Dava büyük, zaman dar, kurtuluş birlikte

Stklar
Abdullah Güner’in röportajı Birlik Vakfı gençlik teşekkülü olan Genç Birlik, geçmişten geleceğe köprü olmak, köprünün de kilit taşı olma gayretiyle 1998 yılında kuruluş çalışmalarına başladı ve ...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

Birlik Vakfı gençlik teşekkülü olan Genç Birlik, geçmişten geleceğe köprü olmak, köprünün de kilit taşı olma gayretiyle 1998 yılında kuruluş çalışmalarına başladı ve 18 Kasım 2000’de resmiyete kavuştu.

Genç Birlik, Müslüman gençleri ötekileştirip gruplaştırmadan, “birlik” olmayı hedefleyen bir cemiyet faaliyeti yürütmekte. Bu anlamda mensuplarının yüksek manalar ihtiva eden projeleriyle ihtisas sahibi olmalarını ve bu bilgiyi, tecrübeyi Anadolu toplumunun hizmetine sunmalarını amaç ediniyorlar. Millî ve manevi değerlere bağlı, bu milleti esas alan; tarihini bilen, ilim ve proje sahibi, üretken, kültürlü, sahasının en iyisi, çağdaş bilim ve teknik bilgiye hâkim, kaliteli bir neslin yetişmesini ve bu neslin milletin birlik ve huzur içinde kalkınma ve gelişmesine katkıda bulunmasını sağlamak için çalışmalarını birliktelik ve arkadaşlık bağlarını kuvvetlendirerek devam ettiriyorlar.

Genç Birlik’in yapmış olduğu çalışmaları Türkiye’de gençliği Genç Birlik Genel Başkanı Ömer Önder Haberdar ile konuştuk.

GENÇ BİRLİK

"GENÇ BİRLİK, BİRLİK OLMAYI HEDEFLEYENLERİN CEMİYETİ"

Öncelikle bize Genç Birlik’i anlatır mısınız? Hangi amaçla, ne zaman kuruldunuz? Kimsiniz, neler yapıyorsunuz?

Genç Birlik, 18 Kasım 2000 yılında Birlik Vakfı’nın gençlik teşebbüsü olarak kurulmuştur. Gayemiz, “birlik farzını” yerine getirmektir. Faaliyetlerimizin temeli, mensuplarımıza nitelikli bir birliktelik ortamı sağlamaktır. Genç Birlik, Müslüman gençleri ötekileştirip gruplaştırmadan, “birlik” olmayı hedefleyenlerin cemiyetidir. Genç Birlik, mensuplarının yüksek manalar ihtiva eden projeleriyle ihtisas bilgilere sahip olmalarını sağlar ve bu bilgiyi, tecrübeyi Anadolu toplumunun hizmetine sunar.


"MTTB’DE FAALİYETTE BULUNAN AKABİNDE GENÇ BİRLİK’TE ÇALIŞMALARA BAŞLAYAN BİR EKİBİZ"

Genç Birlik olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Bu tarif çerçevesinde gençlerle ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Öncelikle temel kıstaslarımızdan bahsetmeliyim. Bizler üniversite zamanında MTTB’de faaliyette bulunan ve akabinde Genç Birlik’te çalışmalara başlayan bir ekibiz. Ekibimizin çekirdek kadrosu böyle. Fakat üniversitede MTTB’yle tanışma fırsatı olmamış arkadaşlarımız da var. Kadromuz geniş, İstanbul dışında birçok ilde şubelerimiz ve temsilciliklerimiz bulunuyor. Çalışmalarımız ise paneller, kişisel eğitimler, kamplar ve okuma faaliyetleri, gündem analizleri, yurtiçi ve yurtdışı ziyaretler ve sohbetler olmak üzere çeşitlenmektedir.

Gayemiz; Kişisel yeteneklerine güvenen, girişimci, özgür ve pozitif düşünce sahibi, fikirlerini ortaya koymaktan çekinmeyen ve her platformda fikirlerinin savunucusu olan dinamik genç kadrolar oluşturmak. Gerek yurdumuzda, gerekse de uluslararası platformlarda vuku bulan olaylara eleştirel gözle bakabilen ve çözüm üretebilen bir neslin yetişmesine katkıda bulunmak. Üzerine düşen görevi hakkıyla değerlendirebilmek ve gerekli yorumları getirebilmek amacı ile kendi medeniyet, tarih ve coğrafyamızı iyi tanımak.

Arkadaşlarımızın, her an camiamızın faaliyetlerini devralabilecek bilgi ve birikime sahip olmalarını sağlamak. Genç Birlik mensubu arkadaşlarımızın sosyal ve kültürel anlamda kendilerini yetiştirmelerine katkıda bulunmak. Birliktelik ve arkadaşlık bağlarını kuvvetlendirerek gençliğimizi geleceğe hazırlamaktır.

 

"EFENDİMİZ (SAV)’İN OLDUĞU YOLDA BURNUMUZUN DİKİNE GİTMEYE DEVAM!"

İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?

Vakfımızın kurucu üyeleri bizlerin en yakın örnek şahsiyetlerindendir. Her biri ibadetlerinde Efendimiz’i örnek alır ve bizlere de namaz ve diğer ibadetler hususunda salık verirler hamdolsun. Öte yandan üstadlarımız vardır. Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Mehmet Âkif Ersoy, Bediüzzaman Said-i Nursi, Hasan El- Benna ve yakın uzak cümle İslam alimi bizlerin öncüleridir. Kerteriz aldığımız hususlar onların nazarları ve zaviyeleriyle şekillenir ve mensuplarımızla da bu hususta yol alırız.

Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?

İslam ideası ve Müslüman karakterizasyonu yetecektir. Bunlar da salih amellerle birleştirildiğinde ilahi balansa yaklaşılmış olacaktır. Bizler kıymetli büyüklerimizin dediği üzere, öncülüğünde Efendimiz (sav)’in olduğu yolda burnumuzun dikine gitmeye devam ettiğimiz sürece ve bizimle birlikte dikine gidenler toplumu arttığı sürece geleceğin inşası devam edecektir biiznillah.


"DAVA BÜYÜK / ZAMAN DAR / TEK KURTULUŞ BİRLİK OLMAKTA"

Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

“Mazi-Hâl-İstikbal Dairesinde Birlik Köprüsünün Kilit Taşı Olmaya Geldik / Dava Büyük / Zaman Dar / Tek Kurtuluş Birlik Olmakta.” Bu bizim Genç Birlik’in önemli mottolarındandır. Sanırım size ve tüm okuyuculara geçmiş ve geleceğe dair zaviyemizi en güzel lisansla anlatacaktır.

Türkiye’de yakın zamana kadar özgürlüklerle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların birçoğu bugün aşılmış durumda olsa da ciddi sorunlar ve soruların bizi beklediği aşikar.  Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Özgürlük anlayışımızı Müslüman bireyin ibadetleri ve yaşam alanı açısından ele alırsak bazı hususlarda özgür olmadığımızı anlamamız daha kolay olacaktır. Örtünme farziyatını henüz yeni yeni toplumun genelinde yaşamaya başlıyoruz. Fakat bir Müslüman olarak benim zekâtımı toplayıp gereken yere ulaştıran bir devlet mekanizması yok. Bu itibarla ben, Rabbimin bana emrettiğini bilgi eksikliğinden ya da nefsimden ötürü eksik yerine getiriyor olabilirim. Bu durum benim ebedi hayatıma inkılap edecek ve belki de onmaz yaralara beni gark edecek. Çoğu kimse bu zaviyeden değerlendirmez. Benim olması gereken bu hakkım yoktur mesela. Ben bu hakkımın olmamasından ötürü kendimi yeterince özgür hissedemiyorum.

Yine ben, “La ilahe illallah” lafzını vatanımın her bir toprak parçası üzerinde görmek hakkımın olduğunu bir Müslüman olarak biliyorum; fakat bunu yaşayamıyorum. Sebep ise sistemin buna elverişsiz olmasıdır. Sistem ise yamalı bohça gibi mütemadiyen değişikliğe uğruyor ve her delinti sonrasında ise farklı bir renkte paçavrayla örtbas edilmeye çalışılıyor. Bir büyüğün dediği gibi bu durum çokça “kakafoniye” benziyor.


"YENİ ANAYASA NE ÇOK ÖZGÜRLÜKÇÜ NE LAİK NE DE BEŞERİ TUMTURAKLI BİR İFADEYLE NİTELENMESİN!"

Yapılacak yeni anayasada nelerin olmasını istersiniz? Yeni anayasa süreciyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Yeni anayasa ne çok özgürlükçe ne laik ne de beşeri başka tumturaklı bir ifadeyle niteleniyor olmasın. “La İlahe İllallah” lafzını Meclis’in her bir köşesine ve her bir kanuna zerk etsinler bu bizim için yetecektir. Çok mu bir şey istiyorum. Aslında evet! Çünkü her şey buna bağlı ve düzen tamamen değişecektir Müslümanca böyle bir talep için. Peki bu bizce olabilecek bir şey mi diye sorarsanız. Muhakkak evet derim. Yakında inşallah…



"MÜSLÜMAN KİMLİĞİNİ UNUTMUŞ BİR GENÇLİK VAR KARŞIMIZDA"

Türkiye’de gençliğin en büyük problemi nedir sizce? Buna karşın en güzel davranış ya da özelliklerinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Müslüman kimliğini unutmuş, ötelemiş bir gençlik var karşımızda. Bu kimliği hatırlayıp hayatının ekseninde bu minvalde bir gençlik olabilme ihtimali ve potansiyeli sanırım en güzel özellik olabilir. Yani, yeniden bir dirilişe muhatap olabilme olasılıkları veya sorunuza iktibas edersek özellikleri en güzel davranışlarıdır diyebilirim.

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Bu anlamda ülkemizin genç yetenekleri için ne tür çalışmalara ağırlık verilmeli? Yurt dışı tecrübesine nasıl değerlendirmeliyiz?

Bu tarz araştırmaları kim hangi denek gruplarıyla yapıyor bilmiyorum; ama ülkemizde yapılan her araştırmaya oldukça ihtimam verildiği kanısındayım. Ki bu büyük bir yanılgıdır. Benim tanıdıklarımla bu araştırmaların yapılmadığı, bu soruların sorulmadığına oldukça eminim. Bizim cemiyetimizde de yurt dışına giden büyüklerimiz, dostlarımız, kardeşlerimiz elbette var. Fakat ya ticaret ya ilim tahsili gibi sebeplerle gidiyorlar. Vatan toprağından uzak kalmak bizler için üzücü bir düşünce, hadisedir. Gidenler ise ne niyetle gider pek bilemediğim için bu hususta “genç yetenekler” denilen gruba dair bir söz sarf edemeyeceğim maalesef.


"MÜSLÜMANLAR OLARAK MUHATABIZ"

Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?

Tavsiye dediniz! Tanışmadığım ve samimiyetimin olmadığı kimselere tavsiye etmek, öğüt vermek gibi bir âdetim olmamakla beraber, bir farzı söyleyip;  ikra edebilirim. “Oku”sunlar. İktisatta ikame mal ve hizmetlerden bahsedilir. Televizyon okumanın ikamesi olarak “okumak” bahsi denklemin öteki tarafına geçilirse yanlış olacağından televizyon izlemekte aşırıya kaçan kimselere okuyun demediğimi belirtmek isterim. Bir Müslüman olarak muhatabımız farz olduğundan “okusun” diyebilirim.

Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’ ile sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medya ve bunun üzerinde etkisi olduğu söylenen ‘Arap Baharı’ hakkında neler düşünüyorsunuz? 

Öncelikle Arapların bir bahar yaşadığını düşünmüyorum. Doğal bir seleksiyonu ve aşaması yoktu bu devrimler silsilesinin. Bizlerde ve yakın coğrafyada yaşanan bir durum vardır. Prematüre bir demokrasiden bahsedilir. Gerçekten de öyle…

Peki bunun iletişim, medyayla olan ilintisi sorarsanız, okumalarıma göre yapmacık bir sürecin yan argümanları gibi gelmekte. Etkili olmuştur; fakat lanse edilen gibi olmadığı kanısındayım.


"TEKNOLOJİ, İNSAN İLETİŞİMİNİN VE YAKINLAŞMASININ ÖNÜNE GEÇECEK VE APTAL BİR NESİL ORTAYA ÇIKACAK"

Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler için iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Bu çerçevede teknolojinin gençler üzerindeki etkisini nasıl buluyor ve gelecekte ne gibi bir değişimin olacağını düşünüyorsunuz?

“Korkarım ki bir gün teknoloji, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak” Albert Einstein demiş bu süslü lafı. Ve geçenlerde internet ortamında bu söz dolanıyordu. “O gün geldi mi dersiniz?” diye de bir soru vardı Einstein’in sözüne istinaden. Sanırım o güne yaklaşmak üzereyiz…


"MÜSLÜMANCA YAŞAMIN VE DÜŞÜNCENİN HER İŞİMİZİ KUŞATTIĞI BİR ANADOLU TASAVVURUMUZ VAR"

Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?

“Ümitvar olmak” gerekliliğini sürekli dile getiren büyüklerimiz var. Biz de ümitvarız. Müslümanca yaşamın ve düşüncenin her işimizi her mekânımızı kuşattığı bir Anadolu tasavvurumuz var. Bereketli topraklarda birlik ve beraberlik içinde, mukaddes bir anlayışla yaşamak arzumuz var…

Ayrıntılı Bilgi İçin: www.gencbirlik.org.tr

On5yirmi5