10 yıldır birlikte yaşadığı karakteri öldürdü, şimdi üç film ve bir tiyatro oyunuyla başka denizlerde yüzüyor.
Bu adamı gözünüz bir yerden ısırıyor olabilir. Dilinizin ucuna gelen isim; evet. Memati. Ancak onun adı Memati değil, Gürkan Uygun. 10 yıldır birlikte yaşadığı karakteri öldürdü, şimdi üç film ve bir tiyatro oyunuyla başka denizlerde yüzüyor.
Bu adamın Memati olmasına imkân yok. Meğer ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinde bayağı rol kesiyormuş! Çok şaşkınız… "Gürkan Uygun’u jonglör yapalım, renkli pantolonuyla lobutları çevirsin" demiştik ama itiraf edelim içimizden "O kıran döken, asabi adamdan eğlenceli fotoğraflar çıkmaz" diye de geçiriyorduk.
Gelelim konumuza… ‘Kurtlar Vadisi’ adlı dizinin ‘hastası’ olanlar da olmayanlar da bilir, Memati denildiğinde kimden bahsedildiğini… Dile kolay 10 yıl boyunca ‘kendi günü, kendi saatinde’ yayınlanan bir televizyon işinden bahsediyoruz. Gürkan Uygun, Memati’yle yaşamaktan sıkılıp dizide öldürse de Memati’yi kim öldürebilir ki… Türk televizyon tarihinin önemli karakterleri arasına girdi bile…
Gürkan Uygun da Memati meselesinden çok sıkılmış. Hatta Oyun Atölyesi’nden bu rengârenk kostümlerle çıkıp poz vermekte biraz çekinse de "Tanınmazsınız merak etmeyin" dedik. "Siz öyle sanın" dedi ve düştü önümüze; çıktık Kadıköy sokaklarına… Evet, bu adam her türlü tanınıyor! Hatta fotoğrafları çekerken evinin penceresinden çıkan bir ‘abla’ "Memati sana yakışıyor mu böyle kıyafetler? Tü tü maşallah Allah nazarlardan saklasın" bile dedi…
Haydi, bu uzun anlatıdan sonra röportajımıza geçelim…
– İki ayrı film ve bir de tiyatro oyununuz var. Önce mart başında vizyona girecek fantastik çocuk filminden, ‘Hititya’dan bahsedelim. Sizin çocuk filminde ne işiniz var; korkmasın çoluk çocuk?
Orada da Kötülükler Dünyası’nın efendisini Zebab’ı canlandırıyorum. Dört elementin bulunması ve birlikte kullanılmasıyla iyiliğin ve kötülüğün ayrımının yapıldığı, bu yönde mesajların verildiği bir film.
– Çocuklar sizi sever mi dersiniz?
Çocuklar beni ‘Kurtlar Vadisi’nden ötürü seviyor. Babaları izleyip sevdiğinden çocuklar da bu durumdan etkilenmiş. Çocukları korkuttuğumu düşünmüyorum. Bu iş bana biraz ilginç geldiği için kabul ettim. Kostümler, makyaj, kendimi başka bir rolün içinde gördüm.
– Memati iyi yazılmış bir karakter olduğundan bu kadar hayranınız olduğunu düşündüm. Aksi halde o dizide birçok oyuncu vardı ama sizin yeriniz hep başka oldu.
Çok iyi yazılmış bir karakter, benimle çok iyi uyum sağladı. Osman abi (Sınav) bana yakın plan çalışmayı tercih etti çok sonraları. Genel planda bir şey ifade etmezken, üzerimde detay çalıştığında izleyenler karakterden çok etkilendi. Kaşlarımdan, bakışlarımdan, mimiklerden… Oyunculuğumdan öte fotoğrafımdan etkilendiklerini düşündüm hep. Şansım yaver gitti anlayacağınız…
– Dizinin eski popülaritesi sanırım yok…
Yine var ama artık alışıldı. Dizi izleyicileri için perşembe akşamları garanti. Kendi günü, kendi saati durumu…
– Siz ayrıldıktan sonra dizinin izlenme oranında azalma olduğunu düşündünüz mü?
10 yıldır alıştıkları ve sahip çıktıkları karakter olmayınca eski keyifleri kalmamıştır. Düşüş oldu elbette.
– Bu içten içe hoşunuza gidiyor mu?
Bunu zaten biliyordum. Yani diziye izlenebilirlik kattığımı, renk kattığımı. Evet, insanız hepimiz. Gururumu okşuyor bu durum. Ama yanlış anlaşılmasın, bu beni havaya sokmuyor. Hayata öyle bakmıyorum, öyle de tutunmuyorum.
BAKALIM MEMATİ’Yİ ÖLDÜREBİLDİM Mİ?
– ‘Memati karakteri üzerime yapışır’ korkusu yaşadınız mı?
Yaşamaz mıyım; hem de çok. 10 yılın ardından ilk işlerim bu iki film ve tiyatro. Benim için çok sıkı sınavlar oldu. Düşünün ilk defa başka bir rol oynuyorum. Altı çok çizili bir rolden çıkmışım. Onu kollamaya, Memati’ye benzememeye çalışıyorum. Sette arkadaşlarıma sürekli soruyorum "Benzemedi değil mi?" diye. Bir yerden sonra, sormaya utanır oldum artık.
– En çok ne zorluyor sizi?
Kaşlarımı çatıyorum, Memati; sesimin kalın çıkması gerekiyor Memati; omzumu düşürüyorum yine Memati. Bedenimi yeniden karşıma aldım ve onunla çalıştım. Kolay bir süreç değildi. Bazı kronik davranışlar var kolay olmuyor. Ama eşiği geçtiğimi düşünüyorum. Son karar izleyicinin. Bakalım gerçekten Memati’yi öldürebilmiş miyim?
– Sizi kadınlar da erkekler de beğeniyor. Pek Kıvanç Tatlıtuğ yakışıklılığınız da yok. Korkarak da sordum ama sordum artık…
Beğeniliyorum. Bilmem dünyada da maskülen bir yakışıklılık trendi var. Tabii ki Kıvanç Tatlıtuğ sınıfına giremem bu yüzle (gülüyor). Baby face bir halim mi var?
– 15 Mart’ta Çanakkale Savaşı’nın konu edildiği bir film giriyor vizyona; orada da izleyeceğiz sizi. O rolünüzü anlatır mısınız?
‘Çanakkale Yolun Sonu’, Çanakkale Savaşı’nın anlatıldığı bir film ama metin olarak belgesel niteliğinde değil. Filmin kendi kurgusu ve popüler bir anlatımı var. Keskin nişancı köylü Muhsin’i canlandırıyorum. Tabii köydeki avcılığından aldığı unvan bu keskin nişancılık.
– Bir Semih Kaplanoğlu filminde de oynuyorsunuz sanırım…
Evet ‘Lâl’de oynuyorum. Ama o bu yıl değil bir sonraki yıl vizyona girecek. İyi ki öyle. Üç sinema filmi biraz zor olabilirdi. Mart benim ayım oldu, iyi de oldu.
ZAVALLI BİZ ERKEKLER
– Oyun Atölyesi’nde ‘Testosteron’ adlı bir oyun oynuyorsunuz… Genel bir bakışla kendi cinsiniz için ne düşünüyorsunuz?
"Zavallı biz erkekler" diyorum. Bir hormonun peşinde, koca bir dünyayı değiştiriyoruz. Her açıdan kadının erkekten daha üstün yaratılmış bir cins olduğunu düşünüyorum. Erkeğin kafasının çalıştığı şeyler çok belli. Seks, para, yemek; inan daha öteye gitmiyor… Zenginlik takıntımız da kadını tavlayabilmek için. Kadın hep merkezde… Ama bunu itiraf edebilen bir tür değiliz.
– Oyunu en çok kadın mı, erkek mi izliyor?
Kadınlar. Ve oyun sonunda kadın bundan büyük keyif alıyor. Çünkü sahnedeki 7 erkeğin düştüğü durum çok aciz ve gülünç. Kadınların salondan çıkarken etraftaki erkeklere "Ne kadar aptalsınız" edasıyla baktıklarını başkalarından çok dinledim.
KARIMLA SAVAŞMAM
– Eşinizle kadın-erkek oyununu nasıl oynuyorsunuz?
Demokratik bir ilişkimiz var ama ben koşulsuz kontrolü ona bırakıyorum. Karım da erkek psikolojisinden anlar. Ben onunla savaşmam.
– Şimdi evlisiniz ama daha önce, kadınları tavlamak için uyguladığınız ilkel yöntemler var mıydı?
Çok utangaç bir tipim böyle konularda. Ne konuşacağımı bilemem. Ağzım laf yapamaz, kadınları tavlayamam. Bunlara hiçbir zaman ihtiyacım olmadı. (Yüzünde muzip bir gülümsemeyle…) Karımı seviyorum.
Akşam