Twin Shadow’un kendine özgü sesiyle dikkat çeken vokalisti George Lewis Jr. ile konuştuk.
Florida’da doğdunuz, Boston’da yaşadınız ve Brooklyn’de Twin Shadow ortaya çıktı. Bunda Brooklyn’in özel bir etkisi oldu mu?
Beş yıldan beri New York’ta yaşıyorum fakat kendimi hiç de New York’lu gibi hissetmiyorum. Buraya ilk geldiğimde Kopenhag’daki bir tiyatro oyununun müziklerini yapmıştım. Üç ay orada yaşadım ve ardından kız kardeşlerimle Berlin’e taşındık. Bu arada Danimarka’da bir kıza âşık oldum. Anlayacağın oldukça karışık bir dönemdi. Son üç yılım Berlin, Kopenhag, İsveç ve New York’ta geçti. Yani Brooklyn şehrinin özel bir etkisi olmadı. O anda nerede olursak olalım, Twin Shadow ortaya çıkacaktı zaten.
Google’a ‘Twin Shadow’ yazınca size ‘Siyah Morrissey’ lakabının verilmiş olduğu görüyoruz. Fena bir şey olmasa gerek?
Benim için sorun yok. Zaten insanlar sürekli konuşurlar ve birilerini birilerine benzetirler. Bu onların işi. Benim işim ise kayıtlarımı ve konser biletlerimi sattırmaktan ibaret. Ama bana göre de Morrissey, George Lewis Jr.’ın beyaz versiyonu.
Albümün sound’u 80’lerle, synth pop ve dream pop müziklerinin karışımından oluşuyor gibi. Bu nasıl ortaya çıktı?
Aslında tesadüfi bir şekilde geliştiğini söyleyebilirim. Juno-60, 80’lerin en popüler synthesizer’larından biri. Bir ara onu gözden çıkarmıştım ama daha sonra tekrar kurcalamaya başladım. Sanki her şeye yeniden başlamış gibiydim. Sound’ları 80’lerin drum machine’yle birlikte kullanmaya başladığımda, ne kadar güzelleştiklerini daha rahat anlayabildim. Yani bu önceden hesaplanabilir bir şey değildi.
Kayıtlar sırasında neler hissetiniz? Sonuçta ilk albüm kaydınızdı..
Kayıtlar sırasında müziğimi de, kendimi de oldukça saf hissettim. Umarım böyle olmaya da devam eder. Aslında bu ‘saflık’ kendiliğinden gelişti. Çocukluğumda annemin radyosundan yükselen müzikleri dinlerdik. Hatta radyonun adı da Smooth 96’ydı galiba…
Alman deneysel rock grubu Can’ı sevdiğinizi biliyorum. Başka sayabileceğiniz isim ya da isimler var mı?
Evet, Can’ı ve David Bowie’yi çok dinlerdim ve bu iki grubun bendeki etkisi tartışılmaz. Aslında farklı müzikleri seviyorum çünkü beni etkileyen tonların nereden geldikleriyle hiçbir zaman ilgilenmedim ve bunun da bana deneyim kazandırdığını düşünüyorum.
Bir şarkınızda “Aşık olmaya inanmak istemiyorum ya da âşık olmak istemiyorum..” diyorsunuz. Hep böyle kararsız mısınız?
Evet, bazen denemeye çalışıyorum bazen denememeye.. Bazen de ihtiyaç duyuyorum ama daha çok olmak istiyorum.
Time Out dergisine göre ‘Modaya uygun’ giyiniyorsunuz. Müzik tarzınızı nasıl etkiledi?
Müzik yapmasaydım da, modanın beni etkileyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Özel olarak giyindiğim markalar yok. O anda beğendiğim şey neyse markasına bakmadan alıyorum.
Türk hayranlarınıza bir mesajınız var mı?
Konser gününün gelmesi için sabırsızlanıyorum. Hatta İstanbul’da oturan arkadaşım Aslı Bülbül, konserin çok eğlenceli ve güzel geçeceğini söyledi. [Radikal Hayat]