Bülent Şahin Erdeğer/on5yirmi5.com
Uluslararası Gençlik Forumu’nun bu yıl 6.sını gerçekleştirdiği ‘Uluslararası Müslüman Gençler Kültürel İşbirliği Toplantısı’ İstanbul’da başladı. İslam dünyasından çok sayıda davetlinin katıldığı toplantıda İslam dünyasının içinde bulunduğu durum masaya yatırıldı. Gençlere hitap eden Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, kaos içerisindeki İslam coğrafyasının kurtuluş reçetesinin ‘İslam birliği’ olduğunu söyledi.
Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı Salih Turhan’ın da katıldığı toplantıda yurtiçi ve yurtdışından parti temsilcileri ve gençlik organizasyonu temsilcileri katıldı.
ZULMÜN SORUMLUSU KİM?
Toplantının açılış konuşmasını yapan İYFO Genel Başkanı Muhammet Musa Budak, sözlerine “Bu güne kadar bu toplantılarımıza “Onur Konuğu” olarak katılan muhterem Necmettin Erbakan Hocamız Rahmet-i Rahmana kavuşmuştur. Hayatını İslam’a ve insanlığın kurtuluşuna vesile olacak çalışmalara adayan Hocamızı rahmetle anıyoruz. Eminim ki hepimiz bundan dolayı mahzunuz, hüzünlüyüz.” diyerek başladı. Budak, İslam âleminin tarihinin en kritik ve en badireli dönemini yaşadığını; birçok İslam ülkesinde zulüm, kan ve gözyaşının hüküm sürdüğünü söyledi. Budak, “Peki, bu zulüm, kan ve gözyaşının sorumluları kimler?” diye sormayı da ihmal etmedi.
Program’da Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak bir konuşma yaparak gençlik hareketlerinin öneminden bahsetti.
Batılın Karanlığına Tek Çare ‘İslam Birliği’
Toplantının açılışında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak da, büyük kaos içerisindeki İslam coğrafyasının kurtuluş reçetesinin ‘İslam birliği’ olduğunu söyledi. “Tüm insanlığa barış ve huzuru ancak Müslümanlar sağlayabilir” diyen Kamalak, “Batılın vazifesi, dünyayı karartmak, insanlığı sömürmektir. Tek çare elbette İslam’dır. Dünyanın bu duruma sürükleneceğini, İslam aleminin yakın bir zamanda kaosa sürükleneceğini öngören Erbakan Hocamız çareyi de göstermiştir. Çare, ‘İslam Birliği’dir. İslam Birliğini kurmak her bir Müslüman’ın boynuna farz-ı ayindir. İnsanlık doğusuyla batısıyla büyük sancılar çekmektedir. Özellikle İslam alemi kaos içindedir. Kardeş kardeşi vurmaktadır. Bu acı bir tablodur. Ama asıl acı olan ölenin de öldürülenin de elindeki silahın emperyalistlerin olmasıdır” diye konuştu.
Kamalak konuşmasında, ‘Gerek kapitalizmin gerekse onunun çocuğu olan komünizmin dünyaya saadet getiremeyeceği açık şekilde anlaşılmıştır. Komünizmin çökmesinden hemen sonra NATO strateji belirlemek için toplandı. İslam’ı ve Müslümanları hedef olarak belirlediler. Şu an Ortadoğu’da, İslam aleminde cereyan eden hadiselerin arkasında haçlıların yeni bir seferi vardır. 11 Eylül 2001 olayları bahane edilerek Irak’a saldıran dönemin ABD Başkanı Bush, ‘bu haçlı seferdir’ demişti.‘dedi.
AGD Genel Başkanı Salih Turhan
İslam ülkelerinin Batılı devletler tarafından sömürüldüğünü ancak İslam anlayışının zulümlere son verebileceğini kaydetti. Turhan, Batı’nın sözde adalet, özgürlük dağıtmak üzere NATO ve BM’yi kurduğunu ancak bunun sadece Batı’nın menfaatlerini koruduğunu belirterek şöyle devam etti:
“İnsanoğlunu dünyanın acımasız dönen çarkı karşısında, ancak hak, adalet ve özgürlük anlayışına sahip bir İslam anlayışı ayakta tutabilir. İslam, kelime manası olarak zaten ‘Barış’ demektir. Yeryüzündeki zulümler ve haksızlıklar ancak inançlı kadroların azim ve kararlığıyla bertaraf edilebilir. Bugün insanlık, maddi ve manevi buhran yaşamaktadır. Dünyayı kasıp kavuran bu buhran, insanlığı yok olmaya doğru götürmektedir. Kan, gözyaşı ve acı bütün dünyayı sarmıştır. Bir avuç ırkçı emperyalist, dünyanın bütün kaynaklarını sömürüp durmakta, milyarı geçkin insan, yeryüzünün sokaklarında aç dolaşmaktadır. Diğer taraftan İslam coğrafyası karış karış işgal edilmekte ve mukaddes beldeler çiğnenmektedir” şeklinde konuştu.
BATI’NIN DEĞERLERİ ALDATMACADIR
Turhan, “Bu vahim gidişata dur demek artık kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Eğer önü alınmazsa bu köhne ve karanlık düzen, daha fazla mazlum ve mağdur üretmeye devam edecektir. Bugün, bütün insanlık sahipsiz bir şekilde kendilerini kurtaracak bir el ve irade beklemektedir. Dünya problemleri gündeme geldiğinde adını sık sık duyduğumuz BM ve NATO gibi kuruluşların dünyada sözde adaleti sağlamak, insan haklarını teminat altına almak, tahakkümünü önlemek ve ayrımcılığa ve haksızlığa son vermek için kurulmuştur.
Ancak bu sorumluluğu yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir. Onların dillerinden düşürmedikleri demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü v.s. gibi ifadeler sadece bir aldatmacadır. Zira bu güne kadar sadece baskıcı ve müstebit yönetimleri desteklemişler, sömürülerinin devamını sağlayanlara arka çıkmışlardır. Ne BM’nin ne NATO’nun insanlığa barış ve huzur getirmelerinin mümkün olmadığı defalarca ispatlanmıştır. İnsan haklarını savunacağım diye kurulan BM ve NATO’nun işlevi artık bitmiştir” diye konuştu.
Pakistan Talebe Cemiyeti Başkanı Zübeyir Safer
Gençlerin İslam konusunda daha bilinçli olması gerektiğini belirten Pakistan Talebe Cemiyeti Başkanı Zübeyir Safer, “Gençlerin İslam konusunda daha bilinçli olmasını ve İslami yönetimleri ele almasını istiyoruz. Gençlerin yüzde 60’ı İslam ülkelerinde yer alıyor.
Gençlerde gruplaşmalar var. Eğer Kur’an vizyonuna sahip olunursa gençler bir şeyler yapabilirler. Hasan el-Benna, Seyyid Kutub gibi hocalarımızı örnek almalıyız. İslam teorik bir din değil. İslam uygulanması gereken bir din.
Kur’an’ın ve Sünnetin kurallarının uygulanmaması gerekiyor. İnsanların İslam’ın kurallarını uygulaması gerekiyor. Yani Biz Müslüman’ız demek değil” dedi.
Batı menşeli yönetim şekli olan demokrasinin yerine İslami hassasiyetlere duyarlı olan yeni bir yönetim modeline ihtiyaç olduğuna değinen Safer, “Demokrasi söz konusu olduğunda yine Batı’nın kurallarını uygulamak zorunda kalacağız. Biz kendi İslami kuralarımıza göre yönetim şeklimizi ortaya koymalıyız” ifadelerini kullandı.
Sudan Gençlik Hareketi Başkanı Abdulmunim Es-Sunnî de "Ben Türkiye’ye gelince kendimi kardeşlerimin arasında hissediyorum. Türkiye yeni Osmanlılardır. Türkiye İslam ülkeleriyle birlikte çalışırsa daha başarılı olur” şeklinde konuştu.
DİKTATÖRLERDEN ÇOK ÇEKTİK AKAN KANA SAYGI DUYUN
IIFSO Genel Sekreteri Ahmed Abdulatti de IIFSO Genel Sekreteri Ahmed Abdelatti konuşmasında Arap Baharına dikkat çekti: Diktatörlerine karşı başlayan ayaklanmalara atıfta bulunarak “Diktatörlerden çok çektik” dedi.
“Düşmanımız güçlü ve planlı biz de güçlü ve planlı olmalıyız” diyen Abdelatti, “Batıl, birkaç genç ayaklandı diye düşmez. Bütün gençlere şunu söylüyorum: ‘Lütfen eli kanlı olmayan bizimle beraber gelsin.’ Bizim devrimlerimiz herkese açık. Yeni bir sayfa açmak istiyoruz. Biz öyle bir entegre sistem yapmalıyız ki gençler başta olmalı. Bütün hedeflerimize varmalıyız. Bundan sonrakiler tek başlıkta toplanabilir o da, hedefe varmak. Bu değişimin, ayaklanmanın yapılması için akan bütün kanlara saygı duymanızı istiyorum.” dedi.
ARAP BAHARI İSLÂMİ UYANIŞTIR ONUR DEVRİMİDİR
Yahya Musa, Mısır’daki halk ayaklanmasının nasıl başladığını ve gelişen olayları anlattı. Mısır halkının İhvan-ı Muslimîn’in çektiği sıkıntılara şahit olduğunu ifade eden Yahya Musa, ‘Yaşanan olaylar duyarlı Müslümanları korkutuyor ve üzüyordu. Fakat İhvan-ı Muslimîn’in inancı ve direnci karşısında halkta korkularını yendi. Eğer bir insan protesto eylemleri sırasında öldürülmez ve tutuklanırsa, denize atılarak öldürülüyordu.
25 Ocak’ta gençler sokaklara çıkıldı. İstedikleri tek şey de İçişleri bakanının görevden alınmasıydı. Bunun için de polis gününü seçtiler. Herhangi ayaklanma, devrim planları yoktu. Bu insanlara sistem lüzumsuz şekilde sert davrandı. Kızgınlık cumasında da sonuçları aldılar. İslami Mücadeleciciler Cuma günlerini çok iyi değerlendirdi.
Mısır’da gerçekleştirilen devrim, Herhangi bir patinin ya da bir tarafın devrimi değildi. Mısır’ın Tahrir Meydan’ı halkla doldu. Fakat maalesef Mısır polisi birçok Mısır’lıyı vahşice öldürdü.
2 Şubat’ta çok güçlü bir şekilde 14 milyon Mısır’lı meydanlara döküldü ve sistem bu insan seline dayanamayarak çöktü.
11 Şubat yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Sadece Mısır’da değil diğer ülkelerde de. Böylece İsrail 1969 savaşından sonraki en büyük darbeyi aldı. İçeriden ve dışarıdan düşmanlar olabilir. Devrimi yönlendirmek iseteyebilirler. Ancak biz bunların üstesinden geleceğiz.
Bizi devrim yapmaya götüren sebepler şöyle;
Hanedan çok zengindi, seçimler şikeliydi, ıslaha ihtiyacımız vardı, Liderliğimizi kaybettik,
Sonuç olarak bu Mısır devrimidir. Bu bizim tarihi devrimimiz. Değişim için onur için bir devrimdir."
İSLÂMÎ KİMLİĞİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ
IIFSO Kurucu Başkanı Mustafa Tahhan ise yaptığı konuşmada "Batı’nın İslami değerleri değiştirmek istediğini" söyledi. İslami değerlere bağlı kalan İslami önderlerin ise çok sıkıntı çektiklerini vurgulayan Tahhan, “İslamın zulme başkaldıran bütün değerlerini değiştirmek istiyorlar. Araplar ve Türkler Yahudiler için önemli değil. Önemli olan İslam’ın değerlerinin değiştirilmesi. Müslüman Kardeşler neden bu kadar sıkıntı çekti. Hasan el-Benna, Seyyid Kutub niçin bu kadar zorluk çekti. Çünkü İslami değerlere bağlı kaldılar. Olayın aslı budur. Batı, bizim değerlerimizi nasıl değiştirmek ister. İspanyol bir yazar şöyle diyor: Amerika’nın oluşması için Batılılar, birçok insan öldürdü. Katliamlar yaptılar. Amerika oluşurken gerçek bir adı vardı; Vahşi Amerika” dedi.
Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra İslam coğrafyasının Batılı devletlerce işgal edilerek, topraklarının küçük parçalar halinde paylaşıldığına dikkat çeken Tahhan, “Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı’nın tüm yerlerini bölüştüler. Osmanlı’yı ortadan kaldırdılar. II. Dünya Savaşı’ndan sonra bununla yetinmeyip değerlerimizi değiştirmek istediler. İslami değerleri muhafaza etmemiz lazım. Batılılardan bize kardeş olamaz.” ifadelerini kullandı.
"Batı niçin Irak’ı işgal etti. Zannediyorlar ki Yahudilerin atıldığı Irak’ın işgal edilmesi lazım. Amerika’nın getirdiği insanların çoğu Yahudi’ydi. Olayların gerçeğini anlamak için Skyes Picot’u hatırlayalım. Osmanlı’nın tüm yerlerini bölüştüler. Osmanlı’yı ortadan kaldırdılar. 2.Dünya savaşından sonra bunun la yetinmeyip değerlerimizi değiştirdiler. İslami değerleri muhafaza etmemiz lazım. Unutulmamalıdır ki Batılılardan Msülümanlara kardeş olamaz.
Kendi aralarında Müslümanlar aleyhinde yayınladıkları kitaplarda ‘biz komünizme karşı savaştık, ama biz hatalıydık’. Komünizmle savaşmanın hata olduğunu asıl sorunlarının İslam olduğunu belirtiyorlar. Ve bunun sonucu olarak da İslamofobia ortaya çıktı."