İki ayda bir Türkiye’de bulunan şube temsilcileri ve Genel Yönetim Kurulu Üyeleri ile toplanan MAZLUMDER, geçtiğimiz Haziran ayı başında yaptığı Genel Kuruldan sonra, ilk GYK toplantısını, MAZLUMDER İstanbul Şubesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirdi.
28-29 Haziran 2013 tarihinde İstanbul Zübeyde Hanım Öğretmenevi’nde gerçekleştirilen, Bursa Şube Başkanı Şakir Çalışkan’ın oturum başkanlığı yaptığı iki günlük toplantıda, yeni dönemde görev alacak yöneticileri seçilerek MYK oluşturuldu.
Oluşturulan MYK ya göre bu dönem, Ahmet Faruk Ünsal Genel Başkan, Abdulhalim Yılmaz, Mehmet Arif Koçer, Üstün Bol, Ramazan Beyhan, Murat Çiçek Genel Başkan Yardımcıları, Recep Karagöz Genel Sekreter, Kaya Kartal, Ali Öner, Mahmut Balcı, Hacı Yakışıklı, Haşim Savaş Genel Sekreter Yardımcıları, Selda Çiftçi Muhasip Üye olarak görev yapacaklar.
MAZLUMDER Genel Yönetim Kurulu Üyeleri, derneğin önümüzdeki dönem yürütülecek olan çalışmalarının yanı sıra, Türkiye’nin genel meselelerini görüşerek, son zamanlarda Gezi Parkı eylemleri ve Suriye meselesi üzerinden MAZLUMDER aleyhine yürütülen karalama kampanyasına cevaben, aşağıda yer alan bildiriyi yayınladı.
MAZLUMDER Mücadelesini Konjonktüre Göre Değil İlahi ve Evrensel İlkelere Göre Sürdürüyor!
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır.”
Kur’an-ı Kerim, Maide 8
Bir süredir MAZLUMDER’e yönelik ithamların, sistemli bir hâl aldığını gözlemliyoruz. İyi niyetli bazı yaklaşımların da suiistimal edildiği bu süreç, çeşitli karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarıyla devam ediyor. Bilinçli/bilinçsiz, iyi niyetli/kötü niyetli birçok kişinin ve kurumun da araçsallaştırıldığı bu sürecin hangi amaca hizmet ettiğinin farkındayız. Yine de her şeye rağmen yılmayacağımızın, durmayacağımızın anlaşılmasını istiyoruz.
MAZLUMDER 1991 yılında, “Kim tarafından, kime karşı yapılırsa yapılsın her türlü işkence, hakaret ve tecavüze karşı mücadele vermek, zalimleri ve zulmü teşhir etmek” amacıyla, geniş bir sosyal tabandan sorumluluk alan bir grup Müslüman tarafından kurulmuş; devletten, siyasal partilerden ve gruplardan bağımsız çalışan bir insan hakları örgütüdür. Bu sebeple MAZLUMDER’den günübirlik kısır politik tartışmalara ve mücadelelere taraf olması beklenemeyeceği gibi toplumsal olaylar karşısında devletçi bir tavır alması da beklenemez. Bu türden beklentiler, MAZLUMDER’in varoluş amacına, kurucu iradesine ve temel ilkelerine aykırıdır.
Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti ve hükümetleri de dâhil olmak üzere, bütün devlet ve hükümetler olağanüstü araç ve yetkilerle donatılmış, güç kullanma tekelini elinde tutan kurumlardır. MAZLUMDER gibi tüm insan hakları kuruluşları, öncelikli olarak devletin gücünü ve olanaklarını kullananların sivillere yönelik hak ihlallerine karşı mücadele ederler. Devlete yönelik sivil eylemler ise, devletlerin mevzuatlarına göre suç konusu dahi olsa, insan hakları örgütlerinin çalışma alanının dışındadır. Nitekim her anlamda güçlü olan devletlerin, bu tür eylemlerle hukuk içinde kalmak kaydıyla mücadele gücü bulunduğu gibi, sivil kuruluşlarca ayrıca savunulmaya ihtiyaçları da kesinlikle yoktur.
Toplumu değil devleti ya da siyasi iradeyi esas alanların bu ilkeleri gözeten insan hakları örgütlerini anlaması elbette kolay değildir. Bunun içindir ki, MAZLUMDER, kurulduğu günden bugüne çeşitli karalama ve saldırıların hedefi olmuştur. Fakat bir süredir, bunların sistemli bir hal alması dikkatlerden kaçmamaktadır. Sadece son bir yılda birbirine eklenerek yaşanan gelişmeler dahi süreci anlamak için yetecektir.
MAZLUMDER’E KARŞI MÜNFERİT DEĞİL KASITLI SALDIRILAR SÖZ KONUSU
Sistemli saldırıların ilki 2012 yılında MAZLUMDER’in bir grup gençlik örgütüyle birlikte Uludere/Roboski katliamı için icra ettiği Ramazan etkinliğine eli silahlı kişilerce gerçekleştirilmiştir. Sivil polislerin bir anda ortadan kaybolmasını(!) fırsat bilen saldırganlar, üye ve gönüllülerimizi darp etmiş, tehdit ve hakaretler savurmuşlardır.
Menfur saldırıyla ilgili Çağlayan Adliyesi’nde görülen duruşmanın çıkışında saldırganların arkadaş çevresinden bir grup, önce İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar’ı tehdit etmiş, akabinde avukatlarımıza ve mağdurlara yönelik tehdit ve hakaretlerde bulunmuştur. Gerek saldırganların duruşma esnasında kullandıkları ifadeler, gerekse sonrasında savurdukları hakaretler, hadisenin tesadüfen değil, organize geliştiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Roboski için adalet talebimiz sebebiyle bedel ödetmek isteyenlerin, Suriye meselesindeki duruşumuzdan dolayı da aynı amacı güttüğü anlaşılmaktadır. Bunun için de MAZLUMDER’in Suriye’de yaşanan zulme kayıtsız kaldığı, hatta Esed’i desteklediği ya da İrancılık yaptığı şeklinde gerçekle hiçbir ilgisi olmayan son derece haksız bir algı yaratmak istedikleri görülmektedir. Oysaki MAZLUMDER, Suriye’de gelişen bu son halk ayaklanması sürecinden önce de ülkede yaşanan hak ihlallerini rapor haline getirmiş tek kurumdur. O gün, söz konusu rapor sebebiyle MAZLUMDER’i eleştirenlerin, bugün kurumumuzu nesnel hiçbir gerekçe dahi ileri sürmeden ve gerçeğin tam aksine, Esed rejiminin zulümlerine duyarsız kalmakla itham etmesi elbette iffetsizliktir!
MAZLUMDER, ne dün zalim bir rejimi savunmuştur, ne de bugün zulme kayıtsız kalmaktadır. Konuyla ilgili internet sitemizden yapılacak basit bir tarama dahi Suriye konusundaki kurumsal tavrımızı ve zalime karşı adil duruşumuzu açıkça ortaya koyacaktır. Bu açık gerçeğe rağmen, iftira, kara propaganda ve hatta hakaret niteliğinde haber ve yorumların devam etmesinin iyi niyetle açıklanabilir bir tarafı olamaz. Maksadın ne olduğunun ise elbette farkındayız.
Son olarak Gezi Parkı olaylarıyla birlikte farklı bir yalan ve iftira kampanyası daha başlatılarak, MAZLUMDER, siyasal bir tartışmanın tarafı haline getirilmek istenmektedir. Oysa, MAZLUMDER’in kurumsal kimliğiyle ortaya koyduğu yaklaşım, her meselede olduğu gibi bu olaylarda da politik bir mücadele alanının dışındadır.
MAZLUMDER, bir insan hakları örgütü olarak yalnızca kendi sorumluluğunu yerine getirmiş, Gezi Parkı’nda, çevresinde ve sonrasında birçok şehirde yaşanan hak ihlallerini kayıt altına almıştır. Polis şiddetinin can kayıplarına sebep olabileceği konusunda ilk andan itibaren uyarılarda bulunmuştur. Sesine kulak verilmemesi neticesinde yaşananlar ise maalesef üzüntü verici sonuçlar doğurmuştur.
Yine bu süreçte MAZLUMDER, gösteri hakkını aşarak vandalizme varan, sıradan insanları, mallarını ve kamu mallarını hedef alan her türlü ayrımcı ve şiddet içerikli eylemi de eleştirmiştir. Fakat tüm gelişmelerde, esas muhatabı tabi ki devlet olmuştur. Çünkü istenmeyen hadiseler yaşanmışsa ve insanlar zarar görmüşse, bu yine devletin tedbirini doğru almaması, sorumluluğunu düzgün biçimde yerine getirememesi sebebiyledir.
Gezi Parkı Olayları karşısında tavrımız nettir. Gösterilerin mahiyeti, politik bir tartışmanın konusudur ve kurumsal ilgi alanımız dışındadır. Gösteriler esnasındaki insan hakları ihlalleriyle ilgili çağrılarımız ve çalışmalarımız ise kayıtlarda mevcuttur. Buna rağmen, bu süreçte devletin yanında konumlanmamızı bekleyenlere hatırlatmak isteriz ki; MAZLUMDER’in durması gereken yer, tam da durduğu yerdir. Diğer politik saflaşmalar ve buna göre alınan pozisyonlar, kurumumuzu kesinlikle bağlamamaktadır.
Tüm bu gelişmeler esnasında, birkaç üyemizin, doğrudan bu gelişmelerle alakası olmayan istifaları, üstelik kendileri gerekçelerinin başka olduğunu izah ettikleri hallerde dahi, art niyetli biçimde söz konusu hadiselerle ilişkilendirilmek istenmektedir. Açıkçası bu tür girişimler, hem MAZLUMDER’e emek verenlere hem de gönül verenlere haksızlıktır.
MAZLUMDER’E DEĞİL MAZLUMLARA ZARAR VERİYORSUNUZ!
MAZLUMDER, kurulduğu günden bugüne, kimliğine bakmaksızın mazlumların sesi olmuştur. Özellikle çok kritik meseleler karşısında tarafgirliğe düşmeden, herkese karşı adil şahitliğini layıkıyla yerine getirmeye çalıştığı için birçok defa kara propagandaların hedefi olmuştur. Görüyoruz ki son dönemde yeni bir karalama kampanyası daha başlatılmıştır. Tüm bunlar, MAZLUMDER, kurumsal duruşunu değiştirdiği için değil, bilakis ilke ve değerlerini; hak, hukuk ve adalet mücadelesini konjonktüre göre değiştirmediği için gerçekleşmektedir.
MAZLUMDER olarak, kapalı kapılar ardında bir takım tuzakların nasıl kurulmaya çalışıldığının da, MAZLUMDER’i itibarsızlaştırmak için neden canhıraş çaba harcandığının da gayet farkındayız. MAZLUMDER’in arkasından dolanarak yeni kurumsallaşmaların zeminini hazırlamaya çalışanların niyetlerini de biliyoruz. Bu tür planlar ilk defa yapılmadı ama MAZLUMDER 22 yıllık mücadele tarihiyle, bütün ilke ve değerleriyle, kuruluş misyonuna uygun olarak sergilediği şahitliğiyle hâlâ dimdik ayaktadır. Kaygımız kendimizle ilgili değildir. Asıl derdimiz, bu tür çabaların mazlumlara vereceği zarardır.
MAZLUMDER’e zarar vermek isteyenler, bu gayretleriyle temel hak ihlallerinden yasakçı uygulamalara, cezaevi çalışmalarından mültecilere, zorunlu askerlik yapanların uğradıkları haksızlıklardan polis şiddetine, Kürt sorunu hakkındaki çalışmalarımızdan uluslararası ölçekte yaşanan zulümlere kadar yaptığımız tüm bu çalışmaların muhataplarına zarar verdiğini göz ardı etmektedir. Bugün ilkesel olarak değil tamamen konjonktür gereği MAZLUMDER’i hedef tahtasına almak isteyenler, Allah’ın günleri aramızda dolandırdığını unutmamalıdır.
Son süreçte, MAZLUMDER’in emeklerini bırakın gündeme almayı, hiçbir şekilde haber dahi yapmayan bazı kişilerin, kurumların ya da yayın organlarının, adi ve ucuz yaygaraları ve tek kişilik ültimatomları(!) hızla gündem yapmak istemeleri, yalanları yaygınlaştırma gayretkeşliğinde bulunmaları, sorumlularını büyük vebal altına almaktadır. MAZLUMDER, kendisi hakkında söylenenlerle değil, bizzat kurumsal sitesinde yaptığı resmi açıklamalarla ve çalışmalarla sorumludur. Bugüne kadar haklı ve iyi niyetli hiç bir eleştiriye duyarsız kalmayan kurumumuz, karalayanlara karalamalara itibar etmeden yoluna devam edeceğini hatırlatmak istemektedir.
Kurumumuza yönelik başlatılan fiili saldırı ve tehditlerin geldiğimiz noktada çok boyutlu iftira ve yalanlara evirilmiş olması ve bu durumun olayların gerçekliğinden habersiz iyi niyetli insanlar ve geniş sosyal tabanımız nezdinde makes bulması ihtimali nedeniyle, hakkın ve hakikatin şahitliğini yapma sorumluluğu ve bilinci ile bir bütün olarak MAZLUMDER yönetimi adına bu açıklamayı yapmak zarureti hâsıl olmuştur.
GENEL YÖNETİM KURULU olarak da açıkça bilinmesini istiyoruz ki, MAZLUMDER her şeye rağmen, hakkın yanında zalime karşı mücadelesine, tüm şubeleri ve üyeleriyle birlikte bir bütün halinde bundan sonra da devam edecektir.
MAZLUMDER
GENEL YÖNETİM KURULU