılmış kaplar,hayvan formunda kap tutamakları,eczacılıkta kullanılmış kaplar,Osmanlı imparatorluğu son döneminde kullanılmış olan etnografik kap kacaklar görülebilir. İlçenin taşınmaz Kültür varlıklarından olan en önemli taşınmaz eseri ise Selçuklu ve Beylikler döneminde kullanılmış olan Meydanlık Mezarlığı yaklaşık 200 dönümlük bir sahayı kaplamaktadır.
Mezarlıkta Şahideli-Şahidesiz-Sanduka Mezarların dışında Stupa tarzında orta Asya Türk Mezar tipleri (1025-1100 arasında yapılmışlardır) olan oda tarzı yeraltı Mezarlarında görülür. İlçenin diğer önemli taşınmaz eseri içinde Kümbetler önemlidir. Kümbetler Stupaların İslami etki ile birlikte gelişmiş olan,yeraltı mezar odası üzerine küçük bir mescit eklenen bey ve yöneticilere ait anıtsal Mezarlardır. Ahlat’ın önemli eserlerinden olan Sahil Kalesi Osmanlı İmparatorluğu dönemi (Kanuninin İran seferi sırasında 1554 genişletildi,Diyarbakır mimari tarafından inşaatını yapmıştır. Tam inşası 2. Selim zamanında 1568 yılında tamamlandı.)Eski Ahlat Kalesi Roma döneminden Osmanlı İmparatorluğu 1552 yılına kadar kullanılmıştır. Özellikle eski Ahlat Kalesi dış surları İkikubbe Mahallesinin büyük bir çoğunluğunu içine alan Surlarına ait bazı kalıntılar bugün bile görülmektedir.
Mutki :
Mutki, doğusunda Bitlis İli, güneyinde Baykan, batısında Sason ve Muş İli ile, kuzeyinde Güroymak İlçesi ile çevrili 1.06 m2 üzerine kurulmuş Bitlis İline bağlı 20 km uzaklıkta bir ilçedir. Mutki İlçesi tarih çağları boyunca Asurların, Perslerin, İskender Roma ve Bizans İmparatorluklarının hakimiyetinde bulunmuş, Halife Hz. Ömer zamanında Müslüman Araplar tarafından fethedilmiştir. Bundan sonra birkaç defa Müslümanlar ile Bizanslar arasında el değiştiren bu topraklar 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya başlayan büyük Türk gücünün ilk durak yerinden biri ve Akkoyunlu gibi çeşitli Türk beyliklerinin idaresi altında kalan bölge 1514 Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı Devletinin topraklarına katılmış, Birinci Savaşı sırasında Ermeni ve Ruslar tarafından işgal edilen bölge, 6 Nisan 1916 yılında işgalden kurtarılmıştır. Mutki İlçesi Bitlis İlinin 1935 yılında çıkan bir kanunla İl olması ve 4 Ocak 1936 yılında teşkilatlanması ile birlikte 1938 yılında Miritağ köyünde yapımına başlanan Hükümet Konağının tamamlanması ile 1941 yılından bugüne kadar “Mutki” İlçe adı ile anılmaktadır.
Bitlis Ulaşımı
Karayolu : Bitlis İlinin Diğer İllere Olan Uzaklığı Van: 168 km. Antalya: 1292 km. Muş: 83 km. İzmir: 1632 km. Sürt: 97 km. Mersin: 1356 km. Batman: 138 km. Bursa: 1740 km. Erzurum : 329 km. İstanbul: 1505 km. Bingöl: 197 km. Ankara: 1097 km. Elazığ: 337 km. Konya: 1092 km. Diyarbakır: 210 km. Kayseri: 778 km. Gaziantep: 527 km. Adana : 637 km. OTOBÜS İŞLETME TELEFON VE ADRESLERİ: Vangölü Seyahat Otobüs İşletme 0434-226 26 26 Nur Caddesi BİTLİS Best Van Tur Otobüs İşletme 0434-226 34 34 Nur Caddesi BİTLİS Erciş Otobüs İşletmesi 0434-226 95 00 Nur Caddesi BİTLİS Taç Turizm Otobüs İşletmesi 0434 226 36 36 Nur Caddesi BİTLİS
Demiryolu : Haydarpaşa Garı-İran demir yolu Tatvan’dan geçmektedir.
Havayolu : Bitlis ilinde Havaalanı olmayıp, yakın iller ;Van, Muş ve Batman’a Türk Hava Yollarının tarifeli uçak seferleri yapılmaktadır.
Bitlis Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri
Aygır gölü : [Göl] ,
Arin Gölü : [Göl] ,
Van Gölü : [Göl] ,
Sini Dağı : [Dağ] ,
Nemrut Krater gölü : [Krater Gölü] ,
Süphan Dağı : [Dağ] ,
Kırımızıtaş Tepe : [Dağ] ,
Nazik Gölü : [Göl] ,
Nemrut Dağı : [Dağ] ,
Handağı Tepe : [Dağ] ,
Karataş Tepe : [Dağ] ,
Bitlis tarihçesi
Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Bitlis, Van Gölü’nün batısındadır. İsmi Makedonya Kralı Büyük İskender’in, şehirdeki kaleyi yaptırttığı komutanlarından Bedlis’ten gelmektedir. Tarihsel yapıların ağırlıkta olduğu bir vadi içinde kurulduğundan “ Vadideki Güzel Şehir” diye anılır. Bitlis M..400 yıllarında Urartular’ın yerleşim alanıydı. M..11. yüzyıla kadar Urartular’ın yurdu olmaya devam eden ve 7. Yüzyıla kadar Asurlular’ın, 6. Yüzyıla kadar ise Medler’in yönetimi altında kalan Bitlis, daha sonra Pers Krallığının kurulması ile 2. Darius tarafından ele geçirilmiştir. M..4. yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender’in yönetimi altına giren ve M.S.2. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Trayan tarafından ele geçirilen Bitlis, 7. Yüzyıla kadar Bizans yönetiminde kaldı.
Türkler’in 10. Yüzyılla birlikte başlayan Anadolu akınları sırasında önemli bir uğrak yeri haline gelen ve bu tarihlerde Alparslan ve ordularını Ahlat’ta konuk eden Bitlis, Türkler’in Anadolu’ya açılmasında çok önemli bir rolü de üstlenmiş oldu. 13. Yüzyılda Eyyübiler ve daha sonra Harzemşahlılar ve Moğolların saldırısına uğrayan ve 1514 yılındaki Çaldıran Savaşıyla Osmanlı egemenliğine giren Bitlis, Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresi altında ilim, sanat ve kültür merkezi haline geldi. Birinci Dünya Savaşı Esnasında bir süre Çarlık Rusya’nın işgali altında kalan Bitlis, Cumhuriyettin ilanından sonra il yapıldı.
Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere kucak açan Bitlis’te, bu dönemlere ait birçok kale, cami, medrese, köprü ve kervansaray yapıları bulunmaktadır. Bu nedenle geçmiş medeniyetlerin kültür ve sanat kalıntılarıyla yan yana yaşamak mümkündür. Nemrut Yanardağı’nın patlamasıyla oluşan Van Gölü’nün, yarısından fazlası Bitlis İl sınırları içerisindedir. Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz İlçeleri Van Gölü sahillerinin güzelliklerini, kendi tarihi özellikleriyle bütünleştirir. zellikle uzun yıllar Selçuklu egemenliği altında kalan Ahlat’ta dünyaca ünlü kümbet adı verilen anıt mezarlar ve mezar taşları, Adilcevaz İlçesi’nde ise Urartular’a ait eserler ve özellikle Kef Kalesi, ilin tarihi zenginliğinin halkalarını oluştururlar.
EFSANE
Gerek Makdis’i gerekse Şerefname’nin yazarı tarihçi Sultan Şerefeddin biri Romanlılar ülkesine diğeri de Farslar’a ait yazdıkları kitaplarda, Büyük İskender için iki boynuzlu İskender diye söz ederler. Çünkü İskender’in alnında boynuz şeklinde iki et parçası vardı. Başka bir açıklamada da, her 32 yıla karn deniyor. Yıldızlarda her 32 yılda bir döndükleri için ve de Alexander (İskender) 32 yıldan fazla yaşadığı için kendisine iki karnlı adam da denmektedir. İki Karnlı Bey ( Alexander ) bu bölgeleri zapt edip Dicle kıyısına eriştiğinde, bu ırmağın berrak suyundan içer, suyun sağlığa yararlı olduğuna kanaat getirir.
Oradan Diyarbakır’a gelir. Sonrada Batman kıyısından giderek Kefender Kalesi’ne varır. Fakat Bitlis’ten çıkan sudan içer içmez gözleri ışıkla dolar. Kefender’den Bitlis’e vardığında nehrin iki yatağa ayrıldığını görür. Bunun üzerine önce Avih vadisinden akan sudan içer suyun pek yararlı olmadığını anlar. Fakat Bitlis Kalesi’nin doğusundaki kaynaklardan içince, hemen orada sakin bir uykuya dalar. Bu kaynağın suyundan yedi gün boyunca içer. Kendisinde hiçbir hastalığın kalmadığını görünce hizmetçisi Bidlis’i yanına çağırır, “benim sadık hizmetçim eğer Chasulchas olmak istiyorsan, hazinemden keselerle yeteri kadar altın al ve hemen şuraya bir kale kur. ( Bir kese 2000 altın ) Çapakçur’ dan döndüğümde bitmiş olsun. yle bir kale olmalı ki alınması güç olsun. Bu kaleyi ben bile kuşatsam, almakta zorluk çekeyim.”
Bu emri alan Bidlis, tüm ünlü yapı ustalarını, fen bilimcileri, fizikçileri, mühendisleri kalenin yapım işleriyle görevlendirir. Bidlis, kalenin yapım işi bittikten sonra kaleye taşınır. Çapakçur’un alınışından dönen Alexander, kaleyi kuşatır. Fakat bir türlü kaleyi alamaz. “Hey, seni dinsiz adam. Bana karşımı gelmek istiyorsun?” der. Sonrada kaleye her taraftan saldırı emri verir. Yığınla asker gece gündüz kaleye saldırır. Fakat nafile, sonuç değişmez. Büyük İskender, kaleye kapanmış olan Bidlis’in karşısında çaresiz düşer. Bidlis’e şunları söyler.
“İşlediğin tüm bu suçlara rağmen seni bağışlıyorum. Çık dışarı.” Alexander’in gönderdiği elçileri Bidlis tersyüz eder. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, eski efendisinin ordusunu mancıklarla taşa tutar. Demir oklar yağdırır Alexander’in ordusuna, ordudan çok insan ölür. Savaş bu şekilde 40 gün sürer.
41. gün kalenin kayalıklarındaki bir mağaradan eşek arıları bir bulut gibi dışarı çıkarlar. Her bir arı neredeyse bir serçe kadardır. Askerler ve hayvanlar, arılardan kaçmaya başlarlar. Arılar, Alexander’in burun ve kulaklarını sokarak neredeyse öldürürler. Oda çareyi kaçmakta görür. Bu olay Alexander’i oldukça yorar. Muş ovasına doğru geri çekilir.
İşte tam bu sırada Bidlis, kaleden ayrılarak içinde mücevher olan bir kutu , kalenin anahtarı ve diğer armağanlarla Alexander’a gider. Hediyeleri atının ayakları altına bırakan Bidlis yeri öper. Sonra da hediye kutusunu kendisine sunar. Alexander “ Hey, sen kahır olası adam. Neden bunca askerimi öldürdün?” Bidlis hemen yanıt verir; “ Efendim, alınması güç bir kale inşa etmemi siz buyurdunuz. Ben de emriniz üzere yaptırdım. yle bir kale olmalı ki, Büyük Alexander bile almakta güçlük çeksin.” Alexander, Bidlis’i kalenin Valiliğine atar. Bu nedenle kale, Bidlis adını alır. Alexander’in emri ile yaptığı için Fransızlar’ın tarih kitaplarında burası Alexander’in payı tahtı olarak adlandırılmıştır.