Newroz’a BDP Tokadı!

Olaylar
Eski kadim ve nebevi kökenleri olan medeniyetlerin ortak mirası olarak günümüze kadar gelen ve dünyanın birçok ülkesinde çeşitli etkinliklerle kutlanan Newroz, özünde bir umut müjdecisi olan, yeni bir...
EMOJİLE

Eski kadim ve nebevi kökenleri olan medeniyetlerin ortak mirası olarak günümüze kadar gelen ve dünyanın birçok ülkesinde çeşitli etkinliklerle kutlanan Newroz, özünde bir umut müjdecisi olan, yeni bir doğuşun, silkinişin ve dirilişin coşkusunu baharla birlikte hayatın tüm alanlarına taşıyan bir evrensel şenliktir.

Newroz, her fıtri ve evrensel dinamikte olduğu gibi insanlık vicdanının, barışa, kardeşliğe ve özgürlüklere dair onurlu mesajlarını taşır baharın tüm esintileri ile umut dolu yüreklere. Ama ne yazık ki Newroz coşkusu, yine politik hesaplar adına kullanılan bir ajitasyon unsuru olmaktan kurtarılamadı. Polisin basiretsizliği, BDP’nin siyasi şovu Newroz kutlamalarına damgasını vurdu.

POLİS GAZ BAOMBASI ATTI, BDP ŞOV YAPTI

Geçmiş yılların aksine Newroz kutlamalarında Ak Parti, CHP, MHP ve HAK-PAR başta olmak üzere siyasi partilerin ilgisiz kalması, resmi kutlamaların formalite düzeyinde kalıp, çok sönük geçmesi meydanı BDP’ye bırakılmasını beraberinde getirdi. Özellikle İslami oluşum ve çevrelerin, sivil toplum kuruluşlarının, İHH, Yardım Eli, Deniz Feneri gibi yardım kuruluşlarının Newroz’u sanki bir PKK’nın propaganda günüymüş gibi yanlış algılamalarının getirdiği kabul edilemez önyargı ve duyarsızlıklarının vebalinin büyük olduğunu belirtelim. Toplumun tüm kesimlerince kutlamaların yapılmasına dönük çabalar yetersiz kalınca Newroz sadece PKK/BDP’nin kendi siyasal propagandasını yaptığı bir dinamiğe dönüştürüldü. Ama günler öncesinden Öcalan’ın da talimatlarıyla bir direniş ve gerilim sürecinin arttırılmasına dönük planlamaların önemli adımlarından biri olarak görülen Newroz şenlikleri hedeflendiği kadar bir etki oluşturmasa da BDP milletvekillerinden Sebahat Tuncel ve Bengi Yıldız’ın beklenmeyen davranışları ile gerilimli bir gündem oluşturmayı başardı.

Şırnak’a bağlı Silopi (Girge Amo) ilçesinde yapılan Newroz kutlamalarının ardından bir grubun şehir merkezindeki demokrasi ve barış çadırlarına yürümesine izin verilmemesi ile oluşan gerilimli ortamda, grubun yürüyüşünü durdurmak isteyen polisin basiretsiz davranarak kalabalığa biber gazı ve tazikli su sıkması sonrasında öfkelenen BPD İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel, tartıştığı Güvenlik Şube Müdürü Başkomiser Murat Çetiner`e tokat attı. Öte yandan BDP milletvekillerinden Bengi Yıldız’ın polise taş atarken ekranlarda görülmesi Newroz kutlamaları ile ilgili gündemde gerilimi arttırırken, birçok kesimden BDP’li vekillere tepkiler yağdı.

Başbakan ve İçişleri Bakanı, BDP’li vekillerin bu davranışlarını sert ifadelerle eleştirdi.

Başbakan konu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi;“Milletvekili sıfatına rağmen, eline taş alıp sokaklara çıkacak kadar, kamu görevlisine el kaldıracak kadar, aklını, mantığını, izanını yitirenlere rağmen, millet sağduyu içinde kutlamasını yaptı. Bir milletvekili, milletvekilliği onuru, şerefini, milletin kendisine yüklediği emaneti bu kadar ayaklar altına alabilir mi?! Gençleri tahrik etmek, sokağa dökmek, şiddete teşvik etmek için her türlü kirli tezgahı kuranlar, şimdi de bizzat kendileri şiddete başvurmaya başladılar. Dokunulmazlık zırhının ardına sığınıp polise tokat atmak, en hafif tabiriyle, densizliktir. Bu olayla ilgili, derhal hukuki sürecin başlatılmasını şüphesiz ki istiyoruz. Bu densizliğin hesabının, hukuk çerçevesinde mutlaka sorulmasını istiyoruz. Bunun da sonunda kadar takipçisi olacağız.”

 Seçim dolayısıyla görevinden ayrılan Eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise yaptığı açıklamada;  “Hiç kimsenin kimseye hele görevi başında bir ki bir polise tokat atma hakkı yoktur. O milletvekili Meclis kürsüsünde ne konuşuyor görüyorsunuz. Bir milletvekiline yakışmayan şeyler bunlar. Çok büyük bir yanlış. Yazıklar olsun o milletvekillerine” diye konuştu.

 

 BDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş ise olaylarla ilgili, “keşke yaşanmasaydı” dediğimiz durumlardı şekline açıklama yaptı. Demirtaş konuyla ilgili yaptığı açıklamada ayrıca şunları söyledi:

"Milletvekili arkadaşlarımızın özellikle içinde bulundukları durum Sayın Tuncel ve Sayın Bengi Yıldız’ın içinde bulundukları durum bizler açısında da ’Keşke yaşanmaydı’ dediğimiz durumlardı. Ama öncesine yönelik özellikle milletvekillerimizin kontrollerini kaybetmesine neden olan önceki olaylar yansımayınca, Türkiye kamuoyu tarafından görülmeyince bilinmeyince mesele de anlaşılmıyor. Sayın Başbakan bu durumla ilgili en hafif tabir olarak ’densizliği’ kullanıyor. Orada bir milletvekili var. O milletin vekili, milletin temsilcidir. Milletin temsilcisine polis gaz sıkacak, basınçlı su sıkacak, küfür edecek, hakaret edecek buna karşı tek bir soruşturma açma ihtiyacı duymayacak, tek bir cümle sarf etmeyeceksiniz. Ama milletin temsilcisi, devlet temsilcisine fiili bir durumda bulundu diye kıyameti koparıp savcıları göreve çağıracaksınız. Bunun da adı en hafif deyimiyle iki yüzlülüktür " dedi. Tuncel’e ’Densiz’ diyen Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Demirtaş, "Densizlikse sizin elinizde, özel güvenlik gücü haline getirdiğiniz polisiniz aracılığıyla bize yaptığınız densizliğin daniskasıdır" dedi. Demirtaş, "Sayın Başbakan çıkıp, ’Kaos planı’ndan bahsediyor. Kaos planı budur işte. Özelikle altını çizerek belirtmek istiyorum, görünen o ki PKK’yı tahrik etmeye ve ateşkesi fiili olarak zorlamaya çalışan birileri var" dedi.

NEWROZ TOKADI PLANLIMIYDI?

 

BDP tarafından organize edilen Newroz kutlamalarında milletvekilleri tarafından polisin taşlanması ve bir baş komiserin tokatlanması gerilimi arttırmaya dönük planlı ajitatif bir davranış olması ihtimalini sorgulamak gerekir. Onlarca kez benzer gösterilerde polisle tansiyonun yükselmesine rağmen ilk kez böyle bir tepki ortaya konuluyor. Bu durum BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın belirttiğinin aksine polisin kışkırtmalarına bağlamak olaylar sonrasında oluşan sert tepkiler karşısında bir yumuşatma çabası olarak görülebilir.

Özellikle bu tokadın yeni bir ajitatif eylemlilik sürecinin niteliksel değişiminin başlangıç noktası olup olmadığını bundan sonra ortaya çıkacak tavırlar gösterecektir. Nitekim ilk işaretler bu sürecin niteliksel olarak, bilinçli ve planlı bir şekilde değiştiğini gösteriyor. Bengi Yıldız’ın kendi kimlik kartını yakarak bu benim kimliğim değil, böyle giderse tüm Kürt halkı kendi nüfus cüzdanlarını yakacaktır şeklinde ortaya koyduğu eylem biçimi bu yeni sürecin ilk işaretleri olarak görmek mümkün.

 

DEMOKRATİK ÇÖZÜM ÇADIRLARI VE SİVİL İTAATSİZLİK

 Newroz gerginliğinin hemen sonrasında BDP ve DTK ortaklaşa yaptıkları bir toplantıyla “sivil itaatsizlik” sürecini başlattıklarını açıkladılar. Bunun ilk somut adımı olarak ta 18 Mart 2011 itibari ile Barış Anneleri inisiyatifinde il ve ilçelerde Demokratik Çözüm Çadırları kurulacağını ve buralarda 24 saat nöbet tutularak savaşın için güçlü bir irade ortaya konulacağını vurguladılar.

Hükümetten talep edilen dört husun anadilde eğitim hariç tutulursa daha çok PKK/BDP çizgisinin siyasi çıkarlarını içerdiği belirtmek gerekir. KCK tutuklularının bırakılması, askeri operasyonların durdurulması ve seçim barajının düşürülmesini şart olarak koşan DTK ve BDP başkanları Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş, seçim süreci ile gündeme gelen yeni Anayasa içeriğine dair beklentilerine dönük talepler üzerinde yoğunlaşarak sistemin ideolojik paradigmasının değişimine dönük çabalar göstermesi daha yerinde olur. Buna rağmen Abdullah Öcalan’ın tek muhatap gösterilmesi ile ilgili psikolojik tıkanmayı ajite edip derinleştiren bir talebin gündeme getirilmemesini ise olumlu bir gelişme olarak karşılamak gerekir.

Sağlıklı bir çözüm sürecinin gelişmesi ve derinleşmesi için sokaklar üzerinden ajitatif, sığ, sloganik, öfkeli ve çatışmacı söylemlerin yerine, çözüme ve barışa katkı sağlayacak, yapıcı adımlar atması, otoriter duruşun terk edilerek Müslüman Kürt halkının tüm kesimlerinin beklentilerini anlamaya çalışan, bu alandaki tüm aktörleri tehdit ve sindirme yerine siyaset yapma kanalarını açacak ve hatta cesaretlendirecek kuşatıcı ve bilimsel çabalar göstermesi, özelde Müslüman Kürt halkının genelde ise tüm toplumsal kesimlerin beklentisi ve temennisi olduğunu vurgulayalım.
 

Hasan Postacı – Özgün Duruş