Ümran Avcı’nın haberi
İNGİLTERE’de bir araştırma şirketinin verilerine göre son 15 yılda yalnız yaşayanların oranı yüzde 55 arttı. Fransız sosyolog Jean Claude Kaufmann “Her şeyi tükettik, geriye bir şey kalmayınca kapitalizm birbirimizi tüketmemizi dayatıyor” diyor. Kaufmann, 20’nci yüzyılda aile hayatından yalnız yaşama doğru yaşanan kayışı, ‘bireyselliğin dayanılmaz yükselişi’ olarak görüyor. “Alışveriş Merkezlerinden Hikayeler” kitabının yazarı Ewan Morrison’a göre de yeni sistem boşananları büyüyen bir pazar olarak değerlendiriyor. Peki, iddia edildiği gibi kapitalizm insanları boşanmaya cesaretlendirip yalnız yaşamaya mı özendiriyor? Tek suçlu: Kapitalizm mi?
‘Evli çiftlerin farklı çatılarda yaşaması normalleştiriliyor’
Galatasaray Ünv. Sosyoloji. Böl. Öğr. Üys. Yrd. Doç. Feyza Ak AKYOL
"Kaufmann’ın görüşüne katılıyorum. Avrupa’da başlayan bu reklam ve pazarlama bombardımanı bizim ülkemizde de yaygın olarak görülmekte. Pazarlama aracı ve pazarlanacak ürünler için yeni hedef kitleler gerekiyor. Daha fazla otomobil, daha fazla beyaz eşya, daha fazla lüks ev satmak gerekiyor. Bunun için de neredeyse evli çiftlerin bile ayrı çatılar altında yaşaması normalleştiriliyor. Özellikle 1968 sonrası başlayan bir süreç bu. Neo-liberal politikaların ardı ardına düzenlenmesiyle de özel hayat giderek daha fazla önem kazandı. Bugün eğitim ve çalışma hayatıyla kazanılan her türlü özgürlük, evlilik gibi uzun süreli ilişkileri sürdürme zorunluluğunu ortadan kaldırdı."
‘İnsanlar güvenli bulup içlerine çekildi’
Psikiyatrist ve Psikoterapist Doç. Dr. Armağan SAMANCI
"Kapitalizm kültüründe bireyselliğin ön plana alınması var. Bireylerin daha bireyselleştikleri, kendilerini daha ön plana çıkardıkları bir kültür yapısı. Kapitalist tüketici toplumun verdiği bir şey de, duygusal değerlerden çok maddi değerlere göre bir sistemin oluşması… Bir zincirleme reaksiyon düşünün. Bir grup insan "ben"i daha fazla yaşamaya başlayınca diğerlerinden bir şeyler almaya başlıyor. Doğal olarak bir grup sanki verici bir grup sanki alıcı konumuna geçmiş oluyor. Öyle olunca da, genel olarak ilişkilerde, toplumsal yapıda güvensizlik oluşmaya başlıyor. İnsanlar da kendi içlerine, kendi minik güvenli alanlarına çekilmeye başlıyor. Bu güvenli alanın en geri noktalarından bir tanesi de tek başına birey olarak yaşamak."
‘Yalnızlaşmanın tek sorumlusu kapitalist sistem değil’
Galatasaray Ünv. İletişim Fak. Öğr. Üyesi. Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver
"Kapitalizmi ekonomik sistem olarak alıyorsak işin sosyolojik boyutunu da unutmamak lazım… Bence onun hemen yanına insanların bireyselleşmesini koymak lazım. İnsanların bireyselleşmesiyle birlikte yalnız yaşama ve yaşayabilme ihtimali artmaktadır. Cemaat toplumundan modern topluma geçişte kişilerin birey olarak var olabilmesi, onların gerektiğinde yalnız yaşayabilmelerine de olanak sağlıyor. Bundan kapitalizmin bir çıkarı var mı diye bakarsanız tabii ki vardır. Bu tez Türkiye’de geçerli değil. Ayrıca bu tez Türkiye açısından geçerli değil. Türkiye’nin ekonomik yapısı buna izin vermiyor. Durumu en iyi olan evlerde bile 25-30 yaşına gelmiş kadınlar hatta erkekler anne balarının evlerinde yaşıyorlar. Türkiye’de yalnız yaşamak çok daha az. Bizde ağır hasta olan birini dahi bir huzurevine bakımevine bırakmak çocuğunu cami avlusuna terk etmek gibi görünüyor. Neredeyse çekirdek aile bile sorgulanır hale geldi muhafazakar politikalar nedeniyle. Türkiye açısından bunun bir geçerliliği olduğunu zannetmiyorum."
Habertürk