MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL, Askeri Savcılığın Roboski dosyası hakkında “Takipsizlik” kararı vermesi üzerine bir basın açıklaması yaptı. “Gizlilik, Görevsizlik ve Takipsizlik Kararları Adaleti Geciktirse de Engelleyemez!” başlıklı basın açıklamasında Uludere soruşturmasının “Gezi “gibi, “Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturmaları” gibi büyük toplumsal ve siyasal alt üst oluşların gürültüsü altına gizlemeye çalışıldığı ifade edildi.
İşte o basın açıklaması…
Yıllardır mülki ve askeri yetkililerin bilgisi dâhilinde, gündelik ihtiyaçlarını karşılamak üzere Irak Kürdistanı ile mazot, sigara ve temel ihtiyaç maddeleri ticareti yapmakta olan Şırnex/Şırnak İli Qileban/Uludere ilçesine bağlı olan Roboski ve Bejuh köylülerine yönelik 28 Aralık 2011 gecesi “sınır ötesi operasyon” düzenlenmiş ve yarısı çocuk yaşta olan 34 köylü hayatını kaybetmişti. Katliamın gerçekleşmesinden sonra yaklaşık 20 saat basın üzerinde sansür uygulanmış ama muhalif yayın kuruluşları ve sosyal medya aracılığıyla facianın boyutları açığa çıkmıştı.
Üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen hali hazırda sonucu paylaşılmış herhangi bir idari soruşturma ortada yok iken bir taraftan mağdur yakınları aleyhine kamu görevlilerine hakaretten davalar açılmış, idari para cezaları kesilmiş diğer taraftan da TBMM İnsan Hakları Komisyonu suçu örtmek üzere bir rapor hazırlamış ve 27 Mart 2013’te muhalif oylara karşın kabul etmişti.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen “gizlilik” kararlı soruşturma dosyası, 11 Haziran günü, Gezi olaylarının keşmekeşi içinde adeta gözden kaçırırcasına “görevsizlik” kararıyla Genel Kurmay Askeri Savcılığına iletilmişti.
Genel Kurmay Askeri Savcılığı da, 7 Ocak 2014 günü, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının keşmekeşi içinde, adeta gözden kaçırırcasına “TSK personeli TBMM ve Bakanlar Kurulu Kararları çerçevesinde kanunun emrini icra etmiştir. “Kovuşturmaya gerek yoktur” demek suretiyle “takipsizlik” kararı verdi.
Mağdur yakınları için henüz iç hukuk yolları tüketilmemiş olmasına rağmen, olayın siyasi, idari ve adli muhataplarının facianın gerektirdiği ciddiyete uygun hareket etmiyor olmaları olayın üstünün örtüleceği izlenimini uyandırmaktadır. Nasıl ki 1994’te, Şırnex/Şırnak ili Gever ve Beysuke köylerine düzenlenen hava operasyonunda öldürülen 38 köylü için AİHM 2013’te Türkiye’yi mahkûm etti ise, yıllar sonra da olsa kendi ulusal mahkemelerinden karar çıkartamayanlar uluslararası mahkemelerden karar çıkartabilirler. Bu vesileyle bir kez daha söylemek isteriz ki;
– Mahkeme kararlarına siyasi ve moral referans teşkil eden TBMM İnsan Hakları Komisyonu Raporu’nu, gerçekleri açığa çıkarmak için değil suçu örtmek için yazılmış bir rapor olarak görüyor ve Rapor’u tarihin ve insanlığın hafızasına havale ediyoruz.
– Katliam sorumlularının açığa çıkması için esirgenen gayretin mağdur yakınlarının mahkûm edilmesi için kullanıldığını görüyoruz.
Katliam dosyasını “Gezi “gibi, “Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturmaları” gibi büyük toplumsal ve siyasal alt üst oluşların gürültüsü altına gizlemeye çalışan iradeyi görüyoruz.
– “Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturmaları“ bağlamında dile getirilen, Danıştay ve HSYK’nın oluşum ve yetkileri ile Adli Kolluk Yönetmeliği gibi konuları içeren “Adalet Reformu” ihtiyacının, Roboski davasının Askeri Mahkemeye sevk edilmesinden sonra Askeri Yargının kaldırılması olarak dile getirilmediğini görüyoruz. 2010’da referanduma sunulan Anayasa paketine MAZLUMDER olarak Askeri Yargının kaldırılmasını teklif etmiş ama başarılı olamamıştık.
– “Çözüm süreci” konusunda sürekli hassasiyet telkin edip Roboski’de aynı hassasiyeti göstermemenin “süreç”in sağlıklı yürümesine engel teşkil ettiğini görüyoruz.