İşte böyle durumlarda aileler, evlatlarının yanında yer alır gelin ve damadı suçlarsa soruna çözüm olmazlar. Aileler, "benim kızım, oğlum" yerine "bizim çocuklarımız" demeli ve evlatlarına eşlerinin güzel yanlarını anlatmalı, incitici sözlerden kaçınmalıdır.
Aile, toplumun temel taşlarından biri ve adeta canlı bir varlık gibi gelişme özellikleri gösteren bir kurumdur. Eşler birbirine duygusal olarak ne kadar bağlı olsalar da zaman zaman bazı anlaşmazlıkların olması normaldir. Bu anlaşmazlıklar bazen büyük boyutta da olabilir. Eşler sorunlarını kendi aralarında konuşup çözüme kavuşturabilir. Ama bazen aile de hastalanabilir. Eşler sorunlarını kendi aralarında çözemez ve sorunlar ailelere yansıyabilir. Aile söz konusu olunca sorunların göründüğü, konuşulduğu, anlatıldığı kadar basit olmadığını birçok vak’ada görürüz. Genelde girift, karmaşık şekilde yaşanan olaylarda yanlış anlamalar ve farklı bakış açısı sonucu ortaya çıkan sorunlar yumağı vardır.
Eşler ne kadar gayret etseler de işin içinden çıkamıyorlar, bir çözüme ulaşamıyorlarsa ailelerin fedakârlığı ve çözüm çabası ile birçok yuva kurtulurken ailelerin kendi evlatlarının yanında yer alması çözümü daha da zorlaştırır. "Benim oğlum, senin kızın" şeklinde değil, "bizim çocuklarımız" şeklinde yapıcı davranırlarsa çözüm yolları daha iyi bulunuyor.
Anne-babalar kendi evlatlarını karşılarına alıp genelde incir çekirdeğini doldurmayacak sorunlarını çözmeleri için sabır tavsiye edip eşlerinin iyi taraflarını söylediklerinde sorunlar daha çabuk çözüme kavuşuyor. Tam tersi davranış ise eşlerin arasındaki soğuk rüzgârların daha da güçlü esmesine sebep oluyor.
Ailelerin olumsuz yorumlarını eşler birbirine aktardığında ise olaylar daha da büyüyor. Sonuçta eşler birbiriyle anlaşmanın bir yolunu bulsalar, birbirine söylediklerini, yaptıklarını unutsalar da ailelerin söyledikleri, yaptıkları kolay kolay unutulmuyor. Bu olumsuz duygularla eşlerinin ailelerine ziyarete gitmemek veya onların gelmesini istememek gibi nedenler, olayların daha da büyümesine, kısırdöngülerin yaşanmasına yol açıyor.
Anne-babaların eşler arasındaki sorunlarda olabildiğince duygularını ve akıllarını kontrol altında tutmaları, olumsuz yorumlardan kaçınmaları en ideal olanıdır. Bununla beraber anne-babalık duyguları veya olayları yorumlama biçimi objektif bakış açısını zaman zaman engeller. Tabii kişilik farklılıkları her zaman vardır ve yapıcı anne-babaların sayısı birçok olumsuz örneğe rağmen yine de az değildir.
Biyopsikososyal nedenler kişilerin yaşadıkları krizlerin tekrarlamasına ve baş etme becerilerinin bloke olmasına yol açıyor. Çözüm için olaylar büyümeden tecrübeli tarafsız davranabilen kişilere, gerekirse uzmanlara danışmak gerekiyor. Bize ulaşan birçok sorunda görüyoruz ki eşler ne kadar iyi anlaşmaya gayret etseler de kişilik, yetişme tarzı, kültür farklılığı, yanlış anlamalar, geçmiş yıllarda yaşanmış şuur altında çözümlenmeden yer etmiş travmalar, ruh ve beden sağlığı problemleri sebebiyle yaşadıkları krizlerin üstesinden gelemiyorlar.
Müdahale etmeyin, taraf olmayın
Anne-baba ve kardeşler, anlaşmazlıklarda eşlerin sorunlarına mümkün olduğunca doğrudan müdahale etmemeli.
Şiddetli bir kriz yaşanmış ve tedavi gerektiren bir durum varsa önce kendi çocuklarını tedaviye teşvik etmeli.
Şiddetli olmayan gerginliklerde eşleri kendi sorunlarını çözmeye teşvik edin.
Taraflı yorum yapmaktan kaçının. Evladınıza eşinin güzel yönlerini söyleyin.
Gelin veya damadı sabırla dinleyin savunmaya veya suçlamaya geçmeyin. Daha sonra kendi çocuğunu yorumsuz dinlemeye çalışın.
Birçok evliliğin krizin üstesinden gelerek ayakta kaldığını bilerek, boşanmaktan bahsetseler de buna taraf olmayın.
İnsan tabiatına ve ahlaki değerlere muhalif bir durum yoksa boşanmaktan vazgeçmeleri için iknaya çalışın.
Eşlerin evliliği devam ettirmek veya sonuçlandırma konusundaki kararsızlıklarının uzun sürmemesi, birbirini ihmal etmemeleri konusunda onları uyarın.
Zaman