“Gül’ün kızını alırsak üniversiteyi kapatırlar”

Olaylar
TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker ’in hayatının anlatıldığı ‘Bir Can Paker Kitabı-Geriye Bakmak Yok’ adlı kitap çıktı. Gazeteci – Yazar Fatih Vural’ın 6 aylık bir çalışmayla hazırladığı kit...
EMOJİLE

TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker ’in hayatının anlatıldığı ‘Bir Can Paker Kitabı-Geriye Bakmak Yok’ adlı kitap çıktı. Gazeteci – Yazar Fatih Vural’ın 6 aylık bir çalışmayla hazırladığı kitapta Paker’in birebir tanık olduğu siyasi anekdotlar da yer alıyor. Özellikle 28 Şubat sürecinde Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Sabancı Üniversitesi’ne kızını aldırmak istemesi ama buna izin verilmemesi kitapta en çarpıcı bölümler arasında.

REKTÖR TOSUN: GÜL’ÜN KIZINI ALIRSAK ÜNİVERSİTEYİ KAPATIRLAR

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ’ün o dönem Sabancı Üniversitesi’ne kızını aldırmak isteyip aldıramamasını anlatan Can Paker, Üniversite Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu’nun ‘Can okulu kapatırlar’ dediğini aktarıyor. Kitapta yer alan bilgiler şu şekilde: “Abdullah Gül Bey ve ailesi de Türkiye’deki eğitim sürecinin bizzat mağduru olmuştur. Buna birebir tanıdık oldum. Oğlu, Sabancı Üniversitesi’ne girmişti. Girdiğinde, Abdullah Bey’e, ‘Merak etme sen. O bize teslim. Bir sorunu olursa bana gelsin,’ dedim. Aradan bir iki sene geçti. Abdullah Bey, Henkel’e geldi. ‘Can Bey, bir de kızım Kübra var. Kızımı Sabancı’ya alabilir miyiz?’ dedi. ‘Tabii alırız, niye almayalım?’ dedim. ‘Ama başörtülü,’ dedi. ‘Bence alınır. Niye alınmasın?’ deyip Tosun’a telefon açtım. ‘Tosun, Abdullah Bey’in oğlu zaten bizde… Kızını da okula alalım,’ dedim. Tosun, ‘Can, kapatırlar okulu,’ dedi. Abdullah Bey de duyuyor… Ben, ‘Abdullah Bey, bunu biraz daha zorlayayım’ deyince, “Yok yok Can Bey, zorlamayın. Ben zaten tahmin ediyordum. Ama yine de sormak istedim’ dedi. Kızını Ankara’da bir okula gönderdi. Oğlunu da aldı Sabancı’dan. Tepki olarak aldığını düşünmüyorum. ‘Ağabey kardeş aynı yerde okusunlar’ diye düşündü muhtemelen. Türkiye’nin üniversite sisteminde, dayatılan böyle bir utanmazlık var işte! Ne oldu sonra? Türkiye’nin zirvesine başörtülü bir kadın geldi. ‘Bir şey bulduk’ deyip cumhurbaşkanlığı seçiminde 367’yi çıkardılar ortaya. Toplum da ‘Ha öyle mi, o zaman biz seçelim’ dedi. Toplumun istediği oldu.

YÖK, BİLKENT’E SORUŞTURMA AÇMIŞTI

Kemal Gürüz yönetimindeki YÖK, asker-sivil bürokrasiden aldığı güçle sürdürdüğü vesayetçi ağırlığını, milyonlarca başörtülü öğrencide olduğu gibi, Gül ailesinin kızı Kübra üzerinde de göstermeye devam etmişti. 13 Haziran 2007’de, Bilkent Üniversitesi’nden mezun olan Kübra’ya, başörtülü olduğu için, arkadaşlarıyla aynı platformda diploma alması bile çok görüldü. Babası Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olsa bile, o günün Türkiye’sinde son sözü vesayet rejiminin aktörleri söylemişti. Gül ailesine reva görülen eziyet bununla da sınırlı kalmıyordu. Daha sonra Ergenekon Davası’nda yargılanacak Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ın o sırada rektörlük yaptığı Bursa Uludağ Üniversitesi, Kübra Gül’ün mezuniyet törenine başörtülü katılması nedeniyle Bilkent Üniversitesi’ni kınamakla kalmadı, YÖK’ü de konuyla ilgili işlem yapmaya çağırdı. Kemal Gürüz’ün YÖK’ü de, Kübra’nın başörtülü olarak mezuniyet törenine katılmasından ötürü Bilkent Üniversitesi’ne soruşturma açtı. Tek neden buydu. Soruşturma gerekçesi adeta bir utanç vesikasıydı: “Anayasa ve diğer mevzuat ile ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarına rağmen üniversite içindeki bir törende türban takılmasına göz yumulması nedeniyle sorumlular hakkında soruşturma başlatılmıştır.”

TERZİOĞLU’NDAN GÜRÜZ’E: İSTERSEN BENİ DAVA ET

YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün başörtüsü dayatmasını anlatan Terzioğlu, ‘kampüsün içine karışamazsın istersen dava et’ diye tepki göstermiş. Tosun Terzioğlu’nun kitapta anlattığı bölüm şöyle: “Ben, öğrencilere ‘kampüsün içinde başörtülü dolaşıp dolaşmamanıza hiç karışmam. Ama derslere lütfen böyle girmeyin. Çünkü okulunuz da güç duruma düşer’ diyordum. YÖK’ün eski başkanı Kemal Gürüz’ün kuralı şuydu: ‘Kampüsün içine başörtüsüyle giremez. Hatta sadece öğrenci değil, annesi, kardeşleri de giremez.’ Kemal’le de bunun münakaşasını yaptım. ‘Ben bunu böyle uygulayacağım’ dedim. Kemal, ‘Benim genelgem var’ dedi. Ben, ‘O genelgenin bana göre dayanağı yok. Derslere nasıl girip girmeyecekleri hakkında genelge çıkartabilirsin, ama kampüs içindeki hayata karışamazsın. İstersen beni dava et’ dedim.” 

Rota Haber