Mardin’deki katliamın yaşandığı geceye, ekranın etrafında ‘son dakika’ yazısını görmekten sıkılan Reha Muhtar’ın şu sözleri damgasını vurdu: "Son dakika yeterince kaldı, alırsanız önümüzde dönüp durmaz."
Meşhur hikayedir ama yine de konuyu daha iyi anlatabilmek için tekrarlayalım. Köyün çobanı ‘Sürüyü kurt bastı’ diyerek bütün ahaliye haber salmış. İşi gücü bırakan köylüler, koşmuşlar çobanın imdadına. Bakmışlar bir şey yok. ‘Canım sıkıldı’ demiş çoban; ‘Yanıma gelin diye seslendim.’ Birkaç hafta sonra yine seslenmiş.
Kendisine kızgın kızgın bakan köylülere bildik bahaneyi tekrarlamış. Bir süre sonra bu kez gerçekten sürüyü kurt basmış. Çoban feryad ü figan etmiş; ama köylüler ‘Yine bizi kandırıyor’ diyerek kulak asmamış ve kurt bütün sürüyü telef etmiş. İşte televizyonların özellikle de haber kanallarının ‘son dakika’ haberleri aynen yalancı çobanın hikâyesine benziyor. ‘Son dakika’ ve ‘flaş haber’ bantları bu kadar çok çıkınca artık ne seyirciler ne de televizyoncular itibar ediyor yapılan anonslara. Bu konudaki son örnek, ‘Reha Muhtar ile Çok Farklı’ programı.
Reha Muhtar’ın CNN Türk’te sunduğu ‘Reha Muhtar ile Çok Farklı’ programı tam bir skandala döndü. Ekranı çevreleyen ‘son dakika’ yazısından sıkılan Muhtar, Mardin’de 44 kişinin öldürüldüğü haberinin duyulması üzerine geçen alt yazıyı "Son dakika yeterince kaldı, alırsanız önümüzde dönüp durmaz." diyerek kaldırttı. Olayın vahametini tam olarak kavrayamayan Muhtar’ın bu tutumu her habere ‘son dakika’ girilmesine bir tepki olarak yorumlansa da aslında bu tür bantların değerini kaybettiğini gösteriyor.
‘Son dakika’ diye verilen pek çok haberin de ‘eksik’ ve ‘yalan’ çıktığı bilinen bir gerçek. Birbiri ardına ekrana gelen ‘son dakika’ başlığı altındaki bilgilerin yanlış çıkması, izleyicinin televizyon haberciliğine, özellikle de ‘son dakika’ haberciliğine güvenini sarsıyor. Bostancı’daki olayda ilk olarak evde üç teröristin bulunduğu bilgisi verilirken, daha sonra terörist sayısının bir olduğu anlaşılmıştı. Yine yaralılar ve olayla ilgili verilen pek çok bilginin de eksik olduğu ortaya çıktı. Son dakika verilen haberlerin doğruluğuyla ilgili benzer bir tartışma, 25 Mart’taki helikopter kazasıyla aramızdan ayrılan Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölüm haberlerinde de yaşanmıştı. Haberlerin doğru potadan geçirilmesi gerektiğini söyleyen Gülgun Feyman, "Her gördüğümüze sarılıp ekrana koymak doğru değil. Bir de ‘son dakika’ diye bir şey var. Her şey son dakika formatı içine girmez. Seyirci ne oluyor diye bakıyor. Ciddi bir iştir. Eskiden AA flaş geçince zil çalardı. Önemli bir şey vardır. Şimdi zil her şeye çalıyor." diyor. Televizyon kanallarının heyecan olsun diye ‘son dakika’ haberi verdiklerine inanmadığını söyleyen Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Aktaş ise rekabet duygusuna dikkat çekiyor: "Zaman zaman üzerinde çalışılan haberlerde bile eksik unsurlar oluyor. Habercilik ve rekabet duygusuyla bazı bilgiler bu şekilde veriliyor. Ama ben kanalların sadece heyecan olsun diye son dakika haber ve yalan yanlış bilgi verdiklerini düşünmüyorum."
‘Kendi ayağımıza sıkıyoruz’
Rekabet ve ‘haberi ilk veren’ olma kaygısının kanalları yanılttığı bilinen bir gerçek. Ekrana taşınan iri puntolu ‘son dakika’ gelişmeleri sadece kanala değil, habere olan güveni de azaltıyor. "Haberi ilk biz verelim, hızlı olalım derken doğru ve gerçeği vermemeye başlarsak bir süre sonra o anonslar izleyicide hiçbir etki oluşturmaz." diyen televizyoncu Dr. Sedef Kabaş, CNN Atlanta’da çalıştığı yıllarda başından geçenleri anlatıyor: "İzleyicinin inanmadığı haberleri yapıyor olmakla haberciliğin sonuna geldik demektir. Özellikle televizyonlarda ilgi çekmek için bazı tekniklerden faydalanıyoruz. Ama bunu dengeli yapmak gerekiyor. Bizim en büyük nimetimiz izleyicide oluşturacağımız güven. Ben CNN Atlanta’da çalıştığım yıllarda dünyanın her yerinden haberler geliyordu. Tabii ki ilk veren olmak isterdik, ama editörler sürekli çapraz kontrol yapmamızı isterlerdi. Güven ile ilgili problem yaşıyoruz. Güveni tesis etmek, gerçeği verdiğini iddia etmek önemli, bunu inşa etmek zor. ‘Şok’, ‘son dakika’ ve ‘flaş’… Sonra devamı gelmiyor. Peki neden izleyicinin zamanını aldın? Bir nevi kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz."
YUSUF BÜLBÜL – Zaman