Kadın şair olur mu?

Edebiyat
Hiç soru işaretine ihtiyaç duymayan bir soru: “Kadın şair mi yoksa şiir mi” … Edebiyat çevrelerinde tartışması süregelen kadim meselelerden biridir bu. Çetrefillidir. Tartışmaya girilince kesin bir hü...
EMOJİLE

Hiç soru işaretine ihtiyaç duymayan bir soru: “Kadın şair mi yoksa şiir mi” … Edebiyat çevrelerinde tartışması süregelen kadim meselelerden biridir bu. Çetrefillidir. Tartışmaya girilince kesin bir hükümle sona ermesi pek görülmüş şey değildir. Burada edilecek birkaç kelam ile de suyun akışı pek değişmeyecektir. Bir kadının şiir yazması boz bulanık bir ırmaktır ve iki kola ayrılır. Biri şairliğe, diğeri şiire akar.

Harfleri burada somutlaştıran müzekker bir kalemle, masa gibi bir varlığı idealar âleminde gezdiren müennes bir pencerenin önünden bildiriyorum. Israrla kadından şair olmayacağını bağıran ve susan bir güruh hep olmuştur. Olacaktır… Edebiyatın bir takım köşelerine ‘kadınlar giremez’ duvarı örmek isteyen bir oluş. Duvar diyorum çünkü bu görüştekilerin yıkılması hayli zordur. Peki bu tuğlaları neden bizim önümüze koyuyorsunuz? Diye sorduğunuzda ise çok değişik türden cevaplar almanız mümkündür. Kimi beceremediğimizden, kimi fıtratımızdan, kimi mahrem kalmamız gerektiğinden dem vurur. “kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman / akvaryuma dalıp gitmek sırası bize bir türlü gelmez” dizelerinde Özel’in de işaret ettiği gibi –sıranın kendilerine gelmeme korkusu- da bunlara eklenecek bir sebeptir. Ya da tuğlaların çimentosu gibi bir şey…

Bir fikri savunurken en önemli şey siper olarak seçtiğinizdir. Bu kıyıdakilerin de çok sağlam bir siperi vardır. “Kadın şiir yazamaz çünkü şiirdir.” Öyle ki belki bütün tuğlalarını kolaylıkla yıkabilirsiniz ama bu sağlam taş ortanızda kalakalır. Çünkü kadının şiir olduğuna şiirden anlayan herkes az çok katılır. Ama soru yumağına bir soru da ben ekliyorum. Bir şiirin kendini yazmasından daha şiir ne olabilir? 

Yani şimdi “Bir roman kadar uzun bu tümce / Sonra işte yaşlandım…” mısralarını Gülten Akın yerine erkek bir şair; şiirin sayfalarına boyasaydı, ne fark edecekti? Şairin cinsî kimliğine hapsolanlar, “ölen bir kuğuydu bir imgeydi bellekte” haykırışını yapan Lale Müldür’ün içinde bin şehir daha söndürüp ona kulaklarını mı tıkayacaklardı? Yapmayın lütfen. Bari Didem’in basma perdesindeki çiçekleri ezmeden ilerleseler… İnsanın doksan dokuz tane yalnızlığının oluşu bir kadın sesiyle vücut buldu diye tespihi terk mi edeceksiniz?

Herkes için şiirin ayrı ayrı tanımı ve değeri var, evet. Ama şiirin hayatiyeti noktasında aynılaşmaktan kaçış yokken, hayatın içindeki feminen dokuyu şairde itmek niye? Adem’in tövbesi şiirse, Havva’nın gökten düşmüş yalnız elması ne?

Hasılı; bazlama için hamur yoğuran kadın da şiirdir. Kağıda hamur bulaştırarak mısra dizen kadın da şair.Bir bankta oturmuş dünyaya üzgün üzgün bakan bir kadını gördüğünüzde bu şiirdir deyin. Kelimeleri bank yapıp üzüntüsünü oturtmaya çalışan bir kadına da şair. Yapamıyorsanız da “bir bahane uydurup baklacılar konserine gitmek” de serbestsiniz. 

Siz mealin pürüzsüz gölgesinde dinlenirken tefsirin koşturmalı dünyasında soluk soluğa kalmış, hem şiir hem şair olmayı başarmış kadınlar için… Kaburganıza sağlık, beyler!
Poetik Haber