Yakınçağ Liderleri Serisi -8: I. Nikola
Rusya İmparatoru I. Nikola (1796-1855)
Genel
Rusya tarihinin en önemli liderlerinden birisi olan İmparator I.Nikola 6 Temmuz 1796’da Rusya’nın batı taraflarında ki Gotçina şehrinde dünyaya geldi. Rus İmparatoru I. Pavel’in oğlu olan I. Nikolay çocukluk yıllarında oldukça iyi bir eğitimden geçti. I. Nikola almış olduğu tüm dersler arasında askerlik dersini çok seviyor ve bu derse özel bir ilgi duyuyordu. Askerliğe olan ilgisinden dolayı General Matthew Lamsdorff’tan dersler aldı ve ayrıca bu general, I.Nikola’nın yetiştirilmesinde önemli bir rol oynadı. I. Nikola eğitimini tamamladıktan sonra subay olarak orduya katıldı. 1814’te o dönem Avrupa’da bir yıkım etkisi yaratan Napolyon savaşlarında görev aldı. İlerleyen zamanlarda Prenses Aleksandra ile evlendi ve bu evlilikten 1855-1881 yılları arasında Rusya’yı tam 26 yıl yönetecek olan II. Aleksandr dünyaya geldi.(1)
Tahta Çıkışı Ve Dekabrist Ayaklanması
1825 yılına gelindiğinde I.Nikola’nın ağabeyi olan İmparator I. Aleksandr vefat etti. I. Aleksandr’ın vefatından sonra İmparatorluk makamına I.Nikola’nın oturması bekleniyordu. Ancak dönemin Rus ordusu içerisinde ki bir hizip I. Nikola’nın İmparatorluk makamına oturmasına karşı çıkıp, I. Nikola’nın ağabeyi Konstantin’in yönetimi devralmasını istedi. Ordu içinde ki bu hizip ağabey Konstantin’in İmparator olması isteğinden hareketle Aralık 1825’de bir isyan çıkardı. Bu isyan Aralık ayında gerçekleştiği için Rusça’da ‘’Dekabrist İsyanı’’ olarak söylenen ‘’Aralıkçılar İsyanı’’ olarak tarihe geçti. Bu isyan süresince I. Nikola’nın emrinde ki ordu güçleri ile Dekabrist isyancıları arasında çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Uzun ve tehlikeli çatışmaların sonucunda isyancılar ağır bir hezimete uğradı ve isyan bastırıldı. İsyan bastırıldıktan sonra isyanı organize ettiği bildirilen beş asker idamla cezalandırıldı. Kalan askerler ise Sibirya ve Uzakdoğu Rusya’sına sürgüne gönderildi. Bu isyancılara 1855’te I.Nikola’nın ölümünden sonra ki süreçte Batı Rusya’ya geri dönme hakkı tanındı. Ancak çoğu geri dönmemeyi tercih etti.(2) Dekabrist isyanının bastırılmasına müteakiben I. Nikola’nın İmparator olmasına bir engel kalmadı ve rakipsiz bir şekilde tahta oturdu.
I.Nikola Döneminde Rusya’da İç Siyaset
I.Nikola’nın ağabeyi ve selefi I.Aleksandr, kendi hükümranlığında oldukça Liberal politikalar izlemişti. Gerçi her ne kadar hükümranlığının sonuna doğru Liberal politikaları belirli ölçüde rafa kaldırmış olsa dahi tarihi vesikalar I.Aleksandr’ın Liberal bir hükümdar olduğunu bildirir. Ancak I.Nikola devlet yönetimi konusunda ağabeyi I.Aleksandr’ın tam tersi bir siyaseti takip etti. I.Nikola görevde olduğu 30 yıl süresince ülkesini son derece despotik ve diktatöryal uygulamalar ile yönetti. Özgürlüklerin önemli ölçüde kısıtlandığı bu despotik uygulamalardan sebep I. Nikola bazı tarihçiler tarafından, ‘’Rusya’nın gelişimini 30 yıl durduran adam’’ olarak tanımlandı. Diktatöryal uygulamalarına karşın I. Nikola kendi döneminde Avrupa’nın muhtelif yerlerinde çıkan isyanları bastırma hususunda aktif rol aldığı için kendisi ‘’Avrupa’nın Jandarması’’ olarakta isimlendirilmiştir.
I.Nikola yönetimi devraldıktan sonra liberal düşünceyi kendi ülkesi açısından varoluşsal bir tehdit olarak telakki etti ve liberalizme karşı geleneksel Rus monarşisinin muhafazasını sağlayacak politikalar yürüttü. Bu politikalar kapsamında resmi Rusya bürokrasisine güvenemeyen I. Nikola, doğrudan kendisine bağlı gayri resmi kurumlar oluşturdu. Şubeler şeklinde yapılandırılan bu kurumlardan 6 tane şube kuruldu. Bu şubelerin görev dağılmları ise, birinci şube yazı işleri, ikinci şube kanunların sistemleştirilmesi, üçüncü şube gizli polis, dördüncü şube eğitim, beşinci şube köylü reformlarının hazırlanması, altıncı şube Güney Kafkasya’nın idaresi şeklinde gerçekleştirilmişti. (3) Kanaatimce tüm bu şubeler arasında üçüncü şube yani gizli polis en dikkat çekici olanıdır. Resmi polis teşkilatına alternatif olarak kurulan bu teşkilat, daha çok istihbarat görevlerini ifa ediyordu. Bu özelliğinden sebep bir nevi istihbarat teşkilatı olarakta düşünülebilir. Buna paralel olarak yine bu teşkilat resmi polis teşkilatı ile sürekli bir rekabet içerisinde olmakla beraber, devletin halk üzerinde tahakküm kurmasında önemli bir rol oynadı.
I.Nikola hükümranlığının ilk yıllarında bilhassa liberal entellektüeller üzerinde büyük bir baskı kuruldu ve bu kimseler sıkı bir takibe alındı. 1828’de çıkarılan sansür yasası ile birlikte toplumsal hayata yönelik despotik uygulamalarda vites yükseltildi. Basın ve yayın yoluyla fikirlerin yaygınlaşmasını önlemeyi amaçlayan bu yasaya göre bütün dergiler, gazeteler, edebi eserler, sanatsal ve bilimsel çalışmalar sansüre tabi tutulup sıkı bir takibe alındı. Bununla birlikte Avrupa’dan Rusya’ya zararlı fikirler ithal ettikleri gerekçesiyle Avrupa’ya giden öğrencilerin sayısında kısıtlamaya gidildi.(4) Buna ek olarak 1835’te üniversiteler hakkında bir kanun çıkarıldı. Bu kanunla üniversiteler üzerinde ki baskı arttırıldı ve akademik personel atama yetkisi Milli Eğitim Bakanlığına devredildi. Bu eylem üniversitelerin özerkliğini yitirmesine sebebiyet verdi. Yine I.Nikola devrinde devlet memurlarının sayısında müthiş bir artış yaşandı. I. Nikola öncesinde 16 bin olan memur sayısı, 68 bin kişilik artışla 84 bin kişiye çıkarıldı.(5) Bunların yanı sıra I. Nikola döneminde liberalizm başta olmak üzere Rusya’da farklı fikirlerin gelişip yaygınlaşmasını önlemek adına Rus Ortodoks, otokratik, milliyetçi gelenek ön plana çıkarıldı.(6)
I.Nikola dönemi her ne kadar diktatöryal politikalar ile bilinse de, Rusya için çok faydalı sonuçlar sağlayacak bir takım reformlar yine bu dönemde gerçekleştirildi. Bu reformlardan en bilineni hukuk alanında gerçekleştirilen reformdur. Hukuk reformundan önce Rusya’nın kanunları dağınık bir vaziyetteydi. I.Nikola tarafından görevlendirilen M.Speranskiy öncülüğünde ki komisyon 1648’den beri hazırlanan kanunların derlenmesini sağlandı. Bu derleme faaliyetlerinin sonucunda 25 ciltten müteşekkil bir kanunname hazırlandı. Bu kanunname 1835 yılında yürürlüğe girdi. Hukuk alanında gerçekleştirilen bu reformun yanı sıra ekonomik ve toplumsal alanlarda da bir takım reformlar gerçekleştirildi. I. Nikola döneminin Maliye Bakanı olan E.F Kankrin’in öncülüğünde gerçekleştirilen finans reformlarının sonucunda assignatsiyeler gümüşe mukabil çıkarılan yeni kağıt paralar ile değiştirildi. Böylece Rusya’nın ekonomisi gümüşe dayalı bir sistem üzerine kuruldu. Şartları kölelik ile bir görülecek serflik (köylülerin toprağa bağlanması) sisteminden dolayı Rus köylüleri oldukça zor bir durumdaydı. O dönem Rusya nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden köylülerin yaşantılarının iyileştirilmesi için bir takım reformlar gerçekleştirildi. Bu reformlar kapsamında köylülerin sorunlarını dile getirmesini sağlayacak köy meclisleri kuruldu. Köylerde yeni hastaneler ve okullar açıldı. Yüz ölçümü açısından oldukça büyük bir ülke olan Rusya’da pek çok bakir tarım alanı vardı ancak bunlar insan yetersizliği yüzünden işlenememekteydi. Bu sorunun çözümü için bakir tarım arazileri pek çok köylüye dağıtıldı.(7) Yine bu reformlar kapsamında düzensiz bir görünüm arz eden devlet maliyesinde önemli iyileşmeler sağlandı. Rusya’da uzun zamandan beri yürürlükte olan İngiliz Tahıl Yasalarının kaldırılmasıyla tahıl ihracatı önem ve hız kazandı.(8) I.Nikola döneminde serflik sistemi kaldırılmadı. Ancak 1850’lerde serflik düzeni altında yaşayan yaklaşık 500.000 köylü iç hizmetlere aktarıldı.(9) Yine bu reformlar kapsamında idari anlamda Maliye Bakanlığının tabiiyetinde olan köyler, bu bakanlıktan alınıp Devlet Emlak Bakanlığına devredildi. Buna paralel olarak devlet, köylerin sağlıklı bir şekilde idare olunması adına eyaletlerde hazine meclisleri, kazalarda hazine daireleri kurdu.(10)
I.Nikola Döneminde Rusya’da Dış Siyaset
I.Nikola döneminde dünya sosyo-politik anlamda büyük bir buhranın içerisindeydi. Bilhassa Osmanlı İmparatorluğu’nun 1800’ler itibariyle yaşadığı siyasi ve iktisadi buhranların neticesinde ortaya çıkan ‘’doğu sorunu’’, bu buhranı derinleştiren en baş faktörlerden birisiydi. Osmanlı bilhassa Balkanlarda büyük toprak kayıpları yaşamaya başladıkça Osmanlı’dan ayrılan toprakların büyük devletler arasında nasıl paylaşılacağı önemli bir sorun haline gelmişti. Zikredilen bu sorun, doğu sorununun temelini teşkil etti. Bu ahvalde I.Nikola idaresinde ki Rusya’da bu meselenin dışında kalmadı. 1821’de Osmanlı’ya tabii Yunanistan’da Aleksandr İpsilanti’nin öncülüğünde bağımsızlık isyanı patlak vermişti. Ancak o dönemde Rusya, Fransa, İngiltere, Avusturya, Prusya gibi büyük Avrupa devletleri arasında Avrupa uyumu adında bir sistem kurulmuştu. Bu sistem temelde Avrupa’da bir daha savaşların çıkmaması için diplomasiyi merkeze almaktaydı. Yukarıda zikredilen devletler Yunanistan’ın bağımsızlığına kavuşup bir devlet kurmasını kabul etmediler. Çünkü böyle bir şeyin gerçekleşmesi durumunda Avrupa’da milliyetçi ve bağımsızlıkçı hareketlerin patlak vermesinden, büyük Avrupa imparatorluklarının varoluşsal bir tehdit ile karşı karşıya kalmasından endişe edildi. Bu sebeplerden dolayı Yunanistan’da bağımsız bir devlet o günlerde kurulamadı.
I.Nikola’nın selefi olan I.Aleksandr Avrupa uyumunun en baş mimarlarından olduğu için Yunan isyanını himaye etmedi. Ancak dünya siyasetinde daha aktif olmak isteyen I. Nikola döneminde Rus dış siyaseti makas değiştirdi. İlk olarak I.Nikola Yunan isyanını kendi himayesine alıp, Rusya güdümünde bir Yunan devleti kurmak istedi. Ancak o dönemde hem dünya siyasetinin hem de Balkanlarda kurulacak siyasetlerin aktif oyuncuları İngiltere ve Avusturya bu durumu bölgede ki çıkarlarına aykırı bularak kabul etmedi. Osmanlı açısından büyük tehlikeler arz eden bu süreç sürüyorken Rusya ve İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı nasıl bir politika izlenmesi gerektiğini belirlemek için 1826’da bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantı Sankt Petersburg’da gerçekleşti ve İngiltere’yi temsilen Wellington isimli diplomat hazır bulundu. Wellington I.Nikola tarafından kabul edildi. Wellington I.Nikola karşısında oldukça kararsız duruyordu. Wellington’un kararsızlığından istifade eden I.Nikola 4 Nisan 1826 tarihli anlaşmaya Rusya’nın gerektiğinde Osmanlı’ya müdahale hakkını dahil ettirebildi.
Bu olay İngilizler tarafından diplomatik bir başarısızlık olarak kabul edildi. İngiltere bu olayın rövanşını almak için Rusya’nın İran ile savaşmasını sağlamaya çalıştı.(11) 1820’lerde Hristiyan Balkan halkları Osmanlı idaresinde yaşıyordu. Osmanlı gücünü kaybettikçe Hristiyan Balkan halkları Osmanlı’ya karşı büyük isyanlar başlattılar. Emperyalist bir anlayışı benimsemiş olan I.Nikola bu durumdan yararlanıp Rusya’nın Balkanlarda ki konumunu sağlamlaştırmaya çalıştı. 1806-1812 yıllarında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşının sonucunda Osmanlı mağlup oldu ve Rusya ile Bükreş barış anlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. 1826’da bu anlaşmanın bazı hükümlerini açığa kavuşturmak için Rusya bir adım attı.(12) Rusya bir ültimatom verdi ve isteklerini daha da genişletti. Türk ve Rus delegeleri Akkerman’da buluştular ve burada Osmanlı ile Rusya arasında Akkerman Antlaşması imzalandı.(13) Osmanlı bu anlaşma ile birlikte Sırbistan, Eflak ve Boğdan’ın özerkliğini, Eflak ve Boğdan bölgesinde yerel idarecilerin boyarlar (bölgenin ileri gelenleri) tarafından seçilmesini, boyarlar tarafından seçilen idarecilerin Osmanlı’ya bağlı kalmamasını kabul etmek zorunda kaldı. Bu anlaşma Osmanlı’nın oldukça aleyhine bir anlaşma oldu
Ancak Osmanlı’nın yaşadığı toprak kayıpları durmadı. 1827’de Rusya, İngiltere ve Fransa müşterek bir şekilde Yunanistan’ın bağımsızlığı için Londra Antlaşmasını imzaladı. Ancak Osmanlı Yunanistan’ın kendisinden bağımsızlığını kabul etmedi. Bunun üzerine Rusya aynı yıl içerisinde Osmanlı’ya savaş ilan etti. 20 Ekim 1827’de Rusya, Fransa ve İngiltere donanmaları müşterek bir şekilde o yıllarda Osmanlı idaresinde bulunan ve İyon denizine kıyısı olan Yunanistan’ın batısında ki Navarin taraflarına geldi. Bu üçlü donanma müştereken Navarin’deki Osmanlı donanmasıyla şiddetli bir muharebeye girişti. Bu üçlü donanmanın karşısında çok güçsüz olan Osmanlı ağır bir yenilgiye uğradı ve donanması yok edildi. Bu olay tarihe ‘’Navarin bozgunu’’ olarak geçti.
1826’te Vaka-i Hayriyye olarak bilinen olay neticesinde çağdışı bir askeri kurum olan Yeniçeri Ocağı ilga edildi. Ancak bu ocağın yerine yeni ve güçlü bir ordu ikame edilemedi. Bu durum Osmanlı’yı büyük bir güvenlik açığı ile karşı karşıya bıraktı. Rusya bunu fırsata çevirip Osmanlı’ya Kara harekatı başlattı. Bu Kara savaşları neticesinde Rus ordusu, doğuda Artvin, Erzurum batıda ise Edirne taraflarına kadar geldi. Bu savaşların sonucunda Osmanlı çok yıprandı ve 1829’da Edirne Antlaşmasını imzalayarak Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldı.(14) Bu savaşın sonunda Osmanlı Rusya’ya 33 milyon Ruble tazminat ödedi.(15) 1830’lara gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu büyük bir varoluşsal sorunla karşı karşıya kaldı. Osmanlı’nın Mısır eyaletinin valisi olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa Mısır’da Osmanlı hakimiyetini tanımayarak kendi hakimiyetini tesis etme yoluna gitti. İlk olarak halka İstanbul hükümetinin zalim ve baskıcı olduğuna Mısır halkını ikna etmeye çalıştı. Osmanlı merkezi yönetimi bu durumun farkındaydı. Ancak sosyo-politik, sosyo-iktisadi krizlerden sebep merkezi otoritesi zayıflayan Osmanlı bu sorun karşısında çok pasif kaldı. Hatta öyle ki Kavalalı Mehmed Ali Paşa Osmanlı merkezi orduları ile girdiği savaş neticesinde Kütahya’ya kadar gelmeye muvaffak olabildi. Bu durum Rusya’nın dikkatinden kaçmadı. Osmanlı üzerinde ki hegemonyasını geliştirmek isteyen Rusya bu soruna karşı Osmanlı’ya yardım teklifinde bulundu.
Osmanlı bu teklifi kabul etti ve Osmanlı ile Rusya arasında Temmuz 1833’te Hünkar İskelesi Antlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre iki ülke huzur ve güvenlik için birbirleriyle yardımlaşacak, Osmanlı Rusya’dan yardım istediği zaman kara ve deniz birliklerinden ne kadar asker yollanacağı iki ülke tarafından kararlaştırılacak, yardım isteyen taraf tüm masrafları karşılayacaktı. Taraflarca anlaşmanın 8 yıl yürürlükte kalması kararlaştırıldı.(16) Bu anlaşma bir gizli maddeyi içermekteydi. Bu gizli maddeye göre Rusya’nın bir savaşa girmesi halinde Osmanlı, Rusya’ya destek amacıyla bir asker göndermekten muaf tutulmaktaydı ancak buna mukabil Osmanlı savaş durumunda Rusya gemileri hariç tüm gemilere boğazlardan geçmeyi yasaklamalıydı. Anlaşma imzalandıktan sonra Rus ordu generali A.Orlov komutasında 30.000 kişilik bir Rus askeri birliği İstanbul’a geldi ve bu birlik Beykoz’da konuşlandı.(17) Ancak bu anlaşma İngiltere ve Avusturya tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. I.Nikola bu tepkileri yumuşatmak için anlaşmanın maddelerine uymayacağını deklare etti.
1800’lü yıllarda Avrupa’nın pek muhtelif yerlerinde milliyetçilik temelli isyanlar çıkmıştı. Bilhassa 1830’lardan sonra yoğunlaşan bu isyanlar dönemin büyük Avrupa impratorluklarını varoluşsal tehditler ile karşı karşıya bıraktı. I.Nikola yönetiminde ki Rusya, pek çok milletten müteşekkil bir imparatorluktu. I.Nikola Avrupa’da patlayan isyanların domino taşı etkisi yaratıp kendi ülkesine sıçrayacağından çok endişeliydi. Bu endişelerinden sebep Avrupa’da patlak veren tüm isyan ve darbe girişimlerini bastırmak için ordularıyla imparatorlukları destekledi. Bu özelliğinden sebep I.Nikola yazının başında da belirttiğim gibi Avrupa’nın Jandarması olarak isimlendirildi. Bu politika kapsamında I.Nikola, Avrupa tarihinin kırılma noktalarından birisi olan 1830 Fransa isyanlarını bastırmak amacıyla ordularını hazırladı. Ancak Polonya’da Rus idaresine karşı büyük bir isyan patlak verdi. Bundan dolayı Rusya, Fransa’yı bir kenara bırakıp dikkatini Polonya’ya vermek zorunda kaldı. Rusya 100.000 kişiden müteşekkil ordusuyla Polonya’ya sefer düzenledi. Rus orduları Polonya’ya girdi ve kanlı bir şekilde isyanı bastırdı. Ayrıca 1815’ten bu yana yürürlükte olan anayasa ilga edildi. 1833 Yılında Rusya, Avusturya ve Prusya ile yeni bir antlaşma imzaladı. Berlin konvansiyonu adı verilen bu anlaşmayla taraflar patlak vermesi muhtemel isyanların müşterek bir şekilde bastırılması ve askeri yardım sağlanması için birbirlerine teminat verdi. Yine Avrupa tarihinin önemli dönüm noktalarından birisi olan 1848 Macar devriminin yaşandığı esnada Rusya, Macar imparatorunu destekledi ve isyanın bastırılması için Macaristan’a ordu gönderdi.(18)
I.Nikola döneminde Rus dış siyasetine damga vuran en önemli olaylardan birisi 1826 yılında gerçekleşen Rusya-İran savaşıdır. İran 1804-1813 yılları arası 9 yıl süreyle Rusya ile savaştı ve bu savaşı ağır bir yenilgiyle kaybetti. İran kendi idaresinde olan Kafkasya’yı, Gürcistan’ı, Dağistan’ı, Azerbaycan ve Ermenistan topraklarını yenilgi sonucu Rusya’ya kaptırdı. 1826 yılında kaybettiği toprakları geri almak isteyen İran, İngiliz desteğini arkasına alarak Rusya ile savaşa girdi. Savaş başladıktan sonra İran, Rusya hakimiyetinde ki Nahçivan ve Talış hanlıklarından geçerek Şuşa ve Gence’ye doğru ilerlerdi. İran’ın ilerleyişi sürerken Rusya, Şamhor Muharebesi’nde İran’ı yendi. Bu yenilgiden sonra İran geri çekilmek zorunda kaldı. 1827 Mayıs ayında Rus orduları Erivan ve Nahçivan’ı ele geçirdi. Daha da güneye giderek Urumiye gölü kıyısına kadar geldi. Bu olaydan sonra 1828 Şubat ayında Rusya ile İran arasında Türkmençay antlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre İran, Talış Hanlıkları ile Revan ve Nahçivan bölgelerini Rusya’ya verdi.(19) Ayrıca kadim bir Türk yurdu olan Azerbaycan toprakları bu anlaşma ile Rusya ve İran arasında taksim edildi. Bu taksimata göre Azerbaycan’ın kuzeyi Rusya’nın, güneyi ise İran’ın idaresine devredildi.
Rusya, 1813 ve 1826’da İran ile girdiği savaşların neticesinde Kafkaslarda önemli ölçüde toprak kazandı. Ama bu kazanım 19.yüzyıl Rusya tarihine olumsuz anlamda damgasını vuracak önemli bir sorunuda beraberinde getirdi. Bu sorun ise Rusya’nın elde ettiği topraklarda ki yerel halkların direnişiydi. 1820’de Şeyh Şamil öncülüğünde Kafkasya’da Müridizm hareketi ortaya çıktı. Bu hareketle birlikte Şeyh Şamil, Çeçen, İnguş,Dağistanlı gibi Müslüman halkları kendi etrafında toplayarak Rusya’ya cihat ilan etti. 1829 yılında ‘’İmamlık’’ adıyla Çeçenistan ve Dağistan topraklarında Müslüman bir devlet kuruldu. Şeyh Şamil ise bu devletin lideri oldu. 1859’da uzun ve kanlı çatışmalar sonucunda Şeyh Şamil teslim oldu ve bu olaydan sonra Kafkaslarda ki Müslüman direnişi çöküş sürecine girdi. 1817’den 1864’e kadar 47 yıl süren direnişin sonucunda Rusya zorda olsa Kafkaslarda otoritesini tesis edebildi.(20)
I.Nikola döneminde Rusya, Orta Asya ve Uzak doğu bölgelerinde de bir takım atılımlar gerçekleştirdi. Bu dönemde yukarıda adı geçen bölgeler Rus dış siyaseti için önem arz eder bir hale geldi. Çünkü bu topraklar hem hammadde açısından zengin, hem de Rus tüccarlarının mallarını dünya piyasasına satması için iyi bir pazardı. Bu toprakların iyi bir pazar olmasında ki sebep, Rus tüccarların malları Avrupa tüccarlarının mallarının yanında çok kalitesiz kaldığı için Batı’daki ticari rekabet Rus tüccarların aleyhine idi. Bundan dolayı adı geçen bölgeler Rus tüccarlarının mallarını pazarlaması için iyi bir pazardı.
Rusya’nın bu bölgelerde kazanımlar elde etmesi hiç kolay olmadı. Çünkü bu dönemde dünyanın en büyük emperyal gücü İngiltere, Hindistan ve Afganistan gibi önemli Asya ülkelerini elinde tutuyordu. Rusya, Orta Asya istikametinde ilerledikçe İngiliz sömürgelerine yaklaştı ve İngiltere bu durumu Asya’daki hegemonyası için bir tehdit kabul etti. Bundan sebep Rus-İngiliz gerilimi tırmanışa geçti. İngiltere Rusya’nın Orta Asya’da hareket sahasını kısıtlamak için orada ki yerli halkları Rusya ve Rus tüccarlara karşı kışkırttı. Rusya bu girişimlere cevap vermek amacıyla Orta Asya’ya askeri sefer düzenlemeye karar verdi. 1839’da Orenburg Askeri Valisi V.A. Perovski öncülüğünde yapılması planlanan sefer sert kış koşulları dolayısıyla yapılamadı. Orta Asya’daki İngiliz-Rus mücadelesi Hive, Hokand, Buhara gibi müstakil hanlıklar üzerinden gerçekleşiyordu. Bundan dolayı Rusya buraları kendi tabiiyetine almayı kesin hedefine koymuştu. Rusya ilerleyen zamanlarda buralarda yeni hamleler gerçekleştirdi. İlk olarak 1846’da Kazakistan Rus idaresine alındı. 1853’de V.A. Perovski Hive hanlığına askeri sefer düzenledi ve bu sefer neticesinde Hive hanlığında Rus konsolosluğu kuruldu. Hive’nin Rus tesirine girmesiyle Orta Asya’daki Rus varlığı büyük ölçüde güç kazandı.(21)
19.Yüzyıl’da dünya büyük emperyal güçler arasında paylaşılmıştı. Bu paylaşım sonucunda İngiltere, ABD, Fransa Çin’in üzerinde büyük bir etki sahibi olmuştu. Bu devletlerin Çin üzerinde otoritesini pekiştirmiş olması Rusya’nın Uzak Doğu ticaretini oldukça olumsuz etkiledi. Bu meseleye çözüm bulmak isteyen Rusya harekete geçti. İlk olarak 1841 yılında İmparator I. Nikola tarafından Rusya’da Afyon ticaretini yasaklayan bir kanun çıkarıldı. 1845’de Çin mallarının gümrük vergisine tabii olmaksızın Rusya’ya getirilmesine müsaade edildi. 1855 yılında Rusya-Japonya barış anlaşması imzalandı. Bu anlaşma kapsamında Japonya’nın kuzeyinde ki Sahalin adası Rusya’ya verildi. Ayrıca bu anlaşma ile Rus-Japon ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi amaçlandı.(22)
I.Nikola döneminde Rus dış politikasına damga vuran en önemli olaylardan bir diğeri ise 1853’te patlak veren Kırım savaşıdır. 1850’lerde III.Napolyon Fransa’da imparatorluk makamına geldi. III.Napolyon Fransa’da iktidarı ele almasına müteakiben ülkesini dış zaferler kazanmak suretiyle dünya siyasetinde önemli bir aktör haline getirmek istedi. Bu idealini gerçekleştirmek amacıyla din temelli bir siyaseti ön planda tuttu ve bu kapsamda Ortdokslara karşı Katoliklerin hamisi olduğunu iddia etti. Ortadoğu’nun en önemli şehirlerinden olan Kudüs oldukça büyük bir önem arz ediyordu. Çünkü bu şehirdeki yerler hem Müslümanlarca, hem Hristiyanlarca, hem Yahudilerce kutsal kabul ediliyordu. Durumun bu olmasından sebep pek çok imparatorluğun ilgisi ve dikkati Kudüs’ün üzerindeydi. 1530’lardan itibaren Fransa, Osmanlı’dan aldığı imtiyazlar sonucunda Katolikler, Ortodokslar karşısında oldukça avantajlı bir konum elde etmişti.(23)
Ancak bu durum zaman içerisinde Katoliklerin karşısında ki Ortodoksların lehine döndü. Kutsal yerlerde Ortodokslar, Katoliklere nazaran daha çok imtiyaz sahibi oldu. Bu durum karşısında Katoliklerin hamisi konumunda bulunan Fransa çok narahat oldu. Katoliklerin eski imtiyazlarını istemesi ‘’Kutsal Yerler Sorununun’’ ortaya çıkmasına sebebiyet vermesine sebep oldu. Fransa Katolik hamiliği, Rusya Ortodoks hamiliği iddiasıyla bu meseleye dahil oldu ve bu iki ülke meselenin kendi lehlerinde çözümü için aralarında büyük bir rekabete girdi. Hristiyanlarca Hz.İsa’nın doğum yeri olduğuna inanılan Beytüllahim Kilisesi’nde gerçekleşen bir olay bu sorunun daha da derinleşmesini sağladı. 1847’de bu kilisede bulunan gümüş yıldızı kayboldu ve bu olay sonrasında Ortodokslar ve Katolikler karşılıklı olarak birbirlerini suçladılar. Bu olay iki taraf arasında ki gerilimi tırmandırmakla beraber 1853’te gerçekleşecek Kırım savaşına giden yolda atılan ilk adım oldu.(24)
Bu olaydan sonra Rusya ve Fransa, Osmanlı’ya yönelik tahakkümlerini arttırdılar. Buna göre Fransa Katolikler lehine daha çok imtiyaz, Rusya ise 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca anlaşmasına bağlı kalınmasını istedi. Osmanlı bu ahvalde Rusya ile ters düşmeyi ve sorunun daha fazla büyümesini asla istemiyordu. Kendisi açısından risk arz eden bu durumları önleme adına Osmanlı hükümeti, tüm mezheplerin temsil edildiği bir komisyon kurmaya karar verdi. Bu şekilde tarafların istek ve sorunları ortaya çıkmış olup bunlara bir çözüm aranabileceği ümit edildi. Ancak ne Katolikler bunu kabul etti, ne de Ortodokslar. Bu gelişmeden sonra bu kez Osmanlı, Müslümanlardan müteşekkil bir komisyon oluşturdu. Bu komisyonda ki görüşmelerin sonucunda beş maddelik bir manifesto yayınladı. Bu manifestoya göre eski imtiyazlar devam ettirilecek, Kamame Kilisesi, Hz.Meryem’in mezarı, Beytüllahim Kilisesi tüm grupların ortak kullanımına sunulması kararlaştırıldı. Ancak bu kez Rusya ve Fransa bu manifestoyu kabul etmedi. Bu gelişmeden sonra Sadrazam Mustafa Reşit Paşa azledildi ve İstanbul’daki Fransız elçisi geri çağrıldı.(25)
Büyüyen kriz ortamında İmparator I.Nikola, Bahriye Nazırı Mençikov’u sorunun görüşülmesi adına Osmanlı’ya gönderdi. Mençikov, Kudüs’teki kutsal mekanlar hususunda Ortodoksların taleplerinin kabul edilmesini ve Fener Rum Patrikhanesi’ne yeni imtiyazlar tanınmasını talep etti. Osmanlı açısından bu talepler kabul edilemez bulunmakla birlikte, Fransa ile yapılan anlaşmalara aykırı bulundu. Osmanlı, Rusya’nın kendisine yönelik tahakkümünü İngiltere ve Fransa’ya bildirdi.(26)
Bununla birlikte Osmanlı hükümeti, İngiliz ve Fransız donanmalarının Çanakkale’ye gelmesini istedi. İngiltere o an için donanma göndermedi ancak Fransa ivedilikle donanmasını Çanakkale’ye gönderdi. Takip eden süreçte iki ülkenin elçileri ivedilikle Osmanlı’ya geldi. İngiliz Büyükelçisi Lord Straford Canning Osmanlı’ya, Rusya’nın tekliflerinin hemen reddedilmemesini ve Rusya ile diplomasiye devam edilmesini önerdi. Fransız Büyükelçisi De La Cour, Rusya temsilcisi Mençikov ile iletişime geçerek müzakerelerin yeniden başlamasını sağladı.
Osmanlı, Rusya ve Fransa’nın arasında gerçekleşen müzakereler sonucunda geçici bir anlaşma sağlandıysa da bu durum meselenin nihai çözümü anlamına gelmedi. 5 Mayıs 1853’te Mençikov yeni bir ultimatom yayınladı. Bu ültimatom Osmanlı’daki Rum kiliselerinin Rus kilisesine dönüştürülmesi ve Ortodoks Hrıstiyanları için Rusya himayesini talep etti. Osmanlı bu ültimatomuda İngiltere ve Fransa’ya bildirdi. Bu ültimatomun müştereken yeniden müzakere edilmesi karara bağlandı. Ancak Rusya bundan hiç memnun olmadı ve savaş hazırlıklarına başladı. 19 Mayıs 1853’te Osmanlı, Rusya’ya karşı bir ültimatom yayınlayarak taleplerinin reddedildiğini bildirdi. Mençikov İstanbul’dan ayrılmak üzereyken İstanbul’daki yabancı devletlerin elçileri son bir kez müzakere edip sorunu çözmeye çalıştılarsa da bu bu çaba sonuçsuz kaldı. 21 Mayıs 1853’te Rus elçisi İstanbul’u terk etti. Bu sıcak gelişme üzerine artık Rusya ile savaş kaçınılmaz bir hâl aldı.(27)
6 Haziran 1853’te I.Nikola tarafından hazırlanan ve Osmanlı ile Rusya arasında ki siyasi ilişkilerin kesildiğini bildiren bir mektup Rus görevlilerce Osmanlı hükümetine ulaştırıldı. Bu mektubun geldiği esnada Osmanlı Anadolu ve Rumeli’de kara ordularını güçlendirip, Mısır’dan yeni savaş gemileri getirmekle meşgul oldu. Temmuz 1853’te Rus ordusu Mareşal Gorçakov komutasında Bükreş’e girdi. Ancak Rusya bu harekatın bir savaş değil Osmanlı’nın Ortodokslara haklarını iade etmesini sağlama adına bir girişim olduğunu ifade etti. Rusya’nın girmiş olduğu bu savaşı Fransa ve İngiltere kendi çıkarları açısından büyük bir tehdit olarak kabul etti. Avusturya ise bu savaşın Avrupa açısından yıkımla sonuçlanmaması ve barışın tesisi için Viyana’da bir konferans düzenledi.
Viyana’da düzenlenen bu konferansta Osmanlı ve Rusya’ya nota verildi. İmparator I.Nikola bu notayı üzerinde bir değişiklik yapılmaması şartıyla kabul edeceğini bildirdi. Osmanlı ise bu notayı başkent İstanbul’da incelemeyi istediğini duyurdu. Çünkü bu notada Osmanlı’daki Ortodoks Hrıstiyanların Rusya tarafından himaye edildiği ve yine Ortodoksların haklarının Rusya tarafından korunduğu belirtilmekteydi. Notada belirtilen bu husus Osmanlı tarafından kabul edilemezdi. Çünkü Rusya dünya siyasi arenasına çıkmazdan çok önce ki zamanlarda da Ortodoksların hakları Osmanlı tarafından korunmaktaydı.
Osmanlı İmparatorluğu bu notayı kabul etmedi ve Rusya’ya savaş ilan etti. Akabinde Rusya’ya savaş ilan edildiği büyük devletlerle bildirildi. Bu savaşla İngiltere ve Fransa’da Osmanlı, muazzam bir kamuoyu desteğine sahip oldu. Avrupa’nın muhtelif yerlerinde Osmanlı’nın Rusya karşısında hak mücadelesi verip Katoliklerin haklarını koruduğu hususunda yazılar yayınlandı. Osmanlı başkentinde de savaşın lehine gösteriler düzenlendi.(28)
Tüm bunlar olurken Serasker Ömer Paşa 133 bin askerden müteşekkil ordusu ile Tuna boylarına gönderildi. Buna paralel olarak Abdülkerim Nadir Paşa komutasında bir ordu Kafkaslara gönderildi. Buna mukabil Rusya’da Kafkaslara 160 bin asker gönderdi. Serasker Ömer Paşa, Tuna boylarında ki 150 bin kişilik Rus ordusunun komutanı Gorçakov’a Eflak ve Boğdan’dan çekilmesi gerektiğini bildirdi. Ancak Gorçakov tarafından bu teklif reddedildi. Bunun üzerine Tuna bölgesinde ki Osmanlı ve Rus orduları arasında muharebe başladı. Bu muharebenin sonucunda Osmanlı orduları Küçük Eflak’ı Rusya’dan geri aldı. Diğer taraftan Kafkaslarda ki Osmanlı ordusu da Rusya’ya karşı taaruza geçti. Ancak Kafkaslarda ki Osmanlı orduları Rusya karşısında başarısız oldu ve Arpaçay’a kadar çekilmek zorunda kaldı. 1854 yılında savaş sürerken Osmanlı ordusu Tuna boyunda ki Çatana’da Ferik Ahmed Nazır Paşa komutasında ki Osmanlı ordusu Rus ordusunu bozguna uğrattı. Rus ordusu bozguna uğradıysa da savaşmaktan vazgeçmeyerek Osmanlı ordularının Bulgaristan’a kadar çekilmelerini sağlayacak yeni bir karşı saldırı başlattı. Ancak bu karşı saldırı da başarısız oldu. Tüm bu başarısızlıklar üzerine I.Nikola, Gorçakov’u görevinden aldı ve yerine Mareşal Paskieviç’i atadı.(29)
Durumlar bu iken Osmanlı, Fransa aracılığıyla I.Nikola’ya barış teklifinde bulundu. Ancak Rusya, Osmanlı karşısında mağlup bir durumda olduğu için bu teklif I.Nikola tarafından kabul edilmedi. I.Nikola bu teklifi kabul etmemiş olmakla beraber Fransa ve İngiltere’nin Müslüman Osmanlı ile işbirliği yaptığı için Hristiyanlığa ihanet ettiğine dair bir bildiri yayınladı.
Savaşın devam ettiği esnada Osmanlı donanmasına ait bir gemi filosu Batum’daki Osmanlı birliklerine erzak ve mühimmat götürmek için yola çıktı. Bu filo Rus donanmasının karakol gemileri tarafından takibe alındı. Rus karakol gemileri bu filonun kendisine karşı koyacak güçte olmayacağını anlayınca Sivastopol’dan yardım talep etti. Filo Kasım 1853’te Sinop’ta demirledi. Filonun demirlediği gün hava oldukça sisliydi. Bunu fırsat bilen Rus gemileri Sinop’a yaklaşarak filoyu ateş altına aldı. Filonun askerleri karşılık verdiyse de Rus tarafı her bakımdan daha üstün ve avantajlıydı. Burada ki muharebe de Osmanlı filosu tahrip edildi ve şehri korumak amacıyla yerleştirilen bataryaların neredeyse tamamı yok edildi. Bu muharebe savaşın gidişatının Rusya’nın lehine değişmesine sebebiyet verdi.(30)
Rus donanmasının yapmış olduğu bu eylem İngiltere ve Fransa donanmaları İstanbuldayken gerçekleştirildi. Bundan dolayı bu eylem İngiltere ve Fransa’ya meydan okuma anlamına geliyordu. Sinop’ta gerçekleşen bu saldırı üzerine Avrupa’daki diplomatik girişimler arttırıldı. Osmanlı isteklerini Viyana’daki büyük devletlerin elçileri vasıtasıyla Rusya’ya bildirdi. Buna göre Osmanlı, Rusya’dan Eflak ve Boğdan’ı boşaltmasını talep etti. Rusların bunu yapmasına karşılık Osmanlı’da Ortodoks Hristiyan tebaasına yeni hak ve imtiyazlar tanımayı kabul etti. Ancak I.Nikola bunu kabul etmemekle kalmayıp, ordusuna Tuna nehrinin daha aşağılarına inmeyi emretti. Bu gelişme üzerine İngiltere ve Fransa sessiz kalmadı ve Ocak 1854’te İstanbul’da demirli donanmasını Karadenize çıkardı. İki devlet Rusya’dan askerlerini Prut Nehri’nin gerisine çekmesini talep etti ve bunun gerçekleşmemesi halinde Odessa’da demirli Rus donanmasına karşı hareketi geçileceği bildirildi. İngiltere ve Fransa ne kadar kararlı bir tavır sergilemiş olsa da bu tavrın Rusya üzerinde caydırıcı bir etkisi olmadı. Buna paralel olarak Rusya bu eyleme İngiltere ve Fransa’daki büyükelçilerini çekerek yanıt verdi. Yine İngiltere ve Fransa, Rusya’dan Eflak ve Boğdan bölgesinden çekilmesini talep etti.(31)
Ancak bu hususta da Rusya’dan müspet bir cevap gelmedi. Bu gelişme üzerine 27 Mart 1854’te İngiltere ve Fransa, Osmanlı’nın yanında savaşa girdiğini açıkladı. Nisan ayında Avusturya, Prusya, İngiltere ve Fransa’nın elçileri Viyana’da bir konferans düzenledi. Bu konferansta büyük devletlerce İngiltere ve Fransa tarafından Rusya’ya verilen nota kabul edildi. Bu notada Osmanlı’nın toprak bütünlüğü ve Avrupa dengesi içerisinde daha sağlıklı bir şekilde yer alması gerektiği savunuldu. İlerleyen günlerde İngiltere ve Fransa, Osmanlı ile ittifak anlaşması imzaladı. Bu anlaşma ile iki devlet kara orduları ile Osmanlı’yı desteklemeyi taahhüt ediyordu.
Haziran 1854’e gelindiğinde Balkan cephesinde işler Osmanlı açısından oldukça iyi gidiyordu. Serasker Ömer Paşa, Silistre’de Rus ordusunu mağlup etti. Bu mağlubiyet üzerine Rus ordusu, Tuna nehrinin kuzeyine çekilmek zorunda kaldı. Ancak buna karşın aynı başarılar Kafkaslarda gösterilememiş olup, Doğubeyazıt Rus orduları tarafından işgal edildi.(32)
Savaşın devam ettiği günlerde Avusturya tarafından Rusya’ya karşı sert bir ültimatom yayınlandı. Bu ültimatomda Rusya’nın ivedilikle Eflak ve Boğdan’dan çekilmesinin gerektiği ve yine Rusya’nın Balkanlarda ilerleyip gerçekleştireceği yeni işgallerin Avusturya tarafından tarafından savaş sebebi sayılacağı belirtiliyordu. Girilen savaş Rusya’yı çok müşkül bir duruma sokmuştu. Bu ahvalde Avusturya ile girilecek bir savaş yeni cephelerin açılması anlamına geliyordu ve bu durum Rusya’yı daha da zora sokacaktı. Bunlardan sebep Rusya, Avusturya ile savaşmayı göze alamayarak kendisine karşı yayınlanan ültimatomu kabul etmek zorunda kalarak, Eflak ve Boğdan’dan çekildi. Rusya’nın çekilmesine müteakiben 14 Haziran 1854’te Osmanlı ve Avusturya arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile Avusturya Eflak ve Boğdan’ı işgal ederek, bu bölgede tüm seyrüseferleri kontrol ettiğini ve bölgeden taraflardan kimsenin geçişine müsaade edilmeyeceğini bildirdi. Avusturya’nın bu hamlesi ile Rusya’nın Balkanlarda askeri harekat anlamında manevra sahası kısıtlandı. Rusya’nın Balkanlarda ki askeri harekat alanının kısıtlanması, büyük devletlerin bu ülkeyi nihai barışa zorlamak için attıkları ilk adım oldu. Bunun üzerinden fazla zaman geçmeden Rusya’yı nihai barışa zorlama adına ikinci ve en mühim adım İngiltere ve Fransa tarafından atıldı.(33)
Nihai barış çabaları kapsamında İngiltere ve Fransa, Kırım üzerinden Rusya’ya karşı taaruza geçti ve 1853’te başlayıp, 1856’da sonlanacak savaşın en şiddetli kısmı bu taaruz ile başladı.(33) Bu taaruzu savaşın dönüm noktalarından birisi haline getiren en önemli husus, İngiltere ve Fransa’nın savaşa dahil olmasıyla bu savaşı Osmanlı ile Rusya arasında ki tek boyutlu bir savaş halinden çıkarıp çok boyutlu bir savaşa dönüştürmesidir. 20 Eylül 1854’te İngiltere ve Fransa 80 savaş gemisi, 267 nakliye gemisi, 30.000 Fransız, 21.000 İngilliz, 60.000 Osmanlı askerinden müteşekkil, İngiltere, Fransa, Osmanlı müşterek ordusunun çıkarmasıyla savaşın Kırım’daki bölümü fiilen başladı. Müşterek ordunun en temel amacı Kırım’daki Sivastopol şehrini ele geçirmekti. Kırım’a çıkarmanın gerçekleştiği gün müşterek ordu Alma’daki Rus kuvvetlerini yendi. Bu galibiyetten dolayı müşterek ordu avantajlı gibi görünse de bu durum fazla uzun sürmedi. Zira Rus ordusu, düşmanın eline geçmemesi için donanmasını batırmıştı. Bu durum şehrin deniz tarafının kapatılmasına sebebiyet verdi. Müşterek ordu bu kez Sivastopol’u karadan kuşatma girişimine başladı. Bu girişime İtalyan topraklarında kurulmuş olan Piyomente devleti de 15.000 kişiden müteşekkil askeri birlik ile müşterek orduya destek verdi. 1855 kışı boyunca Sivastopol kuşatması devam etti. Ancak savaş devam ederken 2 Mart 1855 I.Nikola vefat etti. Yerine oğlu II.Aleksandr geçti ve bir süre daha savaş devam etti. 10 Eylül 1855’te Müşterek ordu Sivastopol’a girdi. Sivastopol’a girildikten sonra şehirde tahribata uğradı. Serasker Ömer Paşa, Rus ordusunu Eupatori’de yenilgiye uğrattı. Bu yenilgiden sonra Rusya, savaşı devam ettirecek gücünün olmadığına ikna olarak barış girişimlerine başladı. İmparator II.Aleskandr ateşkes istedi. Aralık 1855’te bu istek üzerine müttefik devletler barış şartlarının ne olduğunu bildirdi. Bu şartlar Eflak ve Boğdan üzerinden Rus himayesinin kalkması, Tuna’nın ve ağzının serbestliği, Karadeniz’in tarafsız hale getirilmesi, Osmanlı sınırları içindeki Hristiyan ve Müslümanlara, Avrupa garantisi altında yeni haklar verilmesi şeklinde sıralanıyordu. İmparator II.Aleksandr bu şartları kabul etti ve 1856’da Paris’te barış görüşmeleri başladı.(34)
Ölümü
Kırım savaşı gerçekleşmekteyken yakalandığı soğuk algınlığının zaatüreye çevirmesi sonucunda 2 Mart 1855’de Sankt-Petersburg’da vefat etti. (35)
KAYNAKÇA
1-) VİKİPEDİ, I. Nikola
2-) VİKİPEDİ, Akkerman Anlaşması,
3-) VİKİPEDİ, Hünkar İskelesi Anlaşması
4-) https://www.tozlumikrofon.com Aralıkçılar (Dekabrist) İsyanı Nedir ? / Tozlu Mikrofon
5-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019)
6-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları)
7-) TOPAL, Mehmet (Editör), Osmanlı Tarihi (1789-1876) (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019)
8 ) ÖRENÇ, Ali Fuat, Osmanlı Tarihi 1789-1980 (İÜ AUZEF), (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları)
DİPNOT
1-) Vikipedi I. Nikola
2-) https://www.tozlumikrofon.com Aralıkçılar (Dekabrist) İsyanı Nedir ? / Tozlu Mikrofon
3-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-122
4-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-139-140
5-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-140
6-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-140
7-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-140
8 ) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-121
9-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-121
10-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-121
11-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-123
12-) Vikipedi, Akkerman Anlaşması ,
13-) Vikipedi, Akkerman Anlaşması ,
14-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-141
15-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-123
16-) Vikipedi, Hünkar İskelesi Antlaşması
17-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-123
18-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-141
19-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-142
20-) TOPSAKAL, İlyas, Rusya Tarihi (İÜ AUZEF) (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-142
21-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-123
22-) DEVLET, Nadir (Editör), SARIAHMETOĞLU, Nesrin (editör), Rusya Tarihi (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-123-124
23-) TOPAL, Mehmet (Editör), Osmanlı Tarihi (1789-1876) (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-161
24-) TOPAL, Mehmet (Editör), Osmanlı Tarihi (1789-1876) (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-161
25-) ÖRENÇ, Ali Fuat, Osmanlı Tarihi 1789-1980 (İÜ AUZEF), (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-174
26-) ÖRENÇ, Ali Fuat, Osmanlı Tarihi 1789-1980 (İÜ AUZEF), (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-175
27-) ÖRENÇ, Ali Fuat, Osmanlı Tarihi 1789-1980 (İÜ AUZEF), (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-175-176
28-) ÖRENÇ, Ali Fuat, Osmanlı Tarihi 1789-1980 (İÜ AUZEF), (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-177
29-) ÖRENÇ, Ali Fuat, Osmanlı Tarihi 1789-1980 (İÜ AUZEF), (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-177
30-) ÖRENÇ, Ali Fuat, Osmanlı Tarihi 1789-1980 (İÜ AUZEF), (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-177
31-) ÖRENÇ, Ali Fuat, Osmanlı Tarihi 1789-1980 (İÜ AUZEF), (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları) S-178
32-) TOPAL, Mehmet (Editör), Osmanlı Tarihi (1789-1876) (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-163
33-) TOPAL, Mehmet (Editör), Osmanlı Tarihi (1789-1876) (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-163
34-) TOPAL, Mehmet (Editör), Osmanlı Tarihi (1789-1876) (AÖF), (Eskişehir: Açık öğretim Fakültesi Yayını 2019) S-163-164
35-) VİKİPEDİ, I. Nikola