Erdoğan’ın uydu göndermesini çekemediler

Eğitim Güncel
Engin Dinç’in röportajı Türkiye’de son bir hafta boyunca ODTÜ’de yaşanan gerginlik gündeme oturdu. ODTÜ’de yaşanan olayları üniversite içinden öğretim görevlileri kınadı. Buna ...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı

Türkiye’de son bir hafta boyunca ODTÜ’de yaşanan gerginlik gündeme oturdu. ODTÜ’de yaşanan olayları üniversite içinden öğretim görevlileri kınadı. Buna karşın çeşitli üniversitelerin rektörleri de ODTÜ’de şiddet içeren protestoları kınadı. Ardından çeşitli üniversitelerden öğrenciler devreye girdi ve yine ODTÜ’deki öğrencilere destek olmak için eylemler yaptı. Bu arada Başbakan Erdoğan da üniversitedeki şiddeti eleştiren açıklamalar yaptı. Gelinen noktada, Türkiye’de şiddet içeren öğrenci eylemleri tıpkı 80 öncesi olduğu gibi yine yoğunlaşıyor mu sorusu ağırlık kazandı. Biz de bu konuyu Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı’yla konuştuk.

ODTÜ’NÜN ÖĞRETİM ÜYELERİNİN OLUŞTURDUĞU ATMOSFERİN OLAYLARA KATKISI VAR

ODTÜ’deki protesto ile başlayan üniversitedeki şiddet dalgasının ve yayılan eylemlerin kaynağını nerede aramak lazım? Üniversiteler yeniden politize mi oluyor? Böyle bir durum var mı?
Ben yeniden politize oluyor kanaatinde değilim. Bunun, bazı çevrelerin uzun bir süreden beri var olan AK Parti iktidarına karşı siyaseten geliştiremedikleri muhalefeti başka alanlar üzerinden oluşturma çabasının bir sonucu olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu öğrencilerin yürütmüş oldukları çalışmaların ve yahut da protestolarını dünyadaki medeni hukuk devletlerinde ve ülkelerindeki benzer protestolarla ve yahut da karşı duruşlarla çok fazla bağdaşır bir tarafının olduğunu da düşünmüyorum açıkçası.

Acaba bir yerlerden düğmeye basıldı da ODTÜ üzerinden böyle bir muhalefet mi oluşturulmaya çalışılıyor?
Biliyorsunuz ODTÜ pek çok ideolojik çevrenin romantik mekanı olarak da kabul ediliyor ve bu olayları tetikleyen bu ideolojik çevreler. ODTÜ’de uzun bir süreden beri bu Aydınlıkçı, ulusalcı çevreler muhafazakarları sürekli yermek suretiyle, “çağdaş dünya uzaya gidiyor, siz hala bağnazca birtakım tutum ve davranışlar içerisinde buluyorsunuz, gerici faaliyetlerde bulunuyorsunuz” gibi bir ithamlarla karşı karşıya bırakıyorlardı. Tam da karşı oldukları ve itham ettikleri muhafazakar Başbakan’ın uzaya uydu göndermesinin çekememezliğinin bu olaylarda bir katkısı olduğunu düşünüyorum. İkinci bir husus, ODTÜ’nün öğretim üyelerinin de oluşturduğu atmosferin de buna katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Çok komplocu bir yaklaşım ortaya koymaktan ziyade daha temelde Türkiye’deki sol ideolojinin halka, topluma ve dünyaya bakışının ters olduğunu, dünyadan ne kadar farklı olduğunun bir yansıması olarak okunması gerektiğini düşünüyorum.

TOPLUM,  ŞİDDET İÇEREN EYLEMLERİ MEŞRU GÖRMÜYOR 

Özellikle de şiddete dayanan eylemler, çok geçmişe has eylemler olmaya başladı sanki. 80 öncesini hatırlatıyor ama toplumda bir karşılığı yok gibi duruyor…
Çok doğru toplumda bir karşılığı yok. Dahası toplum şiddet üzerinden herhangi bir şeyi dile getirmenin ne kadar haklı bile olsa çok meşru ve doğru görmüyor, bu tür şeyleri tasvip etmiyor. Çünkü bugün demokrasi gelişmemiş olsa bile pek çok toplumda ve ülkede insanların sivil alanlar üzerinden istedikleri mesajı verebilme imkanları var. Söz gelimi, siz lokal olarak kendi ülkenizde demokratik haklarınızı dile getirecek bir ortama sahip olmasanız dahi, uluslararası arenada bunu dile getirebilecek bir imkana sahipsiniz. Dolayısıyla demokratik protestolarınızı yasadışı alanlar üzerinden dile getirmenin devri çoktan geçti. Kimsenin buna itibar edeceğini zannetmiyorum. Dediğiniz çok doğru. Toplumumuzda bundan dolayı itibar etmiyor. Şu nokta önemli, siz bir ülkede bulunduğunuz atmosferde hakkınızı kullanabilecek demokratik imkanlar bulamazsanız bile, uluslararası arenada böyle bir imkan var. Sözgelimi dünya medyasına taşıyabilirsiniz. Arakan bunun tipik örneklerinden birisidir. Myanmar insanların sesini duyurabileceği bir yer değil. Ama hepimiz Myanmar’dan haberdarız. Çünkü uluslararası alanda, demokratik ve yasal yollardan hakkınızı aramak için başvurduğunuz zaman veyahut bununla ilgili bir çalışma yaptığınız zaman insanlar bunun farkına varabiliyorlar. Buna da böyle bakmak gerekiyor; Türkiye’de antidemokratik yolları meşru gösterecek hiçbir gerekçe yoktur. Şiddeti meşru gösterebilecek hiçbir gerekçe yoktur. Dünyada yoktur, Türkiye’de hiç yoktur.

OLAYLARIN UZUN SÜRE DEVAM EDECEĞİ KANAATİNDE DEĞİLİM

Kafaları karıştıran bir başka konu da olayları polisin tetiklediği noktasında. Acaba gerçekten Türkiye’de polis şiddet dozajını ayarlayamıyor mu? Bu olaylarda polisin de katkısı var mıdır sizce?
Olayların polis şiddetinden kaynaklanarak devam ettiği fikri hakkında, doğrusunu isterseniz olayları görmediğim için çok net bir şey söylemem mümkün değil. Ama şunu söyleyebilirim, ister bu olayda, ister başka olayda kamu gücünü elinde bulunduranlar her zaman dikkatli olmalı ve her zaman orantısız güç kullanmaktan uzak durmalıdırlar. Nerede olursa olsun, bu sadece ODTÜ olayında değil, bütün olaylarda… Çünkü kamu gücünü elinde bulunduranların uyguladıkları baskı hem insanların psikolojisini çok ciddi olarak bozuyor hem de kamunun bir güce dönüşmesi sonucunda, kamu otoritesinin bir güce dönüşmesinin giderek yaygınlaşması kaçınılmaz bir hal alıyor. Günümüz dünyasının hukuki ve sivil toplum kuruluşlarının da temel hedefi, kamu otoritesini toplum üzerinde minimum düzeye indirmektir. Polisin uygulayabileceği orantısız güçleri en aza indirmektir. Bu anlamda bir orantısız güç durumu varsa mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Bunda tereddüt yok. Ama bu olayın çıkışı polisle bağlantılı değil. Başbakanımız oraya gittiği zaman zaten organize bir yapının var olduğunu görüyoruz. Yani bu, “polis bize gaz bombası attı biz onun için galeyana geldik, ortalığı yaktık” söylemi doğru değil. Zaten ortalığı yakmaya gelen bir ekip var. Çantalardan molotof çıkmış, taş çıkmış, bir sürü başka üniversitelerden öğrenciler gelmiş. Hatta bu grubun içerisinde öğrenci olmayanlar var. Dolayısıyla ‘polis bizi tahrik etti ve biz galeyana geldik, bunun için her tarafı yaktık, yıktık’ iddiası, doğru bir iddia değil.

Farklı üniversitelerde öğrenciler ODTÜ’lülere destek olmak için eylem yaptı. Ama buna karşın bazı üniversitelerin rektörleri de ODTÜ’de yaşanan olayları kınadı. Üniversite çevresinde ODTÜ’de başlayan olaylarla gelişen durum uzun süre devam eder mi? Ne tür tepkiler gelir? Hem öğrencilerin hem rektörlerin bu olaylara karşı tavrını nasıl yorumluyorsunuz?
Şimdi esasında üniversitelerin var olan herhangi bir konuyla ilgili, çok hoşumuza gitsin ya da gitmesin fikir beyan etmeleriyle ilgili tavırlarının yadırganacak bir tarafı yok. Nitekim üniversiteler her türlü fikrin konuşulduğu, tartışıldığı yerlerdir. Üniversite senatoları da bu yönde birtakım kararlar alabilirler. Çok yadırganacak bir durumu olduğunu düşünmüyorum. Diğer taraftan öğrenciler protesto da yapabilirler ama bu şiddetle bağlantılı olduğu zaman insanları tedirgin ediyor. Ben olayların çok uzun süre devam edeceği kanaatinde değilim. Şundan dolayı, çünkü bu toplumsal bir karşılığı olan bir hareket değil. Şimdi bunu bence çok net olarak ayırmak gerekiyor. Tatmin olmakla, isyan etmek ayrı şeylerdir. Bu adamlar zaten tatmin olmayacaklardır. Bir haksızlığa, bir otoriteye isyan durumu söz konusu değil. Düşünün, Komünist Manifesto’yu okuyan birisi ‘Zenciler giremez’ diye yazabiliyor. Ben üniversitelerin çoğunda biliyorum Ankara’da, İstanbul’da daha sol grupların yoğun olduğu üniversitelerde her tarafa yazmışlar, pankart asmışlar ‘AKP giremez ’ diye. ‘Zenci giremez’ demekle ‘AKP giremez’ demek arasında bir fark yok. Sol eğilimli birisinin Komünist Manifesto’yu okumuş, Marx’ı tanımış bir insanın böyle bir yazıyı yazması son derece büyük bir çelişkidir. Ve bu tür düşünce ve hareketlerin toplumda bir karşılığı olmaz ve olmayacak.

on5yirmi5.com