İşte tüm ayrıntılarıyla 17 Aralık operasyonu

Olaylar
Engin Dinç’in röportajı  17 Aralık operasyonuyla başlayan süreçte tabiri caizse ortalık toz duman hale gelmiş durumda. Öyle ki, savcılar basın bildirisi okuyor, gizli soruşturmaları gazetec...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı 

17 Aralık operasyonuyla başlayan süreçte tabiri caizse ortalık toz duman hale gelmiş durumda. Öyle ki, savcılar basın bildirisi okuyor, gizli soruşturmaları gazetecilere sızdırıyor, AK Parti’li vekiller art arda istifa ediyor, HSYK korsan bildiri yayınlıyor vs… Bunun karşılığında ise AK Parti iktidarı ve Başbakan Erdoğan, siyasal mekanizmaları kullanarak, seçilmiş bir iktidar olarak savunma mekanizmaları geliştiriyor. Bir yandan da operasyonel medya iktidarın yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını engellediği algısı oluşturmak için elinden geliyor. Türkiye’nin Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları sırasında bile bu kadar gerilmediği bir gerçek. Bu arada ekonomik verilerde alt üst oldu. Tüm bu gelişmeleri Araştırmacı Yazar Zihni Çakır’la konuştuk. 

BU BİR KÜRESEL CASUSLUK OPERASYONU 

Son operasyonlarla ilgili yeni gelişmeleri değerlendirebilir misiniz? Atılan hukuki adımlar, operasyonların içeriği, AK Parti’nin bu operasyonları boşa çıkarma çabaları… 

Önce 17 Aralık tarihine gelelim isterseniz. 17 Aralık tarihinde yapılan operasyonun yolsuzlukla soslandırılmış bir küresel casusluk operasyonu olduğu çok net. Ondan sonraki gelişmeler de bu iddiayı destekler nitelikte.  

2009’dan beri bizim konuştuğumuz ama bugün devleti yönetenlerin yeni ifade etmeye başladığı “paralel yapılanma” 17 Aralıktan önce de, bilhassa 7 Şubat 2012’de Hakan Fidan üzerinden Başbakan’a yönelik operasyonla da kendini göstermişti. Danıştay saldırısında da bu paralel yapı söz konusuydu. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy bu tür dava ve soruşturma süreçlerinde de bu yapının bir pozisyon aldığı muhakkak. O dönemlerle ilgili çok detaylı araştırmalar yapan birisi olarak kesin ve kati bir şekilde, Hablemitoğlu suikastinden bu yana bu paralel yapılanmanın hemen hemen her faili meçhul olayda ve kaotik bir ortam yaratan gelişmelerde imzasının olduğu kanaatindeyim ki, bu çok ciddi somut delillerle ortada. 

Şimdi bir araştırmacı olarak benim iddia ettiğim ve birtakım somut, spontane görünen ama planlı eylemleri birleştirdiğiniz zaman, somut bir veriye dönüşen bu paralel yapılanmanın varlığını ifade eden olguları, herhalde Türkiye’deki Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) dahil olmak üzere, istihbarat faaliyeti yürüten kurumlar tespit etmişlerdir. 

SAVCILAR ÇOK KRİTİK BİLGİLERİ MEDYADAKİ UZANTILARIYLA PAYLAŞIYOR 

17 Aralık’taki operasyonun şekli, biçimi, operasyonun yapılışı, işte dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının yapmış olduğu açıklamadan da anlaşıldığı üzere; 2 yıla yakın zamandır orada belirli savcıların üst amirleriyle hiçbir şekilde paylaşmadan, hukuk dışına çıkarak yürüttükleri opeasyonlara ait, çok kritik, toplumda algı yönetimi sağlayabilecek bilgileri medyadaki uzantılarla paylaştığının ortaya çıkması… 

Bunların hepsini bir araya getirdiğimizde, Başbakan’a yakın bazı isimlerin yolsuzluk iddiası ile kamuoyuna sunulması, bunun o paralel yapılanmaya yani Fethullah Gülen Cemaatine yönelik medya organlarınca, toplum algısını değiştirecek şekilde yansıtılmış olması, başlı başına bu operasyonların kirliliğini, karanlık yüzünü, operasyonların arkasındaki güçlerin ülkeye nasıl bir ihanet içerisinde olduklarını göstermeye yetiyor.

Böyle bir operasyonda Halk Bankası’nı hedef alıyorsunuz, Halk Bankası’nın başındaki genel müdürün evinde kayıp 4,5 milyon dolar gibi bir rakamdan söz ediyorsunuz. Ama siz bu teknik takip sürecinde, o genel müdürün 4,5 milyon doların kaynağını hesaplayacak bir dernekle yaptığı telefon görüşmelerini o teknik takip dosyasının içine eklemiyorsunuz. Tam paranın geldiği günü o teknik takip neticesinde öğrenip, para eve girdikten sonra baskın yapıyorsunuz. 

Şimdi, soruşturmada 3 tane bakan çocuğu alıyorsunuz. İki tane bakanın çocuğunu topluma; “suçlu, babalarının yönetim nüfuzunu kullanarak yolsuzluk yapmış” olarak aktarıyorsunuz. Ama 3-5 gün sonra Başbakan’ı da istifaya çağıran, sonradan dahil edildiği siyasi geleneğe ve bulunduğu konumu borçlu olduğu adama ihanet profili çizen Erdoğan Bayraktar’ın çocuğu ve kendisiyle ilgili tek satır olumsuz şey yazmıyorsunuz. 

Oysa yapılan aramalarda en çok belge elde edilen yer, 18 klasörle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul İl Müdürlüğü ve burada elde edilen belgeler Erdoğan Bayraktar ve oğlu ile ilgili. En somut yolsuzluk iddiası ortaya atılabilecek bilgi ve belgeye sahip olan kişi de bu. Bakıyorsunuz savcıdan sonra hakimin karşısında serbest bırakılmış. 

ERDOĞAN BAYRAKTAR, MUSTAFA SARIGÜL VE CEMAAT TEMSİLCİLERİYLE GÖRÜŞTÜ 

Evet, sizin Erdoğan Bayraktar’la ilgili bazı iddialarınız vardı…

Şimdi o konuya geleceğim. Operasyon 17’sinde yapılmış, 13-14’ünde siz bir taraftan Mustafa Sarıgül’le yine o soruşturmada gözaltına alınan Hüseyin Avni Sipahi ile CHP tandanslı isimlerle toplantı yapıyor, İstanbul’da, Ramada Otel’de buluşuyorsunuz… Yine başka bir görüşmede, o operasyonları gerçekleştiren paralel yapılanmanın medya uzantısıyla bir araya geliyorsunuz. Orada size neler sundular, önünüze neler koydular, ailenizi ilgilendiren, mahremiyete ait hangi videoları, kasetleri gösterdiler? Hangi yolsuzluk belgelerini önünüze attılar da sizi susturdular ve hükümete karşı konuşmanız hususunda sizden taahhüt aldılar? İnsan vicdanı buna elverebilir mi? Şimdi bunların arka planını öğrenmeden, 17 Aralık’ı büyük bir yolsuzluk soruşturması olarak topluma yöneltmeye çalışmak, işte bu operasyonlarda amaçlanan, dershane operasyonuyla daha doğrusu dershane tartışması ile başlayan toplum algısını yönetme amacından başka hiçbir şey değildir. 

100 MİLYAR DOLARLIK YOLSUZLUK İDDİASINA ANCAK ŞAKİRTLER İNANIR 

Zaman yazarı Mümtazer Türköne, dün yapmış olduğu açıklamada çok açık ve net, Halkbank genel müdürü ve diğerlerinden de söz ederek, ‘Burada şahsi bir çıkar sağlanmamıştır. Ama buralarda toplanan paralarla devlet içerisinde gizli bir yardım örgütü oluşturulmuş, bunlarla da iktidar, siyasi ideoloji çerçevesinde eğitim kurumu açıyor. Bu bir suçtur” diyor. Yani nedir? İmam hatip ya da imam hatiplere ait yurtlar. Cemaat yani o paralel yapılanma, eğitim alanı dahil olmak üzere hiçbir alanda kendisine alternatif bir güç oluşturmak istemiyor. 

17 Aralık’ı böyle okuyabiliriz… Ondan sonraki operasyon da salıyı çarşambaya bağlayan gece 12 civarında patladı. 30 kişilik bir liste var ortada. Söz edilen yolsuzluk miktarı 100 milyar dolar. Allah aşkına bu insanlar bu milletin aklıyla, zekasıyla alay mı ediyorlar? 

Böyle bir iddiaya Türkiye’de inanacak iki kesim var. Birisi şakirtler, diğeri de Cumhuriyet Halk Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu. Onların zekası ancak bunu kabullenebilir. Başka da kimse inanmaz. Normal bir rakamdan söz etmiyoruz 100 milyar dolar. Türkiye’de bunların hedefinde olan 3 yatırımı toplasanız 100 milyar dolar etmez. Genel yapım itibariyle Kanal İstanbul’u toplasanız da 100 milyar dolar etmiyor. Böyle bir fütursuzluk, böyle bir toplum algısı yönetme çabası olur mu?

HSYK ‘KORSAN BİLDİRİ’ YAYINLADI, MUAMMER AKKAŞ ELİNDEKİ BELGEYİ ULUSAL TV’YE SERVİS ETTİ

Savcı Muammer Akkaş’ın tavrını nasıl değerlendirmek lazım? Tabi bir de HSYK’nın  korsan bildirisi var… 

Dün savcı çıktı elinde karar, belge dağıtıyor… HSYK’nın kendisi korsan… Yani HSYK’nın yapmış olduğu toplantı korsan bir toplantı zaten. HSYK’nın onursal başı yok, HSYK’nın üye sayısının çoğunluğu yok. Oturuyorsunuz 4 tane cemaat tandanslı hakim karar veriyorsunuz ve açıklama yapıyorsunuz. Bu zaten kendi başına bir korsanlık.

Şimdi bu korsan yapının yargı içerisinde korsan savcıları var, emniyet ieçrisinde korsan emniyet müdürleri, amirleri ve polisleri var. Devletin içerisinde korsan bir başka devlet var. Bunlar birbirleriyle koordineli çalışıyorlar. Siz eğer istihbarat olarak onların arasındaki bu girift ilişkileri hala açığa çıkaramamışsanız, devlet olarak bu sizin de bir zaafınız. Özellikle MİT’e söylüyorum bunu.

Dün basının karşısına çıkıp, “benim soruşturma yapmam engelleniyor” diyor, elindeki belgeleri medyaya servis ediyor. Servis edilen belgelerden birisi de Ulusal TV’de, Aydınlık’ta yayınlanıyor. Nedir, gözaltına alma ya da ifadeye çağırma davetiyesi. Suçlama ne? Terör örgütü. Peki örgütü nasıl ürettiniz? 

Şimdi bir yerden ilişkilendirecekler, muhtemelen El Kaide ile ilişkilendirecekler. Yasin El Kadı’ya bağlayacaklar işi. Yasin El Kadı’ya bağladıklarında, Başbakan’ı bir terör örgütü ile ilişkili hale getirecekler ve uluslararası hukuk düzleminde de sorgulanır bir noktaya taşıyacaklar. Bu kadar mı alçaldınız? Bu kadar mı fütursuzlaştınız? 

ASLAN YUVASINDAN KAÇAN ÇAKALA ÜZÜLMEZ, SEVİNİR

Bugün AK Parti’de istifalar oldu. Dün AK Parti MYK tarafından kesin ihraç talebiyle Disiplin Kurulu’na sevkedilen isimler bugün istifa etti. Bu da operasyonun bir parçası mı? 

Aslan yuvasından kaçan çakala üzülmez, sevinir. Bu istifaların özeti budur, Ak Parti için bir kayıp değildir. Ak Parti için daha da güçlü, daha da dirayetli, kendi tabanıyla kucaklaşma ve kemik tabanını ayakta tutmak için daha da müspet bir gelişmedir. İstifa etsinler, zaten Ak Parti’nin politikalarına da stratejilerine de yakışmıyorlardı. 

TSK İÇİNDEKİ CEMAAT HÜCRELERİ UYANDIRILMAYA ÇALIŞILIYOR 

TSK, bugün açıklama yaparak “Siyasal olaylara karışmayız” dedi. Ancak Muammer Akkaş emniyeti operasyona ikna edemeyince jandarmaya başvurmuş, jandarma da harekete geçmemiş. Buradan anladığımız kadarıyla sanırım devletin bütün kurumları Cemaatin bu tip faaliyetlerinden rahatsız. Siz buna katılıyor musunuz?

Keşke TSK’nın o açıklaması sadece o soruşturma bağlamında jandarmaya müracaat ile sınırlı olsa. TSK içerisinde, hatırlayın Balyoz’la, Ergenekon’la, askeri casusluk soruşturmaları, davalarıyla belli komutanlıklarda çok ciddi anlamda tasfiyeler yaşandı. Bu tasfiyelerin yaşanması, gerekli bilgi ve belgelerin içeride manipüle edilmesi için de bir kadroya ihtiyaç vardı. Bu kadrolar subay ve daha da yukarıdaki düzeyde insanlar tarafından sağlandı. Haliyle benim aldığım duyum, TSK içinde bu paralel yapıyla birlikte hareket eden hücrelerin artık uyandırılmaya çalışılacağı, 2-3 tane üst düzey rütbeli subayın hükümetin özellikle hukuk alanındaki uygulamalarını zehir zemberek açıklamalarla eleştirip istifa edecekleri, bununla da TSK’yı hükümete karşı harekete geçirmeye çalıştıkları… Acaba TSK’nın bugün yapmış olduğu açıklamanın altında “Bizimle oynamayın, bizi bu siyasi arenaya çekmeyin.” mesajı mı var? Ben bunu anlıyorum.  Yoksa Jandarma Genel Komutanlığı’ndan operasyon ile ilgili “operasyonu siz yapın” müracaatı siyasetin içine çekme girişimi değildir. O yüzden içeriden TSK’yı kaşımaya yönelik, TSK içindeki hücrelerini canlandıran Cemaate yönelik bir açıklamaydı o. Ben öyle okuyorum ve bu dikkatlerden kaçırılmaması gereken bir durum. Özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda çok ciddi anlamda bu paralel yapılanma ile birlikte hareket edecek üst düzey subaylar var. 

TSK, PARALEL YAPILANMANIN SİYASAL İKTİDARA BAŞKALDIRAN DAVRANIŞINDAN RAHATSIZ 

Ama yine de jandarmanın harekete geçmemesi sanırım TSK’nın cemaatin bu derin yapılanması karşısında dinamik bir halde beklediğini gösteriyor. 

Zaten kurumsal olarak TSK, bu paralel yapılanmayla birlikte hareket edemez. TSK’nın kurumsal algısından bunu beklemek, artık Türkiye’nin bitmesi ve kapısına anahtar vurup gidin demek anlamına gelir. Böyle bir şey zaten olamaz. TSK çok eminim ki bu paralel yapılanmanın devlete ve siyasal iktidara başkaldıran davranışlarından da rahatsızdır, rahatsız olmaması mümkün değil. Türkiye’de hukukun, adaletin, parlamenter demokrasinin ve demokratik hukuk devletinin varlığına inanan herkesin bugün bu paralel yapılanmanın hem emniyetteki, hem de yargıdaki bireyleri üzerinden başına buyruk hareketlerini, seçilmiş iktidarı yargı yoluyla indirmeye yönelik bu operasyonlarını telin etmesi gerekir. 

4-5 YILDIR DOSYA HAZIRLIĞI VAR 

Bu gerginliğin daha da tırmanmasını beklemeli miyiz? Yeni dosyalar, operasyonlar ortaya çıkar mı?

Çıkacaktır, çünkü aşağı yukarı 4-5 yıllık bir hazırlık var. Bilhassa Zekeriya Öz’ün Ergenekon soruşturmalarından alınmasından sonra emniyet içerisindeki yapıyla birlikte yürüttüğü çalışmalar, bu çalışmalarda elde ettikleri bilgilerle ulaşmak istedikleri hedef için oluşturulan ve kurgulanan dosyalar var. Bunlarla ilgili henüz daha hamleleri gelmedi. Ama bunlar hamle yaptıkça bunun karşılığının verilmediği gibi bir algı ve bu algının yarattığı bir kırılganlık var, ben bunu sezinliyorum. Bence bunların her attığı adım, bunlara ait yeni bir hücreyi ifşa ediyor. Bu anlamda atabildikleri kadar adım atmaları, ellerindeki cephanenin tamamını ortaya dökecek kadar saldırganlaşmaları gerekir. 

CEMAAT İMAMI ERGENEKON SÜRECİNDE İSTANBUL’U KARARGAH HALİNE GETİRMİŞTİ 

Bugün Sabah gazetesinde “Cemaatin polislerinin imamı” olduğu iddia edilen Osman Hilmi Özdil’in fotoğrafı yer aldı.  Bu Cemaatin derin örgütlenmesinin yavaş yavaş deşifre edilmeye başlandığı anlamına geliyor mu? Bir yandan da Cemaate bu anlamda bir mesaj veriliyor mu?

Sakın ama sakın kimse bu yanılgının içerisine düşmesin, Türkiye Susurluk’la birlikte Yeşil’in bir fotoğrafından başka bir fotoğraf ile karşı karşıya kalabildi mi? Biz hala Yeşil’in peşindeyiz, Yeşil’i bulursak Susurluk ve altındaki derin yapıyı deşifre edebiliriz. O kadar faili meçhulü ancak onunla çözebiliriz diye umutla bekliyoruz değil mi? Şimdi kalkıp bir tane Cemaat imamı diye fotoğraf çıktığında bütün her şeyi onun üzerine yoğunlaştırıp, onun peşine düşüp, bu derin yapı deşifre oldu anlamına gelirse; biz o zaman 1995’ten bu yana Yeşil’in bir fotoğrafı ile derin yapının deşifre olmasını bekledik demektir. Bu yanılgıya düşmemek lazım. Ben o şahsı biliyorum, o şahıs bilhassa Ergenekon soruşturma sürecinde İstanbul’u karargah haline getirmişti. Oradaki bu paralel yapıyla, benim tabi şimdi gördüğüm o dönem bunu algılamakta bir zorluk yaşadık, özellikle 97-98’de… O operasyonlarda görevli polislerle ilişki içerisinde olan birisiydi, tanımadığım birisi değil. Ama onu kendi başına emniyet camiasının imamı olarak addetmek bu işi basitleştirir, bu işe karşı oluşacak olan iradeyi, dik duruşu zayıflatır. Çünkü Kocaeli’de de bir tane imam var, o da emniyet için görevli. Gaziantep’te de var, yani bölgesel imamları var. O yüzden sadece Osman Hilmi üzerinde yoğunlaşmamak lazım, her şeyi onun üzerinden beklememek lazım. Ama Sabah gazetesinin yaptığı bu habercilik başarılıdır. Bugüne kadar kim olduğu bilinmeyen bu adamın fotoğrafını çıkarıp koymak, zaten ifşa etmektir. Çözebilmek için bu elimizde çok ciddi anlamda bir belge ve delil olabilir. Ama önemli olan bu adamı alıp sorgulayabilmek, o irade var mı şimdi, ben pek göremiyorum.  

on5yirmi5.com