İstanbul Üniversitesi’nde Skandal

Eğitim Güncel
Hazırlayan: Engin Dinç İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nde yüksek lisans öğrenci seçmelerinde skandal bir karar verildi. İbrahim Faruk Adıgüzel isimli öğrenci ALES puan sıral...
EMOJİLE

Hazırlayan: Engin Dinç

İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nde yüksek lisans öğrenci seçmelerinde skandal bir karar verildi. İbrahim Faruk Adıgüzel isimli öğrenci ALES puan sıralamasında birinci, İngilizce puan sıralamasında ise ikinci sırasında olmasına, üstelik de yüksek lisansa kabul edilen öğrencilerden birinin tüm puanlarından daha iyi bir puana sahip olmasına rağmen yüksek lisansa kabul edilmedi. Bu durumu kabul edemeyen İbrahim Faruk Adıgüzel ise İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nü dava etti. Davada söz konusu yüksek lisans sınavına dair yürütmeyi durdurma kararı verilmesi istendi.

DAVAYA NE SEBEP OLDU?

İbrahim Faruk Adıgüzel, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bölümünü burslu okuyarak, üstelik 4 yıllık üniversiteyi 3 yılda bitirerek büyük bir başarıya imza attı. Bunun üzerine de İÜ İngilizce İktisat Fakültesi’nde yüksek lisans yapmaya karar verdi. Yüksek Lisans için her türlü kanuni yeterliliğe sahip olan Adıgüzel; başvuru yaptığı bölümde ALES puanında başvuran tüm öğrencilerden üstte, İngilizce sınavında ise 2. sırada yer alıyordu. Adıgüzel, bu başarılı ve yüksek notlarına güvenerek 27 Ağustos tarihinde jüri başkanlığını Prof. Dr. Nihal Tuncer’in yaptığı yüksek lisans sınavı mülakatına girdi.

Adıgüzel’i mülakat sırasında şaşırtan ise kendisine hiçbir bilimsel soru sorulmaması oldu. Üstelik jüri mülakatı yaklaşık olarak 3 dakikada bitirmişti. Tabi bu kısa sürede de çoğunlukla adı, soyadı, bölümü, başka programa başvuru yapıp yapmadığı gibi kişisel sorular yöneltildi. Yine de umudunu kaybetmeyen Adıgüzel, 2 Eylül 2009 tarihinde sınav sonuçları İstanbul Üniversitesi’nin web sitesinden açıklanınca şoka uğradı.

Lisans notu, ALES ve yabancı dil puanı itibariyle başvuru yapan öğrenciler arasında 2. sırada, ALES puanı itibariyle ise 1. sırada olan Adıgüzel’e en düşük mülakat notu (40) verilmişti. Mülakata katılan diğer öğrencilere verilen en düşük not ise 50 idi. Tüm bunlara rağmen diğer öğrencilere verildiği gibi Adıgüzel’e de 50 puan verilmiş olsa, o da sınavı kazanmış olacaktı.

MÜLAKATA GİRMEYEN ÖĞRENCİ SINAVI KAZANDI

Üstelik yüksek lisans sınavındaki skandallar bununla da bitmedi. Yüksek lisans programına başvuran öğrencilerden biri mülakata hiç katılmamıştı. Söz konusu öğrencinin mülakata girmediği sınav sonuçları açıklanırken bir Excel programı hilesiyle gizlendi. Mülakata katılmadığı halde yüksek lisansa kabul edilen öğrencinin notları ise Adıgüzel’in puanlarıyla kıyaslanamayacak kadar düşüktü. Hatta bu öğrenci 100 tam puan almış olsaydı bile diğer puanları göz önünde bulundurulduğunda kazanma şansı bulunmayacaktı.

İÜ İngilizce İktisat Fakültesi’nde yüksek lisansa öğrenci kabulünde yaşanan bu skandal kararlar üzerine İbrahim Faruk Adıgüzel, İÜ Rektörlüğü aleyhine İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Adıgüzel’in avukatları Yasin Karaca ve Zeki Delikaya; söz konusu dava dilekçesinde Danıştay 2. Dairesi tarafından verilen “10.03.2008 Tarih, 2006/1330 E. ve 2008/1109 K.” ve Danıştay 5.Dairesi tarafından verilen “21.05.2008 Tarih, 2007/1771 E. ve 2008/3008 K.” kararları da emsal olarak gösterdi.

Avukatlar dava dilekçesinde, “1. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün Yüksek lisans sözlü sınavında müvekkilin başarısız sayılmasına ilişkin, İstanbul Üniversitesine ait resmi web sitesiyle 02.09.2009 tarihinde http://sbe.istanbul.edu.tr/doc/tezliyukseklisans02092009.xls uzantıyla ilan edilen işleminin iptaline,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesi uyarınca öncelikle yürütmenin durdurulmasına,
3. Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesi”
isteminde bulundu.

Şimdi İbrahim Faruk Adıgüzel ve avukatları üniversitenin verdiği bu haksız karar hakkında yürütmenin durdurulması kararının verilmesini bekliyor.

Ancak sonuç ne olursa olsun, Türkiye’de bilim yapılan bir üniversitede bu derece spekülatif ve skandal kararlar alınması tepki topladı.

Bırakın sıradan kurumları, üniversitelerde hala ahbap-çavuş” ilişkisi ya da “hamili kart yakinimdir” tarzı bir uygulamanın sürmesi, neden ülkemizin bilim üretmekte bu kısır olduğunu göstermesi açısından da bir ibret tablosu oluşturuyor…