Haber7.com yazarı Prof. Dr. Osman Özsoy yazdı
Boy resmi basılmayan tek ABD başkanı
Türkiye’de sayısı 60’ı aşan siyasi parti var.
Herbirinin kendine özgü ortaya çıkış nedeni, lider profili, üye çeşitliliği, amaç ve hedefleri, ülke ve dünya meselelerine bakış açısı var. Diğer partilerle benzeşen yanları da var, ayrılan yönleri de…
Anatomik patoloji nasıl ki insan bedenine ait dokuların makroskopik ve mikroskopik görünümlerine dayalı olarak tanı koymaya yardımcı oluyorsa, bizler de, üniversitede Siyaset Sosyolojisi dersi veren akademisyenler olarak siyasi partileri derinlemesine analiz etmek için sıklıkla sosyal mercek altına alıyor ve bazı tespitlerde bulunuyoruz.
Bu çerçeveden hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
Şu an aktif siyasette olan veya olmayan, yaşayan veya ölmüş, bugüne kadar ele aldığımız ve değerlendirdiğimiz liderler arasında CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kadar siyaseten çapsız, ufuksuz, birikimsiz ve tutarsız bir lider profili ile karşılaşmadık. Bunu akademik bir tespit olarak ifade ediyorum.
Türkiye’yi sarsacakmış gibi büyük iddialarda bulunup, meselenin aslının öyle olmadığı anlaşıldığında o tür bir iddiayı hiç gündeme getirmemiş gibi pişkin davranan bir lider profili şu ana kadar siyasi tarihimizden geçmedi. İki cümlelik konuşmasında bile birbiri ile çelişen iki ifadeyi bir arada telaffuz edebilen bir lider portresine denk gelmedik.
Geçen hafta gazetecilerin kendisine yönelttiği, Danıştay’ın başörtüsü ile sınavlara girişi yasaklayan son kararı hakkında ne düşündüğü yönündeki sorulara verdiği cevabı ekranlarda izledim. Karardan duyduğu memnuniyeti gizleyemeyen yüz ifadesi ile konuşurken, şu ana kadar ki tüm yasakların ve tıkanmaların altında partisi ve kendi imzası yokmuş gibi, “bu sorunu da biz çözeceğiz” tezadıyla sergilediği duruşu, çözümsüzlüğün kaynağıyken çözümün kahramanı gibi rol kesme becerisini anlayabilmememiz için siyaseten patolojik bir analize ihtiyaç duyduğumuzu açıklıkla ifade edeyim.
Bu kadar ucuz olmamalı…
Bugün bu yazıyı kaleme almamıza neden olan asıl mesele ise tamamen farklı bir konuda.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, "AKP Hizbullah ile işbirliği yapıyor" iddiası, siyasetin yapılış biçimi açısından işin çivisinin çıktığını gösteren en tepe noktası durumunda. Bundan daha ilerisi yok.
Öylesine sorumsuz, öylesine hesaplı ve acımasız bir iddia ki bu, sandıkta önünü kesme umudunu kaybettikleri AK Parti’yi, kimi terör örgütleri ile ilişkilendirerek uluslararası arenadan tecrit etme arayışında olan kökü dışarıda bazı odaklarla teması da açık eden bir operasyon ve işbirliği niteliğinde.
Böylesine ağır bir iddiayı siyasi hasımlarına yönelik sarf ederken, kapısının önünü oturup, karşı evin kapısı önündeki kadınla karşılıklı çekirdek çitleterek önüne geleni çekiştiren kadınların güleç yüz ifadesine benzer görünümü nasıl sergileyebildiği, üstelik ettiği lafın ağırlığına uygun bir beden dili ile bu sözleri dile getirmek varken, misket oynayan çocukların ulu orta laflaşması gibi nasıl geniş davranabildiği de, siyasetin patolojik laboratuvarında ele alınması gereken malzeme durumunda.
Bu kadar kolay olmamalı bu işler.
İnsan onuru, kurumların itibarı ve yönetenlerin saygınlığına eşdeğer bir nitelik kazanan ülkelerin dünyadaki itibarı gibi nedenlerle, “söyledim gitti” kolaycılığı ile bu kadar kolay harcanmamalı haysiyetler.
Türkiye’nin bölgedeki ve dünyadaki itibarının tavan yapma sürecine girdiği, ülke içinde konuşulanların ve yaşanan siyasi polemiklerin artık milli sınırlar içinde kalmadığı bir dünyada, ülkeyi yönetenlerin itibarı ve şerefi ile bu kadar sorumsuzca oynanmamalı.
Siyasi ikbal hırsına kurban edilmemeli ülkenin itibarı.
Dünyanın bir köşesinde bisikletten düşen düşen bir çocuğun, sokakta kedilerle aşık atarken kameralara yakalanan bir farenin bile dünyanın pek çok ülkesinde aynı akşam haberlere konu olduğu bir dünyada, ülkeyi yönetenler hakkında kimi lafları ederken lafın nereye varabileceğini düşünmeli, sorumluluk sahibi herbir insan.
Başkanın onuru ülkenin gururu…
Buraya kadar anlattığımız konunun yazı başlığı ile ilgisini merak edebilirsiniz. Çok alakası var.
Amerikan tarihinde görev yapan tek engelli başkan, Franklin Delano Roosevelt’tir.
Tarihçiler, Amerika’nın 32. Başkanı olan ve 1933 – 1945 yılları arasında görev yapan Roosevelt’i, Amerika’yı çok ağır bir ekonomik bunalımdan kurtardığı, Amerikan halkına herşeyden önce psikolojik anlamda destek verdiği, bunun yanında ülkeyi dünyadaki liderlik seviyesine taşımada büyük bir adım attığı ve politikalarıyla bugünü dahi etkilediği için Abraham Lincoln ve George Washington ile birlikte gelmiş geçmiş en iyi üç başkandan biri olarak kabul etmektedirler. Amerikan vatandaşları da Roosevelt’i, 20. yüzyılın en hayran olunan 6. kişisi olarak seçmişlerdir.
Başkan olduğunda Amerika tarihinin en ağır krizini yaşamaktaydı. İş gücünün yarısı işsizdi. 2 milyon insan evsizdi. Bankacılık sistemi çökmüştü. Beyaz Saray’ın resmi web sayfasındaki bilgilere göre, Büyük Bunalım’ının gölgesi altında sosyal güvenlik sistemini kurmayı ve ekonomiyi atağa kaldırmayı başardı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında da ülkesinin başında bulunan Roosevelt’in tarihe geçen bir başka özelliği de, ABD’nin engelli olan tek başkanı olmasıydı. 1921 Ağustosunda, Campobello Adası’nda tatil yaptığı sırada bir rahatsızlık geçirdi ve belden aşağısı felç oldu. Gerçekte hiçbir iyileşme alameti olmadığı halde, kalçalarına ve bacaklarına takılan demirler sayesinde birkaç adım atarak iyileşiyormuş görüntüsü verdi. Tekerlekli sandalyeye mahkumdu ama kimsenin onu bu şekilde görmesine asla izin vermedi. Bu haldeyken bile, 1933’te Giuseppe Zangara isimli biri tarafından suikast girişimine maruz kaldı. Sıkılan 5 kurşun ona isabet etmedi ama Chicago valisi Anton Cermak’ı öldürdü.
Amerikan tarihinin 4 kez başkan seçilen tek siyasetçisi olarak görevini sürdürürken, 12 Nisan 1945’te beyin kanamasından öldü.
Fakat burada altını çizmek istediğimiz asıl nokta şu:
Amerikan basını, felçli bir şekilde tekerlekli sandalyede ülkesini idare eden Roosevelt’in bu tür bir görüntüsünü asla gazetelere basmadı. Muhalifi olan hiçbir siyasetçi de, özründen yola çıkarak ona siyasi bir zaafiyet iddiasında bulunmadı. Liderlerinin itibarını sarsacak bir imada dahi bulunmadılar.
Roosevelt’in dünya medyasına servis edilen bilinen tek fotoğrafı, İkinci Dünya Savaşı’nın en çetin haliyle sürdüğü bir zamanda, savaş sonrası için dünya düzeninin belirlendiği ve son siyasi pazarlıkların yapıldığı 1945 yılı Şubat ayında gerçekleşen Yalta Konferansı sırasında, Rusya Lideri Stalin ve İngiltere Başbakanı Churchill ile çekilen tek kare fotoğrafıdır. Fotoğrafta, Roosevelt’in bedensel özrü belli olmasın diye, 3 lider yan yana oturarak dünyaya poz vermişlerdir. Roosevelt bu fotoğraf çekildikten 2 ay sonra başkanken hayatını kaybetti.
Sözün kısası, Amerika bunun için büyük ülke. Bizim siyasetçilerimizin birçoğu dar ufuklu olduğu, lafın ilerisini gerisini düşünmeden boş konuştuğu ve günlük politik hesaplarını ülkenin de önünde tuttuğu için ülkemiz bu halde.
Ecnebi aleminin herşeyini taklit ediyoruz da, kimi siyasi erdemlerinden hiç olmazsa birkaçını da almıyoruz ya, işte ona yanıyorum.
Daha vizyoner projelerle seçmenin karşısına çıkıp iktidarın boyunun ölçüsünü sandıkta almak varken, çok partili siyasi yaşama geçtiğimiz dönemden bu yana, Türkiye’nin ilk kez bu kadar dünyanın ilgi odağı olduğu bir noktada, ülkenin dünyadaki imajını daha da güçlendirme iddiası ile iktidarla rekabet etmek gerekirken, Anamuhalefet Partisi liderinin bu kadar sığ sularda gezmesi, bu ülkenin asla hak etmediği bir durumdur.
Haber 7