Sınıf arkadaşı, okul arkadaşı, mahalle arkadaşı, ev arkadaşı, asker arkadaşı… Bu arkadaşlıkların listesini eskiden uzatmak mümkündü, ama artık değil, çünkü gençler şimdi yüz yüze iletişim kurmaktan kaçıyor. Sanal alemdeki arkadaşlıklar daha çok tercih ediliyor. Facebook, MSN, Twitter ve Myspace arkadaşlığı ya da kardeşliği aldı başını gidiyor. Ancak uzmanlar, bu durumun gençleri yalnızlaştırdığını, ekran bağımlısı yaptığını ve ruhsal hastalıklara daha açık hale getirdiğini söylüyor.
‘Çocuğum, tanımadığın kişilerle konuşma!’
‘Yine spora gitmek zorundayım, ‘Anneme çok kızgınım’, ‘Kola içiyorum ama size yok’, ‘Tatilde çok sıkıldım, nette olmayı özledim’, ‘Ayağım şişti, evde yatıyorum’, ‘Yarın 14’te nette buluşalım mı?’ vs… Anlaşıldığı üzere çocuklar ve gençler artık yüz yüze iletişim kurmaktan kaçıyor. Ekrandan ekrana yazışarak, hiç tanımadığı kişileri listelerine ekleyerek dertlerini paylaşıyorlar. Hatta tanımadıkları insanların fotoğraflarına bakmaktan ve video altında sohbet etmekten fazlaca hoşlanıyorlar. Teknoloji sosyal ilişkileri hızla değiştiriyor. Artık çocukların ne mahalle arkadaşı ne okul arkadaşı ne de takım arkadaşı kaldı, gençler asker arkadaşlarını bile tanımıyor. Her ne kadar anneler hâlâ ‘Çocuğum, tanımadığın kişiyle konuşma!’ dese de bu uyarı bilgisayar başında geçerli sayılmıyor. Bütün zamanını sanal arkadaşları ile geçiren gençler arasında bir facebook, twitter ve myspace kardeşliği aldı başını gidiyor.
‘Sosyalleşme’ adı altında hayatımıza girmeye çalışan bu sitelerde, üyeler kendi profillerini oluşturup, kişisel ve özel bilgilerini bu platformdan paylaşma imkanı buluyor. Profilinizde sadece kişisel bilgilerinizi paylaşmıyorsunuz. Diğer üyelerle ilişkilerinizi şekillendiren asıl unsur beğeni ve düşünceleriniz. Birbirinizi tanımamış olmanız ise bir avantaj sanki. Bir araya gelerek sevinçlerin, dertlerin, düşüncelerin paylaşıldığı uzun sohbetler, bilgisayar aracılığıyla kurulan cansız diyaloglara dönüşmüş durumda.
Psikologlara göre bu durum çocuk ve gençlerin yalnızlaşmasına, ekran bağımlılığı yapmasına ve ruhsal hastalıklara daha açık hale gelmesine neden oluyor. Üstelik facebook ve twitter gibi sitelerde hiç tanımadıkları, hatta yazışmadıkları kişileri arkadaş listelerine ekleyip ‘benim arkadaşım çok’ algısı sanki bir üstünlük göstergesi gibi sunuluyor. Diğer yandan ise çocukların fiziksel ve ahlakî gelişimi için insanlarla iç içe olması gerekiyor. Aksi halde dışarı çıktığında kendini ifade etmekte zorlanıyor ve kimsenin kendini anlamadığını düşünüyor. Hayata açılan tek penceresi bilgisayar monitörü olan genç, ‘gerçek’ insan yüzlerine karşı yabanileşiyor, çünkü sanal arkadaşlıklar sahici ilişkiler kurmaktan çok uzak. Kişi listesi ne kadar kabarık olursa olsun o insanların hiçbiriyle yüz yüze iletişim kurmadığı için sıkıntılı anında dertleşecek kimse bulamıyor. Sonuçları depresyona kadar gidiyor.
Yalan söylemek cazip geliyor
Peki bu kadar olumsuz yanı olan arkadaşlık siteleri gençlere neden cazip geliyor? Sanal ortamda sohbetin en belirgin özelliği ‘yalan söylemek’. Gençler kendilerini karşılarındaki kişiye olduğundan daha farklı gösterme ihtiyacı hissediyor. Hangi yaşta, cinsiyette ya da meslekte olmak istiyorsa kendisini o şekilde tanıtabiliyor. Kendisinden yaşça büyük biriyle sohbet edecekse yaşını büyütebiliyor ya da tam tersi şekilde küçültebiliyor. Karşınızdaki kişi de aynı şekilde kendisini nasıl tanıtmak istiyorsa öyle tanıtıyor. Ayrıca ‘beni görün, benden haberdar olun’ duygusu ile fark edilmek ve ilgi görmek istiyorlar.
İnternet, çocuğu suça teşvik eder
Çocuklar ve gençler insan ilişkilerinde yeterince tecrübeye sahip olmadıkları için çok kolay kandırılabiliyorlar. ‘Arkadaşımın arkadaşı benim de arkadaşımdır.’ mantığı ile hareket eden gençler uyuşturucu, fuhuş, cinayet, kişilik haklarına tecavüz gibi suçlara internetle bulaşabiliyor. Bunlar direkt internet üzerinden gerçekleşmese de bir buluşma neticesinde güven telkin edilerek gencecik beyinler suça yönelebiliyor.
Çocuğu internetten nasıl uzaklaştırmalı?
Çocukları internet arkadaşlığından uzaklaştırmada en büyük iş yine ailelere düşüyor. Bir anne ve baba en az çocuğu kadar bilgisayar kullanmasını bilmeli ki, çocuğunu bilgisayar ortamında nelerin beklediğinin farkında olması gerekiyor. Bilgisayarlar çocukların yatak odalarına değil herkesin kullanımına açık salon gibi mekanlara konulmalı. Ayrıca aileler internet arkadaşlığı yerine çocuklarına daha güzel aktiviteler vaat etmeli. Çocuğu takip etmek her an mümkün olmadığı için de bilgisayarlara aile koruma filtrelerinin muhakkak yüklenmesi gerekiyor.
İnternette dikkat edilmesi gerekenler
– Bilinmeyen kişiler arkadaş olarak kabul edilmemeli.
– Tanımadığınız kişi durduk yerde tuhaf isteklerde bulunur ya da sözü döndürüp dolaştırıp belli bir amaca getirirse şüphelenmek gerekir.
– Msn veya kameralı sohbette video görüntüsü vermeyin, şantaj olarak kullanılabiliyor.
– Yazışırken hiçbir şekilde küfür ve hakaret içeren sözcükler yazmayın, aleyhinize açılan bir davada delil olarak kullanılabilir.
– Girdiğiniz sitenin domain adının kime ait olduğu ve ödemesini kimin yaptığının bilinmesi gerekir. Gizli veyahut kime ait olduğu belli olmayan siteler tehlike oluşturur.
Çocuklar ve gençler kolay kandırılıyor
Av. Kemal Şener (Bilişim suçları avukatı): Sanal âlemde profil olarak gösterdiğiniz bilgilerin doğruluk payı yüksek değil. Gençler yeterli tecrübeye sahip olmadıkları için kolay kandırılabiliyor. Fuhuşa teşvik ve kötü yönde istismar yapılabiliyor. Uyuşturucu direkt internetten pazarlanmıyor ama bu siteler buna zemin hazırlıyor. Sanal âlemde en çok kişilik haklarına tecavüz suçları işleniyor. Kişilerin resimleri fotomontajlanarak özel bilgileri yayılıyor ve kişilerin sanal âlemdeki saygınlığı azaltılıyor. Bütün bunlar bilişim suçlarına giriyor. Bu suçu işleyenler IP denilen internet bağlantı numarası ve protokol numarası ile bulunabiliyor. Fakat internet kafeden bağlandıysa veya yurt dışındaki bir sitenin üzerinden internete girildiyse bu kişileri bulmak zor.
Ekranı kapat, hayatı aç
Prof. Dr. Kemal Sayar (Psikiyatrist): İnternet âleminde gençler olmak istedikleri, hayallerindeki kişilere bürünüyor. Dolayısıyla buradan yapılan muhabbetin büyük bir kısmı yalan üzerine kurulu. Buradaki bağlar sahici olmuyor ama incittiği zaman da çok incitebiliyor. Bir hastam, sanal bir topluluk kendisiyle ‘ezik’ diye dalga geçtiği için intihar girişiminde bulunmuştu. Bütün bilgisayar teknolojileri ve televizyonun insanları yalnızlaştırdığı, sosyal bağları kopardığı ve ruhsal hastalıklara daha açık bir hale getirdiği birçok bilimsel araştırma ile ispatlanmış durumda. Ben bütün hastalarıma ‘ekranı kapat, hayatı aç’ önerisinde bulunuyorum.
Toplumla iç içe olmak şart
Orhan Güneş (Psikolog): Her şeyi ihmal edecek kadar sanal arkadaşlıklara yönelmişsek internet artık bize zarar verici hale gelmiştir. Çocuğun fiziksel ve ahlaksal gelişimi için insanlarla iç içe olması gerekiyor. Ama çocuk bu gelişimi bilgisayar karşısında geçirirse dışarı çıktığında kendini kimseye anlatamadığından şikayet eder. Kişiler tüm arkadaşlık ilişkilerini sanal ortama göre şekillendirebilir ve karşısındakine de kendini istediği gibi yansıtır. Ortaya güvenli olmayan bir ortam çıkar. Konuştuğumuz her kişinin yalan söylediğini düşünür. Çünkü o da yalan söylüyordur.