Kırşehir hakkında bilgiler;
İklim
Kırşehir’de, kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçen karasal iklim görülür. Thorntwait’in iklim tasnifine göre, Kırşehir yarı kurak iklim özelliğine sahiptir. İldeki yıllık sıcaklık ortalaması 11,3 °C ,yıllık yağış miktarı ise 400 mm.den azdır.
Sıcaklık: İldeki dağlık ve ovalık alanlar arasında yıllık ortalama sıcaklık farkı fazla değildir. İlçeler arasındaki sıcaklık farkı 1 °C civarındadır. Merkez ilçede yıllık ortalama sıcaklık 11,3 °C iken, Kaman’da 10,9 °C, Çiçekdağı’ da ise 12,2 °C. Kırşehir’in çevre illerle olan sıcaklık farkı yine 1 °C dolayındadır. Ankara’da 11,7 °C, Nevşehir’de 10,9 °C, Yozgat’ta 9,0 °C.
Kırşehir’de iklim özelliğine bağlı olarak gece ve gündüz sıcaklık değerleri arasında oldukça belirgin bir fark vardır.
Kırşehir’de 66 yıllık gözlem süresinde; 1954 yılı Ağustos ayında 39,4 °C ile en yüksek sıcaklık, 1942 yılı Ocak ayında ise -28,0 °C ile en düşük sıcaklık değerleri gerçekleşmiştir.
Yağış: Kırşehir’deki yıllık yağış ortalaması, 350-400 mm. arasında değişir. Merkez ilçede 62 yıllık verilere göre yıllık yağış miktarı 378,1 mm. dir. Yıllık yağış miktarı Kaman’da 455 mm., Çiçekdağı’ da ise, 322 mm. olarak ölçülmüştür. Kırşehir’e komşu il merkezlerinin yıllık yağış miktarlarının; Ankara’da 377,7 mm., Nevşehir’de 388, Yozgat’ta ise 539 mm. olduğu görülmektedir.
-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-
Bitki Örtüsü
İç Anadolu Bölgesi’nin bozkır kuşağı içinde kalan Kırşehir, genellikle orman örtüsünden yoksun olup, hakim doğal bitki örtüsü bozkırdır. Çok eski çağlarda ormanlarla kaplı olan yöre olumsuz insan etkileri ve yağış rejiminin düzensizliği sonucu orman örtüsünü kaybetmiştir. Ormanlık alan, ilin toplam yüzölçümünün % 2’sini kaplarken, son yıllardaki çalışmalar sonucu bu oran % 3,7’ye çıkmıştır. Karasal iklim özelliği nedeniyle, kendiliğinden doğal örtüye kavuşamayan il, ancak ağaç dikimi ve bakımı yoluyla orman alanlarına kavuşabilecektir. Çiçekdağı’ nın kuzey kesimleri ile Akçakent ilçesi çevresinde meşe, karaçam ve sedir ağaçlarından oluşan ormanlar bulunmaktadır. Bu ormanlar bozuk koru ve baltalık niteliğindedir. İl sınırları içinde yer yer çalılıklara da rastlanmaktadır.
Son yıllarda ildeki bozuk nitelikli ormanlar bakıma alınarak, koruya dönüştürülmesine ve yerleşim alanlarının çevresinde ormanlar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla 1965 yılında kurulan Fidanlık Şefliği, 1967 yılında Orman Fidanlık Müdürlüğü haline getirilerek, ilin fidan ihtiyacını karşılamaya başlamış, bugün de çalışmalarını sürdürmektedir. Fidanlık Müdürlüğü, 1966 yılından itibaren yaklaşık 46 milyon fidan üretimi yaparak, bunun bir kısmı ile il ihtiyacını karşılamıştır. Orman Bakanlığına bağlı Ağaçlandırma Şefliği ve Başmühendisliği tarafından, 1977 yılından 1997 yılı sonuna kadar Kırşehir’de 3400 hektar alana yaklaşık 7 milyon adet fidan dikimi yapılmıştır. 1998 yılı programı içerisinde, Kervansaray mevkiinde 600 hektar alana 1.200.000 adet fidan dikimi gerçekleştirilecektir. Orman Fidanlık Müdürlüğü, modern kavakçılığın gelişimi için de çalışmalar yapmıştır. Fidanlıkta, karaçam, sedir, kavak dışında, akça ağaç, dişbudak ve süs bitkileri de yetiştirilmektedir.
Fauna
Kırşehir de hayvancılık alanında yaygın olarak büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık yapılırken, kanatlı hayvancılık ve balıkçılık yok denecek kadar az düzeyde gerçekleştirilmektedir. Bunun yanında, Akçakent ve Çiçekdağı gibi meşe ormanının olduğu ilçelerde azda miktarda arıcılık yapılmaktadır. Kırşehir de toplam büyükbaş hayvan varlığı, ülke genelindeki büyükbaş hayvan varlığının %1,1’sına denk gelmektedir. Ülke genelinde, büyükbaş varlığında yaşanan dalgalı seyrin, Kırşehir için geçerli olmadığı söylenebilmektedir. Büyükbaş hayvan varlığında, 2013- 2016 yıllarında Türkiye’de artış ve azalışlar yaşanmakta iken Kırşehir de ise istikrarlı bir şekilde artış görülmektedir.
Ekonomik Yapı
İlimiz sanayisinin toplam üretim ve istihdama katkısı sınırlıdır. Sanayi sektörünün payı il gayri safi hasıla içinde % 12,4 pay ile beşinci sıradadır (2001 yılı). İl GSYİH sının Orta Anadolu Bölgesi ve Ülke içindeki payı ise, 2001 rakamları ile Orta Anadolu Bölgesi hasılasının % 1,14’ sını, ülke hasılasının %o 12 ‘ini oluşturmaktadır. İstihdam yönünden bakıldığında sanayi sektörünün payı ise Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 1980’ de % 5,2, 1985’ de % 4,5, 1990’ da % 6 ve 2000 yılında % 5,9 olmuştur. Cumhuriyetin başından 1970’ lere kadar sanayi sektörü gelişmemiştir. Bu dönemde ilimizde tarımsal ürünler işleyen (buğday) birkaç işletme vardır.
1964 sanayi sayımında İlin tek kamu kuruluşu Kırşehir Şarap fabrikasıdır. 1960-1970 arası nüfusun yurtdışına çalışmak üzere gitmesi ve yaratılan sermaye ile yapılan yatırımlarla ekonomide görece bir canlılık yaratılmıştır. Bu dönemde doğal kaynaklara ve tarıma yönelik sanayi tesisleri kurulmuştur. İşçi şirketlerinden bazıları İşçi Emeği Yem ve Bulgur Fabrikası, Meytaş, Türktur Turizm ve İnşaat ve Kimsaş A.Ş ‘dir. Kırşehir 1973-1981 yılları arasında kalkınmada öncelikli iller kapsamındadır.Bu dönemde sanayi sektöründe bir canlanma yaşanmıştır. 1970 li yılların ikinci yarısından itibaren Petlas Lastik Sanayi A.Ş. ile Çemaş Döküm Sanai A.Ş. kurulmuştur.
PETLAS;19.08.1976 kurulan fabrikanın temeli 21.01.1977 tarihinde atılarak 08.09.1988’ de ilk üretim gerçekleşmiştir. 1992 yılında da ilk uçak lastiği üretilmiştir. 1993 yılında blok satışa çıkarılmış, 05.04.1994 tarihinde kapatma kararı alınan işletme, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca 1997 yılında özelleştirilmiştir. Türkiye’ de ilk ve tek askeri uçak lastiği üretebilen lastik fabrikası konumunda olan PETLAS, her türlü kara taşıtı için dış ve iç lastik üretmektedir. 2.000.000 m2 lik alan üzerinde, 144.000 m2 lik kapalı alana sahip olan fabrikada, binek araçlarından yol dışı hizmet araçlarına kadar değişik amaçlı araçlar için lastik üretilmektedir. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere 50′ nin üzerinde ülkede satışa sunulan Petlas, belirlediği vizyonu gereğince dünya pazarlarında, uluslararası marka olmanın gereği olan araştırma-geliştirme, teknoloji, üretim, yönetim ve pazarlama anlayışı ile yer almakta ve her geçen gün pazar payını artırmaktadır.
Çimento sanayinin öğütücü eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla 1976 yılında kurulmuş olan Çemaş Döküm Sanayi A.Ş., bilya ve silpebs üretimi ile faaliyetine başlamış ve 1994 yılından itibaren otomotiv ve makine sanayii için döküm parça imalatını da hizmet alanına eklemiştir. Çemaş, günümüzde Türk çimento sanayinin hemen hemen tüm taleplerini sağlamakta olan Çemaş, öğütme elemanları üretiminin %50’sini de Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki çimento ve madencilik sanayilerine ihraç etmektedir. ÇEMAŞ, 2004 yılından bugüne Beyaz Eşya sektörüne de döküm parça üretimi yapmaktadır. 1981 yılında kalkınmada öncelikli yöre kapsamından çıkarılmasından sonra, ilde yatırımlar durmuştur. Bu tarihten sonra özel teşebbüsler tarafından küçük ölçekli ve genellikle gıda sektörüne yönelik un ve yem fabrikaları yapılmıştır. 1990’ lı yılların ortalarında il’ de sanayi yatırımlarında önemli artışlar yaşanmıştır.
Kırşehir Organize Sanayi Bölgesi 1993 yılında kuruluş kararı alınması ve ilimizin 22.07.1997 tarihinde Kalkınmada Öncelikli Yöre (KÖY) kapsamına alınması sanayi yatırımlarının artmasında önemli bir etken olmuştur. İldeki tek devlet yatırımı şeker fabrikasının temeli, 1970 yılında atılmış 2001 yılı kampanya döneminde üretime geçmiştir. 1.131.443 m2 açık, 29.564 m2 kapalı alanda üretim faaliyetlerini yürütmekte olup, 3.000 ton/gün üretim kapasitesi bulunmaktadır. Kırşehir Şeker Fabrikasında 6 memur, 66 sözleşmeli personel, 115 daimi- 168 kadrosuz sürekli ve 181 geçici işçi olmak üzere 536 kişi istihdam edilmektedir. Kırşehir ili ile birlikte çevre illere bağlı 203 köyde toplam 91.653 hektar alanda pancar üretimi yapılarak, bu bölgeye 4 yılda toplam 154.799.673,53 TL ödeme yapılmıştır.
Kırşehir İlçeleri
Akpınar : Malazgirt Savaşı’ndan (26 Ağustos 1071) sonra Anadolu Selçuklularından Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Kırşehir ve yöresini ele geçirmiş, ardından Oğuzların bazı boyları buraya yerleşmiştir. XII.yüzyılda kısa bir süre Danişmentlilerin eline geçen yöreye yeniden Selçuklular hakim olmuştur. Selçuklu hükümdarı II.Kılıçaslan 1186’da devletinin topraklarını on bir oğlu arasında paylaştırmış, Kırşehir ve yöresi de Muhiddin Mesud’un payına düşmüştür. Ancak kardeşi Rukneddin Aslan Konya’yı ele geçirmiş, Ankara ve Kırşehir’i de kendisine bağlamıştır (1203). Timur’un Ankara Savaşı’nda (1402) Yıldırım Beyazıt’ı yenmesi üzerine Karamanoğullarına verilen Kırşehir, II. Murat döneminde (1402-1451) kesin olarak Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.
Osmanlı döneminde bir köy olan Akpınar, Cumhuriyetin ilanından sonra, aynı statüde devam etmiş, 1987 yılında ilçe konumuna getirilmiştir. Akpınar’ın kuruluşu 400 ile 430 yıl evveline uzanır. Akpınar’ın kuruluşu iki aşiret ile başlar. Akpınar şu anda bulunduğu yerin 4 km kuzeyinde Eldelek Boyalık köyünün yakınında bulunan İkiz tepe bölgesinde yaşayan Yörükoğulları aşireti ile yine Akpınar’ın 5 km güneyinde bulunan Gedemen bölgesindeki Tek Höyük’te oturan İmamoğulları aşiretinden meydana gelmiştir. İmamoğulları’nın Yörükoğullarından kız kaçırmaları ile iki aşiretin arasında gerginliğe neden olur. Her iki aşiret arasındaki bu gerginliği önlemek için, civar yerlerdeki aşiretlerin girişimleri ile iki aşiret arasında anlaşma sağlanır. Bu duruma şöyle bir çözüm bulurlar. Yörükoğulları aşireti reisinin oğlu ile İmamoğulları aşireti reisinin kızını evlendirmeye karar verirler. Her iki aşiret aralarında kız alıp vererek akraba olurlar.
Bir gün aşiretler birbirlerini giderlerken ortalarında bulunan eski Akpınar’ın bulunduğu sulağın başında bir araya gelirler ve sulağın başında toplanırlar Aşiretlerin bulunduğu yerleşim yerlerinin arası uzak olduğundan Meskenlerimizi buraya yerleştirelim diye karar alırlar. İmamoğulları aşireti sulağın kuzey kısmına, Yörükoğulları ise sulağın güney kısmına yerleşirler ve köye ad vermeye karar verirler. Sulağın başında toplandıkları için Sulağı beyaz oyma mermer taşlarla çeşme haline getirerek bu yerin adına (AĞPINAR) Akpınar adı verirler. Aradan geçen zaman süresinde bu yere değişik yerlerden yeni kabineler de gelerek beraberce nüfuslarını çoğaltarak gelişmişlerdir.
Çicekdağı : ÇİÇEKDAĞI Çiçekdağı 1845 yılında Boyalık adında bir köy iken Yozgat’ın Kızılkoca ve Sungurlu’nun Selmanlı Bucağına bağlı kalmış,Sultan Mecit saltanatının son yıllarında Mecidiye adı ile Yozgat’a bağlı bucak olmuştur. 1855 yılında Mecidiye bucağı ilçe olarak örgütlenmiştir.1910 yılında ilçe sıfatı kaldırılmış Kırdök köyü ilçe olmuş ve buraya bağlanmıştır.Mecidiye 1912 yılına kadar bu ilçeye bağlı kalmıştır. 1912 yılında yeniden ilçe olmuş ,1914 yılında ise ilçe teşkilatı Mucur’a kaldırılmıştır. 1915 yılında tekrar ilçe haline getirilmiştir.1930 yılında ilçenin adı değiştirilerek Çiçekdağı olmuştur.
Akçakent : Akçakent 1884 yıllarında Kafkasya’dan göç eden Çerkes göçmenler tarafından kurulmuştur. İlk gelen 12 aile Akçakent’in 1 km Kuzey’inde bulunan Eskiyurt mevkiine yerleşmişlerdir. Yerleşilen yerin engebeli ve dere yatağı olması nedeniyle bu yer beğenilmemiş ve daha sonra gelen 70 hane ile birlikte şimdiki yerleşim yerine taşınmışlardır. Akçakent’in ilk iskanında bu yerleşim yerine “yeni şehir” anlamına gelen Şehricedit adı verilmiştir. 1909 yıllarında çevrede yaygın olan sıtma hastalığının tedavisinde, Akçakent’in suyunun ve havasının iyi geldiğine inanılarak sıtma hastalarının Akçakent’e geldiği ve şifa buldukları söylenmektedir. Bu sebeple halk arasında “Sıtma” adı yaygın olarak kullanılmaktadır. İlçemiz Hacıfakılı köyünde bulunan ve geç Bizans dönemine ait olduğu tespit edilen kilise kalıntısından da civar köylerde yerleşik yaşamın daha öncelere dayandığı görülmektedir. 20 Şubat 1965 tarihinde Şehricedit Köyü’nün adı Akçakent olarak değiştirilmiş ve Bucak Merkezi haline getirilmiştir. Akçakent, Çiçekdağı İlçesi’ne bağlı bir Bucak Merkezi iken, 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 Sayılı Kanun’la ilçelik statüsü kazanmıştır.
Mucur : Cevat Hakkı Tarım’in, Recep Okay’dan naklettiği bir efsaneye göre, eski zamanlarda, bugün de Mucur ve civarında gördüğümüz mağaralarda gayr-i müslim ahali yasıyormuş. Yine o tarihlerde kasabanın beş km kuzey batısında ise, Kızılin de denilen Asilik mevkiinde müslüman Türkler sakin imiş. Sabahları Mucur’un yerindeki mağaralarda yakılan ateşlerin dumanı, Asilik civarındaki Türklerin dikkatini çeker ve :”gene Mücür’üm gavurunun dumanı tütüyor”derlermiş. Mücürüm ise mağarada yaşayan gayr-i müslim ahalinin reisinin ismi imiş. Bu efsane, gerçekliğinin tartışılmasından öte bize, Mucur’un eski bir yerleşim merkezi olduğunu anlatmaktadır.
Kelime manasının Ahmed Vefik Paşa’nın Lehçe-i Osmaniye adlı lügatinde yanmış demir cürufu, maden kömürü süprüntüsü, her şeyin bücürü anlamlarına geldiğini belirten Cevat Hakkı Tarım’ın kendi kanaati ise, Mucur’un, ufak taşlar ve çerikten küçük bir ölçek adı olduğunu zikrettikten sonra, etrafını çeviren küçük tepelerin ortasındaki Mucur’u da çerik gibi çukur bir kaba benzetmektedir.Bu arada 1485 ve 1526 tarihli tahrir kayıtlarında Mucur, birinci harfin dışındakiler sırasıyla vav, cim, vav ve ra harfleriyle yazılmıştır. İlk harfin be olduğunu kabul edersek buna göre, kelime “bücür” de, “bucur” da okunabilir. Bu yazılımı doğru kabul etsek bile Mucur’u, ilk harfi pek mim’e benzemese de, ileriki yıllarda gerek okunuş ve gerekse telaffuz olarak mim’e dönüşerek Mucur haline geldiğini düşünmek mümkündür. Kaldı ki 1586 tarihli tahrirde kayıt Mucur şeklinde geçmektedir.
Kaman : 1913 yılında bucak merkezi ve Belediyelik olan Kaman,01.09.1944 yılında Kırşehir İline bağlı ilçe iken 20.07.1954 tarih ve 6429 sayılı kanun ile Kırşehir İli’nin İlçe haline dönüştürülmesi nedeni ile Kaman İlçesi de Ankara İline bağlanmıştır.Üç yıl sonra yani 01.07.1957 de yürürlüğe giren 7001 sayılı kanunun ile tekrar İl statüsü verilen Kırşehir İli’ne bağlanmıştır. Bazı kaynaklara göre Kaman isminin Türklerin ilk dini olan Şamanizm’den geldiğini belirtseler de,kelime olarak düşünüldüğünde “Şaman” gök anlamına gelir.Şaman kelimesi Türk dünyasında “Kam” şeklinde kullanılmakta sonuna –en(an) eki olarak kullanımı söz konusu değildi.Bununla ilgili yayınlanan eserler bu görüşü reddetmeseler de “Kam” kelimesini –en(an) alamayacağı için değişikliğe uğrayarak “Kaman” ismi almasını uzak bir ihtimal olarak görmektedirler.
Yine bazı kaynaklara göre ise Kaman isminin M.ö.1200-2200 yılları arasında Kızılırmak kavisi içerisinde yaşamış olan Etiler (Hititler) den sonra kurulmuş olan Geomagen (Kumanlar) kavminden geldiği şeklindedir.Bu Türk ırkından gelen kavmin Kayseri yakınlarında “ova” anlamına gelen “Komana” şehrini kurdukları ve bu şehir isminin zamanla değişikliğe uğrayarak Kaman ismini aldığı şeklindedir. Oğuzların çeşitli kolları gelerek Kaman’ın köylerinin temellerini atmışlardır.Kaman’daki köylerin adları incelendiğinde de Oğuzlar’la yakın ilişkisi olduğu anlışılmaktadır. Kaman İlçesine 8 km uzaklıktaki Çağırkan Kasabası sınırları içindeki Kalehöyük’de 1986 yılından beri Kültür Bakanlığımız ile Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi adına Japonlar tarafından yapılan kazılar hala devam etmektedir.Bu kazılardan elde edilen tarihi eserlerden de Kaman ve yöresinin M.ö.3000 yıllarına giden bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.
Boztepe : İlçe merkezi çok eski bir yerleşim yeri olmasına rağmen şimdiki yerine 1700 lü yıllarda yerleştiği bilinmektedir. 1699 yılı ve bu yılı takip eden zaman dilimlerinde, Kız Melik, Çanakçı, Kırşehir Sancağı, Köçekli, Yetikli, Kösefakılı, Korkorlu, Tokat, Zile, Aydın İli ve daha değişik yerlerde yaşayan Yörükler bu günkü Boztepe olan yerde yoğunlaşmıştır. İlçe’de halkın “Kale” dediği, 210 m. Çapında ve 17 m. yüksekliğinde, M.Ö. 3000’den M.S. 1400 yıllarına kadar yerleşim gördüğü tespit edilen bir höyük yer almaktadır ki, Boztepe adı, yaşlıların anlatımlarına göre bu höyüğün “Boz”luğu ile ilgilidir. Boztepe 1938 depreminde oldukça büyük zarar görmüş, gelişmesi bir süre duraklamıştır. 1950 li yıllarda yeniden gelişmeye başlayan Boztepe 1960 yılında belediyenin kurulmasıyla kasaba olmuştur. Belediye kurulduktan sonra sürekli gelişen ve şehirleşen Boztepe 09.05.1990 tarihinde kabul edilip 30.05.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3644 Sayılı 130 İlçe kurulması hakkındaki kanun ile İlçe olmuştur. Bir kasaba ile 13 köyü bünyesine alarak 2 Eylül 1991 tarihinde fiilen faaliyete geçmiştir.
Kırşehir Ulaşımı
Demiryolu : il merkezine 73 km uzaklıktaki Yozgat-Yerköy’deki demiryolu istasyonundan ve 88 km uzaklıktaki Kayseri Himmetdede Demiryolundan karşılanmaktadır.
Karayolu : D260 karayolu ile ulaşım sağlanmaktadır.
Havayolu : Hava ulaşımı ise Nevşehir-Tuzköy (84 km), Kayseri (130 km) ve Ankara’daki (199 km) havalimanlarından karşılanmaktadır. 6.570 Km2 olan Kırşehir il hudutları dahilinde 269 KM devlet, 242 KM il olmak üzere 511 Km yol ağı vardır.
Kırşehir Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri
Aliöllez Dağı : [Dağ] ,
Sıdıklı Baraj Gölü : [Baraj Gölü] ,
Baran Dağı : [Dağ] ,
Obruk Gölü : [Baraj Gölü] ,
Çuğun Baraj Gölü : [Baraj Gölü] ,
Mucur Yeniköy Göleti : [Gölet] ,
Hirfanlı Baraj Gölü : [Baraj Gölü] ,
Seyfe Gölü : [Baraj Gölü] ,
Kültepe Barajı : [Baraj Gölü] ,
Kaman Değirmenözü göleti : [Gölet] ,
Karaova Barajı : [Baraj Gölü] ,
Kırşehir Kılıçözü Çayı : [Çay] ,
Kervansaray Dağı : [Dağ] ,
Çiçek dağı : [Dağ] ,
Kırşehir tarihçesi
Bilinen 5.000 yıllık tarihi bir geçmişe sahip olan Kırşehir, Hititler döneminde Akua Saravena (Su Şehri), Persler döneminde Katpatukya (Kapadokya-Güzel Atlar Ülkesi), Roma döneminde Makissos, Bizans döneminde Justinianapolis ve Anadolu Selçuklu döneminde Gülşehri adını almıştır.Kırşehir, tarihte yeniden canlanışını, Anadolu Selçuklularına borçludur.Özellikle XI. yüzyıldan sonra Kırşehir’in İlim ve güzel sanatlar dalında büyük bir ağırlığı olduğu gözlenmiştir. 1243’de yapılan Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğollar, Anadolu’ya hakim olmuştur.
Bu dönemde Kırşehir’e Vali olarak atanan Cacaoğlu Nureddin, Moğollara karşı barışçı bir siyaset güderek Kırşehir’i bayındır bir duruma getirmiştir. Bu dönemde Kırşehir, Türk Kültür Merkezlerinin en önemlilerinden biri hâline gelmiş olup, Türk dilinin öncüsü Aşıkpaşa, Gökbilim Medresesinin kurucusu Cacabey, Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran-ı Veli, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri, Hacı Bektaş-ı Veli gibi Türk İslam şair, düşünür ve mutasavvıflarını yetiştirmiştir.
Taptuk Emre ve Yunus Emre’nin de Kırşehir ve çevresinde yaşadığı gözönüne alınırsa, bu gönül erenlerinin Moğol İstilasına karşı koyarak Türklüğün Anadolu’ya yerleşmesini sağladıklarını görmekteyiz. Daha sonra Kırşehir, çeşitli beyliklerin egemenliği altında sık sık el değiştirmiştir. Son olarak Kırşehir, II. Murat zamanında tam ve kesin olarak Osmanlılar yönetimine girmiştir. Kırşehir, XIX. yüzyılın ortalarında önemini yitirmiş, yollar üzerinde küçük bir durak yeri olmuştur. Konya eyaletine bağlı bir sancak olan Kırşehir, XIX. yüzyılın ikinci yarısında önce Konya vilayeti Niğde Sancağı’na bağlı bir kaza, sonra da Ankara vilayetine bağlı bir sancak durumuna getirilmiştir. Milli Mücadelede, devletimizin kurucusu ATATÜRK’e 5 gün ev sahipliği yapan Kırşehirliler, Kurtuluş Savaşı’nda da kendisine düşen görevi yapmış, 210 şehit ve 87 gazi ile bunu kanıtlamıştır.
1924’de il olan Kırşehir, 1954 yılında ilçe yapılarak Nevşehir iline bağlanmış, 1957’de yeniden il olmuştur. Halen 6 ilçesi, 223.498 nüfusu ile her gün daha da gelişen Kırşehir, geleceğin kültür, turizm ve sanayi merkezi olmaya aday bir kent konumundadır.