Abdullah Güner’in röportajı
İlahi bir çizgi gözeterek yola çıkan Medeniyet İlim, Kültür, Eğitim ve Dayanışma Derneği, kanaat önderliğini akademisyen ve hukukçuların üstlendiği 40 yıllık bir birikimin ardından 2005 yılında kuruldu.
İslâm’ın yeniden yeryüzüne hâkim olabilmesi ve medeniyetinin ihyası için üzerine düşen sorumluluğun bilincinde faaliyetlerini yürüten Medeniyet Derneği, İslam Medeniyetinin ihyası ve İslam’ın hâkimiyetinin ancak sahih bilgilerle donanmış ilim sahiplerinin öncülüğünde mümkün olabileceği düşüncesiyle faaliyetlerinin merkezine eğitimi yerleştiren ve bu alanda çalışmalarını yoğunlaştıran bir dernek. Bu anlamda Medeniyet Konferansları, Medeniyet Seminerleri, Tefsir Dersleri yapmakta, lisans ve yüksek lisans öğrencilerine maddi, manevi destek olmaktadır.
Medeniyet İlim, Kültür, Eğitim ve Dayanışma Derneği’nin yapmış olduğu çalışmaları ve Türkiye’de gençliği Medeniyet Derneği Genel Koordinatör’ü Fatih İrdam Bey’le konuştuk.
MEDENİYET İLİM, KÜLTÜR, EĞİTİM VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
"İSLAM MEDENİYETİNİN YENİDEN İHYASI İÇİN FAALİYETLERİMİZİN MERKEZİNE EĞİTİMİ YERLEŞTİRDİK"
Öncelikle bize Medeniyet Derneği’ni anlatır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?
Medeniyet İlim, Kültür, Eğitim ve Dayanışma Derneği olarak Rabbimizin “sizden iyiliği emreden, kötülüklerden alıkoyan bir topluluk bulunsun” buyruğunu yerine getirmek, bir hayat nizamı olan İslam’ı yeryüzünde tekrar hâkim kılmak ve İslam medeniyetinin ihyasına katkıda bulunmak amacıyla 2005 yılında kuruluşumuzu gerçekleştirdik. Amacımız İslam’ın gösterdiği hedefleri, yine İslam’ın meşru kabul ettiği araçları kullanarak gerçekleştirmektir. İslam’ın bu noktada bize gösterdiği nihai hedef; “din”in yani insanların boyun eğdiği egemenlik kaynağının ve bu kaynaktan alınan hükümlerin sadece Allah’ın olmasının sağlanması ve yeryüzünden “fitne”nin kaldırılmasıdır. (Bakara, 193; Enfal, 39)
İslam’ın bize gösterdiği hedefleri gerçekleştirmek ancak sahih bilgilerle donatılmış kadrolarla mümkündür. Medeniyet Derneği olarak bizler de İslam medeniyetinin yeniden ihyası için faaliyetlerimizin merkezine eğitimi yerleştirmiş bulunmaktayız.
Tefsir dersleri, Medeniyet algımızın tartışılmazı olan vahyin doğru anlaşılması amacıyla başlatılan ilk eğitim faaliyetimiz olmuştur. Tefsir alanında önemli bir birikime sahip olan Beşir Eryarsoy Hocamızın verdiği tefsir dersleri her Cuma akşamı saat 20.00’de Medeniyet Derneği Şehremini Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilmektedir.
Eğitim faaliyetlerimizin içerisinde konferanslar, seminerler ve sempozyumlar da yer almaktadır. 2006 yılında Seyyid Kutub Sempozyumu, 2009 yılında Mevdudi Sempozyumu 2012 yılında Hasan el Benna Sempozyumu gerçekleştirilmiştir.
Derneğimizin yürüttüğü eğitim ve kültür faaliyetlerini yaygınlaştırabilmek amacıyla İstanbul’un her iki yakasında derneğimize bağlı Kültür Merkezleri kurulmuştur. Kültür Merkezlerinde haftalık ve aylık seminerler düzenlenmekte, çocuklara ve hanımlara yönelik özel eğitim faaliyetleri yürütülmektedir.
"GENÇLİK, ÖMRÜNÜN BU DÖNEME GÖRE DEĞER KAZANDIĞI BİR EVREDİR"
Medeniyet Derneği olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Gençlerle ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Gençlik, kişinin dünya tasavvurunun şekillendiği, hayata bakışının ete kemiğe bürünmeye başladığı, içerisinde değişim arzusunun, büyük gayret ve heyecanın bulunduğu ve birtakım pratiklerin de yaşandığı, genel olarak ömrün bu döneme göre değer kazandığı bir evredir.
Tarih içerisinde tüm büyük değişimlerde gençler etkin rol oynamış, değişimin dinamizmini oluşturmuştur. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de İslam dini ile şahsiyet bulmuş gençlerin İslam Medeniyetinin ihyasında aynı etkin rolü oynayacağı inancındayız. Ama maalesef şunu görüyoruz ki günümüzde eğitim kurumları bu görev ve sorumluluğa sahip gençleri yetiştirmekten uzaktır. O halde hepimizin sorumluluğu Necip Fazıl’ın da ifade ettiği gibi “kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek” gençliği oluşturmaktır.
Dernek olarak şuna inanıyoruz: İslam medeniyetinin ihyasında sorumluluk alacak gençlerin İslami bir şahsiyete sahip olması gerekir. İslami bir şahsiyet, İslami bir zihniyete sahip olmayı gerekli kılar, İslami zihniyet ise İslam akidesini doğru almış olmaya dayanır. Biz eğitim anlayışımızın temeline İslam akidesini koyuyoruz. İlköğretim ve lise öğrencilerinin temel dini ve ahlaki bilgileri derli toplu bir şekilde edinmeleri amacıyla derneğimiz tarafından bir eğitim seti oluşturulmuştur. Kültür merkezlerimizde bu eğitim seti belli bir müfredat çerçevesinde okutulmaktadır. Üniversiteli gençlere yönelik ise genel ve özel eğitim programlarımız bulunmaktadır.
"GENÇLERİN CESARETİ, BİLGİ VE TECRÜBELERİNDEN DAHA FAZLA"
İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?
Şüphesiz gençler üzerinde yapılacak çok ciddî tahlillere, bu tahlillerden çıkan neticelerin değişik açılardan değerlendirilmesine, eğitim ve öğretim için çizilecek plan ve programların buna göre yapılmasına ihtiyaç var. Gençlerin yakından tanınması, duygularının, düşüncelerinin, heveslerinin, arzularının bilinmesi onlarla birlikte yürümeyi kolaylaştıracaktır.
Gençlerin en belirgin özelliklerinden biri de cesaretlerinin, bilgi ve tecrübelerinden daha fazla oluşudur. Bildiklerini, mevcut bilgilerinden çok daha fazla zannedişleri, çevresinde yaşananlara kendi bakış açılarından başka bakış ve değerlendiriş açılarının bulunabileceğini, belki de bu açıların daha doğru olabileceğini zor kabul edişleridir. Atalarımız bu konuda çok güzel bir tespitte bulunmuşlar ve demişler ki: “gençler düşünebilse, yaşlılar yapabilse”. Bizim de bu konuda ihtiyaç duyduğumuz şey tam da budur. Gençlerimizi, geçmişte aynı şeyleri tecrübe etmiş hocalarımızla, ağabeylerimizle bir araya getirerek onların tecrübe ve birikimlerini paylaşmalarını sağlamaktır.
"HAYATIN GAYESİNİN FARKINA VARDIRACAK BİR USUL TAKİP EDİLMELİ"
Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?
Eğitim metodunun gözden geçirilerek, gençleri hayatla barışık kılacak, onlara anlam katacak, hayatın gayesinin farkına vardıracak bir usul takip edilmelidir. Gençliğin farklı dönemlerinin araştırılıp, kişilerin tek tek gelmiş oldukları aile, çevre, kültür, gelenek vb. tetkik edilerek ve bölgesel, ülkesel ve dünya algılamasının oturtulması gerekmektedir.
Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Yapılacak olan çalışmalarda, tecrübeli insanların görüşlerinden istifade ederek, ders çıkartan, uygun görülen anlayışların devam ettirildiği, yanlış görülen geleneklerin terk edildiği bir anlayış takip etmekteyiz.
"TÜRKİYE’DE ÖZGÜRLÜKLER, LİBERALİZMİN ÖZGÜRLÜĞÜ TANIMLADIĞI ÇERÇEVEDE GERÇEKLEŞİYOR"
Türkiye’de yakın zamana kadar özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunlarla ilgili birtakım adımlar atılsa da önümüzde ciddi sorunlar olduğu aşikâr. Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Türkiye’de özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu, şuan için bu sorunların bir kısmı çözülmüş durumda. Bunu kabul etmek gerekir. Ancak bununla beraber şunu da kabul etmek gerekir ki bu özgürlük anlayışı İslam’ın tanımladığı bir özgürlük anlayışı değil, liberalizmin tanımladığı bir özgürlük anlayışıdır. Türkiye’de özgürlükler, liberalizmin özgürlüğü tanımladığı çerçevede gerçekleşiyor, biz ise bunun İslam’ın tanımladığı çerçevede olması gerektiğini düşünüyoruz. Liberalizmin tanımladığı özgürlük anlayışı içinde zinaya da özgürlük vardır, faize de özgürlük vardır; ama İslam’ın tanımladığı bir özgürlük anlayışı içerisinde bu yoktur.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?
Gençlerin hemen hemen hepsinin aynı eğitim sistemi içerisinden geçip, hayatlarının en güzel dönemlerini sınav, aile baskısı, çevresel, toplumsal, sosyolojik etkenlerden etkilenerek geçirmeleri onları psikolojik olarak yıpratıyor. Aldıkları eğitim sistemi içerisinde maalesef ülkelerine hizmet etmesi gerektiği şekliyle idealize edilememiş olmalarından dolayı da gençler fırsatını bulduğunda yurt dışına gitmeyi ve orada yaşamayı düşünüyor.
"SANAL DÜNYA İLE BESLENEN GENÇLER KİTAP OKUYAN GENÇLER KADAR DERİNLİK KAZANAMIYOR"
Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
Sanal dünyanın zihinlerimizi karmaşıklaştırdığı, anlamsızlaştırdığı bir ortamda yaşıyoruz. Sanal dünya ile beslenen gençler kitap okuyan gençler kadar derinlik kazanamıyor, birçok şey hakkında bilgi sahibi olabiliyorlar fakat bu bilgiler yüzeysel. Ayrıca sosyal ilişkiler de sanallaşıyor, insan ilişkilerinde özü, samimiyeti yakalamaktan uzaklaşıyoruz.
Gençleri sanal dünyanın artıları ve eksileri konusunda bilgilendirecek, onlara zamanın kıymetini hatırlatan eğitim programları yapılmalıdır. Burada aileye, cemiyetlere, hatta ülkenin eğitim bakanlığına büyük işler düşüyor.
"GENÇLER KENDİLERİNİ NEDEN KLAVYE İLE DAHA RAHAT HİSSEDİYORLAR BUNUN SORGULANMASI GEREKİR"
Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’ ile sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
‘Arap Baharı’ üzerinden sosyal medyaya biçilen payın büyük olduğunu düşünüyorum. Bu biçilen pay bazen bu ayaklanmaların gerçek sebeplerini örtecek dereceye kadar vardı. Sosyal medya bu noktada katalizör görevi görmüştür, bu doğrudur ancak insanların sosyal medya üzerinden yapılan bu çağrılara kulak vermesinin toplumsal birtakım sebepleri vardır. Bu toplumsal sebepler olmadan her Facebook, Twitter çağrısının toplumsal karşılık bulacağını beklemek yanılgı olur. Bu noktadaki sosyal medyanın gördüğü işlevi toplumsal gerçeklerin önünde görmemek gerekir.
Sosyal medya, her bir kişiye, gruba kendi medyasını oluşturma, kendi sorunlarını başka insanların gündemine getirme gibi bir fırsat sunuyor. Hâkim, egemen medyada gündem olmayacak bir mesele, sosyal medyada gündem olabiliyor.
Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri, gençlerin söylemekten belki hicap duyduğu, bilinçaltında yatan iyi ya da kötü bazı meselelerin, yazmanın söylemekten kolay olması dolayısıyla belki de, gün yüzüne çıktığı yerler oluyor. Sosyal medyanın karşısında durmak güç. Devletlerin artık bunu bir gençlik politikası olarak gündeme almaları gerekmektedir. Gençler neden kendilerini klavye ile daha rahat hissediyorlar bunun sorgulanması gerekmektedir.
"AHİRET MUTLULUĞUNU MERKEZ ALAN BİR YAŞAM BİÇİMİ PLANLIYORUZ"
Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Gençlerin teknoloji irtibatını nasıl gözlemliyorsunuz?
Y gençlik teknolojiyi daha iyi kullanabilir. Ama bir toplumu ayakta tutan unsurların başında dünyanın göz ardı ettiği ahlak, medeniyet, kültür, insan merkezli bir hayat vardır. Gençler bunlardan soyutlanırsa, ki süreç oraya doğru gidiyor çözülmüş olan bir toplum, toplumlar beklemektedir bizleri.
Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?
Gençler, geleceğimizdir. Gençliğimize ve ya gençlerimize yaptığımız yatırım geleceğimize yaptığımız yatırımdır. Yaşamak istediğimiz ülke, hak olduğuna inandığımız, inancımızın bütün değerlerini yaşayabileceğimiz bir ülkedir. Daha yaşanılabilir bir dünyevi ortam, güvenilir, anlamlı olan, ahlaki temelli bir gelecek ve bunlarla beraber gelecek olan bir ahiret mutluluğunu merkez alan bir yaşam biçimi planlıyoruz.
Allah’ın rızasını merkeze alan, Kur’an ve sahih sünnete sarılan, İslam’ın ana çizgilerinden asla sapmayan, çağı anlayan fakat çağa teslim olmayan, dengeli, itidalli, dirençli bir anlayış ve yaşayışla biz Müslümanlar, çağın açmazını açar ve solmayan yeninin tekrar dirilişine vesile olabiliriz.
Ayrıntılı Bilgi İçin: www.medeniyet.org.tr
On5yirmi5