Çin medyasına göre, sadece geçen yıl 3,1 milyon kişinin boşandığı kaydedildi. Bu durumun, toplumun temel dayanak noktası olan aileye geleneksel önemin verildiği Çin’de şok etkisi yaptığı belirtildi. Çin’deki boşanma sayısının son 10 yılda artarak devam ettiği de ifade edildi.
Bunun, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’daki gelişmiş ülkelerle paralel olarak önemli bir trend haline geldiği de vurgulandı.
Hong Kong’daki Çin Üniversitesi’nden sosyolog Profesör Susanne Choi, kadının toplumdaki statüsünün değişmesinin bu istatistiklere katkıda bulunan bir faktör olduğunu söyledi.
Choi, “Bizim değerlerimiz kesinlikle değişiyor. Örneğin, bazı kadınların evlilik istismarı veya mutsuzluk deneyimleri olsa bile, onlar, çocukları uğruna veya onların refahı için evliliğin bozulmamasına inanıyor. Fakat şimdi, kadınlar, kendi refahlarının da önemli olduğunu düşünebiliyor. Bu bir ihtimal. Ancak boşanmalardaki hızlı artışın sebebini açıklamak gerekirse, kadınların ekonomik statülerinin veya bağımsızlıklarının yada eğitimlerinin artmasını daha fazla düşünmek zorundayız.” görüşünü dile getirdi.
Çin’de 2001 yılından önce boşanmak isteyen çiftler işverenden izin almak zorundaydı.
Öte yandan Çinli uzmanlara göre, Çin toplumundaki değişme, özellikle 1980’den sonra doğan gençlerin, ebeveynlerine göre, daha az geleneksel evlilik yapmalarına neden oldu. Çin’deki genç nesil, kendi hayatlarının kontrolünü alıyor ve bağımsız kararlar veriyor.
Çin radyosunun haberine göre, ancak birçok değişime rağmen, sadakat, çiftler için birlikte kalmak adına önemli bir faktör olmaya devam ediyor. Bu nedenle, Çin’de en çok boşanmaların önde gelen nedeni aldatma ya da evlilik dışı ilişkiler olarak ön plana çıkıyor.
Radyonun haberinde ayrıca ülkede yeni bir fenomenin ise boşanmalardaki artışın yanında, gençlerin evlenmeden önce birlikte yaşaması olduğuna dikkat çekildi.
Pekin Üniversitesi’nden profesör Wu Qiong, ”Bu her ne kadar çiftlerin birbirini tanımasına izin verse de aynı zamanda felaketle de sonuçlanabiliyor. ” Wu ayrıca ”Birlikte yaşama çift kenarlı bir kılıca benzer. Birincisi pozitif olanı. Gençlerin evlilikten önce birbirlerini daha iyi tanımaları halinde bu boşanma oranını azaltır. Çünkü birçok boşanma aslında evlilikten hemen sonra oluşuyor ve bu onların günlük rutinlerini tanımalarına imkân tanıyor. İkincisi ise negatif yanı. Burada ise çiftlerin ortak yaşamları kalıcı bir duruma dönerse – ki bu olumlu bir posizyon değil- sonrasında boşanma değil, Batı ülkelerindeki gibi evlenmemeye dönüşüyor.” görüşünü dile getirdi.
Çin hızla değişiyor ve evlilik de aynı şekilde değişiyor gibi görünüyor. Ancak, yine de bunun, binlerce yıldır geleneksel evlilik fikrinin benimsendiği bir toplumda olumlu bir gelişme olup olmadığının görüleceği ifade diliyor.