Eğitim; Emek, Sabır ve Fedakarlık İster

Eğitim Kurumları
Röportaj: Eser Postallı Okullar kapandı ve yaklaşık 17 milyon öğrenci karnelerini aldı.  2012-2013 eğitim-öğretim yılını geride bırakıyoruz ve geçtiğimiz yıl eğitimle ilgili konuların çokça günde...
EMOJİLE

Röportaj: Eser Postallı

/Okullar kapandı ve yaklaşık 17 milyon öğrenci karnelerini aldı.  2012-2013 eğitim-öğretim yılını geride bırakıyoruz ve geçtiğimiz yıl eğitimle ilgili konuların çokça gündemde olduğu, üzerine konuşup, tartıştığımız bir yıl oldu. Önce 4+4+4 eğitim sistemine geçişi tartıştık, sonra sınavların kaldırılması, sınavlarda açık uçlu soruların sorulması, dershanelerin kapatılması ya da özel okullara dönüştürülmesi ve son olarak da lise son sınıflara 45 gün devamsızlık hakkının tanınmasıyla ilgili pek çok konu eğitim gündemimizi bir hayli meşgul etti. Her ne kadar bu konular üzerine çokça konuşulmuş olsa da aslında pek çok soru da cevaplanmayı bekliyor. Bir yandan da çocuğuna okul seçecek anne babalar için kayıt takvimi de işliyor. Birçok okul daha okullar tatile girmeden kayıtlara başladı bile. Biz de hem anne babalara okul seçiminde rehberlik edebilmek hem de eğitim sistemimizdeki problemlere özel eğitim kurumları penceresinden bakabilmek için özel eğitim kurumlarıyla konuştuk. Geçtiğimiz hafta yayınlamaya başladığımız röportajlarımızda bugün Ensar Koleji var. İşte Ensar Koleji Kurucusu Osman Dur ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…

Ensar Eğitim Kurumları olarak eğitim anlayışınız nedir?

Ensar eğitim kurumları 15 yıldır eğitim sektöründe hizmet vermektedir.  Eğitim sektörüne girdiğinden bu tarafa ülkemizde, demokratik, ekonomik, siyasal ve sosyal anlamdaki gelişmeler, Milli Eğitim sisteminde 4+4+4 ve benzeri değişiklikler, Orta Doğu’daki değişim hareketleri, dünyanın globalleşmesi, medya ve iletişim teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmeler; eğitimin tarz ve yöntemini tamamen değiştirmiş ve bu çerçevede ailelerin, ülkelerin ve dünyanın eğitimden beklentileri de tamamen değişmiştir. Ensar eğitim kurumları olarak bizler de, bu değişimleri düzgün okuyarak, gelecekte yüklenecekleri sorumluluklara he yönüyle hazır, donanımlı bir gençlik yetiştirme gayret ve çabamızı her alanda sürdürmekteyiz.  Şunu hiç unutmayalım ki, ekonomik krizler çözülür, siyasi krizler aşılır, fakat, nesli krize girmiş bir millet asla iflah olmaz. Bu bilinçle her şart ve ahvalde eğitim bir an olsun ihmal edilemez. Sunu da unutmamalıyız ki, artık akademik başarıya odaklanmış, özgüveni olmayan, spor, kültür, sanat, edebiyat ve tarih bilincinden yoksun sığ nesillerin bu çağda karşılığı kalmamıştır. Ensar Eğitim Kurumları bu bilinçle, entelektüel birikimi olan, İngilizce ve Arapça başta olmak üzere en az iki dil bilen, mutlaka bir enstrüman çalabilen, estetik, sanat, kültür ve beğeni düzeyi gelişmiş, dünyadaki klasikleri ve ülkemizdeki entelektüelleri okuyan, kaynağından edinilen bilgi ve bilinçle değerlerine bağlı, özetle; global düşünerek kendi değerleriyle yürüyen, insanlığa akıl, vicdan, ve ruh olabilecek şahsiyetli nesiller yetiştirme adına her türlü gayreti sarf etmektedir. Bu çerçevede prototip bir okul olma adına iki yıldır alın ve akıl teri dökerek gayret ediyoruz. Eğitim felsefemiz ve anlayışımız özetle ifade etmeye çalıştığımız şekildedir.

/

ARTIK GENÇLER ÖĞRETMENLERDEN DAHA DONANIMLI

Bu gayelerin taşıyıcısı olan da şüphesiz öğretmenlerdir. Kurumunuzda çalışacak bir öğretmenin hangi niteliklere sahip olması gerekiyor?

Bir kere ‘bu coğrafyada, bu ülkede’ diye bir şey kalmadı. Bu memlekette, bu kurumda diye bir şey kalmadı. Artık global bir öğretmen profili gerekiyor. Artık gençler öğretmenlerden daha donanımlı, daha birikimli. Dünyadaki olayları ve gelişmeleri çok yakından takip edebiliyor. Eskiden böyle bir altyapı olmadığı için memleketimizde en donanımlı, en etkili insanlar öğretmenlerdi. Şimdi artık bu çerçeve kaydı, herkes biliyor. Eskiden bizim köyümüzde babam, ekeceği tohuma ne kadar gübre katacağını da öğretmene soruyordu ya da köylüler arasında bir huzursuzluk çıktığında da köyün öğretmeni ve imamı sorunu çözüyor öncülük ediyordu. Sadece okulda öğrencilere değil, köye kültürel-entelektüel anlamda da çok ciddi katkıları vardı. Her yerde böyleydi. Ama bu çağda, medya ve iletişim teknolojileri geliştikçe gençlik dünyadaki gelişmelerden anında haberdar oluyor. Bilgi kaynaklarına öğretmenden daha hızlı ulaşıyor. Dolayısıyla bu çağda öğretmenlerimizden beklentilerimiz bilgiden çok rol model olabilecek, tavrıyla, oturuş kalkışıyla, yönlendirmesiyle, düşünce tarzıyla, olaylara yaklaşımıyla düşünme yöntemi geliştirebilecek bir öğretmen mantığı gerekmektedir. Yoksa çok bilgili, alanında çok iyi gibi anlayışta öğretmen modeli geçti. Çünkü bu çocuklar artık internetten soruları çözüyorlar, sınavlara hazırlanıyorlar,  sanal ortam içerisinde bütün ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Bu anlamda bilgi merkezli canlı bir öğretmene ihtiyaçları yok. Artık bir dost, bir insan, bir büyük, olaylara yaklaşım ve değerlendirme tarzı, kriz yönetebilme becerisi, insanlığı, kainatı, hayatı okuma biçimi, onlara farklı bakış açısı ve derinlik kazandırabilen haliyle yaşam biçimiyle hayata hazırlayan rol model olabilecek öğretmenler arıyoruz. Onun dünya görüşü, hayat felsefesi ve aidiyetinden çok şahsiyeti, onuru, duruşu ve ağır başlılığı bizim için önemli Oturaklı, olgun, entelektüel anlamda bir çocuğu elinde tutabilecek, çocuğa yaklaşım biçimini geliştirebilecek, gelişen ve değişen dünyayı düzgün okuyup öğrenciye de bu zemini iyi bilerek yaklaşabilecek bir öğretmen modeli gerekmektedir.

HER İNSAN ÜLKEMİZİN BİR KAYNAĞI

Size başvuran ve kayıt yaptırmak isteyen öğrencileri seçerken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?

Ensar Koleji iki yıldır öğrenci alımlarında seçici davranmaktadır. Kayıt esnasında rehberlik birimlerimizin desteği, velilerinin görüşleri, düşünceleri, beklentileri, öğrencinin sadece akademik başarısı değil, spor kültür sanat vb. kabiliyet ve yeteneklerini dikkate alarak değerlendirmeye çalışıyoruz. Çünkü bazı öğrenciler bu zamana kadar ailelerinin ekonomik durumu nedeniyle okulları bir köprü olarak görmüşler. ‘Liseyi bitirelim de…’, sanki yirmi yaş kreşlerine döndürülmüş. Çocuğun ruhunda, çocuğun hayata bakışında, çocuğu dönüştürmede, çocuğu insan merkezli hayata hazırlamada çok yol kat etmemiz gerekmektedir. Bu çerçevede öğrencilerimize ilgi, sevgi ve her anlamda rehberlik, danışmanlık destek hizmetlerimizi etkin bir şekilde vermeye çalışıyoruz.

/

EĞİTİM, ADAM İŞİDİR, SABIR İŞİDİR, GÖNÜL İŞİDİR, EMEK, FEDAKARLIK VE SAMİMİYET İSTER

Eğitim sistemimizde yakın zamanda 4+4+4 eğitim sistemine geçildi. Öncelikle 4+4+4 eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz ve yeni sisteme geçişte sorunlar yaşanabilir mi? Eğitim sistemindeki problemlere nasıl bir çözüm önerisi getirirsiniz?

Bu soru ihtisas işi,  çok büyük bir soru. Aslında, ben öğretim üyesiyim, üniversitede yıllardır akademik camiada çalıştım. Çok fazla içinde olamasam da bu okulların eğitiminin bir anlamda ucundan tutmaya çalışıyorum. Öğretmenin yetiştirme modeli ve ders kitaplarının içeriğindeki, topluma verilmesi ve öğrenciye kazandırılması gereken bilgiden çok eğitime dair bir şeyler sunulması gerekiyor. İlköğretim ikinci sınıftan itibaren, test merkezli, sınav odaklı bir çocuk yetiştiriliyor. Bugünlerde, üniversiteye kadar bu çocuklara sınava yönelik eğitim veriliyor. Entelektüel birikim kazandıracak, sanatsal yetilerini geliştiren, birkaç yabancı dil öğreten, insan ilişkilerinde, toplumla, bireyle, mahlukatla ilişkilerinde dengeyi yakalayabilecek bir eğitim modeli geliştirilmesi lazım. Bu 4+4+4 mü? 5+5+5 mi? Bundan çok eğitim felsefesi ve içeriği önemli. Artık bu aşamadan sonra bu bilgileri dünyayı düzgün okuyacak şekilde, öğretmenin yetiştirilmesinden ders programına kadar gerçekten içi dolu olması lazım. Bizde daha çok bilgi odaklı, çocuğu meşgul eden bir eğitim sistemi var. Düşündüren, beceri kazandıran, sanat ve estetik yönlerini geliştiren, üretken, düşünen, tefekkür eden, toplumun vicdanı, ruhu, aklı olabilecek bir nesil yetiştirmek adına bir programı olmalı. Bizim çabamız bu yönde. Yoksa Türkiye birincileri yetiştirmek değil gayemiz. Adam Türkiye birincisi oluyor, nasılsınız diyoruz cevap veremiyor. Böyle insanların okullardan mezun olup topluma rehber olabilecek, toplumu yönlendirebilecek, sürükleyebilecek bir birikime sahip olması lazım. Tek kanatlı kuş gibi tek yönde geliştirilmiş, mantığı, zekası problem çözmeye odaklı, sosyal hadiseleri okumaktan aciz bir nesil ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu kaosların sebebi de bu. Bu meseleleri bütüncül olarak değerlendiremiyoruz. İçinde olduğumuz yere, baktığımız hadiselere göre analizler yapamıyoruz ya da duyarsız kalıyoruz. Sistemleri oynatmaktan çok içini doldurmaya bakmalıyız. Bunu sadece devletten beklemek yerine bu tip özel okulların da, sivil toplum kuruluşların da katkı sağlaması lazım. Eğitim bir toplum işidir. Eğitim ana, baba, öğrenci, devlet, hepimizin el ele verebileceği bir iştir. Yoksa okula gönderelim, okul eğitsin olmaz.4+4+4 değil, 8+8, 16+16 yapsanız bile aile, veli, öğretmen, okul, böyle bir entegre çalışma olmadığı müddetçe kolay değil. Kendi iş yerimize bile iki saat gitmediğimiz zaman karışıyor da çocuğumuzun aklı, vicdanı, hayatı karışmaz mı? Artık veliler çocuklarını karşılarına alıp iki saat konuşabiliyorlar mı? Çocuklar odalarında, ellerinde iletişim araçları, anne televizyonun başında, herkes kendi halinde. Evlerde salonlar ne kadar sıklıkla kullanılıyor? Kaç defa salonda hep birlikte ailecek sohbet edilebiliyoruz. Çocukla ne kadar dertleşebiliyor ve ne kadar zaman ayırabiliyoruz. Toplumu yönlendiren, ailelerden çok iletişim araçları ve çevre oldu. Çocuğun okulda aldığı dersin, mahallede ya da evde ailesinin yönlendirmelerinin etkilerine bakın. Hepimiz biliyoruz, ne kadar aile işin içindeyse, ne kadar okulla, eğitim kurumlarıyla sıkı temastaysa ve ne kadar eğitim programlarının içi dolu ve öğrenciye karşı ilgili ve donanımlı öğretmen var ise başarı okadar artmaktadır.

/

BİR ÇOCUĞUN BURSLU OKUMASI İÇİN İKİ YILININ KATLEDİLMESİ Mİ GEREKİYOR!

Sınavların kaldırılması pek çok kez gündeme geldi ancak bunun somut bir adımı olarak SBS bu yıl son kez yapılacak. SBS’nin kaldırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? SBS’nin kaldırılması liseye girişte öğrenci seçimini nasıl etkileyecek?

Biz özel eğitim kurumları olarak şu sınavlar olmasın, bu sınavlar olsun dediğimiz takdirde ülkenin gerçeğini inkâr etmiş oluruz. Üniversite sınavı olmadığı takdirde ne olur? Üniversitelerin belli bir kontenjanı var. Nasıl seçecekseniz? SBS nedir, bu sınavlar niye yapılır? Onu çok fazla anlamış değilim. Benim de dört tane yavrum var. Onlar da SBS’ye girip çıkıyorlar. Bu çocuklar SBS’den sonra ne oluyorlar? Belirli özel okullara gidecek diye biz çocuğun iki yılını yiyoruz. Burada bizim ilköğretimdeki bir çocuk SBS’de yüzde yüz, tam beş yüz başarı puanı alıp liseye geçse de, çocuğun buradaki gayretinin ileriye dönük bir anlamı yok. İki yılı katlediliyor çocuğun. Neden? Bu çocuğa biz iki yıl dil eğitimi versek, iki yıl sanat eğitimi versek liseye daha donanımlı geçse daha iyi olmaz mı! Çocuğun hayatında çok önemli olan bir dönemi sınav odaklı, toplumdan kopuk, bireysel olarak hiçbir kimseyle iletişimi olmayan bir dönem. İlköğretimde iki yıl, lisede iki yıl, zaten çocuğun en kritik dönemleri burası. Dolayısıyla bu sınav sistemi çocuklarımızın hayata karşı habersiz, umarsız, dertsiz, sahipsiz, kendi başına çekilmiş, sadece bilgiyle konuşan, toplumdan uzak sığ bir nesil yetişiyor. Bunun için de bu sınav sisteminden çok okulun eğitim programının içeriği ve öğretmenin donanımı önemli. Okulun sosyal-kültürel derslerinin çocuğa daha etkin verildiği, ülke ve dünyanın beklentilerine dönük nasıl bir nesil yetiştirebiliriz düşüncesiyle hareket edilen bir eğitim sistemi olması lazım. Bu SBS ile kendi okulumuzda birinci de olsa, geçen senenin Türkiye birincisi aynı okul içinde ortaokul binasından lise binasına geçiyor. Ne geçti eline? Hiçbir şey. Yazık, çocuğun iki yılını mahvediyoruz. Madem bu çocuk buraya geliyorsa, bu tarafta iki yabancı dil öğretebilirdik. Sanat, kültür, diğer taraftan başka faaliyetler, çocuğun hayatı değişecekti. Şimdi tekrar başladı, sadece aldığı puanla okulda burslu okuyor. Bir ailenin çocuğunun burslu okuması için iki yılının katledilmesi mi gerekiyor?

GENÇLİK SINAVLA BU KADAR MEŞGUL EDİLMEMELİ

Dershanelerin kapatılması ve fiziksel şartları taşıyan dershanelerin özel okula dönüştürülmesi konusu şu an çok gündemde olmasa da geçtiğimiz aylarca çokça tartışıldı. Sınavların kaldırılarak dershanelerin kapatılması eğitim sistemini nasıl etkiler? Ayrıca kapatılan dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi konusunda nasıl bir değerlendirme yaparsınız?

Çocukları SBS ve üniversiteye girecek çocuklar ve aileleri sınav hastası oluyor ve çocuklarını yarış atı gibi görmeye başlıyorlar. Dolayısıyla bu durum toplumu da etkiliyor. Bu etki, çocuklarının başarısından çok toplumda travmaya neden oluyor. Gençliğin sınavla meşgul edilmeden, kültürel, sanatsal, entelektüel birikiminin kazandırılacağı bir eğitim sistemine dönüştürülmeli. Bu dershanelerin de boyutu değişmeli, illa akademik destek vereceklerine alt yapısı olmayan okullara kültür, sanat, spor, müzik, vb. bu anlamda kültürel destekler versinler. Eğitim demek, matematik, fizik değil. Ben fizik alanında akademik çalışmalar yaptım, keşke bunun yanında, ya bir sanat yada müzik dalında bir uğraşım olsaydı. En azından bir resim yapabilsem ya da bir enstrüman çalabilseydim, ama iyi ki benim okuduğum dönemlerde kültür, sanat, edebiyat sosyal kültürel etkinlikler daha fazlaydı da kendimizi ifade edebilecek kabiliyetlerimiz gelişti. Şimdiki çocuklarda böyle bir şans da yok. Çocuk üniversite birincisi oluyor, nasılsınız diyorum, teşekkür ederim diyemiyor. Küt bir nesil yetişiyor. Dolayısıyla ben bu tip dershanelere her alanda ihtiyaç olduğuna inanıyorum.

/

ÖNCELİKLE BAŞARININ TARİFİ DEĞİŞMELİ

Öğrenciler okul seçerken nelere dikkat etmeli? Bu konuda anne babaların okul seçiminde öncelikleri neler olmalı?

Çocukların toplum karşısında tavırlarını, kabiliyetlerini, olaylara bakış açılarını geliştirecek; düşünebilme, anlayabilme, ilişkileri düzgün kurma kabiliyetlerini çocuklara verebilecek mi bir okul, ona bakılması lazım. Elbette hayatın gerçekleri var, akademik olarak başarı olmalı, üniversite sınavına çocuklar girmeli. Çocuğa sizin bilgi öğretmeniz yerine sorumluluk bilinci vermeniz, çocuğun baskısız biçimde o bilgiye ulaşabilme kanalını açar. Çocuğa çalış diye sürekli uyarma, ikaz etme ve bir şeyleri anlatabilme gayretiyle çocuğu dürtmek yerine çocuğa sorumluluğunun farkında olan, gelecekte yükleneceği sorumlulukları buralardan geçtiğini öğretebilmemiz ve bu anlamda çocuğa bu bilinci, bu şuuru verebildiğimiz zaman zaten amaca ulaşmışız demektir.

Başarının tarifi değişmelidir. Başarı beş yüz soruda beş yüz yapmak mıdır? Hayatta karşılaştığı problemlere çözüm ortaya koyabilecek, kriz yönetim kabiliyeti gelişmiş, olayları hayatı düzgün okuyan, duruşunu bozmadan bir çıkış yolu bulacak bir nesil yetiştirmek mi.  Eğitimin maksadı, hayatta karşılaşacakları problemlere, çözüm üretebilecek nesil yetiştirmek olmalıdır. Eğitime bu anlamda bakmak lazım diye düşünüyorum.

ENSAR VAKFI EĞİTİMDEN KÂR ETMEMİŞ BİR KURUMDUR

Özel okul ücretleri her ne kadar farklılık gösterse de genelde yüksek bulunuyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Özel okullar bu ücretler karşılığında devlet okullarında bulunmayan hangi artı değerleri sunuyorlar?

Ensar Vakfı bir vakıf kuruluşu olduğu için bu zamana kadar eğitime kar maksatlı bakmamıştır. Çünki hakikaten ülkemizde, öğrencilere, yemek, burs, yurt gibi desteklere gerçekten ihtiyaç vardır. Bundan sonra da en azından kurum kendi gelirleriyle kendi eğitim altyapısını kaliteli bir şekilde donatabilecek, kendi kendini döndürüp gelişmeleri de takip ederek geleceğe ayak uydurabilecek bir noktaya gelmesi için yatırım yapıyor. Ensar Vakfı, eğitimden kazandığını da eğitim dışı gelirleri de eğitime yatıran bir kurumdur.

/

ÖĞRENCİ-OKUL-VELİ İLİŞKİSİNE BÜTÜNCÜL BAKILMALI

Özel okullarda öğretmen ve öğrenci ilişkisi hakkında söylenen hepimizin duyduğu efsaneler vardır. Sizin okulunuzda öğretmen ve öğrenci ilişkisi nasıl? Bu ilişkinin doğru kurulabilmesi anlamında ne gibi çabalarınız var?

Açıkçası bizim en kritik, üzerinde durduğumuz konu bu. Eğitim öğrenci merkezli olması lazım, fakat ailelerin ve öğrencilerin mantığının da değiştirilmesi lazım. Okulda çocuğa yön verecek insanı, siz öğretmen diye öne çıkarıp öğrenciye de burası özel okul, paramızı veriyoruz mantığını verirseniz bu çocuk buradan bir şey alamaz. Dolayısıyla biz velilere de diyoruz ki, öğretmenle istişare edin ve çocuğa neler katabileceğimizi planlayalım, siz de okul ve öğretmenle birlikte bu işin bir parçasısınız. Böyle bakmadığınızda öğretmen, veli, öğrenci diye ayırdığınızda buradan bir şey çıkmaz. Dolayısıyla biz diyoruz ki, veli bu okulun bir parçasıdır. Öğretmen de, okulda velinin bir parçasıdır. Dolayısıyla eğitimde okul, veli, öğrenci, öğretmen diye ayırarak, sınıflayarak çocuklarımızın gerçekten öğretmenden ve okuldan alabileceği birtakım kabiliyetleri, değerleri almasının önünü keseriz. Bu çerçevede veli, öğrenci, öğretmen ve idare hep birlikte hareket etmeli ve birbirinin destek ve tamamlayıcısı olmalıdır. Aksi takdirde başarı ve beklentilerin karşılanması mümkün değildir.

TOPLUMUN DÖNÜŞÜMÜYLE NESLİN DÖNÜŞÜMÜ KAİMDİR

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı bir genelge yayınlayarak son sınıftaki lise öğrencilerinin devamsızlık süresinin 45 güne çıkarıldığını açıkladı. Bu adımı doğru buluyor musunuz?

Eskiden velileri ve öğrencileri yoruyordu. Onlar rapor getirmek durumundaydı, öğrenciler buraya gidip gelmediği takdirde raporsuz olduğu zaman sıkıntı çıkıyordu. Böyle bir hak alınca öğrenciler ‘Bu programlara ailemin izniyle gelmiyorum’ diyerek çalışma düzenlerini ve programlarını bozdu. Halbuki okulda bu öğrenciler için bir program yapılmıştı. Okulun onlar için yaptığı program ve hazırladığı altyapıyı, öğretmenlerin ders programlarını onlara göre ayarlamıştık, bu durumu iyi değerlendiremediler. Dolayısıyla o öğrenciler gelmeyince programlarımız aksadı. Bir sistem var ve bundan nasıl faydalanabiliriz mantığıyla bakılmadı. Aslında bu eğitim anlayışı hepimizde kökten değişmesi lazım. Toplumların dönüşümü neslin dönüşümüyle kaimdir bilinciyle ailenin, çocuğun, okulun ve çevrenin bir koordinasyonunun sağlanması lazım. Bu da alın teri, akıl teri, gönül teri, ve zaman istiyor. Her kademede seferberlik bilinciyle gayret istiyor.

On5yirmi5