Türkiye ’emin’ coğrafyalardan biri olacak!

Stklar
Abdullah Güner’in röportajı Medeniyet Gençliği, tarihi ile barışık, kendi medeniyet değerlerinden haberdar ve bu değerleri yüceltecek bir neslin yetişmesi gerektiğinin farkındalığıyla ilim, kült...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

Medeniyet Gençliği, tarihi ile barışık, kendi medeniyet değerlerinden haberdar ve bu değerleri yüceltecek bir neslin yetişmesi gerektiğinin farkındalığıyla ilim, kültür ve sanat alanında faaliyet göstermek amacıyla 7 Ocak 2012 tarihinde kuruldu.

Medeniyet Gençliği bu anlamda tarihi birikiminin farkında olan ve bu değerlerin yeniden içinde bulunduğumuz çağa taşınabileceğinden emin adımlarla konferanslar, seminerler, toplantılar düzenliyor. İlahi bir eksende doğruyu duyan ve duyurmaya azmeden bir gençliğin inşası için kendi medeniyetinin, kendi tarihi köklerinin birikimden beslenerek hem gençlere hizmet ediyor hem de bu mirası geleceğe taşımayı kendine hedef ediniyor.

Medeniyet Gençliği’nin yapmış olduğu çalışmaları ve Türkiye’de gençliği Medeniyet Gençliği Genel Koordinatörü Fatih Ayhan Bey’le konuştuk.

MEDENİYET GENÇLİĞİ

"MEDENİYET GENÇLİĞİ, İLİM, KÜLTÜR VE SANAT ALANINDA FAALİYET GÖSTERECEK"

Medeniyet Gençliği hangi amaçla, ne zaman kuruldu? Neler yapıyorsunuz? Hareketinizi tanımlayıp, çalışmalarınızı anlatır mısınız?

Tarihi ile barışık, kendi medeniyet değerlerinden haberdar ve bu değerleri yüceltecek bir neslin yetişmesi gerektiğinin farkındalığıyla bir araya gelen genç neferlerin oluşturduğu, logosu ve amblemini de 7 0cak 2012 tarihinde açıklayan, neslimize hitaben kurulmuş; ilim, kültür ve sanat alanında faaliyet gösterecek bir harekettir Medeniyet Gençliği.


"GENÇLİK: İNSANIN HEM BÜTÜN ZAAFLARININ ÖZETLENDİĞİ BİR ‘AĞ’ HEM DE BÜTÜN ERDEMLERİNİN GİZELNDİĞİ BİR’ÇAĞ’"

Medeniyet Gençliği olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Gençlik sizin için ne anlam ifade ediyor? 

Bu sorunun cevabını Medeniyet Sohbetleri’nde misafirimiz olan değerli büyüğümüz Yazar Yusuf Kaplan Medeniyet Gençliği’ni konu alan bir yazısında şu sözlerle ifade etmişti: Gençlik: İnsanın hem bütün zaaflarının özetlendiği bir “ağ”, hem de bütün erdemlerinin gizlendiği bir “çağ”.

Gençlikte, yaban otları da bitebilir ve insanı yabanîleştirerek kendisine bile yabancılaştırabilir; “peygamber çiçekleri” ekilerek insanlığa her dem taze bir haberin müjdesi de verilebilir ve yüce, sonsuz bir yolculuğun tohumları da yeşertilebilir.

Bizler Gençlik tanımını değerli ağabeyimiz kadar iyi yapamayabiliriz lakin ne demek istediğini iyi anlayan ve peygamber çiçekleriyle yüce ve sonsuz bir yolculuğun yılmaz fertleri olmayı hedeflemekteyiz.

"MEDENİYET GENÇLİĞİ NUMAN KURTULMUŞ’UN FİKİRLERİNDEN İSTİFADE EDEREK YOLA ÇIKMIŞTIR"

Numan Kurtulmuş’un Medeniyet Gençliği’yle organik bağı var mıdır? Medeniyet Gençliği’nin mimarlarından biri olarak mı görüyorsunuz Kurtulmuş’u? Bize Numan Kurtulmuş ile kurmuş olduğunuz birlikteliği anlatır mısınız?

Yakın tarihimizde batılılaşma yönelişine karşı çıkan, İslam mânii terakki değil diyen çok önemli düşünce adamları var, kendi medeniyet değerleri üzerine bu süreç içerisinde Türkiye’deki kendi medeniyet değerleri üzerimizde siyasi mücadele verilmesinin de yolunu, imkanını hazırlayan önemli fikir adamlarını ola gelmiştir, bu isimleri hiç olmazsa ismen bilmeniz gerekir diye düşünüyorum. Bunlardan birkaç tanesini söyleyeyim, Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi, İslam felsefesi, İslam medeniyetini ihya tezini ortaya koymuştur. Said Halim Paşa, siyaset sosyolojisi ve siyaset teorisini bizim medeniyetimiz açısından yorumlamıştır. Mehmet Akif Ersoy, bir siyasi vizyon ve bir misyon oluşturmuştur, bu isimlerin açtığı fikri ve ilmi çalışmaların yanı sıra vizyoner bir duruş ve tavır sergilemeleri de elbette ki çok önemli bir husus işte tamda bu bağlamda sorunuzu cevaplandırmak istiyorum.

Medeniyet Gençliği, günümüzde bu duruşu sergileyen ve iletişim dili gençlik çalışmalarına en yakın olan, karşılaşılan sorunların çözüm önerileri ile birlikte değerlendirilmesini dile getiren, hayatın siyasetten ibaret olmadığını her fırsatta vurgulayan bir isimden yani değerli büyüğümüz Numan Kurtuluş’un fikirlerinden istifade ederek yola çıkmıştır. Kendisi ile organik bir bağımız olmamakla birlikte fikir ve tavsiyelerine önem vermekte ve fırsat buldukça gençlik ve medeniyet tasavvuru üzerine istişarelerimizi yapmaktayız.


"BİZE GÖRE GENÇLİĞİN EN BÜYÜK SORUNU YÖNELİŞ PROBLEMİDİR"

Medeniyet Gençliği Türkiye’deki gençlerin en büyük probleminin ne olduğunu düşünüyor? Buna karşın gençlerin en güzel davranışının ya da özelliğinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Aslında sayılabilecek çok fazla konu var lakin asıl vurgu yapılması gereken konuya bu kadar sorunun türediği noktaya bakmak ve onu tespit etmek isteriz. Bize göre Gençliğin en büyük sorunu yöneliş problemidir.

Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayan ve hâlâ devam eden Batılılaşma eğilimi ve gençlere sunulan rol model isimlerdir bu problemin sebebi. Ne yazık ki, içerisinde bulunduğumuz yüzyılda medeniyet değerlerimizin gençler tarafından benimsenmemesi, bir bakıma bu değerlerin bir zümre tarafından başkalaştırılmak suretiyle bir kalıba sıkıştırılmak istemesinden kaynaklanmaktadır.

Bu zümre ki; Osmanlı’nın geri kalışında ve Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte yanlış anladıkları modernlik yaftasıyla batı toplumlarının yaşam ve kültür taklitçisi haline gelmişlerdir. Bu nedenledir ki; tarihi eşsiz başarı ve kazanımlarla dolu bir topluluk olarak kültürel ve sanatsal manada adeta kısır kalmış ve bu nedenle millet olarak çağın gereksinimlerine cevap veremez hale getirilmiş durumdayız. Bu yanlış yöneliş karşısında ne mutlu ki, dik duran, slogandan ibaret olmayan, ilmi ve fikri çalışmalarda bulunan değerli isimler de ola gelmiştir.

Bunlardan bazılarını sayacak olur isek; Anadolucu, halkçı bir siyaset çizgisinden bahsedebiliriz. Tabi ki başka isimler de var burada o isimleri de söyleyebiliriz. Ama bunların İçerisinde gerçekten Kemal Tahir’i, İdris Küçükömer’i, Nurettin Topçu’yu çok önemli isimler olarak zikretmekte büyük fayda vardır. Kemal Tahir, İdris Küçükömer, Türkiye’nin sol geleneğinden geliyor olmasına rağmen Anadolucu, halkçı, medeniyet değerlerine bağlı önemli düşünce adamlarıdır ve Türkiye’de bu anlamda bizim medeniyet çizgimizin tahkim edilmesinde büyük roller üstlenmişlerdir.

Bir başka çizgi ise, medeniyet mücadelesini bu ülkede veren, hayır biz yenilmedik biz kendi medeniyetimizi yeniden ihya ve inşasını gerçekleştirecek ve bütün insanlığın önüne sürebiliriz diyen önemli isimler var. Bunlardan birisi, çoğunuzun yakından bildiği Sezai Karakoç Allah uzun ömür versin Cumhurbaşkanlığı ödülünü almaya gitmeyecek kadar fikrinin onuruna sahip büyük bir insan.
Ayrıca bu sürecin içerisinde milletin kendi değerleriyle tanışması, buluşması noktasında çok önemli katkıları olan başka isimlerde var, örneğin bun en başında Rahmetli Erbakan Hocamızın ismi aklıma geliyor. Ona benzer birçok kimse bu sürece katkıda bulunmuş binlerce genç yetiştirmiştir. Bize azda olsa teselli olan bu kaynaklardan beşlenen genç nüfusun medeniyet tasavvurunu benimsemesi ve medeniyet değerlerimizin yeniden inşa ve ihyası için değişik çatılarda olsalar da var güçler çalışmalarıdır.

Medeniyet Gençliği’nin web sitesinde bir “Gençlik Araştırması” anketi yapıyorsunuz. Bu anketin içeriğinden, nasıl sonuçlar elde ettiğinizden bahseder misiniz?

Medeniyet Gençliği olarak ilim, kültür ve sanat alanlarında ağırlıklı olmak üzere birçok konuda gençlerimizin kendilerini geliştire bilecekleri doğru sorgulama ve doğru analizlerde bulunacakları bir yapı ve çalışma silsilesi oluşturmayı hedefliyoruz.

Gençlik Araştırması bu bağlamda önemli konu başlıklarımızdan biridir. Alt yapısı yeni oluşturulmuş ve halen devam etmekte olan söz konusu araştırmamız gençliğin eğilim ve sorunlarını, manevi ve sosyal sorunlarını tespit çalışmasını sürdürmektedir. Sonuçları yakın bir tarihte internet sitemizden analizleri ile birlikte açıklanacaktır.


"ÇALIŞMALARIMIZ, İNANÇ VE MEDENİYET DEĞERLERİMİZDEN ASLA TAVİZ VERMEDEN AHLAK VE MANEVİYAT ÇİZGİSİNDE YAPILMAKTADIR"

İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?

Medeniyet Gençliği ilke esaslarının ilk maddesi; ‘Çalışmalarımız toplumun her kesimini kapsayacak şekilde, inanç ve medeniyet değerlerimizi esas alarak ahlak ve maneviyat çizgisinde yapılması çalışmaların vazgeçilmez şartıdır.’

Bu maddeden de anlaşılacağı üzere çalışmalarımız toplumun her kesimini kapsayacak şekilde inanç ve medeniyet değerlerimizden asla taviz vermeden ahlak ve maneviyat çizgisinde yapılmaktadır. Bu bizim temel dinamiğimiz ve vazgeçilmez kuralımız, yola çıkış sebebimizdir.

 
 

"MEDENİYET GENÇLİĞİ BÜNYESİNDE BULUNAN GENÇLERİN ORTAK ÖZELLİĞİ GENİŞ GÖNÜLLÜ OLMALARI"

Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?

Tarihsel tecrübenin ve bugün gelinen noktanın öneminin farkında olmak Medeniyet Gençliği’ni diğerlerinden farklı kılan bir özellik. Medeniyet Gençliği bünyesinde bulunan gençlerin ortak özelliği ise geniş gönüllü olmaları. Yani her yapıdan ve gelenekten gelen gençlerle rahatça oturup sohbet edebilme ve birlikte, ortak hareket etme kabiliyetine sahip bir yapı Medeniyet Gençliği. Bir çatı olma iddiasında değil. Paydaşları çoğaltma ve ortak noktalarda birliktelikleri arttırma iddiasında.

Kuru sloganların peşinde koşmanın bugünün gençlerinin çok uzağında olduğunun farkındayız. Bilgiye ulaşmanın eskisinden çok daha kolay olduğunu bilerek, gençliğin üzerine doğru sürekli hücum eden bilgi kirliliğinden sıyrılıp daha doğru bir fikri çizgi üzerinde ilerlemek gayesindeyiz. Siyasal ve teorik anlamda yaşanan süreçleri daha iyi anlayarak ve kavrayarak fikren doğru yerde durarak, faaliyet eksenli ilerlemek istiyoruz. Üzerinde ilerlediğimiz hattın geçmişte yaşanan tüm çabaların bir sonucu olduğunun bilincindeyiz.

Kimsenin çabasını ve emeğini inkar etmiyoruz. Yetiştiğimiz fikir havzasının artıları ve eksileri olduğunu bilerek, bundan sonrası için inancın, ahlakın, bilginin, irfanın ve aksiyonun, medeniyet değerlerimiz üzerinden üretilecek sesin, düşüncenin, insanlığın muhtaç olduğu ses, düşünce olduğuna inanıyoruz. Bu bağlamda amaç ve hedef doğrultusunda ortak payda sağlayacak her kurum, kuruluş ve şahısla iş birliğine de gideriz.

Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

Geçmişimiz bizi yolumuzdan alıkoymayacak bir biçimde şimdiye bağlar, geleceğe doğru bir medeniyet köprüsü kurmaktır hedefimiz. Bu bağlamda tarihi kazanımlar ve başarıların tekrarlandığı slogandan ibaret bir yapı olmak yerine, değerli ilim ve fikir insanlarının eserlerinden faydalanıyor ve bu eserleri günümüz gençliğinin istifadesine sunuyoruz.


"YENİ ANAYASA, ULUS-ÜNİTER DEVLET ANLAYIŞINDAN VAZGEÇİP MİLLET KAVRAMINI REFERANS EDİNEN BİR ANAYASA OLMALI"

Yapılacak yeni anayasada nelerin olmasını istersiniz? Yeni anayasa süreciyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Yeni anayasada birinci problem 19 ve 20. yüzyılın akıl tutulması olarak tarif edebileceğimiz ulus-üniter devlet anlayaşından ne derece feragat edilebileceğidir. Modernizm sonrası toplumun refahını bireyin refahına feda eden ekonomik ve sosyal anlayışın hakim olduğu yaşlı kıta Avrupa, bu anlayışı devam ettirebilmenin ruhu olarak ulus-devlet modelini benimsemiştir. Bu uğurda iki dünya savaşı ile ağır bedel ödemiş, sermayenin ve hizmetin serbest dolaşabileceği bir siyasi yapı inşa etmiştir. Bu uğurda, yakın tarihte Birleşik Slavya’yı parçalayarak Bosna dramı olarak da bildiğimiz sürece devam etmiştir. Dünyadaki tüm akımlar gibi ulus-üniter devlet akımıda önüne gelen tüm setleri devirmiş, Osmanlı Devleti’de bu akıma karşı koyamamıştır. Osmanlı mirası üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de birçok kültürlülük bakiyesi olmasına rağmen ulus-üniter devlet anlayışı ile kurulmuş ve kuruluşundan bu yana bir takım temel sıkıntılarını çözememiştir. Her ulus devlet gibi tek tip ulus yaratma projesiyle yola çıkmış, bu uğurda başta İslamcı gelenek olmak üzere Alevi kimliği ve Kürt etnistesi ile sonu asla gelmeyecek olan ve hiçbir kazananı olmayacak olan bir kavgaya tutuşmuştur.  Ülke gerek iktisadi gerek sosyal enerjisini bu uğurda heba etmiş ve tarihi misyonunu yerine getirememiştir.

Yapılacak ilk sivil anayasadan beklentimiz bu kazananı olmayan kavgaya sebebiyet veren ulus-üniter devlet anlayışından vazgeçip millet kavramını referans edinen bir anayasa olmasıdır. Ancak bu şekilde bir anayasa hem bu coğrafyanın hem de bu coğrafya insanının vicdanını temsil edebilecektir.

Yapılacak yeni anayasa süreci, bu milleti oluşturan tüm farklı unsurların farklılıklarını zenginlik kabul ederek sürece dahil etmesi gerekmektedir.

"ÖZGÜRLÜK BİR ANLAMDA BİREYİN HAREKET SERBESTİSİNİ İFADE EDER OYSA İSLAM BİZE CEM (CEMAAT, TOPLULUK) OLMAYI ÖĞÜTLER"


Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Bireyin refahını maksimize etmeye çalışan ekonomik ve sosyal anlayış, bunu sağlamak için bireyin özgürlüğünü baz alan bir hukuk sistemi geliştirmiştir. Yani özgürlük kavramı bir anlamda Batılı bir kavramdır ve şekli olarak bireyin hareket serbestisini ifade eder. Bireyin mensubu olduğu toplumdan bağımsız hareket edebilmesini ve kendi faydasını maksimize etmesini sembolize eder. Mensubu olmaktan iftihar ettiğimiz, menşei vahyi olan öteki medeniyet algısı İslam ise bize cem (cemaat, topluluk) olmayı öğütler. Bireyin değil toplumun hukukunu ve menfaatini korur. Yani batılı bir anlamda özgürlükten imtina etmemizi ve böylece HÜR olmamızı öğütler. İnsanların cem olması hür olmaları ile mümkündür. Bu bağlamda Türkiye modernizmin hâkim olduğu tüm toplumlar gibi ortalamanın üstünde bir bireysel özgürlük kültürüne sahip olup, toplumsal hürriyetten yoksundur.

"BU COĞRAFYADA YAŞAMAK PARADOKSAL BİR DURUM"

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar?

Medeniyet ve tarihi kökleri itibariyle toplumsal hürriyet anlayışından gelen, fakat cari konjonktür itibariyle bireysel özgürlük anlayışının hâkim olduğu bu coğrafyada yaşamak, paradoksal bir durum arz etmektedir. Bu paradoksal durum sonucu arada kalmış bir sosyolojik yapı ortaya çıkmış ve tüm arada kalmışlıklar gibi bu yapı başta gençler olmak üzere insanları mutlu etmemiştir. Gençler haklı olarak arada kalmışlıktan kurtulmak için bir tercihte bulunmak zorundadır ve eğitim sistemimizin de yönlendirmesiyle tercihini batıdan, yani bireysel özgürlükten yana kullanmak istemektedir. Gençlerin Türkiye’den gitmek istediği tüm araştırmalarda da görüleceği üzere tercihleri hep Batı ya da Batılı medeniyet algısının egemen olduğu ülkeler olduğu görülecektir.

Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları,  görüşleri, kodlamaları,  hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?

Buradaki sorun gençlerin televizyon ya da sanal dünya ile şekillenmeleri değil, televizyon ve sanal dünyanın hangi medeniyet algısı üzerine inşa edildiği ile alakalıdır.


"NEYE İTİRAZ ETTİKLERİNİ BİLİYORLAR FAKAT NE İSTEDİKLERİNİ BİLMİYORLAR"

Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’ ile sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu dünya nereye gidiyor sizce?

İletişim çağının kaçınılmaz sonucu, tüm kapalı toplum ve devletlerin bu yapıyı sürdüremez olmalarıdır. Özellikle Arap coğrafyasında görülen kapalı toplum ve devletler sosyal medya aracılığıyla dış dünya ile bağını kuvvetlendirmiş, çoktan miadını doldurmuş olan baskıcı yönetimlere karşı ümmi bir isyan dalgası başlamıştır. Biraz önce de ifade ettiğim gibi bu ümmi isyanlara sebebiyet veren sosyal medya Batılı bir anlayış ile inşa edildiği için ortaya çıkan sonuç İslami anlamda asla bir devrim değildir. Batılı bir zihinle inşa edilmiş olmanın sonucu olarak Arap toplumlarını küresel kapitalist sisteme entegre etmek gibi bir sonuca ulaşmıştır. Bir başka ifade ile: “Neye itiraz ettiklerini biliyorlar fakat yerine ne istediklerini bilmiyorlar” diyebiliriz.


"TÜRKİYE HÜR BİR TOPLUM OLMAYI BAŞARCAK VE ‘EMİN’ COĞRAFYALARDAN BİRİ HALİNE GELECEK"

Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?

Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki tarihsel ve toplumsal hafızaya güvenimiz tamdır. Batılıların tabiriyle öteki medeniyet algısı İslam üzere olan bu topluluk ve haliyle gençleri eninde sonunda kendi değerleri üzerine iktisadi, hukuki ve sosyal bir yapı inşa edecektir. Bu şekilde inşa edilmiş Türkiye hür bir toplum olmayı başaracak ve “emin” coğrafyalardan biri haline tekrar gelecektir. İslami olarak bir ülkenin ya da sistemin meşruluğu “emin olma” kriteri ile ölçülür.

Emin olmak; insanların canını, malını, rızkını,  nesebinin salahiyetini, yarınını, dilini, kültürünü ve kutsalını güvende hissetmesidir. İnsanların kendini baştan sona emin hissettiği bir Türkiye hayal ediyoruz.

Ayrıntılı Bilgi İçin: www.medeniyetgencligi.com

On5yirmi5
 

  • Universitas terbaik Tapanuli
  • tutorial dan tips zeverix.com
  • https://insidesumatera.com/
  • https://prediksi-gopay178.com/
  • https://margasari.desa.id/
  • https://sendangkulon.desa.id/