Abdullah Güner’in röportajı
İnsan ve Medeniyet Hareketi Genç Hareket’in kökleri 1980 öncesi MTTB ve Akıncılar’dan başlayarak günümüze kadar uzanan 40 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Geçmişteki aksiyonun yerini bugün insan yetiştirmeye adayan Genç Hareket, Eyüp’te Bahariye Medresesi’nde çalışmalarına 30’a yakın üniversitede ve 60 noktada gençlik çalışmalarını yürütürek devam ediyor.
İnsan ve Medeniyet Hareketi Yönetim Kurulu Üyesi Sıtkı Sezgin Kızılkoca ile Genç Hareket’i konuştuk.
İNSAN VE MEDENİYET HAREKETİ
“GENÇ HAREKET’İN VAR OLUŞ AMACI BİR NESLİN ÖZLEMİDİR”
Öncelikle bize Genç Hareket’i anlatır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?
“Genç Hareket”, İnsan ve Medeniyet Hareketi’ne bağlı tüm kurum ve üniversitelerdeki gençlik çalışmalarının üst çatısı olarak faaliyet göstermektedir. İstanbul ve Anadolu illerinde organize çalışma veya temsilci düzeyinde 30’a yakın üniversitede, Ortaöğrenim gençliğine yönelik çalışma yapan kurumlarımızla beraber yaklaşık 60 noktada gençlik çalışmalarını yürütmektedir.
Gençlik çalışmalarımızı “Genç Hareket” olarak adlandırmamız yeni olmakla beraber, Genç Hareket’in kökleri 1980 öncesi MTTB ve Akıncılar’dan başlayarak günümüze kadar uzanan 40 yıllık bir geçmişe dayanıyor.
Genç Hareket’in var oluş amacı derseniz özetle bir neslin özlemi diyebilirim. Bu öyle bir nesil ki; Her bir ferdi takva dairesinde halkalanmış ve İslam kardeşliği şuuruyla birbirine kenetlenmiş, Mazi-hal-istikbal yorumu ve sorgusu yapabilecek bir tarih şuuruna sahip, Yerelliği önemseyen ve yeryüzündeki tüm Müslüman halkları kardeş bilen, onların tırnağına halel gelse acısını yüreğinde hissettirecek bir ümmet bilincine sahip, yakın çevresindeki insanlardan başlamak suretiyle halka halka İslam dairesine insanları davet aşkıyla yüklü bir nesildir.
Genç Hareket bu neslin inşa sürecinde mimarlıktan inşaat işçiliğine kadar her tür sorumluluğa önem vermekte ve talip olmaktadır.
Genç Hareket olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Gençlerle ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Genç kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir. “Yerin altında gömülü hazine” anlamına geliyor. Aynı kelime anlamındaki gibi gençliği bir cevher olarak nitelendiriyoruz. Ancak cevher yerin altından çıkartıldığı şekilde pek değerli gözükmez. Değerini bilmeyen onu taş, toprak bile zannedebilir. Çok büyük miktarda cevherden çok küçük miktar kıymetli maden elde edilir. Dolayısıyla gençliğin ihtiva ettiği bu kıymeti hassas bir maden işçisi gibi ortaya çıkarmak ve bu kıymeti yine usta ellerle mücevhere dönüştürmek gerekmektedir. Gençlik için örnek abiler, rehber ablalar, ufuk insanlar, öncü şahsiyetler çok önemlidir. Uzaktan işaret edene değil, koluna girip birlikte yürüdüğüne gençlerimiz abi diyor, abla diyor. Bu sebeple gençlik çalışmaları derken rehberler yetiştirmek, eğitimcileri geliştirmek, örneklik tabloları oluşturmak, maddi-manevi ağırlıklarından arınacağı güzel mekanlar ihdas etmek ve tüm gündemleriyle beraber gençliği her taraftan kuşatmak gençlik çalışmalarının vazgeçilmezlerindendir.
Gençlerle ilgili çalışmaları iki eksende yürütüyoruz. Ortaöğrenim gençliğine yönelik çalışmalarımızı ağırlıklı olarak kurumlar üzerinden, üniversite çalışmalarını genel merkez üzerinden yürütüyoruz. Ortaöğrenim gençliğine yönelik haftalık düzenli genel/özel sohbet programları, etüt faaliyetleri, geziler, yaz-kış kampları, sportif turnuvalar, veli ziyaretleri gibi faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Üniversite gençliğine yönelik bir kısmı öğrenci evlerimizde olmak üzere haftalık düzenli genel/özel sohbet programları, Genel Merkezde her Cuma gerçekleştirdiğimiz Bahariye Buluşmaları, konulu panel programları, konferanslar, geniş katılımlı salon programları, yardım faaliyetleri, yaz-kış kampları, Şehir dışı/Yurt Dışı geziler vb. faaliyetleri yürütüyoruz.
“ABİLİK VE ABLALIK MÜESSESİ GENÇLİK ÇALIŞMASININ ÖZÜDÜR”
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Doğru hedefler, doğru istikamet, doğru rehberler, doğru kaynaklar, doğru zamanda doğru ve dozunda mesajlar gençlikte çok önemlidir. Yine de bunlar arasında en önemlisi nedir diye sorsanız rehberler derim. Abilik ve Ablalık müessesi gençlik çalışmasının özüdür. Bir gencin dünyasında ünisyet ve ülfet nispetinde abisi ve ablası belli yaş dönemlerinde aileden bile daha etkili olabiliyor. İsyan ve sorumsuzluk dönemlerinde gençlerin yakın yaş kuşağındaki rehberler gençlerle ailelerinden çok daha rahat iletişim kurabiliyorlar. Gerek söz ve fiilleriyle örneklik misyonunu gerçekleştirmelerinde, gerekse bilgi ve tecrübeleriyle gençlerin fikir ve gönül dünyasının şekillenmesinde rehberlere büyük görevler düşüyor.
Tabi referans kaynakları da unutmamak gerek. Kuran ve Sünnet merkezli, Tevhid eksenli bir hayat standardı yakalamak için beslenme kaynaklarına çok dikkat etmek gerekir.
“GENÇLİK ÇALIŞMALARINDA SUNİLİĞİN HAYAT ŞANSI YOKTUR”
Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?
Gençlik dönemi hayat çizgisinde çok kritik bir sürece tekabül ediyor. Öyle bir dönem ki hayatın ondan sonrasına müspet ya da menfi doğrudan etkiliyor. Gençliğin gündemleri, öncelikleri, benlik-kimlik mücadelesi, çağın getirdikleri derken dikkate almanız ve vakıf olmanız gereken bir sürü etken var. Bunlardan uzak bir şekilde, kendi değer algılamamız ve yöntemlerimizle gençliğe nüfuz edebilmek oldukça güçtür. Gençliği kendi seviyesinde yakalamak ve oradan itibaren ona rehberlik edebilmek ve tam da ihtiyacı olduğu bir “ağabey” ya da “abla olabilmek gerekir. İşte gençlik eğitimcileri ve rehberleri için en zorlayıcı yer burasıdır. Yaşınız ne olursa olsun, eğer gençlik çalışmalarının bir parçasıysanız, o dönemin realitelerine kayıtsız kalamazsınız. Devamlı surette kendinizi geliştirmeli, daha fazla okuma yapmalı ve her daim gençlikte müspet ya da menfi trend olan hususiyetlere karşı “güncel” olmalısınız. Bunlara karşı söyleyecek bir sözünüz olması gerekir.
Gençliğin teveccüh ettiği batıl işleri yok sayarak veya görmezden gelerek değil, yerine takva sınırları içerisinde meşru başka şeyler ikame etmek gerekir. Müslümanca duruşun gerekliliklerine gençliğin ikna edilmesi gerekir. Tabi bu noktada size karşı güçlü bir emniyet ve bağlılık hissiyle yaklaşması ve sizden kopmak, nefse hoş gelen o batıl işlerden kopmaktan daha ağır gelmesi lazımdır ki sözlerinizin, sükutunuzun, gönül koymanızın bir tesiri olabilsin. Gençlik çalışmalarında suniliğin hayat şansı yoktur. Çok kolay kendini ele verir. Tam bir samimiyet içinde olmalısın. İşte bu gibi hususiyetler gençlik çalışmalarının en zorlayıcı kısımlarıdır diyebilirim.
“TARİHİ MİRASIMIZI ‘ÇAĞIN İDRAKİNE AKTARMAK’ GİBİ TEMEL MİSYONUMUZ VAR”
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Gelenek derken biz iki temel olguyu kapsamda önemsiyoruz. Hem bu coğrafyanın temelleri üzerinde yükseldiği ‘İslam Medeniyeti’ geleneği, hem de hareket olarak 40 yıllık bir maziye dayanan yürüyüşümüz. Kadim medeniyetimize bu çağda temsilci olmanın bizlere yüklediği çok ciddi sorumluluklar var. Tarihi miraslarımızı, çağlar üstü değerlerimizi, tarihsellik çukurları içerisine terk etmeden Akif’in dediği gibi “çağın idrakine aktarmak” gibi temel bir misyonumuz var. Bu vazife gayet tabi ki tarihe hakkıyla vukufiyet gösterenlere nasip olacaktır. Bu noktada bizlere çok ciddi görevler düşüyor.
Hareket geleneğimize sahip çıkmak anlamında da geçmişten geleceğe doğru uzunca bir yolda hassasiyetlerimiz, inanç merkezli değerlerimiz değişmeden her dönemin kendi realitesi içerisinde yürüyüş tarzını, iş tutuş biçimini, yöntemlerini güncelleyerek yolumuza devam etmenin gayreti içerisindeyiz. Dava yolunda şehit verdiklerimiz, hizmet yolunda ömür sermayesini tamamlayan abilerimiz, kardeşlerimiz bizlerin ve gençlerimizin önünde tertemiz bir numune-i imtisal olarak davamıza, iddiamıza, geleneğimize daha sıkı sarılmak anlamında bize güç veren kıymetlerimizdir.
“STK’LARIN DEVLET REFLEKSİYLE MÜCADELEYİ GEVŞETMELERİNİN İZAHI YOK!”
Türkiye’de yakın zamana kadar özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların birçoğunun bugün çözüldüğünü görmekteyiz . Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
“Özgürlük” kelimesini oldum olası hiç içime sindiremedim. Sınırları belirsiz, nerede başlayıp nerede duracağı belli olmayan bir kontrolsüzlüğü çağrıştırıyor. Bu kavramla beraber Türkiye’nin son yıllarda özgürleşme adına attığı adımlara da genel anlamda ihtiyatla yaklaşıyorum. Evet, çok güzel gelişmeler oluyor ancak asıl odaklanmamız gereken bu verilen hakların gelecek nesillerin elinden tekrar alınmasını da engelleyecek daha kalıcı bazı adımlarla pekiştirilmesi olmalıdır. Bugün başörtüsü yasağı yasal veya anayasal bir değişiklikle ortadan kalkmış değil. Daha önce yasak olduğu dönemlerdeki bütün hükümler bugün de geçerlidir. Bu meselenin belki bir anayasal güvence altına alınması, ilgili kanun ve yönetmeliklerde farklı yorumlanmayacak bir açıklıkta tanımlanması gerekiyor.
Diğer bir mesele de dikkatlerimizi başörtüsü gibi özgürlük mücadelesinde simge olmuş bir alana teksif ederek, o alanda bir gevşemenin başka haklarımızın elimizden alınmasına veya onlar için mücadele etmemize sebep teşkil etmemelidir. Hükümetler belli dengeler veya takvim dahilinde özgürlük alanlarını genişletmek hedefinde olabilirler ancak STK’ların adeta devlet refleksiyle mücadeleyi gevşetmelerinin, hak mücadelesinde zaafa düşmelerinin pek izah edilir tarafı yok diye düşünüyorum. Ölçülü, sivil ve tamamen meşru hakların müdafaasından müteşekkil bir dik duruşu her zaman muhafaza etmeliyiz.
“GENÇLERİN YURTDIŞI TECRÜBESİ YAŞAMASI FAYDALI OLABİLİR”
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
Kolay yoldan daha müreffeh bir hayata kapı aralamak, güzel bir CV hazırlamak, akademik kariyer yapmak vb. birçok sebep sayılabilir. Özellikle son yıllarda MEB bursu ile çok sayıda genç yurtdışında birçok üniversitede yüksek lisans, doktora yapma şansı elde ediyor. Devlet bile yurtdışı eğitimini bu kadar teşvik ediyorsa bu soruyu Türkiye’de neyden memnun olmadıkları şeklinde sormamak lazım bence. Belki bu vesileyle adeta bir devlet politikasına dönüşmüş olan yurtdışı eğitimine nasıl baktığımız veya ülkeye ne katabilecekleri sorabiliriz. Her halükarda gerek dil becerisi kazanmak ve akademik olarak derinleşmek anlamında gerekse farklı kültürleri tanımak ve yeni ilişkiler kurabilmek adına yurtdışı tecrübesi yaşamak faydalı olabilir.
Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
Adı üstünde sanal dünya. Gerçek olmayan ama sanallaştırılmış gerçeklikle, gerçek hayatta yapması imkansız olan birçok şeyi başarma imkanı sağlaması ve bir noktadan sonra gerçekten daha fazla keyif veren bir hale dönüşmesi. Gençlerin bilgisayar oyunlarına bu denli düşkün olma sebebi bu olsa gerek. Yani tükenmek bilmeyen ateş gücüyle, düşmanlarını birer birer öldürmesi veya futbol oyunlarında frikik, röveşata gollerle rakiplerini dize getirmesi farklı bir haz veriyor olsa gerek. Bu durum tasvip ediyor değiliz elbette ancak bu gerçeği görmezden gelemeyiz. Gençlerimize bu anlamda yapabileceğimiz en büyük katkı bilgisayarda harcadıkları vakti belli bir sınırda tutma, doğru yönlendirmeler yapma ve alternatif programlarla onlara vakitlerini daha hayırlı geçirebilecekleri ortamlar oluşturmak gerekir.
“BU ZEMİNİ BİR İMKANA DÖNÜŞTÜRMENİN YOLLARINI ARAMAK GEREKİR”
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz? Gençler özellikle Facebook ve Twitter’da başka bir dünyada yaşıyor gibi… Bu dünya nereye gidiyor sizce?
Sosyal medyayı hem bir imkan hem de bir tehdit olarak görüyorum. Ölçüyü kaçırmadıktan sonra, paylaşımlara ve mahremiyete dikkat etmek koşuluyla ciddi faydalar sağlayabilir. Ne var ki ülkemizde sosyal medyada geçirilen günlük ortalama süre dört saatlerde iken bu dengenin sağlanması kolay değil. 7-8 yıllık bir geçmiş i olduğunu düşünürsek sosyal paylaşım sitelerinin popülaritesi daha epey bir süre devam edecek gibi duruyor. Yine yok saymadan, içinde bulunarak ve bir dengeye çekmeye çalışarak gençlere bu zemini bir imkana dönüştürmenin yollarını aramak gerekir diye düşünüyorum.
“TEKNOLOJİYE KAYITSIZ KALMAK GİBİ BİR LÜKSÜMÜZ OLMAMALI”
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle nereye gidiyor?
Teknolojik ürünlerin tüketici sıkıntısı çekmediği bir dönemdeyiz. Özellikle sizin de ifade ettiğiniz gibi Y kuşağı ciddi bir pazarlama sahası. Türkiye’de ortalama telefon değişme süresi iki yılın altında. Zannediyorum bu araştırma genç kuşak için yapılmış olsa çok daha aşağıda çıkacaktır. İşin felsefesine, empoze ettiği kültüre vs. takılmayacağım. Gençler için mesele oldukça yalın. İşin felsefesi ile uğraşacak vakitleri de gündemleri de yok. Önümüzdeki yıllarda da bu trend böyle devam edecek.
Gençlikle ilgilenen bizler içinse mesele daha karmaşık. Teknolojiye kayıtsız kalmak gibi bir lüksümüz olmamalı. Mümkün olduğunca meseleye içeriden yaklaşmalıyız. Kendisiyle kesişim noktaları pek fazla olmayan abi ve ablalardan gençlerin alacağı pek bir şey olmaz. Ne kadar eleştirsek de onun dünyasında belli bir hacim teşkil eden nesneleri tek bir hamlede etkisiz kılamayız. Bu tarz meselelere karşı sabırlı ve meşru başka araçlarla alternatifler oluşturarak baş etmek gerekir.
“İSLAM’IN OMUZLARINDA YÜKSELDİĞİ BİR GENÇLİK”
Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Gönül verdiğimiz değerlere gönül veren gençler hayal ediyorum. Allah anıldığında yürekleri titreyen. Efendimizin ilk halkasında halkalanan gençler gibi İslam’ın omuzlarında yükseldiği bir gençlik. Çağın sahabeleri olmaya aday bir gençlik. Bütün hayalimiz, gayretimiz bu yönde. Rabbim bizleri muvaffak eylesin.
On5yirmi5.com