Röportaj: Gülay Gümüş
Anadolu topraklarında yüzyıllardır uygulanan çocuk yetiştirme modeli, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş durumda. Avrupa’dan “ithal” ettiğimiz yöntemler ise kültürümüze tamamen yabancı ve adeta doku uyuşmazlığına neden olacak türden. Yurtdışında eğitim aldığı dönemde bu durumu fark eden Pedagog Adem Güneş, çocuk eğitiminde her kültürün kendi köklerine inmesini gerektiğini savunuyor. Anadolu’da yıllardır uygulanan çocuk yetiştirme geleneğini araştıran Güneş, bu yönteme Anadolu Pedagojisi adını veriyor. Çok yakında Anadolu Pedagojisi isimli bir kitap çıkaracak olan Adem Güneş’le, Türk ve İslam kültüründe çocuk yetiştirme geleneği ve Anadolu Pedagojisi üzerine konuştuk.
Adem Bey, Anadolu pedagojisi ifadesi nasıl ortaya çıktı?
Ben, eğitimimi Hollanda’da tamamladım. Yurt dışında sahadaki kitapları okumaya, branşımda derinleşmeye çok gayret ettim. Ama her kitap okuduğumda sanki bende bir doku uyuşmazlığına neden olduğunu gördüm. Sonra şunu gözlemledim. Batı çocuk terbiyesinde çok derinleşmeye çalışıyor ve eğer çocuk terbiyesinde Nobel ödülü alacak bir ülke varsa, bütün pedagoglar da kabul eder ki, Hollanda, pedagojinin Nobel ödülünü alacak ülkedir. Şimdi o açıdan bakıldığında ben gözlerimi kapıyorum, ta 1400 yıldır uygulanan ve çok mükemmel insanların yetiştiği bir coğrafya. Gözlerimi öbür tarafa doğru kapıyorum, bakıyorum, batıda standartlar içerisinde makineleşmiş ve bir şekliyle de makineleşmiş olmalarından kendilerinin de rahatsız olduğu bir topluluk var. Dolayısıyla, gözlerimizi kapattığımız o anlardan bir an, dedik ki, ‘Hayır, çocuk terbiyesinin batının kopyalanmasıyla değil, mutlaka Anadolu’nun kendine has yapısıyla olması lazım.’ Ve ilk o zaman kullandık bu ifadeyi. Anadolu Pedagojisi’ni oluşturabilir miyiz diye düşündük. Değişik yazılarımda, görüşlerimde, düşüncelerimde Anadolu Pedagojisi’ni ön plana çıkarmaya çalışıyorum.
Nedir Anadolu Pedagojisi? Şu anda yaygın olan sistemden farkı nedir?
Türkiye maalesef pedagojide de, psikolojide de davranışçı ekolü benimsemiş durumda. Davranışçı ekolün insan davranışını değiştirmede kullandığı iki üç tane yöntem var: Yanlış yapana ceza ver, doğru yapanı mükafatlandır, yahut istenmeyen davranışlar karşısında şartlı refleks oluşturarak insanlarda davranış değişikliğine yol aç. İşte günümüzde okullarda uygulanan usul o. Öğretmen elini arkasına koymuş, koridorda bağıra bağıra öğretmenlik yapmaya çalışıyor. Kapıyı açıyorsunuz, öğretmen kaşlarını çatmış, yanlış yapana tek ayak üstünde ceza vererek, sınıfın içerisinde çocuğun onurunu kırarak çocuklarda davranış değişikliğine yol açmaya çalışıyor ki, derslerini daha iyi dinlesinler diye, akıllı uslu çocuk yapmak için. Anne baba modellerinde de yine öyle, habire çocuk karnesini aldı mükafat ver, zayıf getirdi ceza ver, yanlış bir şey yaptı ceza ver. Tüm bunlara bakıldığında Türkiye’de yaygın ekolün ‘davranışçı ekol’ olduğunu görüyoruz.