İlan Edilmemiş Nikah Olur mu?

Evlilik
Nikâh akdi, fert ve toplum hayatı için hayati ehemmiyete haiz bir akittir. "Hayati" kelimesini "ölümcül" diye tercüme edebiliriz günümüz Türkçesine. Nikâh akdi, hukuki ...
EMOJİLE

Nikâh akdi, fert ve toplum hayatı için hayati ehemmiyete haiz bir akittir. "Hayati" kelimesini "ölümcül" diye tercüme edebiliriz günümüz Türkçesine.

Nikâh akdi, hukuki yaptırımları da gerektirmesi itibarıyla medeni, helal-haram mefhumları ile ifade edilen yüzlerce-binlerce hükmü bünyesinde barındırması itibarıyla da dini bir akittir.

Nikâh akdinde şekil şartlarına uyulması evliliğin sıhhati için şart koşulmuştur hukukçular tarafından. Sözgelimi akdin şahitler huzurunda yapılması şekil şartları arasındadır. Şahitsiz nikâh akdi bütün mezheplere göre geçerli değildir. Şahitliği vaz’ ediliş gerekçesi olarak yapılan yorumların başında halka ilan gelir. Bunun içindir ki halka ilanı yapılmayan nikâhlar için İ. Şafiî ‘mekruh ama caiz’ darken, İ.Malik ‘caiz değildir’ der ve yetkili merciin nikâhı bozma hakkı vardır içtihadında bulunur. Bu yorumlarda gözetilen maksatlar açıktır: yapılan evliliğin toplum tarafından bilinmesi, "metres", "gizli dost" gibi kavramlarla ifade edilebilecek gayri meşru cinsi hayatın yaşanmaması, nesebin sıhhati vb. şeylerdir.

Bu bilgiler ışığında can alıcı soruya gelelim; hukuki yaptırımı olmayan, günümüz şartlarında devlet otoritesi tarafından da tanınmayan ama iki şahit huzurunda gerçekleştirilen nikâhlara ne diyeceksiniz?

İki husus var burada; bir devlet otoritesi. Birden fazla evlilik mübah bir alandır İslam’da. Bu herkesin bildiği bir gerçek. Bununla beraber bunun belirli şartlarla kaim olduğu, devletin gördüğü lüzum üzerine birden fazla evliliği yasaklama yetkisinin olduğu gibi hususlar da vardır. Ne yazık ki fert ve toplum maslahatlarının gözetildiği bu içtihadi hükümler çoklarının bilmediği veya işine denk gelmediği için kaale almadığı önemli esaslardır. Fıkıh kitaplarında sözü edilen içtihatları dayandıkları delilleriyle birlikte görmemiz mümkündür. Mesela, Osmanlı 1917’de çıkarttığı HAK yani Hukuk-u Aile Kararnamesi’nde çok eşle evlilik yasağını getirmiştir.

İkinci hususa gelince; iki şahit huzurunda kıyılan nikâh. Tabir-i diğerle dini nikâh. Nikâhın sadece dini yönünün bulunmadığını, onun hukuki sonuçları da doğuran medeni bir akit olduğunu söyledim başta. Dini nikâh ise günümüzde hukuki sonuç doğurmuyor; çünkü devletin kanunlarına göre yasak. Onun için metres, gizli dost vb. yollarla harama düşmek istemeyen ama bununla beraber bu yasağı da kabullenmeyen veya yasağı delerek ikinci, üçüncü evliliklerini yapmak isteyenlerin limanı dini nikâh.

Bu nikâhlarda evet şahitler nikâha şahitlik ediyorlar ama şahitliklerini gizliyorlar. Toplumla bunu paylaşmıyorlar. Dolayısıyla şahitliğin varlık gerekçelerinden bir tanesi ortadan kalkıyor. Böyle bir şahitliğin şahitlik olmayacağı sanırım su götürmez bir gerçek. Bu şartlar altında yapılan evliliğin, Kur’an’ın haram kıldığı "ahdan" yani gizli dost tutma ameliyesinden farkı olup-olmadığını da sizin engin idraklerinize havale ediyorum.

Şunu sorabilirsiniz şimdi; caiz değil mi bu akitler? Günümüz fukahasından bazıları caiz diyor; hukuki sonuç doğurmadığı, ikinci eşin, çocukların hak ve hukukunun zayi olduğu gerçeğini kabulle beraber onlara caiz dedirten delil, aralarında evlilik engeli olmayan çiftin irade beyanlarının olması. Şahitlerin durumunu ise şöyle açıklıyorlar; şahitlik şekil şartıdır; burada şekil şartına uyulmuyor ama bu akdin gayri sahih olduğunu göstermez.

Gördüğünüz gibi tercih ettikleri hükümde onlar, yaşadığımız dünyadaki müsbet-menfi yanları bir bütün halinde öne çıkartıp maslahat prensibine göre yeni bir hüküm değil.

Ahmet Kurucan/ Zaman