Doğruhaber yazarı Mehmet Yavuz, ümmetin içinde bulunduğu hali resmettiği yazısında, ABD’nin Müslümanı Müslümanla savaştırma stratejisini hatırlattı.
İslam coğrafyası bir Ramazan’a daha neden kan ve gözyaşı ile giriyor?
Mısır’da neden küstahça ve pervasızca peş peşe idam cezaları veriliyor?
Suriye’nin dostları(!), beklentilerin tam aksine ne oldu da komünist bir devrim gerçekleştirdiler?
Kürdistan’da neden peş peşe aziz insanlar katlediliyor?
Listeyi uzatmak mümkün, ama öncelikli olan neden sorusuna cevap bulmak.
Soğuk savaş sonrası, Batı’nın İslam’ı “Yok edilmesi gereken düşman” kapsamına aldığını biliyoruz.
Ancak bilmediğimiz veya tam farkında olmadığımız şey ise, bu konuda izlediği-izleyeceği strateji.
90’lı yılların ortalarına doğru ABD’deki bir düşünce kuruluşu bu stratejiyi şöyle açıklıyordu:
“…Batı İslam’la direkt olarak savaşmayacak.
Savaş, Müslümanlarla Müslümanlar arasında olacak…”
Haliyle kaybeden Müslümanlar, kazanan ise Batı olacak.
1. Körfez Savaşı’ndan bu yana yaşadığımız hal, aynen budur.
Vuran Müslüman, vurulan Müslüman.
Kendi grubu, fırkası, meslek veya meşrebi dışındaki hiçbir yapıyla direkt ya da dolaylı olarak ilişki kurma becerisi geliştiremeyen irili ufaklı birçok yapı var.
Herkes de kendisini “Fırka-i Naciye” olarak görüyor.
Bırakın ilişki kurmayı, biri diğerini tekfir edip kanını, canını, malını helal görmüyorsa “Bin şükür” diyorsunuz.
Ama beri tarafta memleketinin ve insanının çıkarı için yüz yıl sonrasının hesabını yapan Batılı akıl herkesle görüşüyor, ilişki geliştirmediği tek bir yapı bırakmak istemiyor.
Söz gelimi ABD, bir taraftan Sünnici gruplarla görüşürken diğer taraftan Şiici gruplarla görüşebiliyor.
Bir taraftan İran’la Esed’le görüşürken öte taraftan DEAŞ’la Türkiye ile ya da Suriye’deki muhaliflerle görüşebiliyor.
Bir taraftan HAMAS’la görüşürken diğer taraftan siyonistlerle görüşebiliyor.
Türkiye-Suriye sınırındaki son olaylar göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin şiddetle karşı çıktığı PYD yönetimine hava bombardımanı ile alan açarken, diğer taraftan Türk askerleri ile “Eğit, donat” yapabiliyor.
Yazının devamını okumak için tıklayınız…