Kasım ayı dergilerinde neler var?

Edebiyat
Kasım ayında dergiler hangi konuları hazırlamışlar, birlikte bir göz atalım… Umran kasım ayında yayınladığı 231. sayısında ‘ İslâmlaşmak, İlahiyat ve İmam Hatipler’İslami eğitim...
EMOJİLE

Kasım ayında dergiler hangi konuları hazırlamışlar, birlikte bir göz atalım…

Umran kasım ayında yayınladığı 231. sayısında ‘ İslâmlaşmak, İlahiyat ve İmam Hatipler’İslami eğitim bağlamında İslami eğitimin bugünkü meselelerini ele alıyor. Sözü Umran’a bırakıp, bu ay Umran’da neler var birlikte kulak verelim…

Cumhuriyet Türkiye’sinde İmam Hatip Okulları(Liseleri) ve İlahiyatlar öteden beri tartışma konusu olan kurumların başında gelmektedirler. İmam Hatip Liselerinin kuruluşu, aslında varoluşsal anlamda Türkiye’de “din”in ve özelde İslâm’ın hangi temel yörünge içinde yer alacağı; ya da İslâm ile nasıl bir sahih ilişki kurulacağı bağlamında ortaya çıkmaktadır. İslâm’ın gündelik hayatın içinde referans olma hüviyetini kaybetmesinin, olabildiğince dar sınırlara çekilmesinin, o dönemlerde gündelik hayat içerisinde yansımaları görünmekteydi.  İslâmî eğitimin İmam Hatip Liselerine ve İlahiyat Fakültelerine indirgenmiş olması ciddi bir sorundur. Zira İlahiyat ve İmam Hatip Okulları Cumhuriyet laik ideolojisinin siyasal/kültürel dünyası içinde ortaya çıkarken büyük ölçüde tepkisel bir muhteva kazanmıştır.

İmam Hatiplerden mezun olanların önemli bir kısmı memleketin İslâmlaşma sürecine ciddi katkılar sunmuştur. Türkiye’nin İslâmî ve kültürel yönden gelişiminde bu okulların oynadığı hayati rol 1960’lı yıllardan bu yana herkes tarafından bilinmektedir. Bundan dolayı Batıcı elitler bu okullara müspet nazarla bakmamışlar, okullar her darbe döneminde ciddi sıkıntılar yaşamışlardır. 1990’ların hemen başında TİSK ve TÜSİAD’ın hazırlamış olduğu raporlar adeta 28 Şubat 1997 sonrasında yaşanacak gelişmelerin habercisi oldu. Bu raporlarla, halkın İslâmî eğitim talebini bu okulların “ihtiyaç duyulandan daha çok din görevlisi yetiştirdikleri” bahanesi ile engellemek istemişlerdir. İmam hatip Lisesi mezunlarının kendi alanları dışındaki yüksek öğrenim kurumlarına gitmelerinin engellenmesini öneriyordu bu raporlar.  

1913 yılı esas alındığında 100. kuruluş yılına adım atan İmam Hatip Okullarının (ve tabii dolaylı olarak İlahiyatların) eğitim anlayışının, İslâmî usul cihetinden ne ifade ettiği, eğitim programları, binaları, öğretmenleri vb. pek çok açıdan irdelenerek sağlıklı bir rotaya kavuşturulması gerekmektedir. Artık önümüzdeki on yılların karşımıza çıkaracağı sorunlar ve ihtiyaçlar sadece “memleketin İmam Hatiplere ihtiyacı var” anlayışıyla çözülemeyecek büyüklükte olacaktır. Ayrıca, İslâmi eğitimin bugünkü ve genel manadaki meseleleri ve hassaten İmam Hatiplerin derlenmesi, toplanması ve organize olması, sadece nicelik ölçütleriyle hallonulabilecek meselelerden ibaret olmadığı iyi kavranmalıdır. Kemiyetten daha çok keyfiyete dönük çalışmalara ağırlık verilmesi zorunluluk arz etmektedir.       

Umran’da bu ay kimler hangi konuyu ele aldı?

Burhanettin CAN                                                                                                                             Kur’âni Kavramlar Açısından Tefessüh: Fahşâ

Ömer F. KARAGÜZEL                                                                                                                     Türkiye’de ‘Yeni’ Muhalefetin Kodları

Abdurrahman ARSLAN                                                                                                                   Teoloji/İlahiyat ya da Bilgiyi “Usul”ün Dünyasında Aramak

Mustafa TEKİN                                                                                                                                 Katkılarıyla, Zaafiyetleriyle İmam Hatipler

Mustafa ARSLAN                                                                                                                             “İmam Hatipli” Kimliği -Küresel Tüketim Çağı ve İmam Hatipler

Asım ÖZ                                                                                                                                           İmam Hatip Okullarının Türkiye’de Dinî Neşriyatın Gelişimine Katkılarına Dair

Hüseyin KORKUT                                                                                                                            “İmam Hatiplerde Artık Nitelik Dönemi”

M. Samet TOMAKİN                                                                                                                         Neoliberal Politikalar Ekseninde Küreselleşme

Nevzat ÜLGER                                                                                                                               Kapitalizm ve İslâm Dünyası

Metin Ö. MENGÜŞOĞLU                                                                                                                 Rey Taraftarı İlk Bilge Ebu Hanife

Abdullah YILDIZ                                                                                                                                Aşır Aşır Kur’ân-ı Kerîm Dersleri

İletişim: www.umrandergisi.com          

YEDİ İKLİM UMUDA ÇAĞIRIYOR

Yedi İklim, kapağını ‘İdrak’ başlıklı yazısında; “Büyük krizlerin yıkıcı yanı kadar, fırsat doğuran bir niteliği de var. Hangi alanda olursa olsun son sınırlara varmak, bütün imkânların tükendiğini görmek yeni baştan, daha cesaretle düşünmemizi de mümkün kılar bazen” cümlesiyle de bir umudu çağırıyor Kasım sayısında.

Yedi İklim’de Mehmet Özger Dosyası

Yedi İklim ulaştığı 284. sayısında ayrıca, önceden beri sürdürdüğü özel sayı ve özel dosya yayımlama geleneğini Mehmet Özger Dosyası ile sürdürüyor.

Çağı gelenekten haberdar olarak karşılayan bir şairin söyleyişini irdeleyen dosyada yer alan yazılar; şairin cinnetin muhtasar haliyle nasıl bir cennete yol aldığını okumamızı kolaylaştırırken yeni bir dünya ve yeni bir insan tasavvuru kurmuş bir şairden haber veriyor. Gökhan Serter’in editörlüğünü yaptığı dosya; Özger şiirine dair derin bir okuyuş sunuyor.  Dosyada yer alan isimler şöyle: A. Cüneyt Issı: ‘Muhtasar Cinnet Risalesi ya da İki Dizeyle Örtünmek’, Ahmet Edip Başaran: ‘Cinnetten Cennete Giden Yol ya da Muhtasar Cinnet Risalesi’ Said Yavuz: ‘Mehmet Özger’e Doğru On Adım’, Gökhan Serter: ‘Muhtasar Cinnet Risalesi; Bir Seyyah İkindiye Bakarken Söylemiştir’, Nurcan Ankay, ‘Mehmet Özger’in “Sancıyan Fragmanlarına Deneysel Bir Yaklaşım’, Mikâil Söylemez: ‘Sınanmış Bir Sabrın Şiiri; Muhtasar Cinnet Risalesi’. Dosyanın sonunda, Gökhan Serter’in Mehmet Özger ile ‘Şiir, Evrensel İnsana Değmelidir’ başlıklı şiir üzerine yaptığı söyleşi yer alıyor.

Yedi İklim sayfalarında Hasan Aycın ve Serap Ekizler’in çizgileri her zamanki yerini almış durumda.

Bu sayının şairleri: Nurettin Durman : İsrafil, Muhsin İlyas Subaşı : Geceler ve Âşıklar, Mehmet Aycı: İmrenme Ayini / Pano, Celâl Fedai: Neyzen ve Sığıntı / Davulun Dengi, Seyfettin Ünlü : Telhis, Suavi Kemal Yazgıç : Simurgun Terki, Erkan Kara : Demiri Tavlamak, Mehmet Özger: Boş Mezar, Hatice Çay : Sosyolojik Abla / Şeytanın Rotasına Çomak Karıştırmayalım, Ahmettahsin Erdoğan : Güneş, Mikâil Söylemez : Amsterdam’da Bir Yabancılar Kahvesi, Furkan Özüdoğru : Üsküdar Çınaraltı, Bilal Yavuz : Tuzruhu, Abdulhâlik Aker : Mesafe / Güzü Beklerken, Esra Köse : Bir Gün Hatırlardan Başka Ne Kalacak Âlemde? / Dedem, Çocuklar ve Akrepler

Bu sayının öykücüleri ise: Ethem Erdoğan : Tuz, Nuhan Nebi Çam : Memurun Ölümü II, İbrahim Eyibilir : Sinek, Cengizhan Konuş : Eksik Kadınlar

Çeviri şiirde Yedi İklim’in konukları ise: Tahir Riyad : Gülmek, Türkçesi: Halim Öznurhan, Ebû Talib. B. Abdulmutalib: Gecem Uzadı, Türkçesi: Veysel Akdoğan, Ezra Pound : Mulberry Yolunun Türküsü / Pencerede Sabah, Türkçesi: Hatice Çay, Frank Oneinman : Keşkeyse / Solan / Derin Son / Uzaylı (Alien) / Çakıl: Türkçesi: Serkan Doğan

Bu sayının ikinci söyleşisi ise Selvigül Kandoğmuş Şahin’in ‘Münire Daniş ile Öyküsü Üzerine’ yaptığı söyleşi.

Cevat Akkanat’ın “İkinci Yeni Şiirinde ‘Allah’: İlhan Berk Örneği-1” başlıklı yazısı dışında okurun ilgisini çekecek bir diğer yazı; Ali Haydar Haksal’ın “Para Piyesi, Bir Dönem Sonrası ve Yansımaları” başlıklı Necip Fazıl’ın Para Piyesi üzerinde yaptığı oylumlu analizlerini içeren yazısı. Yeni değiniler bölümünde ise Adnan Demirkol; “Şiir Ölür mü İnsanlık Ölmeden” başlıklı yazısıyla şiirin insanın duygu ve eylem biçimleri yeyüzünde var olduğu müddetçe şiirin yok olmayacağını yazıyor ve “Şiir ölmez insanlık ölmeden.” diyor.

İletişim: www.yediiklimdergisi.com

NİDA DERGİSİ’NİN KASIM SAYISINDA NELER VAR?

Nida Dergisi 161. sayısında; Şiddet: Güç İstencinin Kaba dili konusunu irdeliyor…

Nida Dergisi okuyucularına bakın nasıl bir sayı hazırladı…

‘İslâm’da şiddet var mıdır’ sorusuna kabaca ‘vardır’ veya ‘yoktur’ gibi cevaplar verilebilirse de, ilk olarak üzerinde durulması gereken nokta, yanıtın; hangi dönemde, hangi şartlarda, hangi saiklerle arandığıdır. Zira sorular kadar,sorulduğu dönem ve şartlar da çok önemlidir. Kritik eşiklerde sorulan kritik sorular, yanlış cevaplara ve algılara kapı aralanmasına sebep olacaktır. Dergimizin bu ayki konusu ve girişteki sorumuz üzerinden giderek daha somut düşünecek olursak, şu misal verilebilir: 11 Eylül’de İkiz Kule’lerin yıkılması sonrasında oluşan bir iklimde aranan yanıtın ‘apolojik/özür dilemeci’ olma ihtimali yüksektir ki böyle de olmuştur. Bu açıdan 11 Eylül, Müslüman dünyanın paradigmal değişimlere zorlandığı bir kriz dönemidir.

İslâm; basiret üzere kendisine tâbi olunması, hak ve hakikatin tebliğ edilmesi, iyiliğin emredilip kötülüğün men edilmesini, adaletin hâkim kılınıp insanların kula kulluktan Allah’a kul olmaya davet edilmesini hareket prensibi edinilmesini temel ilke olarak benimsemiştir. Allah’ın insanlardan istediği tabiiyet, şuurlu, sorgulanmış ve sorumlu ‘ikna olmuş’ bir tabiiyettir. Bunu oluşturacak şartları temin etmek, bu vazifeleri yerine getirmek kadar farzdır, Müslüman bundan sorumludur. Bu mes’uliyetleri kesintiye uğratacak veya engelleyecek şartlardan uzak durmak temel prensib olarak önümüzde durmaktadır.

Biz de dergimizde ‘şiddet’ konusuna değinelim istedik. Siz değerli okurlarımızın düşünce evreninde yerini alsın, düşünceye açılsın istedik.

Nida Dergisi’nin sayfaları arasında heyecan ve ilgi uyandıran yazılar ve yazarlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Şiddet; İnsanoğlunun Kirli Yüzü

Nurettin ÖZCAN

Terör ve Şiddet Sarmalında Cihadı Anlamak

Altan Murat ÜNAL

Şiddet Meşru mudur?

M. Kürşad ATALAR

Rıza Hiza ve Eza

Nusret ALTUNDAĞ

Savaşın Metafiziği Üzerine 

Arif ARCAN

İslâm’a Göre Savaş ve Barış Yahut Cihadın Felsefesi 

İbrahim SARMIŞ

Müslümanların Cihad Anlayışı Üzerine Düşünceler 

Ömer KARATAŞ

İlahiyatın Müfredatı Müfredatın İlahiyatı: Bir Paradoksun Düşündürdükleri

Mustafa ARSLAN

Modern Mimaride Mahrem ya da Bir Münevverin Odası

Mücahid SAĞMAN

Kudret Merkezli Allah Tasavvurundan Adaletli Allah Anlayışına Doğru

Orhan GÜVEL

Medaim YANIK İle Görsel Kültür ve Şiddetin Toplumsallaşması

Söyleşi: Mücahid SAĞMAN

Orada “Kar Nahifliğinde Çocuk Düşleri” Öldü

Selma ELMAS

Kısa Hikâyeler

Mustafa Ökkeş EVREN

İletişim: www.nidadergisi.com

TÜRK EDEBİYATI KASIM AYI SAYISINDA NELER VAR?

Kasım ayında 481. sayısını yayınlayan Türk Edebiyatı dergisinin kapağında bu ay Bahtiyar Aslan’ın M. Lütfi Şen’le yaptığı röportaj yer alıyor. M. Lütfi Şen, Sultan Abdülaziz’in ressamlığını değerlendiriyor. Ayrıca Selçuk Karakılıç’ın Türk Tarih Kurumu eski başkanı Prof. Dr. Ali Birinci’yle yaptığı “Türkiye’de Kitap Dostu Zengin Bir Zümre Yok” başlıklı röportajı da dikkat çekiyor.

Beşir Ayvazoğlu, bu ay Türk Edebiyatı okuyucularına şöyle sesleniyor;

Sevgili Türk Edebiyatı okuyucuları,

Bu sayımız, Selçuk Karakılıç’ın Türk Tarih Kurumu eski başkanı Prof. Dr. Ali Birinci’yle kitaplar, kitapseverler ve hatırat kitapları hakkında yaptığı röportajla başlıyor. 

Bilindiği gibi, insan-kitap ilişkisi çeşit çeşittir; kâğıttan mamul her şeyi toplayan meraklılara selülozofil, işe yarayıp yaramadığına bakmadan her çeşit kitabı gözü kapalı satın alıp kapaklarını bile açmadan üst üste yığanlara bibliyoman, kitabı hayatlarının tek ve büyük zevki haline getirmiş, okumasalar bile kıymetini bilen, değerli kitabı görür görmez fark eden hakiki kitapsevere de bibliyofil denir. Bütün bunların ötesinde, belli konularda belli kitapları şuurla toplayanlar da vardır; onların her biri bir “ehl-i vukuf”tur. Ali Birinci’nin -tevazu göstererek kendini bibliyofil olarak nitelendirse de- çoktan Ali Emirî, Muallim Cevdet ve İbnülemin gibi büyük kitap kurtları zümresine girmiş bir ehl-i vukuf olduğuna şahadet ederim. O, bir tarihçidir ve aldığı kitabın öncelikle işe yaramasını ve araştırdığı konularda kendisine ışık tutmasını ister. Yani tek ölçüsü, kitabın nadir oluşu değildir; başkaları için hiçbir anlam ifade etmeyen üç-beş sayfalık bir risale bile, onun için paha biçilemez bir kaynak olabilir. 

Ali Birinci’nin bir bibliyofil ve bir “ehl-i vukuf” olarak portresini Ankara’nın eski sahaflarından Dr. Ahmet Özcan yazdı. Geçen sayılarımızdan birinde kendisiyle yapılmış bir röportajı yayımladığımız Özcan Bey, hiç şüphesiz, Ali Birinci gibi gerçek bir kitap kurdudur. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz Dr. Müjgân Cunbur da öyle… Kitapseverlerin ve kütüphanelerle ilişkisi olan herkesin şahsen veya gıyaben çok iyi tanıdıkları Müjgân Hanım’ın vefatını öğrenince, yakın arkadaşlarından Prof. Dr. İnci Egninün’ü arayarak bir yazı istemiştim. Üç güzel yazı da kendiliğinden düştü posta kutumuza. Ankara’dan Yağmur Tunalı, Sivas’tan Müjgân Üçer ve İstanbul’dan Dursun Gürlek, çok sevdikleri Müjgân Hanım’ı birer yazıyla uğurlamak istediler. Dursun Gürlek’in bir de sürprizi vardı: Müjgân Hanım’ın Hafız-ı Kütüb İsmail Saib Efendi hakkındaki yayımlanmamış yazısı… Bu güzel yazıları okurken Müjgân Hanım’ın aziz ruhuna birer Fatiha göndereceğinizden eminim.  

Geçen ay, bir süredir hasta olan Nevzat Kösoğlu beyefendiyi de kaybettik. Gelecek sayımızda, bu büyük fikir ve kültür adamı hakkında özel bir bölüm bulacaksınız.

Funda Özsoy Erdoğan da velut bir yazar olan Sevinç Çokum’un yeni romanını değerlendirdi. Seval Şahin de Ahmet Midhat Efendi’nin yakınlarda iki farklı neşri  yapılan Şeytankaya Tılsımı adlı polisiye romanını değerlendirdi. 

Bu sayının önemli metinlerinden biri de, Bahtiyar Aslan’ın M. Lütfi Şen’le yaptığı röportaj… Şen, geçen ay Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi’nde açılan ve büyük ilgi gören “Eskizlerden Tablolara: Ressam Sultan Abdülaziz” sergisinin küratörüdür. Söz konusu sergide, Sultan Abdülaziz’in Polonya’da, Krakov Müzesi’nde muhafaza edilen bir albümdeki eskizleriyle bu eskizlerden yola çıkarak yapılmış, Osmanlı zaferlerinin tasvir edildiği tablolar sanat dünyasının dikkatine sunulmuştu. Danışmanlığını Ömer Faruk Şerifoğlu’nun üstlendiği serginin bir tezi vardı: Askeri Müze’de ve Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu’nda korunan savaş konulu yağlıboya tabloların da Sultan Abdülaziz tarafından yapıldığı… Eskizlerdeki şaşırtıcı yetkinlik ve dinamizm, gerçekten söz konusu imzasız tabloların Sultan Abdülaziz’in fırçasından çıkmış olma ihtimalini güçlendiriyor. 

Mustafa Ruhi Şirin de günlüklerinin “Ninni, Güzelleşsin Dünya!” başlığını taşıyan bölümünde, torunu Ahmet Kerem’in doğduktan sonraki ilk yedi gününü anlattı.

Geçen sayıdaki dosyamızda, yazı çokluğu yüzünden yer veremediğimiz iki yazıyı, Mehmet Samsakçı’nın “Yahya Kemal Mektebe Nasıl Başladı” ve Fethi Demir’in “Nişantaşı’ndan Nobel’e Giden Yolda Orhan Pamuk’un Okul Dünyası”  başlıklı yazılarıyla, Hülya Atakan’ın ilk bölümünü Eylül sayımızda yayımladığınız “Nabucco, Babil Asma Bahçeleri ve Rüyalar” başlıklı yazısının ikinci bölümünü bu sayıda sayıda okuyacaksınız. 

Bu sayıya Bahtiyar Aslan, Sevgül Yılmaz Hatice Eğilmez Kaya ve Ufuk Aykol hikâyeleriyle; Adem Turan, Cafer Keklikçi, Cevdet Karal, Tarık Özcan, Serkan Demir, Kalender Yıldız ve Suavi Kemal Yazgıç da şiirleriyle katkıda bulundular. Tabii Kırkambar’ımız her zaman olduğu gibi dopdolu…

Daha güzel ve daha zengin sayılarda buluşmak ümidiyle ve muhabbetle efendim.

İletişim: www.turkedebiyati.com.tr

GEZGİN BU AY SİZİ ESKİŞEHİR’DE BİR YOLCULUĞA ÇIKARIYOR

81. sayısını yayınladığı Kasım sayısında Gezgin, Türk Dünyası Kültür Başkenti olan Eskişehir dosyasıyla karşımızda. Fatih Güldal’ın yazısı ve Adem Meleke, Halit Ömer Camcı, İbrahim Usta ve Fatih Güldal’ın fotoğraflarıyla Gezgin ekibinin Nasreddin Hoca’nın doğduğu köyden, Yunus Emre’nin kabrinin bulunduğu kasabaya, Kibele’nin antik tiyatrolarından, Yazılıkaya’nın bulunduğu dağlara, Odunpazarı’na yaptığı gezinin ayrıntılarını bu sayıda okuyabilirsiniz. 

Hindistan’ı bir de “Hindistan’a gittim ve hayata bakış açım değişti” diyen  Ilgın Yaroğlu’ndan okuyun… Ilgın Yaroğlu hem yazdı hem de fotoğrafladı.

Ege’nin bağımlılık yapan ilçelerinden biri Foça… Serkan Doğan’ın anlatımıyla Poyraz Güzeli Foça…

Tuğba Akyıldız’ın yazısı ve fotoğraflarıyla tarih ve tatilin üç şehri Gyeongju, Busan ve Jeju Adası…

“2 ulucami, 2 peygamber” Önder Kaya’nın yazı ve fotoğraflarıyla Suriye’de iç savaşın daha başlamadığı zamanlara ait tarihsel bir yolculuğa çıkacaksınız.

Bu konular ve daha fazlası Gezgin’in Kasım sayısında.

İletişim: www.gezgindergi.com

GENÇ DOKU “SENİN GÜNDEMİN NE” DİYE SORUYOR

Genç Doku, Kasım ayında yayınladığı 51. sayısında Senin Gündemin Ne? diye soruyor. Bu ay Genç Doku’da okuyacağınız konular şöyle…

İnsan, kendini bilmekle başlayan ve yüce yaratıcısını tanıma ve hakikatiyle sevmeye kadar uzanan uzun ve yorucu bir yolculuğun maceraperest gönüllüsü. Bilinçsiz sevmeler cennetinden, bütün güzel isimleri sıfatları eylemleri ile tanıyarak doya doya sevmek istediği sevgiliyi idrak dünyasına indirilmiş acemi kul-insan. Birinci vazifesi, Rabbinin kendine ödünç verdiği esmaları en güzel şekilde giyinerek kulluğun şuuruna, halifeliğin sırrına ve şerefine ermek. Fakat imtihan pisti, sayısız göz alıcı zinetle süslenmiş. Kendisinden hep kabuğun altındakini görmesi istenmesine rağmen, kabuğa da başka bir alım başka bir cazibe yerleştirilmiş var edicisi tarafından. Ve kul-insan, bu boncuk mesabesindeki süslere takılıp da bulmak için geldiği değerli mücevheri aramayı ve asli vatanına onu yanına alarak gitmeyi unutmadan yaşamak zorunda.

Hatırlamak ve hatırlatmak iyidir diye öğrendik Kur’anımızdan. ‘Sen hatırlat. Sen ancak bir hatırlatıcısın. Hatırlatmak sorumluluk bilincine sahip insana iyi gelir’ tavsiyeleri kulaklarımızda. Bunun için, ‘Senin gündemin Ne?’ diye soruyor bu ay Genç Doku, önce kendine sonra hepimize ulaşan bir yankıyla. Yaratılış amacın ne? Bu amaca en emin ve kestirme olarak hangi yollardan ulaşabilirsin? Bu yolda ne gibi engeller ve yıldırıcılarla karşılaşabilirsin? Ve bu badireleri en kolay nasıl göğüslersin? Bunları gündemimize taşıdık. Sorduk ve cevaplar bulmaya çalıştık. Bu ana gündemi hararetlendirecek öncü isimlere, iade-i itibarlar ve nasuh tevbeler bekleyen eski yaralara dokunarak hatırlatıcılık vazifemizi ikmal etmeye gayret ettik.

Sadece isimlerinin anılması bile bizlere taze kan olabilecek yaşayan soylu ruhların destansı hayat kesitlerine açtık sayfalarımızı. Heyecanımız, sevdamız, sadakatimiz tazelensin niyetiyle. Emin Saraç Hocaefendi ile ilgili dosyamız bunlardan en önemlisi. İstedik ki bir ay değil, hayatımızın her anında yanımıza alıp okuyarak yeniden ruhumuzu takviye edecek kayıtlar düşelim kendimizin ve bütün insanlığın tarihine. Değerli gazeteci yazar ağabeyimiz Ahmet Taşgetiren ve Bekir Develi dostumuz çok önemli vurguların yer aldığı röportajlarıyla destek verdiler dosyamıza. Müslümanın güncelden ana gündemine dönmesi aşamasında uygulanabilir ve yapıcı düşünceler sundular bizlere.

Yavuz Gencer, Organik Medya İstiyoruz derken, Samet Öztürk Ortak Gündemimiz Televizyona dokundurdu kalemini. Cesur Küçük, Sosyal Medya Nasıl Evcilleştirilir’e dair önemli tekliflerle konuk oldu dosyamıza. Peygamberler diyarı Urfa’yı, ruhumuzun önünde yürüyen dev adam Sezai Karakoç’u, bize asaleti adaleti dirayeti miras bırakan koca sultan Abdülhamid Han’ı konuştuk, dinmez acımız Türkçe ezan bahsini güzelce bir çerçeveyle yeniden açtık. Nurettin Yıldız Hocamızın Müslüman genç için söylediklerini kayda geçirdik dikkatle.

Bu sayının sizlere ulaşmasında gayretleri olan bütün emek sahiplerine minnetlerimizi muhabbetlerimizi iletiyoruz. Vicdan sahibi sağlam gündemli genç dimağlarımız için istifadeye açık bir sayı olduğunu umuyoruz. Yeni bir yıla çok yaklaştığımız şu günlerde dualarınız ve kalbi desteğiniz rehberimiz olmaya devam ediyor. Bütün ümmet-i İslam ve insanlık âlemi için hayırlara vesile bir yeni sene dileğiyle iyi okumalar diyoruz efendim.

İletişim: www.gencdoku.com

HAKSÖZ ‘ANDIMIZ’IN KALDIRILMASINI KAPAĞINA TAŞIDI

Kasım 2013 tarihli 272. sayısıyla okurlarının karşısına çıkan Haksöz Dergisi, Türkiye’deki son gelişmeleri kapağa taşıdı.

“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Dergisi, Kasım 2013 tarihli 272. sayısında Türkiye’de başörtüsü özgürlüğü ve “Andımız”ın kaldırılması gibi gelişmeleri kapağa taşıdı. Dergi, “Yasakların, Dayatmaların Kaldırılması Kazanımımız; İslami Temelde Bir Sosyal-Siyasal Düzenin İnşası Hedefimizdir!” manşetiyle çıktı.

“Demokratikleşme Paketi”nin ve başörtüsünün Meclise de girmesinin değerlendirildiği dergide eğitimdeki değişiklikler de analiz ediliyor. Mısır ve Suriye gündeminden yazıların yer aldığı dergide komploculuk üzerine de iki ayrı çalışmaya yer veriliyor. Dergide bu ay Kur’an çalışmalarının yanı sıra edebiyat ve kültür-sanat içeriği de hayli zengin. 

İşte dergide yer alan yazılar:

SUNUŞ 

Her Hicret ve Muhacir Ensar’ı İşaretler

GÜNDEM

Yasakların, Dayatmaların Kaldırılması Kazanımımız;

İslami Temelde Bir Sosyal-Siyasal Düzenin İnşası Hedefimizdir!

ERSOY GÖVEÇ

Eğitimdeki Değişim ve “Tefrik-i Tedrisat”a Yönelim 

HAMZA TÜRKMEN 

Yenilirken Kazanılan Zafer

RIDVAN KAYA 

Hukuksuzluk Zincirine Yeni Bir Halka: Şahı Merdan Sarı Davası

ALİZA MARCUS

Kürtlerden Başka Dost Yok!

GAZİ TEVBE 

Rus Ayısı, İran Şiiliği ve Amerikan Kartalı Arasında Bölge

AKİVA ELDAR 

Suriye Çıkmazında Son Durum

ANNA THERESE DAY 

El-Kaide İle Akşam Yemeği

ŞUAYP MEKEÇ 

Allah’ın İradesi ve Sünnetullah Karşısında Komploculuk

İSMAİL CEYRAN 

ABD’nin Yeni Projesi: Komploculuk

JOHN ROSENTHAL 

El-Kaide’nin Libya’daki Önlenemez Yükselişi

MUSTAFA SİEL 

Allah Sevgisi Üzerine

RIDVAN KAYA 

Kurbanlarının Ağzından Baas Zulmü ve Suriye Direnişi

M. GARİP TANYILDIZI

İslam Topraklarında Laik Dayatma

ZELİHA NİSAN ÖNDER 

Mısır Direnişi İçin Şiirler

AYÇA PINAR KILINÇ 

Ant İçememek

GÜLŞEN DEMİRKOL ÖZER

Biz Hâlâ Buradayız!

HAŞİM AY 

Son Otobüs Kalkmadan (Öykü)

BÜNYAMİN DOĞRUER 

Cennete Giden Çocuklara (Şiir)

ESRANUR GÜVENÇ 

Ey Kudüs (Şiir)

ALİ DEĞİRMENCİ

Kardeşin İçin de İste

İletişim: www.haksozhaber.net

MAHALLE MEKTEBİ 14. SAYISI İLE YÜRÜYÜŞÜNE DEVAM EDİYOR

Mahalle Mektebi’nin 14. sayısı çıktı. Her sayıda birbirinden güzel kapaklarla çıkan dergi; Rahmetli İlhami Çiçek’in “Yürümenin dışında bütün eylemlerin adı kaçış, kaçıştır” dizesini hatırlatan bir kapak fotoğrafı ile okuyucularını selamlıyor. Durup duraksamadan koşturan bir dünyanın tanıklığını ettiğimiz ve adı ne olursa olsun tüm eylemlerin itibarını yitirdiği bir ortamda “yürüyüşüne” devam ediyor Mahalle Mektebi…

Geçtiğimiz sayılarda haberini aldığımız “dosyalar” bu sayı ile Mahalle Mektebi’ne giriş yapıyor. İlk dosya konusu olarak İbrahim Demirci isminin seçilmesi, “hayat edebiyat” dergisi olan Mahalle Mektebi’nin ismiyle müsemma bir durum olmuş. Salt edebiyat dergisi olmayan Mahalle Mektebi bu sayısı ile beraber hem İbrahim Demirci’ye ahde vefa gösteriyor, hem de mektep olmanın bilinciyle genç yazarlara kapısını açmaya devam ediyor. 

Bu Sayının Şairleri

Bu sayıda yine birçok şiir karşılıyor bizi. İsmail Kılıçarslan, Zeynep Arkan, Nergihan Yeşilyurt, Ömer Avcı, Murat Çelik, Yunus Emre Altuntaş, Ertuğrul Rast, Murat Özel, Hakan Şahin, Dursun Göksu, Tevfik Hatipoğlu, A.Çağrı Bayındırlı, Merve Keskin, Ayşegül Öztürk, Rengin Hazal, Hatice Kübra Ardıç, Nuray Kamer, Emre Doğan, Yasin Yılmaz, Ahmet Çarpar, Mehmet Sabi Bahçeci ve Mehmet Uğurlu bu sayının şairleri. Dergi her sayısında olduğu gibi çevirilere önem vermeye devam ediyor. İyi bir edebiyat dergisinin göstergelerinden biri olan “çeviri edebiyatı” Mahalle Mektebi için önemli bir konu: William Butler Yeats’dan iki şiir olmak üzere, Lionel Ray ve Feridun Muşiri’den çeviri şiirler bulunuyor.

Ertuğrul Rast İsmail Kılıçarslan’la samimi bir söyleşi gerçekleştirmiş. “Şiir, Şehir, Gerçek Hayat” başlığı ile okuduğumuz söyleşide modern hayat, sosyal medya ve tabi ki şiire dair konuşan İsmail Kılıçarslan: “Ben sohbete inanırım, modernler iletişime. Ben çaya inanırım, modernler filtre kahveye. Ben arkadaşlığa inanırım modernler ilişkiye. Ben büyük Türk şiirine inanırım modernler Elif Şafak’a.”diyor. Gökçe Özder de İsmail Kılıçarslan’ın “İkisi” kitabını inceliyor. Yine Ertuğrul Rast, “Ortadakarışık” köşesinde yazılarına devam ediyor.

Bu Sayının Öykücüleri

Elif Nihan Akbaş’ın bir yolculuk hikâyesini okuduktan sonra, Abdullah Kasay yolu taşradan geçenlerin hikâyesi ile karşılıyor bizi. Hüseyin Mehmet, Muhammed Manap, Meral Afacan Bayrak, Gizem Aslan, Vildan Yüce ve Hasan Coşar da öyküleri ile “yürüyüşlerine” devam eden diğer isimler. Şiirde olduğu gibi öykü kısmında da yine iki çeviri öykü bulunuyor. Bu Sayıda Ğassân Kenefânî ve Tayyib Salih’den iki çeviri öykü bulunuyor. Vefa Taşdelen’in “Cümleler” i ise derginin klasikleri arasında yer alacağa benziyor.

İbrahim Demirci Dosyasında

Fatih Özkafa’nın “Hat” çalışması giriş yaptığımız dosyada, Hasan Aycın’ın çizgisini görüyoruz.Duran Boz, Selçuk Küpçük, Osman Özbahçe, Necip Tosun, Nurullah Koltaş, Abdullah Harmancı, Kamil Yeşil, Hüzeyme Yeşim Koçak, Murat Soyak, Faruk Yazar, Abdullah Kasay, Eren Demir, Mehmet Demirci, Beyza Nur Demirci, Arif Ay, Ali Haydar Haksal, Ali Ulvi Temel, Mete Çamdereli, Muhsin Bostan, Mustafa Baydemir, Osman Bayraktar, Asım Gültekin, Ümit Savaş Taşkesen, Vural Kaya, Seda Özbek, Mehmet Bayyiğit, İbrahim Paşalı, Gökhan Özcan, Ahmet Köseoğlu, Hasan Harmancı, Bekir Biçer ve Ulvi Kubilay Dündar dosyaya katkı sağlayan yazarlar.Eren Demir’in İbrahim Demirci portresini gördüğümüz dosyada,  İbrahim Demirci’nin de iki şiiri yer alıyor. 

3. yılına da iyi bir başlangıç yapan dergi, katlanarak devam eden başarısıyla edebiyattaki büyük boşluğu doldurmaya devam ederken, gelecek sayılarda sayfalarına taşıyacağı dosya konuları ile şimdiden merak uyandırmaya devam ediyor. İyi okumalar.

İletişim: www.mahallemektebidergisi.com

DİL VE EDEBİYAT ÇİZGİ ÜSTÜ SANATIN İZİNDE!

Dil ve Edebiyat dergisi 59’uncu sayısında, doğumunun 80’inci, vefatının 36’ıncı yılında Mimar Cevat Ülger’i anmak, eserleriyle yâd etmek ve genç nesillere aktarmak maksadıyla merhumun oğlu Mehmet Ülger’le gerçekleştirilen söyleşiyi kapağına taşıyor. 

Çizgi Üstü Bir Mimar üst başlığıyla ele alınan Mimar Cevat Ülger, insanlar arasında özellikleriyle fark edilip göze batan, eski deyişle nev’i şahsına münhasır bir zat; hayatı boyunca sergilediği faaliyetleri ile uç noktada çizgi üstü bir kişilik olarak tanıtılıyor. Söyleşide; Ülger’in gerek mimariye ve sanata bakışı gerekse bu alanda yaptığı çalışmalar hakkındaki görüşlerini yansıtan Osmanlı Mimarlığı ve Abstrakt Anlayış isimli makalesinden şu ifadeler iktibas ediliyor: “İslam kültür ve düşüncesi, tabiatı, Avrupa gibi bir dış görünüş kabul etmiyordu. Bu sistem içinde tabiat, yaratılış, hele insan, muazzam araştırmaların mevzuu idi. Onun bütün cephelerinde korkunç ilerlemeler olmuş, müthiş derinliklere inilmişti. Tabiat içli dışlı, maddeli ve ruhlu, alabildiğine etütlerle çevrilmiş, bu ilim çalışması bir vecd ve heyecan içinde yaşanmıştı. Tabiat, İslâm için, dış olduğundan çok daha fazla iç idi, derinlik idi, ruh idi…

İnsanımız, Osmanlı İmparatorluğunun 15., 16., 17. asırları içinde, kendi yaradılışlarından getirdikleri abstre anlayışla, İslâm’ın ilim, kültür ve vecdini birleştirerek, erişilmesi imkânsız eserler yaptılar. Osmanlıların bu devrinde resim -heykel – mimari ayrılığı da kalkmış, hepsi ancak abstre kelimesi ile anlatabileceğimiz bir beraberlik içinde mimarlıkta birleşmişler, vecd ve güzelliğin, nispetin en son noktalarından birine varmışlardı. Resim de, heykel de, mimarlık da mimari ile yapılmıştı.”

Dil ve Edebiyat dergisi kapağa taşınan söyleşi dışında her zaman olduğu gibi dolu dolu… Dergi yine şiirlerle başlıyor. Bu ay derginin şairleri: Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, Zafer Acar, Mehmet Aycı, Bahtiyar Aslan, Arif Dülger, Nurettin Durman, Nevzat Bayhan, Abdullah İlhan, Salih Turcan, Turgay Demirel, Yaprak Arıman. Dergide ayrıca Kübalı şair Reinaldo Arenas’ın biyografi ve şiirlerinin yer aldığı geniş de bir bölüm var. Arenas’ın şiirini Barış Altıoğlu aktarıyor.

Dil ve Edebiyat dergisinin sayfalarında yine birçok önemli isim makale ve denemeleriyle yer alıyor. Yusuf Akçay’ın “Bir Felsefen Bile Yok” başlıklı yazısı 19’uncu asrın yaygın düşünce anlayışı pozitivizmi sorgularken Cumhuriyet’le birlikte “moda” düşünce akımlarının nasıl etkisinde kalındığının altını çiziyor. Bunların neticesinde bir felsefe geleneği oluşturamamanın sebepleri irdeleniyor. Akçay şöyle diyor:

“Türkiye gibi toplumlarda bir felsefe geleneği oluşmadığı için, teolojik bilgi, muhatabımızı tartan temel bir fonksiyon üstlenmektedir. Muhatabımızın kurduğu/ kuramadığı bu metafizik rabıta, bizim için neredeyse tek kıymet hükmü haline gelmiştir. Karşılıklı olarak birbirini besleyen bu süreçten, ancak insan olmanın erdemini önceleyen bir gelişmişlik düzeyini yakaladığımızda kurtulabiliriz. Çünkü o vakit bir geleneğe “ait olanlar” ile her nasılsa “dâhil olanları” birbirinden kolaylıkla ayırabileceğimiz bir basirete de kavuşmuş olacağız.”

Dil ve Edebiyat Kasım sayısında hem vefa hem de genç nesillere hatırlatma sayılabilecek arşivlik yazılar sunmaya devam ediyor. Mehmet Atilla Maraş’ın, yazar Zübeyir Yetik üzerine kaleme aldığı Bir Dava ve Fikir Adamı: Zübeyir Yetik başlıklı yazı bunlardan biri. Zübeyir Yetik’in bütün yönleriyle ele alındığı yazıda Maraş ile yaşadıkları şahsi yakınlık üzerinde de duruluyor.

Dergide öne çıkan diğer yazı başlıkları: Şiirimizde Hilmi Yavuz Olayı II – Zafer Acar; Adsız mimarlar: Öğretmenler- Prof. Dr. Hikmet Özdemir; ‘Neden’ Kelimesi ‘Sebep’ Yerine Kullanılabilir mi? – İsa Kayaalp; Bilge Karasu’nun Bir Öyküsünü Çözümleme Denemesi –Aykut N. Kelebek…

İletişim: www.tded.org.tr

YEDİKITA SULTAN VAHDETTİN’İ KAPAĞINA TAŞIDI

Yedikıta’nın Kasım ayında yayınlanan 63. sayısı “Gurbette Kalan Sultan Vahdettin Han” başlığıyla çıktı.  Yedikıta’nın yeni sayısında okuyucularına şöyle seslenmekte…

Önce sultanın, ardından hanedanın yurt dışına çıkarılması, tarihimizin altın sayfalarına hiç yakışmamakta… 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış, 17 Kasım’da Sultan Vahdeddin Han da yurt dışına çıkmak zorunda kalmış ve aynı anda Abdülmecid Efendi halife ilan edilmişti. Çok değil iki yıl sonra, 3 Mart 1924’te Osmanoğullarının taşıdığı halifelik makamı da kaldırılmıştı. Ardından, 55 kişilik Osmanlı hanedanının tamamı -ellerine ikişer bin İngiliz lirası ve bir yıl geçerli, lakin dönüşü olmayan pasaportlar verilerek ülke dışına çıkarılmış; gurbetin, vatan hasretinin ve sefaletin içine itilmişlerdi. Onlar, memlekete 600 sene hizmet eden bir ailenin fertleri; Fatih Sultan Mehmed’in, Yavuz Sultan Selim’in, Kanuni Sultan Süleyman’ın; iftihar edilecek bir mirasın torunlarıydılar. Fakat, bir gecede hain ve suçlu damgası yemeleri yetmeyecek, yıllar sonra dahi savunmak zorunda kalacakları iftiralara muhatap olacaklardı… 

Devlet-i Âl-i Osman’ın son temsilcisi, son padişah ve halife unvanı taşıyan Vahdeddin Han da, bu dramı en derinden yaşayan birisi olacak, hayattayken yaşadığı vatan hasreti bir yana, vefatından sonra da sılaya hasret kalacaktı. 

Osmanlı Devleti’nin çöküş yıllarının manzarasını, Vahdeddin Han ve hanedanın yurt dışına çıkışını Tarihçi Yazar Ömer Faruk Yılmaz’ın kaleminden okuyacaksınız. Makalenin bu ay yayınladığımız ilk bölümünde, Vahdettin Han ve yurt dışına çıkışından önce yıkılışı hazırlayan unsurlar ele alınıyor. Gelecek sayımızda yayınlayacağımız ikinci bölümde, hanedanın yurt dışı hayatı ele alınacak. 

Bu ay, 9 Kasım Arşiv Günü münasebetiyle, Türk Arşivciler Derneği Başkanı Ali Osman Uysal’ı sayfalarımızda ağırladık. Prof. Dr. Salim Aydüz’ün muvakkithanelerle alakalı makalesini, Doç. Dr. Hamit Pehlivanlı’nın Tunus’taki Osmanlı hasretini anlatan yazısını, meşhur İttihatçı Enver Paşa’nın enteresan hikâyesini ve Arjantin’e çalışmaya giden Kayserililerin başından geçen sıra dışı macerayı ilgiyle okuyacaksınız…

Ayrıca, bu ay, 2-10 Kasım tarihleri arasında yapılan İstanbul TÜYAP kitap fuarı ve 9 Kasım’daki Türkiye’de Tarih Dergiciliği paneline davetlisiniz.

İletişim: www.yedikita.com.tr

İTİBAR SÖYLEŞİLERİYLE DİKKAT ÇEKİYOR

İtibar’ın Kasım sayısı çıktı. Derginin 26. sayısında usta romancı Hasan Ali Toptaş ve öykünün yeni isimlerinden İsmail Özen’le yapılmış kapsamlı iki söyleşi de yer alıyor. 

İbrahim Tenekeci yönetiminde çıkan İtibar’ın 26. sayısı olan Kasım sayısı Süleyman Çobanoğlu’nun “Varsağı” şiiriyle açılıyor. Ardından Cevdet Karal’ın “Çok Ezelden” ve İbrahim Tenekeci’nin “Görmeden Ölmek” şiirleri geliyor. Bu sayıya şiirleriyle katılan diğer isimler ise Hüsrev Hatemi, Furkan Çalışkan, Muzaffer Serkan Aydın, Mustafa Akar, İbrahim Gökburun, Sadık Altan, Yağız Gönüler, Ahmet Edip Başaran, Abdüssamed Bilgili, Melih Tuğtağ, Ali Oturaklı, Tevfik Emre Akın, Nadir Aşcı, Bilal Can, Gökhan Ergür ve İsmail Kılıçarslan.

Bu sayının öykü bölümü usta çizer Hasan Aycın ve öykücü Cemal Şakar’ın ortak çalışması “Yarım”la başlıyor. Ardından Akif Hasan Kaya’nın “Beyaz Kazak” öyküsüyle 1991 ve 1992 doğumlu iki genç öykücü Arda Arel ve Ertuğrul Emin Akgün’ün öyküleri geliyor.

Roman ve Öykü Odaklı İki Söyleşi

İtibar’ın Kasım sayısında iki söyleşi yer alıyor. Ali Görkem Userin, Hasan Ali Toptaş’la romancılığını ve son romanı Heba’yı konuşmuş. “Dışarı Çıktığımda Eve Yarasız Beresiz Döndüğüm Görülmemiştir” başlıklı söyleşi bir romancının metinle kurduğu ilişkiyi dolaysız bir yoldan okura ulaştırıyor. İlk kitabı Günler Ne Kadar Kısaldı’yla dikkatleri üzerine çeken öykücü İsmail Özen ise derginin diğer söyleşi konuğu. Abdullah Harmancı’nın gerçekleştirdiği “Sürekli Eleştirmeyi, Bir Emniyetsizlik ve Şükürsüzlük Tavrı Olarak da Okuyabiliriz” başlıklı söyleşide İsmail Özen’in öykülerini besleyen damarlar ve ilk kitabıyla ilgili merak edilenler samimi bir dille ortaya konuyor. Doğukan İşler ve Abdullah Harmancı da, her iki ismin eserleriyle alakalı yazılarıyla bu bütüncül çalışmaları tamamlıyorlar.

Düşünce ve Edebiyat Yazıları

Kasım sayısının nesir sayfaları İhsan Fazlıoğlu’nun “İslam Felsefe-Bilim Tarihi Okumaları Yasaklanmalı-mı?” başlıklı yazısıyla açılıyor. Bu yazıyı M. Fatih Andı’nın “Peygamber’i Şiirlerle Sevmek-IV Haber Versem Toprağa” isimli yazısı ve Atasoy Müftüoğlu’nun “İslami Umutlardan Söz Etmek İçin” yazısı takip ediyor. Mükremin Seçim, Tuba Kaplan, Said Yavuz, Emel Özkan, Ercan Yılmaz, Güven Adıgüzel, Murat Küçükçifci, Gökhan Ergür ve Suavi Kemal Yazgıç bu sayıya yazılarıyla katılan diğer isimler. Berat Demirci ise derginin arka kapağını annesi için kaleme aldığı dokunaklı bir denemeyle süslüyor.

İletişim: www.itibardergi.com    

İLİM VE İRFAN’DAN KADIN MESELESİNE NAZİK BİR BAKIŞ

15. sayısına ulaşan İlim ve İrfan dergisi gerek ele aldığı dosya konuları gerekse de hayatın farklı noktalarına değinen yazılarıyla göz dolduruyor. Tasavvufi bakışı merkeze alan yaklaşımlarıyla ele aldığı her konuda yeni bir çerçeve açan ve bu çerçeveyi maneviyat dünyasından süzülen ışıklarla yansıtan dergi, bu sayısında son derece önemli bir meseleyi konu ediniyor. Kadın konusuyla okurunun karşısına çıkan dergi, dosyayı “nezaket, letafet ve iffet” kelimeleriyle sunuyor. Dosya yazılarında, bütün hayatın belkemiğini oluşturan edep ve nezaket kavramları her satırda adeta yeniden hayat buluyor.

Modern dünya, kadına kötülük yapmakta ve onu her fırsatta istismar etmektedir. Adına kadın özgürlüğü, kadın hakları dense de tek meseleleri kadını ruhsuzlaştırıp metalaştırmak ve manevi ve moral değerlerden koparmaktır. İşte bu sıkıntılar içinde, kadının kadim ve asli değerini ona yakışan kavramlarla dile getiren dergi, modern bunalımlar karşısında her zaman yeni ve sağlıklı bir yolun var olduğunu ortaya koymaktadır.

Dosya kapsamında, Prof. Dr. Süleyman Uludağ’ın, “Sufi Gözüyle Kadına Bakmak”; Ömer Döngeloğlu’nun, “Kız Babası Olmakla Övünen Merhamet Peygamberi” ve Rukiye Karaköse’nin, “Modern Dünya, Kadın ve Annelik” başlıklı yazıları yer alıyor.

Prof. Dr. Süleyman Uludağ yazısında, “Kalpte fitne fesat, heva heves yoksa kadınlar erkekleri, erkekler kadınları günaha sokmazlar, yok eğer böyle arızalı, sakat ve bozuk bir durum varsa iki cins birbirinden ayrı ve uzak dursalar bile yekdiğerini günaha sokar, fitneye sebep olurlar. Bu konuda dinimizin çizdiği hudutları ve daireyi daraltmak günahtan ve fitneden uzak olmanın çaresi değildir. Çare kalbi ıslah ve nefsi terbiyedir.” diyor ve bütün bunların çaresinin olduğuna, “Zaten tasavvufun konusu da bu değil midir?” sorusuyla işaret ediyor. 

Ömer Döngeloğlu yazısında, Peygamber Efendimizin hayatından örneklere yer veriyor. Efendimizin kızlar babası olmakla övündüğünü, yine kendisine ilk olarak hanımı Hazret-i Hatice annemizin iman ettiğini vurguluyor. 

Psikoterapist-sosyolog Rukiye Karaköse ise, meseleye daha yakın zamandan yaklaşarak, modern dünyada kadın ve anne olmayı ele alıyor: “Müslüman kadının eviyle ilişkisi bir tutukluluk, mahkumiyet demek değildir. Ev merkezli bir hayat da her zaman eve kapanmak, evle sınırlanmak anlamına gelmez. Ayrıca üretken ve kişiyi geliştiren çalışmaların ve sosyalleşmenin yalnızca dışarıda çalışarak olabileceği görüşünü de sorgulamak gerekir. Kadın evinde, vasıfsız olduğu için değil, tam aksine vasıflı olduğu halde evinde var olmayı tercih ettiği için bulunabilir. Dışarıda çalışmayı adeta dayatan modern zihniyet, kadına evinde olmayı tercih etme hakkını vermemekte ve “Üretken olacaksan tek seçeneğin dışarıda çalışmaktır.” demektedir. Evde olmak ve evinde hayatın yeniden üretimine annelik vasfıyla katkıda bulunmak pekala saygı duyulması gereken bir seçimdir.” Rukiye Karaköse, ev merkezli hayatı imha etmeye çalışan modernizme karşı, ev hayatının bir seçim ve tercih olarak ne kadar özel bir yerde durduğunu gündeme taşıyor.

Derginin orta sayfasında düzenli olarak sohbetlerine yer verilen Şeyh Muhammed Muta’ Haznevi bu sayıda, haramları terk etmeden dualarımızın kabul olmayacağına işaret ediyor. 19 Ekim 2013’te Adana’da, Merhum Şeyh Muhammed Haznevi’yi anma gününde yaptığı konuşmanın tam metin olarak sunulduğu orta sayfa yazısı, hem merhum Şeyhe olan derin sevgi ve bağlılığı hem de haramlara karşı korumamız gereken hassasiyetimizi hatırlatıyor.

Rabıtasız bir hayat olmaz

Derginin bu sayısında dikkat çeken iki yazı ise, tasavvufun belki de dış gözler tarafından en çok konuşulan bir konusunu, rabıtayı ele alıyor. Hüsnü Geçer, rabıtayı daima huzurda olmak şeklinde ele alırken, bu görüşünü hem günümüz sosyal hayatından hem de alimlerin binlerce yıllık birikimlerinden hareketle sağlam delillere dayandırıyor. “Yüce Allah’ın rızasına giden yol ancak insanların aracılığıyla olabilir. Öyle olmasaydı peygamberlerin gelmesine lüzum kalmazdı.” diyen Hüsnü Geçer, çok ince bir noktaya, kul ile Allah arasındaki muhabbetin bir veli ile sağlandığı noktasına vurgu yapıyor. Usta hikayeci Kâmil Yeşil ise, “İrtibatı Koparmayalım” başlıklı yazısında, rabıta ile irtibat arasındaki kopmaz bağı ve bağlılığı dikkatlere sunuyor.

Sami Bayrakçı, derginin portre sayfalarında hikmet ve muhabbet kaynağı İbn Ataullah İskenderi Hazretlerini günümüze taşıyor. Hikem-i Ataiyye adlı eseriyle bütün İslam dünyasında müstesna bir yer edinen İbn Ataullah İskenderi Hazretleri aynı zamanda Şazeliye tarikatının önemli bir siması olarak dikkat çekiyor.

Kalp yaralarımıza değinen İsmail Acarkan haset konusunu işliyor. “Bu fani, geçici ve sınırlı olan mal, mevki vs. değerli bir şey midir ki onları arzulayayım? Bu geçici dünyanın hiçbir şeyi kıskanmaya değmez. Şu dünya rüyasından uyandığımızda elimizde hiçbir şey kalmayacaktır.” diyen Acarkan, kalbimizi bu beladan koruma altına almanın yöntemlerini de sunuyor.

Deruni yazılara imza atan Mona İslam bu sayıda, “Yazı Yazmak Şahit Olmaktır” başlığıyla yazmanın âlem, kader ve kalp üçlüsündeki irtibatını gün yüzüne çıkarıyor.

Gezi yazılarına devam eden Adem Dönmez bu sayıda Eyüp Sultan Hazretlerine misafir oluyor. Mehmet Çetin ise deneme tadında oluşturduğu yazısında nurun aydınlık dünyasını gözlere ve gönüllere takdim ediyor. Ve usta çizer Hasan Aycın’ın kelimat-ı kutsiyye çizimlerinin de devam ettiğini özellikle hatırlatmak gerekir.

Ailemiz ekiyle her ay okuruna dolu dolu bir dergi sunan İlim ve İrfan gönül dünyamızda yeni boyutlar açmaya devam ediyor.

İletişim: www.ilimveirfan.com.tr

GENÇ: EKRANI KARART, YÜZÜN IŞISIN!

Genç dergi, kasım ayında çıkardığı 86. sayısında “Ekranı karart, yüzün ışısın!” başlığıyla çıktı. İşte bu ay Genç dergisinde okuyacaklarınız…

Üç ya da dört yaşlarında bir çocuk. Evinin penceresinden dışarıyı seyrediyor. O sırada pencerenin önüne bir kedi geliyor. Çocuk, ilgisini çeken kediye daha fazla yakın olmak için pencereye yaklaşıyor. Artık neredeyse burnu değecek. Ama arada cam var, fazla yaklaşamaz ki. Hiç dert değil, dünyaya gözünü açtığında önünde tablet bulmuş, hayatı hep oradan öğrenmiş bir nesilden bahsediyoruz. Çocuk sağ başparmağı ile işaret parmağını bitişik olarak cama yapıştırıyor ve parmaklarını açıp kapatmaya başlıyor. Algılayabildiniz değil mi? Tablet başındakilerden aşina olduğumuz ekranı büyütme hareketi bu… İlginç değil mi? Muhtemelen o çocuk ekranda kedinin büyümemesine bir anlam veremedi. Pencerenin çalışmadığını düşündü ya da kedi bozuktur, dedi.

Ekranı büyütme hareketinin yanında bilmemiz gereken iki hareket daha var. Birisi kaydırma hareketi, diğeri ise tıklama hareketi. İlki işaret parmağının ucunu ekranda kaydırarak, ikincisi ucunu ekrana çift tıklatarak yapılıyor. Bu üç hareketi sürekli aklımızda tutalım, çünkü bu üç hareket ile dünyayı ve dünyasını değiştireceğini düşünen bir nesil geliyor. Peki, bu üç hareket ile dünya değişir mi? Doğrusu bilişim teknolojileri ile ortaya çıkan değişim o kadar hızlı ve sarsıcı etkiler meydana getirdi ki bu soruya yekten olumsuz cevap vermek pek mümkün gözükmüyor. Hadi verdik diyelim, o zaman da ümidini, korkusunu, sevgisini, nefretini, işini, gücünü ve en önemlisi muhitini bu üç harekete sığdırmışlarla irtibat zemini kalmıyor. Ne yapacaksak bu üç hareketin içinden yapmalı ve fakat neticede bu üç hareketin dışına taşmayı amaçlamalıyız. Zor bir iş bu… Ama üç hareketle dünyayı ve dünyasını değiştireceğini düşünen bir nesli kolay kılan yine üç hareketle erişilebilecek kadar yakınımızda durmalarıdır. Üç harekette erişilebilecek kadar kolay ama yine o üç hareketle elden uçabilecek kadar zorlar.

***

Yeni dönem değişikliklerimize çok olumlu geri dönüşler aldık; teşekkür ederiz. Biz hep GENÇ kalmaya gayret edeceğiz. Hep birlikte… Hem sözümüz, hem de yüzümüzle yeni kaldıkça kainatın ve hayatın akışına ayak uyduracağız. Bu da ümit ediyoruz ki hakkımızdaki muradı korumamıza vesile olacak.

Hediye kitabımızı ay sonuna doğru göndermeye başlıyoruz. İnanıyoruz ki “365 Sahabe Ölçüsü” hayatınıza dokunacak cümleler sunacak size. O cümlelerle buluştuğunuzda sizden ricamız bir yakınınızı daha GENÇ’le buluşturmanızdır. Ne kadar çok hayata dokunabilirsek o kadar GENÇ kalacağız çünkü.

GENÇ Gönüllüler yeni döneme taze heyecanlarla girdiler. Antalya şöleni coşkulu geçti, emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Sırada kulüp başkanları buluşması ve Çanakkale şöleni var. Biz her davete elimizden geldiği kadar icabet etmeye çalışıyoruz, gide gele bir kıvama ermek için…

Bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

İletişim: www.gencdergi.com

“TIRKAN İÇİNDE SÖYLEMİYORUM”

Mostar 105. sayısında “Tırnak İçinde Söylemiyorum!” diyerek İletişim fazlalığının insanımızda oluşturduğu “kıt” lığı sorguluyor 

Tırnak İçinde Söylemiyorum!

Mehmet Raşit Küçükkürtül hazırladığı dosyada; “Artık atasözü, vecize ya da mısra-i berceste yok. Dikkat ederseniz atasözü kullanımı azaldı. Darbı-ı mesele istinat edeni ara ki bulasın! Ancak insanların klişelere sık sık müracaat ettikleri, sosyal medyada üretilen aktüel espriyle günü geçirdikleri ve çabucak o klişe espriyi de tavan arasına kaldırdıklarına şahit oluyoruz.” diyor.

Davut Bayraklı, Araştırmacı Yazar Ebububekir Sifil ile Gençlik ve Modernizm üzerine ilgi çekici bir söyleşi yaptı. 

Emre Baştuğ “Cepheden Göç Merkezine Bir Hayat Hikâyesi II” araştırma yazısıyla, Mümin Munis “Ebü’l Vefa”, Sulhi Ceylan “El Açan Bilge Diogenes”, Süleyman S. Şahin “İran Sineması II”, Argun Cevher  “Öğrenci İndirimi Var mı?”, Attila K. Sezer “Çayına Öykü Batıranlar IV”, Murat Aydoğdu “Resmî Tarih Zincirinin Kırılan Halkası: Enver Paşa II”, Beyaz Arif Akbaş “Raci’nin Hatıraları Âmâk-ı Hayal” Sedat Bayraklı “İlginç Sporlar” Muharrem Yeşilyurt “Moğollar Karşısında Yürekli Bir Kumandan Celaleddin Harzemşah” Yusuf Duru “Kadim Kültürümüzün Değişmeyen Karakteri Meddah” isimli yazılarıyla sizlerle buluşuyor. 

Dergide yer alan, genç yazarların uğrak yeri “Tezgâh” bu ay yine Mostar okuyucularından gelenlerle daha bir hareketli oldu ve gün geçtikçe profesyonel bir edebiyat yayını olmaya doğru da gidiyor. Tezgâh’da bu ay yazı gönderen Mostar okuyucularından seçilen metinler sizlerle paylaşılıyor. Ayrıca Muhammed Emin Selvi’nin hazırladığı Ödüllü hikâye yarışması “İrrasyonel” sizleri bekliyor.  

Gündelik hayatın, sosyal konuların, genel kültürün ve mizahın geniş yer tuttuğu yazılar da zevkle okuyacağınız bir bölüm oluşturuyor. “Gençliğin Gündemi”, “Kitap”, “Edebiyat”, “Külliyat”, “Öğrenci Günlüğü”, “Rahle”, “Kırkambar”, “Bulmaca” “Çizgi Hikâye”, ve “Çizgili Düşler” bölümleri de ilginizi bekliyor.

İletişim: www.mostar.com.tr

ACEMİ DERGİSİNDEN ÖYKÜ YARIŞMASI

11. sayısında yeni şiir ve nesir alanındaki yazılarla okuyucuların karşısına çıkan Acemi dergisi, Yazarlık Akademisi Derneği işbirliğiyle düzenlediği 1. Öykü Yarışması’nı duyuruyor.

İşte Acemi dergisi okuyucularına şu sözlerle sesleniyor….

Acemi dergimiz, doğumundan bugüne, edebiyat yolculuğunda aldığı mesafelerin güveniyle yüzü hep geleceğe dönük bir edebiyat ocağı olma amacındadır. Kuruluş idealimizi bir okul kimliği temelinde kalıcı kılmak gayretlerimiz, dün olduğu gibi, bugün de geleceğe taşınacak bir bayrak olarak hedefimize değer katmaktadır. Yazmanın, teşvik ve ılgi eşliğinde daha derinlik ve nitelik kazanacağı, gizli yeteneklerin edebiyatımıza kazandırılması bağlamında ne denli faydalı bir ımkân oluşturduğu gerçeğini göz ardı etmeyen acemi dergimiz, Yazarlık Akademisi Derneği (YAZAK) işbirliğiyle, yeni kalemleri edebiyata kazandırmak amacıyla, 1. Öykü Yarışması düzenlemiştir.

27 Aralık 2013 tarihine kadar kabul edilecek olan yarışma başvurularının sonuçları, 10 Ocak 2014 tarihinde Acemi dergisi ve YAZAK’ın web siteleriyle Facebook sayfalarında açıklanacaktır. Seçilecek eser sahiplerine ödüllerinin takdim edileceği tarih 28 Ocak 2014 olup, törenin yapılacağı yer, ilgili web sayfalarında duyurulacaktır.

Yarışma jürisi şu isimlerden oluşmaktadır: Şeref Yılmaz (YAZAK/Başkan), Hasan Parlak (Acemi/Editör), Leyla Karaca (Şair/Yazar), Gülsen Özdemir (Yazar), Yasemin Mete (Yazar), Birgül Balkıs (Yazar), Hatice Eğilmez Kaya (Yazar)

Zaman, bir yandan ilerlerken bir yandan da aramızdaki değerlerin birer birer vedasına şahitlik yapmakta. Bu defaki önemli kaybımız, Ötüken neşriyatın kurucusu 16. Dönem MHP Milletvekili Nevzat Kösoğlu oldu. Merhuma rahmet akraba ve sevenlerine baş sağlığı diliyoruz.

Acemi dergimizin 11.sayısı yine şiir ve nesir alanındaki yazılarla size ulaşıyor. Bunun yanı sıra söyleşi bölümümüz yine ilgiye değer bir içerik taşımakta. Ebru Öztürk Tınaz; bu sayımızda; şair, yazar ve yayıncı Şeref Yılmaz ile edebiyata hizmet etme misyonunun görünür kılındığı yararlı bir söyleşide bulundu.

İletişim: www.acemidergisi.com

On5yirmi5