Batman hakkında bilgi;
BATMAN’IN COĞRAFİ KONUMU
Batman ili 41 derece 10 dakika ve 41 derece 40 dakika doğu boylamları ile 38 derece 40 dakika ve 37 derece 50 dakika kuzey enlemleri arasında yer alır.
RAKIMI: 550 M.
-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-
BATMAN’IN KOMŞULARI:
Kuzeyde Muş – batıda Diyarbakır – doğuda Bitlis ve Siirt – güneyde Mardin
YÜZEY ŞEKİLLERİ:
İlimizin kuzey ve kuzeydoğusu yüksek sarp ve dağlık olup güneyi ise dağlık ve engebelidir.
DAĞLARI:
Sason Dağları ( Aydınlık Dağları ) : 2500 m.
Meleto 2967m.
Kuşaklı Dağı 1947m
Avcı Dağı 2121m.
Meydanok Tepesi 2042m.
Kortepe 2082m.
Raman Dağı 1288m.
AKARSULAR VE GÖLLER:
Dicle Nehri, Batman, Sason, Garzan ve Pisiyar çayları ilimizin sınırları içinde geçmekte olan önemli akarsulardır. Sason ve Sorkan çayları Batman Çayına; Kozluk’un kuzeyindeki Aydınlık dağlarından doğan Pisiyar Çayı ve diğer küçük dereler Garzan Çayını oluştururlar. Kulp Çayı Sorkan ve Sason Çayları Batman Çayını oluştururlar. Batman ve Garzan çayları Dicle’ye dökülürler. Ayrıca Gercüş yöresinde Gürbüz ve Aydınlı Dereleri Dicle’ye dökülürler.
Batman Çayı: Batman ile Diyarbakır arasında doğal bir sınır çizer ve 115 Km.lık kısmı Batman il sınırı içinde akar.
Dicle Nehri: Dicle Nehri batıdan doğuya doğru akarak Batman Çayı ile birleştiği yerde Diyarbakır il sınırını bittikten sonra Batman il sınırları içinde akmağa devam eder.
Garzan Çayı: Batman – Siirt illeri arasında doğal sınır çizer. Garzan Çayı, Kozluk ilçesinin kuzeyindeki Aydınlık Dağlarından doğan Pisiyar çayı ve diğer küçük derelerden oluşur. İlimiz sınırları içindeki mesafesi yaklaşık 60 km. olup, Beşiri ilçesi doğusunda Dicle Nehri ile birleşir.
GÖLETLER: İlimiz sınırları içinde Gercüş – Kırkat Göleti ile Kozluk Ceffan Göleti bulunmaktadır.
Gercüş – Kırkat Göleti 1984 yılında DSİ tarafından yapılmış olup sulama amaçlıdır Kozluk Ceffan Göleti elektrik amaçlı yapılmıştır..
İklim
Batman ilinde genel anlamda Akdeniz iklim özellikleri görülmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise nisbeten ılık ve yağışlıdır. Yağışlar yükseklerde kar, ovalarda yağmur şeklindedir. Senelik ortalama sıcaklık 16°C, yağış miktarı ise 552 milimetredir. İl toprakları bozkırlarla kaplıdır. Buralarda bozkır bitkilerinden başka bitkiye rastlanmaz. Dağlık bölgelerde az olsa da meşelikler vardır.
Bitki Örtüsü
Doğal bitki örtüsünü, genellikle otsu bitkilerin ağır bastığı bozkır bitkileri oluşturur. Bunlar ilkbaharda kısa bir süre içinde yeşerip çiçeklenir, ama yağışların kesilmesiyle yaz başında kururlar. Çevredeki dağlar, yer yer meşe ormanlarıyla kaplıdır. Orman bakımından çok yoksul olan Karacadağ’ın Diyarbakır ili içindeki kesimlerinde yer yer meşe topluluklarına rastlanır. Ama ormanlar, ilin toplam yüzeyinin onda birini bile bulmaz.
Batman’dan Görüntüler
Flora
Alçak ve düz alanlarda Yavşan (Pelin) ile Kekik türleri yaygındır. Bunlar arasına bazı Gramanie cinslerine ait alt türler ile diğer bölgelerde rastlanmayan tipik step türleri girmektedir. Daha yüksek ve eğimli yamaçlarda ise yastık formundaki Astragalus sp.(Gevenler),Onobrychis sp. Acantholimon sp. gibi bitkiler yaygın bulunmaktadır.
Bunlar arasında; Genista, Thymus, Verbascum, Phlomis, Salvia, Cousinia, Stachys, Sideritis ve daha pek çok cins tür bulunmaktadır. Bu bitkiler arasında aşırı hayvan otlatmanın az olduğu yerlerde Gramineae türleri diğer türlere göre uzun boyları ve örtüş alanları ile dikkati çeker.
Ayrıca; Batman’da Ters Lale Sason İlçesi Mereto dağı ile Helkıs dağlarında Nisan – Mayıs aylarında görünen endemik bir türdür.
Fauna
İl faunasını oluşturan türlerin büyük bir kısmı Türkiye genelinde, az bir kısmı ise diğer birkaç bölgede yayılış gösteren türlerdir. Ayrıca bu türlerin popülasyon yoğunlukları oldukça azdır. Kirpi, tarla faresi, çöl sıçanı, avurtlak, kayalık faresi, cüce yarasa memeli türler olarak ön sıralarda yer almaktadır.
Kuş faunasının tespiti oldukça zor olmasına rağmen çayak türleri, kartal türleri, keklik türleri, bülbül türleri, ötleğen, ardıç, sinekkapan, çekirge kuşu, toygar türleri, baykuş türleri bölgede yaşayan bazı kuş türleridir.
Sürüngen türleri, bölgede bol olarak bulunmakta ancak, tehlikeli olmayan canlılardır. Başlıcaları; tosbağa, keler, kertenkele türleri ve yılan türleridir.
Ekonomik Yapı
Batman’ın ekonomisi, Raman Dağında çıkarılan petrole dayanmaktadır. Türkiye’nin petrol ihtiyacının % 20’si bu bölgeden karşılanır. Petrolün bir kısmı Batman-İskenderun boru hattı ile Yumurtalık bölgesine gönderilmektedir. İlde petrol rafinerisinden başka büyük sanayi fabrikası yoktur. Tuğla fabrikaları, yem fabrikaları, mercimek işleme fabrikaları, çırçır fabrikaları, bisküvi fabrikaları özel sektöre ait olup, küçük işletmelerdir.
Tarım, Batman ve Beşiri ovalarında yapılmaktadır. Batman Ovası, ülkemizin sayılı verimli ovalarından biridir. Sulama yapılan alanlarda pamuk, tütün, tahıl, baklagiller ve meyve-sebze yetiştirilir. GAP bu bölgede de tarımın gelişmesinde büyük rol oynayacaktır. Dağlık bölgelerde büyükbaş hayvancılığı gelişmiştir.
Batman İlçeleri
Beşiri : İlçemizin bir yerleşim birimi olarak tarihi M. Ö. 3000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bu yıllarda Hurri kavimlerinin yerleştiği bu yöre daha sonra 1200 yıllarında Asur egemenliğinin altına girmiştir. Yaklaşık 1400 yıllık bir zaman içinde, sırasıyla Med, Pers, Makedonya, Part, Roma ve Bizans İmparatorlukları sınırları içinde kaldıktan sonra 1243 yılında Moğolların eline geçen yöre, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim’ in Çaldıran zaferi sonrasında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisine dahil olmuştur. Cumhuriyet döneminde Kobin adıyla Siirt İlinin Garzan İlçesine bağlı küçük bir köy iken, 1926 yılında sel felaketi sonucu Diyarbakır İline bağlı Elmedine kazasının buraya taşınması ile Beşiri adını alarak Siirt İline bağlı İlçe durumuna gelmiştir.
Daha sonra 18.05.1990 tarihinde Batman İline bağlı İlçe durumuna gelmiştir. İlçemiz Kuzey-Güney istikametinde dar ve uzun bir şerit halindeki Batman İlinin orta kısmında İl merkezinin doğusunda yer almaktadır. Doğuda Kurtalan, Güneyde Hasankeyf ve Gerçüş, Kuzeyde Kozluk İlçesi ve batıda Batman İli ile çevrilidir. İlçenin alanı 889 km2’ dir. İlçe merkezi 680 rakımlı olup, İl merkezine 16 km uzaklıktadır. İlçe genellikle düz bir arazide kurulmuş olup Batman İli ile arasında Kıradağı yer almaktadır. İklimi kışları yağışlı, sert ve soğuk, İlkbahar mevsimi kısa süreli, yazları ise kurak ve çok sıcak geçmektedir. İlçemizin tek akarsuyu olan Garzan çayı İlçemizi kuzey – güney istikametinde geçtikten sonra Dicle nehri ile birleşir.
Kozluk : Batman ilinin büyük ilçesidir. Yüksek dağların etrafında kurulmuş tarihi bir ilçedir. Evliya Çelebi’nin yazdığına göre Kozluk halkı eğitimli, hoşgörülü ve cesur bir halkın torunlardır. Tarihi bir yerleşim birimi olan Kozluk’un eski adı Hazo’dur. Kozluk’ta M.Ö. 8000 – 8600 yıllarına ait arkeolojik kalıntılar bulunmuş ve bu arkeolojik kalıntılar Diyarbakır arkeoloji müzesinde bulunmaktadır. İlçenin en eski yerleşim birimlerinden biri olan Kale mahallesinde ve civarında İbrahimbey camii, Hıdırbey camii ve Kozluk kalesi gibi geçmişi günümüze taşıyan tarihi yapıtlar bulunmaktadır. Kozluk kalesinde yaşayan insanlar içme sularını 10 km. uzağındaki Kandil kalesinden, kanal vasıtasıyla temin ediyorlardı. Hoza kalesi, eskiden Sasun Kalesi ve Kandil Kalesi’nin üçüncü saçayağı olarak inşa edilmişti. Bu üç kale arasındaki koordinasyon sayesinde bölge yabancı güçler açısından işgal edilmesi oldukça güç ve zor olan bir alan haline gelmişti.
Tarihte Sasun isyani olarak bilinen aslında Hazo isyani olan isyanın adından 1938 yılında ilçe statüsüne getirilen Kozluk, ilk önce Siirt ardından da Batman’a bağlanmıştır. Bir stratejik konumu dolayısıyla ilçe halkı 1990’lara kadar çarşı olarak adlandırlan dağ yamacında yerleşimini sürdürmüştü. Bu tarihten sonra ise hem artan nüfus hem de toprak dolayısıyla Üçyol olarak adlandırılan ovaya yerleşmeye başlamıştır. İlçede bulunan Angebire bölgesi hem ağaçlık hem de yeraltı su kaynağı dolayısıyla yazın iyi bir tatil bölgesidir. Ayrıca ilçede bulunan Halilen köyüde de Sarılık hastalığı için sürekli akan bir su bulunmaktadır ve her yıl hem bölgeden hem de bölge dışından insanlar şifa bulmak için köye gitmektedir. İlçenin Kuzeyinden Pisyar çayı akmakta batısında ise Güneydoğunun en büyük dağlarından biri olan Mereto dağı bulunmaktadır. Yaklaşık 30 binlik bir nüfusa sahip olan Kozluk, Türkiye-İran karayolunun geçtiği güzergahta bulunur. 1990’ların ortasına kadar Kozluk güçlü aşiretlerin etki alanı içerisinde kalmış; bu tarihten sonra ise aşiret yapısı hızlı bir şekilde çözülmeye başlamıştır. Kozluk’ta halı hazırda iki tuğla fabrikası, iki halısaha, tam teşekküllü bir hastane, bir konferans salonu, bir aile çay bahcesi ve iki yatılı okul bulunmaktadır.
Kozluk’a bağlı Ase denen köyün civarında ise bir baraj inşa edilmektedir. Bu baraj biterse ovadaki köylerde sulu tarım yapılaağından ilçenin ekonomisinin oldukça güçleneceği öngörülmektedir. Kozluk dağ ile ovanın kesiştiği bir noktadadır. Kozluk’a bağlı köylerin yarısı ovalı diğer yarısı ise Dağlı (Çiyayi) dediğimiz kişilerden oluşmaktadır. Her iki kesim arasında çok önemli farklılıklar bulunmaktadır. Ovalılar daha uysal ve tarım ile uğraşır iken,şehirli dediğimiz kesimler ise genellikle sert bir mizaca ve kararlı, zora başvurmayı seven bir doğaya sahiptir. Kozluk kalesi, Angebiresi, İbrahim bey camisi, Hıdırbey camisi ve dağlardan ovaya bakan manzarası ile Kozluk, görülmeye değer bir ilçedir. İLÇEDE BULUNAN TARİHİ ESERLER -Hazzo Kalesi -Rabat Kalesi -Hıdır Bey Camii -İbrahim Bey Camii
Gercüş : Gercüş (Arapça: Kfer Cevz), Batman ilinin 13.500 nüfüslu bir ilçesidir ve Mardin ile komşudur. İlçe 1926 yılına kadar Midyat ilçesine bağlı bir köy iken bu tarihten itibaren ilçe olmuştur. Batman 1990 yılında il olduktan sonra Mardin’in ilçesi olan Gercüş Batman iline bağlanmıştır. İlçe Mardin’e 80 km, Batman’a 59 km uzaklıktadır. İlçede sağlık ocağı, devlet hastanesi, öğretmen evi, lise ve yatılı bölge ilköğretim okulu anadolu öğretmen lisesi mevcuttur. Batman’a 59 km, Diyarbakır’a 160 km mesafededir. Gercüş’ün tarihi incelenirken bölgenin tarihi içerisinde ele almak ve değerlendirmek gerekir.Dolayısıyla yörede var olan uygarlıkların tarihsel gelişim süreci içerisine Gercüş ilçesini de koyup değerlendirmek mümkündür.
Gercüş ovası,ikliın,coğrafi konum,tarım ve su açısından insanlara bahşettiği nimetler sayesinde medeniyetin ilk temellerinin atıldığı yerlerden biridir.Gercüş’ün ne zaman inşa edildiği bilinmiyorsada çevresindeki yerleşim yerlerinin tarihi M.Ö.7000 yıllarına kadar geriye gider.Yakup Manastırı Tarihi’ne göre Kefergevson’ım M.S.400 yıllarında Gercüş’e yerleştiği söylense de Gercüş’ün bu tarihten önce yerleşim yeri olarak kullanıldığı çevresindeki mağara ve alt geçitlerle sabittir.Bazı rivayetlere göre Gercüş’ün ilk kurulduğu yer MÖ.3000 yıllarında kurulan Gıre Tılhabste’dir. Gıre Tıhabate’nin yanında Gercüş Ovasında kurulan diğer yerleşim yerlerine bakıldığında Hisar Kasabasının Güneyinde yer alan Höyük M.Ö.7000 yıllarında, Şarişe (Şerşe) M.Ö.3000 yıl1arında kurulmuştur.Aynca Kantar’daki kaya resimleri Antalya Bel- dibindeki mağara resimlerı benzerlik göstermektedir.Antalya Beldibi’nin Kabataş Devrinden (M.O.10000-8000) kaldığı göz önünde tutulursa,bu kaya resimlerinin de Kabataş Devrinden kaldığını söylemek mümkündür. Gercüş’ünde içinde bulunduğu bölgeye ilişkin tarih öncesi döneme ait bilinen tek şey Hurriler’in ,M.Ö.3000 Yıllarından başlayarak yerleşmiş olduğudur.
Hurri anayurdu, en geniş sınırlarıyla Fırat’ın kolu olan Habur Çayı ile Asi Irmakları arasıydı. Hurriler’m MÖ. 3000 yıllarının sonlarında Subara Boylarını da egemenlikleri altına alarak Kuzey Mezopotamya,Halep ve Suriye’ye yayıldıkları,buralarda Üstünlük sağladıkları anlaşılmaktadır.Hurriler’in yaşadıkları bu toprakları MÖ. 13. yüzyıla ait Asur kaynaklarında Nairi ülkelerinin batı bölümünde gösterilmiştir. M.Ö 7. yüzyıldan kalma Asur kaynaklarındanda da “Şupriya” adıyla söz edilir. M.Ö. 1240 Yıllarında itibaren bölgeye egemen olan Asur Devleti, Gercüş’ünde içinde bulunduğu yöreye M.Ö. 744 Yıllarında üstünlük kurdu.Gercüş Ovasında yer alan “Zoravaya” adlı yörede bulunan Asurlulara ait Mühür ve tablet Mardin Müzesinde sergilenmektedir. XIX Yüzyılın başlarında Diyarbakır Vilayeti Mardin Sancağnıa bağlı Midyat kazasının bir nahiyesi olan Gercüş,30 Mayıs 1926 yılında ilçe statüsünü kazanarak Mardin iline bağlandı. 16 Mayıs 1990 tarihine kadar Mardin iline bağlı bir ilçe olan Gercüş, bu tarihte Bakanlar Kurulunun aldığı kararla yeni bir il statüsü kazanan Batman’a bağlandı. Gercüş, halen Batman İline bağlı bir ilçe olarak teşkilatlanmadaki yerini almaktadır
Hasankeyf : Hısnkeyfa olan bu şehrin adı “Kayahisarı” şeklinde tercüme edilir. Eski tarih ve kavimlerden bu tür kelimelerin anlamı “korunmaya musait” yer anlamına geldiği belirtilmektedir. Kalenin yekpare taştan olmasından dolayı çeşitli dillerdeki Hasankeyf ifadesi “Taş Kalesi” manasına gelmektedir. Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu, şimdiye kadar karanlıkta kalmış, eldeki bilgi ve verilerin yeterli olmaması nedeniyle kuruluşu hakkındaki görüşler , bir ihtimal olmaktan öteye gitmemiştir. Şehrin jeopolitik yapısı, önemi ve mesken olarak kullanılan çok sayıdaki mağaraların, Hasankeyf’in çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu gösterir. Hasankeyf tarihi antik döneme kadar dayanmaktadır. Hasankeyf; Diyarbakır ve Cizre şehirleri arasında önemli bir kara ve su yolu güzergahında olup, savaşların olmaması ve ticaret yollarının burdan geçmesi bir yerde Hasankeyf’i kültürleri kavşak noktası haline getirmiştir. İran ve iç asya kültürleri , doğu Akdeniz, Mezopotamya, Roma ve Bizans kültürlerini barındığından, Romalılar, İran sınırını denetim altında tutabilmek için Hasankeyf’e kale inşa edilmiştir.
Miladi üçüncü asırda İranlılar Mezopotamya yı ele geçirince Roma imparatoru Diyokletion harekete geçerek, bütün Mezopotamya ve Dicle nehrinin doğusundaki yerleri aldı. M.S. 633 yılında Hasankeyf’in Bizanslıların denetiminde olduğu ve 451 yılında Bizanslıların yaptırdıkları kale ve korunma amaçlı yapıtları ile şehrin denetimine müslümanlar tarafından feth edilene kadar sahip olmuşlardır. Hicri 17. yılda Hasankeyf islam orduları tarafından ele geçirilmiştir. Antik kent, sırası ile Emeviler ve Abbasiler döneminden sonra, Hamdaniler (906-990), Mervanıler (990-1096) denetiminde kalmış, daha sonra Artukoğulları eline geçmiştir. Artuklular, Türkmen sülalesinden olup, Hasankeyf’e en parlak dönemini yaşatmışlardır. Artukoğulları Hasankeyf ile beraber Diyarbakır, Mardin ve Harput’ta hüküm sürmüşlerdir. Selçuklu sultanı Alparslan ve Melikşah gibi değerli devlet adamlarının, ileri gelen komutanlarından Artuk, 1071 Malazgirt savaşından sonra bölgeyi Selçukluların hakimiyetine katarak Selçuklulara önemli bir katkıda bulunmuştur. 1232 yılında Eyübi Sultanı El-Kamil El-Malik tarafından Hasankeyf ele geçirilmiştir. Ortaçağın ve şarkın en kuvvetli devletlerinden olan Eyyübiler Mısır, Süriye ve Yemende hüküm sürmüşlerdir. Böylece Eyyübi hükümdarlarının şehri ele geçirmeleri ile birlikte 130 senelik Artukoğulları dönemi sona ermiştir. Selahaddini Eyyübiden sonra Eyyübiler bir çok emirliklere ayrılmış olup, Hasankeyf Eyyübi hükümranlığı da bunlardan biridir.
Eyyübiler çok önemli eserler yaptırmış, ilim, sanat ve kültürel alanda miraslar bırakmışlardır. Özellikle mimari sahada faaliyet gösteren Hasankeyf Eyyübileri tarihteki yerlerini almışlardır. Moğol istilasından Hasankeyf’te nasibini almış,Moğollar burayı ele geçirilerek yağma ve tahrip etmişlerdir. Eyyübilerden sonra Hasankeyf’e Akkoyunlular hakim olup, 15. y.y başına kadar hüküm sürmüşlerdir. 1473 yılında uzun hasan ve Fatih Sultan Mehmet arasında yapılan otlukbeli savaşında uzun hasan’ın oğlu zeynel bey şehit olmuş ve Hasankeyf’te dicle nehri kenarında gömülmüştür. Akkoyunlulardan sonra Hasankeyf İran Sefavilerin hakimiyetine geçmiştir. 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim’in doğu seferi ile birlikte Hasankeyf Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Bu dönemde Hasankeyf çevredeki aşiretleri idare eden merkezi bir hanedanlık konumunda olup, buna paralel olarak iktisadi ve ticari yapıda büyük bir gelişme göstermiştir. Bu dönemde şehir nüfusunun 10.000. civarında olması ise Hasankeyf’in büyük bir yerleşim merkezi olduğu gösterir. Erken ortaçağ tarihi ve yapıtlarından anlaşıldığı üzere Hasankeyf’te kültür uygarlıkların kaynaştığı, yerleşik halkın, 7000. civarındaki yazları serin kışları sıcak olan ve ortaçağ şartlarında çok modern ev olan mağaralarda hayatlarını sürdürdükleri anlaşılmaktadır.
Sason : Çağımızdan 2700 yıl önceleri, Batı Türkistan’dan çıkıp, Kafkasları aşarak Azerbeycan ve Anadolu’ya yapılan ve bir ucu Çin’e bir ucu da Batıda Kalkat Dağlarına dayanan sahaya(alana) İskitler hakim olmuşlardır. Sakalara vergi veren metyalı İran Şahı Kayaksar M.Ö.(633-584) Urmiye gölü kıyısında Sakalar Padişahı Afrasyap(Alper Tonga )ile boy beylerinin 625 yılı yazında bir ulu ziyafet vererek hile ile hepsini sarhoş ederek Geceleyin pusudaki askerleri ile Alper tonga ve Saka ulularını toptan kılıçtan geçirdi. Bunun sonucu olarak bahtsız kalan sakalar hazırlıklı İranlıların karşısında dayanamayıp, Aras ırmağı ile Çoruh boyunda tutuldular. Kuzeye çekilmeyen Sakalar da Van gölü güneyi ile küçük zapt suyu arasında ve Dicle kolundaki dağlık bölgede Kalarak İranlılara düşman ve ayrı bir beylik halinde yaşadılar. Dicle Türklerinin Heradot Kesenefon Bitlis, Sancak bey Şerefhan ve Evliye Çelebi Kaynaklarından süzülen Tarih ve Soy bilgileri ışığında değerlendirildiğinde, Dil, Boy ve oymak adları ile folklorları din ve inançları ile öteki dört bölgedeki Türklerden ve oğuzların üç ok kulundan geldiği bir gerçek olarak görülmektedir.
Heredot Dicle Kürtlerinin M.Ö.500 yıl yılındaki hakim boylarına göre Boht ’lar adı ile anar.Kesenefon ise M.Ö.4001’den Zapt ve Bohtan çayı arasındaki dağlık bölgelerden geçerken buradaki boyları Kurduk(Kürtler) Adı ile anarak kurdukları Şeyhin şahı ‘na tabi olmadan müstakilce yaşadıklarını belirtir. Hiristiyanların yayılmaya başladığı M.S.305 ‘te Dicle solu ili Van Gölü arasında akalan bölgede Kurduk-Elbeyliği;Kortu,Kortik,Adrovar,Motogan,gibi Belçaklara ayrılmıştır. Oğuzhanlılar,(Bohtlar,Karduklar)İslam dinini benimsemediklerini duyurmak üzere Hz.Muhammed’e Bohduzları ileri gelenlerinden Amamon(Aman)adlı şahsı elçi olarak gönderdiler.Ermenilerin bölgeye sokulmamaları Romadan sonra hiristiyan olan partalar krallığı dönemine rastlar.Araplar ise,özellikle Hz.Ömer döneminde Basra’dan göçen kafile ve aşiretler halinde bu bölgeye gelmeye başlamışlardı. Ermeniler yerleşim bir hayat tarzı sürdürürken Arap aşiretleri göçer ve yarı göçer bir yaşam sürdürüyorlardı. Sason çevresi halkının kökeni,çoğunlukla Basra dan göçen ve sonradan Türk-İslam Kültürü içinde yoğurulan ve Karduklarla(Bohtlarla)hısım akrabalık olan Arap Kabilelerine dayanmaktadır. Sason İlçesinin eski adı “KABİLCEVİZ”dir. Kelime anlamı cevizi bol anlamına gelmektedir. Sason adı Türkiye Cumhuriyeti tarafından verilmiştir.
Sason üzerinde ZOK’ta bulunan dili arapça olan Garzan aşireti Kurtalan’ dan Muş’a kadar uzanan bölgede hakim olmuşlardır. Dili Kürtçe olan Hiyan aşireti ise Silvan, Yücebağ ve Muş ili yörelerinde etkin olmuşlardır. 1864 yılında Osmanlı yönetiminde eyaletlerin yerine vilayetler kurulurken, Sason Siirt Sancağı ile birlikte Diyarbakır Vilayetine bağlanmıştır. Nitekim 1871 tarihli Diyarbakır Salnamesinde Sason İlçesininSiirt Sancağına bağlı olduğu belirtilmektedir.1844’lerden sonra Siirt sancağının sırası ile Bitlis Vilayetine Cumhuriyete kadar da Muş İline bağlı olduğunu görüyoruz. Cumhuriyetten sonra Sason İlçesi kesin olarak SiirtVilayetine bağlı bir kaza durumuna getirilmiştir.1938 Kozluk İlçesi Sason’ nun bir bucağı iken bu tarihte ayrılarak İlçe statüsünü kazanmıştır. Sason İlçesi 16 Mayıs 1990 tarih ve 20522 Sayılı Resmi(Mükkerrer )gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3647 Sayılı Kanunun 2. Maddesine göre Batman İlçesi Vilayet olması nedeniyle, Sason İlçesi bu tarihte Siirt Vilayetinden ayrılarak Yeni İl olan Batman İline bağlanmıştır.
Batman Ulaşımı
Karayolu : Doğu, Batı ve Kuzeyden gelen yolların kesişim noktasında kurulu bulunan Batman il merkezinden 24 saat süreyle ülkemizin bütün illerine kesintisiz ve son model otobüslerle sefer yapılmaktadır.
Havayolu : T.H.Y. tarifeli uçağı her gün Batman hava alanından Ankara ve İstanbul’a direkt, diğer illere de aktarmalı sefer yapmaktadır.
Demiryolu : Haydarpaşa-Kurtalan D.D.Y. hattı Batman il merkezinden geçmektedir. Trenle yolculuğu ve yük taşımacılığı tercih edenler, bu alanda hiçbir zorlukla karşılaşmamaktadırlar.
Batman Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri
Raman Dağı : [Dağ] ,
Garzan Çayı : [Çay] ,
Batman Çayı : [Çay] ,
Avcı Dağı : [Dağ] ,
Kuşaklı Dağı : [Dağ] ,
Kortepe : [Dağ] ,
Meleto : [Dağ] ,
Meydanok Tepesi : [Dağ] ,
Sason Dağları ( Aydınlık Dağları ) : [Dağ] ,
Batman tarihçesi
Batman ilini, günümüzdeki kısa tanımıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan GAP Bölgesi içindeki 9 ilin en genç olandır, diyerek tanımlayabiliriz. İlin coğrafi konumunu ise şöyle belirtmek gerekiyor. 41’ 10” – 41’ 40” doğu boylamları ile 38’ 40” – 37’ 50” kuzey enlemleri arasında yer almakta olup Dicle Nehri ve yan kolları olan Batman ve Garzan çayları arasındaki havzada kurulmuş, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini Orta doğuya bağlayan karayolunun kenarında iskâna açılmıştır. 1940 lı yılların başına kadar İluh ismiyle bilinen bir köy iken bu tarihten sonra İluh Köyünü güneyden çevreleyen Raman Dağları üzerinde petrol bulununca İluh Köyü büyük bir gelişme göstermiştir. Tarihi kaynaklarda Eyluh veya Eyluhi olarak geçen İluh Köyü düz bir ovanın ortasında bulunan bir tepenin yamacında ve üzerinde kurulmuştur. Bu tepe aynı zamanda tarihi geçmişi binlerce yıl geriye giden özellikte bir höyüktür.
Höyüğün üstü ve çevresi uzun yıllardan beri yerleşime açık olması nedeniyle buranın tarihini ortaya çıkaracak bir arkeolojik kazının yapılması şimdilik mümkün değildir. Petrolle endeksli olarak İluh Köyü çevresinde meydana gelen bu gelişme içinde kurulan rafineri ve petrol türevleri yan sanayi işletme tesisleri ile yapılan sosyal tesislerle beraber bir anda İluh Köyünün çehresi değişmiştir. Bütün bu faaliyetler içinde İluh Köyünün isim değişikliği de gündeme gelmiş ve yakınından geçen Batman Çayı ile bütünleştirilerek ilk defa Orta Çağdan beri kullanılagelen Batman asıl adını 1950 yılında tekrar alarak İluh isminin kullanımı da böylece terk edilmiştir. Batman ismi Dicle nehri ve yan kolları olan Batman ve Garzan çayları arasında kalan coğrafi bölgede bir yer olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak tam olarak bu bölge içinde hangi noktaya Batman ismi verildiği tarafımızca bilinmemektedir. Bu nedenle Batman isminin kaynağı ve nereden geldiği hakkında tarihi kaynaklarda bir araştırma yapılması halinde aşağıdaki bilgilerle karşılaşmak mümkündür.
Batman ismi ilk defa halen aslı Viyana milli kütüphanesinde bulunan ve tercümesi yapılarak yakında yayınlanacak olan Batman ve çevresinin en önemli kaynağı durumundaki “VAKAİ NAMEİ HISNKEYFA” Arapça adıyla -Nuzhetu’n-Nazir ve Râhatu’l-Hatır- isimli 2 ciltlik eserde şöyle geçmektedir. “Meyyafarkin (Silvan) civarındaki aşiretler ile Batman civarındaki aşiretlerin Batman Köprüsü yakınındaki çatışmalarından” bahseder. 13. yüzyılın sonu ile 14. yüzyılın başında yazılan bu eserden başka aynı yüzyılda yazılmış Ebubekir Tiharinin –Diyarbekriyye- isimli eserinde Batman ismi geçmektedir. Batman isminin ilk defa bu iki eserde zikredilmiş olması 14. yüzyıldan günümüze kadar gelen ve yaklaşık 700 yıldan beri yöremize verilen bir isim olduğu bu kaynaklardan anlaşılmaktadır. Bu eserlerde anlatıldığına göre Batman, o tarihlerde çok önemli tarihi bir yolun stratejik bir noktasında yer almaktaydı. Bu nedenle şöhreti ve önemi gittikçe artmış bulunuyordu. Bu önemli kaynak eserlerde ifade edildiği gibi 14. Asrın başından itibaren bu günkü il sınırlarımızın belirlediği alana Batman isminin verilmiş olması kuvvetli bir delil olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Akkoyunlu ve Memluklu eserlerinde de Batman isminin geçtiği bilinmektedir.
Bu önemli kaynak eserlerden başka Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, 208 notlu ( 947/1540 tarihli Bitlis Vilayeti Tımar İcmal Defteri 72/73 sayfalarında da) Batman isminden bahsedilmekte ve “Beşiri kazasına bağlı, geliri olan bir yerleşim yeri olduğu” anlatılmaktadır. Bu tarihten yani 1540 yılından 60 yıl sonra, 1600 yılında İdris-i Bitlisi tarafından yazılan “ŞEREFNAME” isimli eserde (Ter. M. Emin Bozar aslan, İstanbul s. 211) Batman ve Batman Köprüsünden sıkça bahsetmektedir. Tanınmış Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi (Ölüm. 1684) SEYAHATNAMESİNDE 16. Asırda bölgemize yaptığı gezi sırasında Batman Nehrinden bahsederken bu nehrin üzerindeki köprünün “Batman Köprüsü olduğunu, köprünün üzerinden gelen giden kervanlar için içinde dinlenmek ve konaklanmak üzere odalar mevcut olduğunu bildirerek bu odalarda konaklayanlar odaların pencerelerinden nehre olta atarak balık tuttuklarını bildirmektedir. Ayrıca bu köprünün Abbasiler döneminde zengin bir tüccar tarafından hayrat için yapıldığı konusunda geniş bir bilgi vermektedir”. Evliya Çelebi SEYAHATNAMESİNDE Batman köprüsünün Artuk Oğulları döneminde değil, Abbasiler döneminde yapıldığını anlatır.
Bunlardan başka Osmanlıların son dönemlerinde kaleme alınan “Diyarbakır Salnamelerinde” “Batman adındaki köyün yanında Batman Köprüsü bulunduğu” şeklinde tarif edilmektedir. (Salname-i Vilayeti Diyarbekir 20–1323/1902 Diyarbekir s.199) Ayrıca www.gerty.net.gc.vk web sitesinde 1903–1911 yılları arasında Gerty Bell isimli İngiliz uyruklu bir bayanın bölgemize yaptığı seyahat esnasında, Batman köprüsünün 3 kare fotoğrafını çekmiş ve köprü hakkında verdiği İngilizce bilgide “Batman Su Bridge” Batman Su Köprüsü başlığı altında tarihçesini anlatmaktadır. Bugün Batman köprüsünün yanında bulunan (Çatakköprü) Malabadi köyünde 50 yaşından yukarı yaşlarda kime sorulursa köprü isminin “Pıra Batmanê” yani Batman Köprüsü ismi ile bilindiğini söyleyecektir. Birbirinden habersiz 10 denek üzerinde bu ispat tarafımızca yapılmıştır. Yukarda bilimsel kaynaklara, arşiv belgelerine ve Ortaçağ seyyahlarının eserlerine dayanılarak ifade edildiği gibi, 14. asrın başından itibaren Batman ismi kullanılmaktadır. Bu kaynak eserlerde Batman ismi bazen bir köy, bazen bir eyalet ve bazen de bir aşiret ismi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak her halükarda Batman ismi şu anki ilimizin bulunduğu coğrafi mevki içinde bir alan için kullanılmıştır.
Sonuç olarak günümüzde Batman Nehri, Batman Köprüsü ve Batman Barajı isimleri yerli yerinde ve doğru kullanılmıştır. Halk arasında sadece bir söylentiden ibaret olan ve batmaktan geldiği söylenen Batman isminin yöreye verilmiş olduğu hikâyesinin hiçbir bilimsel kanıtı yoktur. Bu sadece bir söylentidir. Ancak Batman isminin kaynağıyla ilgili ne zaman bir araştırma yapmak için tarihi kaynaklara başvurulursa yukarıda isimleri verilen eserlerde 14. asırdan bu yana karşımıza “Batman” ismi çıkacaktır. Batman’ı çevreleyen Dicle Nehri, Batman Çayı ve Garzan Çayı sadece tarımsal anlamda değil bu akarsular kıyısında kurulmuş olan tarih öncesi ve sonrası medeniyetler, bir hayat kaynağı olarak bu akarsulardan beslenmişlerdir. Bu durum Batman turizminin gelişmesi için her anlamda ele alınarak değerlendirilmelidir.
Batman’da turizm olgusunun geliştirilmesi için elbette ki kentin sahip olduğu ve çağdaş yaşam için gerekli olan sosyal ve kültürel canlanmaya ek olarak yöre tarihinin araştırılması ve tarihi dokusunun ortaya çıkarılması gerekmektedir. Eğer Batman ilini Kuzey Mezopotamya da yer alan bir il olarak ele alıyorsak o zaman zengin bir tarihe sahip olduğunu da bilmeliyiz. Yukarıda da ifade edildiği gibi, Orta Çağda bu bölgede dolaşan Evliya Çelebi, Şerefhan Bitlisi, İbnül Ezrak ve Moltke gibi Müslüman ve Ecnebi Gezginlerin tümü, yazdıkları gezi notlarında ve yayınladıkları eserlerde, Batman isminden sıkça bahsetmektedirler. Bu gezi notları ve eserlerde Batman Nehri kenarındaki Batman Köyü, Batman Eyaleti veya Batman Beyliği gibi yerleşim biriminden söz ettiklerini biliyoruz.
Bu bilimsel kanıtların dışında tarihi kaynaklar incelendiğinde, insanların ilk defa yerleşik hayata geçiş yaptığı ve akabinde medeniyetler kurduğu yerlerin başında Mezopotamya havzasını teşkil eden Dicle ve Fırat Nehirleri arasında kalan bol alüvyonlu ovalar ve bereketli topraklar geldiği görülecektir. Kuzey Mezopotamya’yı sulayarak geçen Dicle Nehri ve onun yan kolları olan iki büyük nehir konumundaki Batman ve Garzan çaylarının Batman il sınırları içinde akması ve her üç nehrin Batman’daki toplam 200 Km. uzunlukta olması, tarihi süreç içinde Batman’a büyük avantajlar sağlamıştır. Özellikle bu nehirlerin akış güzergâhı olan Dicle Vadisi, Garzan Vadisi ve Sason Vadisinde çok zengin bir tarihi doku mevcuttur. Bu vadiler içinde binlerce yıldan beri akan nehirler kıyısında detaylarına inilerek, bilimsel açıdan yapılacak yüzey araştırmalarında, çok sayıda tarihi eserin bulunarak gün yüzüne çıkarılması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü yukarda isimleri zikredilen vadilerde akan nehirlerin kıyısındaki yerleşimin tarihi, Neolitik (Yontma Taş Devri) döneme dayandığı bilinmektedir. Bölgenin arkeolojik açıdan ne kadar zengin olduğu yıllar önce ABD uyruklu Prof. Dr. Michael Meir Rosenberg’in yaptığı yüzey araştırmalarında ortaya çıkmıştır. Adı geçen ilim adamı 1991–1994 yılları arasında Kozluk İlçesine bağlı Kaletepe Köyü sınırları içinde kalan Batman Çayı kıyısındaki Hallan Çemi Höyüğünde yaptığı kazılarda çok miktarda Neolitik döneme ait buluntu elde ederek Diyarbakır Müzesine teslim etmiştir. Ayrıca Hallan Çemi Kazısından elde edilen buluntuların yapılan incelenmesinden sonra yayınlanan kazı raporlarında yörenin tarihi doku zenginliği açısından çok önemli olduğu bildirilmektedir.
Bundan ayrı olarak Batman İlinin diğer bölgelerinde görülen kültür ve tabiat varlığı niteliğindeki tarihi eserler, höyükler, Tümülüsler, kaya mezarları ve mağara konutlar, insanların bu nehirler kıyısındaki on bin yıllık yerleşimlerinin bir kanıtı ve göstergesi olarak önemle üzerinde durulmalıdır. Görüldüğü gibi Güneydoğu Anadolu bölgesinin tipik bir kenti olan ve on bin yıllık bir kültür birikimine sahip olan Batmana bağlı yerleşim alanlarında çok sayıda kültür ve tabiat varlığı niteliğinde olan tarihi ve turistik alanlar vardır. Ancak, Batman kent merkezi yukarıda da ifade edildiği gibi kuruluş tarihi itibariyle genç bir yerleşim yeri olmasından dolayı merkezde İluh Tepesinden turistik değer taşıyan ve turistlerin ilgisini çekebilecek herhangi bir kültür ve tabiat varlığı niteliğinde eser bulunmamaktadır. Batman ilinin sahip olduğu coğrafi alanda bulunan kırsal kesimdeki tarihi doku zenginliğini bir kenarda bırakarak bu günlere gelindiğinde, Batman ilini çağdaş bir gözlemle incelemek istersek şöyle bir bakış açısıyla Batman’a bakmak gerekmektedir.
Batman kenti yukarıda ifade dildiği gibi, tarihte geçen asıl adını 1950 yılında aldıktan sonra yakın tarihte kurulan petrol sanayi ve tesislerine paralel olarak artan yatırımlarla birlikte, “Altına Hücum” gibi insanların bu kente göç ettiğini görmekteyiz. En önemlisi de Batman’a yapılan bu göç, beraberinde farklı bir kültürü de getirmiştir. Bu sosyal ve kültürel doku ile folklorik yaşam tarzı, bir laboratuarda birbiriyle karıştırılmış gibi Batman’da kendini göstermektedir. Her alanda kendini gösteren bu zengin kültürel potansiyelin varlığı, Batman için bir şans olarak kabul edilmesi gerekir. Günümüzde modern bir kent olan ve Orta Çağdaki Coğrafi konumunu koruyan Batman kent merkezinde ahde vefa olarak İluh ismi bir mahalleye verilerek yaşatılmaktadır. Haydarpaşa–Kurtalan demiryolu 1944 yılında Batmana ulaşarak Kurtalan’a doğru uzantısına devam etmiştir. 1954 yılında Batmanda hava alanı açılmıştır. Günümüzde bir okul olarak kabul edilen Batman Petrol Rafinerisi 1955 yılında kurulmuştur.
Batman 1947 yılında bucak, 1957 yılında ilçe, 16 Mayıs 1990 yılında 3647 sayılı kararname ile il olmuştur. Ayrıca bu kararnameyle Mardin’e bağlı Hasankeyf, Gercüş ile Siirt’e bağlı Beşiri, Kozluk ve Sason ilçeleri de Batman’a bağlanmıştır. Kuzeyde Muş, batıda Diyarbakır, doğuda Bitlis ve Siirt, güneyde Mardin illeri ile komşudur. Rakımı 550 metredir. 2007 yılında yapılan adreste tespit nüfus sayımında bağlı beş ilçe ile birlikte ilin toplam nüfusu 580.000 bin civarında tespit edilmiştir. Batman’ı çevreleyen Sason (Aydınlık) dağları, Mereto Dağı, Avcı Dağı, Meydanok Dağı ve Raman Dağı çok zengin maden ve petrol yataklarına sahiptir. Batman ve Beşiri ovalarında ise her çeşit tarımsal ürün ve endüstriyel bitki yetişmektedir. Petrolün sağladığı avantajlar sayesinde ve elli yıllık kısa bir dönem içinde hızla gelişen Batman, yapılan her nüfus sayımında katlanarak artan nüfusuyla ülkemizin nüfus yoğunluğu açısından üst sıralardaki kalabalık kentler arasında yerini almıştır.