Kriz yılında tarım: Ürün fiyatı düşüyor girdiler yükseliyor

Reel Sektör
DR. NECDET ORAL – ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSİ Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle karşı karşıya. Bu krizin temel nedeni 1980’li yıllardan bu yana uluslararası sermayenin güdümünde ke...
EMOJİLE

DR. NECDET ORAL – ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSİ

Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle karşı karşıya. Bu krizin temel nedeni 1980’li yıllardan bu yana uluslararası sermayenin güdümünde kesintisiz olarak uygulanan özelleştirmeye, piyasalaştırmaya ve kuralsızlaştırmaya dayalı neoliberal politikalardır.

TÜİK, Temmuz-Eylül döneminde (üçüncü çeyrekte) gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 1,6 oranında büyüdüğünü açıkladı. Dövizdeki aşırı yükselmeyle başlayan kriz kısa sürede reel sektörü derinden etkiledi. Ekonominin üretken sektörleri küçülme veya sıfır büyüme rotasına girdi. Tarım yüzde 1, sanayi yüzde 0,3 büyürken; inşaat yüzde 5,3 daralma gösterdi.

VERİLER TUTARLI DEĞİL

 

Milli gelirdeki yüzde 6 payı olan tarımın büyüme bakımından olumlu bir seyir göstermediği biliniyor. Tarımsal arz eksikliği, gıda enflasyonunun da en önemli belirleyicisidir. Buna karşılık TÜİK’e göre, tarım ilk çeyrekte yüzde 5,6 büyümüş, ikinci çeyrekte ise yüzde 2,8 küçülmüştü. TÜİK, tarımın üçüncü çeyrekte yüzde 1 büyüdüğünü bildirdi. Böylelikle ilk 3 çeyrek büyümesi yüzde 0,7 olarak gerçekleşti.

Bu veri, TÜİK’in tarımsal üretim verileriyle tutarlı değil. TÜİK’in tarıma ilişkin üretim tahmini artış değil, düşüşü işaret ediyor. TÜİK bu yılki üretimin tahıl ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 4,2, sebzelerde yüzde 3, meyvelerde yüzde 1,7 gerileyeceği tahmininde bulundu. TÜİK, bir yanda GSYH kapsamında büyüme, öte yanda üretimde azalma tahminini nasıl açıklayacaktır? Korkut Boratav hocanın vurguladığı gibi, çiftçinin eline geçen göreli fiyatlar (iç ticaret hadleri), üretimdeki düşmeyi fazlasıyla telafi edecek oranda sıçramış mıdır?

TARIM YOKSULLAŞIYOR

Tarıma verilen desteklerin yetersizliği ve döviz fiyatlarının büyük tahribatı ile çiftçi gelirleri, sanayi karşısında hızla eridi. Bu yolla tarımdan sanayiye kaynak transferi yapıldı. 2018 yılı Ocak ayında tarım-sanayi fiyatları arasında 2 puanlık fark, Kasım ayında 24 puana çıktı. Çiftçi enflasyona ezilince, üretimden uzaklaşıyor, tarım çöküyor.

ARTAN GİRDİ FİYATLARI ÇİFTÇİYİ EZİYOR

Çiftçiler, özellikle son on altı yıldır bir yandan düşen ürün fiyatları, öte yandan da artan girdi fiyatlarından oluşan bir makas arasında eziliyor. Son bir yılda buğday üreticisinin eline geçen fiyat yüzde 12 artarken, mazot fiyatı yüzde 27, üre gübresinin fiyatı yüzde 64, DAP gübresinin fiyatı yüzde 91 oranında arttı.

Kasım 2017- Ekim 2018 arası 12 ayda buğday fiyatlarına göre gübre (DAP) fiyatları yüzde 71, mazot fiyatları ise yüzde 13 fazla arttı. Buğday üreticisi Kasım 2017’de 1 ton buğday satarak yaklaşık 582 kg gübre alırken, 12 ay sonra 1 kg buğday satarak ancak 341 kg gübre alabilmiştir.
Özellikle gübre ve diğer girdilerdeki fiyat artışı nedeniyle tüketimin gerilediği, gübre satışlarının üçte bir oranında azaldığı, buğdayda 2019 yılında önemli bir üretim düşüşü yaşanacağı ifade edilmektedir.

ÇİFTÇİ KREDİ KULLANAMIYOR

Ekonominin durgunluğa girdiği Temmuz ve sonrasında tarımsal kredi kullanımı da sert bir fren yaptı. Tarımsal krediler Temmuzdan Ekim sonuna kadar 100 milyar TL dolayında sabitlendi, hatta yükselen enflasyon dikkate alındığında reel olarak geriledi.

Çiftçiyi tarımsal kredi kullanımından uzak tutan, döviz ve faiz piyasalarındaki türbülanstır. Dövizin hızlı tırmanışı karşısında Eylül ayında Merkez Bankası’nın TL gösterge faizini 6 puan artırması ile, kredi faizleri de hızla artmış ve bu belirsiz ortamda hem bankalar kredi açmaktan kaçınmışlar hem de çiftçi kredi kullanmaya yanaşmamıştır. Çiftçinin kredi kullanımından uzak durması, beraberinde tarımsal üretim ve yatırımın da durması, giderek gerilemesi anlamına gelmektedir.

TARIM MAKİNALARI SEKTÖRÜ KRİZDE

Çiftçinin ürününün para etmemesine karşılık tarım girdilerindeki yüksek fiyat artışları nedeniyle tüketimin azalması, tarım alet ve makinaları sektöründe büyük daralmaya yol açtı. Çiftçinin üretimden çekilmesi veya girdi satın alamaması traktör satışlarını durma noktasına gelmiştir.
2018 yılının ilk 11 ayında 45 bin 828 adet traktör üretilmiş, üretim miktarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 32’lik bir azalma olmuştur. 2018 yılının ilk 10 ayında 40.892 adet traktörün trafik tescili yapılmış, tescil edilen traktör sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30 oranında azalmıştır.

ÇİFTÇİ TARIMI TERK EDİYOR

Çiftçi yeterince desteklenmiyor, kredi alamıyor, tarım girdilerinin fiyatları fahiş oranlarda artıyor. Buna karşılık çiftçinin ürünü para etmiyor. Bu durumda çiftçiye tarımı, toprağını terk etmekten başka bir çıkar yol kalmamaktadır. Nitekim mevsim etkilerinden arındırılmış tarımsal istihdam 2017 Eylül’den bu yılın Eylül ayına 263 bin azalmış görünmektedir.

TARIMDA İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR

Türkiye üretim yerine ithalatı teşvik eden politikalarla tarım dış ticaretinde net ithalatçı konuma getirilmiştir. Son 16 yılda toplam 205 milyar dolarlık tarımsal hammadde ve gıda ürünü ithalatı yapılmıştır. Tarımsal üretim nüfusla aynı oranda artmadığı için dışa bağımlılık artmaktadır.

Tarımsal dış ticaret 2018 Ocak-Ekim döneminde yaklaşık 1 milyar dolar açık verdi. Öte yandan 2018 yılının aynı döneminde ithal edilen canlı hayvan miktarı 1,6 milyon başa ulaşmış olup karşılığında 1,5 milyar dolar ödendi.

KRİZİN BEDELİNİ EMEKÇİLER ÖDEMEMELİDİR

Sermayenin her krizi, eğer emekçiler örgütlü bir şekilde itiraz etmezlerse, sermayeye emekçilerin sırtından daha fazla kaynak transferine yol açmakta; emekçiler neden olmadıkları krizin bedelini daha çok çalışıp daha az kazanarak ödemek zorunda kalmaktadırlar. Tarım emekçilerinin bu krizin bedelini ödememeleri için yapılabilecekler şöyle özetlenebilir:

♦ 2018’de 14,5 milyar lira olan tarım destekleri 2019 yılı için 16,1 milyar lira (GSYH’nin yüzde 0,36’sı) olarak açıklanmıştır. Bu miktar Tarım Kanunu’nun 21. maddesi hükmüne göre, milli gelirin en az yüzde 1’i seviyesine çıkarılmalıdır.

♦ Tarım destekleri çiftçinin eline geçen fiyatlara müdahale eder hale getirilmelidir.

♦ Hayvancılıkta destekler büyük (endüstriyel) işletmelerin kurulmasına değil, şartları uygun olan küçük ve orta ölçekli işletmelere yönlendirilmelidir

♦ Tarımın en önemli sorunu yüksek girdi fiyatlarıdır. Öncelikle mazotta ÖTV ve KDV kaldırılmalı; diğer girdilerdeki vergi yükü azaltılmalıdır.

♦ Tarım arazileri ve meraların amaç dışı kullanımına izin verilmemeli; bu alanlar hiçbir gerekçe ile yapılaşmaya açılmamalıdır.

♦ Çiftçi tarafından boş bırakılan tarlalar yeniden üretime kazandırılmalıdır.

♦ Çiftçilerin demokratik temelde, kendi çıkarlarını koruyacak şekilde örgütlenmeleri teşvik edilmeli, desteklenmelidir.

♦ Çözüm, “terbiye edici” ithalat politikalarında değil, üretim maliyetlerinin düşürülmesinde, destekleme politikalarında, üretim planlamasında aranmalıdır.

 

 

Kaynak : Birgün