Şu sıralar kocaları tarafından öldürülen kadınları konuşuyoruz. Canını zor kurtaran birçok kadın ise sığınmaevlerinde. Kocalarının öldüremediği bu kadınlar sadece eşlerinden değil, kayın ve kayınvalidelerinden de dayak yiyor.
Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde hemen her gün eşi veya eski kocası tarafından öldürülen kadınların hikâyelerini okuyoruz. Ancak kocalarının elinden kurtulmayı başarmış, kimi zaman ayakkabısını giymeye bile fırsat bulamadan evinden kaçmış kadınlar da azımsanmayacak sayıda. Aksiyon Dergisi bu haftaki sayısında kocaların öldüremediği kadınların dramını kapağına taşıdı. Gazeteci Ülkü Özel Akagündüz’ün İstanbul’da bir sığınmaevindeki kadınlarla görüşüp kaleme aldığı yazıda şiddet mağduru kadınların çarpıcı hayat hikâyeleri yer alıyor. Evliliklerinin daha ilk günlerinde dayakla tanıştıklarını söyleyen kadınlar, sadece eşlerinden değil, kocasının ailesinden de şiddet görmüş. Çocukları için dayağa sabreden kadınlar, ilk önce baba evinin kapısını çalsa da birçoğu sığınmaevinde. En büyük sebebi anne babanın "Çocuklarını babasına gönder, sen de evlen, evlenmezsen de başımızın üstünde yerin var." demeleri.
Kadınlar, evliliğin daha ilk günlerinde dayakla tanıştıklarını söylüyor. Hemen her vakada şiddete alkol, aşırı kıskançlık ve küfür eşlik ediyor. Görüşülen kadınların bir kısmının sadece kocalarından değil, kayınlarından ve kayınvalidelerinden de dayak yediği göz önüne alındığında, dayağın kimi ailelerde beraberce sofraya oturmak gibi olağan karşılandığı söylenebilir. Dayaktan kast edilen ise bir iki tokat, tekme değil, öldürücü eylemler. Kadın, ölüme en çok yaklaştığı anda kendisini sığınmaevinde buluyor. Kapalı kapılar ardında neler yaşanmıyor ki: "En çok da kafamı ayağıyla ezerdi. Sehpayla kafamı kırdı, elektrik süpürgesini üzerime fırlattığında saatlerce şuursuz yatmışım. Uyandığımda kayınvalidem, büyükçe bir bezi burnuma bastırıyordu ki kanama dursun. O olaydan sonra bir süre kimseyi tanıyamadım." "Evden kaçmaya nasıl karar verdin?" "En son çıkan tartışmada çocuklar korkup salona kaçınca, onları odaya çağırdı ve beni onların yanında dövdü. Sonra da gidip yattı. Evden gizlice çıktım. Küçük oğlumu yanıma alacaktım; ama nüfus cüzdanımı bile evden polis aldı."
Sığınma evindeki kadınların kimi 10 kimi de 20 yıl boyunca dayağa boyun eğmiş, nedeni ise çocukları. Kadınların hemen hepsi, önce baba evinin kapısını tıklatmış, ancak şimdi hepsi de sığınmaevinde. Niçin? Anne babanın torunlara mesafeli durması.
Çocukları yüzünden ailesiyle arası bozulan ve yaşadığı şehri bırakıp İstanbul’a sığınan gözü yaşlı genç bir anne: "Kocamdan, kocamın kardeşinden ve ağabeyinden dayak yediğim için iki çocuğumu alarak ailemin yanına gittim. Bir ay geçmeden başka bir kadınla evlendiğini duydum. Babam, ‘Çocukları babasına gönder. Sen de evlen. Evlenmezsen de başımızın üstünde yerin var.’ dedi. Çocukları gönderdiler, ben gidemedim. Ağladığım ve çocukları istediğim için evin tadı kaçtı. Babamla düşman gibi olduk, atlayıp buraya geldim."
Oğullarınızı merhametli yetiştirin
İstanbul Müftülüğü tarafından görevlendirilen vaize hanımlar, dönüşümlü olarak sığınmaevlerinde vaaz veriyor. Onlardan biri de, vaize Nurhan Genç. Kendisini ilgiyle dinleyen kadınlara hüsranda olan insanın nasıl kurtulacağını anlatıyor. "Buradaki kadınların neyi duymaya ihtiyacı var sizce?" sorusuna Nurhan Genç ‘yalnız olmadıklarını, Allah’ın çok merhametli olduğunu duymaya ihtiyaçları var. Onlara her zaman ‘Kocalarımızı yetiştiremeyiz; ama oğullarımızı yetiştiririz. Çocuklarımızı Allah’tan korkan insanlar olarak yetiştirelim. Kimseyi değiştirmeye çalışmayalım, kendimizle uğraşalım, gücümüz ancak kendimize yeter.’ diyorum." cevabını veriyor. Nurhan Hanım’ın şiddet olaylarının altında yatan sebeplerden biriyle ilgili gayet yerinde tespitleri var: "Kadınlar kendini geliştiriyor. Görev yaptığım Kur’an kursunda hem Kur’an öğreniyorlar hem de her açılan atölyeye geliyorlar; dikiş, nakış, bilgisayar… Beş yıldır kursa devam eden evli öğrencilerim var. Erkekler nerede? Kendini güçsüz, yetersiz hisseden erkek şiddete başvurur."
Zaman