Abdullah Güner’in röportajı
Milli Türk Talebe Birliği 14 Aralık 1916 da İttihat ve Terakki iktidarı döneminde kuruldu. O yıllarda İttihat Terakki, Pan Türkist bir hareketin içinde olduğundan bu gayeyle kurdurduğu teşkilatlardan birisi de Milli Türk Talebe Birliği idi.
Daha sonra 1916-1920 arasındaki dönemde MTTB gençliği siyasi çekişmelerin içinde rol almış, ülke içindeki aksiyonunu sürekli diri tutmuştur. Ardından 1926-1936 yılları arasında da cumhuriyet kadrosunun resmi görüşü doğrultusunda, devlet desteğiyle birtakım çalışmalar yaptı. Turancı çizgide kalarak kozmopolitliği reddetti. “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyası başlattı. Aynı zamanda ülke meselelerine sessiz de kalmadı. Hatay’ın Türkiye’ye ilhakında, Suriye’yle Türkiye arasında oluşan sorunlara karşı izinsiz miting düzenledi. Ve 22 Kasım 1936 da kapatıldı. Bu dönemde MTTB ile birlikte pek çok STK da kapatıldı. Sadece halkevleri açık kaldı.
1946 yılında MTTB’nin yeniden kurulmasıyla başlayan bu dönemi de kendi içinde iki ayrı devre olarak düşünülebilir. 1946 – 1965 yılları arasında sol cereyanların etkisinde bir MTTB, 1965 – 1980 arasında ise milliyetçi ve muhafazakâr çizgide bir MTTB etkin oldu. 1965 yılından itibaren ise MTTB faaliyetlerini milliyetçi bir yapıda sürdürmüştür. Komünizmle mücadele alanında toplantılar tertip etmiş ve kampanyalar başlatmıştır. “İlk olarak düşünülmesi icap eden husus; “Milli Birlik” fikrini sağlam unsurlara dayayıp kökleştirmektir.” gibi sloganlarla mücadele gayesi ortaya konmuştur.
1980 askeri darbesiyle dördüncü devresini de tamamlayan MTTB, beşinci dönem olarak 27 Mart 2008 tarihinde “Talebe Birliği Federasyonu” adı ile resmen yeniden kurulmuştur. “Mesafe ne kadar uzak olursa olsun, başlangıç için, ilk adım en önemli olandır ve tabiî ki ardından gelenlerin tetikleyicisidir” düşüncesi ile bir araya gelen bir grup idealist genç tarafından, İstanbul başta olmak üzere dört ayrı ilde toplam sekiz aktif üniversite ve talebe derneği MTTB’yi yeniden canlandırmak gayesi ile bu yolculuğa destek olmuşlar ve çalışmalara başlamışlardır.
Milli Türk Talebe Birliği’nin geçmişten günümüze yaptığı çalışmaları ve Türkiye’de gençliği MTTB Başkan Yardımcısı Rıdvan Koçak’la konuştuk.
MİLLİ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ
"BÜYÜK TÜRKİYE İDEALİNİ TAŞIYAN GENÇLER"
Öncelikle bize MTTB’yi anlatır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?
Öncelikle bu röportaj imkânını bize verdiğiniz için teşekkür ederek söze başlamak istiyorum. Türkiye’nin en köklü öğrenci teşkilatı olan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), 1916 yılında Osmanlı Devleti zamanında kurulmuştur. 12 Eylül 1980 İhtilali ile birlikte kapatılan diğer parti ve sivil toplum kuruluşları gibi MTTB’de kapatıldı. Aradan geçen 26 yıl boyunca bu teşkilatın yokluğu hep hissedilmiştir. Tarihler 16 Aralık 2006’yı gösterdiğinde ise, efsane teşkilat MTTB yeniden bir grup idealist genç tarafından kuruldu. Her yönü ile Büyük Türkiye idealini taşıyan bu gençler kısa sürede ülkenin dört bir yanında teşkilatlanmış ve gücünü geleneğinden alarak bugün yurt içinde 40, yurt dışında ise 5 şubeye ulaşmıştır. Geleceğini kendisi, toplumu ve dünya insanlığı için en iyi şekilde inşa edecek, üniversite gençliğinin taşıması gereken sosyal, kültürel ve fikri donanıma sahip gençlerin yetiştiği bir okulun adıdır MTTB.
"MTTB SADECE ÜLKEYİ YÖNETEN KADROYU DEĞİL, HAYATIN İÇİNDE YER ALAN NESİLLERİ YETİŞTİRDİ"
MTTB, çok köklü bir sivil toplum kuruluşu… Geçmişte sizin çatınız altında yetişen insanların bugün bizi yöneten insanlar olarak ülkemize hizmet etmesini nasıl görüyorsunuz?
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, 1960’lı yıllardan İhtilale kadar geçen zaman zarfı içinde MTTB bütün çatışmalardan, kavgalardan ve sürtüşmelerden uzak durma gayesini gütmüştür. Bugün, sizin de belirttiğiniz gibi ülkeyi yöneten kadronun MTTB içerisinden çıkmış olması o zaman zarfı içerisinde takınılan tutumun ne kadar isabetli olduğunu açıkça gösteriyor. MTTB gençliği daima kavgalardan uzak duran, ülkenin menfaatine uygun fikirler ortaya koyan, kendini geliştiren, ideolojik ayrışmalardan kaçınan, okuyan, düşünen ve üreten bir nesli hayal etmiştir. Geçmiş dönemlerde yapılan bu çalışmalar bugünümüze ışık tutmaktadır. Şunu da belirtmeliyim ki, MTTB sadece ülkeyi yöneten kadroyu değil, hayatın içerisinde yer alan sanat, edebiyat, sinema, ekonomi, spor ve buna benzer birçok alanda nesiller yetiştirmiştir.
MTTB’nin gençlerle ilgili çalışmalarında özellikle dikkat ettiği hususları, ana çizgisini anlatır mısınız?
Teşkilatımıza gelen her bireyin, ilgi duyduğu; siyaset, edebiyat, sinema, müzik, spor, tiyatro gibi dallarda kendilerini yetiştirebilecek ve geliştirebilecek materyaller sunmak ve onları geçmişin ilhamıyla gelecekte en iyi yere taşımak diye özetleyebiliriz.
"’52 HAFTA’ PROGRAMINI TEŞKİLATLARIMIZDA UYGULAMAYA BAŞLADIK"
MTTB olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Ayrıca gençlerle ilgili çalışmalarınızdan, birlikte neler yaptığınızdan kısaca bahseder misiniz?
Gençlik dinamizmin, üretkenliğin, her türlü zulme ve zorbalığa meydan okuyabilmenin en gür sesidir. Bu doğrultuda yaptığımız çalışmaları ise şu şekilde özetleyebiliriz; Öncelikle bütün teşkilatlarımız ile birlikte belirlediğimiz özgün bir kitap listesini üniversite öğrencilerine ulaşımını sağladık. Bu çalışmaya paralel olarak ise üç ana başlık altında ’52 Hafta Programı’nı teşkilatlarımızda uygulamaya başladık. Bu iki çalışmada ki ana gaye teşkilat mensubu arkadaşlarımızın bilinçaltlarına, Peygamberin Hira’dan insanlığa sunduğu mesajı iletmektir. Bunların yanı sıra teşkilatlarımız haftalık Müslüman Gençlik Düşünce Toplantıları, Edebi Cephe, Çileli Geceler, Yarınki Türkiye Akademisi, Gençler Söyleşiyor, Yorumluyorum, Büyük Düşünce Akademisi gibi projeleri yürütürken, yaptığımız araştırmalar ve rapor çalışmaları da, günlük siyasi meselelere sunduğumuz, geleceğe dönük çalışmalarımızda bize yol göstermektedir. Konferanslar, istişare kampları, dil kursları, basın açıklamaları, haftalık yapılan gündem toplantıları yaptığımız çalışmalar arasında yer alıyor.
"ÜSTAD NECİP FAZIL’IN GENÇLİĞE HİTABESİNDEKİ GENCİN NELERİ BAŞARABİLECEĞİNİ ANLATIYORUZ"
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Kanı deli deli akan gençlere, doğru modelin Peygamber Efendimizin hülyasındaki gençliğin nasıl olması gerektiğini hatırlatmakla yola koyuluyoruz. Daha sonra hemen hemen bütün teşkilat mensuplarımızın ezbere bildiği Üstad Necip Fazıl’ın Gençliğe Hitabesindeki, gençlik özlemini ve bir gencin neleri başarabileceğini anlatıyoruz. Bundan mülhem MTTB’li gençlik geçmişinde ki gibi; nefretin yerine merhametin, hiddetin yerine hikmetin, husumetin yerine muhabbetin, şikâyetin yerine feragatin, art niyetin yerine iyi niyetin, tenkit yerine tebriğin, tehdit yerine teşvikin, itiraz yerine iknanın, ifşa yerine inşanın, su-i zan yerine hüsn-ü zanın, dayatmanın yerine anlatmanın, küstürmenin yerine güldürmenin, üzmenin yerine sevindirmenin, yargılamanın yerine yardım etmenin, korkutmanın yerine cesaret vermenin, emretmenin yerine empati kurmanın, negatifliğin yerine pozitifliğin hasletlerini kişiliklerinde barındırmaya gayret ediyorlar.
"YENİ ANAYASA RAPORUNDA ÖZGÜRLÜKLER KONUSUNA DERİNLEMESİNE DEĞİNİLDİ"
Türkiye’de yakın zamana kadar özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların devam edenleri olduğu gibi çözülen, çözümsüz kalınanların da var olduğu görülmekte. Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Türkiye’de yıllarca azınlığın çoğunluğun isteklerine tahakkümü söz konusuydu. Bu durum çeşitli kisvelere bürünerek yıllarca halkına zulmetmeyi kendine reva gördü. Ülke özgürlüğe adım atmak istediğinde bu duruma gizli şer odakları tarafından el atıldı. Malumunuz bu adımlar hep darbelerle kesintiye uğratıldı. Darbelerle anılan ve yüzümüzü kızartan bu gidişe ilk defa cesaretle dur diyebilen bir hükümet çıktı ve kısmen de olsa, bizi biraz daha özgürlüğe yaklaştırdı. 2008 yılında hazırladığımız ve TBMM’ye sunulan, kabul edilen ve yeni anayasa yazım sürecinde referans alınacak raporlar arasına giren, ilk ve tek gençlik raporu olma özelliğini taşıyan ‘Yeni Anayasa Raporu’nda da özgürlükler konusuna derinlemesine değinilmiştir. Özgürlüklerin bu kadar genişletildiği demokratik bir Türkiye’de, kamuda uygulanan başörtüsü yasağı ise Büyük Türkiye idealine ulaşılmasında önemli bir özgürlük problemi olarak hala karşımızda durmaktadır. Bu gibi problemlerin biran önce çözüme kavuşturulması bizleri daha da memnun edecektir.
"MTTB GELECEĞİN TÜRKİYE’SİNİ İNŞA EDİYOR"
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de gerçekten neyden memnun değil?
Hayatının büyük bir kısmını okumaya ve düşünmeye adayan büyük düşünür Cemil Meriç usta bir gözlem gücüyle sunduğu Bu Ülke kitabında şöyle der: ‘Ülkesini yaşanmaz bulanlar, ülkesini ‘yaşanmaz’laştıranlardır.’ Bu doğrultuda gençlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Ülkesini bırakıp gitmek yerine, ülkesinde kalarak bu ülkeyi yaşanabilir kılmaya çalışmalıdırlar. İşte burada MTTB gençliği ülkesine sevdalı bireyler yetiştirerek, geleceğin Türkiye’sini inşa ediyor. Ancak günümüzde devletimize de büyük sorumluluklar düşmektedir. Avrupa’da ve Amerika’da bulunan eğitim olanaklarının çok hızlı bir şekilde ülkemizde de uygulanması bu problemi çözecektir.
"TELEVİZYONLU ODADAN TELEVİZYONSUZ ODAYA GEÇMEK HİCRETTİR"
Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
‘Cami minarelerinden ve televizyon vericilerinden halka yönelen mesajlar birbirine zıt olursa ne elde edebiliriz ki?’ İslam Deklarasyonu’nda Aliya bu sancılı durumu özetlemektedir. İşte burada sanal dünyanın sunduğu kodlamaları, insan fıtratına ve İslam çizgisine göre şekillendirmeyi başarırsak, gençlerde meydana gelen sakat fikir doğumlarının önüne geçebiliriz. Gençlerin algılamaları, bakış açıları, görüşleri o zaman İslamileşir. Zihinleri kırbaçlayan şair Cahit Zarifoğlu şöyle der: ‘Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda değil cihad etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?’ Bunun yanı sıra Hekimoğlu İsmail televizyonun zihinleri iğdiş etmesinden çekincesini şöyle belirtir: ‘Televizyonlu odadan, televizyonsuz odaya geçmek hicrettir.’
"BUGÜN GENÇLER HAYATI 140 KARAKTERLE OKUYACAKLAR"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Sosyal medyanın günümüz de önemli bir iletişim aracı olduğu tartışılmaz. Bugün bütün şirketler, partiler, markalar sosyal medya üzerinden kitlelere ulaşmaya başladı. Ancak bu gelişmeler, gençleri sürüklediği erozyon karşısında bizi endişelendirmektedir. Sosyal medya gençleri cezp edip, zaaf noktaları üzerine yoğunlaşarak istedikleri yöne yönlendirmektedir. Sosyal medyanın bu denli etkilemesi karşısında tedbirler alınmazsa, bugün gençler hayatı 140 karakterle okuyacaklar. Bülent Akyürek’in ironiyle süslediği şu cümlesi aslında hakikatin vahimliğini göstermektedir. Şöyle der Akyürek: ‘Sırtımda ki mızrağı ben facebook’tayken çıkarın.’
"TÜM İSLAM COĞRAFYASINDA YAŞANAN ZULÜMLERİN BU GENÇLİĞİN ELİYLE SONA ERMESİNİN DÜŞÜNÜ KURUYORUZ"
Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Her alanda kendini ispatlamış güçlü ve büyük Türkiye’nin; insan onurunu önemseyen, temel hak ve hürriyetleri tam anlamıyla teminat altına alan, tam demokrasiye ulaşmış, hukukun üstünlüğünü tesis etmiş, özgür bir ülke olmasını hayal ediyoruz. Belini büken, kamburlaştıran bir çağı sırtından atarak yaşanabilir bir ülke olmasını özlüyoruz. Sınırların olmadığı ancak müminlerin kardeş olduğu vasfını hatırladığı, ilahi adaletin kâinatta yerini bulmasını diliyoruz. Bugün Suriye’de, Mali’de, Filistin’de, Arakan’da ve tüm İslam coğrafyasında yaşanan zulümlerin bu gençliğin eliyle sona ermesinin düşünü kuruyoruz.
Ve diyoruz ki: ‘Ey İnsanlık, Ey Hasta Çağ; Bu Gençliğin Nefesiyle Dirileceğin Günü Bekle!’
Ayrıntılı Bilgi İçin: www.mttb.org.tr
On5yirmi5