Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya Milli Eğitim Bakanlığı’nın dershanelerin kapatılmasına yönelik hazırladığı yasa hazırlığıyla ilgili tartışmaları değerlendirdi.
Milli Eğitim Bakanlığının dershanelerin kapatılmasına yönelik yasa hazırlığı dershane tartışmasını bir kez daha canlandırdı fakat konunun sağlıklı bir tarzda ele alındığına yönelik ortada pek veri bulunmuyor. Aylardır kamuoyunda süregelen bunca tartışmaya, rahatsızlık ve itirazlara rağmen Hükümetin dershanelere yönelik tutumunu aynen sürdürme eğilimi göstermesinin hiçbir mantıklı izahı yoktur.
Ne yazık ki, Hükümetin tutumu adeta “ben yaptım oldu” keyfiliğini yansıtmakta ve devletin artık aşıldığı varsayılan ve halkın talep ve ihtiyaçlarını önemsemeyip, otoriter yönetim anlayışıyla hareket etme geleneğinin bayat bir tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu kararın ardında nasıl bir maslahat, kamu yararı, ülke menfaati bulunduğu bilinmemektedir. Yetkililerce dershanelerin kapatılmasına gerekçe olarak ileri sürülen tezlerin neredeyse tümü sorunludur, çelişkilidir.
Dershanelerin fırsat eşitsizliğine yol açtığından söz edilmekte ve hemen ardındansa kapatılacak dershanelerin özel okullara dönüştürülebileceğinden dem vurulmaktadır. Bu durumda özel okulların eğitimde fırsat eşitliğiyle ne ölçüde uygun olduğu sorusu ise cevapsız kalmaktadır.
Dershanelerin kapatılmasının hangi ihtiyacın ürünü olduğu izah edilememektedir. Bilindiği üzere halkın bu yönde bir talebi yoktur. Bilakis toplumun geniş bir kesimi kapatma kararından ötürü ciddi endişe içindedir.
Kapatma kararının çocuklarının eğitimine zarar vereceğine inanan büyük bir kitle mevcuttur. Dolayısıyla bu girişim aileleri tedirginliğe sürüklemiştir. Sosyo-ekonomik konumları nedeniyle iyi bir okulda okuma imkanı bulamayan ve ancak dershanelerin katkısıyla iyi bir eğitim alama imkanı bulabilecek gençler bu kararla açıkça cezalandırılmaktadır.
Kapatma kararıyla birlikte binlerce eğitim çalışanının işsiz kalma riski herkesi endişelendirmektedir. Yıllardır atanamayan öğretmenler sorunuyla boğuşan ve bu sorunun üstesinden gelmek için çaba sarfeden bir hükümetin işsizler ordusuna on binlerce asker daha katmaya yönelik bir adım atmasının akla sığar bir yanı yoktur.
Ve en önemlisi de dershanelerin çocukların manevi yönden gelişimine katkıda bulunduğu gerçeğinden hareketle kamuoyunda bu karar büyük bir rahatsızlık kaynağı teşkil etmiştir. Milli Eğitim ne yazık ki, çocukların bu yönde yetişmesi için ciddi bir müfredata ve daha ötesinde bir iradeye sahip değildir. Bilakis okullar türlü zararlı alışkanlıkların çok rahat edinebildiği mekanlar olarak algılanmaktadır. Asıl kaygısı ifsadı engellemek olması gereken bir kadronun tersi bir politikaya yönelmesi şüphesiz çok vahim bir yanlış olacaktır.
Hükümetin bu adımı açıktır ki, kamuoyunda belli bir dini cemaatle, sosyal-siyasal kesimle yaşadığı ihtilafın, sıkıntının devamında alınmış intikam içerikli bir karar olarak algılanmaktadır. Bu itibarla da meşruiyet zaafına sahiptir. Ve kuşkusuz, ister haklı nedenleri olsun, isterse de olmasın devlet imkanları kullanılmak suretiyle bu tarz sorunların, ihtilafların çözülmeye kalkışılmasının doğru ve adil bir tutum olmayacağı açıktır.
Tüm bu gerçekleri, kaygıları, riskleri dikkate almaksızın alınacak bir kararın asla mantıklı ve meşru olmayacağının ve kamuoyunda sürekli tartışılacak bir sorun kaynağına dönüşeceğinin altını bir kere daha çiziyoruz. Milli Eğitim Bakanlığını ve Hükümeti kamuoyunda meşru ve haklı görülmeyen bu adımı atmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz.