Türkan Saylan’ın cenazesinin düşündürdükleri
Son iki yıldır hukukta yapılan usulsüzlükler ve eleştiren hukuk adamlarına rağmen, bunlara pervasızca devam etme eğilimi insanlarda bir korku devletinde yaşadıkları izlenimi vermeye başladı. Nitekim telefon dilemelerinin yasalara aykırı olduğu en son, Danıştay’ın kararıyla da tescil edilmiş oldu.
Toplum gene ikiye bölünüyordu. Halbuki lâik adı verilenler ile dindarlar arasında ümit veren bir yumuşaklık başgöstermeye başlamıştı. Bu usulsüzlük ve pervasızlıkla yapılan gayr-i kanuni, haksız ve hukuksuz işlerin faturası, gene, ne yazık ki bazı basın organlarının da siyasal İslâm söylemi doğrultusunda hareket etmeleri sebebiyle, İslâm’a çıkmaya başladı.
***
Bu soğukluğun, ben Türkan Saylan‘ın cenazesindeki imam efendinin konuşmasıyla kırıldığını gördüm. Çok akıllıca düzenlediği bir metinle, yönetimde esas olanın ehliyet, liyakat, gayret, çalışma olduğu ve takvanın Allah indinde değerlendirilebileceğini anlattı ve çok sempati topladı. İnsanlar bir miting meydanında gibi onu alkışladılar. Biz, cenazelerde böyle şeyleri hoş görmeyiz ama ne yaparsınız, bazen kendiliğinden oluyor.
Bu alkışlayanlar, dualara da hep bir ağızdan âmin diyorlardı ve ellerini açarak dua ediyorlardı. "Korkutmayınız, sevdiriniz" emrine uygun bir hadise cereyan ediyordu velhasıl. Kazanan İslâm olmuştu.
***
Türkan Hanımı bu hadiseler sebebiyle daha yakından tanıdık.Allah rahmet etsin. Keşke sıhhati yerindeyken, cüzzamla mücadelesini, eğitimdeki hayır işlerini daha önce ve daha yakından tanıtsaydı. Darbeyi, şeriatı, baleyi, namazı, başgörtüsünü falan bırakıp topluma, herkese yüreğini açsaydı. Kendinden fazla bahsetmeyi sevmeyen mütevazı biriymiş, ama keşke biraz daha yakından bahsetseydi. Meselâ bir şizofrenik çocuğa iki yıl evinde, çocuklarının yanında alıkoyup bakması, çok düşündürücü bir fedakârlıktır bence. Ben bir zamanlar sokak çocuklarıyla ilgileneceğimi söylemiş ama bunu başaramamıştım.