Üniversitenin Merkez Yerleşkesi’ndeki Albert Long Salonu’nda düzenlenen törende konuşan Rektör Prof. Dr. Kadri Özçaldıran, Fen Edebiyat Fakültesi Fakülte Kurulu’nun 8 Mayıs’taki toplantısında, Yaşar Kemal’e doktora derecesi verilmesini Üniversite Senatosu’na önerme kararı aldığını söyledi.
Fahri Akademik Unvan ve Hizmet Ödülleri Daimi Komisyonu’nun öneriyi uygun görerek Üniversite Senatosu’na sunduğunu ifade eden Özçaldıran, 13 Mayıs’taki Üniversite Senatosu toplantısında da önerinin oy birliği ile kabul edildiğini kaydetti.
Kendisi için Yaşar Kemal’in dili şiir, romanı doğa, yaşamı umut, bir Anadolu destancısı ve bilgesi olduğunu ifade eden Özçaldıran, şöyle devam etti:
”Nazım Hikmet Türk şiirinin dünyaya açılan ilk penceresi ve 20. yüzyıl dünya şiirinin en önemli isimlerinden birisi ise Yaşar Kemal de Türk romanının dünyaya açılan ilk penceresi ve 20. yüzyıl dünya romanının en önemli isimlerinden birisidir. Gerçekten de Yaşar Kemal Türkçe’dir, Türkçe’nin kendisidir. Nesir yazar ama Yaşar Kemal ozan, metinleri de nesir şiirdir. Yaşar Kemal romanı sadece şiir değildir. Lirik şiirdir, doğayı anlatır. Hem nesnel, hem fiziksel doğayı, hem de onun içinde yer alan insan doğasını.”
Özçaldıran, insana inancıyla Yaşar Kemal’in, çağımızın değil, kavganın sanatı, sanatın kavgayı ateşlediği, insanı inançla geleceğe, inancın sürekli olarak birbirini yenilediği, yeniden ürettiği bir başka çağın yazarı olduğunu ifade ederek, Kemal’in son ulu çınarlardan biri olduğunu söyledi.
Özçaldıran, konuşmasının ardından Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Oğuz‘la Yaşar Kemal‘e fahri doktora beratını vererek, cübbesini giydirdi.
Yaşar Kemal’in eşi Ayşe Semiha Baban‘ın bu sırada gözyaşlarına hakim olamadığı görüldü.
Cübbesiyle kürsüde bir konuşma yapan Kemal, bilimde ve sanatta atlamalar olamayacağını her yeni oluşumun eski zincirin son halkası olduğunu belirtti.
”Örneğin bugün mitolojiyi 19. yüzyıldan daha iyi anlıyoruz” diyen Yaşar Kemal, her çağın insanının klasiklere kendilerinden bir can, bir yaşam gücü kattığını, zenginleştirdiğini vurguladı.
HALK EDEBİYATININ ÖNEMİ
Türkiye’de halk ürünlerine karşı olumsuz tavrın ”epeyce” abartıldığını ifade eden Yaşar Kemal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Bunun bir sebebi var. Cumhuriyet çağında Osmanlı kültüründen koparak Anadolu diline, kültürüne dönerken aşırılıklar yapıldı. Büyük halk sanatı ürünlerine arkamızı dönmemize bir sebep de bu ürünlere bir kısmımızın abartılı yaklaşımı olmuştur. Örneğin şiire bakarsak büyük halk şairlerimiz var. Halk şairini bir kaynak sayacağımız yerde ona bir kısmımız öykündü. Öylesine öykündüler ki ortaya bir sürü kötü şair çıktı. Oysa sözlü edebiyatlar her dilin yazılı edebiyatını etkilemiştir.”
Yaşar Kemal, bazılarının ”romana yenilik getireceğim” çabasıyla edebiyatı mahvettiğini, bazılarının ise Batı’daki edebiyatçıları taklit ettiğini, oysa Türk yazarların önlerinde yararlanabilecekleri müthiş bir halk edebiyatı olduğunu vurguladı.
ROMANIN YAŞAMA ETKİSİ
Çağımızda romancıların başlarının belada olduğunu, bunun sebebinin ise insanları yalana, zulme ve kötülüklere karşı romanın uyardığını dile getiren Yaşar Kemal, ”Bugün tüketim toplumu diye doyumsuz bir toplum yaratılıyor. Tüketimciler topluma bütün değerlerini aşındıran bir yapay kültür benimsetmeye çalışıyor, insanları birer obur canavar haline getirmek istiyorlar. Roman böyle bir toplum isteyenler için tehdittir. Onun için romanı bestseller denilen bir yapaylıkla boğmaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu.
Yaşar Kemal, romanın insanlara insan olduklarını söylediğini belirterek, acıyı, zulmü, savaşı ve doğa kırımını romanda yeniden yaratarak yaşayan insanın insan gibi yaşamayı özleyerek değerlerini sahip çıktığını ifade etti.
Yaşar Kemal, Türk edebiyatının büyük yıldızlarından dediği Sait Faik’le edebiyata getirmek istediklerini, şu şekilde sıraladı:
”Benim kitaplarımı okuyan; katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İnsanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçup gitmiştir. Bu bizim ülkemizin de sorunu. Türkiye’de diller yasak edildi. Hem de 80 yıl, ama bunu yaparken kültürlerinin ellerinden gittiğini hiç anlamıyorlar.”
Konuşmaların ardından tören, İdil Biret’in piyano dinletisi ile sona erdi.