CİHAN
Adem Güneş, çocukların interneti en erken yedi yaşında kullanmaya başlamaları gerektiğini belirtti.
Aylık kültürel aile dergisi Moral Dünyası mart ayında kapak konusu olarak internet ve aile konusunu işledi. Dergide çocukların internet kullanımı hakkında görüşlerine yer verilen Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlisi Uzman Pedagog Adem Güneş, çocukların interneti kullanmaya başlama yaşının en erken yedi olmasını belirtiyor.
Çocukların interneti kullanmaya başladıklarında haz öteleme eğitimi ve irade eğitimini tamamlamış olmaları gerektiğini ifade eden Güneş, bunu şöyle izah ediyor: “Çocuklar ilk dönem itibari ile ihtiyaçlar içindedir ve bu ihtiyaçları giderildikçe haz alır, kendini mutlu hisseder. Örneğin çocuk altını ıslatmaktan haz alır, örneğin çocuk annesini emmekten haz alır, örneğin çocuk uykudan haz alır.
İşte çocukluğun bu ilk haz dönemi bir süre sonra son bulmalı, bunun yerine iradi yaşam süreci başlamalıdır. Bu süreci de idare eden kişiler anne babalardır. Örneğin, çocuk dört yaşını geçtiği halde, annesi çocuğuna her istediğini alır, babası çocuğunu her istediği yere götürürse ve çocuk istekleri yerine gelmediğinde evde terör estirerek anne baba üzerine bir otorite kurabiliyorsa böyle ailelerde çocuğa haz öteleme eğitimi yapılmıyor demektir.”
Haz öteleme eğitimi ve irade eğitimi tamamlanmamış çocukların interneti verimli kullanamayacağını vurgulayan Güneş, “Eğer çocukta haz öteleme eğitimi tamamlanmamışsa, çocuk haz kaynaklarını kullanmaya devamlı olarak kendisini mecbur hissediyorsa böylesi bir çocuk internetin karşısında gördüğü haz veren hiç bir şeyde frene basmayı beceremez.
Çünkü haz öteleme eğitimi dediğimiz şey çocuğun frene basma yeteneğine sahip olması demektir. Freni olmayan bir çocuk, internetin karşısına oturduğunda cazip olan şeylerin peşine takılıp gidecektir. Aynı şey irade eğitimi için de geçerlidir.
İradeyi kullanma eğitiminden geçmemiş olan çocuğa ancak iradeli bir kişinin reddedebileceği konuları sunarsanız çocuğu ‘bunu niye kabul ettin, niye bunu reddetmedin’ diye eleştirme hakkınız olmaz. İradesine hâkim olamayan ve haz ötelemesi yapamayan çocuklar ile duygusal yoksunluğu olan çocukları internete teslim etmiş olmak şeytan üçgenine çocuğu atmış olmak demektir. Girdaba kapılır gider çocuk.”
EN ERKEN YEDİ YAŞINDA
Her şeyden önce internetin çocuğa bir zevk, eğlenme ve vakit geçirecek, oyun oynanacak bir araç olarak tanıtılmaması gerektiğine vurgu yapan Güneş, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bunun için üç-dört yaşlarındaki çocuğun internetle ilgisi olmaması gerekir.
Çünkü o dönemdeki çocuklar haz odaklı yaşadıkları için kendilerini mutlu eden bir şeyleri gördüklerinde yapışır kalırlar internete. Çocuğun internetle tanıştırılması ilkokul çağına geldiği sıralara kadar geciktirilmelidir. İlkokul öncesindeki bir çocuğun evinde internet olmaması veya kullanıyor olmaması gerekli. Yedi yaşından önce çocuklara interneti tanıtırsanız, çocuk orada interneti eğlence aracı olarak tanıyacaktır.
Bu ise çocuğun artık interneti “eğlence aracı” olarak isimlendirmiş olması demektir. Eğlence olarak çocuğa bilgisayar sunulabilir. Offline kullanılan oyunlar sunulabilir. Ama internet eğlence aracı olarak çocuğun dünyasından çıkartılmalı.”
SOSYAL KONTROL MEKANİZMASI OLMALI
Haz öteleme eğitimi ve irade eğitiminden geçmiş yetişkinlerin bile internetin cazibesine kapıldığı bir ortamda çocuğun, mutlaka bir rehberin eşliğinde veya sosyal kontrol mekanizması içerisinde olduğunu hissedici bir şekilde internet kullanması gerektiğini ifade eden Güneş, Bu konuda şunları söylüyor: “Çocuğun kullandığı bilgisayarın ekranı anne-babanın göreceği şekilde olmalı.
Çocuk kendi iradesini kullanamıyor olabilir ama evin içerisindeki sosyal kontrol mekanizmasından dolayı gireceği ve çıkacağı yerleri sınırlandırabilir. İnternet filtreleme programları vasıtasıyla çocuk yine o sosyal kontrol mekanizmasının kendisi üstünde var olduğunu düşünebilir.
Anne-babalar bu konuda bilinçliyse çocuğun hangi sitelere girip çıktığını internet geçmiş raporlarına bakarak yine sosyal kontrol sistemini tutabilir. İnternet kotaları kullanılarak çocuğun olmayan iradesi sosyal yapıdan aldığı destekle ayakta tutulabilir.”