Gençlerin duymadığı sesi kimse duymaz

Stklar
Abdullah Güner’in röportajı Varoluşunu anlamlandırmak ve dünyanın gidişatına olumlu katkıda bulunmak isteyen gençler tarafından 2009 yılında kurulan Uluslararası Genç Derneği, sadece adı değil y...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

Varoluşunu anlamlandırmak ve dünyanın gidişatına olumlu katkıda bulunmak isteyen gençler tarafından 2009 yılında kurulan Uluslararası Genç Derneği, sadece adı değil yüreği genç olan herkese yönelik her türlü eğitim, gelişim ve değişim şartlarını oluşturmayı amaçlayan ve bu çerçevede gelişim ve sosyal sorumluluk projeleri düzenleyen bir gönüllüler hareketi.

Uluslararası Genç Derneği çalışmalarının startını 2006 yılında Genç Dergi ile veriyor. Dergi etrafında bir araya gelen gençlerin birlikteliği ile Genç Gönüllüler doğuyor. Üniversitelerde birçok kulüp kurup sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiren Genç Gönüllüler bugün dünyanın birçok ülkesine ulaşan çalışmalara imza atıyorlar.

Uluslararası Genç Derneği, Genç Dergi, Genç Gönüllüler, Genç Akademi, Genç Raydo, Dertli Sözlük ile yeryüzünün farklı noktalara uluşan projelerle gönüllere temas etmeye devam ediyor.

Bizde Uluslararası Genç Derneği’nin çalışmalarını ve Genç Dergiyi, Genç Dergi Editörü ve Uluslararası Genç Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Lütfi Arslan Bey’le konuştuk.

ULUSLARARASI GENÇ DERNEĞİ (UGED) – GENÇ DERGİ


"GENÇLERİN DUYMADIĞI SÖZÜ KİMSE DUYMAZ"

Genç Dergi ile başlayan yolculuğunuzu anlatır mısınız? Bir de Genç Dergi çıktığından beri dile getirilen, çok sık söylenen bir şey var: “Dertli olmak!” Nedir dertli olmak, bunu bize anlatır mısınız?

GENÇ adlı bir dergi çıkarmaya yönelik ihtiyacın üç sebepten kaynaklandığını söyleyebilirim. Birinci sebep mevcut piyasa algısı içerisinde gençlere yönelik bir dergi formatının olmamasıdır. En azından biz çıkarken öyleydi. Gençler; kapitalist dünyanın, moda, müzik ve biraz da cinsellik dışında nabzını nasıl tutacağını kestiremediği bir alanda yaşıyorlar. Çocukluk ve yetişkinlik gibi iki temel alanın arasında "muvakkaten" duran bir kitlenin nabzını ölçmeye kalkışmak ekonomik anlamda verimli olmayabiliyor. Piyasa bu geçiciliği aşıp, kârını azamileştirmek için gençlikle ilgili ürün ve kavramları bir kaç alana sıkıştırıyor. Biz evvela bunu aşmak istedik.

İkinci sebep çok kritik bir zaman diliminde hayatlarının en stratejik kararlarını almak zorunda kalan gençlere yardımcı olmak istememizdir. Gençler iş, eş ve hayatta tutacakları istikamet gibi en stratejik kararları, kanın damarlarında deli gibi aktığı ve fakat donanım ve birikim olarak en tecrübesiz oldukları dönemde almak zorunda kalıyorlar. Bu kritik dönemin en az hasar atlatılması gerekiyor. Bunun da yolu saptırıcı değil doğruya erdirici güzel insanları örnek edinmek ve tüketici değil besleyici çevrelerin içerisinde yer almaktan geçiyor. Bir de hayattan gayenin ne olduğunu sorgulamaktan tabii… GENÇ bunu, soru sorarak yapmaya çalıştı.

"ALLAH GENÇ’İ NEDEN YARATTI?"

İlk sayımızdan bu yana gençlere dert çağrısı yaptık ve insan olmamıza ait en temel derdin izini sürmeyi önerdik. Niye var olduğumuza dair sahih bir cevabımız olmalı ve bu cevabı hayatımızın ana muharriki yapabilmeliyiz. Bu çerçevede gençlere şunu sorduk: Seni bu topraklarda, bu zaman diliminde ve bu insanlar arasında var kılanın muradı nedir acaba? Senden murat nedir yani, seni 7 milyar insan arasında neden artı bir olarak yarattı Yaratan?

İnsanların niye yaratıldığını biliyoruz; bunu zaten kitabımız söylüyor. Ama “ben” dediğimizin ya da bu sorulara muhatap kimse, onun yaratılış sebebi ne olabilir, gençlere bunu sorduk. Bu sorunun cevabı muhtemeldir ki “ben”i “ben” kılan özelliklerde saklıdır. Bizi, bu kadar insan içerisinde artı bir olarak yaratan Rabbimiz sadece bize ait özel lütufları ile özel bir misyon biçmiş olmalı. Bu misyonu ya da hakkımızdaki muradı bulmak hepimizin derdi olmalı. GENÇ, işte gençlere bu derdi teklif etti. Gittiğimiz her yerde bunu anlattık, bunu söyledik.

Hatta bir keresinde gencin birisi “Peki Allah GENÇ’i niye yarattı” diye sormuştu da aynı şeyi söylemiştim: “Allah GENÇ’i, ‘senden murat nedir’ sorusunu sana soralım diye yarattı.”

Bir Allah dostu vefat ederken etrafındakilere “hakkınızdaki muradı koruyun” diye vasiyet ediyor. Hakkındaki muradı bilmeyen, onu koruyamaz. Muradın korunması söz konusu ise onun düşmanları da söz konusudur. Biz, GENÇ olarak hayatlarının “ser-hoş” zamanlarını yaşayan gençlere haklarındaki muradı bulmalarını, anlamalarını, ona göre yaşamalarını ve düşmanlarının farkında olarak muratlarını korumalarını önerdik. Muradı bulmanın yolu onun derdine düşmektedir. Mevlana’nın ifadesi ile dert yol açar. Herkesin bir derdi var zaten. Önemli olan derdin hakikisini bulmaktır. GENÇ, "sahte dertler seni yakalamadan sen hakikisinden bir dert bul" teklifi yaptı ve eğer derdin hakikisini bulabilirsek şu an elimizde bulunan nimetin yani gençliğin ebedileşebileceğini söyledi.

"BİR GENÇLİK DİLİ KAYGIMIZ VAR"

Üçüncüsü, ne kadar doğru, sahih ve geçerli de olsa sözümüzü yeni gelenler ve onların kendileri kadar özgün ve biricik yapıları ile –ki bunu Kur’anımız şakile olarak adlandırıyor- uygun bir üslupla buluşturabilme kaygısıdır. Ne söyleyeceğimiz konusunda kafamız net olabilir ama nasıl söyleyeceğimiz sürekli dönüp dönüp yeniden ziyaret etmemiz gereken bir alandır. Bu, neyi, nerede ve ne şekilde söyleyeceğimizi sürekli düşünmek demektir. Açıktır ki bu bir üslup ve dil arayışıdır. Ahmet Taşgetiren ağabeyimizin sürekli ifade ettiği “din dili” vurgusuna benzer bir “gençlik dili” kaygımız bulunmalı. Gençlik dili, sözü muhataba uygun söyleme derdinin bir tezahürü olmalıdır. Bunun için çok afilli sözler etmeye ya da teoriler oluşturmaya gerek yok; gönül köprüsünün kurulması yeterlidir. Her insan muhatap olduğu teklifle kendine ait bir bağlamda buluşmuş, buluşuyor ve buluşacak. Ona ait bir dili de bulacak ya da üretecek. Yeter ki derdine düşsün… Gençler de bu anlamda kendi dillerini üretecekler. Onlara gönüllerimizi açıp, doğru zaman ve zeminlerde buluşabilsek kâfidir.

Yazı İşleri Müdürümüz Süleyman Ragıp bir keresinde gençlere isar kavramını anlatmış, sonrasında ne anladıklarını sormuş. Bir tanesinin tarifi çok hoş: “isar, kendini pas geçmektir…” Bu, gençlik dilinin bir örneği olmanın ötesinde sözün yerine ulaştığının da bir göstergesidir. Sözün anlamı yerine ulaşmış ki o gençte yeni bir format kazanmış. O formatı eleştirebiliriz ama gençlerle hemhal olmanın yolunun bu formatı keşfetmek olduğunu unutmamalıyız. 

"İNSANLARA ULAŞMAK İSTİYORUM DİYEN ÖNCE GENÇLERE ULAŞMALIDIR"

Gençlik dili kaygısı ile yola çıkmak demek sözünüzü sürekli yeniden üretmek demektir. Bir de neyin önceleneceğini sürekli vurgulamak tabii… Popüler kültür dediğimiz o sinsi ve melun düşmanın dayattığı sahte ve suni dertler hayatlarımızda o kadar baskın ve belirleyici ki nefes almaya dahi fırsat bulamıyoruz. Ne kariyer, ne üniversite, ne iş, ne aş, ne de eş, hiçbir ama hiçbir dert, Rabbimizin bizi neden bu kadar insan içerisinde, bu zaman diliminde ve bu mekânda artı bir olarak yarattığına dair o temel sorudan daha önemli olamaz. Bunu, gençlerin kulaklarına, zihinlerine ve gönüllerine ulaştırmak zor değil; zor olan kulaklar, zihinler ve gönüllerdeki suni ve köksüz dertleri söküp atmaktır, çünkü sahtesi hakikisine hayat hakkı tanımıyor. Bu ise, sözünüze sürekli ayar vermeniz anlamına geliyor; neyi nasıl söyleyeceğinizi durup durup yeniden düşünmenizi gerektirecek derecede oynak bir zeminde yürümeye çalışıyorsunuz çünkü.

Kaldı ki gençlik, sözümüzü ve sesimizin diriliğini test edebileceğimiz en hayati alandır. Sözünü her tarafa ve her yüreğe ulaştırmak isteyen önce gençlere ulaşmalıdır. Allah Rasulü ilk defa ortaya çıktığında O’na ilk inananlar gençlerdi. Kutlu çağrı önce gençleri cezbetti yani. Bu şu demek değil midir: Bugün Allah Rasulü’nün sözünü temsil etme iddiasında bulunanların sözleri önce gençleri cezbetmelidir. Gençlerin duymadığı sözü kimse duymaz. İslam, doğuşu ve mahiyeti itibarıyla bir gençlik hareketidir; hep öyle olmuş, hep de öyle kalacaktır. İslam hep diriltmiştir, çünkü kendisi bizatihi diri ve gençtir. Dolayısıyla insanlara ulaşmak istiyorum diyen önce gençlere ulaşmalıdır.

"SALİH VE SADIK ÇEVRELER GENÇLERİN DERDİNE DÜŞSÜNLER"

Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Bu anlamda gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?

80 sonrası doğanların hepsi TV’lerle büyüdü. Şimdikilerin haznesine bir de sanal dünya eklendi. Algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekillendi. Sözü ona göre söylemek gerekiyor. Gençlere anladıkları dilden konuşmamız lazım. Şunun farkında mıyız bilmiyorum: kurtarılmış alan kalmadı. Artık hatt-ı müdafaa yok, sathı müdafaa var, o da zihnimiz, kalbimiz ve hayallerimizin de dâhil olduğu yeni bir mekândır. Bu yeni mekânda zaman geçmiş, gelecek ve şimdisiyle tek bir noktada yaşanıyor. O nokta tüketim endeksli, daha çok satmaktan başka bir gayesi olmayan zombilerin kurban tahtasının çakılı olduğu yerdir. Bundan kurtulmanın yolu gençleri aşkın sözler ve seslerle buluşturmaktır. En heyheyli dönemlerinde ebediyet nefesli muhteva ile birkaç kez buluşmaları bile ileride hepten kaybolup gitmelerini engelleyecek bir panzehir hükmüne geçecektir.

Gençleri ne yapıp edip ebediyet nefesli sözlerin sadece söylendiği değil yaşandığı salih ve sadık çevrelerle buluşturmamız gerekiyor. Buluşma işteş bir fiildir, iki tarafın da iradesini gerektirir. Tamam, gençler böyle çevrelerin derdine düşsünler, ama daha önemlisi salih ve sadık çevreler de gençlerin derdine düşsünler. Kendi şartlarını, imkanlarını ve önceliklerini birazcık empati yaparak gençlere göre ayarlamaya çalışsınlar. Sadece korunma saiki ile değil, daha fazla insana ulaşma iradesi ile dokunduğunu ya da teğet geçtiğini bile kokusundan, sesinden, izinden ve derdinden nasiplendirecek bir metafizik gerilim içinde yaşasınlar. Ürkmesinler, ayıplamasınlar, zorlaştırmasınlar, nefret ettirmesinler; rahat olsunlar, güzelliğe odaklansınlar, kolaylaştırsınlar, müjdelesinler.



"BİZİM DEĞERLERİMİZDEN BESLENEN BİR KÜLTÜR-SANAT DÜNYASINA TALİP OLMALIYIZ"

Gençlerin aidiyet hissi duyabilecekleri ve kendilerini faydalı hissedecekleri ortak platformlar oluşturmak lazım diye düşünüyorum. Bu platformlarda okuma ve yazma merkezde olmalı, müzik, kültür, sinema gibi uygun sanat dallarında kardeşlerimizin temayüz edecekleri, daha doğru bir ifade ile teneffüs edebilecekleri alternatif ortamlar oluşturmalı. Kültür ve sanat dünyası sahte dertlerin çığlıkları ile inliyor. Bizim değerlerimizden beslenen bir kültür-sanat dünyasına talip olmalıyız. Bunun da ilk şartı gönlü alabildiğine genişletmekten geçiyor. Kendi zenginliğimizin farkına varmalı ve zamanımızı iyi tahlil etmeliyiz. Bize ait değerleri, popüler ve küresel değerlere karşı bir alternatif olarak ortaya koyabilmeliyiz. Sosyal medya bunun en iyi örneğidir.

Bakın, okullarda tabletler dağıtılıyor. Yasaklamak, yok saymak çözüm değil; çözüm, sanal dünyada alternatif alanlar, gözetim grupları ve sanal cemaatler oluşturmaktadır. Filmse film, oyunsa oyun, site ise site, platform ise platform, alternatif teneffüs alanları oluşturmalıyız ki gençlerle aramızdaki müşterek zemin tekrar oluşsun. Buluşmadan ulaşamayız. Buluşmak için ise onların bizi bizim de onları bulacağımız, keşfedeceğimiz ortak mekânlar üretmeliyiz.

 

"DERDİMİZİ ‘EBEDİ GENÇLİK’ OLARAK KODLADIK"

Genç Dergi Yazı İşleri Müdürü Süleyman Ragıp Yazıcılar ile, 6 yılı aşkın süredir yayın hayatına devam eden Genç Dergi’nin hikayesini konuştuk.

Genç Dergi olarak Türkiye genelinde 10 bini aşkın bir tirajınız var. Bu rakamlara ulaşmış bir gençlik dergisi de yok. Nedir Genç Dergi’nin asıl derdi?

Biz ‘dert’ dedik yola çıktığımızda. Bugüne kadar da derdimizden kurtulmak gibi bir gayemiz olmadı. Mehmet Lütfi Arslan ağabeyimiz diyor ki: “Kendisinden başka gündemi olmayan nasipsizdir!” İşte bizim anladığımız dertlilik, dertli olmak budur. Dünya kazan gibi kaynarken sen ne yapıyorsun, bir derdin var mı, hayat gayen nedir, nelerin ümidiyle ve kaygısıyla yaşıyorsun… Bugün artık, tamamen bireysel hazza odaklanmış, sorumluluk, gaye, ideal gibi kelimelerden nefret eden bir tip giderek yayılıyor. İşte biz bu yüzden ısrarla “dert” dedik bugüne kadar. Dert dedik çünkü dertlenmeden olmayacağını biliyoruz… Önce bir dert düşecek gönüllere ve o dert yol açacak.. Biz bunu kendi hayatımızda da böyle gördük… Ve asıl derdi “Ebedî Gençlik” olarak kodladık, buna inandık…

Hamdolsun, geride kalan 6 yıl boyunca, dayatılan gündemin dışında kendi gündemimizi, kendi derdimizi dosya konuları, yazılar ve birbirinden önemli röportajlarla okurlarımızla paylaştık. Türkiye’nin her noktasından okurlarımız yazılarını, röportajlarını göndererek içeriğimize katkı sağlıyor. Aynı derdi paylaştığımız binlerce genç, yayınlarımıza sahip çıkıyor.

"‘BEN SENİ ANLAYAYIM, SEN BENİ ANLA VE BERABER BİR ŞEYLER YAPALIM’ DİYE DÜŞÜNEN ÇOK GENÇ VAR"

Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?

Gerçekten büyük topluluklar tarafından benimsenmiş bir gençlik hareketi olmak sadece söylemle olacak iş değil, esaslı işler bunlar. Bu anlamda biz de bir sınav veriyoruz. Uluslararası Genç Derneği, Genç Dergi, Genç Gönüllüler gençlerle buluşabiliyor mu, gençlerin dilinden anlayabiliyor mu, gençlerin kalbine, yüreğine girebiliyor mu?.. Bu soruyu sık sık soruyoruz kendimize… Derdimiz hayırda, güzellikte yarışmak, dünyada hoş bir seda bırakmak.

Ben seni anlayayım, sen beni anla ve beraber bir şeyler yapalım diye düşünen çok genç var. Uluslararası Genç Derneği ve Genç Gönüllüler de bu felsefe ile hareket ediyor. Gençlere üstten bakışımız yok. Bir şeyler yapacaksak birlikte yapacağız. Yapamayacaksak da bu işte başarısız olduk diyeceğiz, kendimizi sigaya çekeceğiz. Biz bu aşamada hayallerimize sınır koymuyoruz, hedeflerimize de sınır koymuyoruz.



"SOSYALLİK HER TÜRLÜ ŞİFADIR"

Geleceğin inşası için birim insana yatırım yapmamız gerekiyor. Birim gence… Hayatın öğrenildiği yerler sadece üniversiteler değil. Biz üniversite yıllarının sivil topluma katılma, kabiliyetlerimizi inkişaf ettirme, farklı farklı yerlerden beslenme anlamında en bereketli yıllar olarak görüyoruz. Mutlaka iyi değerlendirilmesi lazım. Hayat sadece doğdum, ilkokulu, ortaokulu, liseyi bitirdim, üniversiteyi bitirdim, sonra iş sahibi oldum, sonra yaşadım ve sonra da öldüm değil. Bu çok basit bir düzenek. Hayat bu mu yani!.. Ne sürprizler var, ne riskler var, yapılması gereken ne işler, girilmesi gereken ne alanlar var…

Sosyal ilişkilerimiz artmalı. Sosyallik her türlü şifadır. İslam dini de sosyal faaliyetleri ve sosyal ibadetleri şahsi ibadetlerden efdal görüyor, daha faydalı görüyor. Bunun kanıtı nedir? Peygamber Efendimiz “Size namazdan, oruçtan, hacdan daha değerli bir şey söyleyeyim mi?” diye soruyor, ashâb şaşırıyor. “Ya Resullullah nedir?” dediklerinde, Efendimiz “İki küsü barıştırmaktır.” diyor. Nedenini de söylüyor. Çünkü iki insan küs olduğu zaman dinin bütün değerleri yıkılıdır orada, huzur kaçar, merhamet biter, ibadetler tatsızlaşır. Yani bu ikisini barıştırman, bu iki insanın gönlünü bir etmen diğer birçok şeyin önüne geçiyor. Çünkü bu iki kişinin barışmasında huzur da var, bereket de var, kardeşlik de var, sevgi de var. Uluslararası Genç Derneği’miz de bu anlamda gönülleri birleştirme niyetini kuşanmış durumda…

Geleceğin inşası da böyle böyle gerçekleşecek… Bir gencin gönlünü insanlığı kuşatacak şekilde açabiliyorsak mesele tamamdır… Öyle bir gönülle her şey yapılır… Afrika’ya da, Avrupa’ya da, Amerika’ya da gitsen şifa olursun.

 

"HERKESİN ELİ TELEFONDA"

Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Gençlerin teknoloji ile kurmuş olduğu irtibatı nasıl yorumluyorsunuz?

İnsan fıtratı hiç değişmedi, Hz. Adem’den bu yana insanların meseleleri, insanların durakları birbiriyle aynı. Bundan önce televizyon için bu gibi sorular sorulabilirdi. Ondan önce radyo için.. Bu böyle devam eder. İnsan fıtrat olarak değişmiyor. Ama çağın getirdikleri diye bir şey var. Bunu es geçmemek lazım. Çağın araçlarından bir tanesi teknoloji ve bu teknoloji hayatımızın her alanını kuşatıyor. Buna bir vebalı muamelesi yapmamak lazım. “Peygamberimiz uçağa biner miydi” diye sorular çok saçma sorulardır. Böyle bir soru sormak hadiseleri kavramamak demektir. Biz insanız ve insanlığın icabı olan her şeyde varız.

Teknoloji müthiş bir şey. Ve görünen o ki bu tekamül, bu gelişme devam edecek. Ve bunun ilk alıcısı da biz gençler olacağız, bu kaçınılmaz. Lakin meselenin şöyle bir yanı da var: Saadettin Ökten’indi sanıyorum, şöyle bir cümle kurmuştu röportajlarından birinde: “Biz her şeyi hazmederek yaşadık!” Buna paralel, bir Allah dostuna ‘Bu güzel hâlinizi nasıl koruyorsunuz’ diye sorulmuş. O da, “Ben otururken sadece otururum, kalkarken sadece kalkarım, yemek yerken sadece yemek yerim. Yatarken sadece yatarım, düşünürken sadece düşünürüm.” diyor. Yani her şeyi yerli yerince yaparım diyor. Şu an biz öyle değiliz. Yemek yerken düşünüyoruz, bir yere giderken kaygılar içindeyiz, acayip bir bilgi bombardımanı altındayız. Mesela bir konferanstasınız ya da birileriyle bir şey konuşuyorsunuz, bakıyorsunuz herkesin eli telefonlarında. Osman Çetinkaya’nın bir sözü var: “Bu yoğun teknolojik trafik öyle bir hale getirecek ki bizi boğulacağız, kusacağız, sadeliğe ve sükûnete döneceğiz.” Evet, her şeyin dengesiz kullanımı hazım problemi ortaya çıkarır. Biz şimdi teknolojiyi her anda deli gibi kullanıyoruz ama bu bir süre sonra insan fıtratıyla çatıştığında kusma meydana getirebilir, buna da dikkat etmek gerekir.


"DÜNYA SOSYAL MEDYA DEVRİMİ YAŞIYOR"

Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Dünyanın sosyal medya devrimi yaşadığını söyleyebiliriz. Yeniden izah etmeme gerek yok sanırım, herkesin mâlumu. Biz bu anlamda şöyle düşünüyoruz: “Çocuklarınızı kendi yaşadığınız zamana göre değil, onların yaşayacağı zamana göre yetiştirin.” Böyle söylüyor Hz. Ali. Bu sözde büyük bir ufuk var. Bir nevi “geleceği öngörün” diyor bizlere. Aksi takdirde insan nasıl geleceğe göre şekil verecek evladına? Yani biz bu sözü, 2013 yılının gencini bu zamana göre değil, gelecekte yaşayacakları zamana göre yetiştirin, donatın anlamında anlıyoruz. Ve sosyal medyanın tüm nimetlerinden sonuna kadar yararlanmaya çalışıyoruz. Çünkü bir gence bu vizyonu veremezsen çağı da anlamadın, geleceği de anlamadın demektir. Çağını okuyamıyorsan, çağını anlayamadıysan sen yaralara merhem olamazsın.

Çağımız iletişim çağı, network çağı, bilgisayar çağı, akıllı telefon çağı… Sen bunlardan uzak gençlik projesi yap, gençlik çalışması yap, kusura bakma başarılı olamazsın. Dünyaya söylenecek güzel bir sözüm var diyen insanların sosyal medyayı kullanmaması büyük bir hatadır… Bu vesileyle, Genç Derneği çatısı altında Medya Akademisi’ni kurduk. Medya Okuryazarlığı, Yazı İşleri, Dergicilik, Habercilik, Sosyal Medya ve benzeri eğitim programları düzenliyoruz. Yaz, Güz ve Bahar olmak üzere üç ayrı dönemde dolu dolu bir içerikle gençlerimizi çağın getirdiklerine hazırlıyoruz. Medya alanında ağırlıklı faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu olarak hiçbir alanı boş bırakmamak gayesiyle hareket ediyoruz.


 

"GELECEĞİ KÜRESEL GÖNÜLLER ŞEKİLLENDİRECEK"

Uluslararası Genç Derneği ve Genç Dergi bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Genç Gönüllüler’in çalışmalarını Genç Gönüllüler Türkiye Koordinatörü Hasan Yavuz Uğurlu’dan dinledik.

Bize Genç Gönüllüler’i anlatır mısınız? Neler yapıyorsunuz?

Türkiye genelinde Genç Gönüllüler buluşmaları yapıyoruz. Bugüne kadar 30 buluşma yaptık. Her buluşmada birlikteliğimizi kuvvetlendirdik, ‘Tüm insanlığın faydasına olacak neler yapabiliriz’ diye tartıştık. Ağrı’dan Edirne’ye kadar pek çok ilde bu buluşmalarımızı gerçekleştirdik.

İlk yıllarda internet sitemiz üzerinden 5 bine yakın kayıt oldu, forumlarda konuştuk, istişareler yaptık bol bol. O bizim için büyük bir projeydi. Çok küçük bir şey gibi görünüyordu ama oradaki bereketle çok güzel kampanyalar yaptık. Kitap kardeşliği, hediye kardeşliği gibi başlıklarda faaliyetlerimiz de oldu. Daha sonrasında hareketimiz biraz daha ivme kazandı. Bunun neticesinde Anadolu’nun birçok vilayetinde temsilci kardeşlerimiz kendi illerinde benzer projeleri başlattılar. Daha sonra arkadaşlarımız uluslararası projeler hazırlamaya başladılar.

Bugün Üsküdar’daki yerimiz uluslararası bir gençlik merkezi hâline geldi. Kurban vesilesi ile yurt dışına değişik ülkelere Afrika’dan Kafkaslar’a kadar geniş bir coğrafyada birçok genç arkadaşımız gitti. Afrika’ya ilk kafilemiz 2010’da gitti. Daha sonra 2012’de 34 gönüllümüz tekrar gitti Afrika’ya. Bosna’da kulüp faaliyetlerimiz devam ediyor. Kırgızistan’daki arkadaşlarımızın faaliyetleri devam ediyor. İş çekirdekten çıktı küreye yayılma aşamasında. Yeri geliyor TİKA ile yeri geliyor bir başka sivil toplum kuruluşu ile ortak hareket ediyoruz. İçişleri Bakanlığı ile yürüttüğümüz projeler var. Akademik faaliyetlerimiz devam ediyor. Mesleki bilgilendirme seminerlerimiz devam ediyor, tercih zamanında tercih rehberliği hizmeti veriyoruz. Geçtiğimiz sene, üniversite sınavı sonrasında 150 gönüllüyle online tercih hizmeti verdik. Sağ olsun arkadaşlarımız güzel bir çalışma yaptılar. Daha sonra da üniversiteyi kazananlara rehberlik ettiler.

 

"HAYALLERİNİN PEŞİNDE KOŞACAK CESARETİ OLAN NİZAM-I ALEM ŞUURUNDA, İLAYI KELİMETULLAH DAVASINDA BİR GENÇLİK"

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkanı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler, Türkiye’de neyden memnun değil?

Türkiye’den memnun olmadıklarından daha ziyade, bence biraz farklı niyetler var. Beyaz perdedeki rüyaya, gitmek istediği yerlere, aldandıkları dünyaya bakıyor gençler. Orada daha bireyci bir yaşam tarzı, 1+1 evde kalabiliyor, hayal ettiği her şey orada var diye düşünüyor. Burada da arabesk bir kültür var gibi lanse ediliyor. Bıkkınlık, bezginlik, işsizlik, sonu belirsizlik… Senin hiçbir yeteneğin yok, taşıdığın bir ideal yok, ufkun yok. Sonra bunun sonunda diyorsun ki fast food kültürüne gideyim çalışayım, zengin olayım, yarın hemen bunu alayım, şunu alayım. Böyle bir dünya yok. Yani yurt dışına çıkmak istemesinin nedeni daha çok maddi. Maddi nedenler de geçinmek amaçlı değil, daha çok zengin olma amaçlı, çabuk parlayabilme. Çünkü burada sabırsız, tahammülsüz, burada yıllarca emek vereceğim ama oraya gidip bir anda zengin olabilirim düşüncesinin etkisi var diye düşünüyorum. Tabi ki eğitim amaçlı, kendini geliştirme amaçlı yurtdışına giden ve gitmek isteyen binlerce genç var. Çok güzel gençler yurtdışında eğitim alıp ülkemizde ciddi hizmetler veriyor bunu da göz ardı etmemek gerek.

Nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?

Gelecek yıllar özellikle ülkemizin dünyaya yön verdiği, kalbi küreyi saran aşkın insanların sayısının arttığı yıllar olacak. Yeniden hayal kuracak ve hayallerinin peşinde koşacak cesareti olan, nizam-ı alem şuurunda, ilayı kelimetullah davasında bir gençliğin tüm kürede adaleti tesis ettiği, insana hak ettiği değerin verildiği bir gelecek olacak…

 

"KARDEŞLİK BAĞLARIMIZI GÜÇLENDİRİYORUZ"

Uluslararası Öğrenci Merkezi Proje Koordinatörü Selman Özpınar ise misafir öğrencilere yönelik yaptıkları projeleri bize anlattı.

Şu an yürüttüğünüz Uluslararası Öğrenci Merkezi projesi hakkında bize bilgi verir misiniz?

Derneğimiz Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın ortak kuruluşu olarak İstanbul’daki uluslararası öğrencilere yönelik hizmet gösteriyor. Öğrencilerin ilk İstanbul’a geldiklerinde karşılanmalarından başlayarak, adaptasyon sürecinin hızlandırılması, eğitim, sağlık ve emniyet problemlerinin giderilmesi, çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerin sunulması ve bu öğrencilere Türk kültürünün tanıtılması gibi bir dizi faaliyet göstermekteyiz. Gurbete geldikleri ülkemizde bu öğrencilere bir aile sıcaklığı gösterebilmek ve ülkemizde hem eğitimlerini en iyi düzeyde tamamlamalarını sağlarken hem de ülkemiz hakkında, ülkemiz insanları hakkında güzel izlenimlerle yurtlarına dönmelerini hedeflemekteyiz. Bu amaçlar doğrultusunda 6 aydır faaliyet gösteriyoruz. Birebir ilgiyi sağlayabilmek için her 2-3 uluslararası öğrenciyle bir Türk öğrenciyi kardeş kılıyoruz.

Öğrencilerimize yönelik Türkçe ve İngilizce dersleri, Ülke tanıtım günleri, fasıl akşamları, Dünyadan Kur’an Sesleri, Geziler, Piknikler, Halı Saha maçları, Uluslararası Futsal Şampiyonası, Sinema Günleri, Kitap Okuma Günleri, Dergi Çalışması, Staj imkanı gibi bir çok imkan ve faaliyet sunmaya gayret ediyoruz.

 

"KARDEŞLİK KÖPRÜLERİ KURUYORUZ"

Öğrencilerin katılımı ne durumda? Nasıl bir ortamla karşılaştınız?

Şu an 200 civarı öğrenciyle ilgileniyoruz. Anadolu yakasında 3 bin civarı öğrenci var. Niyetimiz yıl sonuna kadar 500’ün üzerinde öğrenciyle bir faaliyet kapsamında irtibat kurabilmek. Faaliyet alanlarımızı planlamada şöyle bir taktik uyguluyoruz. Düzenli olarak her ay öğrencilerle kahvaltı programları organize ediyor ve faaliyetlerimizi öğrencilerle istişareli bir şekilde başlatıyoruz. Böyle olunca etkinliklere katılım da yoğun oluyor. Tabi en çok ilgiyi sosyal faaliyetler görüyor. Öğrenciler zaten gün içerisinde eğitim gördükleri için ikinci bir eğitim yuvasındansa stres atabilecekleri, sanatsal, sosyal ve kültürel faaliyetleri önceliyorlar.

Daha önce SAGEM Projesi’ni yürütmüştünüz? SAGEM Projesiyle ilgili izlenimlerinizi paylaşırsınız bizimle?

SAGEM Projesi, Selamsız’daki 8-15 yaş arası Roman çocuklar için tasarlanan bir projeydi. Benim de proje bazlı sorumluluk üstlendiğim ilk çalışmaydı. Hem kitlenin etkisiyle hem de sanırım ilk projem olmasından dolayı muhtemelen uyguladığım hiçbir çalışmada oradaki tadı alamam. Selamsız, Üsküdar gibi merkezi bir ilçede yine Üsküdar’ın merkezinde yer alan bir mahalle. Bugüne kadar devlet kaymakamlık ve belediye eliyle yatırım yapmak için çok uğraşmış fakat başarılı olamamış. Zira toplumdaki insani problemler sivil toplum eliyle çözülmeye muhtaç. Bölge okuma oranının çok düşük olduğu, küçük yaşta evlilik ve çalışma oranının yüksek olduğu, suç oranının (başta çocuk kaçırma, ufak çapta kargoculuk vs) yüksek olduğu ve yine akraba içi evliliklerin çok yüksek olması sebebiyle çocuklarda çeşitli problemlerin sık görüldüğü bir yer.

"MAHALLELİYE KENDİMİZE BİRER EVLAT, ABİ, KARDEŞ OLARAK KABUL ETTİRDİK"

Diğer yandan Romanların hareketli ve neşeli kültürlerini halen adetleriyle devam ettikleri capcanlı mahallelerden oluşan, mahalle ilişkilerinin ve mahalle kültürünün çok hareketli devam ettiği keyifli bir ortam olarak da görebiliriz. Biz projede mahalleliye kendimizi birer evlat, abi, kardeş olarak öncelikle kabul ettirdik. O sıcaklığı gösterdikten sonra çalışmamıza başladık. Ve bundan sonraki süreçte çocukların okula devamlılığı ve okul başarısı için, toplum ve akranlarıyla kaynaşmaları, sosyal faaliyetler içerisinde yer almaları için çok renkli faaliyetleri birçok kurum ve okul ile ortaklaşa gerçekleştirdik. Maksadımız bir çok kurumu bu işe dahil ederek mahalleyle alakadar kılabilmekti.

Gerçekleştirdiğimiz her projenin kalıcı olmasını önemsiyoruz. SAGEM şu an ikinci yaşını doldurmak üzere. Çalışmalarına aynı heyecanla devam ediyor. 150 öğrencisi ve 120 üniversite öğrencisi gönüllüsü var. Okula devam oranlarında ciddi artış elde etmiş durumdayız. Çocukların sözel ve fiziksel ahlaki yapılarında ciddi gelişmeler mevcut. Dönemin sona ermesinde geçen yaz olduğu gibi Kur’an eğitimi ve ahlaki eğitim çalışmalarına başlayabilmek için şimdiden hazırlıklarımıza başladık.

"SADECE ALLAH RIZASI İÇİN YOLA ÇIKIYORUZ"

Afrika’ya gönderdiğiniz öğrenciler ne gibi tecrübelerle geri döndüler?

Afrika’da 2 yılda 5 farklı ülkeye 50’den fazla öğrenciyi en az birer aylığına gönderdik. Bu seyahatlerdeki başlıca amaçlarımız öğrencilerin yaz aylarında yurtdışı tecrübesi edinerek küresel bakış açısı kazanmalarına katkı sağlayabilmek, Türkiye’deki yanlış olan (açlık ve vahşi doğa) Afrika algısını bir miktar tamir edebilmek ve öğrencileri gönüllü çalışmalar içerisinde istihdam edebilmek.

Bu yaz giden öğrencilerimiz tarihi ve kültürel güzellikleri gezmenin yanı sıra telefonun çekmediği, elektriğin olmadığı köylerde camilerde yattılar, Müslüman okullarının inşaatlarında çalıştılar, aile ziyaretlerinde bulundular, çocuklara abi oldular, kendi azıklarıyla iftarlar verdiler. Bu yaşaması çok zor ve bir o kadar harika bir tecrübe. Buradan uçakla yola çıkarken ‘Sadece Allah rızası için’ diyerek yola çıkıyor ve orada beyaz Müslümanı temsil ediyorsun. Anlatılması zor bir deneyim. Geri dönen arkadaşlarımız bütün bir sene ellerinden geldiği kadar Afrika için ülkemizde çalışma yapmaya gayret gösteriyor.

Bizler de inşallah bu seferlerimizi gelenekselleştirmeyi planlıyoruz. Bu senede 4 farklı ülkeye 40 öğrenci göndermek üzere bir projeye hazırlanıyoruz. Muhtemelen nisan ayı içerisinde başvuruları başlatacağız.

 

"ÇAĞIN DİLİNİ DOĞRU OKUYORUZ"

UGED Proje Birim Koordinatörü Ali Ramazan Tak ise UGED’in ne tür projeler hayata geçirdiğini bize anlattı.

UGED’in ne tür projeleri oluyor? Proje birimi olarak faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

Uluslararası Genç Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Proje Birimi’nde, üniversitelerin farklı bölümlerinde okuyan 20 genç arkadaşımızla projeler üretiyoruz. Biliyorsunuz, Türkiye son birkaç yıldır proje odaklı çalışmaların ağırlığının hissedilmesiyle, sistematik bir dönüşüm geçiriyor. Bizler, hayatın her alanında disiplini sağlayabilmiş, yolunu ve çizgisini belirlemiş, hayata nereden bakacağını bilen genç kardeşlerimizle ülkemize, milletimize hizmet edebilme arzusundayız. Bu doğrultuda gerek kamu kurum ve kuruluşların açtığı hibe programlara, gerekse paydaş sivil toplum kuruluşlarıyla yürüttüğümüz işlerde proje mantığını benimsiyoruz.

Ne tür projeler hayata geçirildi bugüne kadar?

UGED’in kuruluşundan bugüne kadar birçok projeyi hayata geçirdik. İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı ile birlikte yürüttüğümüz Selami Ali Gençlik Merkezi projesiyle hamdolsun çok güzel hizmetler hayata geçirdik. Daha çok Roman vatandaşların yaşadığı Selamsız diye de bilinen Üsküdar Selami Ali Mahallesi’nde açtığımız merkezde, çocuk ve gençlerin sosyal hayata adaptasyonu için bir takım faaliyetler yaptık.

Şu an Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile birlikte Anadolu yakasında eğitim gören misafir öğrencilere yönelik merkez projemizi sürdürüyoruz.

Geçtiğimiz yaz, TİKA ile ortaklaşa 34 Genç Gönüllüsü kardeşimizi Gana’ya gönderdik. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Somali gezisinde ülkemize davet ettiği 20 Somalili kardeşimizi dernek merkezimizde ağırladık.

Önünüzde hangi projeler var?

Önümüzdeki dönemde bir yandan uluslararası kimliğimizi pekiştirecek ve gelecek dönemde adından sıkça söz ettirecek projeler tasarlarken, bir yandan da ülkemiz sınırları içerisinde gerek GENÇ Dergi gerekse Genç Gönüllüler çevresinde bulunan kardeşlerimize yönelik projeler hayata geçirmeye devam edeceğiz. Bu anlamda, proje ekibimizle Türkiye’nin geleceğine katkı sağlayacak, küresel ve bölgesel ölçekte yerini sağlamlaştırarak ve itibar kazandıracak projeler üzerine yoğun bir şekilde çalışmayı sürdüreceğiz.

Ayrıntılı Bilgi İçin:

www.gencdernegi.org
www.gencdergisi.com
www.gencgonulluler.com
www.gencgonulluyuz.biz
www.dertlisozluk.com

On5yirmi5